Tumgik
#Akademik Özgürlük
doriangray1789 · 8 months
Text
FOUCAULT
michel paul foucault; magritte'in meşhur “ceci nest pas une pipe” tablosu için küçük ama içinde resimden dilbilime, görüntü ile gösterge arasındaki ilişkilere kadar pek çok alanla ilgili yorum ve sorunlara yer verdigi bir kitap yazmıstır..eger magritte yapmış olduğu pipo resminin altına "bu bir pipo değildir" cümlesini koymasaydı böyle kaligram formunda bir eser foucaulta hiçbir zaman ilham olamayacaktı…
hem deconstructıon,hem de new-historicism alanlarında teorileri olan (adam, merkezi iktidar ve gözetleme kavramını, mimariyi kullanarak somutlaştırmış) ve en çok da ortaya attığı discourse teorisiyle bilinen düşünadamı olmasının sebebi de bu takıntılarıdır… her feylesof gibi sıyırık olmak gerek.. onun için, post-modernist sınıflandırmasında degerlendirildiginde içinde "birden fazla mi post-modernizm var?" sorusunu sormamamız gerekecek…
“pek çoğumuzun, din üzerine kurulmuş bir etiğe inanmadığını ve özel, ahlaki ve kisisel yaşamlarımıza karışan bir yasa sistemini istemedigini kabul edersek, bizim bu günkü sorunumuz da, bir ölçüde eski yunanlılarınkine benzemiyor mu diye soruyorum kendime. günümüzdeki özgürlük hareketleri, yeni bir etiğe dayandırabilecekleri ilkeyi oluşturma konusundaki başarısızlıklarının sıkıntısını çekiyor. bir etiğe ihtiyaçları var, ama ben'in, arzunun ve bilinçdışının, sözde-bilimsel bilgileri üzerine oturtulmuş bir etikten başkasını bulamıyorlar. sorunların benzerlıği beni şaşırtıyor."
toprağı bol olsun, fuko, benim güzümde, kendine özgü bir yontembilim anlayışı çerçevesinde, verili paradigma ve düşünsel kategorilerce tanımlanmış akademik hareket alanın mümkün olduğunca kıyısında durmaya çalışarak, yine mümkün olduğunca az sayıda kapsayıcı ön kabulden hareket etme gayretiyle, kendisinden öncekilere hiç benzemeyen ve aşkın göndermelere meyletmeyen bir tarih yazımının peşine düşmüş, bunu yaparken disiplinlerarasi bir anlayıştan feyz almış, büyük harflerle başladığı müddetçe (postmodernizm de dahil olmak üzere) her türlü aşkın referans noktasına, her türlü evrensel önermeye nanik yapmaya çalışmış ve kendi amaçları doğrultusunda da istediğini herhangi bir güç odağına alet olmadan, maymun olmadan, kıvırmadan başarabilmiş, kendisinden sonrakilere ilham verebilmiş sevimli bir alimdir..
kendisinin de sıklıkla kullandığı bir deyimle açıklayacak olursak hikmetini: alana çıkmış bir arkeologtur o ve bizim, oturduğumuz yerden, tek başına ‘politik pozisyon alma’ işleminin bütün bir anlayış haritasını iktidar sahipliğinin yararına yerle yeksan edeceğinden endişelenen bir faniyi, seytani kahkahalarla onun bunun ekmeğine yağ süren bir adam olarak görmemiz ya da göstermeye çalışmamız yalnızca o adama yapılmış bir saygısızlık olmaz, bütün bir arkeoloji bilimine dil çıkarmak olur, ki arkeolog dediğin adam güçlü kuvvetli olur kodumu oturtur..
son bir sey, edward said kulliyatinin fuko’yla paralel yeni bir okumasını deneyelim, kim nelerden nasıl faydalanmış yeniden düşünelim..
Tumblr media
9 notes · View notes
pazaryerigundem · 2 months
Text
Sağlık teknikerleri sektörün iş yükünü hafifletiyor
https://pazaryerigundem.com/haber/184907/saglik-teknikerleri-sektorun-is-yukunu-hafifletiyor/
Sağlık teknikerleri sektörün iş yükünü hafifletiyor
Tumblr media
Sağlık alanında ara eleman işgücünün önemine dikkat çeken Prof. Dr. Mesut Karahan, yeni açılan Podoloji ile Saç Bakımı ve Güzellik Hizmetleri programları ile istihdamın nitelikli hale geleceğine dikkat çekti.
İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO) Müdürü Prof. Dr. Mesut Karahan, tercih maratonunda olan adaylara, sağlık alanında ön lisans avantaj ve fırsatlarını değerlendirdi.
SHMYO Müdürü Prof. Dr. Mesut Karahan, üniversitenin akademik dürüstlük, akademik özgürlük, çevreye duyarlılık, estetik güvenilirlik, iş disiplini, özveri ve idealizm, kalite ve özgüven, katılımcılık, kurumsallaşmış etik duyarlılık, liyakat, saygı, sorumluluk bilinci ve hesap verebilirlik, toplum odaklılık, yenilikçilik ve liderlik gibi temel prensipleri benimsediğini vurguladı.
Tumblr media
SHMYO’nun çoğunlukla genç, dinamik ve saha tecrübesine sahip akademik yolda ilerleyen büyük bir akademisyen kadrosundan oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Mesut Karahan, “Öğrencilerimizin kişisel özelliklerini, bölüm seçme nedeni, kariyer eğilimi, kariyerde ilerleme isteği ve çalışma alanına yönelik eğilimlerini keşfeden ve o yönleri besleyen bir eğitim bilincine sahibiz. Öğrencilerimizin aldığı eğitim kapasitesini hep genişletmek ideolojisi taşımaktayız.” dedi.
ÇİFT ANADAL FIRSATI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI…
Genel not ortalamasında başarı elde eden öğrencilere çift anadal yapmaları için imkanlar tanıdıklarını kaydeden Prof. Dr. Mesut Karahan, “Böylece başarıyla hak ettikleri ikinci bir programda eğitimlerine devam ederek üniversitemizden iki diploma ile mezun olma şansı elde ediyorlar. Sağlık bilimleri fakültemiz ile ilk iki sene derslerimizin içerik yönünden özdeş olma gayretiyle dikey geçiş sınavında başarı kazandıklarında fakültelerimizde eğitimlerine devam etme şansları da yüksek oluyor. Ayrıca üniversitemiz birçok yüksek lisans ve doktora programına sahip ve eğitimin en yüksek derecelerine kadar ilerleyebilmelerinin yolunu her daim açık tutmaktadır.” şeklinde bilgi verdi.
TÜBİTAK ÖĞRENCİ PROJELERİYLE PROJE YÜRÜTMEYİ ÖĞRENİYORLAR
Öğrenciler hangi bölümü seçerlerse seçsinler sevdikleri alanda olmalarının onlar için çok değerli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mesut Karahan, “Çünkü tüm bu olanaklar seçecekleri her program için geçerlidir. Ön lisans programlarımızda öğrencilerimizin araştırmacı yönlerinin de ortaya çıkarılması bizim için çok değerlidir. TÜBİTAK öğrenci projelerimiz sayesinde bizlerle proje yürütmeyi ve bilimsel çıktı elde etmeyi de her daim öğrenebilirler. Dolayısıyla öğrenci odaklı bir eğitim sistemine sahip bir üniversiteyiz.” dedi.
YENİ AÇILAN PROGRAMLAR BİR FIRSAT…
Üsküdar Üniversitesi SHMYO’nun, bu yıl Saç Bakımı ve Güzellik Hizmetleri ile Podoloji programlarını açtığını söyleyen Prof. Dr. Karahan, “Saç Bakımı ve Güzellik Hizmetleri, birçok uzun vadeli kariyer seçeneği ile büyüyen bir endüstridir. İnsanların en iyi şekilde görünmelerine ve hissetmelerine yardımcı olmakla ilgilenenler için ideal bir programdır.” dedi.
SAĞLIK ALANINDA ARA ELEMAN İŞGÜCÜNÜN ÖNEMİ
Prof. Dr. Karahan, sağlık alanında ara eleman işgücünün önemine dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Her birey aynı koşul ve şartlarda doğup yetişmiyor. Belki de ön lisans programlarının en güzel yönlerinden birisi kısa zamanda iş sahibi olmak ve ekonomik anlamda güven kazanmanın anahtarlarından birisidir. Sağlık ekibi, sadece hekimlik ve hemşirelik gibi meslekler ile değil teknik düzeyde eğitilmiş insan gücüyle tamamlanmaktadır. Ek olarak, ön lisans eğitimiyle birlikte çok daha genç yaşta ilgili sektörlerde istihdama katkıda bulunulmakta bu da işsizliğin giderilmesi yönünden ek bir avantaj sağlamaktadır. Özellikle sağlık teknikerleri sağlık sektöründe iş yükünü hafifleten değerli çalışanlardır. Birçok devlet, özel hastaneler, klinikler hatta sağlık firmalarında yer edinmektedirler.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
neyimvar · 6 months
Text
İnternetin Sıradışı Dünyasında Sohbet Odalarının Gizemi
İnternet, çağımızın en etkili iletişim araçlarından biridir. Özellikle sohbet odaları ve chat siteleri, insanların sanal ortamda bir araya gelerek farklı konularda görüş alışverişinde bulunmasını sağlayan platformlardır. Sohbet odaları, çeşitli kişilerin birbirleriyle bağlantı kurmasına imkan tanırken, keyifli ve eğlenceli bir deneyim sunar.
Bu sohbet platformlarının büyük bir avantajı, insanların coğrafi sınırlamalardan bağımsız olarak iletişim kurabilmesidir. Herhangi bir yerden, herhangi bir zamanda erişilebilirlik sağlamaları sayesinde, arkadaşlık, flört, hobiler, akademik tartışmalar veya hatta profesyonel ağlar oluşturma gibi çeşitli amaçlara hizmet ederler. İnsanlar, farklı kültürlerden gelen insanlarla tanışma fırsatı bulurken, düşüncelerini paylaşabilir, bilgi ve deneyimlerini aktarabilirler.
Sohbet odaları, interaktif ve canlı bir iletişim deneyimi sunar. Gerçek zamanlı mesajlaşma özelliği sayesinde, katılımcılar hızlı bir şekilde yanıt alır ve anında tepkilerini paylaşabilirler. Bu dinamik, sohbetlerin akıcı ve heyecan verici olmasını sağlar.
Sohbet odalarının insanları çeken bir diğer özelliği ise anonimlik sağlamasıdır. İnsanlar, gerçek kimliklerini ifşa etmeden fikirlerini özgürce paylaşabilirler. Bu, utangaç veya çekingen kişilerin rahatça iletişim kurabilmesini sağlarken, güvenli bir ortamda kendilerini ifade etmelerine olanak tanır.
Sohbet odaları ve chat siteleri, internet kullanıcılarına interaktif ve canlı bir iletişim deneyimi sunar. Bu platformlar, küresel bir topluluk oluşturarak insanların farklı kültürlerle etkileşimde bulunmasını ve bilgi alışverişinde bulunmasını sağlar. Anonimlik özelliği sayesinde insanlar rahatça iletişim kurabilir ve kendilerini ifade edebilir. Sohbet odaları, sanal dünyada insanların sosyal bağlarını güçlendiren ve keyifli anlar yaşatan benzersiz bir deneyim sunar.
İnternet çağında yaşadığımız bu günlerde, insanların iletişim kurma yöntemleri de önemli bir dönüşüm geçirdi. Teknolojinin hızlı ilerlemesiyle birlikte, sohbet odaları da popülerlik kazandı. Bu sıradışı dünyanın içinde, sohbet odalarının gizemi büyüleyici bir şekilde ortaya çıkıyor.
Sohbet odaları, insanları her yerden bir araya getiren sanal mekanlardır. İnternet kullanıcıları, farklı konularda ilgi duydukları kişilerle etkileşime geçebilir ve görüşlerini paylaşabilirler. Bu odağında insan ilişkileri olan platformlar, farklı kültürlerden, yaş gruplarından ve coğrafi bölgelerden gelen insanları birleştirir.
Bu sohbet odalarının gizemi, anonimlik ve özgürlük kavramlarında yatar. İnsanlar, gerçek kimliklerini saklayarak veya takma isimlerle sohbetlere katılabilirler. Bu durum, insanların daha açık olmalarını, fikirlerini serbestçe ifade etmelerini sağlar. Sohbet odaları, bireylerin kendilerini keşfetmeleri, yeni arkadaşlıklar kurmaları ve hatta romantik ilişkiler geliştirmeleri için bir fırsat sunar.
Ayrıca, sohbet odaları çeşitliliği ile de dikkat çeker. Spor, müzik, sanat, teknoloji, edebiyat gibi konulara özel odalar, ilgili kişilerin bir araya gelmesine olanak tanır. Bu sayede, belirli bir konuda uzmanlaşmış insanlar, bilgi alışverişinde bulunabilir ve ortak ilgi alanlarına sahip insanlarla bağlantı kurabilirler.
