Tumgik
#BOP devam ediyor..
judasizm1 · 1 year
Text
Hain kimdir?
Türkiye Cumhuriyeti'mizin tapusu gibi görebileceğiniz Lozan Anlaşması ve boğazların bizim kontrolüne geçmesini sağlayan Montrö Anlaşmasına kim çamur atıp, gerçekleri saptırmak veya cebini doldurmaya çalışan "hırsız" varsa bilin ki HAİN'dir..
Lozan'ın gizli maddeleri var diyen YALANCI, HAİNLER siz de EŞŞEK gibi biliyorsunuz gizli madde yok ve 1933 yılında çıkan kanunla milli doğal kaynakları araştırma, çıkartma devlette yeni oluşturulan kuruma devredildi ve öyle de yaptılar. Tutturmuşlar Lozan'ın gizli maddelerinden dolayı petrol çıkartamıyoruz diye, yalanınız S..KSİNLER.. Yıllardır Türkiye kendi topraklarında kendi devlet kurumunun çabalarıyla petrol çıkartıyor. Siz nasıl omurgasız yalancısınız?
Tabi siz cahil toplum istediğiniz, okumayan-yazmayan kara cahil bir ülke hayal ettiğiniz için bu gerçekleri söyleyemezsiniz. Biz sizin gibi korkan besleme tavuk değiliz. Hayallerinizi Irak'ta başımıza geçirdiğiniz o çuval gibi başınıza geçireceğiz BOP'çular..
..
BOP'çuların ve SERV'cilerin hayal ettiği Türkiye haritası işte budur;
Tumblr media
Bu Serv haritasıdır. Batılıların Osmanlıya "hadi neysee" deyip bıraktıkları toprakların haritası.. Atatürk'e düşman omurgasız yılanlar (özellikle tarikatlar ve cemaatler) iyi baksınlar bu haritaya.. Özellikle Adıyaman şehrimizde kendine köy kuran amerikan beslemesi tarikat iyi baksın; Adıyaman hangi ülkenin kontrolüne geçecekmiş?
Bir de çıkıp Osmanlıyı Atatürk yıktı YALANINI yayıyor malum hainler.. Birinci Dünya Savaşını Türkiye Cumhuriyeti değil Osmanlı İmparatorluğu kaybetti. Sonuç ise yukarıdaki haritadır. Ve o dönem Atatürk, Osmanlı topraklarını korumak için savaştaydı. Lan siz yoksa Fuller'in tarih kitaplarını mı okuyorsunuz?.. Acınacak durumdasınız 😮😂😂 Merak etmeyin fuller'de ölümlü; hasta.. Bakmışınız bir anda akıl babanız ölmüş! Aynı çarşafları sarınıp "kefenimizle geldik" naraları atıp 15 temmuzda tünellerde saklanan, ortadan kaybolanlar gibi bir anda ortadan kaybolacaksınız.. Her şey durulunca ertesi günü hepiniz CeHaPe'li olacaksınız 😂😂😂 Haberiniz olsun, Bukalemun sizi tanımlarken örnek verilmesine karşıymış 😮😜😂😂 Ben de hayvanım ama bu kadar hayvanlık bende dahi yok diyormuş..
..
(SERV'ciler 17 adamızı Yunan'a teslim etti, coniler o adalarda üs kuruyorlar şimdi. Bitti mi? Bitmedi; Suriyedeki pkk uzantılarına savaşmak için mühimmat verdikleri gibi bir kaç gün önce eğitim bile verdiler. Fransa, İngiltere, İtalya, Yunanistan ve bilimum Serv'deki ülkeler etrafımızda, bizi kuşatıyorlar.. Bizde ne var? Ülke ekonomisini bilinçli olarak uçuruma götüren, Türk düşmanı araplara dilenenler var.. Arjantin'in durumunu biliyorsunuzdur umarım; işte biz onlardan daha kötü durumdayız ama sağolsun manipulatör TUIK var :)) )
Tehlikenin farkında mısın? Suriye, Irak sınırlarımızdaki mayın temizleme ve sözde "tarıma açağız" yalanı BOP projesinin adımlarından biri idi; istilanın, kaosun ve sonunda iç savaşın sesleri adım adım topraklarımıza sokuldu. Sokaklarınızda kızınız, eşiniz ve hatta siz gece dolaşabiliyor musunuz? Bu "açık kapı politikası" diyenler gibi yüzlerce korumayla dolaşıyor musun?
Bu hainlere en büyük desteği "Yetmez ama evet!" diyen Sezen Aksu gibi dangalaklar çıktı. Ne oldu? Yılan onu da soktu; afaroz etmeye çalıştılar. Kaç kez paylaştım burada ikinci dünya savaşında Almanya'da komşusu göz altına alınırken "bana dokunmazlar" diyerek susan din adamının hikayesini.. Sıra ona da gelmişti aynı Sezen Aksu gibi.. Yetmez ama evet; sıra bütün yandaşlara da gelecek, er ya da geç...
Çıkıp televizyon kanallarında "Sınırlarımız bizim namusumuzdur" diyenler; sizin namusunuz bizi ilgilendirmiyor, GÖREVİNİZİ YAPIN VE ÜLKEMİZE DAHA FAZLA SUÇA MEYİLLİ KAÇKIN SOKMAYIN... GİRENLERİ DE GELDİKLERİ YERE GÖNDERİN...
Not: Neden Fetöşün hainleri tek tek hapisten çıkartılıyor? Nedeni siyasetteki ve adalet sistemimizdeki fetö terör örgütü üyelerinin temizlenmeyişi mi yoksa temizlenmek istenmeyişi mi?.. Merak etmeyin devlet unutmaz...
8 notes · View notes
baybaykus · 5 months
Text
Hatırlamak da fayda var
MHP'Lİ YÖNETİCİNİN İTİRAFLARI
MHP Ankara eski il yönetim kurulu üyesi Mehmet Sakarya'nın kaleminden:
BİZ UYUDUK...
ABD 2002 yılında ülkemizi işgal ettirdi.
Kime mi?
TC kimliği taşıyan, fakat aslında fanatik Türk düşmanı olan mollalara!
Hafızanızla zaman tüneline girin, yaşadıklarımızı bir film gibi seyredin!
* Hafızın şiir okuması ve göstermelik kodese aldırılması... Mağdura bu millet bayılır...
* ABD yani CIA bizi bizden iyi tanır...
* Ben o sırada MHP Ankara İl yönetimindeydim, Bahçeli ani kararla istifa ettirildi, Hükümet yıktırıldı.
* İstifa haberi geldiğinde, İl yönetimi toplantıdayız, Dedim ki,
- Herkes intihar edebilir, Genel başkanımız da siyaseten intihar etmiştir, yalnız partiyi de peşinden sürüklemiş. Onu da öldürmüştür"
Başkan Yaşar Yıldırım kireç gibi oldu.
- Abi ipimizi çekiyorsun, dedi...
- Başkan, benim ipim yok, 1966 yılından beri bu hareketin içindeyim.Her düşündüğümü söylerim... Rahmetli Başbuğumun döneminde de böyleydim, dedim.
Dediğim çıktı,
Bahçeli'nin İsifasıyla hükümet yıkıldı, seçime gidildi... MHP barajın altında kaldı...
Arapçı, daha doğrusu ABD'nin adamları kazandı...
ABD, FETÖ, CIA, Yerli işbirlikçileri elele verdi.
Önce askeriyeyi çökerttiler. En korktukları kesim oydu...Ergenekon, Balyoz filan derken, bütün paşalar kodese tıkıldı.
Kozmik Odaya girildi. NDevlet sırları işportaya düştü...
Laik rejim yanlılarını safdışı bırakmaları
6 -7 senelerini aldı...
Adliyeyi, Mülkiyeyi ve Askeriyeyi ele geçirdiler...
Ondan sonra yavaş yavaş,
ABD uzmanlarının planlarına göre, İşgal kimseyi ürkütmeden devam ettirildi.
TC kaldırıldı - İki üç bağırdık bitti...
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE " tabelaları söküldü Vatanın dört yanından...
Kem küm ettik, kapandı gitti konu...
ANDIMIZ kaldırıldı okullardan...
İki üç bağırdık, Üç beş dava açtık...
Ele geçirilmiş yargı mollaya destek oldu...
Bir Yunan mahkemesi olsaydı, o da böyle karar verirdi...
Bu arada vatan toprakları satılmaya başlandı... İmar ve ihale dümenleriyle,
Mollalar sıfırlanamayacak servetler edindiler...
Vatandaşlık dağıttı Arapçı mollalar...
Her gelene pasaport dağıttılar...
ABD emriyle Suriye'ye girdik... Çünkü Linda'lar, Jane'ler Irak'ta çocukları Coniler ölünce isyan etti...ABD Başkanları Linda'dan, Jane'den çok korkar...
Bu nedenle baştan bağladığı mollaya
"Suriye'ye gir" emri verdi...Yüzlerce Mehmetçik şehit oldu... Bizde de Helga olsaydı, "Emevi Camisi başınıza yıkılsın, ülkede cami mi kalmadı, hepsi boş duruyor" derdi.
"Fantaziniz için benim yavrum toprağa düştü" Diyerek yeri göğü inletirdi..
Fakat bizim Ayşe, Fatma :
"Ben şehit anası oldum" diye, için için gurur duydu...Çünkü cahildi. Onu kandırmak
bir bebeği kandırmaktan kolaydı...
Eline Kuranı alan bayrak asılmış
gecekondu evine gitti. İki ayet okudular,
Bu zavallılar hüngür hüngür ağladılar!
