Tumgik
#hep yaptığımız gibi
nleour · 17 days
Text
Aslı ile yurt bahçesinde bir sigara kahve yapmaya öyle ihtiyacım var ki
4 notes · View notes
lhumeyra0 · 13 days
Text
Seni özledim adam. Seninle uyumayı özledim, seninle battaniye üstümüzde birbirimize sarılıp film izlemeyi özledim, kış geliyor seninle karda yürümeyi özledim, beraber sigara içmeyi sohbet etmeyi özledim, 20’ lerimizdeyiz seninle parkta çocuklaşmayı özledim, seninle beraber sabahlamayı özledim, bana küsmeni özledim, arkanı dönüp yattığında bile dayanamayıp yanıma sokulmanı özledim, seninle piknik yapmayı özledim, konserlere gidip bağıra çağıra şarkı söylemeyi özledim, beraber dans edemeyişimizi ama çok eğlendiğimizi özledim, asker yolunu beklemeyi özledim, bana çiçek almanı bu çiçek 800 tl tuttu deyip gülüştüğümüzü özledim, aynı kombini yapıp el ele yürümeyi özledim, kavga edip sonunda birbirimize sarılıp sakinleşmeyi özledim, sinir krizi geçirip ağladığımda beni kucağına alıp ninni söyleyerek sakinleştirmeni özledim, nerde olursam olayım çıkıp gelmeni özledim, her şey geçecek yalanını bile özledim, geceleri uzun uzun iyi geceler mesajı atmanı özledim, gülerken taa içi parlayan gözlerini özledim, yüzüme bakıp çok güzelsin demeni özledim, balım sultanım böcüümm demeni özledim, uykulu sesini özledim, göğsümde uyuyakalmanı özledim, saçlarını sevmeyi özledim, kokunu özledim, beni ısırmanı bile özledim, bi gün hiç ısırmayacağını bilseydim kızmazdım ısırıyosun diye, ellerimle oynamanı özledim, sinirlenince bana öfke dolu bakışlarını bile özledim, beraber imkansız hayaller kurup gerçekmiş gibi hissetmeyi özledim, burnumu sıkmanı bile özledim, soğukta dona dona buluşmayı özledim, saçlarımı öpüp koklamanı özledim, beraber içip saçmalamayı özledim, inadını bile özledim, Hümeyra diye seslenişini özledim halbuki çok kızardım, beni deli gibi kıskanmanı ama kıyamamanı özledim, olmayan çocuğumuza beraber isim koymayı bile özledim, olmuyor kızım sensiz deyip çaresiz bakmanı özledim, gece iş çıkışı kapımın önünden geçip ışığını kapat camını ört uyu demeni özledim, 2 dakika sesini duyuyum diye aramanı özledim, bebeğin gibi sevip ilgilenmeni özledim, yanımda ettiğin kahkalarını özledim, canım irmik helvası çekti yapar mısın demeni özledim, hastayken zorla sarımsak yedirmeni bile özledim sarımsaktan nefret ettiğim halde, öpiyim de barışalım diye diretmeni özledim, Ankaradan dönüşte benzinlikten aldığımız o tadsız kahveyi bile özledim, cebimizde beş kuruş yokken bile buluşup saatlerce oturmayı özledim, bana araba kullanmayı öğretmeni özledim, beni yanına herkesi karşına almanı özledim, karım da karım diye sevmeni özledim, beraber araba yıkamayı özledim, bana sürpriz yumurta almanı özledim, beni mutlu etmeni özledim, beraber evde yaptığımız kahvaltıları özledim, annemle ettiğin sohbetleri dinlemeyi özledim, anneme abla çok seviyorum demeni özledim, çeyizlerime puan vermeni bununla bana ne yemek yapacaksın diye sormanı özledim, bana makyaj yapmanı özledim, sivilcelerini patlatmayı bile özledim, saçlarımla oynamanı özledim, yaralarımdan öpüp iyileşti mi diye sormanı özledim, seninle konuşacağım diye uykusuz kaldığım günleri özledim, beni öperek uyandırdığın sabahları özledim, deli gibi yattığım için sabaha kadar 40 kere yanına çekip üstümü örtmeni özledim, omzunda ağlamayı özledim, çok yorgun olmana rağmen bana masaj yapmanı özledim, başım ağrıyor ilacım sensin dediğinde gecenin bi vakti ağrın dinsin diye yanına gelmeyi özledim, seninle bi çikolatayı paylaşmayı özledim, bağıra çağıra kavga etmemizi sonra yine birbirimize sarılıp sakinleşmeyi özledim, telefonun başında uyuyuşunu izlemeyi özledim, beraber lunaparka gidip en tehlikeli oyuncaklara bile beraber binmeyi özledim, beni kızdırmanı özledim, el kol şakaları yapmanı bile özledim hep kızmama rağmen, doğum günlerimizi beraber kutlamayı özledim, üflemeden önce bizimle ilgili ettiğin dileklerini özledim, beraber namaz kılıp birbirimiz için dua etmeyi özledim, ders çalış diye beni darlamanı bile özledim, seni gördüğüm an titreyen içimi özledim, bana aşkla bakan gözlerini özledim,Ben seni çok özledim be adam yemin ederim çok özledim. Şimdi bunların birini bile yaşayamayacak kadar imkansız olmamız el olup boğazımı sıkıyor. Senden vazgeçerken seni niye hâlâ bu kadar özlediğimi bilmiyorum.
