Tumgik
#hayat kısa kuşlar uçuyor
ozgur-ce · 20 days
Text
Laboratuvar günlükleri 938 😋❤️🔬🥼🧫
1- Birileri çok susamış 🐝💦 zaten pastör pipetinden su içmenin de ayrı bir keyfi olsa gerek 😅🫶
2- Misss gibi kokan leylaklara konan kelebeklerde benim gibi bahara aşık bence 😍🌸🌷💜🩷🪻🦋
3- Birileri tarafından sevilmek çok güzel bu bazı şeyleri doğru yaptığınızı gösteriyor, mezun bir öğrencim elinde şebboy çiçekleri ile ziyaretime gelmiş 🥰🫂 o kadar güzel kokuyor ki tüm lab çiçek bahçesi gibi koktu ama ben daha mutlu 🥹💞🥼
Tumblr media Tumblr media
118 notes · View notes
gelenkutusuu · 6 months
Text
Tumblr media
109 notes · View notes
Text
Sen gittin diye sevdiğim bütün insanları arkamda bıraktım
Ben zaten sürekli kaybederim beni onlar buradan tanısın
Gökyüzünde hiç bir umut yok beni dünyadan kurtarmalısın
Uzaklarda duyduğum bir ses gibisin sadece üzülme diyor
Şiirler her zaman hatırlanırlar şairler küçümseniyor
Tozlanmış rafların arasında sakladığım bir resmin varmış
Ona tekrar baktım lakin bana eskisi gibi gülümsemiyor
Öyle bir an gelecek beni seni sevdiğim yerden vuramayacaksın
Bir gün çok geç kalacak kaybettiğin beni hiç bulamayacaksın
İnsanlar çok çabuk üzülebilir o yüzden bi tavsiye vereyim
Aklında ki şey gitmekse o kurumuş dalları sulamayacaksın..
8 notes · View notes
sutusevin · 2 months
Text
Kendimi seviyorum:
Ancak affedemiyorum.
9 notes · View notes
gulmeyiogrenenkiz · 3 months
Text
Oysaki ne acıydı insanı olgunlaştıran ne de yaşadıklarıydı. İnsanı olgunlaştıran içinde tuttuğu, tuttuğunu bile fark etmediği anlatamadıklarıydı. Konuşamadığı, söyleyemediği belli edemediği her şeydi. Bastırdığı yerinde yaşayamadığı her duyguydu. İçine içine akıttığı göz yaşlarıydı. Her şeye rağmen yüzüne bir maske takıp da "İyiyim ben" diyip gülümsemesiydi. İşte insanı olgunlaştıran buydu. Ama bilinmez ki fazla olgunluk da bitirir. Yıkar geçer kafayı yedirtir. Bu yüzden bazen de çocuklaşmak gerekir, ağlamayı güçsüzlük görmemek gerekir. Bazen "Ben iyiyim" değilde. "Bende insanım canım acıyor, kötüyüm". Demek gerekir. Bazen birileri tarafından dinlenmek gerekir. İşte o zaman olgunluk adı altındaki acılarımızi bir kenara bırakıp yalnızca kendimiz olmamız gerekir...
12 notes · View notes
onderkaracay · 29 days
Text
Tumblr media
Cemal Süreya; hayat kısa, kuşlar uçuyor diye uyarıyor. Hayatın kısa olduğundan kuşların uçtuğundan haberdar olmayan insanlar ise kısa ömürlerinde sürekli zulmü artıracak yöntemlerin oyuncağı olmaktan kurtulamıyor.
Önder Karaçay
4 notes · View notes
fille-malheureuse · 2 months
Text
youtube
İleri doğru bir adım attın
Geriye baksan da boşa
Yanlışa karşı ağzını açtın
Artık sussan da boşa
Sen hep öyle el gibi uzaktasın
Ben hep yapayalnız
Sen hep öyle dimdik ayaktasın
Ben hep darmadağınık
Bilerek senden uzağa kaçtım
Yanıma koşsan da boşa
Giderek ben de kendimi aştım
Önüme dursan da boşa
2 notes · View notes
leblebi-19 · 1 year
Text
Ömür kısa, vakit az. Anlamak için kaybetmek mi gerekir..?
