odbaschn
odbaschn
odbaschn
24 posts
Bize Yeni Düşmanlar Lazım Eskileri Hayranımız 😉ldu
Don't wanna be here? Send us removal request.
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
☝🏼Elhamdülillah... https://www.instagram.com/p/CDFyX_EADSS/?igshid=1ffffds4796ka
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun.. Saygılarımla https://www.instagram.com/p/CAYDovsA2xu/?igshid=koplcddn6b7d
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Bir Zamanlar BiR Virüs.. https://www.instagram.com/p/B_xkHpaAidm/?igshid=1wkcg3t8ji8a
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Hasta adam diye yatağa yaptırdıkları bir ulus şimdi 100 yaşında. Dünya çocuklarına bayram hediye eden tek ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını saygıyla selamlıyorum. https://www.instagram.com/p/B_T-G2dAzuM/?igshid=19hnaraoo3hc6
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Soygun var.. Hem de KARGO BEDAVA!!! 🤔👍 https://www.instagram.com/p/B9n0WdAHXHe/?igshid=glqnmyyphml9
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Gülüşünü kimden aldığı belli oldu.. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun. Tüm annelerimizin anneler gününü kutlarım. Ellerinden öperim. Saygılarımla 👏😉 https://www.instagram.com/p/B9dn8HqHuQn/?igshid=101cbvztixsv0
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Hocalı Katliamı (Azerice: Xocalı soyqırımı), Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azeri sivillerin Ermenistan'a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesi olayıdır. Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubatı 26 Şubat'ta bağlayan gecede bölgedeki 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı kasabasında, Azeri resmî kaynaklarına göre, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'ten fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sakin öldürülmüş, toplam 487 kişi ağır yaralanmıştır. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir. Uluslararası tepki İnsan Hakları İzleme Örgütü olayı Dağlık Karabağ Savaşı içerisinde yapılan en büyük katliam olarak nitelemiştir.. Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı'da yaşanan katliamı "soykırım" olduğunu ilan etti. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin 31 üyesi (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 Birleşik Krallık, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, 1 Kuzey Makedonya, 1 Norveç, 1 Polonya) tarafından imzalanan, Ermeniler tüm Hocal��ları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler ifadesinin de yer alan ve 19. yüzyılın başlarından beri Ermenistan tarafından Azerilere karşı işlenen soykırım olarak tanınmaya adım atılması gerektiğini bütün parlamento üyelere söyleyen 324 nolu bildiri yayımladı.. 2009 Şubat'ında Kaliforniya Eyalet Alt Senatosu'nun üyesi Felipe Fuentes, Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e yazdığı mektupda Hocalı olaylarını Azeri katliamı şeklinde nitelendirerek, kurbanların ailelerine başsağlığını sunmuştur. Cumhuriyet Senatosu (Meksika), 2011'de Hocalı olaylarını soykırım olarak tanımıştır. https://www.instagram.com/p/B9Ak97gnKPP/?igshid=177clf6ritf5
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Cehalet Mutluluktur... 👏 Saygılarımla https://www.instagram.com/p/B8Bi9wZnm7J/?igshid=6qpnpkwm261b
0 notes
odbaschn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
DEPREM yaz 2868 e gönder. DEPREM yaz 1866 a gönder. KIZILAY ve AFAD bağış sms 10 TL Elazığ Depreminde yaraları sar. Saygılarımla.. https://www.instagram.com/p/B7yR42nHwya/?igshid=10xhqz32vir65
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
NİKOLA TESLA, elektriğin kablosuz taşınabilmesi gibi bir buluşu ve bunu kanıtlaması onun ne kadar benzersiz bir mucit olduğunu kanıtlar.
DÜNYANIN EN GÜÇLÜ Vericisi, Yüksek gerilim ve yüksek frekanslı elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, Tesla'yı Colorada Springs yakınlarındaki bir dağın üzerine dünya'nın en güçlü radyo vericisini kurup çalıştırmaya yöneltti.
