Tumgik
#Üç aylar ne zaman başlıyor
ilmisuffa · 8 months
Text
Tumblr media
2024 YILI DİNİ GÜNLER LİSTESİ
2024 Üç Aylar ne zaman başlıyor?
2024 Üç Aylar; 12 Ocak 2024 Cuma günü başlayacak.
2024 Regaip Kandili ne zaman?
2024 Regaip Kandili; 11 Ocak 2024 Perşembe günü idrak edilecek.
2024 Miraç Kandili ne zaman?
2024 Miraç Kandili; 6 Şubat 2024 Salı günü idrak edilecek.
2024 Berat Kandili ne zaman?
2024 Berat Kandili; 24 Şubat 2024 Cumartesi günü idrak edilecek.
2024 Ramazan ayı ne zaman başlıyor?
2024 Ramazan başlangıcı; 11 Mart 2024 Pazartesi günü başlayacak.
2024 Kadir Gecesi ne zaman?
2024 Kadir Gecesi; 5 Nisan 2024 Cuma günü idrak edilecek.
2024 Ramazan Bayramı ne zaman?
2024 Ramazan Bayramı, 10-11-12 Nisan 2024 günlerinde kutlanacak.
Ramazan Bayramı’nın 1. günü: 10 Nisan 2024 Çarşamba günü,
Ramazan Bayramı’nın 2. günü: 11 Nisan 2024 Perşembe günü,
Ramazan Bayramı’nın 3. günü: 12 Nisan 2024 Cuma günü kutlanacak.
2024 Kurban Arefesi / Arefe günü ne zaman?
2024 Kurban arefesi; haftanın ikinci günü, 15 Haziran 2024 Cumartesi gününe denk geldi.
2024 Kurban Bayramı ne zaman?
2024 Kurban Bayramı; 16, 17, 18 ve 19 Haziran 2024 günlerinde kutlanacak.
Kurban Bayramı’nın 1. günü: 16 Haziran 2024 Pazar günü,
Kurban Bayramı’nın 2. günü: 17 Haziran 2024 Pazartesi günü,
Kurban Bayramı’nın 3. günü: 18 Haziran 2024 Salı günü,
Kurban Bayramı’nın 4. günü: 19 Temmuz 2024 Çarşamba günü kutlanacak.
2024 Hicri Yılbaşı / 2024 Muharrem ayı ne zaman?
2024 Hicri yılbaşı; 7 Temmuz 2024 Pazar günü idrak edilecek.
2024 Aşure Günü ne zaman?
2024 Aşure günü; 16 Temmuz 2024 Salı günü idrak edilecek.
2024 Mevlid Kandili ne zaman?
2024 Mevlid Kandili; 14 Eylül 2024 Cumartesi günü idrak edilecek.
0 notes
ankara-rehberi · 9 months
Text
Üç Aylar Ne Zaman, Ramazan ayı ne zaman başlıyor? (2024 Diyanet Dini Günler Takvimi)
Üç Aylar Ne Zaman, Ramazan ayı ne zaman başlıyor? (2024 Diyanet Dini Günler Takvimi) Bugün sizlere 2024 yılında üç ayların ne zaman başlayacağı, receb ayına kaç gün kaldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı dini günler takvimi hakkında bilgiyi yazımızda bulabilirsiniz.. Üç aylar, İslam toplumlarında büyük bir önem taşıyan ve ibadetlerin arttığı, manevi atmosferin yoğunlaştığı bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
netbilge · 2 years
Text
3 aylar ne zaman başlıyor? 2023 Recep, Şaban, Ramazan ayları ne zaman?
3 aylar ne zaman başlıyor? 2023 Recep, Şaban, Ramazan ayları ne zaman?
3 aylar ne zaman başlıyor? 2023 Recep, Şaban, Ramazan ayları ne zaman? Üç ayların ilk ayı olan Recep ayı 23 Ocak 2023 Pazartesi günü başlıyor. Dolayısıyla Üç aylar 2023 yılında 23 Ocak 2023 Pazartesi günü başlayacak. Şaban ayı ise 21 Şubat Salı günü; Ramazan ayı ise 23 Mart Perşembe günü başlayacak. RAMAZAN NE ZAMAN? 2023 yılında Ramazan, 23 Mart’ta başlayacak ve 20 Nisan’da son…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
arguntc · 3 years
Text
ÜÇ AYLAR NE ZAMAN BAŞLIYOR?
ÜÇ AYLAR NE ZAMAN BAŞLIYOR?
ÜÇ AYLAR NE ZAMAN BAŞLIYOR? Üç aylar 2022 yılında Receb ayının ilk günü olan 2 Şubat günü başlayacak.   ÜÇ AYLARIN ÖNEMİ NEDİR? Mübarek üç aylar, Hicri takvim’de mukaddes olan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Faziletli sayıldığı için ibadetler artırılır, günahlardan en azından saygıdan dolayı sakınılır ve Ramazan ayına hazırlık yapılır. Hadise göre Recep Allah’ın ayıdır, Şaban Peygamber…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
ortacgilinyagmuru · 3 years
Text
burayı çok boşlamışım. aylar olmuş resmen. yazacak kayda değer şeyler görmediğimden değil bence. aksine çok şey yazdım kendi kafamın içinde ama buraya gelip de iki cümle kurma cesareti bulamadım sanırım.
bugün 20 eylül de harbiye açık hava sahnesinde olacak olan karsu konserine iki bilet aldım. biri tabi ben. kendime :) karsu'yu çok merak ediyorum ve konsere gitmeyeli çok uzun zaman oldu, canım deli gibi eğlenmek ve daha da fazla keyif almak istiyor. sanki nefes almak gibi bence. neden iki bilet? henüz kime hediye etsem yanımda, yamacımda benimle gelse eğlensek güzel bir anı koysak aklımıza bunu bilemediğim için kimselere söylemedim. yani yakın arkadaşlarımdan biri olur tahminim. kendi başıma çok keyif alacağımı biliyorum ama kime kısmet olacak bunu hep birlikte göreceğiz tabi :) ofis arkadaşlarım 'yağmuuuur yok mu özel biri ya gitsenize birlikte' diyor. yok ablacım. yok arkadaşım. yok kardeşim. bu aralar bu soruyu çok fazla duyuyorum. yoook. illa biri mi olmalı bilemedim ama hep benden fazla düşündükleri bir konu buna eminim :) böyle şeylerden o kadar korkuyorum ki. ama o kadar da tatlı ve hoş geliyor ki. bilemiyorum altan bilemiyorum :) kendimi çok kapattığım bir durum bu, buna eminim. korku kısmı ağır basıyor. yaaa burası dünya, burası derya deniz, kim kalmış artık sadık ve anlayışlı insan ki benimle olacak diyorum kapatıyorum kendimi bu düşüncelerle. kimseyle flört edip, konuşmaya , birşeylere başlamaya o kadar yapamayacakmış gibiyim ki galiba kendimi de inandırdım. he yapamayacağımdan değil. çoook isterim, çoook hissettiririm, güzel ilişki yaşarım. ciddi yaşarım. eğleniriz de hayat bulutların üzerinde gibi de olur. kök salmış ağaç gibi de. ama korkuyorum çok. hep bir adım geride duruyorum insanlara ki asla başlamasın, başlıyor gibi olmasın. arkadaş ve dostça kalalım. fakat ben de susuyorum. kana kana. kızgın bir çölde kalmışım da suyu gördüğüm an mutluluktan ağlayacak gibi hissediyorum ve istiyorum. hatta geçen gün çalıştığım şirketin genel müdürü dedi ki 'çok şıksın yağmur var mı damat adayı?' ben de o kadar şık değilim ki anlatamam o gün hahahah :) şaşırdım tabi. kendisini çok severim. hep anlayışlı ve sevdiğim de biri olmuştur. dedim ki 'yok A..... bey'. dedi ki 'nasıl yok?' bir durdum şöyle düşündüm ne cevap versem 'vallahi yok A..... bey' dedim. böyle ellerim de yanımda yok yapar gibi güldüm tabi :) yok işte. kapatıyorum kendimi. güzel şeylerin olmasını isterken hem olacak gibi olduğu anda hooop kapatıyorum kendimi kesiyorum. korku bu korku. güvenim yok sanırım ya. dediğim gibi burası derya deniz bir yer. he ben kendim için böyle düşünmüyorum. sakız çiğner gibi ne insanlarla rahat rahat konuşabiliyorum. ne de açabiliyorum kendimi. belli başlı insanlar. o kadar az ki. o kadar az. doğru insanla karşılaştığımda neler olacak bilmiyorum. hayat karşıma ne zaman ne çıkarak bilmiyorum. bildiğim şey. sağlam ilişkiler. güvene dayalı, samimi, keyifli. ne tür olursa olsun. dostluk, flört vs.
tek başıma yapmayı keyif aldığım çok şey var. iki, üç kişiyle ne yapabiliyorsan tek başına da yapabilirsin. yolda insanlarla tanışırsın, insan kazanırsın, hikayelerini dinlersin. mesela bu yıl nasipse gap turu istiyorum. hayat hikayelerini dinlemek istiyorum insanların. kendi gözümden fotoğraflamak. durmak. öylece durmak. dımtıs dımtıs müzik olmadan anı yaşamak. nefes alıyor gibi anlar istiyorum. kendimi keşfediyorum ve öyle de olacak biliyorum. ve sevgili yakınlarım, arkadaşlarım orada en azından birini tanı diyorlar . ben seyahat etmeye gidiyorum. flört etmeye değil. hepsi de çift görmek istiyor ama lütfen :) yapmayın :) bakın :) kadere inanıyorum. zorlamayın sevgili arkadaşlarım. belki henüz tanışmadım. belki tanıyorum. herşeyin mutlak bir zamanı olduğuna o kadar inanıyorum ki ferahım kuşlar gibi. akıştayım. zamanın getirdikleri ve götürdüklerine her an şükrediyorum. önce kendimizi sevelim, değerini bilelim ve sonra zaman, hayat, evren, tanrı ya da ne derseniz deyin. o size en hayırlı müjdeler. evren boşlukları sevmez :) hepinizi çok seviyorum ve iyi ki hayatımdasınız, olmuşsunuz. bir gün belki bunları okuyup gülecek ya da 'ühühü ağlayacağız'. sizi o zaman da seveceğim. hangi zamandaysanız; günaydın, tünaydın, iyi akşamlar :)
2 notes · View notes
arakligazete · 3 years
Text
3 aylar ne zaman Diyanet dini günler takvimi ne zaman başlıyor?