7 notes · View notes
triangulummm · 9 months
Text
Pekiii onunla öylesine bile olsa konuşunca veya yazışınca kötü giden günün harika oluyorsa bu da o 3 kelimeye dahil mi hocam;))
2 notes · View notes
ucurumunkenarinda · 10 months
Text
Maviyle yeşilin bir arada olduğu uçurumdayım. Güzelliğiyle büyülenmiş yaşam dolu, ve bi o kadarda güzelliğinden intihar edecek biri gibi…
3 notes · View notes
ozgur-ce · 3 months
Text
ŞAİR Sezai Karakoç’un meşhur "Mona Roza" şiirinde, Türk edebiyatının en mahrem akrostişi gizlidir. (Belki bilmeyenler hala vardır.)
Şiirin her kıtasının başındaki harfleri yan yana getirdiğinizde "Muazzez Akkayam" çıkar.
Karakoç, 1950’de Mülkiye’de öğrenciyken yazmıştır bu şiiri. Ancak aşkına karşılık bulamayan Karakoç 2002 yılına kadar hiç yayınlamamıştır, ve hiç evlenmemiştir.
Bu efsane şiir, bir aşk acısının yürek burkan sesidir.
Şöyle başlar:
"Mona Roza siyah güller ak güller / Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak / Kanadı kırık kuş merhamet ister / Ah senin yüzünden kana batacak / Mona roza siyah güller ak güller."
Tumblr media Tumblr media
Muazzez Hanım’ın Mülkiye’de okurken "pingpong şampiyonu" olduğunu öğrenince...
Hemen aklıma okul arkadaşı Sezai Karakoç’un "Ping-Pong Masası" adlı başka bir şiiri geldi.
Şiiri bulup okudum...
Şu dizelere dikkat kesildim:
"Ha Sezai ha ping-pong masası / Ha ping-pong masası ha boş tüfek / Bir el işareti eyvallah ve tak tak / Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi / Ne kadar güzel ne kadar sıcak / Tak tak tak tak tak."
Gözümün önüne şöyle bir görüntü geldi:
Onurlu Ergani çocuğu Sezai, uzak bir köşeden Muazzez’in pingpong oynamasını izlemektedir. Muazzez topa şımarık bir edayla vurdukça "Ha Sezai ha ping-pong masası" diye içlenmektedir.
Ne dokunaklı değil mi?
Hadi girin internete ve bu çok eski devirlere aitmiş gibi gözüken dokunaklı aşka nüfuz etmek için "Mona Roza" şiirini bulup okuyun.
Bir büyük aşkın hatırına...
Bir parça kederlenip aşka olan imanınızı tazeleyin...
139 notes · View notes
gelenkutusuu · 8 months
Text
Giderken bıraktığın yerler toz duman olmuş….
Günaydın
77 notes · View notes
ozguryol · 2 years
Photo
Tumblr media
14 notes · View notes
sutusevin · 1 month
Text
Ben düşersem kimseye yaslanmam.
Kendi kendimi ayağa kaldırırım.
10 notes · View notes
gulmeyiogrenenkiz · 3 months
Text
Tumblr media
Bazen hayat çok kısa olabilir. Yıllarca yanında bildiğin insanlar hiç beklemediğin bir anda gidebilir. Bir de yeni tanıştığın fakat varlığına çok çabuk alıştığın insanlar olabilir. Ve onlarda aniden gidebilir. Ölüm... Sevdiklerimizi birbirinden ayırmaya gücü yetebilecek tek şey. O yüzden sevin, sevdiğinizi belli edin. Ölümün ne zaman geleceği belli olmaz. O zaman geldiğinde pişman olabilirsiniz. Çünkü artık batan bir güneşi durduramazsınız...
