Tumgik
Text
Öldürülen Gazeteciler
Dün bitirmeye gücüm yetmedi. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Basın-yayın özgürlüğü konusunda uzmanlaşmaya başlıyor avukatlarımız artık. Bu konuda emsal davalar kazanılıyor mesela. Rada Hukuk bu konuda güvenebileceğimiz hukuk bürolarından. Listeye devam ediyorum biraz daha farkındalık yaratabilmek adına:
 40. Yaşar Aktay/ Serbest
Ölüm tarihi: 9 Kasım 1992, Hani
39. Musa Anter/ Özgür Gündem
Ölüm tarihi: 20 Eylül 1992, Diyarbakır
38. Hüseyin Deniz/ Özgür Gündem
Ölüm tarihi: 30 Ağustos 1992, Ceylanpınar
37. Yahya Orhan/ Özgür Gündem
Ölüm tarihi: 30 Ağustos 1992, Ceylanpınar
36.  Çetin Ababay/ Özgür Halk
Ölüm tarihi: 29 Temmuz 1992, Batman
35. Hafız Akdemir/ Özgür Gündem
Ölüm tarihi: 8 Haziran 1992, Diyarbakır
34. Mecit Akgün/ Yeni Ülke
Ölüm tarihi: 2 Haziran, Nusaybin
33. Bülent Ülkü/ Körfeze Bakış
Ölüm tarihi: 1 Nisan 1992, Bursa
32. İzzet Kezer/ Sabah
Ölüm tarihi: 23 Mart 1992, Cizre
31. Cengiz Altun/ Yeni Ülke
Ölüm tarihi: 25 Şubat 1992, Batman
30.Halit Güngen/ İkibine Doğru
Ölüm tarihi: 18 Şubat 1922, Diyarbakır
29. Mehmet Said Erten/ Azadi
Ölüm tarihi: 1992, Diyarbakır
28. Gündüz Etil
Ölüm tarihi: 1991
27. Turan Dursun/ ikibine Doğru ve Yüzyıl Dergileri
Ölüm tarihi: 4 Eylül 1990, İstanbul
26. Çetin Emeç/ Hürriyet
Ölüm tarihi: 7 Mart 1990, İstanbul
25. Kamil Başaran/ Gazete
Ölüm tarihi: 7 Kasım 1989, İstanbul
24. Sami Başaran/ Gazete
Ölüm tarihi: 7 Kasım 1989, İstanbul
23. Seracettin Müftüoğlu/ Hürriyet
Ölüm tarihi: 19 Haziran 1989, Nusaybin
22. Mevlüt Işık/ Türkiye
Ölüm tarihi: 1 Haziran 1988, Ankara
21. Recaci Ünal/ Demokrat
Ölüm tarihi: 22 Temmuz 1980, İstanbul
20. Muzaffer Fevzioğlu/Hizmet
Ölüm tarihi: 15 Nisan 1980, Trabzon
19. Ümit Kaftancıoğlu/ TRT
Ölüm tarihi: 11 Nisan 1980, İstanbul
18. İsmail Gerçeksöz/ Ortadoğu
Ölüm tarihi: 4 Nisan 1980, İstanbul
17. İhsan Darendelioğlu/ Ortadoğu
Ölüm tarihi: 19 Kasım 1979, İstanbul
16. Abdi İpekçi/ Milliyet
Ölüm tarihi: 1 Şubat 1979, İstanbul
15. Cengiz Polatkan/ Hafta Sonu
Ölüm tarihi: 1 Aralık 1978, Ankara
14. Ali İhsan Özgür/ Politika
Ölüm tarihi: 21 Kasım 1978, İstanbul
13. Adem Yavuz/ Anka Ajansı
Ölüm tarihi: 27 Ağustos 1974, Kıbrıs
12. Sabahattin Ali/Marko Paşa
Ölüm tarihi: 1948, Edirne
11. Hikmet Şevket
Ölüm tarihi: 1930
10. Ali Kemal/ Peyam-ı Sabah
Ölüm tarihi: 1922, İzmit
9. İştirakçi Hilmi/ İştirak, Medeniyet
Ölüm tarihi: 1922, İstanbul
8. Hasan Tahsin/ Hukuk-u Beşer
Ölüm tarihi: 15 Mayıs 1919, İzmir
7. Diran Kalegyan/ Sabah Gazetesi Baş Yazarı
Ölüm tarihi: 13 Ağustos 1915, Çorum
