Tumgik
#büşra sabah
yakazakalb · 1 year
Text
Sabah ezanı letafeti diliyorum sana dünya…
Bir sabah ezanı huzuru. Sabah ezanlarındaki aşktan diliyorum, sabah ezanlarındaki samimiyetten…
Geceye yenik düşmeyen, sabaha boynu dik giren kişiler sabah ezanını bekleyenler olacak ve güneş gelip sıkıntılarını dağıtacak bir bir.
Sabah ezanı müjde, sabah ezanı muştu, sabah ezanı iradenin boy göstermesi, sabah ezanı gözyaşı, sabah ezanı yıkanış, sabah ezanı zulümatlara doğan bir nur …
”Affet Allah'ım” sözünün en yakıştığı zaman…
#zamanlar #mekanlar #zamanlarvemekanlarüstü #müjde #büşra #dünya #sabah #fecr #nur #karanlık #edebiyat
52 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 8 months
Text
Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın babası Erol Erkan ile ilgili CİMER’e yaptığı şikayet başvurusuyla Türkiye’nin gündemine oturan Büşra Bozkurt SÖZCÜ’ye konuştu:
“4 bin liraya çay bardağı alındığı söyleniyor. Lüks tabaklar, kaşıklar… Sayıştay denetim yaparsa hepsinin faturası ortaya çıkar. Aile bankadaysa özel mutfakta pişen yemekleri yiyor, evdeyse arabayla eve götürülüyor. Bazen sabah, öğlen, akşam yemek servisi yapılıyor. Hepsi kamera kayıtlarında var.”
Tumblr media
Demirel'in kardeşi, yeğeni, kayınbiraderi
Özal'ın oğlu, karısı
Çiller'in kocası
Mesut Yılmaz'ın kardeşi
+ şimdikinin yakınları .....
Hep aynı çünkü seçmen buna lâyık... Her devir kendi oligarkını yarattı. Seçmen de onayladı...
Tumblr media
Sn. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'a sorular:
1-Babanızın asansörde bir kişiye tokat atıp işten çıkarttığı, daha sonra şikayet edeceğini duyunca işe geri alındığı doğru mu?
2-Babanızın işe makam aracıyla geldiği ve koruma tahsis edildiği doğru mu?
3-Babanızın başkanlık katına "aileye özel mutfak" yaptırdığı ve yemekleri sadece bu özel mutfakta yediği doğru mu?
Bu iddialara tek tek cevap bekliyoruz. Aksi takdirde istifanızı bekliyoruz!
6 notes · View notes
oyunabirazara · 2 years
Text
Sabah ezanı letafeti diliyorum sana dünya…
Bir sabah ezanı huzuru. Sabah ezanlarındaki aşktan diliyorum, sabah ezanlarındaki samimiyetten…
Geceye yenik düşmeyen, sabaha boynu dik giren kişiler sabah ezanını bekleyenler olacak ve güneş gelip sıkıntılarını dağıtacak bir bir.
Sabah ezanı müjde, sabah ezanı muştu, sabah ezanı iradenin boy göstermesi, sabah ezanı gözyaşı, sabah ezanı yıkanış, sabah ezanı zulümatlara doğan bir nur …
”Affet Allah'ım” sözünün en yakıştığı zaman…
#zamanlar #mekanlar #zamanlarvemekanlarüstü #müjde #büşra #dünya #sabah #fecr #nur #karanlık #edebiyat
10 notes · View notes
sonmuzik · 1 year
Text
Bi' Dans Etsek - "Sıfırın Altında" (Official Audio)
Tumblr media
Bi' Dans Etsek - "Sıfırın Altında" (Official Audio)
Bi Dans Etsek, “Deliricem” adlı ilk single çalışmalarının ardından 2’nci şarkıları “Sıfırın Altında”yı Garaj Müzik etiketiyle yayımladı. 2022 yılında kurulan Bi Dans Etsek, stüdyo prodüksiyonlarında Targan Berk Türe ve Bianca olmak üzere, iki kişilik çekirdek kadrodan oluşuyor. Canlı performanslarda 90’lar ve 2000’lerin popüler şarkılarını elektro-funk ve dans müziği tarzında yorumlayan ekibe, elektro davulda Görkem Çakır eşlik ediyor. Bi' Dans Etsek - "Sıfırın Altında" (Official Audio) Cioman’dan Yepyeni Tekli “Vefasız”! Bir zaman ordaydım Tesadüfler yok sanmıştım Nefesimi tuttum saydım İşte o an anladım Kalmamış zamanım Keyfimden mi kaçtım sandın Seni gördüğüm Seni gördüğüm o an Sorma nasılım diye sorma Sanki kar yağıyor burda Kalbim sıfırın altında Sonra düşledim seni burda Dokunuşun bi bakışın şu anda Nasıl iyi gelir bana Sorma nasılım diye sorma Sanki kar yağıyor burda Kalbim sıfırın altında Sonra düşledim seni burda Kalbi yakan o bakışı şu anda Nasıl iyi gelir bana Burda burda Kalbim sıfırın altında Burda burda Kalbim sıfırın altında Bir sabah uyandım Cesaretim yok sanmıştım Nefesimi tuttum saydım İşte o an anladım Kalmamış zamanım Keyfimden mi kaçtım sandın Seni gördüğüm Seni gördüğüm o an Sorma nasılım diye sorma Sanki kar yağıyor burda Kalbim sıfırın altında Sonra düşledim seni burda Dokunuşun bi bakışın şu anda Nasıl iyi gelir bana Sorma nasılım diye sorma Sanki kar yağıyor burda Kalbim sıfırın altında Sonra düşledim seni burda Kalbi yakan o bakışı şu anda Nasıl iyi gelir bana Burda burda Kalbim sıfırın altında Burda burda Kalbim sıfırın altında Söz: Targan Berk Türe, Bianca (Büşra Apaydın) Müzik: Targan Berk Türe Aranje & Mix: Targan Berk Türe Vokal: Bianca Back Vokal: Ozan Anlaş Mastering: Austin Leeds Read the full article