54 notes · View notes
alexay76 · 1 year
Text
Demek Ki Benim İçimde De Orospuluk Yatıyormuş
Sırayla 5 bayan, ayda bir, birimizde kahvaltı partisi yapardık. O gün 4 arkadaşımla beraber, Filiz ablaya kahvaltıya gitmiştik. Filiz ablamız 44 yaşında olduğundan yaşça hepimizden büyük, ama yaşını göstermeyen, daima güleryüzlü, tombul, genelde hep mutlu tanıdığımız ve çevresine mutluluk veren biriydi. Bazen kendisiyle bukadar barışık olan bu kadının mutluluk sırrını merak ederdim. Neyse, kahvaltıdan sonra, çaylar içildi, sohbet eşliğinde kahvelerimizi de içtikten sonra, benden hariç herkes gitmişti. Kocamın ve çocuklarımın eve gelmesine daha çok vardı, o yüzden ben biraz daha kalmıştım…
Filiz abla bana, “Necla sen TV‘ye takıl, ben masayı toplayım, sonra birer kahve daha içeriz!” dedi. Ben de kumandayı aldım elime, kanalları yoklarken yanlış uyduya girmişim, birden pørnø kanalı açıldı ve adamın birinin kadına tam sikini sokması koca ekrana gelmişti. Panikleyip, delice tuşlara basıyor, o uydudan çıkmak istiyordum, ama nafile, sanki uydu alıcısı kilitlenmişti. Tam o arada Filiz abla mutfaktan geldi. Benim perişan halimi görünce kahkayı bastı, “Bu kanalda işin ne kız? Yoksa sen de benim herif gibi böyle şeylere mi meraklısın?” dedi. “Ya abla sende yani, bilerek mi açtım sanki?” dedim, ama çok utanmıştım…
Filiz abla kumandayı alıp, ekranda sikişenlere son kez bakıp, “Adamınki de güzelmiş, aynı benim herifinkine benziyor!” dedi ve kanalı değiştirdi. Hakikatten adamın siki güzeldi, orta boy, kalın ve dimdikti. Utanmıştım, ama böyle bir filmi ilk gördüğüm için, aynı zamanda hoşumada gitmişti. “Aman abla, sende amma yaptın, Hıdır abim 48 yaşında, yoksa eski halinden mi bahsediyorsun?” dedim. “Olurmu kız, Hıdır eski halinden hiç taviz vermedi, tam tersine cinsel hayatımız dahada kaliteli olmaya başladı!” dedi. “Nasıl yani?” derken, aklımdan bizim evdeki halimiz aklıma geldi. Oğlumdan sonra 8 yıl önce kızımız dünyaya geldikten sonra, eşimin istek gücü bayağı zayıflamış, bazen 2 ay kardeş gibi yanyana yatardık, ben de artık bu duruma alışık olmuştum, hiç bir istekte bulunmuyordum…
Filiz abla anlatmaya devam ederek, “Eskiden yaptığımız hızlı ve kısa sevişmelerden daha ziyade, şimdi uzun uzun sevişip, ilişki arasında fantaziler kurup birbirimizi zirvelere taşıyoruz!” dediğinde ciddi olduğu belliydi. Ben yine sadece, “Nasıl yani?” diyebildim. “Bak mesela, bazen, tabi her seferinde değil, böyle bir toplantı gününden sonra, Hıdırla sevişirken, bana sorar kimler vardı diye, ben de isimleri sayarım. O da, (Hayırsız kadın, hepsini niye yolladın, birisini yatağımda bıraksaydın ya!) der!. Ben de kocamı tamamen çıldırtmak için, (Hepsini yollamadım, bak Vildanı sana bıraktım, şimdi Vildanı sikeceksin!) derim. O da hemen Vildan yataktaymış gibi bana, (Vildan hanım hoşgeldin, niye geldin?) der. Ben de Vildanmışım gibi, (Hıdır abi amım sikini çekti, sana siktirmeye geldim!) derim. O da, (Madem öyle, hemen amına takayım!) der. Sonra, (Amın çok güzel Vildan, sokuyorum bak dibine kadar girdim!) der. Ben de, (Sok Hıdır abi, sok!) derim. O da, (Dayanamıyorum Vildan, amına fışkırtacam!) der. (Fışkırt Hıdır abi, döllerini içime akıt!) derim, ve iştahla içime boşalır! İşte buna benzer çok fantaziler yaparız. Bazen de benim başka bir erkekle sikiştiğim fantaziler yaparız. Ama herşey yatakta kalır ve biter!” dedi.
Kulaklarıma inanamıyordum, böylesini ne duymuş, nede yaşamıştım. Ama muazzam tahrik olmuştum. Kaybettiğim sandığım istek duygusu birden içimi parçalamış, amım sulanmaya başlamıştı. Filiz ablanın, “Noldu kız, şok mu oldun? Yoksa aklın halen deminki sikte mi?” dedi ve yine kahkahayı bastı. Utanarak güldüm, “Gerçekten içimi kıpırtdattı abla!” dedim ve birazcık bizim yatak odasında olan bitenden bahsettim, yani daha doğrusu olmayanlardan. Bana, “Vah zavallım!” dedi, biraz durdu, sonra, “Aklıma birşey geldi kız, Hıdırıma süpriz yapmak istiyorum, sen şimdi gidip soyunup yatağa yatacaksın, birazdan o da gelir seninle ilgilenir!” dedi. İşte buna şok olmuştum, “Saçmalama abla! Söylediğin ne biçim bir laf öyle?” dedim, ama gerçekten kızmıştım…
“Bak güzelim, 32 yaşındasın, şimdiden hayata küsmüş gibisin, hem sen biraz zevk, heyecan ve kadınlığını yaşarsın, hem ben de Hıdırımın en büyük arzusunu, fantazisini gerçekleştirmiş olurum!” dedi. “Asla yapamam ve yapmam!” dediysem de, o ısrar ettikçe bu fikre yatkın oluyordum. O da ne yaptı etti, sonunda bana kabul ettirdi ve öocuk gibi sevinerek, “Yaşasın!!! Bakalım bizim Hıdır bey fantaziden ileri gidebilecek mi?” dedi…