6. Krikor Zohrab/ Gazeteci, Yazar
Ölüm tarihi: 1915, Urfa
5. Silahçı Tahsin/ Silah ve Bomba
Ölüm tarihi: 27 Temmuz 1914, İstanbul
4. Şair Hüseyin Kami/ Alemdar
Ölüm tarihi: 1912, Konya
3. Zeki Bey/ Şehrah
Ölüm tarihi: 10 Temmuz 1911, İstanbul
2. Ahmet Samim/ Sada-yı Milliyet
Ölüm tarihi: 19 Temmuz 1910, İstanbul
1. Hasan Fehmi Bey/ Serbesti
Ölüm tarihi: 6 Nisan 1909, İstanbul – ÖLDÜRÜLEN İLK GAZETECİ
1 note · View note
Text
Yakın Tarihimizde Öldürülen Gazeteciler
 Basın Amblem Kampanyası (PEC), Dünyada 2015 Yılının ilk altı ayında 71 gazetecinin öldürüldüğünü duyurmuştu. Basın ve haber alma özgürlüğü her dönemde en önemli kurallardan sayılır, sürekli konuşulur ancak yüzde yüz uygulanması çok güçtür nedense. Basılmadan toplatılan kitaplar, çeşitli suçlamalarla gözaltı ve tutuklamalara maruz kalan gazeteci ve yayın sahipleri, tarafgir medya kuruluşları ve yazarlar, yazarların dahi köşelerinden diğer yazarlara hakaretamiz ve tehdide varan sözleri ve son olarak Ahmet Hakan’ın evinin önünde darp edilmesi olayıyla basın özgürlüğü mevhumu, tüm taraflarca alevini harlayarak tartışılmaya devam ediyor. Hafızalarımızı tazelememiz, vicdan ve sağduyularımızı tekrar gözden geçirmemiz açısından öldürülen 65 gazetecinin ismini hatırlatmak istedim bugün. Belki hepsini okuyamayacaksınız bile ama en azından listenin kalabalık oluşu zaten gerek mesajı verecek ne yazık ki.
65. Nuh Köklü
Ölüm tarihi: 17 Şubat 2015
64. İsmail Cihan Hayırsevener
Ölüm tarihi: 19 Aralık 2009, Bandırma
63. Hrant Dink/ Agos
Ölüm tarihi: 19 Ocak 2007, İstanbul
62. Ahmet Taner Kışlalı/ Cumhuriyet
Ölüm tarihi: 21 Ekim 1999, Ankara
61. Mehmet Topaloğlu/ Kurtuluş
Ölüm tarihi: 1998, Adana
60. Ünal Mesutoğlu/ TRT İzmir
Ölüm tarihi: 8 Kasım 1997
59. Abdullah Doğan/ Candan FM
Ölüm tarihi: 13 Temmuz 1997, Konya
58. Ayşe Sağlam Derince
Ölüm tarihi: 3 Eylül 1997
57. Reşat Aydın/ AA, TRT
Ölüm tarihi: 20 Haziran 1997
56. Selahattin Turgay Daloğlu
Ölüm tarihi: 9 Eylül 1996, İstanbul
55. Kutlu Adalı/ Yeni Düzen
Ölüm tarihi: 8 Temmuz 1996, Kıbrıs
54. Metin Göktepe/ Evrensel
Ölüm tarihi: 8 Ocak 1996, İstanbul
53. Seyfettin Tepe/ Yeni Politika
Ölüm tarihi: 28 Ağustos 1995
52. Erol Akgün/ Devrimci Çözüm
Ölüm tarihi: 1994
51. Nazım Babaoğlu/ Gündem
Ölüm tarihi: 12 Mart 1994
50. Muzaffer Akkuş/ Milliyet
Ölüm tarihi: 20 Eylül 1993
49. Ferhat Tepe/ Özgür Gündem
Ölüm tarihi: 28 Temmuz 1993, Bitlis
48. Rıza Güneşer/ Halkın Gücü
Ölüm tarihi: 14 Temmuz 1993
47. İhsan Uygur/ Sabah
Ölüm tarihi: 6 Temmuz 1993, İstanbul
46. Ercan Gürel/ HHA