0 notes
buseferharbidenlife · 2 years
Text
Sonrasında Büşranın yollarını gözlemek belki bana bir ışık yakmıştı bir müddet boyunca faceden konuşuyoruz ediyoruz tabii ki bu süreç zarfında ben Büşrayı okula bırakıyorum yine koşa koşa okul süreci devam ediyor bir gün söz konusu açıldı hafta sonları ne yapıyorsun diye Büşra dedi dershaneye gidiyorum istasyon caddesinde ki sistem dershanesine bende dedim ki bende gidiyorum o lafı duydum ya ben kendi dershanem artık yoktu cumartesi günleri oluyor pazar günleri oluyor saat kaçta gittiğini söylemedi tabii ben meydanda Büşrayı bekliyorum belli bir zamanda artık hafta sonlarımız bu ritüele bağlandı bıraktıktan sonra dershaneye de gitmez oldum ben o sıralar okuldan da bir grupla tanıştım solcu bir grup bunların Büşranın dershanesine yakın bir yerde dernekleri var dedim dershaneye gitmiyorum sokakta boş boş dolaşana kadar oraya gideyim Büşra dershanedeyken bende geçip o derneğe gidiyorum tabii birde o sıralar gezi olayları felan çıkmış benim solcu tarafım kabardı iyice oraya takılmaya başladım burası başka bir zamanın hikayesi neyse bir gün Büşra artık insafa mı geldi bilmiyorum yine üzerinde lajivert bir uzun mont içinde krem rengi kazağı var beni dershaneye davet etti gel misafir öğrenci olarak yukarı çıkalım dedi bende kabul ettim hiç kaçırır mıyım bir çay aldık ikimize de o sıra matematik çalışıyor bana da anlatıyor da hey yavrum hey dinleyen kim benim gözler akıl Büşra da kalmış o sıra çözemediği bir soru oldu bir genç hocasına soru sormaya gittik soruyu sordu bayağı samimi hareketler felan ben buna kuruldum tabii içten içe yiyorum hocayı neyse soruyu çözdü biz kalktık tekrar masaya geçtik Büşra’yı o sıra güldürdün gün boyu gülmemişti o anda gülünce sabah evden çıkarken ruj sürmüş önünde belli bir koşma ön dişlerine denk gelmiş dişinde ruj kalmış dedim gülerek böyle bir bozuldu hemen peçeteyle silmeye çalıştı geçti mi dedi yok dedim kalktı tuvalete gitti bende o Sıra etrafa bakıyorum hoca oralarda mı diye yoktu bir baktım Büşrayla beraber tekrarsan etüt odasına girdiler ben iyice ayar oldum Büşra geldi yanıma biraz daha ders çalıştıktan sonra kalktık bugün bu kadar yeter dedi ne yapacaksın dedim Tuğba diye arkadaşı var onunla buluşacakmış bende geleyim dedim dil döktüm yok dedi orada yapacak birşey bulamadım benimde misafir öğrenci olduğumdan dolayı birisi geldi çıkarttılar beni Büşra yukarıda kaldı ben indim aşağı o Sıra da hocaya bilendim ya bizim çocukları almaya gittim geldik dershanenin oraya Büşrayı bekliyorum ben ama nafile o çıkmış gitmiş bende çocuklarla artık hocayı bekleyeyim dedim çıktılar bunlar akşama doğru hocayı takip etmeye başladık öğretmen evinin orada bunu tek bulduk sen misin samimi davranan giriştik tabii ki ben girmedim ki beni görür de bir daha girme şansım olurda giremezsem diye ben uzaktan baktım sonra çocuklarla beraber nereye nereye derken derneğe gidelim dedim bunlara bunlara da dedim çay sigara var gidelim onlarda geldiler tabii bunlar da iyice dernekçi oldular ortamı görünce bu arada da Büşra sağcı mhp li Ülkü ocaklarıyla bağlantılı Ahmet Şafak falan dinleyen bir tip nefret eder solculardan ne haldeyim bir de kendimi ona nasıl lanse ediyorum zaten kendimi geriye götürüyorum ne saçma sapan hareketler ama Büşra’ya o sıralar ünlü bir site var ask.fm diye orayı açtırdım sohbet ilerlesin diye sorular soruyorum ediyorum falan güzel ilerliyoruz dangalağın birisi seninle okula gelen senin sevgilin mi şöyle mi böyle mi diye soruyor bizim ki de zannetmiş ki ben soruyorum bu soruları bunun üzerine beni suçladı tabii ki yapma etme ben değilim desem de nafile inanan kim çat engeli koydu o sıralar facede kullanmıyorum ben yeni açtığım hesapla konuşuyordum sonra dedim nereden ulaşabilirim nereden ulaşabilirim eski facemi açtım orada da Sümeyye ile konuşurken kullandığım hesap var profil fotosunda benim foto var ama ismin yanında parantez içinde Sümeyye’m yazıyormuş ona hiç dikkat etmedim o hesapla kalk birde Büşra’ya oradan yaz iyi bir sövdü aptal dedi engelledi daha da dedim Furkan sıçtın bir de üzerine sıvadın aferin aradan zaman geçti hayatımda ne Sümeyye var ne Büşra var açtım bi fake hesap
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
Büşra Pekin, Seda Sayan'ın filtresinden nasibini aldı!
Büşra Pekin, Seda Sayan’ın filtresinden nasibini aldı!