Bu arada Yunan adalarımıza el koydu...
Ses eden oldu mu? İki emekli subay feryat etti...Kimse ortalığı ayağa kaldırmadı..
Devlete, devlet ve Türk düşmanlarını doldurdular,
Diplomatları kovup yerlerine imam atadılar...
Bu arada Suriye'den ülkemize
Çapulcu akını başladı...Gelenlere sordu gazeteci:
- Nasıl geldiniz, diye, Suriyeli dedi ki:
- Bize 'kalkın Türkiye'ye gidiyorsunuz
herşeyiniz hazır orada,
çok rahat yaşayacaksınız' dediler, getirip bıraktılar buraya!.
Kimse ağzını açmadı...Mollalar ortalığa velveleye verdi, "Bunlar Ensardır bağrımıza basalım" diye..Cahil kesim anında yuttu bu dümeni... Şu anda 8-10 milyon yabancı, Ülkeye dolmuş durumda. Her an bir olay patlayabilir...
BOP haritasını gördünüz Güneydoğu BOP içinde... Şimdi oralara Arap dolduruldu ki,
düğmeye basınca isyan çıkacak, O topraklar elimizden uçup gidecek!
ABD emriyle orduya operasyon çektiler..Ordu mevcudunu yarıya indirdiler ki,
yarın ülkede bir kalkışma olursa, halimizi düşünün!
Hatay Belediye Başkanı feryat ediyor
"Şehir elden gitti" diye...
Kimsenin umurunda değil... ABD emriyle Suriyelileri yurda sokan molla ne diyor,
- Suriyelileri göndermeyeceğiz...
Senin öyle bir iraden olamaz ki! Sen ABD ne derse onu yapmaya mecbursun.
4 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Son Emperyalist Proje Anadolu'nun Araplaştırılması ve Irak ve Suriye'nin Kuzeyinin Kürtleştirilerek Akdeniz'e Sahili Olan İkinci İsrail'in Kurulması
Batı sömürge çetesinin Serv inadı devam ediyor.
Son seksen beş yılda siyaset bunun için dizayn edildi.
Profesör doktor Cihan Dura'nın yazısı tamda bunu anlatıyor.
MÜLTECİLERE VATANDAŞLIK HAKKI VERİLMESİNİN TAM BAĞIMSIZLIK İLKESİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
(13.7.2016)
Türkiye’nin gündeminde “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verme” sorunu var. Hükümet (Cumhurbaşkanı) bu konuda ısrarlı görünüyor, kararını çoktan vermiş. Gerekçe olarak, bula bula ekonomik fayda ile din kardeşliği gerekçelerini bulmuş, ikisi de sağlam değil. AKP hükümeti 3 milyon Suriyeliye vatandaşlık hakkı tanımak istiyor, bunda ısrarlı. Birtakım adımlar atmaya da başladı. Acaba bu karar yalnızca milletimizin çıkarları gözetilerek, özgürce, bağımsız bir devlete yakışır bir şekilde mi alındı? Bence hayır... Kararda gerek ABD’nin, gerekse AB’nin (özellikle Almanya’nın) dayatmalarının belirleyici olduğunu düşünüyorum.
Herkesçe biliniyor ki, Amerika Ortadoğu’da kısaca BOP dediğimiz bir plan uyguluyor. Plan uyarınca, Suriye’nin kuzeyi Türkiye sınırı boyunca boşaltılıyor; oraların halkı Türkiye’ye sürülüyor; boşaltılan yerlere Kürtler yerleştiriliyor. Bir Kürt devleti kuruluyor, ABD ise petrol koridoruna kavuşuyor. Daha geçenlerde Alman Başbakanı A. Merkel, Erdoğan’ın ayağına kadar geldi. Kapalı kapılar arkasında konuşuldu, pazarlıklar yapıldı, para teklifi oldu. Üzerinden çok geçmedi, “vatandaşlık” konusu gündeme girdi.
Bu gelişmeler kararın hükümete dayatıldığı varsayımını güçlendiriyor. Yani göçmenlere vatandaşlık verilmesi kararı; Millî Egemenlikle birlikte Cumhuriyetimizin temeli olan Bağımsızlık İlkemiz çiğnenerek dış güçlerin baskısı ve isteğiyle, Türk milleti istediği için değil, yabancılara menfaat sağlamak, onların emellerini gerçekleştirmek için alınmıştır. Emperyalist ülkeler, ABD, İngiltere, Fransa ve benzerleri, Doğu’nun sahibi ve yöneticisi konumunda olduklarına inanırlar. Bu üstünlüklerini kaybetmemek için de her türlü araca başvururlar. İşte bu araçlardan biri Türkiye gibi ülkelerde mezhep, azınlık ve etnisite sorunları yaratmaktır.
Şimdi, AKP iktidarının mültecilere vatandaşlık hakkı tanıması demek, kendi elleriyle söz konusu haydut devletlere yeni bir silahı cabadan sunması demek değil de nedir? Ayrıca bir tehlike daha vardır: Bir etnik unsur bir bölgede elde ettiği nüfus fazlalığına ve ekonomik üstünlüğe dayanarak, ilerde, o bölgeye hâkim duruma gelebilir, kendiliğinden siyasal haklar talep etmeye başlayabilir.
Kaydetmiş olduğum her iki durumda da iç nifakın tohumları, gelecekteki bir iç çatışmanın tohumları atılmış oluyor. Çok değil, bir iki yıl içinde Millî Birliğimizi tehdit edici bir felaketin ilk belirtilerini görmeye başlayabiliriz.
Dış güçlerin iç nifak yaratmaktan asıl maksatları Türkiye’yi zayıflatmak ve parçalamaktır. Sonuçta Türkiye ekonomik bağımsızlığının yanı sıra, siyasal bağımsızlığını da tümüyle yitirecek, kendi kararlarını kendi alamayan, tümüyle uydu bir devlete dönüşecektir. Neticede parsayı toplayanlar; adı geçen sömürgen ülkeler –daha doğrusu bunların küresel şirketleri- olacak, kaynak ve pazarlarımızı tamamen ellerine geçireceklerdir. Ülke zayıf düşecek, bölünecek, sonunda Sevr gerçekleşmiş olacaktır.
Millî sorunlarda asla yalnızca bugüne bakarak karar vermeyelim. Atatürk ne diyor: Bir amaca yürüyen yolcu yalnız ufku görmekle yetinmemeli, muhakkak ufkun ötesini de görmelidir.
] Prof. Dr. Cihan Dura [
12 notes · View notes
theheartofmuses · 10 months
Text
Bu şimdi ortadoğu planları bop akp vs eski osmanlı şeyleri fetö vs 40 senedir devam ediyor içeride ataturk sekülerizm düşmanı insan da çok arap bedevi emevi abbasi kültürü vs gaza gelip ama gerçekte kimsenin buna enerjisi yok türkiye çin fln da olamaz bu kadar gücü yok ispanya kadar güzel de değil bir kere
Dolasıyla kimsenin bu kadar şeyi kaldıracak gücü yok bunlar çok fazla şeyler nası kaldıramayacağı şeyler, osmanlı dediğin zaten rumeli balkan demek, o da bitmiş bir şey. Anlamsız yani
Zaten almanya rusya vs en son ing desteklemiş yer yetersiz bir yer
Bu bindirilen şeyler çok fazla bu kadar akıllı değil burdaki çoğunluk
Bazı insanlar da cidden mestizo gibi fln bi yandan da cidden latin amerikaya benziyor
0 notes
menemennpastirma · 4 years
Photo
Tumblr media
Bir muhalif ile nasıl tartışılır?