Ölüm tarihi: 20 Mayıs 1993
45. Mehmet İhsan Karakuş
Ölüm tarihi: 13 Mart 1993, Silvan
44. Kemal Kılıç/ Yeni Ülke
Ölüm tarihi: 18 Şubat 1993, Şanlıurfa
43. Uğur Mumcu/ Cumhuriyet
Ölüm tarihi: 24 Ocak 1993, Ankara
42. Namık Tarancı/ Gerçek
Ölüm tarihi: 20 Kasım 1992, Diyarbakır
41. Hatip Kapçak/ Sebest
Ölüm tarihi: 18 Kasım 1992, Mazıdağı
0 notes
Text
Kadınların Kendi Soyadlarını Kullanmaya Başlaması
Türkiye’de soyadı kanunu 2 Ocak 1935’te yürürlüğe girmiştir. İsviçre’den alınmış ve düzenlenerek uygulamaya konulmuştur. Öncelikle zamanla artan nüfus ve kayıt işlemleri için ihtiyaç doğmasıyla beraber askere alma, okul, tapu ve miras işlerinde çıkabilecek olası karışıkları önlemek ve daha sistemli bir devlet oluşturmak için çıkarılmış ve İsviçre medeni hukukundan uyarlanmıştır. Kullanıma uygun soyadı seçilmesi önemsenmiştir. Her soyadı kullanıma uygun değildir. Edebe aykırı ve gülünç soyadlarının, aşiret, yabancı ırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren isimlerin soyadı olarak alınmasına izin verilmemektedir. Soyadı kanunundan önce kullanılan sistemde baba adı,doğum yeri veya bağlı bulunduğu boy yazılırdı. Bunların hepsi devlet dairesinde ciddi karışıklıklara yol açabilecek yetersiz verilerdir. Soyadı kanunu çıkarıldığında her aile adına seçilecek soyadını seçme görevi kocaya verilmiştir. Kocaya verilen bu hak zaman içerisinde soyun erkek tarafından devam ettiği ataerkil sistemi güçlendiren ve kadınların kendi soyadlarında evlenince vazgeçeceği bir sistemi doğurdu. Kadın mücadelesinin örgütlü bir hal almasından sonra, soyadı konusu sık sık kadınların gündeminde yer aldı. Birçok kadın soyadının değişmemesi için mahkemelere başvurdu. 30 Eylül’de Anayasa Mahkemesi iki olumlu sonuçla mücadelenin boş yere olmadığını gösterir doğrultuda bir karar verdi. Kadınlar artık evlendiklerinde kendi soyadlarını kullanabilecekler. Ve olası boşanmalarda çocuğun soyadı da kadının soyadıyla aynı olabilecek. Ancak bir kadın evlendiğinde soyadı değişmesine rağmen kütüğü yine kocasına geçmiş olacak. Evlenmeden önce kariyer sahibi olan ve isim yapmış bir kadının evlendikten sonra zorunlu olarak yaptığı soyadı değişimi onun sosyal ve iş hayatı için oldukça zorlayıcı bir durumken bunun şuanda değişiyor olması umut verici bir gelişme. Üstelik boşandıktan sonra çocuğuyla aynı soyadı kullanma hakkının da önü açıldı. Kadın hareketi tüm Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de çok uzun zaman sonra sonuç veren yorucu bir süreci gerektiriyor.
0 notes
Text
Peki, İnternette Doğru Bilgiye Nasıl Ulaşırız?