Sunuculuğunu yaptığı sabah programında vokalisti olan Çağlar Ökten ile geçtiğimiz nisan ayında sürpriz nikâhı, geçirdiği estetik operasyonlar ve sosyal medya paylaşımlarıyla adından sıkça söz ettiren Seda Sayan, dün akşam katıldığı bir düğünde oyuncu Büşra Pekin ile buluştu. “SEDA SAYAN FİLTRESİ NASİP OLDU” Sayan, birçok ünlü isme yaptığı gibi Pekin’e de filtre uyguladı. Ünlü oyuncu,…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
anjelikgirl · 2 years
Text
Tumblr media
Bugün anlam ve önemi ... Bugün benim doğum günüm ve çok güzel geçti. Yazmak istedim 'sosyal bilgiler öğretmenimin beni takdir ettiği cümle üzerinden' söz uçar da yazı kalsın diye. Sabah derse geç kaldım çünkü alarm kurmamışım yani acele bir şekilde güzel güne başladım. Kaşlarımı açtım fazla mı açtım orası şahibeli ben sevdim ama yüzümü yumuşatıyor bugün güzel olmak istedim ondan yanii✨ derse gittim kapıyı açtım yine baktı yüzüme sanki bilmiyorum ama anlıyor gibi bir şey var yüzünde dermiş gibi ya da ben öyle düşünüyorum neyse ders bitti başka derse gireceğim girdim acaba yanlış sınıf mı diyerek girdim ta ki elif diye bir kız gelene kadar aha tamam bu bizim sınıftan diye rahatladım yemeğimi yedim kızla sohbet ettim Hüsrev ü Şirin üzerine not aldım ders başladı güzel ve eğlenceli bitti. Bir kız sağ olsun beni büyük bir sıkıntıdan kurtardı 🤍 kadın desteği iyi ki dedim. Vee Üsküdar'a gittik kızlarla Berfin Gamze ve Zehra ile çok tatlı bir mekana gittik Aleyna Nur çok lezzetli ve güzel bir kutu üzerinde mumlarla beni karşıladı çok mutlu oldum sevdiğin kişiler tarafından sevilmek dünyanın en güzel şeylerinden biri, kahve tonlarında da bir şal almışlardı hediye olarak yaa 🍀 ve diğer en güzel hediyem ise yavru kedi oldu biz kalkana kadar kucağımda uyudu çok güzel bir andı benim için karnım sıcacık olmuştu resmen yumuşacık bir lokum parçasıydı resmen. Huzurlu güzel şakalı bir an olarak kalacak orası benim için hele karadut çayı çok güzeldii. İşte oradan kalktık bir hediye dükkanına gittik o kadar güzel ve dolu dolu bir yerdi ki bir daha gelirim dedim 🤍 Aleyna'ya sevdiği bir hediye aldık çok güzel bir takı takımı ama ben sevdimm ayy sarı yüzük vardı aklımda kaldı o umarım alırım. Oradan çıktık ve herkes kendi evinee, yurda geldim mutluydum kızlara sarıldım sonra Aygülle yemeğe gittik geldiğim Büşra beni pastayla karşıladı sürpriz yaptılar ve çok mutlu oldum yine diğer arkadaşlarımın mesajları ve iyi dilekleri beni çok mutlu etti umarım çevremde hep güzel insanlar olur. Ailem iyi ki varlar çok seviyorum onları🤍
22 yaşımda bir şeyler olsun istiyorum güzel hayatıma kalbime dokunan güzel şeyler istiyorum. Başarılı bir insan olup hayat arkadaşımla ilerlemek istiyorum. Nerede, ne yapıyor bilmiyorum ama mutludur o da beni bekliyordur umarım hayırlısı, Allah bilir... Bu aralar sevdiğim bir resim var sevdiğim kişiyle öyle bir resmim olsun istiyorum anlamlı bir sürü not alınacak güzel bir resim. İnşallah bu yaş bana nice güzel şeyler katar , güzel yerlere giderim , anlamlı güzel deneyimler edinirim, inşallah iyi bir insan , iyi bir arkadaş iyi bir anne , abla ,kardeş, evlat, iyi bir eş ve en önemlisi Allah'a karşı iyi bir kul olurum. Değer bilmek, anın tadını çıkarmak ve mutlu huzurlu olmak önemli. Umarım hafif rüzgarlı, hafif yağmur yağan ılık ve temiz kokan bir havada yürümenin verdiği huzur olur içimde🍃 umarım hayırlısıyla iyi bir öğretmen olurum insanların hayatına dokunan iyi olarak hatırlanan başarılı ve mutlu birisi olurum. Yarın Etik ve Ahlak dersi var🤺
Allah'ım inşallah bir gün Polonya'ya gitmek nasip olur. Nice güzel yıllara Dilara( ismimi seviyorum) 🫂🫶
0 notes
altinovaguncel · 2 years
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Verdiğimiz desteklerle sanatçılarımızın emeğine sahip çıkıyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Verdiğimiz desteklerle sanatçılarımızın emeğine sahip çıkıyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Korsanla mücadeleden telife, tiyatrodan sinemaya kadar pek çok farklı başlık altında verdiğimiz desteklerle sanatçılarımızın emeğine sahip çıkıyoruz.” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda sanatçılarla bir araya geldiği iftar programında yaptığı konuşmada, katılımcıların ramazan-ı şeriflerini tebrik ederek, hayırla, sağlıkla, huzurla, esenlikle…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
414505 · 3 years
Note
Büşra, yazsana bir şeyler. İçinden geçen falan. Okumak istiyorum.
içini anlatmak. içini dökmek. Bunlar bana uzak kelimeler. Aslında gün içinde o kadar çok konuşuyorum ki tanısan şey dersin bu kız kendini ne kadar iyi ifade ediyor. yok öyle değil o. şu içinde kopan fırtınalar derler ya hani. benim içimde artık fırtına kopmuyor. alışmışım ben. Fırtına artık bana güneş gibi geliyor. her sabah güneşin doğmasına alışmak gibi. her an içimde olan fırtına. her an bir şeye hazırlıklı gibi. etkilemiyor artık. şey gibi hissetmemek. hissedememek. Kötüye alışmak gibi. iyi şeyler olunca o fırtına duruyor. bende duruyorum. bu iyi anlamda değil. ben o fırtınaya alışmışım. sanki o olmasa iyi olan şeyleri elimin tersiyle itmek gibi. o kadar çok alışmışım ki. belki bir gün diyorum bir gün o fırtına ben olurum. Neden olmasın.