ALTERNATİF Akım, 1890'da, uluslararası Niagara komisyonu elektrik üretmek için, Niagara çağlayanının gücünü kullanmak amacıyla çalışmaya başladı. Bilgin Lord Kelvin, komisyonun başkanlığına atandı ve derhal doğru akım sisteminin en iyi olacağına dair açıklamasını yaptı. Fakat güç, 26 mil uzaklıktaki Buffalo'ya iletilecekti. Bu durumda alternatif akımın gerekliliğini kabul etti.
UZAKTAN RADYO Kontrolü, sonradan Telsiz denilen, radyo alanında Nikola Tesla'nın öncülüğü, Mors koduyla yapılan haberleşmeden de ileri gitti. 1898'de New York şehrinin Madison Parkı'nda (Madison Square Garden) telsiz ile uzaktan kontrollü, parlak bir gösteri düzenledi.
YÜKSEK FREKANS Öncülüğü, Nikola Tesla, araştırmalarında yüksek gerilim ve yüksek frekansın bilinmeyen alanlarına daha çok yer verdi.
RADAR, İYONOSFER, KABLOSUZ İletim, Dünya'nın üzerinde bulunan üçüncü sıra katmandır ve Nikola Tesla'yı ilgilendiren en önemli özelliği elektrik enerjisinin ve radyo, ses ve elektro manyetik dalgaların kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya taşımasını sağlamaktadır.
Nikola Tesla, iyonosfer ile ilgili çok fazla araştırma yaparak ilk radyo yayın merkezi ve kablosuz elektrik taşıma merkezi olan Shoreham, Long Island'da 1901 ile 1905 yılları arasında Wardenclyffe Kulesi'ni inşa etti.
UZAKTAN KUMANDA, KOZMİK SES İLETİMİ VE Uzay, 1898 yılında ilk defa uzaktan kumanda ile yönetim sistemini bir araca uygulanmıştır.1898'de Madison Square Garden'da dünyaya bu buluşunu tanıtmıştır. Bahsi geçen araç su üstünde hareket eden ve uzaktan kumanda ile yönetilebilen bir bottur. Projelerinin tanıtımında afili yöntemler uygulayan Nikola Tesla'yı izleyen herkes Nikola Tesla'nın bunu beyin gücüyle yaptığına inanmıştır. Daha sonra Nikola Tesla uzaktan kumandayı açıklamıştır..
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ZEKİ MÜREN, 6 Aralık 1931 yılında Bursa'da dünyaya geldi. 
Ortaöğrenimini Bursa'da tamamladıktan sonra İstanbul'a geldi. İstanbul Boğaziçi Lisesi'ni tamamladı. 
İstanbul'da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden mezun oldu. Öğrencilik yıllarında desen çalışmalarında iyiydi ve desenle ilgili birçok kez sergi açtı.
1949 yılında, Boğaziçi Lisesi'nde okurken Agopos Efendii (sinema yönetmeni ve senaryo yazan Alşavir Alyanak'ın babası) ile udi Kirkor'dan aldığı derslerle de musiki eğitimini sürdürdü.
Fasıl musikisini iyi bilen ve geniş bir repertuvarı olan Şerif içli'den çeşitli eserler seslendirdi. Refik Fersan'dan, Sadi Işılay'dan, Kadri Sançalar'dan yararlandı.
1950'de sınavla İstanbul radyosu'na girdi. İstanbul Radyosu'nda 1951'de, canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi ve bu konseri çok beğenildi.
Bundan sonra kendini daha çok sahne ve plak çalışmalarına verdi. Alışılmış kalıpları zorlayan elbiseleri ve sahne davranışı ile halkın ilgisini sürekli olarak üstünde tutmayı başardı.
Zeki Müren 600'ü aşkın plak, kaset, CD doldurdu. Plağa okuduğu ilk şarkı Şükrü Tunar'ın "Bir muhabbet kuşu" güfteli şarkısıdır. Müren 1955'te, "Manolyam" adlı şarkısıyla Türkiye'de ilk kez verilen Altın Plak ödülünü kazandı.
Zeki Müren Türkiye'de en çok konser veren ses sanatçısıdır. Bir yılda yüz konser verdiği dönemler olmuştur. Kendisine 'sanat güneşi' unvanı verilmiştir. Yabancı ülkelerde de birçok konser vermiştir.
