Tumgik
#doğum
ilmiyyat1453 · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yeni bir kitap tavsiyesiyle geldik. İçeriği hakîkaten çok taaccüb edici bilgilerle dolu olan bir kitap.. Çok bir beklenti içinde olmadan aldığımız ve iyi ki de almışız dediğimiz kitaplardan biri oldu şüphesiz.
Hurma deyip geçiyoruz belki bir çoğumuz. Hatta hurma bizim için sadece mübarek ay olan ramazân-ı şerîf ile özdeşir. Onun dışındaki aylarda ise tüketenimiz çok azdır. Bu, ya pek önemsenmeyen bir meyve olduğundan, yâhut faydaları pek bilinmediğindendir.
Ancak bu kitabı okuduktan sonra hurmayı hayatımızdan gerçekten hiçbir şekilde eksik etmememiz gerektiğini inşallah anlamış ve öğrenmiş olacağız. Biz, içeriğini merak edenler için kitaptan bir kaç tane paragraf paylaşmış olacağız.
Rabbim ammemiz olan hurmaya kerem gösterebilmeyi nasîb etsin. Zirâ Efendimiz aleyhisselâtu vesselâm "Hurma ağacı, Ademoğlunun ammesidir (halası ve amcası.) Ona kerem ediniz. Zirâ o, Adem aleyhisselâm'ın bakiye çamurundan yaratılmıştır." diye buyurmuştur.
32 notes · View notes
gamzeles-blog · 2 months
Text
Tumblr media
Ölüm mü daha çok şaşırtır sizi yoksa doğum mu? Duyar duymaz beni afallattı bu soru. Gerçekten en ilginç olan hangisiydi? Kulağımı tırmalayandan başlayalım üzerine düşünmeye. “Ölüm”. Var oluşun bir parçası. Her canlının bir gün yaşayacağı gerçek . Ölüm gerçekleştiğinde bedenin dünyada bir eşya gibi kalakalması çok tuhaf. Can yok, ruh yok, hareket yok. Ölen kişi kim olursa olsun en fazla 72 saat sonra çürümeye başlayıp kötü kokacağı için, istenilmeyen bir an önce dünyadan yok edilmeye çalışılan bir eşya. Demek ki can olmayınca bedenin dünyada yeri yok.
Şimdi gel gelelim duyduğumda ağzımı kulaklarıma vardıran kelimeye. “Doğum” tam anlamıyla bir mucize. Bu mucizeye bir anne olarak olabilecek en yakın şekilde şahit olmak hayattaki en güzel şansım. Kadın bedeninin hacmi, gücü, dayanıklılığı, bilgeliği, işlevselliği, adaptasyonu ve toparlanması hayret ve gurur verici. Her şeyden daha çok size ihtiyacı olan bir canlıya uzun bir süre duygularınız, yediğiniz, içtiğiniz, dinlediğiniz, izlediğiniz, okuduğunuz, yaptığınız, canınız, kanınız her şey ile yaşam alanı olduğunuzu idrak ettiğinizde yavaş yavaş yükleniyor annelik. Zor ve sancılı bir yolculuğun ardından gelen vuslat sonucunda ilk nefes, ilk ağlayış, ilk bakış, ilk besleme ve ilk ten teması arayışı ile taçlanıyor. Velhasıl doğumun en can alıcı ve şaşırtıcı tarafı bence kadının anne olmayı, bebeğin ise o minik hali ve acizliğine rağmen ne yapması gerektiğini zihin ötesi sezgisel bir yerden çok iyi bilmesi. Hayal ettiği gibi bir doğum süreci yaşamış bir kadın olarak bu konuda tavsiyem zihni mümkün mertebe susturup, bedenine ve bebeğine sezgisel bir yerden güvenmek. Onlar ne yapacaklarını bizim anlamlandıramadığımız bir şekilde iyi biliyorlar.
