Tumgik
#dedemin
sillagen · 5 months
Text
Tumblr media
Annemin dört işi bir anda götürüşü sağdaki küçük kitaba bakıp tesbih çekiyor, tesbih çekerken havlu kağıda dayadığı telefon ile dizi seyrediyor, çay içiyor :D birde yanına su almış.
18 notes · View notes
beyazlalelerr · 1 year
Text
Ayy bugün dedemle babannemin yanına tek başıma gittim, çooook güzeldi. Yarım saat oturdum hep konuştum, en çok dedeme anlattım tabi. Babamlar öğrense kızarlar ama söylemiyeceğim için sıkıntı yok
26 notes · View notes
mel-inoe · 2 years
Text
günaydın ahali
Tumblr media Tumblr media
25 notes · View notes
umutsuzhayallerimce · 2 years
Text
Kendi kendime “içine doğmak” konusunu açınca hafızamın derinliklerine atılmış bir başka tesadüf  bilince çıktı. 
On yıldan fazla olmuştur. Eski mahalle arkadaşlarımdan biri evlenince İstanbula taşındı ama annesi babası yine bizim mahallede kaldı tabii. Babası Necati amca  bir gün kahvede oturup çevreyi izlerken bir arabadan tüfekle ateş ediliyor ve necati amcanın sırtına da saçmalar geliyor. Kendisini hiç ilgilendirmeyen bir olay. Birileri orda kumar oynamış, kavga etmiş, sonrada atlayıp arabaya o kahvede o anda oturuyor olmaktan başka hiç bir suçu olmayan insanlara ateş açıp kaçmışlar. İşte Necati amcada böyle bir olayda vuruldu. Hastanede yattı. Sırtından bir sürü saçma çıkardılar. Zaten bir kaç yıl sonrada belki o vurulmanında yarattığı tahribatla koahdan öldü.
İstanbul'daki arkadaşım da babasının vurulduğu haberiyle apar topar evine dönmüş tabii. Onun bir de o zamanlar altı yedi yaşında oğülu var. Ankaraya geldiklerinde bana da  uğrar. Bahçe de ayaküstü sohbet ederiz.Kendi arkadaşımı göremesem de oğlundan haberleri alırım.
İşte böyle bir sohbet sonrası çocuk dedi ki “Amca bizim önümüzdeki evdeki adamı vurdular, dedemi (necati amcayı) vurdular, sizden sonraki sırada hakkı amcayı vurdular (onu da oğlu vurdu adam öldü) sıradaki ev sizin, sen iyi bir adamsın, kendine çok dikkat et”
Bana o anda da çok komik geldi güldüm. Çocuk aklı işte, evlerin sırasıyla vurulmak arasında bir ilişki kurabilmiş, çocukların düşünüş şekli çok ilginç diye düşündüm.
Ben de dedim ki, “Benim düşmanım yok, beni vuracak kimse yok.. sen kendine iyi bak şeker...aklına böyle şeyler takma, hem de bak evlerin sırasına kalırsa, bizim ev biraz çaprazda, dedenin evin tam arkasında osman amcanın evi var.”
“ Dedemin de düşmanı yoktu ki.. ama vurdular, sen yine de dikkat et” dedi.
Tamam lan bir dahaki gelişine kadar ölmeyeceğim dedim  gülüştük ikimizde :)
Sonra ne oldu?
Evlerin sırasındaki osman da benimle aynı olayda kurşunu yedi mi yedi.
Yani çocuk haklı çıktı mı çıktı.
Düşünüş şekli herkese delice gelecek biçimde,  sıra sıra beş tane evdeki beş kişi, birbirinden çok farklı olaylarda, birbirinden çok farklı zamanlarda, farklı kişilerce vuruldu mu vuruldu.
Mahalle değişince şimdi beni bulamaz tabii ama arkadaşımın oğlunu görsem ona soracağım ilk şey ne olur? 
Lotoda haftanın şanslı numaraları :))
Çünkü içe doğmanın kralı bu!
---
Hayatın gerçekten bizim için bu kadar garip, çocuklar için daha anlamlı, sıradışı tesadüfleri var.