Üst kata çıkıp, çırılçıplak soyunup, yatağa girmiştim. Tahminen ateşim 45 derece vardı. Yorganı kafama çektim. Tanrım, ben burda yabancı bir yatakta çırılçıplak neler yapıyordum? Yorganı tekrar indirdim, vazgeçmeyi kafaya koymuştum, tam giyinip gitmek isterken kapı açıldı, Hıdır abi içeri girdi. Beni öyle görünce afallayıp kaldı. Yaklaşık 1 dakika kadar taş kesilmiş heykel gibi odanın girişinde durdu, sonra toparlanıp, aşağıya seslendi, “Sürprizine bayıldım karıcığım, harikasın, seni çok seviyorum!” diye ve kapıyı kapattı. “Hoşgeldin Necla hanım!” deyip, gömleğini çıkartmaya basladığında, ben başımı yana çevirmiş, deminki ateşimin yerini soğukluk almış, resmen havale geçiriyordum…
Hıdır abi soyunmuş olmalı ki, yatağa geldi, bir eliyle elimi tutarken, diğerini de yorganın altına atıp, ayağımı okşadı. Biraz olsun yumuşamıştım, ama yine gergindim. “Pişman olmayacaksın güzelim!” deyip, yanağımı hafifden öperken, sıcak nefesini yüzümde hissediyordum. Hıdır abinin sakin konuşmaları ruhumu okşuyor, gittikçe rahatlıyordum. Demin elinin bulundugu ayak kısmına şimdi yüzünü getirmişti, ayaklarımdan başlayarak yukarıya doğru, süt beyaz tenimi öpe öpe, inceleye inceleye çıkıyordu. Şimdi baldırlarıma varmış, parmak uçlarını baldırlarımın iç kısmında gezdirirken, sanki o büyük elleriyle değil de, bir kuştüyü ile okşuyor gibiydi…
Deminki tedirginliğimin yerini zevk ve istek almış, bundan sonra olacakları sabırsızlıkla bekliyordum. Şimdi kafası baldırlarımın arasında, öperek bana ilk orgazmımı yaşatıyordu. Nihayet dudakları amıma kavuşmuş, diliyle klitorisime çok hafif değiyordu. Okadar ustaydı ki, bacaklarım açıldıkça açılmış, bale dansçısı gibi ayırmıştım onları. Kendimden geçmek üzereydim, iki elimle başını kavramış, bazen bastırıp bazen çekiyor, orgazmlarıma destek oluyordum. O bölgeden yalayarak göbeğime, sonradan memelerime gelip, susamış bebek gibi onları avuçlayıp, hoyratça emmeye başladı. Uçlarını ısırıp, acıyla zevk arasında oyunlar yapıyordu süt beyaz diri göğüslerime. Dekoltemden çıkıp boynuma, boğazıma yapışmış, tenimi yalarken, benim içimde fırtınalar kopmuştu…
Kendimi zevk seline kaptırmış gidiyorken, birden amcığımın içine kalın sikinin hiç zorlanmadan oturduğunu hissettim. Artık akıntıya kapılmış, şelaleye doğru sürükleniyordum. Bu dakikadan sonra seks ve sevişmek benim için yeni bir defter acmıştı hayatımda. Hıdır abi sikini köküne kadar içime sokmuş, bir müddet böyle durduktan sonra, çekip geri gömmüştü. Şimdi gelip giderken, “Harikasın Necla hanım, daracıksın, çok mutlu ettin beni!” deyip, hoş sözleri bir yandan, amıma vuruşları öbür yandan, zincirleme orgazmlar yaratıyordu bende. Yaklaşık 9-10 dakika beni böyle sikti…
Sonra birden değişmeye başladı, sanki Hıdır abi deminki narin ince ruhunu terketmiş, gittikce kabalaşıyordu. Hoyratca amıma çarparken, benden de tepki gelmeyince dahada vahşileşiyor, buda bana ayrı bir zevk veriyordu. Kullandığı kelimeler argolaşmış, ikimizi de inanılmaz senaryolara sürüklüyordu. “Yarrağım amında Necla, hoşuna gidiyormu?”. “Gidiyor abi, sok amıma, sok, sertçe sok!”. “Vay kaltak vaay! Demin utanırken şimdi yarrağım yetmez oldu haa?”. “Ohhhh, ahhhh, abi harika yarrağın var, vur amıma, kudurt kaltak Neclanı!”. “Al ozaman kaltak karı! Ayır amını, amına soktuğumun orospusu!”. “Öyle deme abi…”. “Sus orospu! Orospu! Orospu! Orospu! Sen adi bir orospusun! Utanmıyor musun arkadaşının kocasına amını dayamaya?”. “Utanmıyorum lan pezevenk! Senin o Filiz denen orospu karın istedi, ben de açtım amımı! Kapa çeneni de, amıma geçir pezevenk!”. “Geçiriyorum lan orospu, senin pezevengin olacam, satacam seni, siktirecem herkese, kaltak karı, adi fahişe seni!”. “Oohhh geçir koçum! Offf offff, sok, sok, daha hızlı, fışkırt içime, döllendir beni!”…
Ve ikimiz de çığlık atarak aynı anda boşaldık. Hıdır abi üstümde yığılıp kaldı. İkimiz de bitmiştik. 2 dakika sonra, “Neclacığım, güzelim, umarım demin söylediklerimden dolayı bana kızmadın?” dedi. Gülümseyerek, “Yok abi, neden kızayım? Bana hiç yaşamadığım harika şeyler yaşattın, demek ki benim de içimde orospuluk yatıyormuş!” dedim, gülüştük. Doğrulup yatakta oturduk. Hıdır abi bana sarılıp uzun müddet saçımı okşadı. Sonra kalkıp ıslak mendille biraz temizlenip giyindim. Hıdır abiye sarılırken sonsuz minnettardım ona. O sırada Filiz abla kapıyı tıklatıp, müsade isteyip içeri geldi. Hemen koşup ona da sarıldım, “İyi ki varsın ablacığım, seni çok seviyorum!” deyip, muhteşem çifti başbaşa bıraktım.