Bununla birlikte, sohbet odalarının bazı riskleri de vardır. Anonimlik, kötü niyetli kişilerin istismar ettiği bir zemin olabilir. Dolayısıyla, kullanıcıların güvenliklerini sağlamak adına dikkatli davranması önemlidir. İnternetteki bu sıradışı dünyada gerçeklikten uzaklaşmadan var olmak gerekmektedir.
Internetin sıradışı dünyasında sohbet odaları, insanların iletişim becerilerini geliştirmeleri, yeni insanlarla tanışmaları ve bilgi paylaşımında bulunmaları için benzersiz bir platform sağlar. Ancak, bu gizemli dünyanın içine girerken dikkatli olunmalı ve güvenlik önlemleri alınmalıdır. Sohbet odaları, insanların sosyal ilişkilerini genişletmek ve yeni deneyimler edinmek için harika bir araç olabilir.
0 notes
ozel-buro · 8 months
Text
AKADEMİK DOSYA : “YAPARSA AKP YAPAR” Türkiye Akademik Özgürlük E ndeksi’nde Kuzey Kore ile aynı lige düştü: 179 ülke arasında 166 . sırada
“YAPARSA AKP YAPAR” Türkiye Akademik Özgürlük Endeksi’nde Kuzey Kore ile aynı lige düştü: 179 ülke arasında 166. sırada Posted on December 26, 2023 by Nacikaptan
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mafaweb · 9 months
Text
Etoys: Temel Özellikler Etoys, çocuklara ve gençlere yönelik eğitici ve eğlenceli bir programlama ortamıdır. Yazılım, nesne odaklı ve etkileşimli programlama özelliklerine sahip olup, kullanıcıların kendi oyunlarını, simülasyonları ve interaktif hikayelerini oluşturmalarına olanak tanır. Etoys, öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmelerine yardımcı olur ve matematik, bilim, teknoloji ve mühendislik konularını öğrenmelerini destekler. Ayrıca öğrencilerin problem çözme becerilerini ve eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirir. Etoys programının temel özellikleri arasında kullanıcı dostu arayüzü, çeşitli nesne kütüphaneleri, etkileşimli simülasyon araçları ve internet üzerinden projeleri paylaşma imkanı bulunmaktadır. Bu özellikler, Etoys programını eğitimde etkili bir araç haline getirir ve öğrencilerin öğrenme deneyimlerini daha keyifli hale getirir. Etoys: Kullanım AlanlarıEtoys: Kullanım Alanları Etoys, çocuklar için yaratıcı ve eğitici bir programlama ortamı olarak kullanım alanları oldukça geniştir. Bu eğitici araç, okulda, evde veya sınıf dışı etkinliklerde çocukların matematik, bilim, sanat ve teknoloji becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. Etoys sayesinde çocuklar, oyunlar, hikayeler, simülasyonlar ve animasyonlar oluşturabilir. Bu, çocukların yaratıcılıklarını geliştirmelerine ve kendilerini ifade etmelerine olanak tanır. Ayrıca, Etoys programının kullanım alanları arasında öğretmenlerin sınıfta ders materyali hazırlamak, öğrencilerin projelerini değerlendirmek ve eğitici oyunlar tasarlamak da bulunmaktadır. Özetle, Etoys, çocukların eğitim hayatında, öğrenme süreçlerini destekleyen ve yaratıcılıklarını geliştiren bir araç olarak geniş bir kullanım alanına sahiptir.Etoys: Öğrenme AraçlarıEtoys, çocukların yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmek için harika bir öğrenme aracıdır. Kullanıcıların 3D tasarım, kodlama, oyun geliştirme ve çok daha fazlasını yapmalarına olanak tanır.Etoys, öğrencilere kendi projelerini oluşturma ve tasarlama konusunda özgürlük verir. Bu da onları öğrenme sürecine aktif olarak katılım sağlar.Öğrenciler, Etoys kullanarak matematik, fen bilimleri, sanat ve daha birçok konuda derslerini kavramayı daha eğlenceli bir hale getirebilirler. Böylece öğrenme süreci daha etkili bir hal alır.Ayrıca, Etoys öğrencilere problem çözme, analitik düşünme ve takım çalışması gibi önemli becerileri geliştirme imkanı sağlar. Bu da onların akademik başarılarını artırabilir.Etoys: Oluşturma ve Tasarlama SüreciEtoys yazılımıyla proje oluşturma süreci oldukça kolaydır. İlk adım, kullanıcı dostu arayüzü sayesinde projenin temel özelliklerini belirlemektir. Bu aşamada Etoys'un sunduğu kütüphanelerden faydalanarak arka plan, karakterler ve diğer nesneleri tasarlayabilirsiniz. Ardından, seçtiğiniz öğeleri sahne üzerinde konumlandırarak projenin görsel düzenlemesini yapabilirsiniz.Projenin tasarım aşamasında programlama bilgisine gerek duymazsınız. Etoys'un sürükle-bırak yöntemiyle kolayca nesnelerin davranışlarını belirleyebilir ve etkileşimli projeler oluşturabilirsiniz. Bu sayede, projenizin tasarım sürecinde tamamen özgürsünüz ve hayal gücünüzü sınırlamak zorunda kalmazsınız.Eğitim amaçlı projeler, oyunlar, animasyonlar ve interaktif hikayeler Etoys üzerinde kolayca tasarlanabilir. Projenizin amacına uygun olarak gerekli objeleri ve görselleri ekleyerek, tasarım sürecini tamamlayabilirsiniz. Böylelikle, projenizin tamamen size özgü bir kimliği olacaktır. Oluşturma ve tasarlama sürecindeki bu esneklik, Etoys'u diğer yazılımlardan ayıran en önemli özelliklerden biridir.Son olarak, tasarladığınız projeyi Etoys platformunda paylaşarak diğer kullanıcılarla iletişim kurabilirsiniz. Böylelikle, farklı projelerden ilham alabilir ve yaratıcılığınızı geliştirebilirsiniz. Oluşturma ve tasarlama süreci, Etoys'un eğitimde kullanım potansiyelini arttıran önemli bir adımdır.Etoys: Projeleri Paylaşma ve İletişimEtoys, öğrencilerin yaratıcı projelerini paylaşmaları ve iletişim kurmaları için mükemmel bir platform sunar.
Öğrenciler, Etoys aracılığıyla kendi projelerini diğer öğrencilerle paylaşabilir ve geri bildirim alabilirler. Bu, öğrencilerin birbirlerinin projelerini görüntülemelerine, incelemelerine ve hatta geliştirmelerine olanak tanır.Etoys aynı zamanda öğrenciler arasında iletişim kurma fırsatı sağlar. Öğrenciler, projeleri hakkında fikir alışverişinde bulunabilir, yardım isteyebilir ve diğer öğrencilere yardım edebilirler. Bu, öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmelerine ve birbirleriyle işbirliği yapmalarına yardımcı olur.Ayrıca, Etoys platformu öğretmen ve öğrenciler arasında da iletişimi kolaylaştırır. Proje paylaşımı ve geri bildirim alımı, öğretmenlerin öğrencileri desteklemeleri ve projeleri hakkında daha fazla bilgi edinmeleri için harika bir fırsat sunar. Öğrencilerin projeleriyle ilgili olarak öğretmenlerle iletişim kurmaları, öğrenme sürecini daha da zenginleştirebilir.Tüm bu nedenlerle, Etoys öğrencilerin projelerini paylaşmaları ve iletişim kurmaları için mükemmel bir araçtır. Bu platform sayesinde öğrenciler, yaratıcı fikirlerini paylaşabilecekleri, geri bildirim alabilecekleri ve işbirliği yapabilecekleri bir ortam bulurlar.Etoys: Yaratıcılığı Geliştirme EtkisiEtoys, öğrencilerin yaratıcılığını geliştiren etkili bir öğrenme aracıdır. Bu yazılım, öğrencilere kendi projelerini oluşturma ve tasarlama imkanı verir. Öğrenciler, çeşitli nesneler ve grafikler kullanarak kendi interaktif oyunlarını ve animasyonlarını yaratabilirler. Böylelikle, Etoys öğrencilerin yaratıcılığını geliştirirken aynı zamanda onların problem çözme becerilerini de arttırır. Öğrenciler, Etoys kullanarak hayal güçlerini kullanarak kendi sanat eserlerini oluşturabilir ve bu eserleri paylaşarak diğer öğrencilere ilham verebilirler. Bu da öğrencilerin yaratıcılığını geliştirme sürecinde önemli bir etkendir. Etoys, öğrencilere düşündüğü her türlü ürünü yaratabilme özgürlüğü verir. Bu da öğrencilerin yaratıcılığını sınırlamadan geliştirmelerine olanak tanır. Öğrenciler, kendi fikirlerini hayata geçirirken, aynı zamanda problem çözme becerilerini ve eleştirel düşünme yeteneklerini de geliştirirler. Ayrıca, Etoys sayesinde öğrenciler, diğer öğrencilerle projelerini paylaşarak iletişim becerilerini geliştirirler. Bu da onların yaratıcılığını geliştirirken aynı zamanda işbirliği yapma yeteneklerini de arttırır. Dolayısıyla Etoys, öğrencilerin yaratıcılığını geliştirme etkisiyle eğitimde önemli bir araçtır.
0 notes
kripto101resmi · 1 year
Text
Kripto Para Literatür Taraması
Tumblr media
Kripto paralar, merkezi bir otorite tarafından yönetilmeyen, dijital olarak oluşturulmuş ve şifrelenmiş para birimlerdir. Blok zinciri teknolojisi üzerine inşa edilmiş olan kripto paralar, dağıtık bir defter sistemiyle çalışır. Bu sistem sayesinde, kripto paralar güvenli, şeffaf ve takip edilebilir bir şekilde işlem görebilir. Kripto paralar, son yıllarda hızla popülerlik kazanmıştır. Bu popülerliğin bir nedeni, kripto paraların merkezi olmayan yapısıdır. Merkezi olmayan yapısı sayesinde, kripto paralar, hükümetlerin veya bankaların müdahalesinden muaftır. Bu durum, kripto paraların finansal özgürlük vaat etmesine yol açmıştır. Kripto paralar hakkında yapılan araştırmalar, bu para birimlerinin birçok potansiyel faydaya sahip olduğunu göstermektedir. Kripto paralar, uluslararası ticareti kolaylaştırma, yatırım fırsatları sunma, finansal katılımı artırma ve yeni teknolojilerin geliştirilmesine katkı sağlama potansiyeline sahiptir.
Tumblr media
Kripto Para Literatür Taraması
Kripto Para Literatür Taraması
Kripto paralar hakkında yapılan literatür taraması, bu para birimlerinin birçok yönünü kapsamaktadır. Bu araştırmalar, kripto paraların tarihçesini, teknolojisini, ekonomisini, hukukunu ve geleceğini ele almaktadır. Kripto paraların tarihçesi, 1998 yılına kadar uzanmaktadır. Bu tarihte, Wei Dai, borç verme, borç alma ve ödeme gibi işlemleri gerçekleştirmek için kullanılabilecek bir dijital para birimini tanımlayan bir makale yayınlamıştır. 2008 yılında ise, Satoshi Nakamoto takma adıyla bilinen bir kişi veya grup, Bitcoin isimli ilk kripto para birimini piyasaya sürmüştür. Kripto paraların teknolojisi, blok zinciri üzerine inşa edilmiştir. Blok zinciri, dağıtık bir defter sistemidir. Bu sistemde, her blok, önceki bloka şifreli olarak bağlıdır. Bu sayede, blok zinciri üzerinde yapılan işlemler, değiştirilemez ve geri alınamaz bir şekilde kaydedilir. Kripto paraların ekonomisi, oldukça karmaşıktır. Kripto paraların değeri, arz ve talep gibi faktörlerden etkilenir. Kripto paraların fiyatının aşırı oynak olması, bu para birimlerinin yatırım açısından riskli bir varlık olduğunu göstermektedir. Kripto paraların hukuku, henüz tam olarak oturmuş bir durum değildir. Çoğu ülkede, kripto paralar henüz yasal bir para birimi olarak kabul edilmemektedir. Bu durum, kripto paraların kullanımının ve ticaretinin hukuki açıdan belirsizliğini korumaktadır. Kripto paraların geleceği, oldukça belirsizdir. Kripto paraların yaygın olarak kabul görmesi, finansal sistemde önemli değişikliklere yol açabilir. Ancak, kripto paraların, yasadışı faaliyetler için kullanılabileceği gibi riskler de bulunmaktadır. Kripto Para Literatür Taramasının Önemi Kripto paralar, hızla gelişen ve değişen bir teknolojidir. Bu nedenle, kripto paralar hakkında yapılan araştırmalar, bu para birimlerinin potansiyelini ve risklerini anlama açısından oldukça önemlidir. Kripto para literatür taraması, bu para birimlerinin tarihçesini, teknolojisini, ekonomisini, hukukunu ve geleceğini anlamamıza yardımcı olur. Bu bilgi, kripto paralara yatırım yapma, bu para birimlerini kullanma ve bu para birimleriyle ilgili riskleri anlama konusunda bize yol gösterir. Kripto Para Literatür Taraması için Kaynaklar Kripto para literatür taraması yapmak için, aşağıdaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz: Akademik makaleler Raporlar Etkinlik bildirileri Bloglar ve haber siteleri Kripto para literatür taraması yaparken, aşağıdaki noktalara dikkat etmeniz önemlidir: Kaynakların güvenilirliğini kontrol edin. Farklı görüşleri okuyun. Bulguları eleştirel bir şekilde değerlendirin. Bu noktalara dikkat ederek, kripto paralar hakkında kapsamlı ve güncel bir bilgi edinebilirsiniz.