19 notes · View notes
kafkasizkalanmilena · 4 years
Text
Bugün Büşra ile kahvaltı yapmaya gittik kale taraflarına. Kahvaltı bahane, muhabbet şahane. Dün ‘seni çok özledim’ yazmıştım, gece ‘yarın kahvaltıya gidelim sabah seni alırım’ dedi. Hayatıma büş gibi insanları kat rabbim. Amin. Gönlü güzel, çehresi güzel, sımsıcak sarılan, görünce tebessüm ettiren... Ellerine sağlık rabbim yarattıkların çok güzel olmuş. :)
10 notes · View notes
oyunabirazara · 2 years
Text
Sabah ezanı letafeti diliyorum sana dünya…
Bir sabah ezanı huzuru. Sabah ezanlarındaki aşktan diliyorum, sabah ezanlarındaki samimiyetten…
Geceye yenik düşmeyen, sabaha boynu dik giren kişiler sabah ezanını bekleyenler olacak ve güneş gelip sıkıntılarını dağıtacak bir bir.
Sabah ezanı müjde, sabah ezanı muştu, sabah ezanı iradenin boy göstermesi, sabah ezanı gözyaşı, sabah ezanı yıkanış, sabah ezanı zulümatlara doğan bir nur …
”Affet Allah'ım” sözünün en yakıştığı zaman…
#zamanlar #mekanlar #zamanlarvemekanlarüstü #müjde #büşra #dünya #sabah #fecr #nur #karanlık #edebiyat
8 notes · View notes
seyyahe-iavare · 5 years
Text
Tumblr media
Ölümün soğuk yüzü... Rabbim ben hala inanmak istemiyorum. Kalbim buna inanmak istemiyor. Gözlerim doğru düzgün yaş dökemiyor.
En son bir Cumartesi günü birlikte çalışmıştık. Sabah işe giderken akbilimi doldurduğum sırada gözüme zencefilli Beyoğlu gazozu çarpmıştı. Ekrem Hoca sever. Ona, İsmail'e ve kendime alıp gitmiştim. İçeceğinden şüpheliydim. Masasına bıraktım, ön yargılı davranma tadına bak en azından dedim. Bakıcam dedi. Akşama doğru şişeyi açmadan elinde oynuyordu. Büşra, bak ben yokken kimseye dokundurtma buna. Ben bunu böyle masamda tutucam şişesi, duruşu hoşuma gitti dursun burda dedi. Âlem adamsın İsmail deyip güldüm. Orda kaldı o şişe. Vefatından sonra İbrahim yani patron toplatmış eşyaları rica ettim bizimkilerden bana verebilir misiniz onu diye? Şimdi beni aradı maaşımı vermek için. Bu şişenin hikayesi ne abla deyip anlattırdı. Çok şey öyle kaldı abla dedi...
Tumblr media
Dün de Seda bunu paylaşmış. Çalışmaya başladığımız ilk ofisimizde İsmail yapmıştı bize bu uçağı SB-3731 koyduk adını. Uçağı İsmail yaptı, adını ben koyup yazdım uçak Seda'da. Ancak bu kadar üçümüze ait olabilirdi..
32 notes · View notes
perdecom · 4 years
Text
Zebra perde online satış sitesi perde.com izmir Torbalı müşteri resim ve yorumları
Büşra / Torbalı izmir - 29/11/2020 Fiyat olarak diğer tüm sitelerden çok daha uygundu tereddüt ettim ama yorumlara bakarak alma kararı aldım. Kalitesi mekanizmaların sağlamlığı duruşu paketleme herşey memnun edici. 3 günde teslim oldu gayet hızlı.
Tumblr media
İzmir Foça - 22/9/2020 mekanizma almadan sadece kumaşını alabilirmiyim. fiyat farkı olur mu boruya takabilmeniz için kumaşın alt ve üstü fitil takılı olarak sadece kumaş gönderebiliriz. Ürüne göre değişmekle birlikte bu perde grubunda %20 kadar bir indirim uyguluyoruz. Siz siparişinizi oluşturup bize sipariş numarasını iletin, ödeme adımlarına sonra geçin.
Tumblr media
Cama Yapıştırmalı zebra perde modelleri.
Serkan / İzmir Çeşme Ürünü pazartesi sabah sipariş ettik, hızlı kargolama ile çarşamba günü öğlen ofisimize monte ettik, hem uygun fiyatlı hem de kaliteli bir perde, satıcı ile de whatsapp üzerinden hızlı ve güzel iletişim kurduk. Alışverişten son derece memnun kaldık, umarım perdeyi kullandıkça da memnuniyetimiz artar. Yeni siparişler de vermeyi düşünüyoruz bizi tercih ettiğiniz için biz teşekür ederiz.
1 note · View note
bizyazieviblog · 4 years
Photo
Tumblr media
                             BELKİ ŞENLİK GİBİDİR
                                                   Ayşe Büşra Çetinkaya
      Havalar iyiden iyiye ısındı, bu gece cam açık kalsın. Ah! Güzel pikem, senin de vaktin geldi değil mi? Anneciğim sana elleriyle ne güzel bir nakış işlemiş, ah canım annem... Ellerinin izi bu gece beni sarar mı annem? Kavuşmamıza az kaldı... Bayram geliyor.
