Uzaktan sevdim, Henüz 18 di yaşım. Deli dolu duygular yenik düştü hazan olacak baharıma. Köşe kapmacası gibiydi sana düşen gönlüm. Kah sen gelmedin kah ben.. ya sen yoktun ya ben.. ama içimdeki deli dürtüler bırakmadı beni. Yansamda kavrulsamda ateşin peşinden gitmekti bendeki inat. Gözlerin.. bir anlık gafletim üç günlük duam.. yaşadıkça fakettim ne sen benim kalbimdeki eksik parçaydın ne ben senin oyun oynamak istediğin. Dedim ya deli dolu dürtüler diye. Bir sağa kaçtım bir sola ama senden kaçamadım. Hak etsemde bu amansız acıyı hiç olur muydu elmadan muza eş?
Bizler yaşama hevesi öldürülmüş, ailesinden zorbalık görmüş, hayattan hiçbir beklentisi olmayan insanların, yine yaşama sevinci öldürülmeye çalışılan, fakat onların aksine hayattan çok fazla beklentisi ve hayali olan çocuklarıyız.
Bir insanı kokusundan tanımak ne kadar kutsal bir şey. Kokusunu duya bilecek kadar yakınında olman bir zamanlar. Var mıdır aşık birisi için bundan daha güzeli? Bir hediyyedir bu aşıklar için. Oysa kokusunu bilmeden sevenler de vardır. Kokusunu duya bilecek kadar yakınında olamayanlar da vardır. Kokusunu bilmeden, o kokuyu özleyenler de vardır. Vardır işte böyle çaresiz, ama güçlü bir sevgiye sahip aşıklar..
Kitabı aldı ve okumaya başladı. Gözleri dolu dolu… Bu kor gibi yakan tarifsiz, yitik duyguda neydi? Aradığını bulduğu an kaybetmiş, kaybettiğini ansızın karşısında bulmuş gibi. Artık içinde taşıyamadığı, ağırlığından altında ezildiği lakin üstünden kaldırıp atamadığı bir duygu. Acizliklerini ve boşluklarını bir bir hatırlatıyordu.
Yorgunum Tanrım.. senin verdiğin emanete sahip çıkamıyorum. Ne bedenime nede en nadide canıma.. Bazen bir cam parçası bazen bir sevdanın dürtüsü bastırıyor bedenime ama en çok acıyı aşağıllanmak veriyo.. Saygının sevginin adının dahi olmadığı insanların ağzında sakız olmak. İletişimin en kötü olan insanların karşımıza bir psikolog edası ile geçmesi? Yok olmak istiyor insan bazen ama kıyamıyor Tanrının şeref bahşettiği cana..