Tumblr media
Kripto Para Projeleri ve Teknoloji İnovasyonu Kripto Para Projeleri ve Teknoloji İnovasyonu Kripto paralar, finans dünyasında devrim niteliğinde bir değişim yaratmış ve sürekli olarak yeni projeler ve teknolojik yeniliklerle büyümeye devam etmektedir. Bu makalede, kripto para projelerinin ve teknoloji inovasyonunun nasıl birbirini beslediğini ve geleceğin finansal ekosisteminde nasıl bir rol oynayabileceğini inceleyeceğiz. Kripto Paraların Temelindeki Teknoloji İnovasyonu Kripto paraların temelini oluşturan teknoloji, blockchain adı verilen dağıtık defter teknolojisiyle başlar. Blockchain, verilerin güvenli ve şeffaf bir şekilde kaydedilmesini sağlar. Ancak bu teknoloji sadece veri saklama ve transferiyle sınırlı değildir. Akıllı sözleşmeler gibi gelişmiş özellikler de eklenerek yeni fırsatlar yaratılmıştır. Akıllı Sözleşmelerin Rolü Akıllı sözleşmeler, kripto paraların ötesinde birçok uygulama için kullanılabilecek bir teknolojik inovasyon örneğidir. Bunlar, kodlanmış sözleşmeler olarak çalışır ve herhangi bir merkezi otoriteye gerek duymadan otomatik olarak uygulanır. Değişiklik yapılması veya ihlal edilmesi imkansızdır. Bu, iş dünyasında sözleşmelerin daha güvenilir, verimli ve maliyet etkin bir şekilde yönetilmesini sağlar. NFT'lerin Yükselişi Non-Fungible Tokens (NFT'ler), dijital varlık yönetimi alanında büyük bir çığır açmıştır. Bu token'lar, dijital sanat, koleksiyonculuk ve oyun endüstrisi gibi birçok alanda benzersiz varlıkları temsil etmek için kullanılır. NFT'ler, varlıkların sahipliğini ve geçmişini belgelemek için blockchain teknolojisinin sağladığı şeffaflık ve güvenlikten faydalanır. DeFi: Geleneksel Finansın Dönüşümü Merkezi Olmayan Finans (DeFi), kripto para dünyasının hızla büyüyen bir alanıdır. DeFi projeleri, geleneksel finans kurumlarına ihtiyaç duymadan borç verme, borç alma, likidite sağlama ve ticaret yapma gibi finansal işlemleri kolaylaştırır. Bu, dünya genelinde finansal hizmetlere daha kolay erişim sağlar ve finansal katılımı artırır. Kripto Para Projelerinin Geleceği Kripto para projeleri ve teknoloji inovasyonu, finans sektöründe büyük bir değişim yaratmış ve hala potansiyelini tam olarak ortaya koymamıştır. Gelecekte, daha fazla sektör bu teknolojileri benimseyebilir ve yeni kullanım alanları keşfedilebilir. Ayrıca, regülasyonlar ve güvenlik önlemleri de bu projelerin gelişimini etkileyebilir. Read the full article
0 notes
Bir Bostan Korkuluğu Hikayesi
Sevgili günlük,
En son böyle başladığımda, satırlar arasında Serra Noyan vardı, küçüktüm ve seslenecek bir ‘şey’ arıyordum. Büyüdüm ve seslenecek şeyleri hala arıyorum. Omuzlarım üstündeki saksıda bana seslenen, bazen emirler veren, bazen sakinleştiren bazen de benimle kavgalar eden birçok ses mevcut artık.
Tüm mesele bir sesleniş imiş. Bir taşa konulacak isim Yaralı Şifacı Chiron ise namaste Eda Hocam.
Sosyal mecralarda da bir personamız var, giyindiğimiz bir maskemiz. Nasıl kelimelerin ardında bir hüzün orospusu isem anlık fotolar arasındaki seçkimde de neşe kelebeği olabilirim. Pazarlanabilir ruh hallerinin seçkisi de diyebiliriz, t.c.de sürdürülebilir mutluluklar hala mümkün de. Başka bişiler hep mümkün moddosu ile bezendiğimize göre, başka bir kendim niye olmasın ki?
Tereddütlü adımlar içimi titretiyor. Hayır Chiron (Çido, Çiko, Çidoli/sesleniş mevzusu demiştim), kelimeler ile oyun oynamayı bırak ve söyle o cümleyi şimdi. En sevdiğim dansta dizlerim titriyor, bir tereddüt nüvesi içimde büyüdü, büyüdü ve menisküs yırtığı gibi acıtıyor.
Hah sen eksiktin Muinar, benim yaşlı yargı meleğim! Evet haklısın, bu metni Bostan Korkuluğu olarak kendimi isimlendirmem üzerinden yazacaktım ama ne yapayım dalgalı ruh hali zihnimdeki akışları alt üst etti. He canım Muinar, kendini Şems belle, altı üstünden iyidir diye kendini alim zannet. Uzun zamandır çekirdek (çiğdem değil be) çitliyip komedyenleri izleyerek alim oldun başımıza.
Tereddüt diyordum…, kendime dair o kadar tereddütüm arttı ki artık içim titrer oldu yaptığım işlerde. Sosyal personamda ise bir öfke kelebeği uçuşuyor. ‘Romayı bile yakarım’ öfkelerimi boynumdaki pembe kuvarsa emanet edip, aşkın gözyaşlarının (bu bir çiçek ismi, no, romantik benliğim ile henüz karşılaşmadık) dibine gömdüm. Dün gece beni sabahın ilk ışıklarına kadar zapt eden Ayşe Püren ve Behice teyzemizin gül ağacının dibindeki Hıdrellez dilekleri misali. (Hocaaam romantizmimi yazarlarda unutmuşum.) Sana gül bahçesi vaad etmedim’e alık alık bakan babanın iskemlesine tekme atardım Püren ben bu öfkeyle. Öyle tık nefes yokuşu sessizce tırmanamazdım.
“İşe yaramazım, değersizim, kötüyüm, ne hayatı ne ilişkileri ne de sevmeyi becerebiliyorum” valsi ile zihnimde aksak adımlar atıyorum, bozulmuş plak gibi dönüp dönüp aynı valse geliyor ezgiler. Ateş gibi içimi kavuran, kalbimi tıklatan, ayaklarımı uyuşturan öfkem de cabası. Vay Allahsız kitapsız!
Hah meseleye geldin Çido, ismin, ismin neden uzun zamandır kitapsız kadın’dı? Sonra neden Bostan Korkuluğu oldu? Bak Muinar, iyi bir hikaye anlatıcısı değilim, benim zihnim konuşur, kelimeler müşahid olur, dileyen de bu dilekçeleri gönlünce okur. Kitapsız kadın olmamın hikayesi teeee devletlumuzun mülakatlarına, akademik personal alımına kadar uzanıyor. Bir noktada sazıyla fonda Demirtaş bile giriyor hikayeye. Kısacası kocakarı, ekmek parası derdine ismim ile sosyal mecralarda kendimi belli etmemem gerekiyordu. Kadınlık vurgusu olacaktı elbet, kendimi bacak aramla tanımladığım için değil, feminist/politik doğrucu tarafım ile iade-i ziyarete tabiydim. Feminist mücadeledeki kadınlara selam çakmam lazımdı, ki ben de değerli bir insan olduğumu böyle tanımlayayım. Kitapsızlık ise Kuzguncuklu bir eczacının hikayesi, minnoş bir Ekmek Teknesi dizisi jeneriği ile.
Tam da Agnes Varda’nın vurguladığı gibi “Neşeli bir feminist olmayı denedim, ama çok öfkeliydim” Kitapsızlık ise bir öfkenin temsili idi ama maraz olduğumu da gün be gün vurguluyordu ve bunu bir kostüm gibi giyiniyordum. Sara Ahmed ‘masadaki oyunbozan’ diye tanımladığında da çok sevmiştim, hah kitapsızlık oyun bozanlıktır. Hele ki pembe götlerin, ılımsız islamın yükselme devrinde. Anneme rağmen, belki de annemin inadına da bu ismi seçmiş olabilirim.
İsmim bir öfkeyi simgeliyor idi, evet ama bir yandan da zapt edemediğim bir kendini sevdirme, iyi kız olma arzum vardı. Bunu adalet, huzur, özgürlük gibi soyut kavramlar ile soslamış ve er’demler yemeğimi hazırlamıştım kendime. Hayat bir mücadele olmuştu artık. Sadece dış minnaklar ile değil, içimdeki çatışan iyi kız, akıllı kız olma arzum ile itiraz eden öfkeli yanım at üstünde tepiniyordu. Vallahi tepiniyordu Muinar, uykularımdan dayak yemiş gibi boşuna mı uyanıyordum? Totomda ceviz kırabilirim geceleri, öyle sıkımlık canım var. Ağız ve toto ilişkisine dair not düşmezsem yogik yanım eksik kalır. Dişini sıkıyorsan götünü de sıkıyorsundur diye derslerde de diyorum, komik ama gerçek. Giriş ve çıkışlar sıkı denetim altında!
Hay kitapsız, çok duygusal bir an yaşadın, pıt pıt ağladın ve onu anlatmamak için yavşaklaşıyorsun, farkındayım.
Tamam tamam...
(Devamı diğer gönderide)
0 notes
psikologline · 1 year
Text
Ergenliğin Psikolojik Belirtileri
Tumblr media
Ergenliğin psikolojik belirtileri, bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçişini işaret eden karmaşık bir dönemdir ve çeşitli psikolojik belirtilerle tanımlanabilir. İlk olarak, özgünlük ve özerklik arayışı genellikle ergenlerin ana özelliklerindendir. Gençler, kendi kimliklerini keşfetme ve bireysel tercihlerini belirleme sürecinde olabilirler. Bu, aileleri ve yetişkin otoriteleriyle çatışmaları veya anlaşmazlıkları tetikleyebilir. Bu arayış sırasında gençler genellikle sosyal gruplar arasında gezinirler, bazen hangi gruba ait olduklarını belirlemekte zorlanırlar. Ayrıca ergenler genellikle büyük duygusal dalgalanmalar yaşarlar - neşe ve heyecan aniden öfke veya üzüntüye dönebilir. İkinci olarak, ergenlik döneminde risk alma davranışları artabilir. Gençler, bağımsızlıklarını kanıtlamak ve çevrelerindeki diğer gençlerle uyum sağlamak için riskli davranışları deneyimleyebilirler. Bu, alkol ve uyuşturucu kullanımı, cinsel aktivite veya tehlikeli sürüş gibi durumları içerebilir. Ayrıca, ergenlik döneminde gençlerin akran baskısı karşısında daha savunmasız oldukları ve bu tür baskının davranışlarına etkisi olabileceği bilinmektedir. Psikolojik belirtiler genellikle ergenlik döneminde yaşanan hızlı fiziksel değişimlerle ilişkilendirilir ve bu değişimler gençlerin kendilerini ve bedenlerini anlamalarını zorlaştırabilir. Bu süre zarfında, gençlerde özgüven sorunları, beden imajı sorunları ve hatta yeme bozuklukları görülebilir.
Ergenlikte Psikolojik Kimlik Arayışı
Ergenlik dönemi, gençlerin kimliklerini keşfettikleri ve oluşturdukları bir dönemdir. Kendi değerlerini, inançlarını, hedeflerini ve rollerini belirlemeye çalışırlar. Bu süreç genellikle belirsizlik, karışıklık ve bazen anksiyete ile karakterizedir çünkü ergenler hangi gruplara ait olduklarını ve hangi değerlere sahip olduklarını belirlemeye çalışırken çelişkili duygular yaşayabilirler. Bu kimlik arayışı, gençlerin kendilerini nasıl algıladıkları ve diğerleriyle nasıl ilişki kurdukları üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Wikipedia'da Ergenlik Dönemi
Tumblr media
Ergenlikte Özerklik ve Bağımsızlık Arzusu
Ergenlik dönemi, gençlerin özerklik ve bağımsızlık arzusunu geliştirdikleri bir zamandır. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş, kendi kararlarını verme, sorumlulukları üstlenme ve yaşamının kontrolünü eline alma isteğini içerir. Ancak bu özerklik arayışı, gençlerin yetişkin otorite figürleriyle çatışmasına neden olabilir. Gençlerin ailelerinden ayrılmaya çalışmaları, onları hem özgürlük arzusu hem de ailelerine bağlılık arasında bir çatışmaya sürükleyebilir.