3 aylar ne zaman Diyanet dini günler takvimi ne zaman başlıyor?
3 aylar olarak bilinen Recep, Şaban, Ramazan ayı ne zaman başlıyor araştırması 2022 yılının başlaması ile merak konusu oldu. Müslüman alemi için önemi ve maneviyatı büyük olan 3 ayların ilki Recep ayı 2 Şubat’ta başlayacak. İşte 2022  3 aylar tarihleri ve önemi 2022 üç aylar ne zaman: 3 aylar, 2021 yılında Receb ayının ilk günü olan 2 Şubat günü başlayacak. 3 ayların başlangıcından sonra ilk…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
popeye22212 · 4 years
Text
Psikoloji Tarihinin Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Vakalarından Biri: Aveyron'un Vahşi Çocuğu
Zaman makinelerini 1797 yılına ayarlıyor ve Fransa'da ormanlık bir alana gidiyoruz.
Lacaune adlı bir köyün yakınlarında, üstü başı çıplak olan, her tarafı toz toprak içindeki küçük bir erkek çocuğu bulunuyor. Kimseyle hiçbir şekilde konuşmayan ve vahşi hareketler sergileyen çocuk, köylülerin hayli ilgisini çekiyor.
Bulduğu ilk fırsatta köyden kaçan çocuk, bir sene sonra aynı bölgede üç kişi tarafından tekrar yakalanıyor.
Bu sefer bir eve götürülen çocuğa 1 hafta boyunca bakılıyor, yemek veriliyor, bir güzel yıkanıyor ve giydiriliyor. Fakat vahşi çocuk ilk fırsatta tekrar kaçıyor.
Bu seferki kaçışından sonra çocuk kendi isteğiyle arada bir tekrar ortaya çıkıyor.
Özellikle acıktığı zamanlarda köylülerin evine gelen çocuk, daha sonra tekrar ormanın derinliklerine dalıyor.
2 sene sonra 1800'de, buz gibi bir kış gününde çocuk tekrar yakalanıyor.
Bu yakalanışının ardından çocuk bir daha vahşi doğaya bırakılmıyor ve çocuğa köyün yerlileri tarafından bakılıyor. Asla konuşmayan, iki el ve ayağı üzerinde yürüyen ve anlaşılmayan garip garip sesler çıkaran çocuğun haberini alan Napolyon'un kardeşi Lucien Bonaparte, çocuğun uzmanlar tarafından incelenmesini istiyor.
Çocuk üzerinde inceleme yapan uzmanlar, ergenliğe yeni girdiği kanısına varıyor.
12 yaşlarında olduğu düşünülen çocuğa Victor ismi veriliyor. Dönemin ünlü doktor ve eğitmenlerinden olan Jean-Marc-Gaspard Itard tarafından eğitilmeye başlanan çocuğun gelişiminin nasıl olacağı büyük bir ilgiyle takip ediliyor ve her gün yüzlerce ziyaretçi çocuğu görmek için bulunduğu eve akın ediyor.
Çocuk ilk başlarda insanlıktan tamamen uzak şekilde, hayvanlara özgü davranışlarda bulunuyor.
Sıcak ve soğuk ayrımını bile kavrayamayıp patateslere ulaşmak için elini kaynar suya defalarca daldıran, ağrı eşiği olmayan, doğada bulunmayan seslere ve ortam sıcaklığı gibi kavramlara karşı tepki vermeyen, uyumak ve yemek yemek dışında bir şeyle ilgilenmeyen, çevresine karşı sürekli tetikte olan, hiçbir şey üzerinde dikkatini toplayamayan çocuğun eğitimine ısrarla devam ediliyor.
Çocuk üzerinde yapılan araştırmalardan birinde, işitme duyusunun tamamen doğaya uyumlu hale geldiği görülüyor.
Çeşitli meyvelerin yere düşüş seslerine ve bazı hayvanların seslerine karşı anında tepki veren çocuğun, çok yakınında patlayan silah sesine karşı bir ilgi göstermediği gözlemleniyor.
Eğitiminin başlamasından aylar sonra, Victor sıcak soğuk ayrımı yapmaya başlıyor.
Bu ayrımı yapmasıyla birlikte Victor'un gelişiminde bir patlama yaşandığı belirtiliyor. İlk önce banyo yaparkenki suyunun sıcaklığına dikkat etmeye başlayan çocuk, ıslak kalmamak için akşam saatlerinde banyo yapmaya yanaşmama, daha sıcak hissetmek için kıyafet giyme, sarılma gibi olaylardan keyif ve huzur alma gibi davranışları gösteriyor. Tüm bunları ilk defa ağlaması takip ediyor.
Victor'a okuma, yazma ve konuşma eğitimi verilmeye de çalışılıyor.
İlk etapta insan seslerini birbirinden neredeyse hiç ayırt edemediği belirleniyor. 5 yıl süren bir eğitimin ardından çok az sayıdaki yazılı kelimeyi ayırt edebildiği ve sadece birkaç kelimeyi duyduğunda anlayabildiği görülüyor. Bununla beraber bazı kelime kartlarını kullanabilmeye başladığı da belirtiliyor; fakat çocuk konuşmayı hiçbir zaman başaramıyor. Çünkü neredeyse hiçbir sesi çıkaramıyor, kullanabildiği üç beş kelimeyi ise anlamlarını kavrayamadan herkese ve her olaya karşı söylüyor.
Günümüzde bazı hayvanların bile yazılı kelime ve sayıları ayırt edebildiğini biliyoruz.
İşaret dili kullanarak konuşabilen goril Koko'yu bileniniz de çoktur. Üstelik kelimelere tepki verme olayı, kedi ve köpeklerde de mevcut. Dolayısıyla Victor'un bu gelişimi, aslına bakarsanız uzmanları hayli hayal kırıklığına uğratıyor, ancak özellikle psikologların ilgisini oldukça fazla çekiyor.
Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra, çocuğun insanlarla daha fazla iletişim kurduğu görülüyor.
İlk başlarda bir köşede oturup yalnızca acıktığında ve yorulduğunda insanlarla iletişime geçen çocuğun, sonraları doktoru Itard ve bakıcısı Guerin ile zaman geçirmeyi hayli sevdiği görülüyor. Aslına bakarsanız bu durum bile hayvanlar için geçerli. Sokakta gördüğünüz bir köpek ilk başlarda size yakın durmayacakken, her gün beslemeye ve sevmeye devam ederseniz zamanla size bağlanacak ve aç olmasa bile yanınızdan ayrılmayacaktır.
Asıl ilginç değişimse empati sahibi olmaya başlaması olarak gösteriliyor.
Bakıcısı Guerin'in kocası öldüğünde yaşanan bir olay bu durumu gözler önüne sermiş. Her akşam yemeğinde sofraya aynı sayıda tabak koyan çocuk, o akşam tabağı koyduğu sırada Guerin'in hüngür hüngür ağlamaya başlamasının ardından tabağı masadan hemen kaldırıyor ve bir daha asla koymuyor. Ağlama eyleminde yanlış bir şeylerin olduğunu sezebilmesi ve davranışını değiştirmesi, psikologlara empati sahibi olduğunu düşündürtüyor.
Toplamda 6 yıllık eğitimin ardından Doktor Itard pes ediyor ve eğitimi bitiriyor.
40 yaşına kadar sessiz sedasız yaşayarak 1828'de ölen Victor'un hikayesi de öylece tamamlanıyor. Bu ilginç çocuğun psikoloji dünyasına bıraktığı mesaj ise, zihinden engelli çocukların eğitilmesinin mümkün olabileceğiydi. Her ne kadar pek bir şey öğrenmese de, böylesine umutsuz bir vakada bile az da olsa bir şeyleri öğrenebilmesi bunun en büyük nedeni. Böylece Victor, tüm zihinsel engelli çocukların eğitim olanaklarını da farkında olmadan artırmış oldu.
Akıllarda kalan soru ise çocuğun doğaya kaç yaşında bırakıldığı ve nasıl sağ kalabildiği.
Teorilere göre ailesi tarafından 4 yaşında terk edilen Victor'un, terk edilmeden önce zihinsel engelli veya sağır olduğu iddiası da mevcut.
Victor'un yaşadıklarından çıkarılan bir başka sonuç ise dil eğitimlerinde 'kritik süreç' denen bir zamanın bulunma ihtimali. Bu, belli bir yaştan sonra, dile hiç maruz kalmayan bir insana asla dili öğretemediğinize dair bir teori.
Özetle insan doğasına ve psikolojisine yönelik önemli sonuçlara ulaşılmasını sağlayan Victor'un hikayesi işte böyle...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
edebiyatsoylesileri · 4 years
Text
Yaşar Kemal / Karmaşıklıktan yalnız çok usta anlatıcılarla, halk kurtulabilmiştir
Tumblr media
Yaşar Kemal'in Demirciler Çarşısı Cinayeti romanı 1972 yılında yayınlandığında, İnce Memed rüzgârı sürüyordu. O güne dek 11 baskı yapan, 200 binin üstünde satılan, 29 dile çevrilen, İngiltere ve İsveç'de "best-seller" listelerine giren, Amerika'da ayın kitabı seçilen, İsveç radyosunda yayınlanmakta olan "İnce Memed'in yazarı, yeni romanı hakkındaki soruları yanıtlamıştı.