252 notes · View notes
semantin · 4 months
Text
Çocuk içinde dünya laf duyuyorum. Instagram'da bir paylaşım yapıyorum en az iki üç kişiden her seferinde bunları iyi günlerin çocuk olunca seni görürüz gibi mesajlar alıyorum. Çünkü onlara göre çocuk, elden ayaktan düşüren insanı eve bağlayan bir yükten başka bir şey değil. Halbuki yaptığımız şey çayımızı termosa koyup evde ne varsa yanımıza alıp piknik yapmak. İyi günler ya da keyif denilen aktivitemiz de bu. Hayatı yaşadığımı söylenen paylaşımım bu. Ama o kadar eminim ki çocukla ileride çıktığımda da e seninki uslu ya da ikinci yap da görürüz diyeceklerini. Kan emicilikten başka hiçbir şey değil yapılan. İnsanları çocuktan bile soğutuyorlar. Kendi mutsuzluklarını üstümüze atıp mutlu olmamızı istemiyorlar. Ama ben evde içtiğim sağlıklı bir kahveden bile mutlu olmayı hep istiyorum. İnsanlara bir şeyleri öcü gibi göstermek dünyanın en cahilce hareketi.
Evlenmeden öncede evliliği bekarların gözüne o kadar büyütüyorlar ki evlenmekten korkan koca bir nesil üredi şuan. Halbuki aklı başında tercihlerle evlilik o kadar kolaylaşabilecekte bir şey ki hiçkimse bundan bahsetmiyor. Çocuk içinde aynı şekilde. Çocuk bir yük. Özgürlüğü elinden alınan birey gibi gösteriyorlar kendilerini ebeveynler. Mutluluk her daim bizim tercihimizdir. Ben bunu bilir bunu söylerim.
36 notes · View notes
yesilalpakasblog · 4 days
Text
Bugün iyi koca turnusolumuz için son gündü, hemen durumbildirir raporunu yazayım dedim.
Tüm alisveris boyunca hiçbir şeye mizmizlanmadan bana eşlik etti.🙂‍↕️
Denediğim tüm gelinliklere, annelerimizin ve çalışanların yanında yeterli ve mutlu edici iltifatlarda bulundu.👰🏻‍♀️
En yakın arkadaşına yaptığımız ziyarette galatasaray maçı olmasına rağmen yine de benle iletişimi azaltmadi. Pozisyon anlatmak da olsa beni hep mevzuya dahil etmeye çalıştı 👍🏻
Ben yemek hazırlığı veya çay servisi yaparken hep yardım etti 🫶🏻
Köye gittigimizde gece yıldızların altında sabaha kadar benle sohbet etti 💯
Ailelerimizin ortak olarak oturduğu masalarda bile bizim kendi küçük ailemize hep ayrı özen gösterdi 🫡
Sade ve sadece bu sabah halası ve kuzeni geldiğinde kahve yaparken şeker yerine Tuz atmam sonucu olan kaosta kahkahalarla güldü 💔🥺(minik bi bilgilendirme : annem aslında herkes gülerken, eşim gülmeden önce tadı böyle bile harika gibi bir yorumda bulunduğunu söyledi)
Sonuc olarak 26 yıllık birikimimle bu çocuğa evet diyorummmmmmmm 🫡🫡🫡 benim kendi değerlendirme kriterlerime göre testleri gecti . InsAllah hep böyle oluruz birbirimize karşı ❤️🫶🌺🍓🐥
8 notes · View notes
haziranzede · 5 months
Text
hayatım yanlış yaptıgım şeyler, kaçırdıpım fırsatlar var. birde ben bunu neden daha önce yapmadım dediklerim var.
mesela ben neden daha evvel yemek yapmayı öğrenmedim, inanılmaz zevkli birşey ve kendi yaptığım yemeği yemekden inanılmaz bir zevk alıyorum..maşallah..
temizlik yapmak, ütü yapmak da çok çok zevkli şeyler.insamım kafasını dağıtıyor.
daha önce neden kitap satmaya başlamışım buda bir nasip o zaman aklıma gelmemişti Allah aklıma getirdi hamd olsun. çok zevk alıyorum kitap satmakdan, kitap hediye etmekden..
neden daha önce sadaka ve az tüketmeye sadeliğe az önem vermişim buna da üzülüyorum. evim almasam da olur dediğim şeylerle dolu.
neden spor ayakkabı ile daha erken tanışmamışım. son yıllarda hep spor ayakkabı giyiniyorum süper bir rahatlık.
eskiden yapmayım, şuan yaptıpım ve ya ben neler kaçımışım dediğim mevzular bunlardı. şimdi geride 2 konu daha kaldı. sırasıyla onlara değinelim.. iyiki yapıyorumlar, şunlarıda yapsam ne iyi olurdular.
ıyıkı kendi başıma kalmaya alışığım, kendimle vakit geçirmeyi seviyorum.
tercih etmeye, seçmeye iyi ki alışmışım. iyi ki sağlığıma dikkat etmişim..
ıyıkı modadan uzak durmuşum
ıyıkı derslere, ilim meclislerine devam etmişim..
ıyıkı okuma, dinleme alışkanlığım var.. iyiki yıllarca çalışıp, kendi paramı kazanmışım.
iyi ki türkçeme dikkat etmişim..iyiki tanıdığım insanları tanımışım ve iyiki bazı insanları hiç dinlememişim..iyiki örgü örmüşüm..
ıyıkı ailem ile aramı iyi tutmaya çalışmışım..
ıyıkı insanlardan zaman zaman kaçsam da etrafıma insan biriktirmişim.
iyki Üsküdar var.
