Tumgik
#başkan abraham lincoln
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Lider Nasıl Seçilir?..
✍🏻 Ercan Şimşek, 20 Ocak 2019
https://www.gundemarsivi.com/lider-nasil-secilir/
Her zaman beynimizde düşünür ve bir çok parametre sayarız.
Özellikle KARİZMA tanımı ile torba yasa yapar gibi sözde düşündüğümüz her şeyi içerisine atıp soruya cevap verme yükünden kurtulur ve rahatlarız.
olmaz olamaz demeyin,asla da şaşırmayın, size yaşanmış gerçek bir hikaye anlatayım ister misiniz?
Evet hikayemiz Amerika Birleşik Devletlerinden. Ve John F.Kennedy nin başkanlık seçimleri yarışından.. Yıl 1960, Rakip Richard NIXON
Rakip oldukça güçlüdür ve Kennedy nin kazanma şansı zayıftır. Seçim kampanyasını yöneten ajans olayı Kennedy lehine çevirebilmek için önceki bütün başkanlık seçimlerinde Başkan adayları konusunda bir bilgi tablosu hazırlıyor.Bu tabloda boyundan,ayakkabı numarasından,sevdiği renk,şarkı vs. akla gelebilecek her şey yazılıyor.
Tüm dökümantasyonlar hazırlandıktan sonra özel bir yazılım ile kazanan başkanların ortak özelliklerini çıkartıyorlar. İnanılmaz bir sonuç çıkıyor ortaya…
Boyu uzun olan başkan adayı kazanmış..
Uzun boy bu kadar etken midir? sorusunun bilimsel yanıtı için bir araştırma firması ile anlaşıyorlar ve sonuçlar geliyor.
Aynı üniversiteden mezun ve hatta aynı şirkette çalışan bireyler arasında uzun boylu olanların %10 fazla ücret aldıkları belgeleniyor.
Bu bilgilere dayanarak (Tabi ki kendileri bakımından gizli tutarak), Kennedy ile rakibinin TV konuşmasında ilgili TV kanalından bir ricada bulunuyorlar.Başkanımız rahatsız,ayaklarından asla soğuk almaması gerekiyor, bu hassasiyet için konuşma yapacağı kürsüye ayaklarının altı için ahşap bir tabla koymak istiyoruz diyorlar. Elbette ki bu masumane talep ret edilmiyor.
Program başlıyor.Kameralar 2 adayı ne zaman yan yana getirse Kennedy rakibinde uzun görünüyor.
Sonucu hepiniz biliyorsunuz..
Bu olayda asıl değinmek istediğim şey;
1-Lider için her toplumun bu kadar basit ön tercihleri vardır. (Kasımpaşalı olmak tercih olabilir mi? )
2-ABD uzun yıllar Sosyoloji alanında oldukça fazla bilimsel makale yayınlamış ve araştırma yapmıştır.Bulguları ele geçirdiğinde, ne yaparsam, ne olur sorularının cevabını çok iyi bilmektedir. Örneğin gazete de 1 haber okuyorum; ABD Türkiye’de “Öz güven” araştırması yapmış;Türkler “Ülkeyi yönetebilir misiniz ” sorusuna %95 EVET demiş. Bununla kalmamış %65 i Dünyayı bile yönetirim demiş.Herkes bu haberi övgü ve beğeni ile okurken ben de kendi kendime “Biz bir ABD şirketinin ülkemiz bireyleri arasında neden böyle bir araştırma yapmasına izin veriyoruz? ” diye soruyordum.
Bu konuyu 2.nci bir sosyal deney ile pekiştirmek isterim:
1 sayfalık yazı için 1000 kişilik denek öğrenci gurubu alınmış ve gurup 500 er kişi olarak bölünmüş. Guruplardan birisine yazının Abraham Lincoln den alındığı,diğerine de karl Marx tan alındığı söylenerek yorum yazmaları istenmiş.Bütün yazılanlar incelendiğinde şöyle bir sonuç çıkmış: 2 gurup arasında tek kelime yorum benzerliği bulunamamış.
Ülkemize dönersek, Mevlana,Hacı Bektaşi Veli,Hacı Bayramı Veli gibi aynı yıllarda yaşamış,aynı okuldan çıkmış bu 3 insan Konya-Nevşehir-Ankara gibi 3 ayrı yere gelmiş ve felsefelerini anlatmış. Sonuç farklılıklarını
(Algı mühendisliğine giriş) sizlerin takdirine bırakarak başka bir sosyal deneyin sonucu ile ülkemizde yaşanan bir dönemi hatırlatmak istiyorum.
Deneyi bilimsel sonucu: Temelinde mantıksız olan,ancak mantıklıymış gibi sunulan şeylere inanma oranı en yüksek olan gurup= Üniversite gençliğidir.
1970-1980 yıllarında yaşayan Üniversite gençliği (ben dahilim bu yıllara) ile yaşanan olayları ve bu olaylardan sonra bir araya gelen karşı gurupların 30 yıl sonraki ortak payda tespitlerini de takdirlerinize sunarım.
3. Son olarak ülkemizde seçilen Liderin nasıl seçildiğini ve nasıl devam ettirildiğini de bu kısa örnekler doğrultusunda tekrar değerlendirmenizi rica ediyorum.
Bilimin gücüne karşı durabilmek için kendi biliminizi geliştirmeniz ve yükseltmeniz gerekir. Dünya insanlığı uzaya giderken Dünya bize kalacak diye sevinip böbürlenen bir millet olmaktan kurtulmalıyız.Kıyamet kopacak onlar bu yüzden yeni yaşamlara yelken açıyorlar, bizim sonumuz geldi gerçeğini öğretmemiz gerekiyor.
0 notes
srdnm · 1 year
Text
Lincoln ve Kennedy
Lincoln ve Kennedy’nin kader çizgilerinin nasıl acayip bir biçimde kesiştiğini. Öylesine inanılmaz ve esrarengiz bağlar oluşmuş ki bu iki lider arasında; Kennedy’nin 100. doğum günü dolayısıyla bir kere daha hatırlatmakta yarar var diye düşündüm. Aşağıda okuyacaklarınız tamamıyla tarihi gerçekler. ‘Vay be’ demeniz için sizi o detaylarla baş başa bırakıyorum… Amerika’nın iki unutulmaz başkanı Abraham Lincon ile John F. Kennedy’nin kaderleri nasıl ortak; Abraham Lincoln 1846 yılında, John Kennedy 1946 yılında kongre tarafından seçiliyor. Lincoln 1860 yılında başkan oldu, Kennedy 1960 yılında… Lincoln ve Kennedy’nin isimleri yedişer harften oluşmakta ve her ikisi de insan hakları savunucusu! Her iki başkanın eşlerinin, Beyaz Saray’da ikametleri sırasında düşükle biten hamilelikleri olmuş. Her iki Başkan da kafalarına sıkılan birer kurşunla öldürüldüler. Ve ikisinin de ölüm günü Cuma! Lincoln’ün sekreterinin adı Kennedy, Kennedy’nin ki de Lincoln. Her iki başkan da Güneyli. Ve hatta onların yerine geçenler de Güneyli. Her iki başkanın yerine geçenlerin ilk ismi altışar harfli. Andrew ve Lyndon. Her ikisinin de soyadı Johnson. Lincoln’ün yerine geçen Andrew Johnson 1808 doğumlu, Kennedy’nin yerine geçen Lyndon Johnson 1908… Lincoln’ü öldüren John Wilkes Booth ile Kennedy’yi öldüren Lee Harvey Oswald, üçer isimli ve üç ismin toplamı 15 harf. Lincoln, ismi Kennedy olan bir tiyatroda öldürüldü, Kennedy ise markası Lincoln olan bir otomobilde. Lincoln’un katili Booth, tiyatrodan kaçmaya çalıştı ve bir binada ele geçirildi, Kennedy’nin katili Oswald ise bir binadan kaçtı ve bir tiyatroda yakalandı. Lincoln ve Kennedy’nin katilleri mahkeme öncesi vurularak öldürüldüler. Ve şimdi son bomba! Lincoln öldürülmeden iki hafta önce Monroe Maryland’de tatildeydi, Kennedy öldürülmeden iki hafta önce Marilyn Monroe ile… Bu kadar rastlantı size de fazla geldiyse, artık can-ı gönülden inanabilirsiniz; Gerçekten yukarıda bir kader bürosu var ve harıl harıl çalışmakta..
0 notes
umuttosunlar · 3 years
Text
İlham Verici Liderlerden Kritik Başarı Notları
Tumblr media
Okuma seçimlerimde en sevdiğim kitap türlerinden biri de biyografilerdir. Bazen eğlendirici, bazen de bilgilendirici olabiliyorlar. Kitapları esas olarak hem işim, hem de iş dışındaki hayatım için ilham kaynağı olarak kullanıyorum, böylelikle ilham veren liderler hakkında bilgi edinmenin liderlik yeteneklerimi geliştirmeme yardımcı olabileceğine inanıyorum.
Son zamanlarda liderlik becerilerimi daha farklı bir boyuta taşıma arayışımın bazı liderlik yeteneklerimi geliştirdiğini düşünüyorum. Bir değişiklik yapmak, harekete geçmeyi ve çok çalışmayı gerektirir. En ilham verici liderler olarak kabul edilen ve fikirlerini uygulamaya koyabilmeyi umut eden insanlar hakkında mümkün olduğunca çok şey öğreniyorum. Karşılaştığım en ilham verici liderlerden on iki farklı görüşü bu yazımızın konusu:
1. Duygusal zekanın gücü.
Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı hakkında diğer tüm başkanlardan daha fazla biyografi yazılmıştır. Abraham Lincoln hakkındaki bu gerçek, o kadar da şok edici olmamalı. Indiana vahşi doğasında kendi kendini yetiştirmiş bir çocuktan başkanlık yoluna uzanan ilginç bir yaşam. Lincoln, değerleri, ısrarı ve karar verme yeteneği sayesinde ülkeyi iç savaştan çıkarmayı başardı.