Bu bakış açısıyla bakıp yarıştırdığım tuhaflık müsabakasında aralarında seçim yapamıyorum. Çocukken kendini bilmez yetişkinlerin sorduğu “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” sorusu karşısındaki zihinsel ve duygusal çıkmazda buluyorum kendimi. Bence ikisi de berabere.
3 notes · View notes
wwazee · 3 months
Text
Doğmak,yaşamak,tutunmak,dayanmak
Hangisi daha zor?
Her şey doğumla başlar ölümle son bulur. Yaşamınızla anlam kazanır her şeyiniz. Peki ya yaşadıklarına tutunmak, yaşadıklarına dayanmak…
Hiç dayanmaya çalıştığınız acılarınız oldu mu? Eminim olmuştur.
Peki ya hiç dayanılmak zorunda oldunuz mu? Birisinin acısı oldunuz mu mesela? Doğurmak istenmeyen oldunuz mu? yaşamınız başkasının sonu oldu mu hiç? Olan varsa yazsın kader ortaklarımı tanımak isterim.
İstenmeyen bir çocuk olduğumu öğreneli saatler oldu. Acayip bir his. Fazla şey öğretiyor insana. Sadece mutsuzluk değil sorumluluk yüklü damarlarımda.
Anne ve baba nedir? sorusunun sorumluluğu yüklü sırtımda.
2 notes · View notes
felsefebilim · 2 years
Text
Öjenik Kavramı ve İnsanın Doğası
İnsanlar zihinleri boş, belirli özelliklere vakıf olmadan doğup bilgilerini hayatları boyunca deneyimleyerek mi kazanırlar yoksa belirli özellikler ve genlerin etkisiyle sahip olunmuş deneyimlerle mi doğar?
Tumblr media
Var olduğumuzda sahip olduğumuz niteliklerimiz, tarih boyunca birçok çağda tartışılan, farklı bilim adamları ve filozoflar tarafından farklı teoriler sunulan bir konudur. Bu konu hakkındaki başlıca karşıt görüşlere değinip bu kapsamda ortaya çıkan öjenik kavramını tanımlamak istiyorum.
Bu konuda çalışma yapmış ve görüşlerini belirtmiş akla ilk gelen filozoflardan birisi; ampirizmin kurucusu olarak görülen J. Locke’dur. Bildiğiniz gibi tabula-rasa kavramını ortaya atmıştır. Ona göre insan zihni boş bir levhadır yani tabula rasadır. Locke, edindiğim her şeyi akıl yoluyla deneyimlerle elde ettiğimizi savunur. Locke’un bu teorisi, yaşadığı dönemde ilk günah, kralların doğuştan soylu ve hak sahibi olması gibi dönemin kabul edilen inanışlarına büyük darbe vurmuştur...
Peki bu konuda evrimi araştıran ünlü bilim insanı Darwin ne düşünürdü? 
Darwin bilindiği gibi evrim teorisini oluşturmuştu. Sonraki dönemlerde babasının teorileri üzerine çalışan oğlu Leonard; J.Locke’un görüşlerinin tam tersi olan bir düşünceyi ileri sürdü. 
Darwin, doğal seçilim yoluyla evrilme vardır ve canlılar birçok atalarının özelliklerini taşıyarak doğarlar demişti. Bu görüşün etkisiyle, bu durumu toplumsal yaşantıya ve insanların doğuşuna bağlayan oğlu, bazı canlıların genetik bozukluklar ve sonraki nesillere ileteceği davranışlar, hastalıklar, tecrübeler nedeniyle ürememesi gerektiği düşüncesini belirtti. Çünkü bu durum gelecek nesiller için tehdit oluştururdu. Hatta daha da ileri giderek gerizekalıların kısırlaştırılması gerektiğini bile öne sürdü. 