    Sıçrayarak, kan ter içinde uyanıyorum. Cep telefonum derin derin titreşirken, komidinin üzerindeki bardağa çarpıyor. Kaçıncı çalışı bilmiyorum. Gözüm çalar saate kayıyor. Sabaha karşı üç. Karşıdaki ses  “ Annem, annemiz kalp krizi geçirdi....” diyor. Donmuş bir vaziyette anlattıklarını dinlemeye devam ediyorum. “ Gelebilecek misin? “ sorusuyla kendime geliyorum. Alelacele üstüme birşeyler geçirip kapıdan  fırlıyorum. Arabadan, yollardan, kapılardan hızla geçip gidiyorum... Sabah uçağında bir kişilik yer! Ne kadar şanslıyım! Aslında ne kadar bahtsızım...Ne uzun bir yolculuğa ne de zamansız bir uğurlamaya hazırım. Koltuğuma oturuyorum, başımı geriye yaslıyorum. Geçmişteki güzel bir günde uyanmak ve sonsuza kadar o günde kalmak istiyorum. Olanlar bambaşka...
    Karmakarışık bir rüyanın baş kahramanıyım. Hiç durmadan ordan oraya koşturup duruyorum. “ Gel, yapabilirsin “ diyen bir ses duyuyorum. Sesin peşinde kendimden geçiyorum.Deli miyim? Divane mi? Bilmiyorum... Bir labirentin içindeyim sanırım. Her yerde karşıma aşmam gereken yüksek duvarlar çıkıyor. Çaresiz tırmanıyorum. Tırmanırken, bir yandan da beni aşağı çekmeye çalışan sarmaşıklarla baş etmeye çalışıyorum. Güç bela birbiri ardına sayısız koca duvarı aştıktan sonra, bir yamaca varıyorum. Hayır... Burası gördüğüm en görkemli uçurum. Aşağıda uçsuz bucaksız, çıldırmış, kara bir deniz var. Dalgaları, kadim kayaları neredeyse yerlerinden oynatacak. O kayaların yarıklarında hayat bulmuş; kokuları tarif edilemeyecek güzellikte rengarenk çiçekler görüyorum. Bir kere koklasanız, hiç derdiniz kalmaz sanki. Saçlarım yavaş ama kararlı bir rüzgarla uçuşuyor.Kıyıda, küçücük bir kumlukta beyaz, devasa bir piyano kendine yer bulmuş. Onu gördüğüm anda, hayalet parmaklar tuşlarına basmaya başlıyor. Bu, şu ana kadar duyduğum en güzel ama en hüzünlü melodi olabilir. Azgın, kara deniz bir anda duruluyor. Rüzgar diniyor. Ensemde sıcak bir nefes hissediyorum.  Biri kulağıma bir şeyler fısıldıyor. Dönüp baktığımda kimseyi göremiyorum. Başımı tekrar uçuruma çevirdiğim sırada hayalet kollar beni sımsıkı sarıyor. Bu hissi tanıyorum. İçime böylesine bir sıcaklığı annemden başkası dolduramaz... Ben her şeye rağmen bu gördüklerimi hayra yoruyorum.
    Yetişememek bana babamdan miras sanırım... Babam bize; kardeşlerime ve en çok da anneme, hep geç kalmış. Kendimi saatler sonra olmayı aklımdan bile geçiremeyeceğim bir yerde buluyorum. Vakit saat gelmiş... Özleştik, İzin verin de hasret gidereyim. Anneme bakıyorum. Beyaz, soğuk mermerin üzerinde uyuyormuş gibi yatıyor. Dümdüz yatıyor... Ağrıdan iki büklüm olmuş halinden eser yok. Belli ki tüm acıları sona ermiş... Küçük bir teselli mi? Bilmiyorum, belki de büyük bir teselli olmalı. Henüz bunu kabul edemeyecek kadar keder içindeyim. Ara ara beyazlarla bezenmiş koyu kestane saçları iki ğöğsünün üzerine bırakılmış. Uçlarındaki dalgalar nasıl da kusursuz... Yüzü bahar ortasındaki bir akşam kadar taze hala... Bir de sanki o bahar gecesindeki dolunay annemin yüzüne doğmuş... Bu ne parlaklıktır Yarabbi. İncecik beyaz teni daha da saydamlaşmış sanki; üstelik yanaklarında iki pembe gonca açmayı bekliyor gibi... Açsalar, neredeyse gözlerinin üzerini örtecekler...Gözleri? Bir insan için sevdiği birinin ona gülen gözlerle bakması kadar büyük bir servet var mıdır? İliklerime kadar yoksun ve yoksul hissediyorum... Göz kapaklarını biraz aralasam mı acaba? Yo... hayır. Ya gözlerinde, en son penceresinden göçlerine şahit olduğu arı kuşlarının güzel yeşil rengini değil de masada duran  kararmış gümüş vazonun o isli grisini bulursam? Gözlerinin parlamadığı bir an düşünemiyorum... Beni görünce gözbebekleri nasıl da büyürdü? Ah bu sevgi... Şimdi öyle bakmazsa bana, ne hale gelirim bilmiyorum.