Tarihçi Doris Kearns Goodwin, HBR'ye Lincoln'ü istisnai bir lider yapan şeyin güçlü bir EI'ye (duygusal zeka) sahip olması olduğunu söylemişti. "Lincoln'ün sahip olduğu olağanüstü miktarda duygusal zekaydı. Böylelikle hatalarını kabul edebildi ve hatalarından kayda değer ölçüde dersler çıkardı.”
"Lincoln geçmişteki acıları geride bırakmaya özen gösterdi ve asla yaraların iltihaplanmasına izin vermedi. Lincoln'ün birini affedememesine dair bulabildiğim ender örnek, babasıydı." Goodwin, Lincoln'ün ölürken babasını hiç ziyaret etmediğini anlatıyor. Bu duruş, bir tür öfkeden vazgeçemediğini gösterebilir.
Belki de ziyaret etmeme eylemi, bu bireyin etrafında hissettiği üzüntüydü. Muhtemelen Lincoln'ün babası zalim bir adamdı ve Lincoln kendini tekrar o günlerin sıkıntısına sokmak istememiş olabilir. Koşulları bilmiyoruz ve eylemleri hakkında herhangi bir fikir birliğine varmak zor olurdu. Başkanın her zaman şiddetli bir öğrenme arzusu vardı ve babası ona sürekli olarak bunun “tembellik işareti” olduğunu söylerdi.
2. Tüm olası seçenekleri değerlendirin.
Fransız imparatoru Napolyon Bonapart, tüm zamanların en yetenekli askeri liderlerinden biri olarak gösterilir. Bu bahşedilen unvanın nedenlerinden biri, savaşa girmeden önce tüm riskleri göz önünde bulundurmasıdır. Toby Rogers, Napoleon ile ilgili Medium yazısında şöyle diyor: "Derin bir bilge, düşmanla çarpışmayı seçmeden önce, çabalarının iyi ve kötü tüm olası sonuçlarını düşünür."
Bonaparte önce kendi zihnindeki tüm kötü senaryolara hazırlanırdı, bu yüzden ne olursa olsun kesinlikle hazır olurdu. Rogers, “Bu, herhangi bir iş liderinin uygulayabileceği bir yaklaşım” diye ekliyor. “Yeni bir şey yapmadan önce, her konuda ekiple birlikte düşünme ve vakit geçirmek konuya daha farklı yaklaşımlar sunmasına olanak sağlardı" diyor.
3. Liderler fedakarlık yapmalı ve korkularını yenmelidir.
“Cesaretin korkunun yokluğu değil, onun üzerindeki zafer olduğunu öğrendim. Cesur adam korkmayan değil, bu korkuyu yenendir." - Nelson Mandela. 
Ayrıca sabrı ve vizyonerliği ile tanınan Nelson Mandela (en ilham verici lider) Güney Afrika'da demokratik olarak seçilen ilk başkandı.
Mandela inandıkları için fedakarlık yapmaya istekliydi ve eylemlerinin sonuçlarından korkmuyordu. Mandela gibi büyük liderler hedeflerine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacaklardır. Yol boyunca, bu cesur liderler kendilerini sorumlu tutar ve sonuçların sorumluluğunu alırlar.
4. Kendinizi fazla ciddiye almayı bırakın.
Hepimiz kendilerini çok ciddiye alan insanlarla tanıştık. Harika bir işe başladığını anlıyorum ama kimse mükemmel değil. Hepimiz bir noktada hata yaparız. Paha biçilmez bir öğrenme deneyimi olmanın yanı sıra, hatalardan çekinmemek ve onları gizlememek alçakgönüllülüğümüzü ve insanlığımızı gösterir.
OWN üzerine bir realite belgesel dizisi çeken Paul C. Brunson'a göre kendini fazla ciddiye almamak Oprah'tan öğrendiği bir şeydi. (Winfrey) Brunson, Inc.com'a “Oprah'la gülümsemeden ve kahkaha atmadan iki dakikadan fazla sohbet edemezsiniz" diye söylemişti.
5. Hayallerinize inanın.
Eleanor Roosevelt sadece 32. başkan Franklin Delano Roosevelt'in karısı değildi. Onun en başarılı First Lady olduğu düşünülebilir. Eleanor Roosevelt, kadın ve Afrikalı-Amerikalıların hakları için önde gelen bir aktivistti. Günlük bir gazete köşesi yazan ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin hazırlanmasına yardımcı olan ilk First Lady oldu.
1999'da Time'ın onu 20. yüzyılın en etkili insanlarından biri olarak adlandırması bu yüzden şaşırtıcı değil. Roosevelt büyük düşünmeye istekli olmasaydı, Time tarafından etkili bir kişi olarak adlandırılma onuru mümkün olmayabilirdi. Kendisinin dediği gibi, "Gelecek, hayallerinin güzelliğine inananlarındır."
6. Zayıflıkları güçlü yönlere çevirin.
Bu konuda hata yapmayın. Helen Keller, tartışmasız, Dünya'da yürüyen en ilham verici ve moral veren insanlardan biridir. Helen Keller, marka uzmanı Leonard Kim'i daha iyi şeylere ulaşmaya devam etmesi için zorladı. Kim, “Çocukken kör ve sağır olması dışında, ders kitaplarında Helen Keller hakkında pek bir şey söylenmiyor” dedi. “Ama büyüdükçe, zayıf yönlerini güçlü yönlere dönüştürmeyi öğrendi." diye ekledi.
Hellen Keller'ın hayatında, lisans derecesi aldı, kitaplar yayınladı, ACLU'nun kurucu ortağı oldu, dünya çapında konuşmalar yaptı ve ABD'de Başkanlık Özgürlük Madalyası ile ödüllendirildi. "Bir gün Keller'ın yerinde yaşamak zorunda kalsaydık çoğumuz dehşete düşerdik, hatta travma geçirirdik, ama o devam ettikçe ilerledi. Keller sadece Amerikalılara değil, tüm dünya vatandaşlarına ilham vermeyi başardı."
7. Karakter önemlidir.
Cydcor CEO'su ve Yönetim Kurulu Başkanı Gary Polson, "En büyük tarihi liderler, başkalarına kendi içlerindeki büyüklüğü bulmaları için liderlik etme söz konusu olduğunda, karakterin genellikle fikirlerden daha önemli olabileceğini gösterdi" diye belirtiyor. Belki de bu yüzden "Benjamin Franklin , başarılı bir yaşam için gerekli 13 kritik erdemi ve bunları örnekleme sözü verdi."
Örneğin George Washington'u düşündüğünüzde, dürüstlükle ilişki kurarsınız, Gandhi ise kısıtlaması ve öz disiplini ile hatırlanır. Polson, "George Washington, Ben Franklin, Mahatma Gandhi, Martin Luther King veya Nelson Mandela hakkında bir şeyler okurken kişisel nitelikleri göze çarpıyordu ve onlara saygı kazandırdı, başkalarıyla güven oluşturdu ve saygın bir üne çevrildi" diye ekliyor.
8. Daima daha büyük bir şey hayal edin.
Microsoft'un nasıl bu kadar baskın bir güç haline geldiğini bilmek ister misiniz? Çünkü Bill Gates her zaman daha büyük ve daha iyi bir şey inşa etmeye odaklanmıştı. Sürekli gelişiyordu ve asla kayıtsız olmaya istekli değildi. Bunu hayırsever hayatında bile gördük. Gates, tüm büyük liderler gibi vizyon odaklıdır. Bu liderler, vizyonlarını gerçeğe dönüştürmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırlar. Genellikle “gerekeni yapmak” sürekli eğitim, değişimi kucaklama ve kendinizi ortaya koyma becerisini öğrenmek yoluyla olur.
9. Anında düşünün.
Etkili bir lider olmak için hazırlanmanız biraz zaman alabilir. Aynı zamanda, liderlerin doğaçlama yapabilmeleri ve ayakları üzerinde düşünebilmeleri gerekir. Örneğin, gelmiş geçmiş en ünlü konuşmalardan birini ele alalım; Martin Luther King Jr.'ın “Bir Hayalim Var” efsaneye göre King, hazırladığı konuşmanın üzerinden geçiyordu. Ancak şarkıcı Mahalia Jackson'ın "Onlara rüyayı anlat" dediğini duyduğunda ikonik konuşmasını doğaçlama yaptı. Sonrasın o konuşmanın kitleleri nasıl etkilediğini hepimiz biliyoruz!
10. Başkalarına ilham vermek cesaret ister.
Winston Churchill, II. Dünya Savaşı'nda sadece İngiltere'yi Nazilere karşı değil, tüm Müttefik güçlere karşı yönlendirmek gibi göz korkutucu bir göreve sahipti. Onun ısrarı ve hitabet becerileri sayesinde müttefik güçler galip geldi. Bu nedenle Churchill gelmiş geçmiş en büyük liderlerden biri olarak kabul edilir ve “demokrasinin kurtarıcısı” olarak bilinir.
Churchill, fazlaca cesaret toplayarak başkalarına ilham vermeyi başardı. Onun ikonik "Plajlarda Savaşacağız" konuşmasını okuduktan sonra, kendisinin neden bu kadar insanları etkilediğini daha iyi anlayacaksınız.
11. Mentorluğun değeri.
Büyük İskender, tarihin en büyük askerlerinden biri olarak kabul edilir. Verimli ve yenilikçi olmasıyla tanınan, aynı zamanda mentorlara sahip olmanın, aynı zamanda kendiniz olmanın önemini de biliyordu. Aristoteles aslında İskender'i kültürel, politik ve askeri konularda eğitti. Ayrıca askeri kampanyalarda babasına katıldı. Tahta geçme zamanı geldiğinde, zamanın en sıra dışı beyinleri tarafından akıl hocalığı yapıldığından, İskender hazırdı. Peki sizin akıl hocanız kim?