İşte bu görüşün temelindeki kavram, yunanca bir kavram olan öjenik’tir. 1875 yılında İngiliz bir bilim insanı tarafından ortaya atılan öjenik kavramı, türkçe iyi doğum anlamına gelir ve genetiğin doğanın iyi ya da kötü olmasındaki etkisini anlatır. Öjenik görüşe sahip olan kişilere göre, doğa (yeni genetik) etkisi doğduktan sonra oluşan deneyimlere dayanan çevre etkisinden fazladır ve bireyleri şekillendiren de o’dur.
Bilin bakalım bu öjenik görüşler en çok hangi milleti etkiledi? 
Almanya’da, bu görüşleri benimseyen ve toplumsal yaşama uyarlamak için hazırlıklar yapan bir kesim oluştu. Sonrasında iktidara gelen bu kesim yani Naziler, bu görüşleri hayata geçirdi. Şizofreni, zeka geriliği gibi hastalıkları bulunan insanları kısırlaştırdı, bu da yetmedi ilerleyen dönemlerde hepimizin bildiği ölüm kamplarını oluşturdu.
Günümüzdeki Çalışmalar
Nazilerin tutumu ve Yahudilerin yaşadıkları tüm dünyada evrensel bir travma yaratmıştır. Tehlikenin farkına varan ülkeler ve aydınlar, Nazi yenilgisi sonrasında çok sorgulamadan da olsa birçok toplum boş levha/tabula rasa görüşüne geri dönmüş; onu savunmaya başlamıştır.
Günümüzde ise birçok bilim insanı tarafından her iki görüş de birbirinden ayrılamaz olarak kabul görüyor. Genler ve çevre etkisi etkileşim içinde ve varlığın oluşum, nitelik kazanma sürecinde etkin rol oynuyor.
22 notes · View notes
onderkaracay · 10 months
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
gkhntrl61 · 1 year
Text
10 notes · View notes
yasinnbb · 9 months
Text
Hiçbirimiz küçük bir dünyada doğmadık...
Belki yıllar önce ya da çok başka bir zamandan, güzel duygularla geldin bu hayata. Birileri şarkılar söyledi gelişinle birlikte ve birileride sesinde doğanın tüm seslerini aynı anda duydu. Kuşlar berrak baharı söyledi, kayalar kıyıya vuran dalgaları, parlak yeşil çayırlar esen rüzgârı... Birileri de "Beklediğim sensin!" diye haykırdı tüm dünyaya. Günlerce, aylarca, belki yıllarca, varlığına, gözleri kapalı, çarpan kalpleriyle, ses dahî çıkarmadan, göz kulak oldular. Birilerine göre sen hep talihin sesiydin...
Daha dün; bebek oldun, çocuk oldun, genç oldun. Geçen günler ne tatlıydı ya da ne acı, bunu kim bilebilir senden başka... Belki neşe ve sevgi içinde, belki de sonsuza dek neşesiz ve sevgisiz yaşadın... Belki dün, büyümek için can atıyordun ya da belki  kim bilir büyümekten korkuyordun... Belki çevren çoktu, kalabalıktın, belki de kimseler yoktu yanında, yakınında; yalnızdın ve yalnız yaşadın. Yinede her koşulda büyümeye devam ettin...
Büyüdükçe yeni biri olmak, sürekli hayatımızı bir düzene sokmaya çalışmak ve etrafımızdaki dünyayı sevmeye koşullanmak... Bu kısımdan nefret etmişimdir her zaman... Ne yaparsak yapalım, kim olursak olalım, gerekli ya da gereksiz, hakkımızda her şey kararlaştırıldı ve her şey planlandı... Kader! Bir hayatı işte böyle yaşarsın ya da böyle kaybedersin...
Bir noktada değişmek istediğinde hatalarını veya eksikliklerini görmezden gelemiyorsun. Sonunda da umutsuz pişmanlıkların ve üzüntülerin arasında savrulup duruyorsun. Her şeyiyle sana komplolar kuran ve kaoslar yaratan bir hayatın sonunda, başarısız olduğunu hissediyorsun. Günlerinin bir bir solduğunu, insanların hayatından bir bir geçtiğini seyrediyorsun. Sokağında dolaşan o sessiz kalabalıkların, gölgelerinin bile sana dokunmadığı bir dünyada, yaşlanıyorsun...