Dünya üzerinde yaşayan her insan türü ile irtibata geçebilir, konuşabilir ve hatta onu belli noktalarda ikna edebilirsin. Ama Türkiye'de yaşayan bir muhalif için geçerli değil bu söylediklerim. Genel itibari ile bir muhalifin bir meseleyi tartışma şekli böyledir. Kendi mahallesinde köpürtülen bir yalanı anında kopyalayıp sosyal medya sayfasına yapıştırır. Sonra o yalan üzerinden saldırdıkça saldırır. Misal; Atatürk tüccarlığı ile nam salan yazar, "Şehir hastanelerinde hasta garantisi var" diye bir yalan köpürttü mü? Muhalif tayfa anında kopyalıyor bu yalanı, sosyal medyada gördüğün her yazarın yazısının altına yapıştırıp duruyor. "Hadi buna da cevap ver" diye bıkmadan usanmadan yazıyor. Belki ikna ederim düşüncesiyle "Yahu kardeşim bu büyük bir yalan" dediğin an büyük macera başlıyor. Sohbetin seyri şöyle devam ediyor: Sen hükûmet yalakası olduğun için yalan diyeceksin tabii ki. Yoksa maaşını nereden alacaksın? - Yahu güzel kardeşim ortada maaş falan yok, ama sen bir yalana inanıyorsun. Bakanlık açıklama yaptı olmadığını söyledi. Kaldı ki ihale şartnameleri kurumların internet sayfasında var girip oraya baksana ona buna inanacağına... Tabii, tabii, Suriyelilere bedava sağlık hizmeti verildiği, üstüne maaş verildiği de yalan. -O da yalan kardeşim. Suriyelilere bedava sağlık hizmeti verilmiyor. Maaş da verilmiyor. Onlara Avrupa Birliği ve dünya bankasından gelen fonlarla yardım ediliyor. Tabii canım, köprülerde geçiş garantisi verildiği de yalan di mi? Yazsana bunu yüreğin yetiyorsa. Ama yazamazsın maman kesilir. - O konuda haklısın, köprülerde geçiş ücreti var ve bunu ben de defalarca eleştirdim. Bunun olmaması gerektiğini söyledim. Türkiye'yi böldünüz be! Atatürk'ün kurduğu Türkiye'yi böldünüz. BOP eş başkanınız görevini çok iyi yapıyor. -Güzel kardeşim, Türkiye'nin bölündüğü falan yok. Türkiye'yi bölmeye çalışanlarla verilen mücadeleyi görmüyor musun? PKK ve FETÖ'ye aman verilmiyor bunu gerçekten görmüyor musun? Siz mücadele ediyorsunuz öyle mi? Düne kadar FETÖ ile birlikte hareket eden kimdi? Megri Megri diyen kimdi onu da söylesene… -Bak canım kardeşim. FETÖ bir terör örgütü değilken hükûmetin bu yapı ile içli dışlı olduğu doğru. Ancak bunların hain olduğu ortaya çıktıktan sonra bunlara karşı en büyük mücadeleyi veren de hükûmet. Türkiye’de silahlar sussun diye PKK terörü bitsin diye bir mücadele verildi. Barışın gelmesi için her yol denendi ama olmayınca hükûmet binlerce teröristi toprağın altına gömdü. Bana söyler misin bu iki yapının ihanet içinde olduğunu görmesine rağmen senin oy verdiğin partin niye bunlarla içli dışlı olmaya başladı? Kiminle içli dışlı olmuş benim partim. Külliyen yalan. Siz havuz medyası böylesiniz işte, sahibinizin sesisiniz. İspat et içli dışlı olduğumuzu? - Yahu FETÖ kurumları kapatılırken sizinkiler o kurumların önünde nöbet tutmuyor muydu? PKK ile mücadele edilirken sizinkiler PKK'nın siyasi ayağı olan HDP ile seçim ittifakı yapmadı mı? Ne demek HDP ile ittifak? HDP'liler terörist mi kardeşim? Meşru olan her parti ile ittifak yapılamaz mı? -Yahu HDP'lilerin tamamına terörist demiyor kimse. Ama PKK'ya eleman ve silah taşırken yakalanan HDP'liler terörist değil mi birader? Kapatın o zaman partiyi kardeşim. Niye açık tutuyorsunuz partiyi? -Parti kapatmak yerine teröre destek verenlerin yakalanıp yargılanması daha uygun bir yöntem değil mi? Bırakın bu numaraları. İnsanlar aç kardeşim aç. Belediyeler bu insanlara yardım yapmak istedi, siz hesaplarına bloke koydurdunuz. -Belediyeler yardım yapmak istedi diye hesaplara bloke konmadı kardeşim. Kanunların dışına çıkıldı, izinsiz yardım hesapları açıldı. Yine kanunların dışına çıkılarak usulsüz bağış yapıldı ve devlet, "Bu işi yapacaksanız kanunlara göre yapın" diye uyardı. Uyarı dikkate alınmayınca hesaplara kanunlar gereği bloke konuldu. Ya ne yapacaklardı? İnsanlara maske bile veremiyor senin savunduğun hükûmet. Amerika, Kanada gibi ülkeler her vatandaşına maaş bağladı şu korona günlerinde. -Dünya üzerinde vatandaşlarına ücretsiz maske dağıtan tek ülke senin ülken bunun farkında mısın? Amerika maaş dağıttı diyorsun ama orada korona testi sigortalı olandan 9 bin, sigortasız olandan 34 bin dolar para alıyorlar. İnsanlar yatacak hastane bulamıyor evlerinde ölüyor. Kanada'da da yaşlıların tedavi edilmediği ortaya çıktı. Huzurevlerinde çaresizce ölenleri görmüyor musun bu ülkelerde? Ya tabii böyle oldu di mi? Önlem almadınız, umreden gelenler virüsü yaydı şimdi başa çıkamıyoruz. -Umreden 20 bin kişi; ama Avrupa'dan da aynı tarihlerde 3 buçuk milyon insan geldi. Onları niye söylemiyorsun? Sen bırak bunları da Fahrettin Altun'un üzerine geçirdiği devlet arazisinden bahset. -O haberin baştan sona yalan olduğunu bölgedeki sanatçılar söyledi izlemedin mi? Türkiye'de medya mı bıraktınız. Herkese yasak koydunuz. Herkesi hapse atıyorsunuz. Gazetecilerin hapiste ne işi var bana onu anlat sen. -Türkiye'de gazetecilik faaliyetinden ötürü hapse giren bir kişi gösterebilir misin? Gazetecilik suç işleme özgürlüğü verir mi insana? Ya peki şu an Tuncay Özkan'ın bakan olduğunu düşün. Sence medyanın durumu ne olur söyler misin? "Biz iktidara geldiğimiz günün ertesi iktidarı destekleyen medyanın tamamına el koyacağız" diyen milletvekilinizi unuttun mu? Bence de el konulmalı. Hepsi yandaş, hepsi iktidarın eliyle besleniyor. Havuz medyasısınız siz. İktidar gidince sizin döneminiz de bitecek. -Canım kardeşim. Şu anda belediyeleriniz Sözcü gazetesini, Cumhuriyet gazetesini bedava alıp dağıtıyor. Ayrıca elde ettiğiniz iki üç belediye üzerinden bu gazetelere dünyanın parasını aktarıyorsunuz bu yalan mı? Tayyip Erdoğan ülkeyi yönetirken Karun gibi zengin oldu. Yurt dışında paraları var bu da mı yalan. -Bak bunu bin defa dile getirdiniz. Ama her seferinde çuvalladınız. Lideriniz bunu dile getirdi, ispata davet edildi ve ispat edemeyince tazminata mahkûm edildi onlarca kez. Damat Berat ülkeyi batırdı be. -Kim yönetsin anam babam? Hesap uzmanınız Kemal Kılıçdaroğlu mu yoksa döktüğü asfaltın miktarını bilmeyen prototip başkanız mı? Ormanları katlettiniz, orman alanlarını bile peşkeş çektiniz. -O ormanlarda sizinkilerin dönüm dönüm arazi kapattığı ortaya çıktı. Okumadın mı gerçekten? Salda Gölü’nden ne istediniz be, o güzelim alanı tarumar ettiniz. -İşletmeci firma oraya girdi ama hükûmet dünyanın cezasını keserek faaliyetlerini durdurdu. Okumadın mı?           *** Böyle devam edip gidiyor tartışma... Dikkat ederseniz hastanelerden girdik, Salda Gölü'nden çıktık. Adamlar sabun gibi, elde durmuyor. Bir soruya cevap verdiğin an, yalanı çöktüğü an diğer yalana geçiyor. Ona cevap vereyim derken, bir diğerine zıplıyor. Ben uzatmadım ama sanmayın ki konu burada kapanıyor. Devam ettiğinizde mesele Can Dündar'a, Selahattin Demirtaş'a falan derken Menderes'e oradan Osmanlıya oradan da orucun ertelenmesine, camilerin kapatılmasına kadar gidiyor. İmam-ı Gazali, “Cahillerle tartışmaya girmeyin, zira ben hiç yenemedim!" demiş ya hani... Ne kadar da doğru söylemiş!
- Süleyman Özışık
(Kaynak: https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/suleyman-ozisik/613260.aspx)
2 notes · View notes
hbkultursanat · 5 years
Text
EMPERYALİZM BİR PROJE OLARAK ERDOĞAN'I TOPLUMUN TEPESİNE TAŞIDI, SÜREÇ İÇERİSİNDE TOPLUMSAL BİR SELEKSİYON AYGITINA DÖNÜŞTÜ
Bazı durumlarda “bir musibetin bin nasihatten daha evla olduğu” bir atasözü olarak hafızalarda yer edindiği gibi somut hayat içerisinde bir gerçeklik olarak da insan toplumunun karşısına çıkmıştır. Örneğin Erdoğan ve devri Erdoğan gibi. Erdoğan’ın ABD ve diğer emperyalist güçlerce önce BOP projesinin başına, devamında da Türkiye toplumunun tepe noktasına kadar çıkartıldığı yaşanarak da görülmüş somut bir gerçekliktir. Amaç Erdoğan’ın “yeşil kuşağın” bir mensubu, emperyalizmin “ılımlı İslam” kuramının bir uygulayıcısı olarak Arap-İslam dünyasının liderliğine, bölgede yaratılacak olan “Arap baharının” yöneticiliğine, Türkiye’nin, M. Kemal’in yönlendirmek istediği “muasır milletler” amacından saptırılarak Ortadoğu’nun tipik bir ülkesi konumuna getirmesini sağlamak olmuştu. Emperyalizmin önüne koymuş olduğu bu planı hayata geçirmek için din temelinde bir ayrışma yaratarak, Demirel’in sık sık tekrarladığı “% 99'u dindardır, Müslümandır” teranesini Erdoğan’a yaptırmak istediler. Erdoğan önüne konmuş olan bu görevi yerine getirmek için kolları sıvadı ve bütün gücü ile hayata geçirmeye çalıştı. Emperyalistler toplum mühendisliği temelinde kelimenin gerçek anlamına denk, derin bir planı uygulamaya koymaya çalıştılar.