Ek olarak, Büyük İskender yetenekli ve kararlı bir ekiple kendisini kuşatmayı başardı. Nedeni ise gelecek kuşaklara aklındakinleri aktarabilmekti. Eğitim ve gelişim için olağanüstü miktarda kaynak harcadı. O sadece mevcut birliklerini eğitmekle kalmadı, aynı zamanda gelecek nesli geliştirerek geleceğe de baktı.
12. “Hayır” demeyi öğrenin.
Erdemleri ve şiddet içermeyen direnişiyle tanınan Mahatma Gandhi bir keresinde şöyle demişti: "En derin inançla söylenen bir 'Hayır', sadece memnun etmek için söylenmiş bir 'Evet'ten daha iyidir veya beladan kaçınmak için daha kötüdür."
Bir lider olarak, zamanınız için istekleri geri çevirmeniz gerekir. “HAYIR” demek için “ne gerekiyorsa yapmaya” istekli değilseniz, o zaman sürekli olarak başkalarının önceliklerini kendinizin önüne koyuyor olacaksınız. Daha da önemlisi, bence bu alıntı, bu karar en popüler olmasa da zor kararlar vermek zorunda kalacağınız zamanlar olacağı fikrini mükemmel bir şekilde özetliyor.
3 notes · View notes
selimthecowboy-blog · 4 years
Text
Amerika’nın Tarihte Çökmenin Eşiğine Geldiği Savaş: Amerikan İç Savaşı
Geçmişin yeni, şimdilerin ise özgür dünyası...
Amerika Birleşik Devletleri, 50 eyaleti ve özerk yapıdaki bölgeleriyle şüphesiz 20. ve 21. Yüzyılların en büyük imparatorluğu.
Dünyadaki ekonominin kalbi olan bu ülke, sahibi olduğu eğlence sektörüyle hem zenginleşmiş hem de kitleleri yönetmiş ve algıları şekillendirmiştir. Hatta Amerika’da ünlü olan herhangi bir şeyin tüm dünyada da ünlü olabildiği eşine sık rastlanan bir şey.
İçerisinde onlarca farklı azınlık grubun yaşadığı ve yüzlerce dilin konuşulduğu bu cihan devletinin geçmişte çok kanlı bir iç savaşa tanık olduğunu biliyor muydunuz?
Amerikan İç Savaşı o dönemin Amerikan Toplumu için ‘’memleket meselesi’’ yani ‘’federal bir sorun’’ olan ‘’kölelik’’ sebebiyle çıkmıştı. Bu sorun temelde iki tarafın köleliğin meşru olup olmadığı üzerine birbirleriyle önce kongrede sonra da saha da fiili olarak savaşmasına sebep olmuştur.
Temel olarak Güney eyaletlerinde köle sahibi olmak ve ticaretini yapmak yasal iken Kuzey de bunları yapmak yasa dışıydı. Köleliği destekleyen Güneyli eyaletler bu sorunu federal değil bölgesel bir mesele olarak görüyordu ve kölelik kurumunun denetiminin her eyalet yönetiminin kendi yapması taraftarıydı. Güneyliler ancak bu şekilde köle sahibi olabilir ve ticaretini yapabilirdi. Onlara göre bu aynı zamanda bir gelenekti. Ataları bu topraklara geldiğinden beri köle sahibiydi ve kölelik Güneyli halkın kültürüne yerleşmiş bir kurumdu.
Ancak Kuzey tam tersine bunun federal bir sorun olduğunun ve dolayısıyla federal bir çözüme ihtiyaç duyulduğunun taraftarıydı. Kuzey’e göre Afrika’dan getirilen zenciler maaşsız bir şekilde çiftliklerde köle olarak çalıştırılmamalı onun yerine -Kuzey’deki eyaletlerin de hali hazırda uyguladığı gibi- düşük ücretlerle ancak hür olarak çalıştırılmalıydı. Onlara göre kölelik, insan hayatını değersizleştiriyordu.
Bu tartışmaların sıkça yaşandığı dönemlerde Kuzey, Avrupa’yı geride bırakacak düzeyde sanayileşiyordu. Güney ise köle ticareti ve köleleri çalıştırdıkları çiftçilik sistemiyle Kuzey’i geçecek şekilde zenginleşiyordu. Amerikan İç Savaşı’nın çıkmasında en büyük rol oynayanlar da zaten köle tüccarlarıydı. Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adayı Abraham Lincoln’ın başkan seçilmesi ve köleliği kaldırması durumunda –ki buna herkes kesin gözüyle bakıyordu- bu tüccarlar büyük paralar kaybedecekti. Hatta güneyli birçok tüccar ve tarla sahibi Lincoln’ın başkanlığa seçilmesi durumunda iç savaş çıkması tehdidinde de bulunmuştu.
Olası bir iç savaşın konuşulmaya hatta ayak seslerinin duyulmaya başlandığı böyle bir atmosferde Güneyliler adına korkulan, Kuzeyliler adına da umulan oldu ve Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Abraham Lincoln tek bir güneyli eyaletin desteğini almadan başkan seçildi. Köleliğin her geçen gün yasalarla desteklenen yok oluşu köle sahiplerini ve tüccarlarını yeterince rahatsız ediyor iken, köleliğe adeta savaş açmış bir ismin başkan olması onlar için bu işte gelinen son raddeydi.
Devam Edecek...
1 note · View note
mehmetrefikyucel · 4 years
Text
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK DENEYİ... (SELİGMAN)
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK DENEYİ... (SELİGMAN)
Psikolog Martin Seligman, bir köpek balığını ve küçük balıkları kocaman bir fanusa koyuyor. Aralarına da kalın bir cam koyuyor ki köpek balığı küçük balıkları yemesin. Uzun bir süre köpek balığı aç bırakılıyor. Bilindiği gibi büyük balık küçük balığı yer. Seligman da köpek balığının küçük balıklara saldırmasını bekliyor. Beklediği gibi de oluyor. Köpek balığı cama belki 30 belki 40 kere vuruyor ama bu sürede cam ne kırılıyor ne de aradan alınıyor. Bir süre sonra, köpek balığı kendi etrafında dönmeye başlıyor. Başka hiçbir yere gitmiyor. İlerleyen zamanlarda camı aradan alıyorlar. Ama köpek balığı ne küçük balıklara yaklaşıyor ne de başka yere gidiyor.
Çekirgelerle yapılan bir deneyde çekirgeler kavanoza konuyor ve kavanozun kapağı kapatılıyor. Çekirgeler zıplıyor ve kafalarını kavanozun kapağına çarpıyorlar, bir daha ve yine aynı sonuç, bir daha ve yine aynı sonuç… Belli bir süre sonra çekirgeler artık kavanozdan kaçamayacaklarını anlayıp(!) zıplamaktan vazgeçiyorlar. Bunun üzerine kavanozun kapağı açılıyor ve kavanozdaki hiçbir çekirge zıplayıp kurtulamıyor. Daha sonra Psikolog Martin Seligman ve Steven F. Maier, konuyu aydınlatmak için köpekler üzerinde deney yapmaya karar verdiler. Tek gözlü bir kafeste tabandan köpeklere bir sinyal ve sinyalden sonra da elektroşok veriliyorlardı. Belirli bir süre boyunca köpekler üzerinde bu işlem devam ettirildi. Köpekler, artık sinyal sesinden sonra elektrik akımı geleceğini öğrendi. Bir bakıma sinyal sesine koşullandılar. (Boyunduruk Grubu) Deneyin ikinci bölümü için bir kafes tasarlandı. Bu kafesin zemini, bir bariyerle ayrılmış iki bölümden oluşuyordu. Bir bölümün zemini köpeklere elektroşok veriyor, diğer taraf da vermiyordu. Deneye hiç bu düzenek içerisinde yer almamış, durumdan bihaber olan ikinci bir grup da eklendi. (Kaçış Grubu) Yirmi dört saat sonra tüm köpekleri kısa bir çitle iki bölmeye ayrılmış kapalı bir kafese götürülür ve köpeklere şok verilir. Kaçış grubu duvardan atlayıp şoktan kurtulmayı başarırken, boyunduruk grubu (Sinyal sesiyle elektriğe koşullanan köpekler) ise çarpılsalar bile bariyerden atlamıyor, elektrik çarpılırken hareketsizce bekliyordu. Deneyin ilk aşamasında sinyal sesiyle elektriğe koşullanan köpekler, kaçabilecekleri halde elektrikli zeminde durunca, araştırmacılar bir başka düzenek hazırladılar. Seligman ve arkadaşı, bu kez yirmi dört tane köpek alırlar ve 3 farklı denek grubu oluşturdular.    1. gruptaki köpekler (Kontrol Grubu) bir süre boyunca kemere bağlanıp sonra serbest bırakıldı,    2. gruptaki köpekler (Kaçış Grubu), aynı kemere bağlandılar ve elektroşoka maruz bırakıldılar. Köpekler, bulundukları panelde burunlarıyla bir tuşa basıp şoku durdurabiliyordu.    3. gruptaki köpekler (Boyunduruk Grubu), aynı şekilde kemere bağlanıp şoka maruz bırakıldı. Bu kez onların şoku durdurmak için basabilecekleri bir tuş yoktu, yani kendi istekleriyle kurtulmaları imkansızdı. Seligman iki bölmeli kafesini geri getirdi, her bir grubun üyeleri bu kafese koyularak test edilecekti. Sonuç olarak;    1. ve 2. gruptaki köpekler, elektrik akımına kapıldıklarında bariyerden atlayıp elektriksiz alana kaçtı.    3. grubun üyeleri ise elektrik akımından kaçmak için hiç girişimde bulunmadı. Halbuki elektrikten kurtulmaları için yapmaları gereken tek şey diğer tarafa atlamaktı. Kemere bağlanıp, elektrik akımından kurtulmak için herhangi bir çözüm sunulmayan 3. gruptaki köpekler, asla kurtulamayacaklarına şartlanmıştı. 1. gruptaki köpekler, kemerden hemen kurtulacaklarını biliyordu; 2. gruptaki köpekler burunlarıyla bir tuşa dokununca elektrik akımının duracağını keşfetmişti. Onlar için bir çözüm vardı. Nitekim 3. grup için herhangi bir çözüm yoktu. Araştırmacılar, 3. gruptaki köpeklere çaresizliği öğretmişlerdi. Çaresizliği öğrenen denekler, kolay bir çözüm burunlarının dibinde olsa bile göremedi. Tepkisiz kaldılar, çünkü çaresizliği kabullendiler. Aslında biz insanların bile çok sık karşılaştığı bir durum var. Değil mi?