ıyıkı ferace , pardesi, şal ve başörtüsü var..liste sanırım uzayacak gibi. arada kendimize iyi yaptığımız şeyleri söylememiz lazım. kendimiz kendimiz bu kadar sert bir dille konuşurken başkalarının kibar olmasını bekleyemeyiz.
geriye kaldı bir başlık şunları da yapsam çok iyi olurdular..şuan mental olarka onu yazmaya hazır değilim sanırım..oda başka sefer olsun
12 notes · View notes
zeyhal · 3 months
Note
Sence uzun ilişkinin sırrı ne
Bu soruyu gördüğümden beri düşünüyorum aslında bunu. Cevap biraz uzun oldu 🥲
Bence en kritik olanı kişilerin geçinmeye gönlünün olması. Sevgiyi ve saygıyı hep üstte tutmak. Yani evet üzülebilirsin, kırılabilirsin, hata da yapabilirsin ama birbirini affetmek, koruyup kollamak, anlamak bunlar da yapabileceğimiz diğer şeyler. Ve ne olursa olsun basit şeylere çok takılmamak lazım. İnsanız, hatalar yaparız, ilişki denen şey hiçbir zaman kusursuz olmayacak ama işte dediğim gibi kişilerin geçinmeye, sorunları çözmeye gönlü olursa ilişki akıp gidiyor.
Diğer yandan ilişki yaşadığın kişiyle hayat beklentilerinin uyuşup uyuşmaması da çok kritik. İnsanlar genelde beğendikleri, hayatını birleştirmek istedikleri kişiyle karşılaştığında anın büyüsüyle ben onun için bunu da yaparım şunu da yaparım mantığına çok giriyor ya da işte değişir, ben onu düzeltirim fikri de çok oluyor. Ama biri için bir şeye hayatınız boyunca tahammül etmek ilişkiyi içten içe çökertecek bir şey. Çünkü hiç sırtınızdan indirmediğiniz bir yük var ve aslında karşınızdaki sizden bunu istememiş ama siz bunu onun için yapıyorsunuz. Bir noktadan sonra böyle bir ağırlığı taşımak sırtınızı genelde ağrıtır ve bir suçlu ararsınız. Genelde de bu karşı taraf olur. O yüzden de uyuşmaya çalışacağınız, uyuşmak için ekstra çabalar harcayacağınız değil de gerçekten ortak paydada buluştuğunuz kişileri seçmek baya önemli. Bununla ilgili evlilik muhabbeti yaptığımız bir ortamda ben şey özelliğini söylemiştim mesela, hayatını tamamen gece yaşamaktan keyif alan gündüzlerini uyuyarak geçiren biriyle, erkenden kalkan ve yatan gününü böyle yaşamayı seven birisinin ortak saatleri çok azalabilir, bu da bir uyuşmazlık olarak önlerine çıkabilir, başta basit gözüken şeylerin temelde çok kritik olduğunu unutmamak gerekiyor.
Son olarak da şunu eklemek istiyorum. Tabiki hiç kimse boşanmak için evlenmez ya da ayrılmak için biriyle birlikte olmaz. Ama hiçbir ilişkinin sonsuza kadar sürmek zorunda olmadığını da akılda tutmak gerekiyor. Bir ilişki bunca zaman beraber olduk, onca yıl emek verdik, burdan da geriye dönülmez diye devam ettirilmez. Kastetmeye çalıştığım şey ilişki için çabalama demek değil ama bunun bir mecburiyet olmadığını, ilişkinin iki kişiyi de belli oranda mutlu eden, besleyen, destekleyen tarafları olduğunu fark ederek devam edilmesi gerektiği. Eğer bunlar yoksa ama vardı ama şöyleydi bundan sonra da ayrılınmaz diye bakılmaması gerektiği. Yani tabiri caizse ayıp olmasın diye ilişkiyi devam ettirmek o ilişkiyi uzun süreli hâle getirse de dile getirdiğim gibi kişiyi sadece kambur yapabilir, elini verenin kolunu kaptırmasına vesile olup maalesef ki ilişkiyi git gide daha toksik ve can sıkıcı hâle gelebilir.
Daha herhalde uzatsam listeyi uzatırım ama aklıma ilk olarak bunlar geldi.
9 notes · View notes
ertan2618 · 1 year
Text
Tumblr media
Evlenmeye karar verdik...
Anlaştık...
Eşya, düğün masrafı, düğün salonu, şaşalı bir düğün falan olmasın dedik...
Üç odalı bir eve girdik. Sadece temel ihtiyaçlar aldık.
Buzdolabı, ütü, ocak, halı, perde vb.
Mobilya yoktu...
Bir iki tane sandalye almıştık.
Yatak odası, oturma odası, yemek odası,
misafir salon takımı, gümüşlük gibi mobilya almamıştık...
.
Kocam işten direk eve geliyordu.
Kazancımız yetiyordu.
Az bir masraf ile düğün yaptığımız için borcumuz yok gibiydi..
Beş altı ay böyle geçti. Ama evimize hayırlı olsuna, ziyarete, yemeğe gelen herkes bizi küçük görmeye başladı....
Mobilyasız olmaz dediler.
Yerde yemek istemeyen oldu.
Dizim ağrıyor deyip bir daha gelmeyen oldu...
Her gelen alın alın diyordu. Alın demeleri kolaydı.
Ama neyle alacaktık?
Eşim de bunları duyuyor ve görüyordu.
Ama kazancımız yetmez diye yanaşmıyordu.
Sonra ne olduysa ben dayanamadım artık.
Ona illa mobilya takımı aldırdım.
O da borca girdi.
Artık eve iki saat geç geliyordu. Mesaiye kalıyordu.
Olsun sabrettik. Beş altı ay sonra borcumuz bitti. Mobilya güzeldi.
Hayırlı olsun diyorlardı. Eh bizim de hoşumuza gitti...
.
Bir kaç ay sonra bu sefer de mutfak masası istedim.
Kocam onu da aldı.
Yani aldırdım...
Niyetim dedikodu olmasındı aslında.
Kocam daha da geç kalmaya başladı.
Zira iki saat fazladan kalmaya alışmıştı.
Bunun da borcu bitti. İlk yemeklerimizi yedik.
.
Yatak odası almaya karar verdik.
Herkes şöyle olsun, böyle olsun derken pahalı bir yatak odası takımı aldık.
Pahalı bir şeydi.
Kocam artık eskisinden üç dört saat daha geç gelmeye başladı.
Bunun borcu bir yıldan fazla sürdü...