Bu bağlamda toplumun “% 99’unun Müslüman dindar olduğu” söylemine dayanarak dindar Müslümanları öne çıkartıp geriye kalanını ise onların peşine takarak Türkiye’yi “muasır medeniyetler” amacından saptırıp, Ortadoğu’nun sıradan bir ülkesi haline getirmek için ayrıştırma işlevine başladılar. Bu plan çerçevesinde Erdoğan önce “her türden milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım” diyerek dindarları milliyetçilikten kopartmaya ve milliyetçileri dindarların peşine takmaya çalıştı. Çünkü “Türk-İslam sentezi” daha önce askeri cuntalarca denenmiş, fazla işe yaramadığı görülmüştü. O nedenle “ılımlı İslam” kuramı, onun uygulayıcısı Erdoğan ile birlikte farklı bir deneme sürecine girilmişti. 20. yüzyılda Türkiye sınıf zemininde bir ayrışma süreci yaşamıştı, toplumsal ilerlemenin bu süreci de görülmüştü. Emperyalizm o dönemde “bizim çocuklar" dediği ordu eliyle cuntalar yapıp, onlara “Türk-İslam sentezi” politikalarını ürettirerek amacına varmaya çalışmıştı. Olmadı, yapamadı, ulaşmak istediği yere varamadı. Söz konusu amacına devri Erdoğan’la varmayı planladı. Devri Erdoğan’da Türkiye toplumu Kılıçdaroğlu’nun sık sık tekrarladığı gibi “bir ayrıştırma, ötekileştirme” sürecine sokuldu. Ama sınıf temelinde değil genel toplum temelinde yapılmaya çalışıldı.
Erdoğan, "amacım bir dindar kesim yaratmak” diyerek, dindar insanlarla toplumun diğer kesimlerini ayrıştırarak amacına varmayı planladı. Bununla da yetinmedi, basın- yayın, işçi sınıfı, akademisyenler, hatta “yerli ve milli” diyerek burjuvazi arasında da mimarlar, mühendisler, doktorlar, avukatlar, hakimler, savcılar vb. gibi bütün toplum kesimleri arasında amansız bir ayrıştırma süreci başlattı ve bütün hızı ile devam ettirdi ve ettiriyor. Söz konusu ayrıştırma toplumu böldü ama olması gereken doku ve dengeler üzerinde böldü. Örneğin dindarlar arasındaki bölünme: dini çıkarlarına alet eden, dini bir sömürü malzemesi yapan din bezirganları ile gerçek dindarlar arasında yaşandı. Dini bir sömürü aracı olarak gören din simsarları Erdoğan’ın yanında, dini tanrı ile kendi arasında bir vasıta olarak görüp, dini görevlerini yapanlar karşısında yer aldılar. Dindarlar söz konusu temelde bir ayrışma yaşarken bir dindar bütünlüğü sağlanamadığı gibi dindarların dinamik ve ruh sağlığına sahip olanları Erdoğan’ın karşısında, çürümüş, tortulaşmış olanları da Erdoğan’ın yanında yer almaya başladılar. Dindarlar mezrasında böylesi bir gelişme süreci yaşanırken basın yayın alanında yapılan ayrışmada da benzeri bir ortam oluştu.
Basını bir sömürü ve çıkar aracı olarak gören, böyle davrananla basını bir toplumun haber hakkı olarak görüp, ona denk bir tavır içine giren iki basın erbabı ortaya çıktı. Basın yayın işini toplumun bir haber alma olgusu olarak gören gerçek yayıncılar Erdoğan’ın karşısında, basını bir toplumu yanıltma aracı olarak gören sahtekarlar ise Erdoğan’ın yanında “yandaş basın” olarak yer aldılar. İşçi, memur ve bütün emekçiler de böyle. Erdoğan’ın kurdurmuş olduğu bazı “sarı” memur ve işçi sendikaları açık, açık işçi sınıfı ve entelektüel emek sahibi memur tabakasına ihanet ederek Erdoğan hükümeti ile anlaşırken gerçek memur ve işçi sendikaları işçi sınıfı ve entelektüel emek sahibi emekçilerin hakları için direnip mücadele ederek, Erdoğan yönetiminin karşısındaki yerlerini aldılar.
“Yerli ve milli” diyerek burjuvazi içerisinde yapmaya çalıştıkları ayrışmada da umduğu sonuca varamadı. Varamadığı gibi sitem karşıtı burjuva bile yaratmak durumunda kaldı. Gençliği, işsizleri katmıyorum bile, gençlik Erdoğan tarafından tümü ile dışlandığı için sistem dışı bir konumda durmaya devam ediyor. İşsizler kendilerini yakacak kadar Erdoğan yönetimine karşı bir duruş içindeler. Aynı duruş avukatlar için de geçerli. Avukatlar içinde Fevzioğlu ile yaratmaya çalıştığı ayrışma Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) bir bütün olarak Erdoğan’ın karşısına çıkmalarına neden olmuştur.
TBB Erdoğan’ın genel başkanları Fevzioğlu’nu “yandaş” hale getirince dünyada eşine az rastlanır bir tavır koyup, tutum geliştirerek Türkiye’de geçek hukukun sahibinin kim olduğunu net olarak göstermiştir. Erdoğan’ın hukuk düşmanlığı karşısına TBB aşılmaz bir engel olarak dikmiştir. Erdoğan’ın olağanüstü hal ilan ederek işten atarak ayrıştırmaya çalıştığı akademisyenler bir bütün olarak olmasa bile büyük bir çoğunlukla Erdoğan’ın karşısında yer aldılar. Topluca belirtmek gerekirse: Emperyalizmin toplum mühendisliği temelinde siyasi arenaya sürülmüş olan Erdoğan, kendisine biçilmiş olan kaftanın erbabı olamadı. O nedenle de araları açıldı, bozuştular. Söz konusu bozuşma sonucu Erdoğan kulvar değiştirme tavrı içine girdi. ABD ve NATO’ya sırt çevirerek, rotayı Rusya’ya çevirmeye başladı. Yapmış olduğu bu manevra gereği NATO silahları yerine Rusya’dan silah alamaya başladı. Erdoğan kendine yeni bir partner arayışı içine girdikçe ABD ve AB de Suriye’nin Kuzey ve doğusunda yeni bir oluşum yaratmaya başladılar. Askeri, mali, siyasi destek vererek, Erdoğan’ın düşman olarak gördüğü bir yapı yaratıyorlar. ABD, ABD olalı hiçbir insan toplumuna insani bir katkı yapmamıştır. Suriye Demokrasi güçlerine nasıl bir katkı yapar bilemiyorum. Ama söz konusu alanda hiç de küçümsenemeyecek bir yapılanmaya destek verdiği şimdilik kesin gibi.
Suriye Şam yönetimi şimdiye kadar QSD’ye “demokrasi” gücü diyor, öyle niteliyordu. Ama ABD ve AB’nin söz konusu alanda yaratmış olduğu yapılanmayı net olarak görünce: “bölücü terörist” olarak niteleyerek BM'ye şikayet etmeye başladı. AB ve ABD açık açık Suriye’nin kuzey ve doğusunda askeri, mali ve siyasi olarak destek verip bir yeni güç yaratırken Erdoğan ha bire “sabrımız kalmadı” diyerek söz konusu alana saldıracağını tekrarlıyor. Kendi kendini mi yoksa Suriye yönetimini mi aldattığı belli değil. Ama herhangi bir saldırı yapma olanağı en azından şimdilik olası gözükmüyor. Erdoğan yaptığı ayrıştırma siyaseti ile iç politikada başarılı bir sonuca varamadığı gibi dış politikada yapmaya çalıştığı ayrıştırma ile iyice bataklığa saplandı. Özellikle yapmış olduğu Kürt düşmanlığı iç politikada iktidar tabutuna çakılan bir çiviye dönüşürken dış politikada ise müthiş felaketi çağrıştıran bir konuma doğru ilerliyor. Erdoğan’ın Savunma Bakanı her gün “birkaç teröristi etkisiz hale getirdik” diyerek kendini avuturken “terörist” olarak niteledikleri güçler Suriye’nin kuzeyinde askeri, mali ve siyasi bir güç olma yolunda hızla ilerliyorlar. Erdoğan diktatörlüğü yaratmış olduğu yandaş medya, yandaş dinciler, yandaş işçi vb. gibi iç güçlerle çürümüş, kokuşmuş bir olguyu ifade ederken, dış politikada da sadece hiçbir değeri olmayan kuru gürültü yapan bir palavra mekanizmasına dönüşmüş durumda.
Evet, Erdoğan emperyalizmin bir projesi olarak Türkiye siyasi arenasına sokulurken süreç içerisinde toplumu ayrıştıran bir selektöre dönüşerek toplumun çürüyen kesimini kendi yandaşı yaparken en dinamik kesimini de karşısına iterek derinlemesine bir ayrıştırma gerçekleştirdi. Aynı ayrıştırmayı dış politika ve diplomasi planında da yaptı. Şu anda korkunç bir iç ve dış çatırdama ile önü alınamaz bir çöküş yaşıyor. Erdoğan diktatörlüğü çürütmüş olduğu toplum kesimi ile birlikte tarihin çöplüğüne doğru yol alırken toplumun diri ve dinamik kesimi Türkiye’yi bir üst düzeyde yeniden yaratmanın gayreti içine girmiştir.
Teslim Töre 19 Eylül 2019
3 notes · View notes
tcmustafaacar · 6 years
Text
undefined
youtube
85 yıl önce, yolbaşçımız kelime kelime anlatmış, bugün kominizm çökmüş, yahudi akape ile bop projesine devam ediyor, Dalkavuklar o gün yüzbinler, bugün milyonlarla padişahım çok yaşa diye çomarlaşmış bir şekilde menfaat uğruna tüm ülkenin geleceğini uçuruma sürüklüyorlar
1 note · View note
turkudostu61 · 2 years
Text
Tumblr media
Başakşehir nufus müdürlüğü . Suriyeli istilacıların vatandaşlık işlemleri yoğun bir şekilde devam ediyor . Bop projesi devam ediyor …..