Öğrenilmiş  Çaresizlik
Köpekler üzerindeki bir deneyin sonucunda ortaya çıkan kavram, psikoloji alanında ciddi bulguları ortaya koymuştu, ancak bu bulgular yalnızca hayvanlar değil insanlar için de geçerliydi. Matematik dersinde kötü notlar alan bir çocuğu düşünelim. Bu çocuk, zamanla yaptığı hiçbir şeyin matematik dersindeki performansını artırmayacağı duygusuna kapılacaktır. Bu duygunun ardından, önüne matematikle ilgili bir şey geldiği zaman, kendisini çaresizlik içerisine hissedecektir. Öğrenilmiş çaresizliğin ayrıca depresyon, anksiyete, çekingenlik ve yalnızlık gibi psikolojik sorunlarla da bağlantılı olduğu biliniyor. Örneğin sosyalleşme konusunda çekingen hisseden biri, belirli bir süre sonra bu konu hakkında yapabileceği hiçbir şey olmadığı kanısına varıyor, tamamen içine kapanabiliyor. Doğaldır ki kişinin yapabileceği bir şey olmadığını düşünmesi demek, o kişinin denemeyi bırakması, başarısızlığını fark etmeden çok daha ileri boyutlara taşıması anlamına geliyor. Öğrenilmiş çaresizlik her koşulda aynı etkiye sahip olmuyor. Örneğin bir çocuğun matematik dersine girdiğinde hissettiği çaresizlikle, gerçek hayatta bir işlem yaparken hissettiği çaresizlik arasında bir fark olduğu araştırmacılar tarafından ortaya kondu. İnsanların olayları açıklama biçimi kişilerin öğrenilmiş çaresizlikten nasıl etkilenecekleri konusunda ciddi bir rol oynar. Yani kişilerin yaklaşımı, öğrenilmiş çaresizlik geliştirip geliştirmeyeceklerini açıklar. Olaylara sürekli kötümser yaklaşanlar, genellikle öğrenilmiş çaresizliği daha sık yaşayanlardır. Bu yaklaşım tarzına sahip olan insanlar, genellikle olumsuz olayları kaçınılmaz ve üstesinden gelinemez olarak algılayıp, bunların suçlusu olarak kendilerini görmeyi tercih ederler. Öğrenilmiş Çaresizlik Çocuklukta Öğrenilmeye Başlıyor İlgisiz, Bilgisiz ebeveynlerin bu konuya katkısı büyüktür. Örneğin bir çocuk yardıma ihtiyaç duyduğu zaman kimseden yardım görmezse, ne yaparsa yapsın olayların değişmeyeceği, değersiz olduğu duygusuna kapılabilir. Bu sürecin tekrarı da öğrenilmiş çaresizliğin olasılığını ciddi oranda artırır. Çocuklardaki öğrenilmiş çaresizliğin belirtileri arasında çaba eksikliği, düşük özgüven, geciktirme ve yardım isteme konusunda sorunlar görülebilir. Bu belirtiler uzun vadede öğrenilmiş çaresizliğe dönüşebilir ve öğrenilmiş çaresizlik kendini anksiyete, depresyon ya da ikisinin birleşmiş hali olarak gösterebilir. Çocuklar, geçmişte yaşadıkları olaylar hakkında herhangi bir kontrole sahip olmadıklarını hissettiklerinde gelecekte yaşayacakları olaylar üzerinde de bir kontrol sahibi olmadıklarına inanırlar. Yapacakları hiçbir şeyin olayları değiştiremeyeceğine inandıkları için de denemekten vazgeçerler. Zamanla öğrenilmiş çaresizlik bir alanla sınırlı kalmaz, yaşamlarının her alanında herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında bu olumsuz tutumu bilinçsiz bir şekilde devam ettirirler.
Öğrenilmiş Çaresizliği ÇAREYE Çevirebiliriz
Denemekten Korkmamalıyız... Öğrenilmiş Çaresizliği yenmek için defalarca denemekten vazgeçmemeliyiz, başarısızlık  diye adlandırdığımız şey aslında bir öğrenme sürecidir. Çocukluğumuzda yürümeyi kaç kez denediğimizi anımsamalıyız...     Her denemede beklentilerimizi doğru yönetmeliyiz... Her denemede kesinlikle nesnel değerlendirme, öğrenme süreci yaşamalıyız. Kısaca boş boş deneme değil, "ÖĞRENEREK DENEME" süreci yaşamalıyız... Her denemeye, önceki denemelerimizden edindiğimiz olumsuz düşünceleri taşımadan başlamalıyız. Hayatta her zaman önümüze, bir şeyi başaramayacağımızı söyleyecek ya da bizi etkilemeye çalışacak insanlar çıkacaktır. Denemekten vazgeçer ve söylediklerini kabul edersek amacımıza ulaşmaktan vazgeçmiş oluruz ve belki de bir adım kalmışken… Başarıya giden yolda başarısızlıklar (neye göre başarısızlıktır, bu da ayrı bir tartışma konusudur) meydana gelebilir bu doğaldır ki aslında bunu bir öğrenme sürecinin devamı olarak görmeliyiz… Karşınıza çıkan bir sorunla yüzleşirken başarısızlıklarınız değil, benzer sorunların çözümündeki Başarılarımızı anımsamalıyız... Her denemede bir yandan değiştirmeyi ve geliştirmeyi de amaçlamalıyız... Yaşam içinde, amacımıza yakın başarılı rol modelleri seçmeli, başarıya giden yollarını incelemeli, benzer yöntemleri geliştirmeli ve uygulamalıyız... Öğrenilmiş Çaresizliği ya da Çaresiz Durumları ÇAREYE Çevirebilenler tarihte sayısızdır.
Mustafa Kemal Atatürk: 8 yaşında okuldan alındı. 24 yaşında tutuklandı. 25 yaşında sürgüne gönderildi. 34 yaşında savaş meydanında yaralandı. 37 yaşında böbrek hastasıydı. 38 yaşında görevden alındı ve tutuklama emri çıkarıldı. 39 yaşında idam cezasına çarptırıldı. 42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu. Abraham Lincoln : 34 yaşında kongre seçimlerini kaybetti. 36 yaşında kongre seçimlerini yine kaybetti. 38 yaşında eyalet seçimini kaybetti. 45 yaşında senato seçimlerini kaybetti. 47 yaşında başkanlık seçimlerini kaybetti. 49 yaşında tekrar senato seçimlerini kaybetti. 52 yaşında ABD’ye başkan seçildi. Albert Einstein : 4 yaşına kadar konuşamadı. Öğretmeni akranlarına göre “yavaş” ve “zihinsel engelli” olarak nitelendirdi.Özel ve genel görelilik kuramını geliştirdi. Kuramsal fizik ve fotoelektrik etki üzerine çalışmalarından dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. Bil Gates : Harvard’dan ayrıldı. 1972’de ilk işi Traf-O-Data’yı kurdu. Bu şirket bir trafik sayım ve kontrol sistemi için yazılımlar üretiyordu. Sonuç hüsranla bitti. Dünyanın en büyük yazılım şirketi Microsoft’u kurdu. Forbes dergisinde dünyanın en zengin insanları listesinde mütemadiyen 1 numarada yer aldı. Steve Jobs : Reed Üniversitesindeki eğitimini yarıda bıraktı. Kendi kurduğu şirketi Apple’dan 1985 yılında çıkan şirket içi kavga sonucu kovuldu. Apple’dan kovulduktan sonra başka bir bilgisayar şirketi NEXT Computer’ı kurdu. 1996 yılında Apple şirketi, Jobs’u kurduğu şirkete geri getirmek için NEXT’i 429 milyon dolar karşılığında satın aldı. 1997 yılında Apple’ın tekrar CEO’su oldu. Yenilik mucidi olarak tanınmaktadır. Oprah Winfrey : Yoksulluk içinde büyüdü. Çocukken cinsel istismara uğradı. 13 yaşında prematüre bir bebek dünyaya getirdi. Ne yazık ki bebeği kısa bir süre sonra vefat etti. “Oprah Winfrey show” gündüz kuşağında Amerika’da en yüksek izlenme reytingi olan bir program haline geldi. 20’nci yüzyılın en zengin Afrika kökenli Amerikalısı oldu. Winfrey’i dünyanın en güçlü ve zengin kadınlarından biri haline getirdi. Walt Disney : Chicago’da dünyaya gelen Disney, orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Cep harçlığı kazanmak için bir süre gazete dağıttı. Birinci dünya savaşı sırasında Fransa’da ambulans şoförlüğü yaptı. Memleketine dönünce kimse ne gazete dağıtma işi ne de ambulans sürücü olarak iş verdi. Mickey Mouse’un yaratıcısı, 59 Oscar adaylığından 22 sini alarak en çok Oscar kazanan kişi olarak tarihe geçti. Kurduğu Walt Disney şirketi, şu an yıllık 30 milyon dolar geliri olan bir medya devi haline geldi. Joanne Kathleen Rowling : İlk romanını yazmadan önce biten evliliği yüzünden depresyon ve fakirlik içindeydi. 12 yayın evi ilk romanını yayınlamayı reddetti. Bir yıl sonra yayınlamayı kabul eden yayın evi çocuk romanlarıyla az para kazacağını belirterek kendisine tam zamanlı iş bulmasını önerdi. Yazdığı Harry Potter serisi 400 milyonun üzerinde kopya satarak tarihte en çok satılan kitap serisi oldu. Dünyada en çok okunan çocuk serisi oldu. Eserleri, Rowling’i tüm dünyada ve Birleşik Krallıkta en zengin kadın yaptı. Steven Spielberg : Rüyalarının okulu “Southern California Üniversitesi”nden üç kez atıldı. Aynı üniversite 1994 yılında kendisine onur derecesi verdi ve hatta üniversitenin vekili de oldu. “Schindler’in listesi, Jaws, E.T, Titanic ve Jurassic Park” gibi birçok başarılı filme imzasını attı. Marilyn Monroe : Mankenlik ajansı tarafından sekreterlik yapmasının daha iyi olacağı söylenerek reddedildi. Colombia Pictures tarafından ilk sözleşmesi yeterince sempatik ve yetenekli bir aktris olmadığı gerekçesiyle feshedildi. Amerikan film endüstrisi tarafından tüm zamanların en önemli altıncı kadın oyuncusu seçildi. Brian Acton : 2009 yılında Facebook ve Twitter’a iş başvurusu reddedildi. 