Sokağın diğer tarafında mutlu olabilen insan sayısı çok az, çok nadir, çok seyrek... Biliyorum. Hepsinin perdeleri çekili, camları ve kapıları kapalı. Çünkü belkide sana her zaman sahip olduğundan çok daha fazlasını verebileceklerken, sana sırt çevirmeyi tercih ediyorlar...
Kimi içinse sokağın diğer tarafı koca bir bilinmezlik ülkesi... Günlük mutluluğu arayan insanlar tanıyorum. Günlük mutluluğa ihtiyacı olan insanlar tanıyorum. Günlük mutluluğa aç olan insanlar tanıyorum... Ama sen, önce sil şu gözyaşlarını gözlerinden. Günlük gelecek olan mutluluğa ve sevgi kırıntılarına ihtiyacın yok. Aynı hayatın içinde birileri hep gülerken, bir köşede ağlayan birilerini görmek hiç hoşuma gitmiyor. İnsanların seni önemsemediklerini artık çok iyi bilecek kadar yaş aldın hayattan. Bugün belki de tüm umutlarının ve hayallerininin gittiğini anlayabiliyorum ama hayat anılarıyla birlikte devam ediyor... Hatırlanmasan, bilinmesen ve fark edilmesen bile bu hep böyle...
Her seferinde tekrarlıyoruz, yine yeniden aynı duyguları yaşıyoruz süregelen bir yaşamın ortasında. Bu yüzden canımı sıkan geçmiş ve gelecek günler var, kimileri için bilinmezlik tarihleri, kimileri içinse dört gözle bekledikleri bir zaman dilimi. Oysa ben bazı günler, bir şeyleri özlüyorum sadece. Çocukluğumu mesela... Sonra tüm mutlulukları buluyorum orada... Yetiyor bana... Mutlu olmamı engelleyecek hiçbir yer, hiçbir durak, hiçbir mesafe yok. Hâlâ yeni bir diyar orası benim için, büyük bir dünya ve asıl büyüdüğüm yer...
Bugün hâlâ yirmili yaşlarımda yürüyorum ve öğrendim ki, her şey kadar mutlu olmalı hayatta, her şeye rağmen mutlu kalmalı... Çünkü üzerimizdeki mavi gökyüzü bir kez parçalanırsa, bütün dünyamız parçalanır...
"...ve sonunda..." dedi... "...dünyadaki yaşamımız sona erdiğinde, "herkes kadar bende mutluydum" diyebilmeli..." Umut ve sevgi dolu yeni yıllara...
3 notes · View notes
yurekbali · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Haziran doğumlu bir yaz göğü geçiyor şimdi gözlerimden. Doğmak ki zamandan çalınmış küçücük bir parça. O yüzden hepimiz zamandan başka bir şey değiliz. Ve yüreğimiz el verdiğince nice güzel dostlukları kardeşlikleri, sevgileri özlemleri, şiirleri şairleri, yeşilleri alları, hüzünleri neşeleri, yağmurları güneşleri, anları anıları yaşadık zaman içinde. Yaşadık ama önemli olan yaşamın sunduğu güzelliklerin farkında olabilmek, hissedebilmek onları... Bugün öğle paydosunda mesai arkadaşlarımın sürpriziyle karşılaştım. “Doğum günün kutlu olsun ve de mutlu olsun...” İyidir yılların birbirine eklenmesi, daha dün gibi hatırlıyorum geçen seneyi. Güzel anlardı yaşadıklarımız. “Dostluk enfes bir ayrıcalıktır” deyip kalbimin dostluğunu ve kardeşliğini ikram ediyorum onlara, sonsuz teşekkürlerimle. Ne de olsa böylesi güzel günler için çekiliyor bu hayat, değil mi?! Sağlık ve esenlik içinde nice aydınlık yılları hep beraber paylaşmak ümidiyle... Hadi şuraya çok güzel bir Edip Cansever dizesi bırakayım da hepimizin kalan ömrü sağlıkla, mutlulukla geçsin. :) “Şimdi mi, sonra mı, başka zaman mı, kaç yaşında değilsin söyler misin bana gizlice...”