Yeni eserinizi bize biraz tanıtır mısınız? - Yeni eserim beni epeyce uğraştırdı. Milliyet'te Akçasazın Ağaları çıkmıştı 1964 yılında. Onu bitirdim. Akçasazın Ağaları iki büyük cilt oldu. Birisi Milliyet'te çıkan... Onun adı Yusufçuk Yusuf. Öteki, şimdi yazıp da bitirdiğim Demirciler Çarşısı cinayeti. Bu ikisini "Akçasazın Efsanesi" adı altında birleştirdim. Şimdilik, okunmamış bir roman üstünde konuşmak istemiyorum. İstediğim romana azıcık daha yaklaştığımı sanıyorum. Gene Çukurova'da mı geçiyor? - Gene Çukurova'da. Cumhuriyetin başından son yıllara kadar. Böyle bir süreci, oluşumu kaplıyor. Kan davası, cinayetler. Atlar. Bu romanda o kadar çok at var ki... Soy atlar. Bilir misiniz, Çukurova atlar memleketidir de... Arap atları ne kadar ünlüyse, bir zamanlar Çukurova atları dedikleri bir tür de o kadar ünlüydü...
Karmaşıklıktan yalnız çok usta anlatıcılarla, halk kurtulabilmiştir
"İstediğim romana yaklaşmak" dediniz. İnce Memed'den bu yana romancılığınızdaki gelişmeyi söyler misiniz? - İnce Memed I bence yalın bir hikâye. O hikâyede Topal Ali'nin dışında belirlenmiş, bütün yoğunluğu, karmaşasıyla yaşayan roman adamı yok. İnce Memed'i yabana atıyor değilim, bir delikanlı. İnce Memed II'de bu delikanlının kişiliği, olayların kökeni ve kişilerin yaşamı daha belirleniyor. İnce Memed'in sevilmesinde onun yalın çocuksu, temizliği, bir de kurgusu başlıca etken. İnce Memed III'ü yazdığımda roman tamamlanmış; kişiler, kurgu, hikâye bütünlenmiş olacak. Zor, ağır yazan bir kişiyim. Bir romanı yıllarca içimde yaşamadan yazamıyorum. Böyle olmamalı bir yazar. Yazar dediğin su içer, hava alır gibi yazmalı. Böyle düşünüyorum ama çabuk yazmaktan da korkuyorum herhalde. Birinci Memed yazılalı şöyle böyle on sekiz yıl oldu. Bu arada Ortadirek dizisini (I. Ortadirek, 2. Yer Demir Gök Bakır , 3. Ölmez Otu) tamamladım. Bu üç roman hem ayrı ayrı romanlar, hem de bir bütün. İnce Memed'den sonra yazdığım bu romanlar insanın gerçeğine, daha çok da psikolojik, yaşam gerçeğine varabilmek için bir çaba. Bu diziyi bana en yakın, yapmak istediklerime en yakın buluyorum. Çabam daha da yalınlığa varmak. Hem anlatım hem de hikâye yalınlığına varmak... Ustalaştıkça yalınlaşmak, amaç bu olmalı bir yazar için... Karmaşıklıktan yalnız çok usta anlatıcılarla, halk kurtulabilmiştir.
İnsanın hamurunda dünyanın tadı var
Romanlarınızda efsane - destan tezlerini savunduğunuz söyleniyor. Bu tezler neye dayanıyor? - Böyle bir roman tezimin olduğunu sanmıyorum. Roman üstünde düşüncelerim, romanda, insan anlayışında varmak istediğim amaçlar olmalı diye düşünüyorum. Efsaneye gelince, insan düş kuran, mit kuran, yaşayan, yaratan bir yaratıktır. İnsan yaratıcı bir yaratıktır. Yaratmağa başladın mı, yaratılmağa da başlıyorsun demektir. Bir yaşam boyu, bütün gün, bütün aylar, yıllar boyunca insan düş içinde yaşar. Gerçeği araştırırken, bu gerçek nedir diye sormaz mıyız? Şu aradığımız, varamadığımız nedir ola? Gerçek dediğimiz ne ki, bu gerçek dediğimizi ne kadar yaşıyoruz? Şu düş, mit, efsane dediğimiz nedir, onu ne kadar yaşıyoruz? Bana bu sorular ilginç geliyor. Gerçek sandığımızla düş sandığımız ne kadar birbirine yaklaşık? Ne kadar içiçe? İnsan yaşarken türlü türlü acı çekiyor. Birisi düpedüz maddi acılar, işkenceler, dayaklar... Gerçekten acıların en aşağılığı. Bir de insanın başka acıları, iç acıları var. Düş acıları, ölüm karşısındaki acıları var örneğin. Hangisi daha gerçek? Hangisini daha beter yaşıyor insanoğlu? Bu belki kaba bir örnek. Yaşamımız düş mü? Ben bunun sınırsızlığını, içiçeliğini yazmayı deniyorum. Bu yüzden de efsane demek, romanlarıma efsane demek hoşuma gidiyor. İnsanın mayasında düşçüllük ağır basıyor. İnsanın düşçüllüğü olmasaydı, en önemli, birinci özelliği, onun yaratma özelliği olmazdı. Destan türüne gelince... Roman destan, bu da hoşuma gidiyor. Önce şiirle başlıyor, düz yazıya geçiyor, dal budak salıyor söz sanatı. İnsanın hamurunda, yaşama sevincinde dünyanın tadı var; insanoğlu o tadı, güzelliği çağlar boyunca deli bir sevinçle, coşkuyla dile getirmiş. Ben destan türüne bağlılığı bu yüzden duyuyorum. Bir destan türünün coşkunluktan gelen bir kurgusu, bir tadı, lirizmi var... Destan türünün burasına da bağlı olmak isterim. Söz sanatı, halkın hep bir ağızdan, tekmil bir dünyanın halklarının bir elden oluşturdukları bir sanattır. Ne güzel bir iş bu: İliklerinde çağların tadını, oluşumunu, insanoğlunun yaşamlarını duymak, hep birlikte yaratmak, halkla birlikte sözü, sözün tadını geliştirmek... Benim destan hayranlığım, insanoğlunun söz sanatının geleneğine bağlılığımdandır.
İnsanın canının içindeki sanat söz sanatlarıdır
Elektronik çağında kimsenin roman okumağa vakti yok deniyor. Romanın yeri ve geleceği nedir sizce? - Bunlar çağımızın moda sorularıdır. Dünya durdukça, halkların sanatçılarla birlikte oluşturdukları romana, hikâyeye hiçbir şey olmayacaktır. Roman okuyucusu çağımızda her çağdan daha çoktur. Roman hiçbir zaman ölmeyecektir. Söz sanatlarının yerini hiçbir sanat alamayacaktır. Elektronik çağda insanların roman okumağa daha çok vakti olacak. Söz sanatları insanlıkla birlikte gelişerek yaşayacak. İnsanlık kaldıkça roman da kalacak. Sözün tadının yerini hiç hiçbir sanat tutamayacak. İnsana en yakın, insanın canının içindeki sanat söz sanatlarıdır. Türk romancılığı son yıllarda ne durumda sizce? Genç romancılardan umutlu musunuz? - Sonunu ilkini bilmem ama, ben bizim romancılığımıza saygılıyım. Gençlerden de çok umutluyum. Bir Halikarnas Balıkçısı, bir Orhan Kemal'i olan romanın sırtı yere gelir mi? Bir romanda Halikarnas Balıkçısı gibi bir büyük usta varsa, coşkulu, yalın, zengin, ağzına kadar dünya dolu bir Orhan Kemal varsa, insanın derinliklerine varmış, insanda yeni olanaklar aramış o romanın arkasından bir Fakir Baykurt bütün güzelliği, yeniliği, coşkusuyla, ustalığıyla gelir. Bir milletin romanında bir Kuyucaklı Yusuf, bir Murtaza, bir Ötelerin Çocuğu gibi romanlar varsa mutlu olmalıyız. Bu köklü bir anlatım kültürünün varoluşudur. Bir edebiyatta bir Fakir Baykurt bile, tek başına gerçekten mutluluktur... Ve Fakir Baykurt'un ardından da niceleri sökün edecektir. Bizim romanımızın dünyada gereğince tanınmamasının sebepleri var. Yoksa romanımızın ilkelliğinden değil... Eğer bir Kuyucaklı Yusuf'u, bir Ötelerin Çocuğu'nu dünya daha bilmiyorsa, romanlardan dolayı değil. Dilimizin sapalığından, çevirecek adam bulunmamasından. Aydınlar bu durumla hiç ilgilenmiyorlar. Üniversiteler bize sırt çevirmişler. Bizim gerçekten ilginç bir romanımız var, ama çi fayde... (Milliyet Sanat dergisi / 13 Ekim 1972 / Arşiv çalışması, dizgi: Ferruh Yazıcı)
0 notes
dondumdolastim · 4 years
Text
perdesi kapalı kırık camlar