4 yıl sonra arkadaşı Jan Koum ile birlikte “WhatsApp” adlı mesajlaşma uygulamasını yarattı. Yarattığı uygulama o kadar popüler oldu ki bir zamanlar onu reddeden Facebook uygulamasını 16 milyon dolara satın aldı. Vincent Van Gogh : Hayatı boyunca tek bir resim sattı, o da arkadaşlarına. Yıllarca sinir bozukluğu ve ruh hastalıklarıyla boğuştu. 900’ün üzerinde yağlı boya resmi yaptı. Yaptığı eserler dünyanın en değerli ve en pahalı resimleri olarak kabul edildi. James Dyson : 15 yılını vakumu icat etmeye adadı. 5 bin 126 başarısız denemenin sonunda günümüzde kullanılan halini yaratabildi. 1993 yılında milyon dolarlık teknolojik şirket kurdu. Dyson markası şu an tüm dünyada en çok satılan elektrik süpürgesi oldu. Micheal Jordan : Okuldaki ikinci yılında okul takımına girmeye çalışsa da 1,80’lik boyunun kısa görülmesi nedeniyle takımdan çıkarıldı. Günlerce odasından çıkmayıp ağladı. Tüm zamanların en iyi basketbolcusu oldu. Aynı zamanda basketboldaki en iyi savunma oyuncusu olarak ünlendi. “Kariyerim boyunca 9 binden fazla başarısız atış yaptım. 300’den fazla oyun kaybettim. 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum. Başarısız oldukça çabaladım. Başarımın sırrı işte budur.” Stephen King : İlk kitabı Carrie 30 kez reddedildi. “Olumsuz ütopyaları ele alan bilim kurguyla ilgilenmiyoruz. Bu tarz romanlar satmaz” gibi yorumlar aldı. Aldığı olumsuz dönüşler yüzünden yazdıklarını çöpe attı fakat eşi tekrar denemesi için onu cesaretlendirdi. Eserleri 350 milyondan fazla kopya sattı. Kitaplarının çoğu sinemaya ve çizgi romana uyarlandı. Onlarca ödül aldı. Henry Ford : İlk iki denemesinde kurmaya çalıştığı şirket işe yaramadı. Yarattığı ilk prototipi işe yaramadı. İkinci denemesinde yönetim kurulu şirketi dağıttı ve Henry Ford’a olan inançlarını kaybettiler. 3’üncü şirketi olan Ford Motor’un sahibi olarak, dünyanın en zengin ve tanınan kişisi oldu. Ford’un otomobil üretim taslağı sadece sanayi üretimini değil “Fordizm” kültürüyle de etkiledi. Pahalı olmayan malların kitlesel üretimi çalışanlarının yüksek vergileriyle eşleşti. Larry Page & Sergey Brin : Kolaj projesi bir parçası olarak bir arama motoru yaratmak için sayfa tıklama algoritması geliştirdiler. Birçok internet şirketine pazarlamaya çalıştılar fakat hep reddedildiler. Kimse bu fikirlerini dikkate almadı. Google Inc. şirketi bugün dünyadaki en iyi arama motoru olan internet devidir. Wright Kardeşler : Wright kardeşler  uçuş deneyleri yaptıkları  bisiklet dükkanını açmadan önce depresyon ve genetik hastalıklarla mücadele ettiler . Uçan makineler yapmak için yaptıkları sayısız deneme, birkaç yıllık çalışma ve tonlarca başarısız prototipten sonra Wright kardeşler nihayet havalanabilen ve havada kalabilen bir uçak üretebilmişlerdi. Ariana Huffington : Amerikan siyasetinde de yeri olan bu başarılı kadın, geçmişte pek çok başarısızlık yaşadı. Örneğin ilk kitabının başarısına rağmen, ikinci kitabı 36 kere reddedildi. Daha sonra 2003 yılında girdiği seçimde, oyların sadece %0.55’ini alabildi. Başarısızlıklarına pozitif yaklaşan Huffington, bu konuda onu eğiten annesine teşekkür ediyor.
1 note · View note
8inciakademi · 5 years
Text
Rivayet o ki Abraham Lincoln siyasi yaşamının ilk seçimini kaybedince iş hayatına atılır. Ama orada da başarılı olamaz, iflas eder.
Evlenmeyi çok istediği kızla evlenemez, çünkü kız ölür. Başka biriyle evlenir. Fakat o kadınla mutlu olamaz.
Devlet memuru olmak üzere başvuru da bulunur ama reddedilir.
Senatör olmaya karar verir ve seçimlere girer. Bu seçimleri de kaybeder.
Sonra başkan yardımcılığına aday olur, onu da kaybeder.
Fakat bütün bu yenilgilere ve başarısızlıklara rağmen ABD başkanlığına aday olur ve kazanır.
Sözün özü:
İnsan hedefine giden yolda yaşadığı başarısızlıklara rağmen yılmamalı, her şeye rağmen hedefine ulaşmaya çalışmalıdır.
5 notes · View notes
bcapnews · 2 years
Text
Amerika'nın En İyi ve En Kötü Başkanları Sıralandı
Amerika’nın En İyi ve En Kötü Başkanları Sıralandı
Başkanlık tarihçilerinin son anketine göre, Barack Obama ve Ronald Reagan gibi modern ABD başkanları Amerikan tarihinin en iyi liderlerinin zirvesine yakın yer alırken, Donald Trump dibe daha yakın. C-SPAN anketine göre en yüksek puan alan beş başkan Abraham Lincoln, George Washington, Franklin D. Roosevelt, Theodore Roosevelt ve Dwight D. Eisenhower. En alttaki beş kişi ise William Henry…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
booksiay · 4 years
Text
DANCES WITH WOLVES –Dans Daima İyi Fikirdir
DANCES WITH WOLVES –Dans Daima İyi Fikirdir
“John Dunbar’ın kim olduğunu asla bilememiştim.Belki de ismin kendisi anlamsızdı.Ama Sioux dilindeki adımın pek çok kez çağrıldığını duydukça hayatımda ilk kez kim olduğumu anladım.”Dances With Wolves 19. yüzyılın ortalarında, ABD’nin tarıma dayanan güneydoğu bölgelerinin ekonomisinde, gereken işgücü kölelerden sağlanmaktaydı. Başkan adayı Abraham Lincoln, köleliği kaldırmaya söz vererek seçimi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
dogumgunumesajlari · 8 years
Text
Erkek Sözleri
1- Bira, Tanrı'nın bizi sevdiğinin ve eğlenmemizi istediğinin kanıtıdır. Benjamin Franklin 2-Belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir. Aldous Huxley 3- Tabii ki Tanrı beni affedecektir, bu onun işi. Heinrich Heine (Ölüm döşeğinde) 4- Senin ruhun yok, sen zaten ruhsun, senin bedenin var. C.S. Lewis 5- Allah kahretsin! Sessiz dua etmeyi unuttuk. Dwight D. Einsenhower (adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({}); 6- Aşk, acı veren zihinsel bir hastalıktır. Platon 7- Sizi artık ben bile kurtaramam. İsmet İnönü (Tahkikat komisyonu kurmak üzere meclise teklif verdikleri zaman Adnan Menderes ve ekibine) 8- Geleceği merak ediyorsanız, insan suratına yapışmış bir postal hayal edin, her zaman... George Orwell 9- Para sizi mutlu etmez, çünkü mutluluk da zengindir. Groucho Marx 10- Doğru şeyi yapmak için her zaman "doğru" zamandır. Nelson Mandela 11- Dünyayla aranızdaki kavgada dünyayı arkanızda bırakın. Franz Kafka 12- Her şey akar, çünkü hayatta hiçbir şey sabit değildir. Heraclitus 13- 18 yaşımız kanaatlarımızın üstünden baktığımız tepeler, 45 yaşımız ise içine sakladığımız mağaralar gibidir. F. Scott Fitzgerald 14- Yeterli sayıda orta parmakla doğmadım. Marilyn Manson 15- Dünyaya yellenmek için geldik, sakın sizi kandırmalarına izin vermeyin. Kurt Vonnegut 16- Bunu ben de yaparım. Kenan Evren (Picasso tablosuna bakarak...) 17- Başkan yaparsa yasa dışı olmaz. Richard Nixon 18- Tanrılar şakaya çok düşkün. Aristo 19- Başarı için bekleyemem, o yüzden onsuz devam ederim. Jonathan Winters 20- Birisinin karakterini anlamının en iyi yolu, kendisine hiçbir iyiliği dokunmayan birisine nasıl davrandığına bakmaktır. Samuel Johnson 21- Başkalarından ileri görüşlü olmamın nedeni, devlerin omuzlarında olmamdır. Isaac Newton 22- İşeyen bir domuz gibi yazıyorum. Wolfgang Amadeus Mozart 23- Yarış kazanmak istiyorsan, ne hızda gitmen gerektiğini bilmeli ve o kadar hızlı gitmelisin; ne eksik ne de fazla... Alain Prost 24- Bir insanın karakterini test etmek isterseniz ona yetki verin. Abraham Lincoln 25- Gerçek gangsterler bilinenin aksine siyah değil beyaz takım elbise giyer... Ve beyaz makosen ayakkabılar... Frank Sinatra 26- Zam yapanı şikayet edin. Süleyman Demirel (Başbakanlığı sırasında) 27- Çocuklarımın renklerinden dolayı değil, karakterlerinden dolayı yargılanacakları bir toplum hayal ediyorum. Martin Luther King 28- Bizi hayvanlardan ayıran en önemli özellik, verdiğimiz sözü tutmamızdır. Homer Simpson 29- Aşkı satın alamazsın ama bedelini ödersin. Henry Youngman 30- İnsanlar kendi kendini idare edemeyeceği için kurallar konur. Chuck Yeager 31- Cehenneme gidecekseniz buradan düz aşağı iniyorsunuz. Winston Churchill 32- O Tanrı'nın eliydi... Armando Diego Maradona (İngiltere'yle yapılan bir Dünya Kupası maçında gelen bir ortaya kafaya yükseldiği zaman topu eliyle kalelere gönderip gol sayılınca...) 