25 notes · View notes
tumevarmayayim · 11 months
Text
"Doğanlar hem yaşamayı, hem de ölümü kabullenirler ve arkalarında çocuklar bırakırlar; böylece ölüm yeniden doğar" —Titus Lucretius Carus
5 notes · View notes
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
birebeden · 1 year
Text
EVREN , DİŞİL ENERJİ VE DOĞUM
EVREN , DİŞİL ENERJİ VE DOĞUM
Yaşam o kadar gizemlidir ki, ellerimizle doruklarına erişmeyiz, gözlerimiz ile onun en derin gizlerini göremeyiz. Varoluşun içinde yer alan kadını ve onun saklı bahçesini keşfetmek de bir o kadar sisli ve ulaşılmazdır. Ancak öyle anlar vardır ki fark etmeden bizi bu gizemin içine çeker. İşte doğum eylemi de milyonlarca yıldır var olan o eşsiz büyüsü ile bizleri bu gizem okyanusu içinde coşku ile…
View On WordPress
2 notes · View notes
gecedenkalangece · 2 years
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
screamingpear · 2 months
Text
“…Doğduğumuzda, bu dünyaya geldiğimizde, sanki ömür boyu sürecek bir sözleşme imzalamış gibi oluruz, fakat günün birinde, bunu benim adıma kim imzaladı, diye sorabiliriz, ben bu soruyu kendime sordum,…”
-Jose Saramago - Görmek
1 note · View note
lutfiyenet · 2 months
Text
Hamilelerin ve anne adaylarının rağbet gösterdiği o bitki: Meryem ana otu
Meryem Ana otu, çocuk sahibi olmak isteyenler arasında popülerliğiyle dikkat çeken bir bitkidir. Odunsu kuru kök yapısına sahip olan bu bitki, şifalı özellikleriyle bilinir. Kuru dal rengi ve yumruk şeklinde görünümüyle tanınan Meryem Ana otu, hafif bir tarçın benzeri aromaya sahiptir. Doğurganlığı destekleyici özelliklere sahip olan bu bitki, kolay ve rahat bir doğum sürecine katkıda…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Köleleri Uyandırmak
Atalarım Göktürklerin hiç aklımdan çıkmayan bir sözleri var.
✓ Bir insanın ömrü boyunca öğrendikleri bir kum tanesi kadar büyüklükte değildir.
Dünyaya doğum ile gelmek dolmak içindir.
Madde olmayan boyuttan madde olan boyuta geçiştir doğum.
Ölüm ise olmaktır.
Madde boyutundan madde olmayan boyuta geri geçiş ölüm.
Us zihin demek değildir. Zihin niyet ile iş tutar kalp ile iş tutmaz. Niyet insanın içinde ki şeytandır. Zihin insanı yanlışa kurnazlığa götürür.
Us kalptir. Sevgi dolu us doğru bir yön verir insana dolmak için.
Dolmak; cebini, mirası doldurmak demek değildir. O boş beyinli işidir.
Diyenti ruh molekülü bir doğumda bir de ölümde zirveye çıkar.
Ölüm bitiş değildir.
Ölmeden biten insanlara da yanıt bulmak gerekir.
İnsan doğarken ve öldükten sonra kırkı çıkması denilen mevzu madde ile tanışma ve maddeden uzaklaşma süresidir. Her iki olguda kırk günde gerçekleşir.
Doğum yapan dişil enerji kadın kırk gün sonra normale madde ile yeniden buluşur.