Zeki Müren kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı yüzünden 1980'den sonra sahne hayatından ve musikiden uzaklaştı. Bodrum'daki evine kapandı, münzevi bir hayat yaşadı. 24 Eylül 1996 Çarşamba günü, TRT İzmir Televizyonu'nda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu. Cenazesi görülmemiş bir halk kalabalığının katılmasıyla büyük bir törenle kaldırıldı. Mezarı, doğum yeri Bursa olan Emir Sultan mezarlığındadır..
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Algı, psikoloji ve bilişsel bilimlerde duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir.
Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur. Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur.
İşten yorgun argın evinize geldiniz. Eee!!! Artık şöyle bir güzel koltuğunuza kurulup dinlenin. Buyurun buyurun lütfen.. 😁
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media
Facundo Cabral’ın dediği gibi “Sadece çimen yemeliyiz, bunca inek yanılıyor olamaz.” Cabral, düşünmeden çoğunluğu takip etmeyle ilgili bir ironi yapıyor.Başka bir deyişle, sırf çoğunluk onlarda diye başka insanların yaptıklarını yapmayı eleştiriyor. Bu, sürü psikolojisi olarak bilinen ve bilişsel ön yargılar sınıfına giren bir kavram.
Tam olarak açıklamak gerekirse, sürü psikolojisi demek, sırf insanların çoğu doğru olduğunu düşünüyor diye bir şeyin doğru olduğuna inanmak demektir. Bu bilişsel ön yargının kurbanı olan insanların vardıkları sonucun dayanak noktası kanıtlar veya mantıksal akıl yürütme değil, çoğunluğun gücü. Eğer onca kişi o şekilde düşünüyorsa, vardır bir bildikleri. “Sürü psikolojisi” (bandwagon effect) terimi bilinçli olarak ilk kez Kuzey Amerikalı aktör Dan Rice tarafından 1845 yılında kullanıldı. O yılın başkanlık kampanyası boyunca Rice, “herkesin olduğu yere gelin” gibi bir manaya gelecek şekilde “sürüye katılın” ifadesini kullandı. Böylece başkan Zachary Taylor’ın zaferi elde etmesine yardımcı oldu.
Bu dönemde, böyle bir terimin halihazırda kalabalık olan kitleleri daha da kalabalıklaştırmak için çok etkili olduğu anlaşıldı. Bu büyük bir domino etkisi yarattı. Başka bir deyişle bulaşıcı hale geldi. 
İnsanlar gündemi takip etmeyi ve yaygın eğilimlerin bir parçası olmayı istediler..
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media
İvan Petroviç Pavlov, öncelikli olarak sindirim sistemi üzerine Nobel Ödülünü de almasını sağlayan- araştırmalar yapıyordu. Deney amaçlı kullandığı köpeklerin midesini kesip, bir hortum yardımıyla bu salgıları alıyordu.
Mide ve tükürük salgılarının nasıl olduğunu ve nelerden meydana geldiğini anlamaya çalıştığı dönemde, köpeğin henüz eti görmeden deneyi yapan kişinin ayak seslerini duyduğunda da aynı güçte salya salgılaması, Pavlov’un dikkatini çekti.
Bu gözlemden sonra Pavlov, köpeklerin niçin yiyecek verilmeden önce salya salgıladıkları sorusunun üzerine gitti ve araştırmalarını bu yöne kaydırdı.
Normal olarak bir köpekte, yiyecek ağza konunca salyanın akması doğal bir tepkidir. Ama salya, yiyeceği veren kişi görüldüğünde de akmaya başlarsa bir durum var demektir, diye düşündü.
Haklıydı da.. PAVLOV'UN KÖPEĞİ
Pavlov, yaptığı bu gözlemlerinden sonra, aç bir köpeği ses geçirmeyen bir odaya yerleştirdi. Deneye başlamadan önce, bir şekilde köpeğin salyasının ağzından dışarı çıkmasını sağladı ve daha sonra çıkan salya miktarını da kayıt altına aldı.