    Tüm bunları düşünürken annem gülümsüyor gibi. Kiraz dudakları hafifçe yukarı kıvrılmış. Halinden hoşnut diyeceğim neredeyse... Umarım öyledir tabii... Şimdi çocukluğum düştü mü yani? Koca kadınım evet ama annemin çocuğu değil miydim hep? Üstelik çocuklarının arasında en çok beni sevdiğini bilirdim çünkü; okula giderken kardeşlerimi bir kere öperken, beni iki yanağımdan öper, üstüne bir de göz kırpardı... Yok, hayır. O hala benim güzel annem.  Anne olma vasfını henüz yitirmiş değil, çünkü karşımda... Etten kemikten bir bütün hala. Bu bütünlüğü bozmamızı gerektirecek bir durum yoktu ortada çok şükür... Kalbi kırıldı annemin bir zamanlar.  Sonunda bir gün paramparça olunca her şey bitti işte. Bu konu tatsız... Ne yani az önceki konu çok mu sevimli? Hayır... Diyorum ki...Neyse.  Son bir kez elini tutuyorum. Gözyaşlarımla bir kez daha yıkanan bedeninde sıcak kalan tek yer burası. Annem elimi sıkıyor! Hayır, gerçekten, yemin ediyorum, annem elimi sıkıyor! Kalbim sıkışıyor. Bize bayram değil, seyran değil.  Annem için belki şenlik gibidir.
5 notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media
Serkan: Film hakkında yazılacak, eleştirilecek çok fazla şeyde bulamadım. Yazılan karakterler ve o karakterlere can veren kişilerin uyumları filme ekstra bir puan katıyor. Brad Pitt, Morgan Freeman, Kevin Spacey gerçekten muazzam ve sevdiğim oyuncular. Açıkçası bu adamlar yerine ilk teklif ettikleri kişileri görünce iyiki kabul etmemişler dedim. Mesela Brad Pitt yerine, Sylvester Stallone görmek filme bu havayı katmazdı. Çünkü kendisi daha aksiyon oyuncusu böyle ağır filmlerde oynayacak biri değil. Ardından Denzel Washington olsa iki zenci başrolde oynaması ideolojik olarak kabul görmeyebilirdi. Ayrıca Denzel'da oynadığı karakterlerde bu kadar tezcanlı ve öfkeli bir kişiyi pek canlandırmıyor. Belki Morgan Freeman yerine Al Pacino olabilirdi ama Morgan Freeman bu ağır başlı, tecrübeli ve bilgili karakterler için bir numaralı adam. Çekim teknikleri, mekanların hazırlığı, diyaloglar parça parça incelendiğinde seyir keyfi veriyor ama bütüne bakacak olursak çok yavan bir film. Türk dizileri gibi konu yavaş ilerliyor ama dediğim gibi mekanların hazırlıkları, karakterler ve diyaloglar filmi seyrettiriyor. Ağır tempoda ilerleyen filmde konuşmalardan da anlaşılacağı üzere filmin sonunda seyirci üzerinde mutlu son arayışı oluşturuluyor ama filmin sonu mutlu mu? Hayır değil. Bir çok kişi eminim Mills’ın karısının ölmesini istemiyordur, onu kurtarmak üzerine bir son olsun istiyordur ama bana kalırsa böyle bir sonda mutlu bir son olmazdı.
Büşra: İşin açığı filmin ilk sahnesinden son anına kadar güzel film seçmişiz bee dedirtti. Aman geçse de bitse diye beklediğim sahne olmadı. Oyuncu seçimi ve çekim bence de oldukça başarılı. İşin açığı çok ağır ilerliyor gibi hissetmedim. Bazı yerleri hızlı geçiş olduğunu düşünüp geri sardım. Bana çok yavan gelmedi. İlginç bir konu bence misal 7 ölümcül günaha dair bir fikrim yoktu. Mutlu son arayışına gelince mutlu son aramadım ama Tracy'nin kafasını da beklemiyordum. Kurtarmaktan ziyade ben Somerset'in son dakika hayır seni tahrik etmek için söylüyor orada kafa yok demesini beklemedim değil. Ama Tracy'nin kurtarılmasını beklemek de oldukça doğal çünkü hiç kimse hamile bir kadına kıyamaz. Tracy'nin yalnızlığı ve çaresizliği çok güzel işlenmişti. Bir an kendimi yerine koyup düşündüm ben ne yapardım diye. Ben o çocuğu doğururdum (inancım bir kenara). İdealist bir insan olduğum için o topluma inat o çocuğu doğurur ve düzgün bir hayat sürmesi için mücadele ederdim. Ki nitekim şu an ki toplum çok da farklı değil filmdekinden 
7 Ölümcül Günah
Serkan: Filmin konusunu oluşturan günahlar ve bu günahlar için işlenen cinayetler film ilerledikçe izleyicinin aklında filmin devamını ve sonunu kurmasına vesile oluyor. Ve iyi bir film izleyicisi mutlaka filmin devamında olacakları ve filmin sonunu doğru tahmin ediyordur. Film içinde zaten Somerset araştırması ile birlikte filmde işlenecek tüm cinayetleri ve nedenlerini bize açıklıyor. Cinayetlerin işlendiği olay yerleri ise biraz daha seyirciye detaylı anlatılsa, flashbackler ile cinayet sahneleri konsa belki daha lezzetli bir film olabilirdi. Fakat bu şekliyle bile film belirli bir misyona hizmet ediyor. Filmdeki tek ölüm sahnesi görüyoruz oda dedektif Mills’ın, katil Doe’yi öldürmesi. Açıkçası burada bende bir soru işareti, bir çelişki var. Doe hangi günahın karşılığı olarak öldürülüyor? John Doe bence kibri temsil etmesi gerekiyordu.