10 notes · View notes
nurphysblog · 2 years
Text
İnsanlar yeni biriyle tanıştıklarında kendilerine göre o insana duvarlar örerler .Kimimiz için konuşması ,ilgilendiği alan ,yaşam tarzı vb. şeyler o duvarı geçip geçmemesinde roller oynar .Bazılarımız bu duvarı geçer bazılarımız geçemez .Ve biz bu sonuç karşısında karşımızdaki kişiyle aramızdaki bağın adını bulmaya çalışırız. Tabii ki bu hemen gerçekleşen bir şey değildir .Hepimiz için süresi karşımızdaki kişiyle uyumumuzdan geçer. Peki insan sadece yeni tanıştığı bir insana karşı mı oluşturur bu duvarı? Bazılarımız bu duvarı kendileri için de kurarlar. Belki farkında olmadan ya da olarak bazılarımız için kendilerine karşı mutlak bir duvar oluşmuştur. Peki kendimize karşı oluşturduğumuz bir duvar olduğunun nasıl farkına varabiliriz ?
Hayatımız hiçbir zaman dört dörtlük bir şekilde gitmez .Böyle bir hayat kanunu da yoktur zaten .İşte bu zamanlarda kendimizi bir boşlukta hissederiz. Her ne kadar dostlarımız, sevdiklerimizle geçirsek de bu zamanı insanın en sonunda kendiyle yüzleşme zamanı gelir, çatar. Peki kaçımız kendimizle yüzleşirken gerçekçi duygularla yaklaşıyoruz. Kendimizi daha da kötü bir duruma sokmamak için yatıştırıyoruz yani başka bir değişle kendimizi pohpohluyoruz .Bildiğim tek gerçek o an yaşanmayan duygular ve hesaplaşmalar ileride daha büyük bir yığın halinde bize gelirler ve bu sefer verdikleri zarar binlerce kat daha fazladır.
Tabi bir de kendilerine acımadan yargılayan doğruyu yanlışı yüzüne vuran tarafta olanlarımızda var. Kendilerini uçuruma sürüklenmeyi göz önüne almış olanlarımız. Bu yüzleşme belki herkes için zor değildir ama ben kendi deneyimlediğim ve hissettiğim duygularımla ifade etmek isterim bu durumu .Ben zor olan kısımdaydım .Bu yüzleşme benim için hiç kolay geçmiyordu .Sanki her defasında daha da boğuluyormuş gibi hissediyordum .Ağlamak bile bazen işe yaramıyor ,kalbimdeki o iğrenç sızıyı dindirmeme yardımcı olmuyordu .Sonrasında çözüm yolları aramaya başladım. Neden bu kadar daha da kötüye gittiğimin ve ilerleme kaydedemiyor oluşumun .Ve sonunda kendimce bir sonuca vardım .Ben bazı şeyleri kendime bile kabul ettiremiyordum. İçimdeki o duvarı aşamıyordum .Etki etmiyordu yaptıklarım sanki delik bir bardağa su doldururmuş gibi .Bazen sanki biraz da olsun o duvarı aştığımı düşündüğüm zamanlar oluyordu bazen de o duvarın daha güçlü hale geldiğini ve hiç aşamayacağımı düşündüğüm zamanlar da .Gerçekten kendi içimde oluşturduğum bu saçma duvar da neyin nesiydi böyle her şey zaten zorken ben birde kendimle savaş veriyordum .Bunun nasıl bir mantıklı açıklaması olabilir ki? Bir açıklama bulamadım ama bu duvarın oluşmasında özgüvensizliğimizi, karamsarlığımızı ve bunun gibi kendimiz için olumsuz olabilecek durumlardan dolayı böyle bir savunma mekanizması geliştirdiğimi düşünüyorum farkına varmadan. Bu duvarın farkına varmak sadece bazı durumlarda kendimizi anlamlandırmamıza daha da yardımcı oluyor. Belki bu duvarı aşmanın bir yolunu bir gün hep beraber buluruz. Kendimize karşı oluşturduğumuz prangalara inat...
3 notes · View notes