İngiliz Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Samuel Johnson bilginin iki çeşit olduğunu söylüyor; birincisi konuyu bilmek, ikincisi o konuyu nereden öğreneceğini bilmek.  İşte 18.yy’da söylenen bu söz günümüzde internetin hayatımızda vazgeçilemez bir yeri olmasıyla beraber çok daha fazla önem kazandı. Modern toplumlarda bilgiye ulaşmanın en kısa yoludur ancak en güvenilir yol mudur? Bu durumda kullanmayı, araştırmayı bilmek gerekir. Örneğin gerçekten de tıpta bilgi kaynağı olarak internet kullanımı kimi zaman hasta ile hekimleri karşı karşıya getirebilmekte, konu ile ilgili son derece yetersiz bir altyapıya sahip hasta yakınlarını yanlış yönlendirebilmektedir.“Yanlış” bilgi edinmemek için Johnson’un belirttiği gibi “doğru” kaynağı bulabilmek şarttır. Çünkü çağımızda internet üzerinden bilgi iletişimi “özgür” ancak bir o kadar da “denetim dışıdır”. İnternette bilgiye ulaşmaya çalışırken aşağıda belirtilen noktalar dikkate alınmalıdır. Bilginin kaynağı nedir/kimdir, güvenilir bir kurum imzası taşımakta mıdır?, Bilgi başka kaynaklarca da doğrulanıyor mu?, Bilgiyi aktaran -yazar- kimdir? Yazar tanınıyor mu, alanında otorite mi? Yazarın otobiyografisine ulaşılabiliyor mu? ,  Bilgi güncel mi? İçerik bilimsel mi yoksa hiciv, popüler öğeler veya reklam içeriyor mu? , İçerikte yer alan bilgilerin güvenilir referansları var mı ve yazı başka kaynaklara referans gösteriyor mu? , 6) Sitenin uzantısı “edu” veya “gov” ile sürüyor mu veya böyle sitelere bağlantı veriyor mu veya hakemli kurulu olan bir sitede mi yayımlanmış? , Sitenin devamlılığı var mı, güncelleniyor mu, içeriği yenileniyor mu? Bu sorulara inandırıcı yanıtlarınız yoksa edindiğiniz bilgiye güvenmeyiniz. Çünkü tıp alanındaki eksik, yanlış veya reklam amaçlı bilgilendirme sıradan izleyici için politika gibi alanlarda olduğundan çok daha fazla sayıda ve büyük tuzaklar içerir. Bu alan oldukça uzmanlık gerektiren ve konu hakkında alt yapı sahibi olmayanları yanıltabilecek yönlendirmelerin kolayca yapılabildiği bir alandır.
1 note · View note
Text
İnternette Yanlış Bilgi Nasıl Yayılır?
Evet, internet çok hızlı ve çok geniş bir paylaşım olanağı sunuyor bizlere. Klasik deyişle ta Dünya’nın öbür ucundaki olaydan aynı anda haberdar olamazı, odalar dolusu ansiklopedi yerine tek tıkla bilgiye ulaşabilmemizi sağlıyor. Doğal bir sonuç olarak herkesin bilgi paylaşımını rahatça yapabildiği bu ortamda çok fazla yanlış bilgi de dönüyor. Bazen sadece o şekilde bilindiğinden ve gerekli teyitler alınmayıp araştırmalar yapılmadığından, bazen de yönlendirme, manipüle etme amacıyla yayınlanıyor bu gibi bilgiler. Özellikle toplumsal çatışma ve tansiyonun arttığı durumlarda kimse gerçek veya doğrunun endişesine düşmüyor. Önemli olan herkesin kendi iddiasını güçlendirecek malzemeyi edinmesi oluyor. Doğru olmayanın doğruymuş gibi sunulması çok sık rastlanan bir durumdur zaten sosyal ortamlarda. Bu bozunmanın en önemli nedeni ise Mutlu Binark’ın tabiriyle “benzer-severlik”.  Kendi tezini güçlendiren bilgiyi onaylamadan paylaşmak insanoğlunun doğasında varmış demek ki. Hangi bilginin ne kadar ve nasıl yayıldığına ilişkin kalıp oluşturmak çok güçse de yapılmış bazı sektörel analizler birkaç noktada ortaklaşıyor. Bu analizlerden biri Karine Nahon ve Jeff Hemsley’e ait. Çalışmaya göre internette neyin viral olup olmayacağına karar veren, ağın merkezine yerleşmiş “gatekeeper” (bekçi/kapıcı) kullanıcılar. Bu kullanıcıların davranışı sade kullanıcının doğrulama alışkanlığı ve duygusal tepkilerine göre şekilleniyor. Yani gatekeeper tarafından ortaya atılan bir iddia –kesinleşmemiş bilgi- gerçekten duygusal bir karşılığa temas ediyorsa ve özellikle sade kullanıcının doğrulama alışkanlığı minimum düzeydeyse doğrulanmadan da viralliğe erişebiliyor.  
0 notes