Ergenlikte Duygusal Dalgalanmalar
Ergenlik, büyük hormonal değişikliklerle birlikte duygusal dalgalanmaların yaşandığı bir dönemdir. Gençler, bu dönemde aniden yoğun duygusal tepkiler, hızlı ruh hali değişimleri ve belirsiz duygular yaşayabilirler. Bu durum, onların sosyal etkileşimlerini ve akademik performanslarını etkileyebilir ve gençlerin duygusal düzenlemeyi öğrenmelerini gerektirir.
Ergenlikte Risk Alma Davranışlarının Psikolojisi
Ergenlik dönemi, risk alma davranışlarının genellikle arttığı bir dönemdir. Gençler, yetişkinliğin ve bağımsızlığın sembolü olarak riskli davranışları deneyebilirler. Bu risk alma eğilimleri, ergenlerin sağlık ve güvenliğini tehdit edebilir. Aynı zamanda, risk alma davranışları genellikle akranların etkisi ve kabul görmek, popüler olmak veya sosyal gruplara ait olmak arzusu ile ilişkilidir.
Ergenlikte Akran Baskısının Psikolojik Etkileri
Ergenler, sosyal kabul ve aidiyet hissi için genellikle akranlarının onayını ararlar. Bu, akran baskısına karşı hassas hale getirebilir ve gençlerin davranışlarını, seçimlerini ve değerlerini etkileyebilir. Akran baskısı, gençlerin riskli davranışları benimsemesine veya kendi değerlerinden ve inançlarından sapmasına neden olabilir. Bu, ergenlerin psikolojik sağlığını ve genel iyi oluşunu etkileyebilir.
Tumblr media
Ergenlikte Beden Algısı ve Özgüven Sorunları
Ergenlik, büyük fiziksel değişikliklerle karakterizedir ve bu değişiklikler gençlerin beden algıları ve özgüven düzeyleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Hızlı büyüme ve vücut şeklindeki değişiklikler genellikle gençlerin kendilerine dair algılarını ve genel özgüvenlerini etkiler. Ayrıca, medyada ve sosyal medyada belirli vücut tiplerinin idealize edilmesi, gençlerin kendi bedenleriyle ilgili olumsuz algılarına ve potansiyel olarak yeme bozukluklarına yol açabilir.
Ergenlikte Akademik Stresin Psikolojik Yansımaları
Ergenlik döneminde gençler, akademik baskılarla karşı karşıya kalır. Notlar, sınavlar ve gelecekteki kariyer seçenekleri üzerindeki baskı, stres seviyelerini artırabilir ve gençlerin psikolojik sağlığını etkileyebilir. Aşırı akademik stres, uykusuzluk, anksiyete, depresyon ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu, gençlerin akademik performansını etkileyecek ve genel iyi oluşlarını azaltacak bir döngü oluşturabilir.
Ergenlikte Sosyal İlişkilerin Psikolojisi
Ergenlik, gençlerin sosyal ilişkilerinde önemli değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Gençler, sosyal ağlarını genişletir, daha derin ve karmaşık ilişkiler kurar ve akran ilişkilerine daha çok önem verirler. Sosyal reddetme veya kabul, gençlerin özgüvenini ve kendilik algısını etkileyebilir. Ayrıca, gençlerin sosyal becerilerini geliştirmeleri ve sosyal çatışmaları yönetmeyi öğrenmeleri gerekmektedir.
Ergenlikte Cinsel Kimlik ve Yönelimin Psikolojik Boyutları
Ergenlik, cinsel kimlik ve cinsel yönelim hakkında farkındalığın genellikle başladığı bir dönemdir. Gençler, cinsiyet kimliklerini, cinsel yönelimlerini ve cinsel rollerini anlamaya ve kabul etmeye başlarlar. Bu süreç, gençlerin kendilik algısını etkileyebilir ve anksiyete, stres veya karışıklığa neden olabilir. Bu, gençlerin kendilerini ve cinsel kimliklerini nasıl ifade ettikleri ve diğerleriyle nasıl ilişki kurdukları üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.
Ergenlikte Depresyon ve Anksiyete Belirtileri
Ergenlik dönemi, genellikle depresyon ve anksiyete belirtilerinin ilk kez ortaya çıktığı bir dönemdir. Hormonal değişiklikler, sosyal baskılar, akademik stres ve diğer yaşam değişiklikleri, gençlerin duygusal sağlığı üzerinde stres yaratabilir. Depresyon ve anksiyete belirtileri, gençlerin genel iyi oluşunu, akademik performansını ve sosyal etkileşimlerini olumsuz şekilde etkileyebilir. Bu belirtilerin erken teşhisi ve tedavisi, gençlerin ergenlik dönemini daha sağlıklı bir şekilde geçirmelerine yardımcı olabilir.
Ergenlikte Öfke Yönetimi Sorunları
Ergenlik, duygusal dalgalanmalar ve gelişmekte olan özerklik arzusu ile birlikte, gençlerde öfke kontrol sorunlarının ortaya çıkabileceği bir dönemdir. Gençler, stres, hayal kırıklığı ve çatışmayla başa çıkma stratejilerini henüz tam olarak geliştirmediğinden, öfke duygularını yönetmekte zorlanabilirler. Bu, gençlerin sosyal ilişkilerini ve genel iyi oluşunu olumsuz şekilde etkileyebilir. Bu nedenle, gençlerin öfke yönetimi becerilerini geliştirmek için destek alması önemlidir.
Tumblr media
Ergenlikte Aile İlişkilerinde Psikolojik Değişiklikler
Ergenlik dönemi, gençlerin aile ilişkilerinde önemli değişiklikler yaşadığı bir zamandır. Gençlerin artan özerklik arzusu, aile dinamiklerinde gerginlik ve çatışmaya neden olabilir. Gençlerin ebeveynlerinden bağımsızlaşmaya çalışmaları, aynı zamanda onların ebeveynlerine karşı duygusal mesafelenmelerine neden olabilir. Bu süreç, gençlerin kendilik algısı ve psikolojik sağlığı üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.
Ergenlikte Sosyal İzolasyonun Psikolojik Nedenleri
Ergenlik döneminde gençler, kendilerini sosyal olarak izole etme eğiliminde olabilirler. Akademik stres, sosyal baskılar, kimlik krizleri veya duygusal sorunlar gençlerin sosyal izolasyonunu tetikleyebilir. Bu durum, gençlerin psikolojik sağlığına ve genel iyi oluşuna zarar verebilir ve anksiyete, depresyon ve düşük özgüven gibi sorunlara yol açabilir.
Ergenlikte Uyku Düzeninin Psikolojik Etkileri
Ergenlik döneminde gençlerin uyku düzenlerinde genellikle değişiklikler görülür. Fiziksel ve hormonal değişiklikler, gençlerin daha geç saatlerde uyuma eğiliminde olmasına neden olabilir. Ancak, bu değişiklikler gençlerin genel uyku süresini azaltabilir ve gençlerin psikolojik sağlığına, öğrenme kapasitesine ve genel iyi oluşuna zarar verebilir.
Ergenlikte İlgi Alanlarının Psikolojik Değişimleri
Ergenlik, gençlerin ilgi alanlarında önemli değişiklikler yaşadığı bir dönemdir. Gençler, yeni deneyimler arar, farklı hobiler ve aktiviteler denemeye başlar ve yeni yetenekler geliştirir. Bu süreç, gençlerin kimlik gelişimlerini etkileyebilir ve onların yetişkinlik için beceriler ve ilgi alanları geliştirmelerine yardımcı olabilir. Ancak, bu değişiklikler aynı zamanda belirsizlik ve karışıklığa neden olabilir, çünkü gençler hangi yolların onlar için doğru olduğunu anlamaya çalışırlar.
Ergenlikte Karar Verme ve Eleştirel Düşünmenin Psikolojik Boyutları
Ergenlik dönemi, gençlerin karar verme ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirdikleri bir zamandır. Bununla birlikte, beyinlerinin ön korteksleri - karar verme ve risk değerlendirmesiyle ilişkili olan kısmı - hala gelişmekte olduğundan, gençlerin düşünceleri ve kararları genellikle duygusal ve impulslara dayalı olabilir. Bu, gençlerin riskli davranışları benimsemesine ve potansiyel olarak zararlı sonuçlara yol açabilir.
Ergenlikte Hedef Belirleme ve Gelecek Planlamanın Psikolojik Yansımaları
Ergenlik, gençlerin gelecek hedeflerini ve planlarını belirlemeye başladıkları bir dönemdir. Bu süreç, gençlerin kendilik algısını ve gelecekteki beklentilerini şekillendirebilir. Ancak, bu süreç aynı zamanda belirsizlik ve stres yaratabilir, çünkü gençler kendi yeteneklerini ve gelecekteki olasılıkları değerlendirmeye çalışırlar.
Ergenlikte Kendine Zarar Verme Eğilimlerinin Psikolojik Sebepleri
Ergenlik dönemi, gençlerin duygusal zorluklarla başa çıkmak için kendilerine zarar verme eğilimlerini gösterebileceği bir zaman olabilir. Depresyon, anksiyete, sosyal baskılar veya kimlik krizleri, gençlerin kendine zarar verme davranışlarına neden olabilir. Bu durum, gençlerin psikolojik sağlığına ve genel iyi oluşuna ciddi zarar verebilir ve profesyonel yardım gerektirebilir.
Ergenlikte Sağlık Bilincinin Psikolojik Gelişimi
Ergenlik, gençlerin kendi sağlıklarına daha fazla dikkat etmeye başladığı bir dönemdir. Gençler, sağlıklı yaşam tarzı seçeneklerini, beslenme ve egzersiz alışkanlıklarını değerlendirmeye başlarlar. Bu, gençlerin kendi bedenleri ve sağlıkları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarını sağlar. Ancak, bu süreç aynı zamanda beden algısı sorunlarına ve yeme bozukluklarına yol açabilir.
Ergenlikte Teknoloji ve Sosyal Medya Kullanımının Psikolojik Etkileri
Ergenlik döneminde, gençlerin teknoloji ve sosyal medya kullanımı genellikle artar. Bu, gençlerin sosyal etkileşimlerini, kimlik gelişimlerini ve özgüvenlerini etkileyebilir. Ayrıca, sosyal medya gençlerin gerçeklik algısını bozabilir ve kıyas yapma, cyberbullying ve FOMO (Kaçırılan Fırsatlardan Duyulan Korku) gibi olumsuz etkilere yol açabilir. Ergenlik döneminde neden bu kadar fazla duygusal dalgalanma yaşanır?Ergenlik döneminde bu kadar fazla duygusal dalgalanma yaşanmasının sebebi, bu dönemde yaşanan yoğun hormonal değişiklikler ve gençlerin sosyal ve kişisel değişimlere uyum sağlama çabasıdır. Beyindeki olgunlaşma süreçleri de duygusal tepkileri etkileyebilir.Ergenler neden ailelerinden daha çok akranlarının fikirlerini önemser?Ergenler, ailelerinden daha çok akranlarının fikirlerini önemser çünkü ergenlik dönemi, gençlerin sosyal kimliklerini ve aidiyetlerini keşfettikleri bir süreçtir. Akranları tarafından kabul görmek, ergenler için genellikle önceliklidir.Ergenlik döneminde öfke yönetimi neden bu kadar zordur?Ergenlik döneminde öfke yönetimi zordur çünkü gençlerin beyinleri hala gelişmektedir ve stresle başa çıkma ve duygusal düzenleme becerileri tam olarak olgunlaşmamıştır. Ayrıca, ergenlik döneminde yaşanan duygusal ve fiziksel değişiklikler öfke duygularını tetikleyebilir.Ergenlerin karar verme yetenekleri tam olarak neden gelişmez?Ergenlerin karar verme yetenekleri tam olarak gelişmez çünkü beyinlerinin ön korteksleri - karar verme ve risk değerlendirmesi ile ilişkili olan kısım - hala gelişmekte olup, genellikle duygusal ve impulsif kararlar alırlar.Ergenlik döneminde neden sosyal izolasyon görülür?Ergenlik döneminde sosyal izolasyon görülür çünkü gençler kimliklerini keşfederken veya sosyal ve akademik baskılarla başa çıkmaya çalışırken kendilerini izole edebilirler. Ayrıca, depresyon ve anksiyete gibi duygusal sorunlar da sosyal izolasyona neden olabilir.Ergenlikte uyku düzenindeki değişikliklerin psikolojik etkileri nelerdir?Ergenlikte uyku düzenindeki değişikliklerin psikolojik etkileri, gençlerin zihinsel, duygusal ve fiziksel sağlığını etkileyebilir. Düzensiz uyku, gençlerin öğrenme kapasitesini, ruh hali dengesini ve genel iyi oluşunu olumsuz yönde etkileyebilir.Ergenlerin ilgi alanları neden hızlıca değişir?Ergenlerin ilgi alanları hızlıca değişir çünkü ergenlik, gençlerin kimliklerini ve yeteneklerini keşfettikleri bir dönemdir. Bu süreç, gençlerin yeni deneyimlere açık olmasını ve farklı aktiviteleri denemesini içerir.Ergenlik döneminde depresyon ve anksiyete neden daha yaygındır?Ergenlik döneminde depresyon ve anksiyete daha yaygındır çünkü gençler, hormonal değişiklikler, sosyal baskılar ve hayatlarında büyük değişiklikler yaşarken duygusal stresle başa çıkmaya çalışırlar. Bu faktörler gençlerin duygusal sağlığı üzerinde stres yaratabilir ve duygusal sorunlara yol açabilir. İlginizi çekebilecek diğer yazılar; - Otizm Nedir? Otizm Belirtileri ve Tedavisi - Hipomani Ne Demek? - OKB Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Read the full article
0 notes
scarletmediaa · 2 years
Text
Kendine Güvenerek İngilizce Konuşmanın Sırları
Kendine Güvenerek İngilizce Konuşmanın Sırları
Hazırlanın:
Konuşmak istediğiniz konular hakkında önceden hazırlık yapmak, kendinize güveninizi artırabilir. Konuşacağınız konuları önceden araştırın ve kelime dağarcığınızı geliştirmek için okuma ve dinleme pratiği yapın. Bu şekilde, konuşmak istediğiniz konularda kendinize güvenerek konuşabilirsiniz.