0 notes
gazetelinkmedya · 3 years
Text
Bitmeyen BOP / Özgür DEMİREL
Bitmeyen BOP / Özgür DEMİREL
Bitmeyen BOP Özgür DEMİREL yazdı: Ülkemizde ve bölgemizde olan biten her şeyi açıklamaya çalışırken hep bir şeyler eksik kalıyor. Bu açıdan şu dört sorunun cevaplanması önemlidir. BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) nedir ? BOP hala aktif bir proje mi? Türkiye BOP’un hedefinde mi ? BOP eşbaşkanlığı görevi hala devam ediyor mu? BOP kısaca şudur. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
elestirikosesi · 7 years
Text
BOP işliyor mu?
İyi Parti Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Aytun Çıray, Afirn'deki operasyonların Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'nin bir oyunu olduğunu iddia etti.  Aytun Çıray, sosyal medya hesabından şöyle yazdı: “Afrin'de olup bitene bakınca Amerika ile AKP arasında su sızmadığını görürsünüz. BOP tam olarak işliyor. O şahin bu bilmem ne, boş medyatik oyunlar. Reza orada oldukça ABD sistemi işler.”
Gerçekten BOP devam ediyor mu? Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanı mı?
Bugünün yasaları
Belirttik, tekrar belirteceğiz. Politikada da, bilimde olduğu gibi “bugünün” gerçekliği ile hareket etmelisiniz. Nasıl kapitalizmi 19. yüzyıl yasalarına göre açıklayamıyorsak, siyasette de dünün yasaları değil bugünün yasaları ile hareket etmek durumundayız. Bir başka değişle, dünün güneşi ile bugünü ısıtamayız.
Bugün dünya değişiyor. ABD'nin dünyanın jandarması olduğu günler geride kaldı. Aynı Batı Asya ülkeleri yok, aynı Asya ülkeleri yok, aynı Avrupa ülkeleri yok. Hatta aynı ABD yok.
Tayyip Erdoğan, 15-16 Şubat 2004 gecesi zamanın başbakanı olarak, Fatih Altaylı’nın programında, Kanal D ekranından şöyle konuşmuştu: “Şu anda Amerika’nın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez, bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım.” Erdoğan, BOP Eşbaşkanı olarak, ABD ve onun Gladyosu olan FETÖ ile işbirliği yaptı. TSK'ya ve direnen siyasi kuvvetlere kumpas davaları kuruldu. Erdoğan o süreçte, ben bu davaların savcısıyım dedi. Kılıçdaroğlu'nun tarafsız bir Cumhurbaşkanlığı yaptığını söylediği Abdullah Gül ise savcılara, “delillendirin” talimatı verdi.
Silivri'de BOP haritası yırtıldı
Fakat Türk milletinin direnişi, Silivri duvalarının yıkılmasına sebep oldu. Vatanseverler oradan çıktı, yerine Fetullahçı Gladyonun elemanları girdi. Şimdi onlar yargılanıyorlar. Silivri duvarlarının yıkılması ile birlikte Tayyip Erdoğan'ın da BOP Eşbaşkanlığı sona erdi. Bugün Türkiye gladyoyu yargılıyor. Dün açılım yaptığı PKK'nın üstüne yürüyor. Yani artık Erdoğan Türkiye'yi değil, Türkiye Erdoğan'ı yönetiyor.
Açıp bakın BOP haritasına. Ne vardı orada? Üçe bölünmüş Irak. O Irak bugün yeniden toprak bütünlüğünü sağlıyor. Bağımsızlık referandumuna kalkışan Barzani'nin üzerine yürüdü. Ve Kerkük harekatıyla ABD'nin uçuşa yasak bölge ilan ettiği 36. paralelin üstüne çıktı. Yani ABD, Irak'ta 1991'den bile kötü durumda.
O haritada neler var, bugün neler var?
O haritada ne vardı? Suriye'nin bölünmesi. Bugün Esad ve Suriye Ordusu, emperyalizme karşı aslanlar gibi savaşıyor. Bugün Guta'dan zafer haberi geldi. Esad artık kuzeye, ABD'nin piyonu PKK/PYD'nin üzerine yürüyecek.
O haritada ne vardı? Irak ve Suriye'den sonra Türkiye'nin bölünmesi. Erdoğan'ın deyimiyle Diyarbakır'ın yıldız yapılması, İkinci İsrail'in başkenti olarak. Fakat ne oldu? Türkiye hem içte hem dışta PKK'yı bastırıyor. Artık Türkiye'yi bölme günleri çok uzakta.
ABD BOP haritasına gömüldü. Bu etkiyi yarat Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Rusya'nın birlikte hareket etmesi oldu. ABD'nin ne bölgemizde, ne de dünyada borusu artık ötmüyor. Bunu ABD'de kabul ediyor. Bu bir gerçeklik. Trump’ın 18 Aralık 2017 günü açıklanan Millî Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde ABD’nin durumu şöyle saptanıyordu: “Soğuk Savaş bittikten sonra ABD’nin gücü yenilmez sandık. Ama ABD inişe geçti. Anahtar alanlarda üstünlüğümüzü başkalarına teslim ettik.”
İstifa eden BOP Eşbaşkanları
ABD ile birlikte BOP çöktü. Eşbaşkanları ise işssiz kaldı. Gelin gerçeklere bakalım:
- ABD'nin iki kere işgal ettiği Irak, bugün ABD'nin denetimindeki Kürdistan'ı ve 36. paraleli yerle bir etti. ABD piyonları Kerkük'ten silahlarını atarak kaçtı. Ağlayan Peşmergelerin durumu ortada. İbadi ve Maliki artık BOP Eşbaşkanı değiş.
- ABD, Afganistan’ı işgal edip başına Karzai’yi getirmişti. Artık Karzai, ABD’nin denetiminden çıkmış bulunuyor.
- Ürdün, ABD’nin av alanıydı. Şu anda Amman meydanlarında onbinler, ABD’nin tahtını sallıyor.
- Tillerson son dönemde Lübnan'a gitti. ABD ve İsrail'in Lübnan'ı olmadığı artık ortaya çıktı. Tillerson'un ziyaretinde ABD bayrağı asılmadı, alçak sandalye konuldu ve bir bardak su dahi verilmedi.
Bozgunculuk değişmiyor
Türkiye ise önce Fırat Kalkanı, sonra Zeytin Dalı ile ABD'nin kara ordusunun işgl ettiği yerlere girdi. Sınırından terörü temizliyor. ABD'nin onlara verdiği silahları ele geçiriyor.
BOP Eşbaşkanları artık ABD'ye isyan etmiştir. O devirler bitmiştir. Bu sürecin de geri dönüşü yok. ABD ile birlikte onlar da yıkılıyorlar. Bir zamanlar Tayyip Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanı olduğuna ikna etmeye çalışıyorduk. Yok diyorlardı. Şimdi de Erdoğan daha doğrusu Türkiye terörle mücadeleye girişince BOP Eşbaşkanı olduğundan söz etmeye başladılar.
Tarih değişiyor. Zaman değişiyor. Dünya değişiyor. Erdoğan dahi değişiyor. Ama bazılarının bozgunculuğu hiç değişmiyor.
24 Mart 2018
7 notes · View notes
muhalifses · 4 years
Photo
Tumblr media
Saadettin Tantan: BOP, hala devam ediyor
0 notes
baybaykus · 2 years
Text
Mehmet Sakarya bey arkadaşımızın kaleminden
BİZ UYUDUK...
ABD 2002 yılında ülkemizi işgal ettirdi.
Kime mi?
TC kimliği taşıyan,
Fakat aslında fanatik Türk düşmanı olan mollalara!
Hafızanızla zaman tüneline girin,
Yaşadıklarımızı bir film gibi seyredin!
Hafızın şiir okuması ve
Göstermelik kodese aldırılması...
Mağdura bu millet bayılır...
ABD yani CIA bizi bizden iyi tanır...
Ben o sırada MHP Ankara İl yönetimindeydim,
Bahçeli ani kararla istifa ettirilip,
Hükümet yıktırıldı.
İstifa haberi geldiğinde,
İl yönetimi toplantıdaydık...
Dedim ki,
Herkes intihar edebilir,
Genel başkanımız da siyaseten intihar etmiştir,
Yalnız partiyi de peşinden sürüklemiş
Onu da öldürmüştür...
Başkan Yaşar Yıldırım kireç gibi oldu.
Abi ipimizi çekiyorsun dedi...
Başkan dedim benim ipim yok,
1966 yılından beri bu hareketin içindeyim...
Her düşündüğümü söylerim...
Rahmetli Başbuğumun döneminde de böyleydim...
Dediğim çıktı,
İsifayla hükümet yıkıldı,
Seçime gidildi...
MHP barajın altında kaldı...
Arapçı daha doğrusu ABD'nin adamları kazandı...
ABD, FETÖ, CIA, elele verdi,
Önce askeriyeyi çökerttiler...
En korktukları kesim oydu...
Ergenekon, Balyoz filan derken,
Bütün paşalar kodese tıkıldı...
Kozmik Odaya girildi,
Devlet sırları işportaya düştü...
Laik rejim yanlılarını safdışı bırakmaları
6 -7 senelerini aldı...
Adliyeyi, Mülkiyeyi ve Askeriyeyi ele geçirdiler...