Büşra: Evet burada işlenen cinayetlerin ayrıntısına yer verilseydi tadından yenmez bir film olurdu. Mesela Doe arabada giderlerken işlediği cinayetlerin gerekçelerinden bahsediyor ya çok kısa değiniyor. Mesela hepsine bir kılıf uyduruyorum ama oburun neden ölmesi gerektiğini anlayamıyorum. Doe'nin günahı kıskançlık. Hatta Tracy'i öldürdüğünü söyledikten sonra benim günahım da kıskançlık olsun ben basit bir adamın hayatını kıskandım diyor. Doe 'nin kibri temsil etmesi gerektiği konusunda seninle hemfikirim. Fakat bunu seçilmişlik görevlendirme ile yaptığı için o kapsama almamış olabilir senaristler. İşin açığı Somerset'in kibir nedeniyle öldürülmesini beklemedim değil. 
Tracy'nin öldürülmesi
Filmin bitiminde dönüp 7 günah neydi diye bakıp yeniden eşleştirince geriye öfke kaldı. Tracy, Mills'in öfkesi nedeniyle öldürüldü. Mills öfkeli bir karakter. Somerset gibi ağır ve düşünerk hareket etmiyor. Doe ile ilk karşılaşmasındaki öfkenin buna neden olduğunu düşünüyorum. Fotoğrafını çekerken tekmelemişti hatırlarsan. Bebeği kimse adam yerine koymuyor ki hesaba katılmamış. Diğer tüm günahları işleyenler ölümle cezalandırılırken, Mills ters köşe yapılarak eşi ve çocuğu ile cezalandırılıyor. 
John Doe hakkındaki ayrıntı eksikliği 
Katil nasıl böyle bir duruma gelmiş, din ile ne tür bir ilişkisi var bunlara hiç değinilmiyor. Katilin yaşantısının anlatılmıyor. Amerikan toplumumun ve din anlayışının katil üzerindeki etkisi işlenmemiş. Katilin ruhsal sorunları sebebiyle mi yoksa çocukluğunda yaşadığı sorunlar sebebiyle mi bu kadar cani hale geldiği anlaşılamıyor. Diğer katillerden bu derece farklı bir katilin yaşantısının anlatılmasını beklerdim işin açığı.
Final Sahnesi
Serkan: Zaten ilk başlarda söyledim, filmi bu kadar başarılı bir film yapan bu final sahnesiydi. Kimsenin beklemediği, kimsenin kabul edemediği bir final. En azından filmi izleyen herkesin tek konuda ortak fikri olduğuna eminim. Mills’ın Doe’yi öldürmesini izleyen herkes kabul görmüştür. Ancak ben öldürmemesi taraftarıyım. Yani kötü karakterimiz John Doe zaten bunu istiyor. Kendisinin öldürülmesini. Onu öldürmek, ona hizmet etmek olacağı için başarısızlık demek oluyor. Herkesin görmek istediği mutlu son olmuş olabilir ama başarılı bir son değildi. Doe öldürülmemeliydi! Hemde şöyle bir bakış açısı var. 7 büyük günah işleniyor ama ortada 8 tane cinayet var ve 2 cinayetin karşılığı günahlar nelerdir bu açıklanmamış! Bu arada söylemeyi unuttum 8. cinayet Mills’in daha doğmamış olan bebeği.  Bu bebek ve Mills’ın eşi Tracy hangi günaha karşılık öldürülüyor?
Büşra: Ben de Mills'in Doe'yi öldürmesi taraftarı değildim. Öldürdükten sonra da kendisini vurmasını bekledim. Çünkü madem katile istediğini verdin. Yaşamak için de çok bi nedenin kalmadı vur kendini gitsin.  
*** “Her sokak köşesinde, her evde, ölümcül bir günah görüyoruz ve hoş görüyoruz. Hoş görüyoruz çünkü sıradan, çünkü olağan. Sabah, öğle ve akşam hoş görüyoruz. Hayır, artık olmaz. Ben örnek oluyorum ve yaptığım şey şaşırtacak, incelenecek ve izlenecek… Sonsuza dek… ”
16-17 Eylül 2019
1 note · View note
olmakihtimali · 6 years
Text
Evlilikte kıstaslarımız nelerdir? Karşımızdaki kişide aradığımız özellikler mesela? Üniversite mezunu, işi ve düzenli maaşı olan, tercihen askerliğini yapmış, soyu sopu belli, anası babası edepli, ilk görüşte etkileyecek kadar voltajı yüksek, sigara da dâhil bir bağımlılığı olmayan, boyu boyuma, huyu huyuma yakışan bir delikanlı mı? Yani kulağa hoş gelmiyor değil tabi ama bir lokantada yemek sipariş vermeye benzemiyor mu halimiz? Bir erkeğin gözünden bakacak olursak da yetiştiği çevreye ve muhite göre birkaç özellik hariç, üç aşağı beş yukarı aynı taleplerle çalıyorlar el evinin kapısını. Güzellik aranıyor mesela, kibarlığı, diploması aranıyor.
GDO dediğimiz zehir keşke sadece besinlerimizde olsa demek geliyor içimden bazen. Şu hayatta genetiği ile oynanmamış ne kadar az şeyimiz kaldı. Nitekim, mısırın, unun, şekerin zararı ortada ya da arandığında organik olanı bulunabiliyor. Ama beyinlerimizin, algılarımızın, kavramlarımızın, duygularımızın organik olanını nerede bulacağız?
Bu yazımda elbette ki gençlere evlilikte aranılacak özelliklerden bahsetmeyeceğim. Yolda kalan birinin yıldızlara bakarak yolunu bulması gibi ilk çağlara, her insanın birer yıldız olduğu, her adımın ve her nefesin organik olduğu en güzel günlere çevirelim bakışlarımızı…
Medine mescidinde bir direğe yaslanmış ve etrafındaki halkaya hadis talim ettiren bir âlim. İsmi; Said ibni Müseyyeb (rahmetullahi aleyh). Tabiin neslinin ilim yönünden ilk onuna girebilecek düzeyde bir âlim. Hakkında, helal ve haramı en iyi bilen kişi, âlimlerin âlimi, fakihlerin fakihi gibi cümleler söylenmiş.