İnsan ölümü tadar. Tatmak bitmek değildir. Yemeği de tadarız.
İnsan ve insanlık ne zaman küçüldü ise madde büyüdü. Madde insanın yaşamında ne zaman küçüldü ise insan ve insanlık büyüdü.
Umut maddeyi küçültmek isteyen ruhlardadır.
İnsanlık onlar ile yeniden doğacak.
İnsan ne yer ve içerse odur. İnsanın içinde ne var ise dışına o yansır.
Dışı insan görünümlü içi hayvanlaşmış yaratıklar insan değildir.
İnsan dolarak tekamülü tamamlayan bir canlıdır.
Arafta kalmak olmadan ölmek demektir.
İntihar etmek olma ihtimali olmayanların arafa geçme duraklarıdır.
İnsanlığını kaybetmemiş her insanı bir yazılım gibi görmek gerekir. Onlar olmazsa bazı programlar çalışmaz.
İnsan olanı köleleştirmek isteyen her sistem bozar.
İnsanı kaos ile beslemek bir iblis oyunudur.
Maddeye bağımlılıktan kopamamanın korkusunu yüklediler insana.
İblis hakimiyeti yeniden insana kaptırmamak adına tüm madde gücünü kullanarak hakimiyetini korumak istiyor.
Beyhude bir çaba olduğunu şeytana tapan insanlara anlatmak mümkün değildir.
Şeytanın hangi kılıklara girdiğini dolmamış ve olmamış insan anlayamaz.
Adem (adam) ve oğullarına düşmanlığın sebebi nedir?
Dünyada yaşananlar insanlığın kaybolması ile ilgilidir.
Şeytan adam oğulları köleleri uyandıracak diye korkudan adeta çıldırmaktadır.
Kadın Havva soyu. Dişil enerji önce kendi uyanacak sonra madde alemine kazandırdığı ay parçası yeni adam oğulları ile uyanışı yeniden başlatacak.
Kadının yazılımı erkek gibi değildir.
Bunu en iyi adam oğulları bilir.
Kadın baştacı ve erkeğin bu sebeple eşitidir.
Kadın düşmanlığı şeytanidir.
Her kadının yazılımı aynı değildir.
Şeytana köle doğuran kadınların çoğalmış olması dünyanın kaos olmasına yol açtı.
Yavrusunu madde alemine kaptıran insanlığın düşmanlarının ordularına asker yetiştirdiler.
Rahim yükselmek demektir. Kadın rahim sahibi bir varlıktır. Soyu yükseltir. Alçaltanlardan olanlar alçaltır.
Rahman erkektir.
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır der atalarımız. Tersi de kadın sayesinde gerçekleşir.
Kadınları iyi yetişmiş bir toplum asla geri kalmaz.
Kadın uyandırır.
Şeytanın dediği gibi kıyamet değil olumlu bir çağın habercisi yaşadıklarımız.
Dünya yeni bir doğumun mekanı olarak o heyecanı bunu idrak edenler ile yaşıyor.
İyi ve kötünün birlikte yok olacağı bir çağ açılıyor.
İm öz demektir.
An ise zaman demektir.
İman öze dönüş demektir.
Şeytana tapan çoğunluğun hepsi birden tek bir insan gibi ölecekler. Leşlerinin kaplandığı bir toprak parçası yeryüzünde bulunamayacak! Bu çağ bu ibret yaşandıktan sonra açılacak.
Yunus bir sözünde 'aşıklar ölmez imiş ölenler hayvan imiş' der.
Düşünmelik bir söz olarak bu yazının süsü olsun bu söz.
Köleleri uyandırmaya henüz yetecek kadar bilgi verilmiş sayılmaz.
Herkes yaşattığını yaşayacak.
Uyanış ondan sonra olacak.
] Önder KARAÇAY [
4 notes · View notes
emaykorsecom · 3 months
Photo
Tumblr media
0 notes