Artık kocam eskisi gibi eve gelmiyordu.
Çok çalışmaya alışmış, ona göre de iş yoğunluğu olmuştu.
Ben ise çok ileride fark edecektim ki, mobilyaya aşık olmaya başlamıştım.
Evin diğer tüm eksiklerini aldırttım.
Tabi üç dört yıl geçmiş, artık ilk zamanlarda aldığımız eşyalar eskimeye başladı.
Bu sefer evimize gelenler, bunu hala kullanıyor musun, hala aynı koltuk mu?
Gibi sözler söylüyorlardı.....
.
Evde yürüyecek yer yoktu.
Çocuğumuz, mobilyalardan evin içinde yürüyemez olmuştu.
Sonra evin dar olabileceğini düşündük.
Bu sefer daha geniş bir eve kiraya çıktık.
Kira artmıştı. Ama olsun, eşyalarımız sığıyordu. ..
Ev ararken kendimize değil, eşyalarımıza ev arıyorduk..
Aradığımız, diğer değişle eşyalarımızın aradığı evi bulmuştuk.
Fakat perde uymuyor, halılar küçük kalıyordu.
Bu sefer sıra bunlara geldi...
Kısaca aldıkta aldık.
Tabi yeni bir şey olsun, aldığımız mobilya tanıdıklarımızda olmasın diye çok arıyorduk.
Zaman israfı, para israfı cabası...
Bitti mi?
Yok!
Araba serüveni başladı...
Yıllarca yemedik arabaya yedirdik.
İçmedik arabaya içirdik...
Sonra mahalle baskısı ve başka nedenlerden dolayı ev almaya karar verdik.
İşte bundan sonra evimizde ne tat ne huzur kaldı...
.
On yıllarca sürecek bir borca imza attıktan sonra kocam gece yarısı eve gelmeye başladı.
İlk zamanlar onu bekliyordum.
Sonra dayanamayıp yatmaya başladım.
Ancak sabah olunca onun geldiğini fark ediyordum...
Kendi evimize geçtik.
Ama tadımız, tuzumuz, sevgimiz kalmamıştı.
Robot gibi bir hayatımız vardı...
Aylarca hafta sonları dahil kocamı evde görmedim.
Hep çalıştı..
Çalıştı..
Çalıştı...
.
Hafta sonlarımız da elimizden gitti.
Ama fark edememiştim.
Ben, kocam eskisi gibi benimle ilgilenmiyor zannediyordum.
Ama bilmiyordum ki, aslında benimle ilgilenecek zamanı kalmamıştı.
Tüm zamanını benim mobilyalarım, halılarım, arabam, perdem, evim ve bitmek bilmeyen hırsıma harcamıştı..
Benimle değil, isteklerimle ilgileniyordu...
Uzun hikaye...
Ne mi oldu sonra?
Kocam artık evi umursamaz oldu.
İş yerinde kalmalar falan...
Şüphelenmeye başladım.
Aldatıyor muydu diye düşündüm.
Eve geldiğinde elbiselerini karıştırıyor, kadın saçı arıyordum.
Telefonunu alıp kurcalıyordum.
Ama bir şey bulamadım. Üzerine gittim. Zorladım.
Sonunda ağladı.
İşten uzun zamandır çıkarıldığını, taksitleri ödemek için günlük, geçici işlerde çalıştığını, evin taksitlerini ödeyemediğini söyledi.
Bir kaç defa intihar etmeye teşebbüs ettiğini ama ailesinin sefil olmaması için bundan vaz geçtiğini söyledi.
Beraber ağladık.
Ağlamakla borç ödenmiyordu.
İcra mektubu geldi.
Taksitleri epey geciktirdik.
Banka evi icra yoluyla aldı.
Bizi çıkarttı.
Eşyalarımızın bir kısmını sattık.
Diğer borcu arabayı satarak ödedik...
.
Sonra üç odalı evimize geri döndük.
Yıllarca sıkıntıdan sonra eski evimize geri döndük.
Dersimizi aldık.
Aman ha size gelip de akıl verip para vermeyenlere aldanmayın. ..
Onu al, bunu al diyen çok olacak.
Ama bir kuruş para vermezler...
Kazancınıza göre evde, kazancınıza göre arabada ve kazancınıza göre eşyada gözünüz olsun.."