Hatalarınızı Önemsemeyin:
Hata yapmak, öğrenmenin doğal bir parçasıdır. İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın. Hatalarınızı önemsemeyin ve kendinizi eleştirmeyin. Kendinizi rahat hissettirecek bir ortamda pratik yapın ve hatalarınızı telafi etmek için doğru kelimeleri öğrenin.
Diksiyonunuzu Geliştirin:
Diksiyonunuzu geliştirmek, kendinize güvenerek İngilizce konuşmanızı kolaylaştırabilir. Dilinizi doğru telaffuz etmek ve doğru vurgu ve tonlama kullanmak, kendinize güvenmenize yardımcı olacaktır. Kendinizi kaydetmek ve dinlemek, diksiyonunuzu geliştirmenize yardımcı olabilir.
Konuşma Pratiği Yapın:
Kendine güvenerek İngilizce konuşmak için pratik yapmak önemlidir. Kendinize güvendiğiniz bir ortamda konuşma pratiği yapın. İngilizce konuşan arkadaşlarınızla veya bir öğretmenle konuşun. Kendinize güveniniz arttıkça, konuşma becerileriniz de gelişecektir.
Kendinize İnanın:
Kendinize güveninizi arttırmak için, kendinize inanın. Kendinize şu soruyu sorun: "Neden İngilizce konuşamayacağım?" Cevap veremiyorsanız, o zaman kendinize inanın. İngilizce konuşma yeteneğinizi geliştirmek için çalışın ve kendinize güveninizi arttırın.
Ücretsiz İngilizce Kursları ile Herkes Yeni Bir Dil Öğrenebilir
İnternet sayesinde, herkes ücretsiz İngilizce kurslarına erişebilir. Bu kurslar, birçok farklı kaynak ve materyal sunarlar ve İngilizce öğrenmek isteyenlerin ihtiyaçlarına uygun çözümler sunarlar. İngilizce kursları, genellikle farklı seviyelerde sunulur, böylece her seviyede İngilizce bilgisi olan kişiler bu kurslara katılabilirler. Bu kurslar, konuşma, okuma, dinleme ve yazma becerilerini geliştirmek için farklı aktiviteler ve materyaller sunarlar. İngilizce öğrenmek isteyenlerin bu kurslara katılması, özellikle yabancı bir ülkede yaşayanlar için özellikle faydalıdır, çünkü yerel dilleri öğrenmek isteyenler bu kurslara erişebilirler.
Ücretsiz İngilizce kursları, özellikle düşük gelirli bireyler ve öğrenciler için büyük bir fayda sağlar. Bu kurslara katılarak, daha düşük maliyetlerle İngilizce öğrenme fırsatı elde edebilirler. Ayrıca, çevrimiçi olarak sunulan ücretsiz İngilizce kursları, öğrencilere diledikleri zaman ve yerde öğrenme fırsatı sunar. Bu özgürlük, öğrencilerin kendi zamanlarına uygun bir şekilde İngilizce öğrenmelerine olanak tanır.
Ücretsiz İngilizce kurslarına katılmak, herkesin yeni bir dil öğrenmesine olanak tanır. İngilizce öğrenmek, sadece İngilizce konuşanlarla iletişim kurmak için değil, aynı zamanda iş ve akademik hayatınızda da size büyük bir avantaj sağlar. Ücretsiz İngilizce kurslarına katılarak, İngilizce öğrenmek isteyen herkes, özgür bir şekilde İngilizce öğrenmenin keyfini çıkarabilir ve hayatlarını daha da kolaylaştırabilirler. Sende bugün ücretsiz İngilizce öğren, geleceğine katkıda bulun!
Ücretsiz İngilizce Kurslarının Faydaları
İngilizce öğrenmek, bugün dünya genelinde birçok insan için büyük bir öneme sahip. İngilizce, iş hayatı, akademik çalışmalar, seyahat gibi birçok alanda kullanılan bir dil olduğundan, İngilizce bilmek hayatınızı kolaylaştırabilir. Ancak, İngilizce öğrenmek için özel dersler veya dil okulları oldukça maliyetli olabilir. Neyse ki, ücretsiz İngilizce kursları bu soruna çözüm olabilir. İşte, ücretsiz İngilizce kurslarının faydaları hakkında birkaç nokta:
Daha Ucuz:
Ücretsiz İngilizce kursları, ücretli kurslar veya özel dersler gibi maliyetli değillerdir. Bu, özellikle düşük gelirli bireyler veya öğrenciler için büyük bir fayda sağlar. Ücretsiz İngilizce kurslarına katılarak, daha düşük maliyetlerle İngilizce öğrenme imkanı elde edebilirsiniz.
Esneklik:
Ücretsiz İngilizce kursları, genellikle esnek bir şekilde sunulur. Bu, öğrencilerin kendi zamanlarına uygun bir şekilde İngilizce öğrenmelerine olanak tanır. Ayrıca, çevrimiçi olarak sunulan ücretsiz İngilizce kursları, öğrencilere diledikleri zaman ve yerde öğrenme fırsatı sunar.
Farklı Seviyeler:
Ücretsiz İngilizce kursları, farklı seviyelerde sunulur. Bu, öğrencilerin İngilizce seviyelerine göre uygun bir seviyede kurs seçmelerine olanak tanır. Bu da, öğrencilerin daha iyi bir şekilde öğrenmelerine ve öğrendiklerini uygulama fırsatı bulmalarına yardımcı olur.
Çeşitli Kaynaklar:
Ücretsiz İngilizce kursları, öğrencilere farklı kaynaklar sağlar. Bu kaynaklar, okuma, dinleme, konuşma ve yazma becerilerini geliştirmek için kullanılabilir. Öğrenciler, ücretsiz İngilizce kurslarına katılarak, kendilerini farklı kaynaklar ve materyaller ile geliştirme fırsatı bulabilirler.
0 notes
machinistanbul · 2 years
Text
Günümüzde daha zengin, sağlıklı, uzun ömürlü, zeki ve eğitimli olsak da temel sorun mutlu olmamamızda yatıyor. Mutlu değiliz çünkü yaşamsal amaçlarımızı ve varoluşsal nedenlerimizi kaybettik. Kasvetli bir çağ bu. Tatminsiz bir yaşam sürüyoruz. Gittikçe daha zengin olmamıza rağmen daha çok çalışır olduk. Yokluk anlayışımızı lüks tüketime, varlık nedenimizi görünürlüğümüze ve alım gücümüze endeksleyerek yaşamaya başladık. Bir döngünün içinde daha çok tüketmeye yarayan birer sistem faresine, çarkı döndürmeye yarayan birer rakama dönüştük. Önümüze koyulmuş hedeflere doğru koşan yarış atları gibiyiz ve taktığımız at gözlüğü nedeniyle çevremizdeki yaşamı ıskalıyoruz. Temel yaşamsal nedenimizi ve varoluşsal anlamımızı bir yerlerde kaybettik. En yüce idealimiz özgürlük belki ama içi boş bir özgürlüğe dönüştü bizimki. Toplumsal yaşam da ideallerini yitirdi. Politika siyaset bilimi olmaktan çıkarak ve sulandırılarak bir “sorun yönetimine” indirgendi. Politika gibi akademik arena da ideallerin değil kariyer hesaplarının oyun alanı haline geldi. “Aslına bakarsanız yirmi birinci yüzyılın üniversiteleri daha çok fabrikaya benziyor, tıpkı hastanelerimiz, okullarımız ve televizyon kanallarımız gibi. Önemli olan hedefleri tutturmak. “
Bertrand Russell, insana mutluluk için sadece şundan bundan keyif almak değil, ümit, teşebbüs ve değişim gerekir, demişti. Ancak biz kişisel hedeflerimizi kaybettik. Düzenli narsisizm diyetiyle besleniyor, kendimizi dev aynalarında görüyor, ilişkilerimizde başarısız oluyor, evlilikleri yönetemiyor, psikiyatristlere bağımlı hale geliyoruz. Daha sağlıksız ve yapay gıdalarla beslenip diyetisyenlere ve spor salonlarına harcıyoruz hem paramızı hem de kıt kanaat vaktimizi. İnternette saatler harcayıp gerçek dostlarla sohbet etmeye vakit bulamıyoruz. Günümüz çocukları aşırı şımartılma yüküyle boğuşuyor. Kaygı, temel duygumuz haline geldi. “Twenge, 269 çalışmayı karşılaştırdığında, 1990’ların başında Kuzey Amerika’da yaşayan ortalama bir çocuğun, 1950’lerin psikiyatri hastalarından daha kaygılı olduğu sonucuna vardı.” İşte çağımızın distopyası bu: amaçsız ve önüne koyulan hedeflere kilitlenmiş, bencil, iletişimsiz birer kaygı nesnesi olmak.
0 notes
aydinrehberi · 2 years
Text
Isparta'da, 6'sı bilim insanı, 7'si mürettebat, 57 yurttaşın hayatını kaybettiği Atlasjet Uçak Kazası'nın 15. yıl dönümü. Prof. Dr. Engin Arık'ın ekibindeydi. Kaza tarihinde 33 yaşında genç bir akademisyendi. İstanbul'da katılması gereken başka bir program nedeniyle, hocasından izin alıp, uçuşu 1 gün erteleyince, hayatı kurtuldu. Türkiye'de toryum ve hızlandırıcılar üzerine çalışan 7 kişilik bu çok özel ekipten hayatta kalan tek isim Prof. Dr. Serkant Ali Çetin, uçak kazasının 15. yıl dönümünde SÖZCÜ'ye konuştu.PARA VAR MERKEZ YOKCERN-ATLAS Deneyi Ulusal Koordinatörü ve İstinye Üniversitesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serkant Ali Çetin, tesadüfen kurtulduğu kazadan sonraki 15 yılda Türkiye'nin bilimle ilerlemesi için Engin Arık hocası gibi çabalasa da, birçok zorlukla karşılaşmış. “Araştırma için yıllık 10 milyon TL'yi aşan bütçemiz var ama merkez kurmamız uygun görülmüyor!” diyerek, söze başlayan Profesör Çetin şöyle konuştu:YÖK 3 KEZ REDDETTİ“Türkiye'de, 330 metrekare laboratuvar alanı olan bu kapasite ve hacimde, tematik olarak deneysel parçacık fiziği alanında çalışan 6 doktoralı fizikçi ve 2 mühendisin bulunduğu bir merkez yok. Bu ölçekte olup yalnızca parçacık fiziği konusunda doktora programı yürüten bir yapılanma, başka bir üniversitede yok. Bu yıl yeni kurduk. 2022-2023 akademik yılı için 10 milyon TL'yi aşan ve önümüzdeki yıllar için de milyon Euro'luk bütçeler ayrıldı. ‘Yüksek Enerji ve Parçacık Fiziği Araştırma Merkezi' kurma çabalarımız, Eylül 2021'den bu yana 3 kez revize etmemize rağmen, sonuncusu Eylül 2022 olmak üzere YÖK tarafından 3 kez reddedildi. ”İZAHSIZ GEREKÇE“Üst üste projeler alıp, hiçbir vakıf üniversitesinde olmayan laboratuvarlar kurup, öz kaynaklarımızla altyapı oluşturduk. Ama ne garip ki, bu merkezin açılışını YÖK 1 yıldır reddediyor. Üniversitenin öz kaynaklarıyla yatırım yaptığı bu merkez, ‘Merkezin sürdürülebilir olmasını sağlayacak kaynağa sahip olmadığı' gibi bir gerekçeyle, YÖK onaylamadığı için açılamıyor.”KOMPLO SÜRÜYOR“Uçak kazası özelinde bir komplo planlanmadığını ama bu alanda çok daha geniş zamanlı bir komplonun, halihazırda yürürlükte olduğunu düşünüyorum. Çünkü, on yıllar boyunca ilerleme sağlanamayan bir alandan söz ediyorum. Bilimsel çalışmalarımızın faydaya dönüşmesinin sağlanmaması için doğrudan ya da dolaylı engellerle karşılaşıyoruz. Engin hoca zamanında da karşılaşıyorduk, hâlâ karşılaşıyoruz.”KOMİSYON ÜYELERİ KİM?YÖK’e yeni merkez kurulması için başvuru önce Eğitim Komisyonu'nda değerlendiriliyor. Karar, negatif çıkınca, açılamıyor. Stratejik kuruluş açılışını reddeden komisyonda kimler var? ‘Uçurumun kıyısındayız'“Türkiye'de uçurumun rüzgarını hissetmeden bilim yapamıyorsunuz. Ekonomik özgürlük ve uzun soluklu planlama olmaması, bilimsel çalışmalarımızı yok olma riskine sıkıştırıyor. Zamanın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı, ‘Nobellik buluş mu yaptınız ki destek istiyorsunuz' demişti! Belediye otobüsüne yetişme hızıyla, bilimsel buluş yapılamaz, geç kaldığınız her gün sizi bir ay geriletir. CERN'de bir deneyin ömrü yarım asır hatta daha fazla sürebiliyor, biz ise altı ay sonrasını göremiyoruz!”SİYASET ÜSTÜ BİLİM“Uluslararası işbirliği gerektiren bilimsel çalışmalar, Türkiye’deki ideolojik farklılıktan etkilenme lüksüne sahip olamaz. Siyasi iktidar kim olursa olsun, bilimde sürdürülebilirlik yasal güvenceye alınmalı. Engin Arık, Amerika'dan Türkiye ye döndüğü 1980'li yıllardan beri bunu aşmak için çok büyük mücadeleler verse de yasal düzenleme hâlâ yok. ”BAŞLARINI SOKUYORLAR“Avrupa'daki laboratuvar ve üniversitelerde, yetiştirdiğimiz master ve doktora öğrencilerimiz, 6-7 bin Euro’ya iş buluyor. Acı olan şu ki; bu kalifiye insan gücü Türkiye'de kalsa, bir arada çalışabilecekleri, büyük ölçekli ulusal bir laboratuvar bile yok. Türkiye'deki 200 üniversiteden birinde, yetkinlikleri ile örtüşmeyen, başlarını sokabilecekleri bir yerde çalışmaya mahkum ediliyorlar.”ARIK'A BÜTÇE KULLANDIRILMADI!“Hızlandırıcı sürümlü sistemlerin fikir babası Nobel ödüllü fizikçi CERN’de deney yaptı.