#Kendi kendime “içine doğmak” konusunu açınca hafızamın derinliklerine atılmış bir başka tesadüf bilince çıktı.#On yıldan fazla olmuştur. Eski mahalle arkadaşlarımdan biri evlenince İstanbula taşındı ama annesi babası yine bizim mahallede kaldı tabii.#kavga etmiş#sonrada atlayıp arabaya o kahvede o anda oturuyor olmaktan başka hiç bir suçu olmayan insanlara ateş açıp kaçmışlar. İşte Necati amcada böy#İstanbul'daki arkadaşım da babasının vurulduğu haberiyle apar topar evine dönmüş tabii. Onun bir de o zamanlar altı yedi yaşında oğülu var.#İşte böyle bir sohbet sonrası çocuk dedi ki “Amca bizim önümüzdeki evdeki adamı vurdular#dedemi (necati amcayı) vurdular#sizden sonraki sırada hakkı amcayı vurdular (onu da oğlu vurdu adam öldü) sıradaki ev sizin#sen iyi bir adamsın#kendine çok dikkat et”#Bana o anda da çok komik geldi güldüm. Çocuk aklı işte#evlerin sırasıyla vurulmak arasında bir ilişki kurabilmiş#çocukların düşünüş şekli çok ilginç diye düşündüm.#Ben de dedim ki#“Benim düşmanım yok#beni vuracak kimse yok.. sen kendine iyi bak şeker...aklına böyle şeyler takma#hem de bak evlerin sırasına kalırsa#“ Dedemin de düşmanı yoktu ki.. ama vurdular#sen yine de dikkat et” dedi.#Tamam lan bir dahaki gelişine kadar ölmeyeceğim dedim gülüştük ikimizde :)#Sonra ne oldu?#Evlerin sırasındaki osman da benimle aynı olayda kurşunu yedi mi yedi.#Yani çocuk haklı çıktı mı çıktı.#Düşünüş şekli herkese delice gelecek biçimde#sıra sıra beş tane evdeki beş kişi#birbirinden çok farklı olaylarda#birbirinden çok farklı zamanlarda#farklı kişilerce vuruldu mu vuruldu.#Çünkü içe doğmanın kralı bu!#---
1 note · View note
ka7an58 · 2 years
Link
0 notes
Text
Tumblr media Tumblr media
peki babannemle dedemin tatlisligi
53 notes · View notes
ozgur-ce · 1 year
Text
Büyük büyük dedemler bundan yıllar önce Florasansa taraflarını fethederken çok aç köylüler görmüşler işte o zaman ellerinde ne varsa sütle unla beşameldi makarna falan eti de zırhla kıyıp arasına koymuşlar 😜😁 Laz bi arkadaşı varmış dedemin birlikte yapınca adını da ordan Lazanya koymuşlar da köylüleri doyurmuşlar, işte ordan geliyor "Lazanya'nın" hikayesiiii 🤣🤣🤣🤣🤣
Buyurun afiyet olsun "Buon appetito" 🧑‍🍳👌
Dipnot: Soru kısmından soran arkadaşlar aşçı değilim yemek yapmayı seviyorum 😄
166 notes · View notes
Text
Yeni merak: ebemin dedemin yaşadığı hisler psikolojik travmalar dna ile aktarım gerçekleştirir mi bununla ilgili bilimsel çalışmalar var mı araştırılsın bakalım
21 notes · View notes
sillagen · 1 month
Text
Solcu bir amca vardı kapıda rahmetli dedemin ahbaplarindanmış ben bilmiyordum ilk beni gördü. Dedeme solcu diyemeyiz ama iyi Atatürkçüydü.Selamun aleyküm dedim selamımı aldı. Eyvallah yeğenim dedi. İlk kiyafetime göz gezdirdi. Ne okuyorsun dedi. Dedik sonra baya sohbet ettik. Kendisi de öğretmen okullarından mezunmus. Hangi öğretmen okulu diye sordum. Pazarören dedi. Osmaniye'nin bir ilçesinde de meşhur öğretmen okulu var. En son sohbetten sonra sen çok akıllı bir kızsın ve iyi bir öğretmen olacaksın dedi. Senden o cevheri aldım dedi. :) inşallah rabbim o günleri de göstersin diyerek icten amin dedik. Amca ile en çok severek sohbet ettiğim konu hocaların lakaytsızlıgı ve sisme egoları üstüne sohbet edince bir rahatlama geldi anlatamam.
24 notes · View notes
beyazlalelerr · 1 year
Text
Ben babamın değil dedemin prensesiydim.
217 notes · View notes
mel-inoe · 1 year
Text
lise çağım bitene kadar hayatım rezil olarak geçti, kendim de sürekli dalga geçtiğim için çuk komik olaylar döndü.. bi de hatırlasam dkpwmsjs
11 notes · View notes
savasbitti · 1 month
Text
Tumblr media
dedemin, zamanında almanya'ya gidince aldığı bir daktilo vardı. küçükken ara ara bu daktiloyla bir şeyler yazmaya çalışırdım. keyif alırdım bundan. dedem vefat ettikten sonra daktiloyu ondan yadigar olarak ben aldım. neden bilmiyorum ama ona en iyi benim bakacağımı düşündüm. daktiloyu aydın'a getirmiştim. evi toplarken şimdi daktilonun arasından bu kâğıt çıktı. altıncı sınıfta bile melankoliyi elden bırakmamışım ve neden bilmiyorum bu şiiri yazmışım.
27 notes · View notes
ahhasret · 6 months
Text
Tumblr media
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, “Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi. Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış. “Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi. Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca, ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım. Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra, imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında, üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim. Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken, Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp, onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum. Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş, tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu. İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu. Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu djestekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...
Gün Semray
34 notes · View notes
mortiferacrow · 5 months
Text
Dedemden kalma kahvehaneye gitme alışkanlığım var dedemin gazoz vermesini bekliyorum ama dede ⚰️
33 notes · View notes
hosgeldinhuzun · 1 year
Text
Tumblr media
Dedemin saati antika kategorisine girmiş midir? :)
131 notes · View notes
birguzelllincirkini · 2 months
Text
Tumblr media
Bu pencere büyük büyük dedemin eviymiş.Sonra büyük dedem bir oda eklemiş ve öyle kalmış.Dedem daha sonra üç yeni oda eklemiş bu oda önce ahır olarak kullanılmış,sonralarında mutfak.
Pencerenin hemen dibinde kuçik vardı yani Türkçesi kuzine yada şömine olsa gerek.
Neyse kışın atesin başında sohbetler güzel olurdu ve genelde canı sıkılan gelir ateşin başında otururdu.
İste bir gün ateşin başında elimde çubuk ile ateşi karıştırırken bu pencereden bir aşk mektubu almistım tek bir cümleden ve çok kötü bir yazı ile "Bende seni seviyorum" yazılıydı.
Bir kaç ay sonra kendi isteği ile nişanlandi hemde beni severken :)
Şimdi beş çocuğu var 😂
Ama sanırım en temiz anılarımdandır hatırladıkça gülerim.
Nişanlandığı gün köyü terk ettim sanırım 8 sene sonra anca gidebildim asdfjkllkl
14 notes · View notes