Bizim oralarda iki katlı yaparlar evleri. Evvelden ağaçtan yapmışlar da sonradan betonarmeye çevirmişler bazı yerlerini. Tuğlalar köylere inince zaten insanlar artık birbirini daha az sevmeye başlamış oralarda da. Ben gitmeyeli bilmem kaç yıl oluyor şimdi oralara. Bazen trafiğin en yoğun olduğu saatlerde, hele de sağanak yağmur vurmuşsa sabahları ansızın aklıma geliyor çocukluğumun yağmurları. İşe gidince maruz kalacağım imaları düşünmektense gök gümbürdediğinde titreyen camları, sanki koskoca bir gülle düşmüş gibi sarsılan toprağı düşünmek daha az korkulu geliyor bana. “Oğlum Ömer,” diyorum, “sen de büyüdün adam diye sıraya girdin ya!” Hiç büyüyebileceğime inanmazdım, şimdi dönüp bakıyorum geriye, kaç yılı devirmişiz bile. Bazen şaşıp kalıyorum zamanın gerçekten de böylesine hızlı geçmesine. Bak bir yıl olmak üzere boşanalı, belki de benim sınavım da o diyordun, belki günahlarının bedelini bu kadına mahpus kalarak ödüyorsun. Bak kurtulalı aylar oluyor. Güzelliği başını döndürmüş, aklını başından almıştı. Aklın başına geldiğinde çoktan iş işten geçmişti. Asıl cehennemin daha yeni başlıyordu, sen tüm hayatını orada geçirdiğini sanırken hem de. Aklın yüreğini hiçbir zaman yakalayamamıştı da sonra olanlara ne demeli? Hayatına giren her kadın ya seni öldürecek ya da süründürecek anlaşılan. Bak geldin kaç yaşına hala da vaz geçmiyorsun. Vallahi pes. Hatta şey bile demeye başladım ben aslına bakarsan, keşke gençliğime dönebilsem. Gençlik demekle kast ettiğim babama isyan bayrağını çekip Kurtuluş’a taşındığım o zamanlar da değil, daha da eskisi. Ondan yıllar yıllar evvel hatta. Gözüm trafikte bir türlü ilerlemeyen dolmuşun buğulu camlarının ardında kırmızı ışıklardan ibaret olan Üsküdar’da, sırt çantam belimi adam akıllı ağrıtırken ağırlığımı bir sağ ayağıma bir sol ayağıma vererek bekleşirken o özlediğim günleri düşünüyorum. On beş on altı yaşlarımda, köyde geçirdiğim yaz günlerinin hasretini çekiyorum. Hem yıllar var ki gitmiyorum oraya, hem de yıllar var ki geçti gitti üzerinden. Yok mudur durdurmanın bir yolu şu zamanı? Daha o zamanlardan beridir fazla yürüdüğümde sağ ayağımın aksaması. Temmuz başında ekinler biçildikten sonra elime bir orak tutuştururdu dedem, biçerdöverin ardında bıraktığı başakları tarlanın bir ucundan o bir ucundan ben biçe biçe gelirdik. O ucu bucağı sarının çeşitli tonlarına bürünmüş tarlalardan dönerken hafiften topallamaya başlayınca eve varana kadar dedemin çok çalışmaktan çıkan kamburundan, aksamayan ayaklarından utanıp birkaç adım gerisinden yürürdüm. Bir elim omzuma geçirdiğim orağın sapında, diğeri elime bir yerlerden geçen ince dayağı toprak yolda sürüye sürüye varamazdım bir türlü eve. Kimsecikler de kalmadı artık oralarda nereden baksan, ya yıllar almış götürmüş ya da yollar insanları. Ben de dahil herkes savrulmuş bir yerlerine dünyanın. Nereden baksan saatler ötede en sevdiklerin dahi,neyse ki kıyametlerce  değil henüz. Bazen şaşıp kalıyorum zamanın böylesine akıp geçmiş olmasına, şaşmamak mümkün mü hem? Üçlerle başlıyor yaşım artık, otuz üç, otuz dört, otuz beş, inanılır şey mi bu? Hala yaşadığıma da şaşıyorum bazen, bitmeyecek sandığım şeylerin bitmesine, unutamam dediğim şeyleri unutmuş olmama, olmayacak dediğim şeylerin olmasına… Ummadığım ne çok şey oldu öyle, sevinsem mi üzülsem mi bilmiyorum şimdi. Bir ev vardı bizimkinin yanında, biz küçükken epey kalabalıktı da sanki çil yavrusu gibi dağılıverdi bir anda ev ahalisi. Ne olduğunu bilmiyor kimse, yaşlanıp öldüler mi yoksa büyüyüp uçtular mı evden, yoksa her ikisi birden mi? Sık sık da girer çıkardık biz de oraya, şişman bir kadın salonda yemek pişirirdi, menemen ya da tavuk ciğeri olacak, emin değilim hangisi ama muhakkak ikisinden biri. Kokusu da sarardı bütün evi, içeri giren kokuyu hemen almasın da ne yapsın, aç değilse de acıkacak hemen. Ev yapımı mis gibi tepsi ekmeği de bizimkilerin aksine hep fazlaca kabarmış. Sahi neden söndü o ocak? Yıllar mı aldı yoksa yollar mı? Hangisi? O zamanlardan beridir eski evler daha bir ilgimi çeker, daha bir meraklanırım. Açık kapılardan kafamı uzatmamak için zor tutarım kendimi ne vakit eski bir evin önünden geçsem. Fakirliklerini görmekten daha çok korkarım azarlanmaktan, suçlanmaktansa. Yalnız bir ihtiyar görmekten, kocasız bir kadın ya da beteri anasız babasız fakir bir çocuk görmektense aklımın bir köşesinde gizemli, adım atılmaması gereken bir bölge olarak kalmasını yeğlerim. Şehrin eski fakir semtleri de belki de bu sebepten üzer beni, kim bilir. Ya da basittir, belkisizdir. Kapısına asma kilit vurulanları da ayrı bir üzer beni.  Kimseler kalmamıştır geriye, yalnız bir ihtiyar, kocasız bir kadın, anasız babasız fakir çocuklar bile. Bazısı öyle bir ihtişamlı oluyor ki evlerin, çürümeye terk edilen güzelim ahşaplara bile kıyamıyorum, kafesi gibi pencereleri kaplayan parmaklıklardaki kurumuş sarmaşıkların terk edilmişliklerine üzülüyorum. Bazen bomboş oluyor camlar, hatta yalnızca çerçeveler, buram buram küf kokusu geliyor içeriden, bakasın da gelmiyor zaten boşluktan içeri. Boşluklardan içeriye bakmamayı kendi içimdeki boşluktan içeri düşünce öğrenmiştim zaten. Bazen tozlu, kırık camların ardında küçüklüğünün soluk sarı gece perdelerini görüyorsun, bin bir türlü hatıra tütüveriyor gözlerinin önünde. Bir perde de senin gözünün önünden gitmiyor ya hiç hani, senin gibilerin akıbetini merak ediyorsun o zaman. İçinde bir aile yaşayan bir evle boş evin arasındaki farktır perde aslında, olmadığında anlıyorsun. Yuvadan uçup gittikten sonra anlıyorsun kapalı perdelerin ne anlama geldiğini. Arkandan aralanmadığında fark ediyorsun yalnızlığını. Terk edilmiş evlerdeki kırık camların ardında yalnız başına salınan perdelere üzülüyorum, bir zamanlar onlar da gün yüzü görmüştü – terk edilmiş eski evler gün yüzü görmez. Terk edildiğinde anlıyorsun. Aslında tüm metruklara üzülüyorsun, sen de onlardan biri olduğunu fark ettiğinde.
0 notes
netbilge · 2 years
Text
2023 mübarek üç aylar ne zaman başlıyor? Recep, Şaban, Ramazan ayları hangi gün?
2023 mübarek üç aylar ne zaman başlıyor? Recep, Şaban, Ramazan ayları hangi gün?
2023 mübarek üç aylar ne zaman başlıyor? Recep, Şaban, Ramazan ayları hangi gün? Diyanet İşleri Başkanlığı özel dini günlerin takvimini yayımladı. Üç ayların başlangıcı 2 Şubat 2022 olarak ilan edilirken beraberinde 3 Şubat 2022 Perşembe gecesi Regaip gecesi idrak edecek. 2023 üç ayların başlangıcı – 23 Ocak Pazartesi günüdür. RECEP, ŞABAN, RAMAZAN AYLARI HANGİ GÜN? Recep, Şaban, Ramazan Ayı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberlernews · 4 years
Photo
Tumblr media
Bayram ne zaman, ayın kaçında? 2020 Ramazan Bayramı tatili kaç gün, ne zaman başlıyor? Üç aylar içerisinde yer alan Ramazan ayının ortasına yaklaşılıyor. Ramazan ayının sonunda gelecek Ramazan Bayramı ile ilgili araştırmalar ise başladı.