Ondan sonra yavaş yavaş,
ABD uzmanlarının planlarına göre,
İşgal kimseyi ürkütmeden devam ettirildi.
TC kaldırıldı - İki üç bağırdık bitti...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE tabelaları söküldü
Vatanın dört yanından...
Kem küm ettik kapandı gitti...
ANDIMIZ kaldırıldı okullardan...
İki üç bağırdık,
Üç beş dava açtık...
Ele geçirilmiş yargı mollaya destek oldu...
Bir Yunan mahkemesi olsaydı,
O da böyle karar verirdi...
Bu arada vatan toprakları satılmaya başlandı...
İmar ve ihale dümenleriyle,
Mollalar sıfırlanamayacak servetler edindiler...
Vatandaşlık dağıttı Arapçı mollalar...
Her gelene pasaport dağıttılar...
ABD emriyle Suriye'ye girdik...
Çünkü Helga Irak'ta Coniler ölünce isyan etti...
ABD Başkanları Helga'dan, Jane'den çok korkar...
Bu sebeple baştan bağladığı mollaya
Suriye'ye gir emri verdi...
Yüzlerce Mehmetçik şehit oldu...
Bizde de Helga olsaydı,
Emevi Camisi başınıza yıkılsın,
ülkede cami mi kalmadı,
Hepsi boş duruyor derdi...
Fantaziniz için benim yavrum toprağa düştü
Diyerek yeri göğü inletirdi...
Fakat bizim Ayşe, Fatma
Ben şehit anası oldum diye,
Bir göbek atmadığı kaldı...
Çünkü cahildi,
Onu kandırmak
Bir bebeyi kandırmaktan kolaydı...
Eline Kuranı alan bayrak asılmış
Gecekondu evine gitti,
İki ayet okudular,
Bu zavallılar hüngür hüngür ağladılar!
Bu arada Yunan adalarımıza el koydu...
Ses eden oldu mu?
İki emekli subay feryat etti...
Kimse ortalığı ayağa kaldırmadı..
Devlete devlet ve Türk düşmanlarını doldurdular,
Diplomatları kovup yerlerine imam atadılar...
Bu arada Suriye'den ülkemize
Çapulcu akını başladı...
Gelenlere sordu gazeteci,
Nasıl geldiniz diye,
Suriyeli dedi ki,
Bize kalkın Türkiye'ye gidiyorsunuz
Herşeyiniz hazır orada,
Çok rahat yaşayacaksınız dediler
Getirip bıraktılar buraya!
Kimse ağzını açmadı...
Mollalar ortalığa velveleye verdi,
Bunlar Ensardır bağrımıza basalım diye...
Cahil kesim anında yuttu bu dümeni...
Şu anda 8 - 10 milyon yabancı,
Ülkeye dolmuş durumda...
Her an bir olay patlayabilir...
BOP haritasını gördünüz
Güneydoğu BOP içinde...
Şimdi oralar Arap dolduruldu ki,
Düğmeye basınca isyan çıkacak,
O topraklar elimizden uçup gidecek!
ABD emriyle orduya operasyon çektiler...
Ordu mevcudunu yarıya indirdiler ki,
Yarın ülkede bir kalkışma olursa,
Halimizi düşünün!
Hatay Belediye Başkanı feryat ediyor
Şehir elden gitti diye...
Kimsenin umurunda değil...
ABD emriyle Suriyelileri yurda sokan molla ne diyor,
Suriyelileri göndermeyeceğiz...
Senin öyle bir iraden olamaz ki!
Sen ABD ne derse onu yapmaya mecbursun...
Diyanet daha da çoğalsınlar diye,
Suriyelilere çeyiz yardımı yapıyor,
bizim vergilerle...
Vatana ihanetin zirvesine çıktılar...
Şimdi bir yandan sığınmacılar,
Diğer yandan açlık ve yoksulluk halkı
Canından bezdiriyor...
Molla Afrikalarda fink atıyor!
Lüksünden israfından asla vazgeçmiyor...
Koyunlarsa ağılda uyuyor...
Tanrı sonumuzu hayreylesin...
Mehmet Sakarya
Alıntıdır
2 notes · View notes
onderkaracay · 5 months
Text
Tumblr media
🗣️ Atatürk Tek Ölçüdür
Bilinçli bir şekilde BOP projesi gereği getirilen göçmen, kaçkın, sığınmacı ve adına ne derseniz deyin eğer geri gönderilmek istenmiyor ise bu proje devam ediyor demektir.
İthal edilenlerin kendi ülkelerine veya istedikleri ülkelere gitmelerinin önünü açmak batıyı ve projelerini ortada bırakır.
Ülkede kaçkın tutmayı bile batıyla pazarlık yaparak sattılar.
Eğer hala BOP eşbaşkanı değilse Avrupa Birliği ile yapılan geri kabul anlaşması neden iptal edilmiyor.
İstanbul sözleşmesi bir gecede iptal edildi.
Demografik yapı değişikliği tehdidi önemsiz bir tehdit mi?
BOP eşbaşkanı yakın zamanda BOP eşbaşkanı olma görevini aldığı oval ofise yeniden davet edildi.
Bilmeyenler duysun belki iki laf eder neden gidiyor diye bir sorgulama yaparak bizi şaşırtırlar.
BOP eşbaşkanı yeniden oval ofise gittikten sonra bizim yumuşak karnımız olmaktan öte bir tehdide daha dönüşebilir.
Herkes düşünsün neler olabileceğini?
Biz caydırıcı olmayı tercih etmeli ve bu yanlıştan geri döndürmeyi kendisine tavsiye edebiliriz.
Atatürk bu konuda da ölçüyü koymuş.
BOP eşbaşkanı bu ölçü konusunda da boyunu aşmış.
Bundan sonra kendisine Cumhurbaşkanı değil sürekli bop eşbaşkanı denilmesi istenmiyor ise bu görevi kimden izin aldığını yahudi cesaret madalyasını hangi cesareti göstermek için aldığını açık etsin.
O cesaret hala devam ediyorsa!
Önder Karaçay
2 notes · View notes
yorumcalar · 4 years
Photo
Tumblr media
BÜYÜK ORTADOĞUCULARIN PAPASI
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’in Kuzey Irak ziyareti için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi 6 farklı hatıra pulu bastırdı. Pullardan birinde Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu sözde Kürdistan sınırlarına dahil edildi.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, geçtiğimiz hafta Irak’a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. İlk defa Irak’a giden Papa olan Francis, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e de gitti.
Burada bir stadyumda 10 bin kişilik ayin düzenleyen Papa Francis, tören öncesi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, Başbakanı Mesrur Barzani ve diğer yetkililer ile görüştü. Görüşmede Papa’nın ziyareti için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından bastırılan 6 farklı hatıra pulu da takdim edildi.
Bastırılan pullardan birinde Papa'nın figürüne yer verilirken, başının arkasındaki haritada Hatay, Sivas, Erzurum, Kars gibi bir çok kentimiz sözde Büyük Kürdistan haritasına dahil edildi. Bu özel pulda yer alan haritaya Türkiye topraklarının da dahil edilmesini Türkiye’de siyasiler tepki gösterdiler.
Bu konuda siyasilerin tepkileri klasikti. Ama ne BOP (Büyük Ortadoğu/İsrail Projesi) nede II. SEVR planının işletilmesi üzerinde değildi tepkileri.
Papa Puluna BOP üzerinden bir değerlendirme yapmak istiyorum
Papanın Pulu, BOP haritalarına ne kadar da benziyor! 
Papa'nın Pulu, 1920 de Türk milletinin önüne koydukları SEVR haritasına ne kadar da benziyor!
Sizce de öyle değil mi!?
Tumblr media
BOP üzerinden Irak'a, Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye musallat olan küresel güçlerin niyetleri bellidir artık.
Pulu basma ve dünyaya duyurma cesareti gösteren kıçı kırık Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi mi!?
Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Türkiye ne kadar izin verirse o kadar nefes alabilecek bir bölgedir. Bu cesareti kimden alıyorlar?
Bağdat’taki merkezi yönetimi kısa devre yaparak kuzeydeki otonom yapıyı ekonomik ve siyasi olarak destekleyip, güçlendirip bugüne getirenler mi?
Yoksa kripto BOP'cular Kandil laflarıyla bizi oyalayıp, başka cephede hedeflerini mi gerçekleştiriyorlar?
Kandil, PKK ve GARA türü haberlerin hepsi BOP'un tıkır tıkır çalışmasının üstünü örtmek için mi medyaya servis edilmekte?
Üstüne basa basa tekrar edeyim; BOP üzerinden Irak'a, Suriye'ye, İran'a ve Türkiye'ye musallat olan küresel güçlerin niyetleri bellidir artık.
BOP'un üst akıllarının onayı olmadan bu tip pullar basılıp görselleri de medyaya servis edilemez! Aslında bu proje yeni değil yüz yıl öncelerinin projesi, ucu taa sevr'e kadar uzanır !! Fakat papa silüetinin harita içinde pulda yer alması hayra alamet değildir.
Papa figirünün "sözde haritayı" tamamlaması, papayı kontrol eden ve oraya yollayan küresel güçlerin "sözde haritaya" desteğini sembolize ediyor. İşin ilginç tarafı ise, PKK nın Suriye kolu PYD'nin Suriye de işgal ettiği topraklar "sözde haritaya" dahil edilmemiş.
Hatırlayınız Lütfen! 