Engin hocadan, CERN'de birlikte çalışmasını istedi. Çünkü, Engin hoca adamın deneyindeki hatayı buldu. Yeni tip nükleer santraller için çok önemli bir reaksiyon hesabı yapılacaktı. Engin hoca, deneye katılmak için DPT'den bütçe alsa da, deney bütçesi hocamıza hiç kullandırılmadı. Sonraki yıl, ‘Kullanılmayan bütçe yeniden açılmaz' diye bütçe verilmedi. Engin hoca, deneyden böylece çıkmış oldu.”ÖĞRENCİLERİ CERN' DE“ATLAS deneyinde şu an algıç ve elektronik sistemlerinin yaklaşık yarısı yenilenip, yeni tip çarpışmalara hazırlanıyor. Türkiye, bu deneye ilk kez 1994'de Engin Arık'ın sayesinde girdi. Türk bilim insanları, son 5 yıldır bu yeni algıç sistemlerinde de çalışıyor. Şu anda, 2009 sonrası dünyanın en yüksek çarpışma enerjisi verisi toplanıyor. Engin hoca göremese de, öğrencileri CERN'de Türkiye’yi temsil ediyor.”YENİ KEŞİFLER YOLDA“Bugün ekilen tohumlar belki de, 70 yıl sonra Türkiye'nin geleceği seviyeye esas teşkil edecek. Deneylerde, teknoloji sınırları zorlanıyor. Geçmişte birileri zorlamasa bugün radyolojik görüntüleme, radyoterapi, cep telefonu, televizyon, dijitalleşme hatta ilaç teknolojisi bile olmazdı. Yakın tarihte yeni keşiflerin her an eli kulağında. Heyecan ve merakla yeni bilgiler bulmak için uğraşıyoruz.”SORU-CEVAPTürkiye'de toryum çıkarılsa ne değişirdi?“Hızlandırıcılara dayalı nükleer santrallere yatırım yapılsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir yerde olurdu. Toryum, yeni tip nükleer santral yakıtıdır. 2040 sonrası dünyada, yeni tip çok çok daha güvenli santraller kaçınılmaz olacak. Çünkü, uranyum değil toryum yakılıyor. Engin hoca, ömrü boyunca anlattı ama bu konu ulusal önceliğimiz içinde yer alamadı.”Toryum çıkarılmasını kimler engelledi?“Enerji Bakanlığı nükleer enerji stratejisiyle ilgili düzenlediği çeşitli toplantılara beni de çağırmıştı. Toryumu hep ön plana çıkarmaya çalışsak da, ‘Uygulanamaz' denildi. Uluslararası Atom Enerji Kurumu'nun, ‘Bunlar yapılamaz. Meyil etmeyin' maddeleriyle de, bu argümanlarını desteklediler. Arka planda, dünya devi ülkelerin kontrolünde gelişmesi istendi. İngiltere, Amerika, Japonya, Almanya şu anda çok iyi yerde.” Prof. Dr. Serkant Ali Çetin kimdir?İstanbul, 1974 doğumlu. Boğaziçi, fizik mezunu. Deneysel Yüksek Parçacık Fiziği alanında Prof. Dr. Engin Arık danışmanlığında CERN ATLAS deneyinde çalıştı. ABD'den Çin'e 12 binden fazla kullanıcılı CERN'de halen ATLAS ve CAST deneylerinde aktif çalışıyor. CERN ATLAS deneyi, CERN CAST deneyi ve Çin'deki BES-III deneyinin Türkiye Ulusal İrtibat Sorumlusu, CERN FCC işbirliğinin de üyesi. Bilim,Türkiye,Deney,Merkez,Deneyi,Bütçe,Atlas,Türkiye'de,Toryum,Cern,Enerji,Kaza,Yök,Kim,Engin Arık,Prof. Dr. ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Eğitim sayfasını ziyaret edebilirsiniz.Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2022/egitim/baslarini-sokacak-bir-merkezleri-bile-yok-7510668/ https://rehberaydin.com/baslarini-sokacak-bir-merkezleri-bile-yok/
0 notes
pazaryerigundem · 3 months
Text
BTÜ yeni mezunlarını verdi
https://pazaryerigundem.com/haber/179936/btu-yeni-mezunlarini-verdi/
BTÜ yeni mezunlarını verdi
Tumblr media
Bursa Teknik Üniversitesinde (BTÜ) 2023-Akademik Yılı Mezuniyet Töreni gerçekleştirildi.
BURSA (İGFA) – Mimar Sinan Yerleşkesi’nde düzenlenen törene Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mehmet Tözün Bingöl, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Osmangazi Kaymakamı Ali Partal, Gürsu Kaymakamı Naif Yavuz, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Bursa Uludağ Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Cafer Çiftçi, akademik odalar, iş dünyası ve STK temsilcileri ile aileler katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, bine yakın mezunun gurur ve heyecanını paylaştıklarını söyledi. Rektör Çağlar, “Bugün hepimiz gurur doluyuz. Çünkü adım adım, ilmek ilmek, bu güne gelinmesinde her birimizin emeği var. Bugünü birlikte inşa ettik” dedi.
Tumblr media
“TÜRKİYE YÜZYILI SİZLERLE DAHA GÜÇLÜ”
Mezuniyet gününün gençler için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Rektör Naci Çağlar, “Her birinizi yeni hayatlara, yeni başlangıçlara uğurluyoruz. Sizler ülkemizin kalkınmasına, milli teknoloji hamlesine katkı sağlayacaksınız. Ve inanıyoruz ki Türkiye Yüzyılı, sizlerle daha da güçlü inşa edilecek. Ve yine inanıyoruz ki Dünya’nın beklediği adalet ve özgürlük sizlerin inşa ettiği Türkiye Yüzyılı ile gelecek” diye konuştu.
“BU SENE FİLİSTİNLİ ÖĞRENCİLERİMİZ İÇİN ÇOK ZOR”
BTÜ’de 93 farklı ülkeden 1500’e yakın misafir öğrencinin eğitim aldığını ve Filistinli öğrenciler için bu yılın çok zor geçtiğini hatırlatan Rektör Çağlar, “Öğrencilerimizin birinci derece akrabalarından şehit edilen, sakat kalan ve evsiz kalanlar oldu.  Gazze’de büyük bir soykırım yaşanmakta. İsrail, hiçbir ayrım gözetmeden, kadın, çocuk, masum demeden katliam yapmakta. Gazze’deki sivil yerleşim yerleri, ibadethaneler, hastaneler ve hatta üniversiteler İsrail tarafından acımasızca bombalanıyor, yerle bir ediliyor. Bu insanlık dramı karşısında; üniversitemiz öğrencileri başta olmak üzere hemen hemen dünyanın her tarafında, üniversite öğrencileri İsrail karşıtı gösteriler düzenledi. Yıl boyunca düzenledikleri etkinlikler ile İsrail zulmüne karşı onurlu bir duruş sergileyen üniversitemiz öğrencilerine ve personeline bir kez daha teşekkür ediyor ve onları tebrik ediyorum. Barışın bir an önce hâkim olmasını diliyorum” ifadelerinde bulundu.
  “MEZUNLARIMIZA GÜVENİYORUZ”
BTÜ mezunlarının bir adım önde olduğunu ifade eden Rektör Çağlar, “Bizler, siz değerli mezunlarımıza güveniyoruz. Çünkü sizler Üniversitemizde aldığınız bilgi, donanım ve tecrübe aktarımı ile hayata çok iyi hazırlandınız. Ayrıca uyguladığımız kariyer modeli ile son sınıfta bir yarıyıl boyunca sektörde tam zamanlı çalışarak iş tecrübesi kazandınız. Bu artılarımızdan dolayı mezunlarımızın yüzde 70’inden fazlası ilk 6 ayda istihdam ediliyor. Hatta birçok öğrencimiz, henüz mezun olmadan iş teklifleri alıyor.  Siz değerli mezunlarımız, işte bu tecrübeniz ile diğer mezunlara göre hayata bir adım önde başlıyorsunuz” dedi.
REKTÖR NACİ ÇAĞLAR’DAN TAVSİYELER…
Mezunlarla iletişimde kalmayı çok önemsediklerini dile getiren Rektör Naci Çağlar, mezunlara şu tavsiyelerde bulunarak konuşmasını sonlandırdı: “Yapay zekâyı mesleğinize uyarlayın ve onu kullanmayı çok iyi öğrenin. Ancak ondan sadece ilham alın ve mutlaka son sözü siz söyleyin. İş yaşamınızda sadece bilgi ve deneyim ile değil, aynı zamanda etik ve sosyal sorumluluk bilinciyle çalışın. Geleneklerimiz, milli ve manevi değerlerimiz rehberiniz olsun. Bilgileri filtreleyin, zamanı iyi yönetin, çünkü yeri doldurulamayacak tek şey zaman… Başarıyı, mutlulukla eşleştirmeyin. Başarısızlıklardan da ders çıkarmayı, deneyim kazanmayı bilin. Hayat yolculuğunuzda ve iş yaşamınızda, merak etmekten ve azimle çalışmaktan asla vazgeçmeyin. Yolunuz bahtınız açık olsun, Allah’a emanet olun.”
VALİ DEMİRTAŞ: ÖNÜMÜZDEKİ YÜZYILA TÜRKİYE MÜHRÜNÜ SİZLER VURACAKSINIZ
Diplomalarını alarak mezun alan tüm öğrencileri tebrik eden Bursa Valisi Mahmut Demirtaş, “Üniversitemizin; alanında öncü, donanımlı akademisyen kadrosunun, sizlere yüksek kalitede sunduğu bir eğitimden geçtiniz. Akademik eğitiminizi sosyal, kültürel ve sportif alanlarla desteklediniz. Şimdi sıra, teorik alanda gerçekleşen bu çalışmalarınızın, pratiğe dönüştürülmesine, hayatta yol almasına geldi. Bugünden itibaren üniversitemizin lisans eğitimleri esnasında; staj, kariyer planlaması, girişimcilik, yabancı üniversitelerle iş birliği, İşletmede Mesleki Eğitim gibi sunduğu imkânların meyvelerini toplayacaksınız. Kişisel gelişiminiz sayesinde hayatın her anında, iş dünyasının her kademesinde her daim bir adım önde olacak, her zaman ilk tercih edilen sizler olacaksınız.  Kariyer yolculuğunda her daim kendinizi geliştirmeyi, zamana ayak uydurmayı unutmamalısınız. Sizler ülkemizin geleceğisiniz. Ülkemizin önüne koyduğu Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nun mimarı sizler olacak, önümüzdeki yüzyıla Türkiye mührünü sizler vuracaksınız” ifadelerini kullandı.