0 notes
radyobalfm · 5 years
Text
Şaban ayı ne zaman başlıyor? Mübarek Şaban ayı orucu ve ibadetleri
Tumblr media
Müslüman için kutsal sayılan üç aylar Recep, Şaban ve Ramazan’dan müteşekkildir. Recep ayı içerisinde Regaip ve Miraç Kandilleri ihya edildikten sonra Şaban ayı gelmektedir. Ramazanın habercisi olarak görülen Şaban ayında daha çok ibadet yapılması ve tövbe edilmesi tavsiye edilmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) mübarek üç aylarla ilgili şunları buyurmuştur: Recep Allah’ın ayı, Şaban benim…
View On WordPress
0 notes
konyaduagrubu · 5 years
Photo
Tumblr media
Selim Taş 14 saat · 20 soruda yeni koronavirüs salgını 1. Koronavirüs nedir? Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü. Virüsün 4 alt türü var. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Şu anda gündemde olan tür ise daha önce tanımlanmamış yeni bir tür. Yeni ortaya çıkan bu koronavirüs türüne verilen isim “2019-nCoV”. 2. Hastalık neden bu kadar önemli? En sık görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren hastalıklar toplum sağlığı açısından “önemli hastalık” olarak tanımlanır. Bu salgını önemli kılan diğer bir husus, virüsün ilk kez ortaya çıkmış olmasından dolayı insanlardaki hastalık sürecinin bilinmezliği 3. Hastalık nasıl öldürüyor? Virüs insanlara bulaştıktan sonra en sık akciğerlere yerleşiyor ve burada çoğalıyor. Virüs yeni olduğu için bağışıklık sistemimiz de virüsü tanımıyor ve karşı koymak için yetersiz kalıyor. Bu durumda zatürre gelişiyor ve akciğerlerin kapasitesi sınırlandığı için hastalar solunum sıkıntısı çekmeye başlıyor. Enfeksiyonun giderek yayılması ile genellikle solunum yetmezliği ile hastalar kaybediliyor. 4. Kimler risk altında? Bağışıklık sistemi zayıf olan riskli grupların başında yaşlılar, çocuklar ve gebeler yer alıyor. Ayrıca astım, KOAH, böbrek yetmezliği vb. kronik hastalıkları olanlar da risk grubunda yer alıyor. 5. İlk ne zaman, nerede başladı? 31 Aralık 2019’da sebebi tespit edilemeyen bir zatürre vakasının DSÖ’ye bildirilmesi ile salgın dünya gündemine geldi. O günü izleyen 4 gün içinde 44 vakanın daha görülmesi ile durum daha da ciddi bir hal aldı. Dünyaca saygın bilimsel dergi Lancet’te yayınlanan bir makalede hastaların önemli bir kısmının Çin’in Wuhan şehrindeki deniz ürünleri toptan pazarına temas hikayesinin olduğu ifade edildi. Bu pazar aynı zamanda yabani hayvanların da canlı olarak satıldığı bir pazar. 6. Hangi ülkelere yayıldı? Virüs 19 ülkeye yayılmış durumda .Bu ülkeler: Çin, Japonya, Kore, Vietnam, Singapur, Avustralya, Malezya, Kamboçya, Filipinler, Tayland, Nepal, Sri Lanka, Hindistan, ABD, Kanada, Fransa, Finlandiya, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri. Bu ülkelerde tespit edilen ilk vakaların genellikle Çin’e seyahat öyküsü mevcut. 7. Türkiye’de tanısı konulmuş hasta var mı? Henüz Türkiye’de bir vaka saptanmadı. Ateş yüksekliği, öksürük şikayetleri ile Konya ve İzmir’de gözetim altına alınan Çinli turistlerde de şu ana dek 2019-nCoV tespit edilmedi. 8. Daha ne kadar yayılması bekleniyor? İngiltereli epidemiyologların yayınladıkları bilgilere göre hasta bir kişi en az iki veya üç kişiye hastalığı bulaştırıyor. Lancaster Üniversitesi’ndeki çalışmalara göre salgının birkaç hafta içinde toplam 190 bin kişiye yayılabileceği tahmin ediliyor. 9. Nasıl tanı konuluyor? 9 Ocak tarihinde de yeni koronavirüsünün genetik yapısı tamamen çözümlendi. Hastalara tanı koymak için alınan balgam ve burun sürüntüsü numunelerinde bulunan virüslerin genetik yapıları çıkarılıyor, ardından 9 Ocak’ta tespit edilen gen dizisiyle karşılaştırılıyor. 10. Nasıl bulaşır? Koronavirüsler genellikle yabani hayvanlarda bulunuyor. Çin’den gelen kargolarla virüsün bize bulaşıp bulaşmayacağı da sık sorulan bir soru ancak virüsün cansız yüzeylerde yaşamadığını, hayvan veya insanların canlı hücrelerinde yaşayabildiğini vurgulamak gerekiyor. Hasta kişilerden veya hastalığı taşıyan hayvanlardan bulaş damlacık yoluyla (hapşurma, öksürme sırasında saçılan ve havada asılı kalabilen küçük sıvı damlalarının başka insanlar tarafından solunmasıyla) gerçekleşiyor. 11. Bulaştığında ilk belirtiler nelerdir? Spesifik belirtisi var mı? Hastalığın belirtileri basit bir soğuk algınlığından zatürreye kadar uzanan geniş bir yelpazede dağılıyor. Sık rastlanan en önemli belirtileri ise yüksek ateş, balgamlı öksürük, nefes darlığı. Belirtisini gördüğümüzde doğrudan hastalığı tanıyabileceğimiz spesifik bir belirtisi yok. 12. “Benim de yüksek ateşim, balgamlı öksürüğüm var. Yoksa ben de mi?..” Yukarıda bahsedilen belirtilerin bir kişide var olması elbette yeni koronavirüs hastası olduğunu göstermek için çok yetersiz. Çünkü bu belirtiler her mevsim gelişen grip enfeksiyonunda da mevcut. Bu sebeple bir kişide koronavirüs şüphesi olabilmesi için yukarıdaki belirtilere ek olarak; a. Son 14 gün içinde uzakdoğuya seyahat etmiş veya Çin’de bulunmuş olmak b. Tanı konulmuş bir hastaya yakın temas öyküsü c. Hastaların tedavi edildiği kurumlarda çalışıyor/bulunuyor olmak kriterlerinden en az birini karşılıyor olması gerekiyor. Eğer bu üç kriterden birini taşımıyorsanız, yeni koronavirüs hastalığı açısından şüpheli vaka sınıfında değilsiniz. 13. Aşısı ve tedavisi var mı? Hastalığın etkeni olan virüs henüz yeni keşfedildiği için bir aşısı da yok. Aşı çalışmaları hızla başlamış durumda ancak geliştirilecek bir aşının hazırlıklarının aylar, piyasaya çıkışının ise yıllar sürebileceği ifade ediliyor. 14. Ülkeler hangi önlemleri alıyor? Salgın konusunda Çin yoğun önlemler almış durumda. Topluma en çok yansıyan önlem kapsamlı karantinalar ve seyahat kısıtlamaları. Bu kısıtlamalar virüsün yayılımını yavaşlatıyor ve müdahale fırsatı oluşturuyor. Ay takvimine göre yeni yıl etkinliklerinin ertelenmesi, okulların 2 hafta tatil edilmesi, salgın hastalarına özgü yeni hastanelerin kurulması, yabani hayvan satışlarının durdurulması, salgın süresince toplu etkinliklerin yasaklanması alınan önlemlerden birkaçı. Salgından etkilenen diğer ülkeler Çin’den gelen yolcular için termal kamera sistemleri kuruyor, ülke çıkışında ve girişinde yüksek ateşli bireyler tespit edilmeye çalışılıyor. DSÖ, bu gibi kriz durumlarında ülkelerin halkla sıkı iletişim içerisinde olmasını ve halka doğru ve güvenilir bilgiler sunulmasını, ülkede ilk vaka görüldüğünde yapılacak açıklamaların belirlenmesini, toplumla temas edecek yöneticilerin belirlenmesini öneriyor. 15. Türkiye’de durum ne? Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının enfeksiyondan korunması için önlemler içeren bir rehber yayınladı..Ülkemizde de 25 hastane Sağlık Bakanlığı tarafından referans hastane olarak ilan edildi. Türkiye’de vaka görüldüğü takdirde hastalar bu referans hastanelerde tedavi altına alınacak. Türk Hava Yolları (THY) Çin’in Pekin, Guangzhou, Şangay ve Xian şehirlerine düzenledikleri seferleri 9 Şubat’a kadar durdurdu. Ayrıca Wuhan’daki vatandaşlarımızdan dileyenlerin Türkiye’ye dönebilmesi için de bir sefer düzenlendi. 16. Kendimi nasıl koruyabilirim? Bireysel düzlemde Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiyeleri şu şekilde: a. Grip, nezle, zatürre vb. hastalığı olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalı b. Özellikle hasta insanlara temas sonrasında eller sık sık yıkanmalı c. Kırsal alanlarda yabani hayvanlarla temastan ve ölü hayvan cesetleriyle temastan kaçınılmalı d. Öksürürken ve hapşururken ağız ve burnu kapatacak şekilde dirseğimizin iç kısmını kullanılmalı, eğer eller kullanıldı ise yıkanmalı e. Hastanelerde enfeksiyondan korunma yöntemleri özenle uygulanmalı. f. Et ürünleri ve yumurtalar iyi pişirilerek yenmeli g. Canlı hayvan pazarları veya petlerde el hijyeni ve solunum hijyenine dikkat edilmeli. h. Ellerin göz ağız ve buruna teması en aza indirilmeli. i. Hasta hayvanların temas ettiği eşyalara temastan kaçınılmalı j. Uzakdoğuda olan vatandaşlarımız pastörize olmamış süt, et ve et ürünlerini tüketmemeli. k. Sağlık çalışanları bakanlığın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün sunduğu kalite standartlarına uygun tıbbi malzemeler kullanmalı. Hastanelerde şüpheli kişilerden alınan numunelerin taşınmasında kesinlikle hastanenin pnömatik tüp sistemleri kullanılmamalı, numuneler elden teslim edilmeli. 17. İnternette dolaşan birçok korkutucu haber var. Kime güvenmeliyiz? Toplumu endişeye düşüren ve hakkında net bilginin az olduğu konular asılsız haber salgınlarına uygun bir ortam oluşturabiliyor. Bu sebeple resmi kurumların, ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının haberlerini tercih etmek, sosyal medyada dolaşan ve teyit edilmemiş bilgilere maruz kalmaktan kaçınmak, medyada görülen ve “uzman” olarak sunulan kişilerin yetkinliklerini sorgulamak, sunulan bilgileri teyit etmeye çalışmak sağlıklı bilgiler edinmek için de büyük önem arz ediyor. 18. Koronavirüslerle ilgili doğru bilgileri nereden edinebilirim? Mevcut salgınla ilgili en doğru bilgiler Dünya Sağlık Örgütü’nün web sitesinde gün be gün yayınlanıyor. Salgına yönelik bilgiler özet olarak “durum raporları” bölümünde her gün listeleniyor. Türkiye’ye yönelik gelişmeler için en doğru bilgi kaynağı ise Sağlık Bakanlığı web sitesinin duyuruları ve bakanlık yetkililerinin basın açıklamaları. 19. DSÖ’nün bu süreçteki fonksiyonu nedir? 2005 yılında imzalanan “Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri – 2005” anlaşmasına göre küresel ölçekteki salgınlarda Dünya Sağlık Örgütü’nün koordinasyon sorumluluğu mevcut. Bu anlaşma DSÖ’ye üye 196 ülke için hukuki olarak bağlayıcı. Bu sebeple ülkelerin bir salgın geliştiğinde ilgili bilgileri DSÖ ile paylaşması ve yapılacak koordinasyona katılması gerekiyor. DSÖ’nün de bu sorumluluklar kapsamında üye ülkelere hızlı ve güvenilir bilgi sağlaması, rehberlik etmesi, gelişmeleri üye ülkelerle paylaşması gerekiyor. 20. DSÖ “acil durum” ilan etmek için neden bekledi? 22 Ocak’taki toplantıdan bir acil durum kararı çıkmamıştı ancak 30 Ocak’ta yapılan toplantıda DSÖ acil durum ilan etti. Bu ilanda, Çin’in üzerine düşeni fazlasıyla yaptığı, salgının sağlık sistemi zayıf olan ülkelere yayılmasının acilen önlenmesi gerektiği, salgına uluslararası koordinasyonla müdahale edilmesi gerektiği, uluslararası seyahat ve ticareti kısıtlamaya gerek olmadığı vurgulandı. Acil durum ilan edilmesi kısaca şu anlama geliyor: Birleşmiş Milletler’e üye olan tüm ülkelere en üst düzeyde durumun önemli olduğu ifade edilmiş oluyor. Bunun üzerine ülkeler, sınırlarını kapatma, uçuşları iptal etme, ticareti sınırlama vb kararları kendileri verebiliyor. Alıntıdır! Lütfen #Paylaşalım KONYA DUA GRUBU WebSite https://konyaduagrubu.com Selim Taş 14 saat · 20 soruda yeni koronavirüs salgını 1. Koronavirüs nedir? Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü.