Barzani birkaç yıl önce ilk referandumu yapacaktı. Ama sonuçlandıramadı. Bunun sebebi ABD’nın kabul etmemesidir. Çünkü Suriye’deki oluşum daha tamamlanmamıştı. 
Kuzey Suriye PYD'nin olunca, Kürdistan referandumu tekrar gündeme gelecek BOP kapsamında Kuzey Irak ve Kuzey Suriye birleşmesi için çalışacaklardır. .
O zaman bu durumda Barzani'ye Diyarbakır'da; "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye tezahürat yapan/yaptıran Türkiye hükümetinin, Kuzey Irak konusunda bir kez daha aldatıldığı seçeneği geliyor akıllara.
Sadece bu kadar da değil! Ya içerideki Yerli ve Milli Görünümlülere ne demeli!
Türkiye içinde faaliyet gösteren bazı yapılanmalar geçmiş zamanda FETÖ'cülerin kanalına çıkarak Anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirildiği, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerini reddeden yeni Anayasa önermişlerdi.
Hatta bu yapılanmalar sözde İslam Birliği başlıkları altında 2016-2019 yılları arasında üç kez toplanılmıştı. Bu yapılara desteği ise, birkaç özel vakıf üniversitesi, devlet kurum ve kuruşları ile bazı muhafazakar belediyeler destek vermişlerdi. 
Bu toplantılarda Federasyon fikride önerilmişti. Tesadüfe bakın ki, ilk toplantının düzenlendiği 2016 da New York Times gazetesi Osmanlı topraklarını dağıtan Sykes Picot anlaşmasının yüzüncü yılı münasebetiyle “Böyle olsa daha mi iyi olurdu?” diye alternatif bir harita bile yayınlanmıştı.
Yine bu yapıların; sözde İslami elektronik para, ortak yatırım fonu, ortak pazar, ortak üretim, ortak savunma vb. diğer maddelerindeki çalışmalarını ülkemiz aleyhine BOP’a ve II. SEVR’e yol açabileceği doğrultusunda okumak gereklidir.
Tüm bunlar açıkça göstermektedir ki; ülkemizin birçok kurumlarda hala varlığını sürdüren tarikat ve cemaatlerin kuşatmaları, federasyon tartışmaları, Anayasaya karşı alınan tavırlar, 9 milyon Suriyeli sığınmacı, ekonomik sorunlarımız, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ve 120 bine yakın kayıp silah konuları millî güvenlik sorunudur.
Bu kadar çok aldatılan bir hükümetin ve kadrolarının 2023 ve sonrasında ülkemizin idaresinde kalmaya devam etmesi Türkiye için büyük bir milli güvenlik sorunudur artık...
Vesselam
Sadi ÖZGÜL
0 notes
btchabercisi · 4 years
Text
Biden’ın yemin töreni öncesi hapishaneler tecrit altına alındı
Biden’ın yemin töreni öncesi hapishaneler tecrit altına alındı
ABD’nin başşehri Washington DC’de yaşanan Kongre Binası baskının akabinde ABD Güvenlik Güçleri, ABD’nin Seçilmiş Lideri Joe Biden’ın 20 Ocak’taki yemin merasimi öncesi ülke genelinde tedbirleri sıkılaştırmaya devam ediyor. ABD Cezaevleri Ofisi (BOP) tarafından yapılan açıklamada, son vakitlerde ABD’de yaşanan olaylar nedeniyle ülke genelinde yer alan tüm federal hapishanelerin tecrit altına…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yusufserkan · 7 years
Text
lozan’ı güncellemek...
Bu antlaşma (Lozan), Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir.” (Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1927)
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Yunanistan ziyareti öncesi Yunan televizyonuna şunları söyledi: “Lozan'ın da bir güncellemeye ihtiyacı var. Güncelleme derken A'dan Z'ye bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Yunanistan'ın da rahatsız olduğu bazı başlıklar olabilir.” Erdoğan'ın bu açıklamaları çok tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Kimileri bunu tamamen gündem değiştirmek olarak değerlendirdi. Kimileri Lozan'ın gerçekten güncellenmeye ihtiyacı olduğunu söyledi. Kimileri ise Lozan'ın güncellenemeyeceğini belirtti.
Peki, ama gerçekten de Lozan'ın güncellenmeye ihtiyacı var mı? Dahası Lozan güncellenebilir mi?
Bu sorulara cevap vermeden önce “Lozan nedir?” sorusuna cevap verelim.
Lozan dönüşü İsmet Paşa'yı Atatürk karşılamıştı.Lozan dönüşü İsmet Paşa'yı Atatürk karşılamıştı.
LOZAN NEDİR?
Lozan, sadece 4 yıllık İstiklal Harbi'ni değil, 1911-1922 arasındaki 10 yıllık savaş zincirini (Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi) bitiren diplomatik bir zaferdir. Atatürk'ün ifadesiyle “Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir.” Gerçekten de Osmanlı'nın son 250 yılında Lozan kadar başarılı ikinci bir antlaşma daha yoktur.
Lozan, Batı karşısındaki Türk geri çekilişini Edirne önlerinde durduran, emperyalizmin bölünmüş, parçalanmış Türkiye hayalini bitiren bir antlaşmadır.
Lozan, her türlü kapitülasyonlara son vererek Türkiye'nin “tam bağımsız” bir “ulus devlet” olmasını sağlamıştır.
Lozan, önce Avrupa'dan sonra Balkanlardan atılan Türklerin, Trakya'ya ve Anadolu'ya tutunmasını sağlamıştır.
Lozan, I. Dünya Savaşı'ndan sonra imzalandığı halde 94 yıldır hâlâ geçerli olan dünyadaki tek antlaşmadır. Lozan, tarihimizde görülmedik biçimde, şimdilik 94 yıllık kesintisiz dış barış sağlamıştır. (Lozan'dan bugüne Türkiye –DP'nin, Meclis'in onayını almadan Kore'ye asker göndermesi, bir meşru müdafaa olan Kıbrıs çıkarması ve yine meşru müdafaa durumundaki bazı sınır ötesi operasyonlar hariç- hiçbir ülkeyle savaşa girmemiştir.)
Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusudur.
Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından bugün Lozan'ı tartışmaya açmanın hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.
“Lozan güncellenmeli mi?” sorusuna cevap vermek için Lozan'ın Türkiye açısından artılarını ve eksilerini bilmek gerekir.
Lozan'daki Türk heyetiLozan'daki Türk heyeti
LOZAN'IN ARTILARI
Lozan'la;
– Yüzyıllardır Osmanlı'yı iliklerine kadar sömüren kapitülasyonları kaldırdık. (Madde 28).
– Anadolu'nun bölünüp parçalanmasına (Ermeni ve Kürt devletlerine) izin vermedik.
– Türkiye'nin sınırlarını çizdik. (Musul ve Hatay hariç)
– Karaağaç'ı kurtardık.
– Kabotaj hakkını elde ettik.
– Savaş esirlerini kurtardık.
– Osmanlı borçlarını ödeme planını belirledik.
– Batı'nın, “Müslüman azınlık” dayatmasını reddettik.
– Patrikhane'nin siyasi ve idari yetkilerine son verdik. (Lozan'da 10 Ocak 1923 tarihli prensip kararıyla.)
– Batı'nın, Türkiye'de azınlıkları koruyacak bir kurum isteğini reddettik.
– Yabancı okulların, Türk okullarına uygulanan kanun ve yönetmeliklere tabi olmalarını sağladık. (40. Madde). Böylece yabancı okulların ayrıcalıklarına son verdik.
– Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ile Anadolu'ya 3 milden az uzaklıktaki adaların ve adacıkların hepsini aldık. (12. Madde). Ayrıca Yunanistan'a bırakılan adalarda hiçbir deniz üssü ve istihkam kurulmamasını sağladık. (13. Madde).
– Dinlere, mezheplere, kapitülasyonlara göre belirlenmiş “çok hukukluluğu” reddedip “laik hukuk”u kabul ettik.
Lozan'ın bu hükümlerinden hangisini güncelleyeceksiniz? Mesela Batı'ya yeniden kapitülasyon mu vereceksiniz? Anadolu'da Ermeni ve Kürt devletlerinin kurulmasını mı kabul edeceksiniz? Yoksa Karaağaç'ı Yunanistan'a geri mi vereceksiniz? Savaş esirlerinin ve Osmanlı borçlarının bugün neyini tartışacaksınız? Batı'nın “Müslüman azınlık” dayatmasını mı kabul edeceksiniz? Patrikhaneye idari ve siyasi yetkilerini geri mi vereceksiniz? Yabancı okullara Osmanlı dönemindeki gibi ayrıcalıklar mı vereceksiniz? Yoksa Gökçeada'dan, Bozcaada'dan veya Ege'de Yunan işgalindeki adalarımızdan mı vazgeçeceksiniz? Yoksa laik hukuktan vazgeçip yeniden dinsel hukuka, çok hukukluluğa mı döneceksiniz?
“Lozan'ı güncelleyelim…” diyerek tartışmaya açtığınızda, imzacı ülkeler, bu isteklerden bazılarını önünüze koyabilirler. 94 yıl önce, üstelik kanla elde edilen bu kazanımları bugün tartışmaya açmanın manası nedir Allah aşkına!
Lozan'ın imzalandığını manşetten veren 25 Temmuz 1923 tarihli Tevhid-i Efkar gazetesi.Lozan'ın imzalandığını manşetten veren 25 Temmuz 1923 tarihli Tevhid-i Efkar gazetesi.
LOZAN'IN EKSİLERİ
Lozan'da;
– Yunanistan'dan –Karaağaç hariç- savaş tazminatı alamadık.