Alıntı
26 notes · View notes
yurekferahligi · 4 months
Text
Çocukluk arkadaşımın mahallede deliler gibi oyun oynadığımız eve girmediğimiz bisiklet yarışı yaptığımız arkadaşımın kızı var çok garip geliyor kızının yaşındayken biz çok iyi arkadaştık ve hep birlikte oyun oynardık inanamıyorum ne çabuk büyüdük
15 notes · View notes
musfika-hanim · 11 months
Text
*okunması uzunluğundan dolayı zor ama okuyan olursa da yürekten dua edeceğim bir yazı oldu :)
dün çok yoğun, aşırı yorgun birgündü. sabahında evden dokuzda çıktığım akşam altı gibi gelip yemek yapıp yiyip tekrar yedi buçuk gibi çıkıp yaklaşık saat onikiye kadar dışarda olduğum birgün. dernekte mantı yapmaya başladık sıcak havalar bitince, iki haftada bir yapma rutinimize döneceğiz bir aksilik olmazsa. ben oturarak iş yapmayı sevmeyen biri olduğum için birka�� senedir hamur açma işini üstleniyorum. hamuru makinede yoğurup yine açma makinesinde belli boyuta kadar açıp yeterli boyuta gelinceye kadar da elde açma kısmı bende. eğer çok kalabalık olursak bir arkadaşım daha destek oluyor beraber yapıyoruz. bu işte ustalaştık diyebilirim. haliyle yoruyor ayakta olmakta. fakat iş anında bu yorgunluğu hiç hissetmiyorum hatta kalabalığa mutfaktan yufka yetiştirirken ağzım da hiç durmuyor. muhabbet, espri havalarda uçuşuyor tadı da böyle çıkar zaten. bu yoğunluk, yorgunluk tam bana göre aslında, hareketsiz olmayı sevmiyorum, kalakalmak hiç bana göre değil. nadiren evde olduğum zamanlarda da evdeki yalnızlığı seviyorum, eğer işim yoksa bomboş oturmayı, sakinliği arıyorum. insan istediği zaman kendince küçücük bir dünyadan ibaret de olabiliyor, genişleyen çevresiyle samimi insanların artışı ile büyük bir çevreye de sahip olabiliyor. son beş altı sene içinde dernek sayesinde değiştirdiğim çevreyle ne kadar çok insana ulaştığımı farkettim dün. hem ihtiyaç sahibi ailelerimiz, hem bizim gibi koşturan bazen beraber iş yaptığımız farklı görüşlere sahip olsakta alanı iyilik ve yardım olan stk'lar, kermeslerde tanıştığımız müşteri olarak blze gelen ve sonra bizi hiç bırakmayan bağ kurduğumuz kıymetli insanlar bağışçılar vs. dün filistin için yürürken bunu anladım. dernek grubu hanım arkadaşlarla yürürken o kadar çok tanıdık insana denk geldim ki. kalabalığın içinde sarılmalar, ne zamandır göremedik çocuğun mu oldu maşallahlar, nasılsınız ne güzel denk geldikler.. bissürü tanıdığa denk geldim. bizi yine niyeti hayr olan akıbeti de hayr olsun istediğimiz bir yerde buluşturdu Mevlâ. şükrettim, çok geniş ama boş olmayan varlıklarını gerçekten hissettirebilecek insanlar biriktirmişim seneler içinde bunu farkettim. arada küçük vefasızlıklar da oldu, olsun bu da buranın dünya olduğunu hatırlatıyor hep. bu yazıya başka bir şey anlatmak için başlamıştım aslında konu nereye evrildi. sağlık olsun.
insan içinde bulunduğu, meşgul olduğu hareketin, tavrın içeriğiyle şekilleniyor. bulunduğu yer onu ya dibe ya üste ya da aynı yerde sabitliyor. bu manen kastettiğim bir hal. hayatım boyunca çocukların küçük olduğu zamanlar hariç hep bir meşguliyetim oldu, küçük sohbet grupları, yardım içerikli konuların olduğu çalışmalar, dersler vs. ama yaşadığım acıdan hemen sonra küçük de olsa içime kapanma durumum olmuştu. çok fazla kalabalık eşlerimizin aynı meslek grubu içinde olduğu hanım arkadaş kalabalığının içindeydim ve hep dua ederim beni bizi hiç yalnız bırakmadılar. ama birkaç sene sonra hepsinin tayini çıktı ve ben bir süre kendimle başbaşa kaldım. farklı imtihanlar yaşadım ve yine bu yüzden çevre değişikliğine gittim. gittiğim çevre şu an içinde olduğum, çalışmaktan büyük zevk ve tat aldığım vakıf. ben vakfa başlamadan önce kızlarım genç grubu ile işler yapıyordu onlar benden önce tanıyorlar ve çalışmalara katılıyorlardı dernekte lise dönemlerinde. bana "anne sen de gel eminim sana da iyi gelecek çok seveceksin" vs dediklerinde kendimi eve kapatıp dışarı ile iletişimimi aza indirdiğim günlerdi. hep erteledim. ve sonra dernekten ablaları (daha sonra hepsi ekip arkadaşım oldular) küçük kızımı ziyarete geldiler "abla bekleriz seni de muhakkak gel bak" diye söyleyince birgün büyük kızımla vakfa ziyarete gittik. haftada bir tefsir sohbetleri varmış ona davet ettiler ve gitmeye başladım ortam, arkadaşlar çok güzeldi. sonra vakıf çalışmalarında bizimle olur musun dediler. tabi çok isterim dedim yetim birimi, sonra buradaki ihtiyaç sahibi ailelerimizi baz alan il içi birimi, şu an farklı bir birim vs derken bu yılın sonunda beş seneyi devreceğim kısmetse. çok şey gördüm, çok hikaye dinledim, yüzlerce aile ziyareti, projeler, ailelerin maddi manevi sıkıntıları, çözüm yollarını arama, kermesler, resmi ziyaretler, yetim şenlikleri, atölye çalışmaları ve daha daha birsürü şey. eğer Allah katında değerli olursam, gerçekten içimden gele gele, seve seve, yüksek empati duygumla hareket ederek, inşallah riyadan uzak, bana kim olduğumu hatırlatan, ruhuma iyi gelen, kalbimi ve hafızamı diri tutan, sorumluluk ve kardeş olarak yapmakta yükümlü hissettiğim bu işlerle olurum. yoksa bende bir numara yok, bunlar da O'nun sayesinde. eğer bir vicdana, merhamet duygusuna sahipsem O'nun sayesinde, bana verdiği imtihan ve acı vesilesiyle. eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlar hesabı. Allah var ettiği sürece yaralara melhem, bir derdin azalmasında küçük de olsa vesile, bir yetimin tebessümüne, bir annenin derdinin çözümüne ortak etsin yaradan beni. ne çok yazasım varmış zaten bu kadar uzun yazıyı da kimse okumaz kendi kendime biraz sohbet etmiş, geçmişi yad etmiş ve şu anıma şükretmiş oldum. elhamdülillahirabbilalemin. Allah'ım bin şükür.