Deneye geçildiğinde ise koşulsuz şartlanmanın oluşabilmesi için köpeğe yiyecek vermeden sadece zili çalmaya başladı. Başlangıçta, normal olarak köpek herhangi bir salya tepkisi göstermedi. Pavlov daha sonra zil sesinin hemen arkasından köpeğe et parçaları vermeye, doğal olarak da köpek salya akıtmaya başladı.
Deneyin bir sonraki adımı ise et parçaları ile zil sesini eşleştirmekti. Pavlov, et parçalarını köpeğe atmaya başladığı anda asistanları da aynı anda zili çalıyorlar, böylece köpeğin algı olarak et ile zil çalmasını eşleştirmesini istiyorlardı.
Bu işlem tekrar tekrar yapıldıktan sonra, zilin çalındığı fakat arkasından et verilmediği zaman da köpeğin salya salgıladığı gözlendi. Oysa normalde, köpeğin eti ağzına alınca salya akıtması gerekirdi.
Deney sonunda çıkan sonuca göre köpek, sadece kulak kabartması beklenen zil sesine karşı salgı akıtmayı öğrenmiş oluyordu. Bu durumda köpeğe, hiç ilgisi olmayan bir uyarıcı karşısında salya akıtması öğretilmiş oluyordu. Bu olayda et, koşulsuz yani doğal uyarıcıdır.
Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur..
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media
Dr. Stanley Milgram, Asch’ın deneyindeki bireysel bulguların, toplumsal düzeyde ve hatta ulusal boyutta bir karşılığı olup olmayacağını merak ediyordu. Zihninde kıvılcımı yakan, 11 Nisan 1961 günü başlayan bir mahkeme oldu. Arjantin de yakalanan Nazi SS subayı Adolf Eichmann, İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudi toplama kamplarındaki işkencelerinden dolayı Kudüs’te yargılanıyordu.
Yargılanan eski Nazi subayı Eichmann, son derece soğukkanlıydı ve kötü bir insan olmadığına inanıyordu. Çünkü, Nazi hiyerarşisinde karar alıcı değildi ve bütün yaptığı kendisine emredilen şeyleri yapmaktan ibaretti. 
Milgram Deneyi, elektrik şoku veren makinede 15’den 450’ye kadar çeşitli voltaj seviyelerine ait düğmeler vardı. Ayrıca bu düğmeler de ‘hafif şiddetli (75-120 volt), ‘şiddetli (135 – 180 volt arası)’ gibi etiketlerle gruplandırılmıştı. 375volt ile 420 volt arası ‘tehlikeli’ diye gruplandırılırken, en yüksek şok seviyesi olan 435 – 450 volt arası ‘XXX’ şeklinde etiketlendirilmişti.
Deneğin her voltaj artırımında öğrenciden duyduğu acı çığlıkları ise önceden kaydedilmişti ve teypten çalınıyordu. Voltaj derecesi yükseldikçe, öğrencinin çığlık derecesi de yükseliyor, belli bir voltajdan sonra paravanı yumruklamaya başlıyor ve kalbinin sıkıştığını haykırıyordu. Belli bir voltajdan yükseklikte ise öğrencinin sesi ve tepkisi tamamen kesiliyordu. Bu aşamada bir çok denek, deneyi durdurup, öğrencinin iyi olup olmadığını kontrol etmeleri gerektiğini söylüyordu. 135 volttan sonra, bazı denekler, deneyin amacını sorgulamaya başlıyordu. Ancak çoğunluk, sonuçlardan sorumlu tutulmayacakları garantisi verilince, öğrenciye şok vermeye ve artırmaya devam ediyordu.
Milgram, ‘İtaatin Riskleri’ başlıklı makalesinde, deneklerin kötülük yaptıklarını düşünmediklerine dikkat çekiyor. Bir zulmün parçası olan sıradan insan, sadece görevini yaptığını düşünüyor. Böylece, içinde herhangi bir nefret ve düşmanlık hissetmeden de muazzam bir yıkıcılığın parçası haline gelebiliyor.
Nitekim, Eichmann’ı kaldığı hücrede ziyaret edip günlerce gözlemleyen altı psikolog da, Nazi subayının her hangi bir akıl veya ruh sağlığı problemi bulunmadığını, arkadaşlarına ve ailesine düşkün olduğunu belirledi..