– Boğazları tam olarak kontrol edemedik. Boğazların yönetimini Boğazlar Komisyonu'na bıraktık.
– Batı Trakya'da ve Musul'da halk oylaması yaptırmayı kabul ettiremedik.
– Musul'u ve Adakale'yi alamadık.
– I. Dünya Savaşı öncesinde parası ödendiği halde alınamayan savaş gemilerinin parasını ve el konulan altınları geri alamadık.
– Patrikhane'yi yurtdışına çıkaramadık.
– Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ve Anadolu'ya 3 milden az uzaklıktaki adalar dışındaki diğer adaları ele geçiremedik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lozan'ı güncelleyelim” derken herhalde bu eksikleri tamamlamaktan söz ediyor olmalı.
Tek tek gidelim:
Lozan'ı “güncelleyerek” 94 yıl sonra Yunanistan'dan savaş tazminatı mı alacaksınız? Bu mümkün müdür Allah aşkına? Eğer Lozan'la tam olarak kontrol edemediğimiz Boğazları ele geçirmeyi düşünüyorsanız çok geç kaldınız! Çünkü Atatürk, 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle Boğazlar Komisyonu'nu kaldırıp Boğazların yönetimini tam olarak ele geçirdi. Lozan'dan 94 yıl sonra bugün Batı Trakya'da ve Musul'da halk oylaması yapıp oraları Türkiye'ye katmayı düşünüyor olabilirsiniz! Ancak bugün pratik olarak bu ne kadar mümkündür? Ayrıca Musul'u biz Lozan'la kaybetmedik. 1918'de İngiliz işgaline uğrayan Musul'u, 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması'yla kaybettik. Yani “Lozan'ı güncelleyerek” Musul'u alamazsınız. Ya da Tuna Nehri üzerindeki Adakale'yi geri almak istiyor olabilirsiniz, ancak Adakale'yi geri almadan önce yurtdışındaki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi'ni korumanız gerekmez miydi? Yoksa I. Dünya Savaşı öncesi parasını ödediğimiz savaş gemilerinin parasını ve el konulan altınları mı isteyeceksiniz? Bu isteklerinizi 100 yıl sonra bugün İngiltere ciddiye alır mı? Yoksa Patrikhane'yi yurtdışına mı çıkaracaksınız? O zaman neden Patrikhane'nin yetkilerini artırmasına sessiz kaldınız? Ayrıca Patrikhane'yi yurtdışına çıkarmak bize ne kazandıracak? Ya da 12 Ada'yı ve Ege adalarını geri mi isteyeceksiniz! Ama bu da mümkün değil. Birincisi, 12 Ada 1912'deki Uşi Antlaşması'yla, 1914'teki Büyükelçiler Konferansı'yla ve 1920'deki Sevr Antlaşması'yla İtalya'ya bırakılmıştı. Ege adaları ise 1913'te Londra ve Atina antlaşmalarıyla, 1914'teki Büyükelçiler Konferansı'yla ve 1920 Sevr Antlaşması'yla Yunanistan'a bırakılmıştı. Yani 12 Ada ve Ege adalarını Lozan'dan önce kaybetmiştik. Biz Lozan'da sadece Meis Adası'nı kaybettik (Madde 15). Lozan'ın adalar konusunu tartışmaya açarsanız Sevr Antlaşması'nın 84. ve 122. maddeleriyle karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz.
Unutmayın ki, Sevr'in bu maddeleri sadece 12 Ada ve Ege adalarını değil, Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada'yı da Yunanistan'a bırakıyordu. İkincisi, Lozan'da alınamayan adaları tartışmak yerine, Ege'de bugün Yunanistan'ın işgal ettiği 18 adayı ve 150'ye yakın ada, adacık ve kayalığı tartışmaya açmanız gerekmez mi?
LOZAN GÜNCELLENİR Mİ?
Birincisi: Bir antlaşmanın “güncellenebilmesi” için antlaşmanın metninde, eklerinde, protokollerinde ve sözleşmelerinde bu yönde bir açıklamanın olması gerekir. Örneğin, 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 28. Maddesi'nde antlaşmanın “20 yıllık” olduğu belirtilmişti. Bu süre bitiminde taraflar itiraz etmezse antlaşma devam edecekti. Taraflar itiraz ederse Montrö Boğazlar Sözleşmesi güncellenecekti. Oysaki 143 maddelik Lozan Antlaşması'nın metninde, eklerinde, protokollerinde ve sözleşmelerinde antlaşmanın belli bir süre sonra güncelleneceğine veya sona ereceğine ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Bu nedenle Lozan güncellenemez.
İkincisi: Lozan Antlaşması ikili değil çoklu antlaşmadır. Şöyle ki, Lozan 2 ülkenin değil 8 ülkenin imzaladığı bir uluslararası antlaşmadır. Lozan Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti tarafından imzalanmıştır. İmzacı taraflardan birinin “Lozan'ı güncelleyelim” demesiyle Lozan güncellenemez.
Üçüncüsü: Lozan Antlaşması sıradan bir antlaşma değildir; şehit kanlarıyla kazanılan İstiklal Harbi'nin sonunda imzalanan barış antlaşmasıdır. Sınır çizen, devlet kuran bir antlaşmadır. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin “kurucu” belgesidir. Lozan'ın güncellenebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının, toprak bütünlüğünün, bağımsızlığının ve egemenliğinin tartışmaya açılması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve egemenliğini tartışmaya açmak Türkiye'ye değil, BOP doğrultusunda Ortadoğu'da haritaları yeniden çizen ABD'ye ve onun terörist taşeronlarına yarayacaktır.
Dördüncüsü: Türkiye “kurucu” belgesi Lozan'ı güncellemeye kalktığında Lozan'dan daha iyi bir antlaşmayla değil, güncellenmiş Sevr Antlaşması'yla karşılaşacaktır.
Lozan ne zaman mı güncellenir: Türkiye yeniden İstiklal Savaşı gibi büyük bir savaşa katılmak zorunda kalır. Savaşın sonucuna göre olumlu veya olumsuz biçimde Türkiye'nin sınırları değişir ve Türkiye'nin egemenlik ve bağımsızlık haklarını yeniden tanımlamak gerekir, işte Lozan o zaman güncellenir.
1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle Boğazların yönetiminin ele geçirilmesi Türkiye'de büyük bir coşku yarattı.1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle Boğazların yönetiminin ele geçirilmesi Türkiye'de büyük bir coşku yarattı.
ATATÜRK'ÜN YÖNTEMİ
Atatürk, Lozan'ı tartışmaya açmadan, akıllı diplomasiyle, Lozan'ın eksiklerini tamamlamış, ulusal çıkarları gerçekleştirmişti.
Şöyle ki, Atatürk Türkiye'si;
– 1926'da Medeni Kanun'u kabul edince
tüm yurttaşlar “eşit” ve “laik” hukuka tabi oldu. Böylece azınlıklara Lozan'da verilen özel haklar ortadan kalktı.
– 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle Boğazlar üzerinde kesin egemenlik kurdu. Böylece Lozan'daki Boğazlar Komisyonu ortadan kalktı, Boğazların yönetimi Türkiye'ye geçti.
– 1939'da Hatay'ı anavatana kattı. Böylece Lozan'da anavatana katılamayan Hatay kurtarıldı.
Böylece Lozan tamamlandı. Nitekim Atatürk, “Lozan, Montrö ile taçlandırılmıştır” diyor. (Cevat Abbas Gürer, Cumhuriyet, 10 Aralık 1941).
Benzer şekilde Türkiye, 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirdi.
Lafın özü; gücünüz, iradeniz ve diplomatik aklınız varsa ulusal çıkarlarınızı gerçekleştirebilirsiniz.
LOZAN'I BIRAK İKİLİ ANTLAŞMALARA BAK
Bence, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Lozan'ı güncelleyelim” açıklamasının ardında, siyasal İslamcıların “Lozan hezimettir” yaygarası var. Erdoğan artık bu “bayatlamış yaygaraya” itibar etmemelidir.
Türkiye'nin elini zayıflatan Lozan Antlaşması değildir. Türkiye'nin elini zayıflatan Atatürk sonrasında Türkiye'nin ABD ile imzaladığı ikili bağımlılık antlaşmalarıdır. Özellikle 1950-1960 arasında Adnan Menderes'in Demokrat Partisi'nin ABD ile imzaladığı –bazıları sözlü- 55 ikili antlaşma var. Türkiye, birçoğu Meclis'in onayından geçmeyen bu ikili antlaşmalarla bağımsızlığını kaybetmiştir. Mesela Türkiye'deki Amerikan üsleri bu ikili antlaşmaların eseridir. Gerçekten Türkiye'nin ulusal çıkarlarını düşünenlerin, Türkiye'nin tapusu Lozan'ı değil, bu ikili antlaşmaları tartışmaya açması gerekir.
Hüner Tuncer, Türk Dış Politikası, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2017.Hüner Tuncer, Türk Dış Politikası, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2017.
ÖNERİ
Bugün dünyada ve Türkiye'de olup bitenleri doğru anlamak için yakın siyasal tarihi iyi bilmek gerekir. 1789'dan 2002'ye, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türkiye'nin dünyayla ilişkilerini ve Türkiye'deki belli başlı siyasi olayları çok anlaşılır biçimde okumak isteyenlere, değerli diplomat ve bilim insanı Hüner Tuncer'in Kaynak Yayınları'ndan çıkan iki ciltlik “Türk Dış Politikası” adlı eserini öneriyorum
5 notes · View notes