33- Benim memurum işini bilir. Turgut Özal (Rüşvet söylentileri sırasında) 34- Dinleyin başkanım; yoruldum, kalbim hasta ve üzgün. Bundan sonra savaşmayacağım. Şef Joseph 35- Eğer ten sonra sigara içiyorsanız çok hızlısınız demektir. Woody Allen 36- Değil Schmeichel, dünyanın bütün Michael'ları gelse o topu çıkaramaz. Ümit Aktan (Galatasaray'ın Manchester United'da 3-3 berabere kaldığı maç esnasında Arif'in golünden sonra) 37- Hayattaki en güzel şeylerden biri her işi bırakıp yemek yiyebilmektir. Luciano Pavorotti 38- Her kadın evlenmeli ama hiçbir erkek evlenmemeli. Benjamin Disrael 39- Evet. Kendimi çok iyi hissediyorum... Ya siz? Deniz Gezmiş (İdama giderken "kendini nasıl hissediyorsun?" diye soran yetkiliye cevaben) 40- İki şeyin sonsuz olduğunu biliyorum; evren ve aptallık. Aslında ilki konusunda çok da emin değilim. Albert Einstein 41- Asla bir doktorla kumar oynamayın. "Annenizin yeri" isimli bir yerde yemek yemeyin ve dertleri sizden daha fazla olan bir kadınla yatmayın. Nelson Algren 42- Tanrı'ya şükredin ve cephaneyi boşverin. Howell Forgy (Pearl Harbour'da) 43- Çamurdan zarar gelmez. Osman Durmuş (Çamurda yüzen çadırlarda yaşayan depremzede insanlar hatırlatıldığı zaman...) 44- Bir insan arzu ettiği her şeyi başarabilecek güçtedir. Tabii sonsuza kadar vakti olduğunda. Bill Cosby 45- Bilgi bilim değildir, bilim bilgelik değildir, bilgelik doğru değildir. Doğru güzel değildir, güzellik aşk değildir, aşk müzik değildir. Frank Zappa 46- Sizin asaletiniz sizinle birlikte toprak olacak ancak benim asaletim benimle birlikte başlıyor. Napolyon (Kendisiyle "soysuz" diye dalga geçen bir Fransız asilzadesiyle yapacağı düello öncesinde...) 47- Ormanda; Fantom şehire inince şehirli gibi giyinir derler. (Kızılmaske çizgi romanından) 48- Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? Nazım Hikmet (Ünlü ressam Abidin Dino'ya) 49- Sesinde ev dağınıklığı var. Cemal Süreya (Sevdiği kadına) Güzel Sözler Erkek Sözleri  facebook, twitter, pinterest yada instagram gibi popüler sosyal paylaşım sitelerinde paylaşarak ruh halinizi ve düşüncelerinizi etkili bir şekilde yansıtabilirsiniz.
Güzel Sözler
kapak-sozler.blogspot.com
3 notes · View notes
yokyerkitapkulubu · 5 years
Text
"SİYAH TARİHİ AYI (BLACK HISTORY MONTH)" İÇİN GÜÇLÜ OKUMA ÖNERİLERİ
“SİYAH TARİHİ AYI (BLACK HISTORY MONTH)” İÇİN GÜÇLÜ OKUMA ÖNERİLERİ
Siyah Tarihi Ayı 1926’da “Siyah Tarihi Haftası” olarak bir bilim insanı ve tarihçi olan Carter G. Woodson tarafından Başkan Abraham Lincoln ve kölelik karşıtı Frederick Douglass’ın doğum günlerine denk gelen şubatın ikinci haftası olarak başlatılmış. Şubat 1969’da siyah eğitimciler tarafından ay olarak kutlanması öneriliyor. 1976’da ise sivil haklar hareketini takip eden bir dönemde Başkan Gerald…
View On WordPress
0 notes
bagimsizweb-blog · 6 years
Text
Beyaz Saray çalışanından "darbe" iddiası!
Detaylar için https://bagimsizweb.com/beyaz-saray-calisanindan-darbe-iddiasi/
Beyaz Saray çalışanından "darbe" iddiası!
Bannon son olarak bir Amerikan başkanının benzer bir muameleyle karşı karşıya kalmasının Amerikan İç Savaşı sırasında General George B. McClellan’la Başkan Abraham Lincoln arasında yaşandığını kaydetti.
‘Bu bir kriz” diyen Bannon, ‘‘Ülke böyle bir krizi yalnızca 1862 yazında General McClellan ve hepsi Birlik Ordusu’ndaki Demokratlar’dan oluşan üst düzey generaller Abraham Lincoln’un başkomutanlık için yetkin olmadığına inandıklarında yaşanmıştı”diye konuştu.
Trump ise Cuma günü Adalet Bakanlığı’nın yazıyı kimin yazdığını ortaya çıkartması gerektiğini söylemiş ve bunun bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu kaydetmişti.
0 notes
mehmetrefikyucel · 4 years
Photo
Tumblr media
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK DENEYİ... (SELİGMAN)
Psikolog Martin Seligman, bir köpek balığını ve küçük balıkları kocaman bir fanusa koyuyor. Aralarına da kalın bir cam koyuyor ki köpek balığı küçük balıkları yemesin. Uzun bir süre köpek balığı aç bırakılıyor. Bilindiği gibi büyük balık küçük balığı yer. Seligman da köpek balığının küçük balıklara saldırmasını bekliyor. Beklediği gibi de oluyor. Köpek balığı cama belki 30 belki 40 kere vuruyor ama bu sürede cam ne kırılıyor ne de aradan alınıyor. Bir süre sonra, köpek balığı kendi etrafında dönmeye başlıyor. Başka hiçbir yere gitmiyor. İlerleyen zamanlarda camı aradan alıyorlar. Ama köpek balığı ne küçük balıklara yaklaşıyor ne de başka yere gidiyor.
Çekirgelerle yapılan bir deneyde çekirgeler kavanoza konuyor ve kavanozun kapağı kapatılıyor. Çekirgeler zıplıyor ve kafalarını kavanozun kapağına çarpıyorlar, bir daha ve yine aynı sonuç, bir daha ve yine aynı sonuç… Belli bir süre sonra çekirgeler artık kavanozdan kaçamayacaklarını anlayıp(!) zıplamaktan vazgeçiyorlar. Bunun üzerine kavanozun kapağı açılıyor ve kavanozdaki hiçbir çekirge zıplayıp kurtulamıyor. Daha sonra Psikolog Martin Seligman ve Steven F. Maier, konuyu aydınlatmak için köpekler üzerinde deney yapmaya karar verdiler. Tek gözlü bir kafeste tabandan köpeklere bir sinyal ve sinyalden sonra da elektroşok veriliyorlardı. Belirli bir süre boyunca köpekler üzerinde bu işlem devam ettirildi. Köpekler, artık sinyal sesinden sonra elektrik akımı geleceğini öğrendi. Bir bakıma sinyal sesine koşullandılar. (Boyunduruk Grubu) Deneyin ikinci bölümü için bir kafes tasarlandı. Bu kafesin zemini, bir bariyerle ayrılmış iki bölümden oluşuyordu. Bir bölümün zemini köpeklere elektroşok veriyor, diğer taraf da vermiyordu. Deneye hiç bu düzenek içerisinde yer almamış, durumdan bihaber olan ikinci bir grup da eklendi. (Kaçış Grubu) Yirmi dört saat sonra tüm köpekleri kısa bir çitle iki bölmeye ayrılmış kapalı bir kafese götürülür ve köpeklere şok verilir. Kaçış grubu duvardan atlayıp şoktan kurtulmayı başarırken, boyunduruk grubu (Sinyal sesiyle elektriğe koşullanan köpekler) ise çarpılsalar bile bariyerden atlamıyor, elektrik çarpılırken hareketsizce bekliyordu. Deneyin ilk aşamasında sinyal sesiyle elektriğe koşullanan köpekler, kaçabilecekleri halde elektrikli zeminde durunca, araştırmacılar bir başka düzenek hazırladılar. Seligman ve arkadaşı, bu kez yirmi dört tane köpek alırlar ve 3 farklı denek grubu oluşturdular.    1. gruptaki köpekler (Kontrol Grubu) bir süre boyunca kemere bağlanıp sonra serbest bırakıldı,    2. gruptaki köpekler (Kaçış Grubu), aynı kemere bağlandılar ve elektroşoka maruz bırakıldılar. Köpekler, bulundukları panelde burunlarıyla bir tuşa basıp şoku durdurabiliyordu.    3. gruptaki köpekler (Boyunduruk Grubu), aynı şekilde kemere bağlanıp şoka maruz bırakıldı. Bu kez onların şoku durdurmak için basabilecekleri bir tuş yoktu, yani kendi istekleriyle kurtulmaları imkansızdı. Seligman iki bölmeli kafesini geri getirdi, her bir grubun üyeleri bu kafese koyularak test edilecekti. Sonuç olarak;    1. ve 2. gruptaki köpekler, elektrik akımına kapıldıklarında bariyerden atlayıp elektriksiz alana kaçtı.    3. grubun üyeleri ise elektrik akımından kaçmak için hiç girişimde bulunmadı. Halbuki elektrikten kurtulmaları için yapmaları gereken tek şey diğer tarafa atlamaktı. Kemere bağlanıp, elektrik akımından kurtulmak için herhangi bir çözüm sunulmayan 3. gruptaki köpekler, asla kurtulamayacaklarına şartlanmıştı. 1. gruptaki köpekler, kemerden hemen kurtulacaklarını biliyordu; 2. gruptaki köpekler burunlarıyla bir tuşa dokununca elektrik akımının duracağını keşfetmişti. Onlar için bir çözüm vardı. Nitekim 3. grup için herhangi bir çözüm yoktu. Araştırmacılar, 3. gruptaki köpeklere çaresizliği öğretmişlerdi. Çaresizliği öğrenen denekler, kolay bir çözüm burunlarının dibinde olsa bile göremedi. Tepkisiz kaldılar, çünkü çaresizliği kabullendiler. Aslında biz insanların bile çok sık karşılaştığı bir durum var. Değil mi?