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media
1955 yılında Solomon Asch’in yaptığı deney, grup baskısı ve uyma davranışı hakkında güzel ipuçları veriyor.
Asch, deneyi üniversite öğrencileri ile yapıyor. Her bir öğrenci odaya girdiğinde, odada halihazırda beş kişi oturuyor oluyor. Bir masanın etrafına sıralanan gruba dört adet çubuk gösteriliyor. Çubuklardan biri gerçek çubuk. Diğer üçü ise o çubukla boylarının karşılaştırılması istenen karşılaştırma çubukları.
Gruptan, sırayla herkesin her bir çubuğun boyu hakkında bir yorum yapması ve esas çubukla aynı boyda olan karşılaştırma çubuğunu bulması isteniyor. Kendinden önceki herkes, söylenmesi gereken 2. çubuk dışında bir yanıt verince, üniversite öğrencilerinin üçte birinden fazlasının, bu karara uyum sağlayarak bile bile yanlış çubuğu gösterdikleri bulunuyor. Yani ; İnsanlar davranış ve düşüncelerini, içinde bulundukları grubun standartlarına göre düzenliyorlar..
Saygılarımla
0 notes
odbaschn · 6 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Stanford Üniversitesi Psikoloji Bölümü Profesörü Philip Zimbardo, her insanin gerekli şartlar oluşursa ve kontrolsüz güç verilirse zalimleşebileceğini göstermek için bir deney planladı. Bu deney için ise denek olarak mahkum ve gardiyanlara ihtiyaç vardı..
Philip Zimbardo, Stanford Üniversitesi'nin Psikoloji Departmanı'nın bodrum katına inşa edilen sahte bir hapishanede, gardiyanlar ve mahkumlar olarak davranmalarını sağlayacak şekilde, 2 hafta sürecek olan deneyi için 24 kişiden oluşan bir grup erkek üniversite öğrencisini deneyinde kullandı. Denek olarak kullanılmayı kabul eden bu öğrencilere yüklü bir miktarda para ödemeyi vaat eden Zimbardo, şart olarak ise mahkumlara, gardiyanların emirlerini dinlemelerini; gardiyanlara ise mahkumlara karşı sert olmalarını fakat şiddetten uzak durmalarını söyledi.
Zimbardo ve ekibi, bu sosyal psikoloji deneyini gerçekleştirmek amacıyla her detayı ince ince düşündü. Öyleki, bu deneyde gardiyan rolünü üstlenen öğrencilerin gözündeki kocaman çerçeveli güneş gözlükleri, bu gardiyanların duygularının mahkumlar tarafından anlaşılamaması için bilinçli olarak kullanıldı.
Mahkum rolündeki deneklerinin tutuklanma işlemini, Palo Alto polisi, Zimbardo ile anlaşmalı olarak yaptı ve mahkumları silahlı soygun suçuyla suçladı.. Bir suçlunun emniyette gördüğü tüm prosedürler –parmak izi, fotoğraf- ve hapishaneye iade işlemleri tam olarak ne ise, aynıları bu denekler üzerinde de uygulandı. Hapishanede kalacakları hücreler ise bilerek küçük ve dar olarak seçildi.. Gardiyan görevi verilen deneklere ise üniforma, cop ve göz temasından kaçmaları için gözlük verildi. Mahkumlara karşı kesinlikle taviz vermemeleri, düzeni sağlamaları ve mahkumlara numaraları le hitap etmeleri tembihlendi. Fakat nasıl davranmaları gerektiği, düzeni nasıl sağlayacakları konusunda herhangi bir talimat verilmedi.
Deneyin daha ilk gününün gecesinde, saat 2:30 da düdükler çalınarak mahkumlar, sayımlardan ilki için uykularından sertçe uyandırıldı. Sayımlar, mahkumların numaralarıyla ilişki kurmasına olanak sağladı.
Mahkumlar her ne kadar halen özgür olduklarını savunsa da, gardiyanlar rollerine çoktan alışmışlardı bile.. Saygılarımla
0 notes