Piraye’nin Hikayesi.
Tam hikaye bu belli. Al sana Piraye’nin aşkı için ödediği bedeli. Serseri ağzına aşık olmuştu Piraye onun oysa ki, bilmiyordu ki aşık olduğu o serseri ağız onu yaralayıp zehirliyeceğini. Nazımdı adı oysa ki. Şiirlere sığmazdı kendisi. Serserinin biriydi. Ezerdi herkesi, yoktu içinde merhameti, oysa Piraye ki her şeyi masumluğu ile gören kişi, onu ağlarken bulmuştu yolun ortasında “belki, belki onun da birine ihtiyacı var” diye umut tohumu serpiştirdi, yanaştırdı kendini ama bilemezdi, Nazım onun gibi değil, bencil bir serseri aşıktı kendisi. Nazım, takmazdı kimseyi, üzüldüğünde ise istediği olmadığı içindi. Piraye denk geldi, öyle ki bir süre Pirayeye kendini yakın tutup onu izledi, aşkını itiraf etsin, zayıf noktalarını ona göstersin diye bekledi. “Sonra noldu, peki?” Piraye anlattıkları ve hissettikleri ile kaldı, ortada öylece, belki ona bir şans vermemeliydi ama oldu ki, Piraye böyle yaşadı gitti. Sevileceğini sanıyordu halbuki ama Nazımın bencil tavırları ve serseri ağzı onu da üzüp zehirledi, artık asla sevileceğini düşünemezdi Piraye güzeli.
İyi geceler Deniz’im.
150 notes
·
View notes
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı ögrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladim sevdiklerimi. ..
Ağladım.
Yaşamayı ögrendim.
Dogumun, hayatın bitmeye başladığı an oldugunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar oldugunu
ögrendim.
Zamanı ögrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacagını,
zamanla barışılacağını, zamanla ögrendim...
Insanı ögrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler oldugunu...
Sonra da her insanın içinde
iyilik ve kötülük bulundugunu ögrendim.
Sevmeyi ögrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı oldugunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kuruldugunu
ögrendim.
İnsan tenini ögrendim.
Sonra tenin altnda bir ruh bulundugunu. ..
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde oldugunu ögrendim..
Evreni ögrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını ögrendim.
Sonunda evreni aydinlatabilmek için önce çevreni
aydınlatabilmek gerektigin ögrendim.
Ekmeği ögrendim.
Sonra barış için ekmegin bolca üretilmesi gerektigini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
bolca üretmek kadar önemli oldugunu ögrendim.
Okumayı ögrendim.
Kendime yazıyı ögrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi ögretti bana...
Gitmeyi ögrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime ragmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı ögrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektigi fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektigine aydım.
Düşünmeyi ögrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi ögrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yikarak düşünmek
oldugunu ögrendim.
Namusun önemini ögrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk oldugunu;
gerçek namusun, günah elinin altindayken, günaha el
sürmemek oldugunu ögrendim.
Gerçegi ögrendim bir gün...
Ve gerçegin acı oldugunu...
Sonra kararında acının, yemege oldugu kadar hayata da
lezzet kattığını ögrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
MEVLANA
21 notes
·
View notes
Geçmiş bir kara delik , her şeyi içine çeken , geleceği yok eden. Bir günahkâr var kara deliğin içinde , yanında günahı. Günahkârlar günahlarını omuzlarında taşır her daim. O da omzunda taşıyor ancak omzunda taşıdığının farkında değil, göz göze gelmiyor , görmüyor onu. Görse , kıyamet kopacak farkında değil. Her günahkârın bir kurbanı vardır ; ya kendisidir ya da seçtiği bahtsız kişi. Günahkâr, kendi eli ile çizdiği resmin sonunda ölecek , günah ise ömrünün sonuna dek işkence çekecek . Bende bir bahtsızım , kaderimde günahkârın işkencesi var biliyorum . Her masum birilerinin günahının bedelini öder.
42 notes
·
View notes