0 notes
hakimiyet · 5 years
Photo
Tumblr media
Üç aylar geliyor! İşte 2020’nin dini günler takvimi https://ift.tt/3171Zrs
Üç aylar geliyor! İşte 2020’nin dini günler takvimi Recep, Şaban ve Ramazan Ayı’nı içine alan üç aylar başlangıç ve bitiş tarihi belli oldu. Peki, 3 aylar ne zaman başlıyor? Recep Ayı'nın ilk günü 25 Şubat. Peki Ramazan Ayı ne zaman başlıyor?
January 30, 2020 at 09:16PM
0 notes
proofhead · 5 years
Text
Koskoca bir yıl geride kaldı. Olanlar bitenler ve yaşananlar hep hatıralarda kaldı. Blogun en geleneksel yazısı olan “2019 Yılımın Özeti” yazısına kavuştuk nihayet. Eh bu yazının yazılması elbette birazcık zaman alıyor. Haydi o zaman başlayalım.
2019 yılı, önceki yıla göre blogun yine aktif kaldığı bir yıl oldu. Bir önceki sene ulaştığı okuyucu ve tekil ziyaretçi sayısı -çok küçük bir farkla- neredeyse aynı. Bu yılın da en çok okunan yazısı tıpkı geçen sene olduğu gibi “İyi Bir Münazara İçin İpuçları” isimli yazı oldu. Daha sonra “Gillette Tıraş Bıçakları Kullanıcı Deneyimleri” isimli yazı ve tam sekiz yıl önce yazdığım “Diski Kullanabilmeniz İçin Önce Biçimlendirmeniz Gerekiyor Hatası Çözümü” isimli yazılar giriyor sıralamaya. Bu sene Gillette tıraş bıçakları için yeni bir yazı daha yazmayı düşünüyorum. Böylece eski yazıyı da güncellemiş olacağım. 2019 yılında yazdığım ve en çok okunan yazım ise Şef Musa Göçmen‘in muhteşem bir gece yaşattığı “Senforock Eskişehir – Şef Musa Göçmen” isimli yazım oldu. Özellikle Musa Hoca’nın da takdirini aldığım için çok mutlu olmuştum. Bloga ülkemizden sonra en çok okuyucu ABD, Çin ve Almanya’dan gelmiş. Blogun en çok tıklanan görseli müthiş alerji ilacım Levmont’un kutusu, Keşan’daki acemi birliğimin fotoğrafı ve Legolas’ın posteri olmuş. Bloga Google’dan sonra en çok ziyaretçiyi sırasıyla Facebook, Twitter, LinkedIn ve Instagram göndermiş.
Geride bıraktığımız yıl içerisinde bloga toplamda 68 tane yazı yazmışım. Bu sayı bir önceki yıla göre daha fazla. Yazılar belki ay ortalaması olarak az olabilir ancak önceki senelere göre içerikler kesinlikle daha dolu ve zengin. Yazılar biraz daha uzun ancak bir konu üzerine en kapsamlı olacak şekilde yazdım. Şimdi ay ay neler yaptığıma bakalım.
Ocak 2019:
Tumblr media
Hayatımda yaptığım en güzel .gif
Bu ay toplam 4 yazı yazmışım. Bunlardan ilk bir önceki yılın özet yazısı olmuş. Onu geçiyorum. Bu ayın en önemli olayı doktora yeterlik sınavını vermem oldu. Yıla müthiş bir başlangıç oldu. Gerçi sizi bilmem ama benim için nedense yıllardır Ocak ayı hep Aralık ayının gölgesinde kalır. Yıl sanki Şubat’la başlıyor gibi gelir.
Doktora yeterlik sınavını geçtim.
Yılın en unutulmaz konserine gittim ve en çok okunan yazısını yazdım: Senforock Eskişehir!
Tumblr media
Şubat 2019:
Tam 7 yazı yazarak güzel ve verimli bir ay geçirmişim. Siyatik ağrılarıyla tanıştığım (ve halen de zaman zaman yaşadığım) bir aydı. Kışın ardından bahar çok güzel geldi.
Yıllardır ödediğim KYK öğrenim kredisi borcumu nihayet ödeyip kapattım. Bitti.
Siyatik ağrısı için tedavi görmeye başladım.
Sabhankra, The Dream Is Dead isimli EP’sini yayımladı. Kaset olarak aldım. EP’de grubun son dönemde çıkardığı en sert parçalar yer alıyor. (kaset yazısı)
Doktora için laboratuvar çalışmalarına çok kapsamlı bir temizlikle başladık.
Murat için bir klarnet aldık.
Yıllardır biriktirdiğim Grimm Kardeşlerin Masal Sandığı setini nihayet toparladım.
Tumblr media
Mart 2019:
Bir önceki ay gibi 7 yazılık bir performansla devam ediyoruz. Yine süper yaratıcı bir ay oldu. Bu ay In Flames yeni bir albüm çıkardı ancak yorum bile yapmadım. Etiket bile yapmadım. Özetle In Flames’in birkaç güzel hatıra hariç, tamamen gündemimden silindiği ilk yıl bu oldu.
Bit pazarından aldığım bir Sony Walkman’i tamir ettim. Halen de sorunsuz olarak kullanıyorum.
Radikal bir kararla KAFA Dergisi almayı bıraktım.
Black Omen, Darkness Is My Essence isimli son albümlerini çıkardı. 
NASA’nın da yardımlarıyla (!) kendime bir Ay Takvimi yaptım. Bu sene buna gerek kalmadı. Gidip bir Gök Olayları yıllığı aldım çünkü 🙂
Sıkış tepiş, siyatik ağrılı ama keyifli de bir Levent Yüksel konserine gittik. 
Tolkien Mirası kutusuyla ilgili bir okuyucumdan harika bir geri dönüş aldım.
Tumblr media
Nisan 2019:
Dramatik bir düşüşle koskoca ayı sadece 3 yazıyla tamamlamışım. Bu yılın blog açısından en durgun ayı buydu sanırım. Gerçi hakkını yemeyeyim, bu ay olan bazı olayları ancak Mayıs ayı başında yazabildim. İşlerin yoğunluğundan olacak, başka ne olabilir ki.
İlk defa bir ulusal seçimde görev aldım.
Açık Öğretim Fakültesi Kalite Temsilcileri kahvaltısına katıldım.
Halil Abi‘yle birlikte Sakin Okul Derneği ile tanıştık.
Tumblr media
  Mayıs 2019:
Tumblr media
Yılın hareketlenmeye başladığı belli oluyor. Bloga 6 yazı yazmışım. Aylar sonra ilk defa Nisan aynın son haftasında Antalya’ya gittim Yazısını yazmak da Mayıs’a kalmış. Yolculuklara doyamayıp Aralık 2017’den sonra ilk defa Bilecik’e gittim Bahri’yle birlikte. Şemre‘yle kavuştuk aylar sonra. Özgür’ün düğünü sayesinde oradaki diğer arkadaşlarla da görüştüm.
Özgür’ün düğününe katılmak için Bilecik’e gittim.
Haluk Çobanoğlu’nun Fuji Film sponsorluğunda yaptığı müthiş bir söyleşiye katıldım.
Mezun olduğum fakültemin proje yarışmasına jüri olarak katıldım.
Galatasarayımız efsane bir şekilde lig şampiyonu oldu.
Grimm Kardeşlerin Masal Sandığı projesini yaptım.
Tumblr media
Haziran 2019:
Tumblr media
Beş yazıyla yaza merhaba demişim. Bayram tatiline denk gelmesi sayesinde de evde ve özellikle odamda epey bir vakit geçirip düzenleme ve temizlik yaptım. Adam akıllı bir bilgisayar masası aldım kendime. Yeni projelere de vakit kaldı. Bu ay yılların emektar dizisi The Big Bang Theory final yaptı. Küçük de olsa bahsetmeden geçmek olmazdı. Bu ayın bir diğer güzelliği de iki yıldır devam ettiğim Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nden de mezun olmam oldu.
Akvaryuma korkunç bir mantar hastalığı bulaştı. Balıklarımdan sadece biri –köpük– kurtulabildi. Japon balıkları ölünce bir süre diğer türleri beslemeye karar verdim.