BAŞKAN YILMAZ’DAN TEBRİK
Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz ise “Bursa Teknik Üniversitesi, Bursa’mızın ve Yıldırım’ın en büyük değerlerinden bir tanesi. Bu bağlamda öğrencilerimizin gayretine birçok noktada, Uyumayan Kütüphanelerimizde, TEKNOFEST yarışmalarında gösterdikleri başarılarda şahit olduk. Bu çaba, bizim geleceğe dair umutlarımızı artırdı. Bugün bir nokta koysanız da eğitim hayatınıza aslında bu mezuniyet, yeni bir başlangıcı temsil ediyor. Bundan sonraki süreçte de öğrendiklerinizle birlikte hem kendinizi yeniden şekillendirecek hem de ülkemizi, yeryüzünü şekillendirmeye devam edeceksiniz. Çünkü yeryüzünün ve yeryüzü sakinlerinin, gençliğimizin iyileştirici aklına ve ruhunu ihtiyacı var. Bugün mezun olan tüm kardeşlerimi tebrik ediyorum” dedi.
DERECEYE GİRENLERE PLAKET…
Açılış konuşmalarının ardından okul birincisi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Onur Yaynık’a, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş ve BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar tarafından plaketi takdim edildi. Onur Yaynık, yaşadığı gururu dile getirerek, başta ailesi ve hocaları olmak üzere öğrenimi boyunca kendisine katkı veren herkese teşekkür etti. Fakültelerinde dereceye giren öğrencilere plaket takdimi ile devam eden törende, mezun öğrenciler, bölümler halinde sahnede yerlerini aldı. Bursa Teknik Üniversitesi 2024 Mezuniyet Töreni; 4 fakülte, 25 bölümden mezun olan 1200 öğrencinin kep atması ile sona erdi. 
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
edebiyatsoylesileri · 2 years
Text
Adalet Ağaoğlu / Başkaldırının her çeşidi insan hakkıdır
Tumblr media
"Hayır" adlı yapıtı ile ilgili soruları yanıtlayan Adalet Ağaoğlu, "romanda başkaldırı biçimlerini epey gösterdim sanırım" diyor. 
Adalet Ağaoğlu, son romanı "Hayır..."la, ilk iki kitabı "Ölmeye Yatmak" ve "Bir Düğün Gecesi" olan üçlemeyi tamamlamış oluyor. Geçen yılın "çok satan kitaplar" listelerinde yer alan "Hayır..."da "Ölmeye Yatmak"ın Doçent Aysel Dereli'si profesör olarak çıkıyor karşımıza. Yine sunulanı sorgulayan, kendi bilgisini oluşturmaya çalışan Prof. Aysel, bu kez "Yenins" aracılığıyla geleceği de arıyor. Toplumbilimci Prof. Aysel'in hazırladığı "Aydın İntiharları ve Geleceğin Başkaldırısı" adlı akademik çalışma, neredeyse "Aydın İntiharları" başlıklı bir inceleme kitabını ortaya çıkartacak denli derinlemesine ve kapsamlı yer alıyor kitapta. Camus'nün "en ciddi felsefe sorunu" olarak kabul ettiği "intihar" konusunda konuşmayı öneriyoruz Ağaoğlu'na. Ve ilk sorumuz "Neden intihar?" oluyor. - Tarih boyu pek çok düşünürü, yazarı derinden ilgilendirmiş, bazılarında, hatta en karşı oldukları anda bir edim haline gelmiş bu olgu. Son otuz  yedi yılda üç asker darbesi yemiş ve değişim sancılarını bu baskılar altında geçiren toplumumuzda aydın ya da değil, insanımızın belki de ilk kez bu kadar yoğunlukla yüzleşmek durumunda kaldığı bir olgu niteliği kazanmış olsa gerek. "Hayır..."daki intihar izleği, bir anlamda da bu olgunun yazarı tarafından sezilmesidir. Düşünce tarihinde yaşamlarını intiharla sonlandıran Stoacılar var. Ki bunlar, insanların kendi sonlarını kendilerinin belirlemeleri gerektiğini savunurlar. İntihara böylesi bir yaklaşım için siz ne diyorsunuz? - Stoacılık, tarih içinde evrildi. İnsanların kendi sonlarını kendilerinin belirlemesi gereği, yerini insanların kendi hayatlarını kendilerinin belirlemesi gibi durumlara bıraktı. Efendiye başkaldırı, sınıf mücadelesi, özgürleşme... Buna "direniş' dendi. Ben roman yazarıyım ve düşünceyi hayatla birleştirmeye en yatkın alan olduğu için roman yazmayı severim. Bu bakımdan 'direniş'le de epey alışverişim oldu. Çünkü direniş insan hayatında tek yönlü bir durum değil. Prof. Aysel'in savunularından, kendi iç tartışmalarından yola çıkarsak, gerçek aydının en geçerli seçeneği intihardır demek mümkün olur mu? - "Hayır..."da kendine başka bir yer, başka bir ufuk seçen de var, hayatta kalıp işini devletten ve resmi ideolojiden bağımsız olarak en iyi yapmaya çalışan da, "Hayatın yakasını koyvermeyelim dostlarım" deyip kendini pencereden aşağı bırakan da... Hayatta her şey kadar intihar da var. Roman önermez. Okuru düşünmeye çağırır. Hayat üstüne olduğu kadar ölüm üstüne de... Romanda Prof. Aysel'in ağzından, intiharla ilgili akademik çalışmaya geniş yer veriyorsunuz. Böyle bir düşünsel temele neden gerek duydunuz? - Zamanımız üstüne yeterince düşünmüyoruz. Bizim için en önemli sorun günlük hayat olup çıktı. Salt günlük hayat içinde debelenip durursak hayatı nasıl anlamlandıracağız. Zaten anlamlandırılmıyor da. Yeni düşünceler yeni hareket alanları yaratıyor, tam istendiği gibi, düşünemez keşfedemez olup çıkıyoruz.... Prof. Aysel umutsuzluğun umudunu yaratıyor bende. Ben bir bilim adamamızın, İsmail Beşikçi olayının üstünde bile yeterince durduğumuzu sanmıyorum. Beşikçi olayının büyük önemde boyutları vardı. Resmi öğreti nasıl bir öğreti olursa olsun, o öğretilerin sultası altında bilim yapılamayacağı durumu var. "Üstünde durulmadı, çünkü altında Kürt sorunu... vardı" gibi bir özür aramak... Budur işte resmi ideolojiyle uzlaşmak. Sonra da basında, TV'de günlerce Bulgaryada rehin tutulup Özal'ın özgürleştirdiği Aysel! Bundan büyük ikiyüzlülük olamaz... Romanın kahramanının toplumbilimci olması bir romana yedirilmesi kolay olmayan düşüncelerin irdelenişi bakımından olanaklar sağladı. "Bir Düğün Gecesi"nde de intiharı çağrıştıran bölümler vardı. Siz hiç intihar etmeyi düşündünüz mü? - Aşk, delilik, yaşlılık, özgürlük, cinayet, ölüm vb. üstüne düşündüğüm kadar düşünmüşümdür. Hayır henüz hiç denemedim. Ona bakarsanız ne aşkı kendi anladığım biçimde yaşadım, ne delirdim, ne cinayet işledim şimdiye kadar. İntihar, romanınızda bir başkaldırı olarak ele alınıyor. Bu tür bir başkaldırıyı da genellikle aydınlar seçiyor. Buna belli anlamlarda gücün tükenmesi de diyebilir miyiz? Başkaldırının başka biçimleri de var. - Romanda başkaldırı biçimlerini epey gösterdim sanıyorum. Bunun, üniversitelerdeki durumu var, bunun mahkemelerdeki durumu var, sokaktaki durumu, aşktaki durumu, ne bileyim kişiyi yenmeye azmetmiş her şeye karşın şeker pembesi terlikler, gül goncalı çoraplar, mercan küpeler ve yeni bir insan düşüyle karşı durulmuş değişik durumlar var. Başka ne diyebilirim? Örgütlü savaşım? Ama ben parti programı yazmıyorum ki... Düşünsel bir faaliyet sonucu intiharı, hayır hiç de gücün tükenmesi, yeniliş, kaçış gibi görme eğiliminde değilim. Tam karşıtı alçakgönüllülüğü hiç kaldırmayan güçlü bir başkaldırı intihar. Ancak gücü de anlamı da yapanından menkul. Güçsüzlük ya da kaçış demek kolay yol. Ben bunu diyemem, zorba bir yargıç yerinde olmak istemem. Başkaldırının her çeşidi insan hakkıdır. (Yurdagül Erkoca / 11 Ocak 1988 / Cumhuriyet gazetesi)
1 note · View note
kolej-postasi · 4 years
Text
BİR VEDA YAZISI
Tumblr media
Dayanamayıp, yenik düştüğüm için değil tam tersine hakikati daha özgürce savunabilmek için bilime daha yakın olabilmek için üniversiteden ayrılıyorum.
Değerli Ankara Üniversiteliler,
1991 yılında çocukluktan yeni çıkarken girdiğim Cebeci Kampüsü’nden, 27 yıl sonra ayrılmak üzere geçtiğimiz hafta istifa dilekçemi sundum.
İşin doğrusu, önce onlarca dostumun, meslektaşımın hala hangi gerekçeyle atıldıklarını bilmedikleri üniversiteden kendi kararımla ayrılıyorken konuyu kişileştirmeden yeni hayatıma başlamanın en doğru yol olduğunu düşünmüştüm.
Ama istifanın anlamı üzerine aldığım bazı eleştiriler bu fikrimi değiştirdi. Dahası atıldıkları gün hesapları da kapatıldığı için susturulan meslektaşlarım adına da bir iki söz söylemeden ayrılmanın doğru olmayacağı sonucuna ulaştım. Nihayet sanırım öğrencilerime de böyle bir açıklama borçluyum.
Üniversitede ayrılmak isteyen muhalif insanlara genelde şöyle bir eleştiri yöneltiliyor: “Direnmek gerekmez mi?” ya da “Kaleyi korumak, sahip çıkmak gerekmez mi?”, “Siz gittiğinizde yerinizi başkaları doldurmayacak mı?”
Öncelikle şunu ifade edeyim, bu mesleğe başladığım zaman aynı kapıdan emekli olarak çıkmayı hayal ediyordum, tıpkı geçen iki senede haksız bir şekilde ihraç edilen onlarca arkadaşım gibi. Bu açıdan bakılınca, ayrılmamın “daha güzel bir iş buldum, o yüzden gidiyorum” olmadığı ya da başka bir deyişle gönüllü bir gidiş olmadığı açık. Bununla birlikte, durumu baskılara dayanamadım da o yüzden gidiyorum şeklinde tarif etmek de haksızlık olur. Çeşitli idari baskılara maruz kalmış olsam da, çok daha ağır baskılar altında olan insanları düşününce bunu çok abartacak değilim, yani kalmak isteseydim kalabilirdim.
Bu nedenle, durumu şöyle tarif etmek daha doğru olacak sanırım: Ben “daha iyi bir iş bulduğum” için değil, üniversite emekli olmayı hayal ettiğim yerin çok gerisine düştüğü ve hatta artık üniversite sayılamayacağı için ayrılıyorum. Bu durumda direnmek, dayanmak denilen şey de anlamını yitiriyor. Üniversite ve akademi için direnmek ve dayanmak çok anlamlı olabilirdi ama geriye kalan şey öyle bir şey değil. Bu nedenle tam da akademi adına direnebilmek için üniversite dışına çıkmak gerektiğini düşündüğüm için ayrılıyorum.
Üniversitede kalan ve farklı düşünen meslektaşlarımıza haksızlık etmek istemem. Kimi mecbur olduğu için kimi gerçekten umut olduğunu düşündüğü için görevlerine devam edecek. Muhtemelen de ellerinden gelenin en iyisini yapacaklar. Ama yaşadığımız bu büyük çöküşü tarif etmenin de zorunlu olduğunu düşünüyorum. İzninizle kısaca içinde olduğumuz kurumlara artık neden üniversite denemeyeceğini tarif etmeye çalışacağım.
Çalışma alanım itibariyle akademik özgürlükle ilgili de yazdım, düşündüm. Aklımda olan ve sıklıkla sorduğum soru hep şu oldu “ifade özgürlüğünden ayrı bir akademik özgürlük kavramına neden ihtiyacımız var?” Eğer ifade özgürlüğü araştırmamız, öğrenmemiz ve yazmamızı güvenceye alıyorsa bir de akademik özgürlük gibi bir kavrama neden ihtiyacımız var? Bunun için akademik özgürlüğün bireysel özgürlük dışındaki boyutlarına da bakmak gerekiyor. Kısaca akademik özgürlüğün şu üç boyuttan oluştuğu söylenebilir:
Akademisyenlerin araştırma, öğrenme ve öğretme, araştırma sonuçlarını yayımlama ve tartışma hakları. Bu yayınlama faaliyetleri şüphesiz yanılma hakkını da içermektedir.