Öğrenilmiş  Çaresizlik
Köpekler üzerindeki bir deneyin sonucunda ortaya çıkan kavram, psikoloji alanında ciddi bulguları ortaya koymuştu, ancak bu bulgular yalnızca hayvanlar değil insanlar için de geçerliydi. Matematik dersinde kötü notlar alan bir çocuğu düşünelim. Bu çocuk, zamanla yaptığı hiçbir şeyin matematik dersindeki performansını artırmayacağı duygusuna kapılacaktır. Bu duygunun ardından, önüne matematikle ilgili bir şey geldiği zaman, kendisini çaresizlik içerisine hissedecektir. Öğrenilmiş çaresizliğin ayrıca depresyon, anksiyete, çekingenlik ve yalnızlık gibi psikolojik sorunlarla da bağlantılı olduğu biliniyor. Örneğin sosyalleşme konusunda çekingen hisseden biri, belirli bir süre sonra bu konu hakkında yapabileceği hiçbir şey olmadığı kanısına varıyor, tamamen içine kapanabiliyor. Doğaldır ki kişinin yapabileceği bir şey olmadığını düşünmesi demek, o kişinin denemeyi bırakması, başarısızlığını fark etmeden çok daha ileri boyutlara taşıması anlamına geliyor. Öğrenilmiş çaresizlik her koşulda aynı etkiye sahip olmuyor. Örneğin bir çocuğun matematik dersine girdiğinde hissettiği çaresizlikle, gerçek hayatta bir işlem yaparken hissettiği çaresizlik arasında bir fark olduğu araştırmacılar tarafından ortaya kondu. İnsanların olayları açıklama biçimi kişilerin öğrenilmiş çaresizlikten nasıl etkilenecekleri konusunda ciddi bir rol oynar. Yani kişilerin yaklaşımı, öğrenilmiş çaresizlik geliştirip geliştirmeyeceklerini açıklar. Olaylara sürekli kötümser yaklaşanlar, genellikle öğrenilmiş çaresizliği daha sık yaşayanlardır. Bu yaklaşım tarzına sahip olan insanlar, genellikle olumsuz olayları kaçınılmaz ve üstesinden gelinemez olarak algılayıp, bunların suçlusu olarak kendilerini görmeyi tercih ederler. Öğrenilmiş Çaresizlik Çocuklukta Öğrenilmeye Başlıyor İlgisiz, Bilgisiz ebeveynlerin bu konuya katkısı büyüktür. Örneğin bir çocuk yardıma ihtiyaç duyduğu zaman kimseden yardım görmezse, ne yaparsa yapsın olayların değişmeyeceği, değersiz olduğu duygusuna kapılabilir. Bu sürecin tekrarı da öğrenilmiş çaresizliğin olasılığını ciddi oranda artırır. Çocuklardaki öğrenilmiş çaresizliğin belirtileri arasında çaba eksikliği, düşük özgüven, geciktirme ve yardım isteme konusunda sorunlar görülebilir. Bu belirtiler uzun vadede öğrenilmiş çaresizliğe dönüşebilir ve öğrenilmiş çaresizlik kendini anksiyete, depresyon ya da ikisinin birleşmiş hali olarak gösterebilir. Çocuklar, geçmişte yaşadıkları olaylar hakkında herhangi bir kontrole sahip olmadıklarını hissettiklerinde gelecekte yaşayacakları olaylar üzerinde de bir kontrol sahibi olmadıklarına inanırlar. Yapacakları hiçbir şeyin olayları değiştiremeyeceğine inandıkları için de denemekten vazgeçerler. Zamanla öğrenilmiş çaresizlik bir alanla sınırlı kalmaz, yaşamlarının her alanında herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında bu olumsuz tutumu bilinçsiz bir şekilde devam ettirirler.
Öğrenilmiş Çaresizliği ÇAREYE Çevirebiliriz
Denemekten Korkmamalıyız... Öğrenilmiş Çaresizliği yenmek için defalarca denemekten vazgeçmemeliyiz, başarısızlık  diye adlandırdığımız şey aslında bir öğrenme sürecidir. Çocukluğumuzda yürümeyi kaç kez denediğimizi anımsamalıyız...     Her denemede beklentilerimizi doğru yönetmeliyiz... Her denemede kesinlikle nesnel değerlendirme, öğrenme süreci yaşamalıyız. Kısaca boş boş deneme değil, "ÖĞRENEREK DENEME" süreci yaşamalıyız... Her denemeye, önceki denemelerimizden edindiğimiz olumsuz düşünceleri taşımadan başlamalıyız. Hayatta her zaman önümüze, bir şeyi başaramayacağımızı söyleyecek ya da bizi etkilemeye çalışacak insanlar çıkacaktır. Denemekten vazgeçer ve söylediklerini kabul edersek amacımıza ulaşmaktan vazgeçmiş oluruz ve belki de bir adım kalmışken… Başarıya giden yolda başarısızlıklar (neye göre başarısızlıktır, bu da ayrı bir tartışma konusudur) meydana gelebilir bu doğaldır ki aslında bunu bir öğrenme sürecinin devamı olarak görmeliyiz… Karşınıza çıkan bir sorunla yüzleşirken başarısızlıklarınız değil, benzer sorunların çözümündeki Başarılarımızı anımsamalıyız... Her denemede bir yandan değiştirmeyi ve geliştirmeyi de amaçlamalıyız... Yaşam içinde, amacımıza yakın başarılı rol modelleri seçmeli, başarıya giden yollarını incelemeli, benzer yöntemleri geliştirmeli ve uygulamalıyız... Öğrenilmiş Çaresizliği ya da Çaresiz Durumları ÇAREYE Çevirebilenler tarihte sayısızdır.