Talebelerinden bir tanesi birkaç gün ilim halkasını aksatıyor. Geldiği gün Said ibni Müseyyeb nedenini soruyor, talebesi de eşinin vefat ettiğini, defin ve taziye ile meşgul olduğunu söylüyor. Said ibni Müseyyeb ona, ilim talebesi iken bekâr kalmanın zor olacağını, dersleri ile iştigal ederken hanımının evi çekip çevirmesinin iyi olacağını söylüyor ve yeniden evlenmek isteyip istemediğini soruyor. Talebesi ise çok fakir olduğunu ve iki dinardan başka verecek bir şeyi olmadığını söylüyor. Bu sefer hocası evine gitmesini ve bu şartları kabul edecek bir hanımı ona bulacağını söylüyor.
Talebesi sevinçle evine gidiyor. Akşama kadar dersiyle meşgul oluyor. Akşam namazını kıldıktan sonra evinin kapısı çalınıyor. “Kim o?” diye seslendiğinde “Ben Said!” diyor biri. Talebe diyor ki; “Hangi Said diye düşündüm. Gelenin hocam olabileceği aklıma gelmedi. Çünkü onun kırk yıldır evi ile mescit dışında başka bir yere gittiği görülmemiştir.”
Kapıyı açtım. Karşımda hocam duruyordu. Arkasında da bir kız vardı. Örtüsünden dolayı hiçbir yeri görünmüyordu. Kapının önünde nikâhımızı kıydı ve dönüp gitti. Kapıyı kapatıp döndüm, kızı içeri buyur ettim. Annemi çağırdım. Onunla ilgilendik. Bir miktar oturup sohbet ettikten sonra öğrendik ki; bu kız, hocam Said ibni Müseyyeb’in kızıymış.
İffeti, örtüsü, edebi, itaatkârlığı ile bir gecede sahih nikâhla kocasına teslim edilen kız. Askerlik şartı aramayan, diplomasını sormayan, boyunu, yakışıklılığını bile bilmeden evlenen kız. Mobilyacılardan, züccaciyecilerden, çarşılardan, el âlemin sözlerinden geçmeden, babasının evinden kocasının evine giden kız. Gittiği yerde güzelliği sorulmayan, dantel takımları, salon takımları, çeyizindeki yemek takımlarının değerli sayılmadığı kız. Sadece kadın olarak, edebi ve ahlakı ile değer gören kız.
Birkaç gün geçiyor. Bir gün sabah talebe kalkıyor ve hazırlanmaya başlıyor. Eşi nereye gittiğini soruyor. Talebe de “ Baban Said’in ders halkasına gideceğim.” diye cevap veriyor. Kız, eşine bakıp diyor ki; “Otur! Babamda ne kadar ilim varsa ben sana onu veririm.”
Demek ki, bir günde yaptığı derslerin yoğunluğundan evi ile mescit dışında bir yere gitmeyen Said ibni Müseyyeb, evine geldiğinde “Hanım kafam ses götürmüyor, uyut şu çocukları!” dememiş. Gündüzleri her biri kendisi kadar alim olacak talebeler yetiştirmiş, akşam evine dönünce aynı eğitimi kızına da vermiş.
Demek ki, kızı da akşama kadar evlerinin yemeği, temizliği, misafiri ile meşgul olduğu halde babasına “Bugün çok yoruldum baba, dersi erteleyelim.” dememiş. Gündüzleri bir kızın yapması gereken her işi yapıp akşam da babasının önüne talebe olarak oturmuş. Bu talebelik, hafızlık tekrarı düzeyinde olan bir talebelik de değil. Tabiin neslinin ilk onuna girebilecek düzeyde bir ilim esasen.
Evet, bir çıtadan bahsediyoruz. Bu elbette ki, ilk başta Rabb’imizin o insanlara verdiği berekettir. Ama ardından da insanların himmeti sebebiyledir. Medine mescidinin alimi olduğu kadar evinin de alimi olabilmek bir çıtadır. Babasına saygıda kusur etmediği gibi, eşine, babasındaki ilimleri verebilecek kadar alime olabilmek de bir çıtadır.
Bizim değerimizi artıracak şey bir A4 kâğıdına yazılmış fakültenin adı değildir. İlk nesilde olduğu gibi, halen ve kıyamete kadar da Ümmet-i Muhammed’in geçer akçesi, “tevazu katan ilim”dir.
Bizi mağazaların önündeki kuyruklardan, emek ve para harcanarak yapılan ama kullanılmayan çeyizlerden, insanların sözlerine ve gözlerine verdiğimiz önemlerden, milyarlar harcanarak yapılan ama mutluluğun sağlanmadığı düğünlerden, gençlere eşlerinden önce değen bütün gözlerden kurtaracak olan değerin adı; “İLİM”dir!
Kadınlarımız evlerinde oturur, evet. Ama dizileri takip etsinler diye değil, birbirleriyle kaç çocuk düşündüklerini konuşsunlar diye değil, ilim sahibi olsunlar, tedrisat ile meşgul olsunlar, genetiğiyle oynanmamış çocuklar yetiştirsinler diye evlerinde otururlar.
Erkeklerimiz okurlar, çalışırlar, elbette ki evlenecekleri kızların gözlerine hitap etmesini talep edebilirler ama asıl aranılması gereken şey ilimdir. Çünkü ilim her şeyden önce kişinin kendini, haddini, edebini bilmesidir.
Birbirimize ev tarif etmenin de kolayı var artık, konum atıyoruz. Bizim gerçek konumumuzun, halısı ve duvarı olmayan Medine mescidi olduğu gün, ayağımıza bağlı olan taşlardan kurtulmuş olacağız.
BÜŞRA ELVAN
50 notes · View notes