Açık Öğretim Fakültesi’nde Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nden mezun oldum. Bu mezuniyet için yazdığım yazı, bölüme yeni başlayacak olanlar için altın değerinde. Umarım bir yerlerden denk gelip okursunuz.
Türkiye’nin en büyük Sabhankra koleksiyonuna sahibim. Bunu da yine Türkiye’nin en büyük Sabhankra tişörtleri koleksiyonuyla taçlandırdım.
Nisan ayında olan ancak yine geç yazdığım bir yazı daha: Canon 550D Günlükleri. Uzun yıllardır kullandığım Kodak’tan sonra biraz eski bir model olsa da bu modele geçmek olayın rengini-ışığını epey değiştirdi 🙂
Temmuz 2019:
Öncekinden bir fazla, 6 yazılık bir performans göstermişim bu ay. Biliyorsun Temmuz, yılın en sevdiğim ayıdır. Bu ayın başında ve Haziran ayının son günlerindeki en büyük olay, şüphesiz Ülkü ve Sercan’ın düğünüydü. Düğünün hemen ardından devam ettiğimiz iki günlük Kerpe ve Kefken gezimiz ise sadece bu yılda değil, gelecek yıllarda da kolay kolay unutamayacağımız bir gezi oldu.
Ülkü ve Sercan’ın düğününe katıldık.
Sırasıyla Şile, Ağva, Kerpe ve Kefken’e gittik.
Doğum günü hediyesi olarak 50 mm odak uzaklıklı objektif aldım.
Mustafalarla birlikte Side’ye gittik. Antik Kent’te de olmak üzere epey bir fotoğraf çektim.
2000 parçalık yapbozu 10 yıl sonra nihayet bitirebildik.
Tumblr media
Ağustos 2019:
Bir yaz ayı olmasına karşın, tam 7 yazı yazmışım. Evde oturup yazı yazmayı tercih ettiğim düşünülürse gayet iyi bir skor bence.
Canon Günlükleri serisinde bir yazı daha yazdım. Bu yazıda bir önceki ay doğum günümde olanlardan da bahsettim.
Uzun süre sonra Volkan’la kısacık da olsa görüşebildik. Canım kardeşim seni çok özlemişiz be. Ama şu yazıyı yazarken de üzerinden neredeyse 5 ay geçmiş oluyor. Özlem hiç bitmiyor be Volkan…
Son arazi çalışmamda epey bir sorun çıktı ancak nihayet tezin arazi çalışmalarını bitirebildim.
Mabel Matiz’in Boyalı Da Saçların şarkısını çaldık.
Övünerek sergilediğim çerçevelerin bir koleksiyonunu paylaştım.
Asia Minor’ın yaptığı bir kolaj çalışmasında benim bloğumda da iki fotoğrafa yer verildi.
Eylül 2019:
Sonbaharın etkisi herhalde, yazı sayısı 5’e düşmüş. Bu ay, son yıllarda keşfettiğim en iyi grup olan Mgła ve en ilham verici davulcu Darkside ile tanıştım, daha doğrusu keşfettim diyelim. Yoğun müzikal bir ay oldu. Özlem ve Ceyhun düğünden önce nikahı yapıp soluğu bizim yanımızda aldılar. Bu ay ki dolunayı hep birlikte izledik.
Tumblr media
Akvaryumda lepistes beslemeye başladığım daha ilk gün balık doğurmaya başladı 🙂
Uzun süredir aklımda olan Harry Potter Özel Set kutusu projesini yaptım.
Yıllar sonra nihayet Emre’yle buluştuk.
Alper’in doğum gününü kutladık.
Yılın en büyük keşfini, hayatımı bir noktadan sonra değiştiren bir keşfi yaptım: Mgła’yı ve Darkside’ı keşfettim.
Alper’le birlikte Odunpazarı Modern Sanat Müzesi’ne gittik. Alçak gönüllü olmayacağım, internette bu müze hakkında bulabileceğiniz yazılar içerisinde görsel ve içerik açısından en zengin yazılardan birisini, hatta en iyisini yazmış olabilirim.
Tumblr media
Ekim 2019:
Altı yazılık bir ay geride kalmış. Bir önceki ay çok büyük bir stresle bitti. Ancak müzikal açıdan yine süper keyifli bir ay başladı. Eylül’ün son günü Senforock’tan sonra yeni bir oluşumla tanıştım: Legends feat Rock’nfoni. Hatta bu yeni oluşumun davetlisi olarak bir de konserlerini izledim.
Legends feat Rock’nfoni konserine gittim.
Fakültemizde mezunlar buluşmasına gittik.
Uzun süre sonra öykü yazdım. “Korkunç Bir Dolunay Macerası” isimli bu öyküyü blogda üç parça halinde yayımladım.
Legends feat Rock’nfoni projesinin lansman konserine konuk olarak katıldım.
Tumblr media
Kasım 2019:
Yılın sonuna doğru performans biraz düşmüş beş yazı yazmışım. Bu yıl, seyahatlerim hep ardı ardına oldu. Ekim’in son günlerinde de önce Ankara’ya Özlem ve Ceyhun’un düğününe, sonra da Kocaeli’ye ailemin yanına gittim. Yine bu ay içerisinde Konya’ya gitme fırsatım oldu. Yıllar sonra asker arkadaşlarım Mehmet ve Emrecan’ı gördüm.
Özlem ve Ceyhun’un düğününe gittim.
Supradyn çekilişini kazandım. İlk defa sosyal medyada yapılan bir çekilişi kazandım.
10 Kasım’da, Atamızın ölüm yıl dönümünde güzel bir video yaptık. Böyle güzel zamanlar dolunaya denk gelince mutlu oluyorum.
Mgla’nın bir şarkısında yer alan tek bir kelimeden yola çıkarak “Gehinnom” hakkında detaylı bir araştırma yazısı yazdım.
Hayatımda ilk defa Konya’ya gittim. Ferit, Gürcan ve Murat abiyle birlikte güzel bir hafta geçirdim.
Aralık 2019:
Yılın son ayında yedi yazı yazarak sezonu kapatmışım. Aralık değişik bir ay oldu. Belki de yılın en çabuk geçen aylarından biri oldu.
Tumblr media
       Konya’da karşıma çıkan Karamanlıca Dili’yle ilgili yine çok kapsamlı, yol gösterici bir inceleme yazısı yazdım.
Halil Abi, Yunus Emre ve Caner’le birlikte İstanbul’a, Türk Telekom Arena’ya maça gittik.
Yılın son plağı The Good, The Bad and The Ugly filminin soundtrack albümü oldu. Arşivin en değerli plaklarından bir tanesini 2019 yılının sonunda ele geçirdim.
Yılın son projesi ise Ferit sayesinde hayata geçen Khazad-dum (Moria) projesi oldu. Tabakalar ve ledlerle yaptığım, bittiği zaman da büyük keyif aldığım bir iş oldu.
Yılı bu pozla bitirmeme izin verin
İş yerimdeki 2. yılımı da doldurmuş oldum. 2019 yılı bir öncekine göre daha sakin geçti diyebilirim. İlk geldiğim sene içerisine girdiğim koşuşturmaca nispeten azaldı. Büyük zevk aldığım grafik işleri de bu yıl çok yoğun geçmedi. Yıl boyunca gündemimizin en çıkış yaptığı dönem herhalde rutin teftiş dönemiydi. Diğer işlerimizin yoğunluğu aynı seviyede, şikayetler ise rekor seviyedeydi. Bir de yılın son dönemlerinde ufak çaplı krizler atlattık burnumuz bile kanamadan. Akıl alır gibi değil. Burayı okuyan olursa tüm mesai arkadaşlarıma sevgiler saygılar. Her birinizi ayrı ayrı seviyorum. Bu yeni yılda neler olur, olaylar nasıl gelişir hep birlikte göreceğiz.
Tumblr media
Bu sene sporla dopdolu geçti. Adam Spor‘a ara vermeksizin devam ettim. Ayrıca yılın özellikle ikinci yarısında halı sahalara gitmeye başladım. Perşembe gününün rutini oldu bu iş. Adam Spor’da ufak da olsa katkım oluyor işletmenin gelişip güzelleşmesine. Şubat ayında bir bench challange başlattık. Halen devam ediyor ve her ay artan skorlarla kendi aramızda tatlı bir rekabet oluştu. Buradan Erhan Hocama, Ali Abi’ye, Enes‘e, Okan‘a ve diğer tüm arkadaşlara selamlar. Öyle bir salon olduk ki bir bu kadar adamı da yurt dışına gönderdik.
Instagram hesabımdan konsept paylaşımlar yapıyorum sadece biliyorsun. Bu senenin bana göre en keyifli paylaşımları aşağıda yer alıyor. Bunlardan Alper ve Cansın‘la birlikte kaydettiklerimiz favorilerim.
View this post on Instagram
In Flames Discogs. CDs Tapes. @inflames #inflames #cd #tape #md #fanmade #discography #inflameswetrust #colony #whoracle #thejesterrace #jester #clayman #cassettes #casettetape #battles #comeclarity #sweeden #swedish #deathmetal #melodicdeathmetal #collection #musicarchives #digipack #jewelcase #jesterhead
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Jan 6, 2019 at 8:12am PST
View this post on Instagram
Boyalı da saçların. 🎶 @cansinagac 🎸 @aeuuuou 🥁 @proofhead Mix: @yagizeylik #boyalidasaclarin @mabelmatiz #maya #mabelmatiz #cover #baglama #bağlama #roland #rolandtd #masterwork #splitscreencover #pop #homestudio #jam #acousticguitar #akustik #akustikgitar @sinancemeroglu #electrodrum
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Aug 16, 2019 at 6:08am PDT
View this post on Instagram
Immortals. #immortal #vinyl #abbath #demonaz #blackmetal #blackmetalvinyl #vinylcollection #tyrants #records #vinylcollectionpost #picturedisc #sonsofnortherndarkness #norway #nuclearblast @abbath_official @demonaz_doom_occulta @immortalofficial #marchofthenorse
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Oct 27, 2019 at 7:33am PDT
View this post on Instagram
Çalın Davulları. Bir Selanik Türküsü… 🎶 @cansinagac 🎸 @aeuuuou 🥁 @proofhead Kurgu: @koray_dgn #atatürk #10kasim #turkuler #atatürkünsevdiğişarkılar #selanik #cover #akustik #mustafakemalataturk
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Nov 10, 2019 at 7:38am PST
Her yıl Aralık ayında olduğu gibi bu yıl da İlkan Abi ziyaret etti sağ olsun. Abi kardeş hasret giderdik buluşup. Belki yakın zamanda aramızda olacak bir ticaret hakkında epey tartıştık. Ancak bu yılın belki de en kötü haberlerinden birini de bu buluşmadan bir hafta sonra aldım. İlkan Abi’nin babası, değerli büyüğümüz Kemal Amca hayata gözlerini yumdu. Mekanı cennet olsun. Anısı her zaman yaşayacak.