Mustafa Kemal Atatürk: 8 yaşında okuldan alındı. 24 yaşında tutuklandı. 25 yaşında sürgüne gönderildi. 34 yaşında savaş meydanında yaralandı. 37 yaşında böbrek hastasıydı. 38 yaşında görevden alındı ve tutuklama emri çıkarıldı. 39 yaşında idam cezasına çarptırıldı. 42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu. Abraham Lincoln : 34 yaşında kongre seçimlerini kaybetti. 36 yaşında kongre seçimlerini yine kaybetti. 38 yaşında eyalet seçimini kaybetti. 45 yaşında senato seçimlerini kaybetti. 47 yaşında başkanlık seçimlerini kaybetti. 49 yaşında tekrar senato seçimlerini kaybetti. 52 yaşında ABD’ye başkan seçildi. Albert Einstein : 4 yaşına kadar konuşamadı. Öğretmeni akranlarına göre “yavaş” ve “zihinsel engelli” olarak nitelendirdi.Özel ve genel görelilik kuramını geliştirdi. Kuramsal fizik ve fotoelektrik etki üzerine çalışmalarından dolayı 1921 Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. Bil Gates : Harvard’dan ayrıldı. 1972’de ilk işi Traf-O-Data’yı kurdu. Bu şirket bir trafik sayım ve kontrol sistemi için yazılımlar üretiyordu. Sonuç hüsranla bitti. Dünyanın en büyük yazılım şirketi Microsoft’u kurdu. Forbes dergisinde dünyanın en zengin insanları listesinde mütemadiyen 1 numarada yer aldı. Steve Jobs : Reed Üniversitesindeki eğitimini yarıda bıraktı. Kendi kurduğu şirketi Apple’dan 1985 yılında çıkan şirket içi kavga sonucu kovuldu. Apple’dan kovulduktan sonra başka bir bilgisayar şirketi NEXT Computer’ı kurdu. 1996 yılında Apple şirketi, Jobs’u kurduğu şirkete geri getirmek için NEXT’i 429 milyon dolar karşılığında satın aldı. 1997 yılında Apple’ın tekrar CEO’su oldu. Yenilik mucidi olarak tanınmaktadır. Oprah Winfrey : Yoksulluk içinde büyüdü. Çocukken cinsel istismara uğradı. 13 yaşında prematüre bir bebek dünyaya getirdi. Ne yazık ki bebeği kısa bir süre sonra vefat etti. “Oprah Winfrey show” gündüz kuşağında Amerika’da en yüksek izlenme reytingi olan bir program haline geldi. 20’nci yüzyılın en zengin Afrika kökenli Amerikalısı oldu. Winfrey’i dünyanın en güçlü ve zengin kadınlarından biri haline getirdi. Walt Disney : Chicago’da dünyaya gelen Disney, orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. Cep harçlığı kazanmak için bir süre gazete dağıttı. Birinci dünya savaşı sırasında Fransa’da ambulans şoförlüğü yaptı. Memleketine dönünce kimse ne gazete dağıtma işi ne de ambulans sürücü olarak iş verdi. Mickey Mouse’un yaratıcısı, 59 Oscar adaylığından 22 sini alarak en çok Oscar kazanan kişi olarak tarihe geçti. Kurduğu Walt Disney şirketi, şu an yıllık 30 milyon dolar geliri olan bir medya devi haline geldi. Joanne Kathleen Rowling : İlk romanını yazmadan önce biten evliliği yüzünden depresyon ve fakirlik içindeydi. 12 yayın evi ilk romanını yayınlamayı reddetti. Bir yıl sonra yayınlamayı kabul eden yayın evi çocuk romanlarıyla az para kazacağını belirterek kendisine tam zamanlı iş bulmasını önerdi. Yazdığı Harry Potter serisi 400 milyonun üzerinde kopya satarak tarihte en çok satılan kitap serisi oldu. Dünyada en çok okunan çocuk serisi oldu. Eserleri, Rowling’i tüm dünyada ve Birleşik Krallıkta en zengin kadın yaptı. Steven Spielberg : Rüyalarının okulu “Southern California Üniversitesi”nden üç kez atıldı. Aynı üniversite 1994 yılında kendisine onur derecesi verdi ve hatta üniversitenin vekili de oldu. “Schindler’in listesi, Jaws, E.T, Titanic ve Jurassic Park” gibi birçok başarılı filme imzasını attı. Marilyn Monroe : Mankenlik ajansı tarafından sekreterlik yapmasının daha iyi olacağı söylenerek reddedildi. Colombia Pictures tarafından ilk sözleşmesi yeterince sempatik ve yetenekli bir aktris olmadığı gerekçesiyle feshedildi. Amerikan film endüstrisi tarafından tüm zamanların en önemli altıncı kadın oyuncusu seçildi. Brian Acton : 2009 yılında Facebook ve Twitter’a iş başvurusu reddedildi. 4 yıl sonra arkadaşı Jan Koum ile birlikte “WhatsApp” adlı mesajlaşma uygulamasını yarattı. Yarattığı uygulama o kadar popüler oldu ki bir zamanlar onu reddeden Facebook uygulamasını 16 milyon dolara satın aldı. Vincent Van Gogh : Hayatı boyunca tek bir resim sattı, o da arkadaşlarına. Yıllarca sinir bozukluğu ve ruh hastalıklarıyla boğuştu. 900’ün üzerinde yağlı boya resmi yaptı. Yaptığı eserler dünyanın en değerli ve en pahalı resimleri olarak kabul edildi. James Dyson : 15 yılını vakumu icat etmeye adadı. 5 bin 126 başarısız denemenin sonunda günümüzde kullanılan halini yaratabildi. 1993 yılında milyon dolarlık teknolojik şirket kurdu. Dyson markası şu an tüm dünyada en çok satılan elektrik süpürgesi oldu. Micheal Jordan : Okuldaki ikinci yılında okul takımına girmeye çalışsa da 1,80’lik boyunun kısa görülmesi nedeniyle takımdan çıkarıldı. Günlerce odasından çıkmayıp ağladı. Tüm zamanların en iyi basketbolcusu oldu. Aynı zamanda basketboldaki en iyi savunma oyuncusu olarak ünlendi. “Kariyerim boyunca 9 binden fazla başarısız atış yaptım. 300’den fazla oyun kaybettim. 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. Çabaladıkça başarısız oldum. Başarısız oldukça çabaladım. Başarımın sırrı işte budur.” Stephen King : İlk kitabı Carrie 30 kez reddedildi. “Olumsuz ütopyaları ele alan bilim kurguyla ilgilenmiyoruz. Bu tarz romanlar satmaz” gibi yorumlar aldı. Aldığı olumsuz dönüşler yüzünden yazdıklarını çöpe attı fakat eşi tekrar denemesi için onu cesaretlendirdi. Eserleri 350 milyondan fazla kopya sattı. Kitaplarının çoğu sinemaya ve çizgi romana uyarlandı. Onlarca ödül aldı. Henry Ford : İlk iki denemesinde kurmaya çalıştığı şirket işe yaramadı. Yarattığı ilk prototipi işe yaramadı. İkinci denemesinde yönetim kurulu şirketi dağıttı ve Henry Ford’a olan inançlarını kaybettiler. 3’üncü şirketi olan Ford Motor’un sahibi olarak, dünyanın en zengin ve tanınan kişisi oldu. Ford’un otomobil üretim taslağı sadece sanayi üretimini değil “Fordizm” kültürüyle de etkiledi. Pahalı olmayan malların kitlesel üretimi çalışanlarının yüksek vergileriyle eşleşti. Larry Page & Sergey Brin : Kolaj projesi bir parçası olarak bir arama motoru yaratmak için sayfa tıklama algoritması geliştirdiler. Birçok internet şirketine pazarlamaya çalıştılar fakat hep reddedildiler. Kimse bu fikirlerini dikkate almadı. Google Inc. şirketi bugün dünyadaki en iyi arama motoru olan internet devidir. Wright Kardeşler : Wright kardeşler  uçuş deneyleri yaptıkları  bisiklet dükkanını açmadan önce depresyon ve genetik hastalıklarla mücadele ettiler . Uçan makineler yapmak için yaptıkları sayısız deneme, birkaç yıllık çalışma ve tonlarca başarısız prototipten sonra Wright kardeşler nihayet havalanabilen ve havada kalabilen bir uçak üretebilmişlerdi. Ariana Huffington : Amerikan siyasetinde de yeri olan bu başarılı kadın, geçmişte pek çok başarısızlık yaşadı. Örneğin ilk kitabının başarısına rağmen, ikinci kitabı 36 kere reddedildi. Daha sonra 2003 yılında girdiği seçimde, oyların sadece %0.55’ini alabildi. Başarısızlıklarına pozitif yaklaşan Huffington, bu konuda onu eğiten annesine teşekkür ediyor.
0 notes
yedi24haber · 7 years
Text
ABD'de kadınlar Trump'ı protesto için yürüdü
ABD'de kadınlar Trump'ı protesto için yürüdü
WASHINGTON ABD‘nin başkenti Washington‘da düzenlenen “Kadınlar Yürüyüşü“, Başkan Donald Trump karşıtı gösteriye dönüştü. Ülkenin birçok farklı kentinde düzenlenen “Kadınlar Yürüyüşü”nün Washington’daki organizasyonuna on binlerce kişi katıldı.  ABD Kongresi ve Abraham Lincoln Anıtı arasındaki bölgede bir araya gelen on binlerce gösterici, Trump karşıtı sloganlar attı. Gösteriye çok sayıda…
View On WordPress
0 notes
sizekitap · 7 years
Text
Arafta
Arafta George Saunders Delidolu
“Hepimiz acı çekiyordu ya da çekmişti ya da çekecekti. Yaşamın doğasında vardı bu.”
Ölmek nasıl bir şey?
Yaşayan en iyi öykücülerden biri olarak gösterilen George Saunders, uzun süredir merakla beklenen ilk romanında, bu can alıcı probleminin yanıtını arıyor. Oysa bu probleminin yanıtı meçhul; kimsenin bilmediği, bilse bile insanlara nasıl aktaracağını bilemediği, gizemli bir yanıt bu. Arafta kalan kişi, Amerikan İç Savaşı’nın kahramanı, eski başkan Abraham Lincoln’ın oğlu Willie Lincoln; ve ona eşlik eden onlarca başka hayalet… Hepimiz geriye dönmenin, Lincoln ise devam etmenin ve huzura kavuşmanın peşinde. Sadece bilmedikleri önemli şeyler var: Bazı darbeler, kırılgan insanlara fazla ağır gelebilir; darbeler insanı bitirebilir ya da zirveye taşıyabilir…
Ezber bozan kalemiyle George Orwell, Kurt Vonnegut benzer biçimde yazarlarla karşılaştırılan George Saunders’ın, Lincoln’ın yedi yaşındaki oğlunu kaybetmesinden yola çıkarak, teatral bir atmosferde ve deneysel bir anlatım biçimiyle kurguladığı bu olağanüstü etkisi altına alan kitap, ölüm, kayıp ve yas kavramlarına okurun hiç alışık olmadığı bir perspektiften yaklaşırken, dönemin Birleşik Devletleri’nin arka planını anlatmaktan da geri kalmıyor.
Folio Ödüllü yazar, klasik roman kalıplarını yıktığı Arafta’da, sanat tarihinin heykel başyapıtlarından Michelangelo’nun ünlü Pietà eserine de çeşitli göndermelerde bulunuyor.
ABD ile aynı anda Türkiye’de de yayımlanan Arafta, zihin zorlayan kurgusu, alışılmadık biçimi ve acıyı bile bir gülmece ögesi haline getirebilen üslubuyla, okurun önünde yepyeni ve deneysel bir patika açıyor.
“Sevmiş olduğimiz her şey sonlanmak zorundaysa sevmeye ve yaşamaya nasıl devam ederiz?”
“Kimse acı, kayıp, talihsizlik ve mahrumiyet üzerine George Saunders kadar etkili yazamaz.”
– Michiko Kakutani, The New York Times
    0
.bookmarked-avatar imgmargin: 3px;
Bookmarked By
devamı burada => https://goo.gl/mHP1W9
0 notes