Kurumsal ve kolektif özgürlükler. Anayasa’da üniversitelerin özerkliğin düzenleyen 130. maddeden de anlaşılabileceği üzere, üniversiteler bilimsel hakikate ulaşmak için devlet veya üniversite dışı başka aktörlerden bağımsız hareket edebilmelidir. Bunun için de kararlarını, dışarıdan müdahale olmaksızın sadece akademik kurallara göre ve akademik özgürlükleri ihlal etmeyecek şekilde yetkili akademik kurullar aracılığıyla almalıdırlar. Bu nedenle akademik özgürlük sadece bireysel değil ve fakat aynı zamanda kolektif bir özgürlüktür.
Bu özgürlüğün bir sonucu olarak kamusal yetki kullanan makamların, bu hakkın etkin kullanımın sağlamak ve desteklemek için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü vardır. Devlet hem akademisyenlerin araştırma, öğretme ve yayma özgürlüğüne hem de akademik kurulların karar alma süreçlerine saygı duymak durumundadır.
Bir başka deyişle, akademi özgürlüğü herkesin ifade özgürlüğünden ayıran asıl ikinci ve üçüncü özellikler; yani kurumsal ve kolektif bir özgürlük olması ve bu niteliğine kamusal yetki kullanan diğer kişilerin saygı göstermesi gerekmesi.
İşte bu yönüyle üniversite bilimin kalesi oluyor. Sadece bilimsel yöntem ve kararların çalıştığı, dışarıdan gelecek saldırılara karşı da kolektif bir savunmanın yükseldiği bir kale. Bu kaleyi savunmak, bu kaleye yapılacak her saldırıya karşı “direnmek” ve “dayanmak” o kolektif yapının her bir üyesinin ahlaki bir ödevi. Ben ve bir çok meslektaşım elimizden geldiği ölçüde bu anlamda “direndik” ve “dayandık”.
Ne var ki son bir kaç yılda geldiğimiz nokta bu kalenin hem içeriden, hem dışarıdan yıkıldığı önü alınamaz bir süreç haline dönüştü. Üniversitenin içinde bilimsel gerekçelerle alınması gereken kararlar, üniversite dışında ve tamamen bilim dışı gerekçelerle alınıyor. Üniversitede kimin çalışacağı, kimin hangi konuyu araştıracağı, hangi konularda toplantı/seminer vs. yapılacağı, kimin burs ve kadro alacağı tamamıyla bilimsel yöntemlerin dışında, konunun dışındaki kişiler tarafından karara bağlanıyor. İnsanlar sorgusuz sualsiz işlerinden oluyor, ülkenin en önemli sorunları hiç yokmuş gibi gözardı ediliyor. Üniversite dışarıdan gelen bu saldırıya kayıtsız kaldığı gibi içeride de özgür ve eşit bir ilişki ağı kurmak yerine, her şeyin tepeden karara bağlandığı hiyerarşik yapılarla işliyor. Ülkedeki durumdan farksız bir şekilde meslektaşların uzmanlıklarına göre karar aldıkları bilimsel kararların yerine tepedeki kişinin kararları tüm kararların yerini alıyor. Dahası o tepedeki kişi de artık meslektaşlarının seçtiği değil, siyasi bir kişinin atadığı bir amir.
Bu koşullarda bilimi savunacak bir kale olarak üniversiteden bahsetmek artık mümkün değil. Bununla birlikte, üniversiteye olduğundan daha fazla anlam yüklemek “direnmeyi” özünden, anlamından ayırmak anlamına gelebilir. Nihayetinde üniversite bir amaç değil araç. Bilimin, akademik özgürlüğün hayata geçirilmesinin en iyi aracı, sadece o kadar. Oysa akademik özgürlüğün amacı üniversite inşa etmek değil hakikate ulaşmanın yöntemlerini kullanılabilir kılmak. İçeriden ve dışarıdan zapturapt altına alınmış üniversite bunu gerçekleştirmek bir yana, imkansız kılıyor. Bu kıyım sürecinde baktığımda şunu çok net görebiliyorum; binbir zorluğa ve engele rağmen, üniversitenin dışına itilmiş meslektaşlarım hakikat arayışına, bizim gibi içeride kalanlardan daha yakınlar. İçeride kalanlar, isteyerek veya istemeyerek “aman ha başımıza bir şey gelmesin” diye görmüyor, duymuyor ve ne yazık ki susuyor.
İşte ben dayanamayıp, yenik düştüğüm için değil tam tersine hakikati daha özgürce savunabilmek için bilime daha yakın olabilmek için üniversiteden ayrılıyorum. Üniversite dışında yazmaya, çizmeye, imkan olduğunca da öğretmeye devam edeceğim. Ben bunu güçlü bir direnme olarak görüyorum, bir terk ediş değil.
Üniversiteye gelince; umarım bir gün üniversite tekrar o hakikatin kalesi olur ve ben ve haksız yere dışarıda olan meslektaşlarım 1991'deki heyecanımızla akademiye geri döneriz.
O güzel zamanlara kadar hoşça kalın! (KA/HK)
Kerem Altıparmak Kimdir?
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı, İHD Genel Başkan Yardımcısı. Ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış insan hakları ve insancıl hukuka ilişkin çok sayıda makalesi bulunuyor. İfade özgürlüğü ve insan hakları kurumsallaşması konusunda çalışıyor. Bianet yazarlarından.
EYLÜL 24, 2018 | BİANET*
KEREM ALTIPARMAK | BİR VEDA YAZISI
Tumblr media
0 notes
sevgiliplath · 4 years
Note
Boğaziçili öğrencilere yapılanlar ve olaylar hakkında ne düşünüyorsun ?
Akademik özgürlük ve demokrasi isteyen çocuklar için ne düşünebilirim ki ancak cesaretlerini tebrik edebilirim. Hakkını arayanlara yapılan bu muameleden her zaman nefret edeceğim, hakkını arayanların da her zaman yanında olmaya devam edeceğim.
12 notes · View notes
yolaemanet · 3 years
Text
SINDRELLA KOMPLEKSİ: Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu-Colette Dowling
Feminist okumalara bir yenisini eklemek için nicedir alınacaklar listesinde beklettiğim bu kitabı nihayet okudum. Feminizmin anlayışı her ne kadar bu değilse de bu kategoriye giren çoğu kitabın kadınlığı yücelten, erilliği aşağılayan bir üslubu olduğunu düşünüyorum. Bazıları bunu o kadar akademik bir dille yapıyor ki farkına bile varmıyorsunuz. Okurken tabii birçoğuna hak veriyor, ne demek istediğini anlıyorum. Bazen de, özellikle kadın yazarların deneyimlerinden, yaşamlarından kaynaklı öfkeleri onların kavgacı dile ziyadesiyle hakkı varmış gibi gösteriyor. Neyse. Bu kitapları okurken hak verdiğimi söyledim. Ama bir yandan da kadınları da eleştirmemiz gerektiğini düşündüm hep. Bu kitap bunu yapmış işte. Okumaya başladığımda bundan habersiz olduğum için bazı cümleleri tokat gibi çarptı yüzüme. Yani bu kitapta şunlarla karşılaşacaksınız: Evet, kız çocukları erkek çocuklara kıyasla daha nazlı, daha korumacı yetiştirildi. Evet kızlar ağlayınca anneleri hemen koşup susturdu, oğlanlar kendi kendilerinin başının çaresine bakmaya mecbur bırakıldı. Çünkü yetişkinliklerinde de karşılaşacakları düzen böyle olacaktı. Evet, çeşitli sektörlerde kadın çalışanlar hor ve yetersiz görüldü. Onlara annelik, bakıcılık, ev hanımlığı yakıştırıldı. Bir işte çalışacaklarsa öğretmenlik (hamile kaldıktan sonra işe dönmesi kolaydı hem), hemşirelik gibi “kadın işleri” uygun görüldü. Bunların temelindeki sorunlara evet, hepsine evet. Tamam da kadınlar bunları değiştirmek için ne yaptı? Ne kadar çalıştı? Sistemi değiştirmeye yeltenemeyen, gücü yetmez sanan kadınların sorunu bağımsızlık korkusu kitaba göre. Elleriyle, sırf kendilerini saklasın, korusun diye duvarlarını ördükleri evlerinden çıkmaktan, işe girmekten, para kazanıp fatura ödemekten korktular. Anneliğe, çocuklarına, eşlerinin ihtiyaçlarına sığındılar. Erkeklerin kazançlarını kazanç bellediler. Çünkü onların çamaşırlarını yıkıyor, kekler tartlar yapıp karınlarını doyuruyorlardı. Peki boşanmış ya da çocuklarını büyütüp yuvadan uçurmuş kadınların yaşadıkları yıkımı ve kimlik sorunlarını, yok olan aidiyet duygularını hiç düşündünüz mü? Kitapla düşünüyorsunuz işte. Her kadının okumasını önereceğim bir kitap mı? Evet. Kendinize ve çevrenizdeki kadınlara dair minik aydınlanmalar yaşayacağınıza eminim.
“Ama çok geçmeden özgürlüğün ürkütücü olduğunu anladık. Özgürlük bize, üstesinden gelmek için kendimizi yeterli hissetmediğimiz olasılıklar sunar: terfi, sorumluluk, erkekler önden gitmeden tek başımıza yolculuk etme, kendimize ait arkadaşlar edinme şansı. Çok hızlı bir şekilde her türlü fırsat kadınların önüne serildi, ama ayrıca bu özgürlük yeni beklentiler yarattı: artık büyüyüp, ‘daha güçlü’ olduğunu düşünmeyi tercih ettiğimiz birisinin kanatları altına gizlenmekten vazgeçmemiz; ‘kocaların ya da ailelerin,’ veya öğretmenlerin değerlerine değil, kendi değerlerimize dayalı kararlar almaya başlamamız yolundaki beklentiler. Özgürlük, yürekten ve kendimize karşı dürüst olmamızı gerektirir. Ve birdenbire, zor olan şeyin bu olduğunu gördük; artık ‘iyi eş’ veya ‘iyi kız evladı’ veya ‘iyi öğrenci’ maskesinin arkasında yakayı sıyıramayız. Kendi ayaklarımızın üstünde durmak için otorite figürlerinden kopma sürecine girince, öğretilen değerlerin bize ait olmadığını keşfederiz. Bu değerler başkalarına -canlı, her şeyi kapsayan bir geçmişten gelen canlı insanlara- aittir. Sonunda gerçeğin kavrandığı an gelir: ‘Gerçekte hiçbir inancım yok. Gerçekten neye inandığımı bilmiyorum.’”
“Ama ‘kimseye ihtiyacım yok, kendi başımın çaresine bakabilirim’ mesajı yayan ergen kızı gerçekten açık bir semptom sergilemektedir. Patronca kendinden eminliği, bir gösterişten, derinlere kök salan güvensizliğe karşı bir dengeleme çabasından başka bir şey değildir.” (İçimi acıtan yerlerden biri bu. Bir kız-kadının bunu söylerkenki ruh halini düşünmeden edemedim. Ne çaresiz, ne korkmuştur kim bilir. Oysa bizim de korkmaya, yardım almaya, hatta çaresiz kalmaya ihtiyacımız var. Bizim zaman zaman zayıf ve çaresiz kalmaya hakkımız var! Değil mi?)
“(...)aşık olamayacak kadar kendi kimliğini kaybetmekten korkan kişinin kendine yeterliymiş gibi rol yaptığı sahte bir bağımsızlık gösterisi(...)”
“Dokuz yıl boyunca yetişkin rolü oynayan evli bir çocuğun hayatını yaşadım. (Cümleyi bir daha, yavaş yavaş okur musunuz?) (...) Bu çabaların tek amacı, kendi hapishanemin duvarlarını korumaktı.”
Evlilik; toplumun onayıyla mühürlenen bir özerklikten kaçış yolu. (İki tarafın da bağımsızlığından ödün vermeyeceğine inanılan bir ilişki evliliğe onay bile aramaz oysa.)
“Hayatta hiçbir şeye cesaret edememiş birisi olarak, bir şeyleri göze almaya nasıl başlarsınız? Bilinenin kıyısından öteye adım atmanıza yol açan o küçük itme, o hareket gücü nedir? Birçok kadın için bu bir umutsuzluk duygusudur.”
“Kadınlar aşksız bir yaşam riskine atılmaktansa, çok şeyden vazgeçmeye(okulu bırakmaya, hırslarına sırtını dönmeye (...), hazır olacaktır. (...) kadınlar, bir başkasıyla ilişki yaşamak istiyor.”
“Sevilme ihtiyacımla, bunun kadar güçlü olan bu ihtiyacı reddetme arzum arasında kaldığım için, sevgi yaşamım da darbe yemiş.” (Tokat cümlelerimden bir diğeri.)
“Enerji kaybı, kararsızlıkta ve eylemsizlikte kendini gösterir. Çatışmalı kadın sonsuzlukta salınır.(...)Bu ileri geri salınım, pencereleri açık bir evde yanan soba gibi enerji kaybına yol açar. Kararlar önemsiz de önemli de olabilir ama süreç aynıdır: Konular bulanır. Erteleme, kendini cezalandırmaya, bir tür amaçsız, öfkeli engellenmeye yol açar.”
“Kişinin kendisi olması ne demektir? Bu, kendi varoluşunun sorumluluğunu almak demektir. Kendi yaşamını yaratmak, kendi programını yapmak.”
6 notes · View notes