Tumblr media
Blogun en sekmeyen, her ay mutlaka yazılan yazıları şüphesiz dolunay yazıları oldu. Son dört yıldır (hatta beş yıla yakındır) kesintisiz olarak her ay dolunay zamanı blogda bir yazı yer alıyor. Bu yazılarda kimi zaman müzikal çalışmalarımızı, kimi zaman da bir öykü ya da şiir denemesini paylaşıyorum. Önümüzdeki yıl da bu gelenek bu şekilde devam edecek.
Tabii bir de Netflix‘imiz var malum. Yıllardır süre gelen torrent alışkanlığımı değiştirmese de epey zayıflattı. Memnunum yani. “Dark” isimli diziyle tanışıp kısa sürede fanatiği oldum. Şansıma ben izlemeye başladıktan kısa süre sonra da yeni sezonu geldi. Günlerce bitmesin diye azar azar izledik yeminle. Bloga yıl içerisinde en çok dinlediğim şeyleri yazıyorum ancak filmleri yazmıyorum elbette.
Tumblr media
Ancak bu yıl vizyon filmleri haricinde neden bilmiyorum ama döne döne Fury, Inception ve The Last Samurai filmlerini izledim. Elbette bir de hiç bitmeden Orta Dünya’mız var. Bu yıl Supernatural’in son sezonu oynuyor. Tam 15 yıllık bir alışkanlığımız, bir tutkumuz sona eriyor. Hayatımda eş zamanlı olarak takip ettiğim en uzun dizi bu oldu ve 31 yaşındayım. Bu hesaba göre aşağı yukarı hayatımın yarısı Dean ve Sam’le geçmiş denilebilir. 2019’da Supernatural cephesinden yüzümü güldüren yegane şey Darkness Amara’nın bana yaptığı yorum oldu 🙂
Youtuber olmadım elbette. Böyle bir planım da yok. Ancak bu yıl Youtube’a yüklediğim güzel videolar oldu. Buraya tıklayarak kanalıma hoş geldiniz 🙂
Müzikal bir yıl olduğunu yazmıştım. Ancak özellikle yılın ikinci yarısında efsane parçalar ve albümler keşfettim. Bütün yıl boyunca çok fazla ve farklı albümler dinledim. Ancak her tarzdan en çok dinlediğim albümler Mgła – Age Of Excuse, Sabhankra – The Dream Is Dead, Sertap Erener – L’al, Vega – Delinin Yıldızı, Mabel Matiz – Maya oldu. Parça bazında ise Mgła – Age Of Excuse II, Mgła – Exercises Of Futility V, Kriegsmachine – Residual Blight, Sabhankra – It Burns, Altın Gün – Kolbastı, Katy Perry – Chained To The Rhythm, Immolation – Rise The Heretics, Hans Zimmer – Time oldu. Bunlardan Mgła ve Kriegsmachine, özellikle davulcusu Darkside sebebiyle bende inanılmaz bir etki bıraktı. Age Of Excuse II, herhalde son on yılda dinlediğim en iyi black metal şarkılarından biri olabilir. Bir de Altın Gün isimli grup var. Hollanda menşeli bir grup olmalarına rağmen iki Türk üyeleri sayesinde Türkçe şarkılara inanılmaz psycodelik coverlar yapıyorlar. Kolbastı ve Süpürgesi Yonca’dan isimli şarkılarına muhakkak kulak verin. Katy Perry arada sırıttı biliyorum ama özellikle klibiyle ilgimi çekti. Klip demişken geçen sene Mabel Matiz nasıl beni hayran bıraktıysa bu sene de Gülden Mutlu‘ya takıldım kaldım. Bir de hiç değişmeyen bir hüzün şarkım, Empyrium – The Turn Of The Tides. Senden kaçıp bu şarkıya sığındım hep. Canan Abla bile fark etmişti sağ olsun 🙂
Ve yazının en mükemmel kısmı olan hedefler kısmına geldik 🙂 Bakalım geçen sene kendime ne hedefler koymuşum, neler yapabilmişim, bu sene neler hedefliyorum.
Doktorayla ilgili olarak en az iki Tez İzleme Komitesi’ne girmiş ve tezi yazmaya başlamış olmak. (Evet, iki tez izleme -öneri ve normal izleme- komitesine girdim. Şimdilik şablon sayılsa da tezi yazmaya da ufaktan başladım.)
Elektronik davuluma bir ilave crash zili almak. (Alamadım. Piyasa ikiye hatta iki buçuğa katladı. Alamadım.)
2008’den beri bitmeyen 2000 parçalı yapbozu bitirebilmek. (Bitirdik harika oldu, üstelik tek bir parça bile kaybolmamış)
Odamda artık yerlerde sürünen kitaplarla ilgili bir fikir bulup ortalığı toparlayacak bir sistem kurmak. (Kurdum, ilave bir masaüstü kitaplıkla işi çözdüm)
Kendime yeni bir bilgisayar toparlamak ve bunu olabildiğince ucuza yapmak. (Olmadı. Çünkü fiyatlar çok arttı dediğim gibi. Olmadı bu da.)
Önümüzdeki sene için hedeflerim neler olacak peki? Biraz inatçı olmayı deneyeceğim bu sene:
Elektronik davuluma bir ilave crash zili almak.
Kendime yeni bir bilgisayar toparlamak ve bunu olabildiğince ucuza yapmak.
Bir şarkıyı baştan sona düzenleyip cover olarak yayımlamak.
Konsept bir fotoğraf çalışması yapmak.
Tank maketimi bitirmek.
Vasatın üzerinde bir otomobil almak.
Evet, 2019 yılı böylece geldi geçti. Başarılar, başarısızlıklar, hedefler, sürprizler, sırlar, mutluluklar, hayal kırıklıkları, hastalıklar ve güzel günlerle dolu bir yıldı. Umarım 2020 pozitif şeylerle dolu bir yıl olur. Hayatımızın belki kökten değişeceği, belki dibe vuracağımız, belki de göklere çıkacağımız bir yıl olacak. Hazırlıklı olmakta fayda var. Ben bu sene de burada olacağım sevgili okur. Benden ve hatta senden de birkaç parça bulabilmek için takipte kalman yeterli. Bu yıl olan her şeyi yazamadım, bazılarını yazmak istemedim. Bazılarını da muhakkak unuttum. Eksik gördüğün bir şey olursa lütfen yorum kısmında belirt. 2020 hepimize şans getirsin. Gökte dolunay olduğu sürece Dünya’dan bir çift göz ona bakacak.
Tumblr media
Boyalı da Saçların videomuz
Asia Minor sitesinde çıkan kolajda en üstte yer alıyorum
Tumblr media
Konya’da Emrecan ve Mehmet’le birlikte
Tumblr media
Konya’da Ferit ve Gürcan’la
Tumblr media
Konya’da Barbaros Abi’yle
Tumblr media
Konya’da Murat Abi’yle
Tumblr media
Özlem ve Ceyhun’un düğünü
Tumblr media
Cansın’la kayıt çıkışı
Tumblr media
Caner – Alper – Murat – Koray
Tumblr media
Mustafa – Hafize – Merve
Tumblr media
Boys Anılar
Tumblr media
Togay’ın Eskişehir’den ayrılışını bir türlü içime sindiremedim. Aylar geçti ama halen sanki haftaya dönecekmiş gibi geliyor.
Tumblr media
Ev stüdyosu
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ahmet – Mustafa – Merve
Tumblr media
Mezuniyette Merve ve Enes’le birlikte
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Emre’nin ziyaretinden
Tumblr media
Anlatacaklarımı bir dinle
Tumblr media
Sercan’ın düğününde Koray ve Alper
Tumblr media
Side Antik Tiyatrosu
Tumblr media
Kerpe’de Koray Alper Merve Özlem Ceyhun
Tumblr media
Ağva’da iyi Kötü ve Çirkin
Tumblr media
Kerpe-diem
Tumblr media Tumblr media
Pembe Kayalar
Tumblr media
Özlem – Merve – Maxl
Tumblr media
Apollon Tapınağı
Tumblr media
Mustafa – Betül – Merve
Tumblr media
Doğum günüm
Tumblr media
Hazal – Utku – Çavgın Hoca – Alper – Merve
Tumblr media
2019 Yılımın Özeti Koskoca bir yıl geride kaldı. Olanlar bitenler ve yaşananlar hep hatıralarda kaldı. Blogun en geleneksel yazısı olan "2019 Yılımın Özeti" yazısına kavuştuk nihayet.
1 note · View note
bilgiwebim · 5 years
Text
ÜÇ AYLAR NE ZAMAN BAŞLIYOR? 2020 Dini Günler
Tumblr media
2020 Mübarek üç aylar ne zaman başlıyor. 2020 Recep, Şaban ve Ramazan Ayları ne zaman başlıyor? Read the full article
0 notes