22 notes · View notes
imsoniacure · 6 months
Text
İnsanlar hep ölmek istememiz için bir sebep ister. Onlara göre sebepsiz bir şekilde kendimizi öldürdüğümüz de hep şunları derler. Ailesini hiç mi düşünmedi? Hiçbir şeyi yoktu çok iyiydi. Çocuklarını anne babasını hiç mi düşünmedi? Onların psikolojisini hiç mi düşünmedi? Şimdi insanlar bu kadar laf ederken peki intihar eden kişinin psikolojisini hiç mi düşünmüyorlar? Ya da asla belli etmese de ailesi yüzünden buna kalkıştığını. Hepimiz insanız ve her duygumuzu belli edemeyiz. Aynı zamanda belli etmemize izin verilmeyen durumlar olur sıkça. Şu an hangi yaşta hangi mesleği yaptığımız önemsiz. Sonuç olarak hepimiz doğuyoruz, yaşıyoruz, ölüyoruz. Ve bu kimsenin intihar etmemesi için sebep değil. Lütfen insanları yargılamadan önce onların nasıl bir durum içinde bulunduğunu düşünelim. Evet bugün çok iyi gördüğümüz bir kişi yarın kendini öldürebilir. Aynı zamanda bunu bir anne bir baba bir abla da yapabilir. Çünkü hepimiz insanız. Her ne kadar ailemizi bir süre onlar insan değilmiş gibi davransakta onlar da insan. Sizin yaşadıklarınızı iyi veya kötü onlarda yaşayabilir. Ve kimseyi kendini öldürdü diye suçlayamayız.
#
14 notes · View notes
acid-gramma · 7 months
Note
nejita selam sen burada erkek arkadaşımın yakın kız arkadaşı olsun istemem derken neyden bahsettiğini hiç anlamıyordum ama yaşayınca anladım. geçen sene grup ödevi yaptığımız bir çocuktan aşırı hoşlandım mesela toplu bir ortamdayız ya fikir belirtmesem de dönüp bana fikrimi sorar hep beni önemserdi açıkçası karşılıklı hoşlandığımızı düşünüyordum bu hoşlantı süreci de 2022 ekim falan sonrasında biz arkadaş olduk grup ödevlerini hep birlikte yapıyoruz bu çocukla 2023 nisan gibi yine bir grup ödevimiz var ancak okullar hibrit olduğundan ödevi zoomdan kayıt alarak hocaya göndermemiz gerekiyo o ekran paylaşıyo öyle kayıt alıyoruz kayıt bitti aramızda sohbet ediyoruz o birden wpye girdi ama ekranı muhtemelen sadece ödev yani word olarak paylaştım sanıyodu çünkü ne göreyim sevgilisi varmış çocuğun ve arşivde tutuyo kızı ve çok soğuk konuşuyorlar ben kendisinden anında soğudum bir insan kız arkadaşını arşivde tutar mı ya çok kötü hissederdim ben olsam neyse kendisiyle arama mesafe koydum hem bana yakın davranıyo ki benden kız arkadaşını da saklıyo hem de sevgilisi var diye aynı sınıfta olduğumuz için iletişimimiz tamamiyle kesilmedi ortak ödevlerimiz vardı çünkü bana sevgilisi olduğunu 2023 kasımda mı ne söyledi o zamana kadar sakladı beni aradı bana kendi eşyalarından veriyordu hava soğuk diye sweatshirtini vermek gibi ben de şimdi senin sevgilin olmasına rağmen bana böyle davranıyosun diye ona yükselsem sen gelin güvey olmuşsun öyle bir şey yok diyebilir sevgilini niye sakladın desem wpyi pcden açınca bakman mı lazımdı diye kızabilir diye hiçbir şey söyleyemedim şu anda da beni sürekli arıyo soruyo derse gelmeden önce poğaça falan alıyo getiriyo ders notu istemesem de not atıyo özellikle yine dört kişi bir masada grup ödevi yaparken gözlerini dikti bana gerçekten birkaç dakika çekmedi tüm gruba bir şey anlatıyo olsa da hep bana bakarak konuşuyo okuldan çıkıyorum eve gidicem gel yolumun üstü ben bırakayım diyor ben bu durumdan çok rahatsızım soğuk yapsam arama mesafe koysam neden soğuksun diye darlıyo beni resmen the other woman konumundayım şu an
NEJSKDJDKD
Hikayeye bak ya... kiyamam sana kotu olmus. ama boyleler iste. erkkeler ananiziskm ya
7 notes · View notes
reyliika · 11 months
Text
Haftasonunu Filistin için çaba sarf ederek geçirmek için düzenledik. Rabbim elimizden gelenin hepsini layığıyla yapmayı nasip eylesin, insanlarda têsir bırakabilmeyi nasip eylesin.
*Bir şey yokmuş gibi devam etmeyelim hayata, bir şey değil bir çok şey oluyor yeryüzünde ve onlar bizim kardeşlerimiz canları yanıyor ve kardeşleri yardıma gitmiyor aynı safta duramıyor.. söyleyecek söz çok anlayacak yürek az. Biz o azınlıkta olalım.
*Bir çok insanın karşı safta olması bizi yanıltmasın, hak tarafı görünüşte hep azınlıktır ama Rabbin yardımı hepsine bedel olur. Biri bin eder.
*Burada evimizde yurdumuzda yaptığımız hiçbir şeyi küçük görmeyelim. Allah katında ne yüce dereceler olduğunu bilemeyiz.
Üç günlük dünyada ne de çok aldanıyoruz.
*Âlimler az yer, az uyur, az konuşurdu. Âsli ihtiyaçları bile azınlıktaydı bize ne oluyor da ihtiyaçlarımızı da geçtik isteklerimiz doğrultusunda şımarır olduk?
17 notes · View notes
saklinotlarim · 9 months
Text
Bazı insanlar, bırakın birkaç kelam etmeyi.. selam vermeye bile gelmiyor..
Çünkü düşünce yapısı sıkıntılı olduğu için, sarmaya yer arayabiliyorlar.. Hatta dahası..
Yıllar önce başımdan geçen bir olayı anlatayım sizlere..
Yıllardır Camii de hayır olarak ve bazende cüzi miktar alarak Fahri öğreticilik yaptım..
Sene 2017 de ise diyanette geçici görev yapmak nasip oldu.. Dönemlikdi ve bitti..
Sene 2018 di..
Mahalle Camiisi olduğu için yüz olarak tanıdık esnaflar vs. .. Camiye geliyordu..
Fahri öğreticilik yaparken, mola zamanlarında diğer öğreticiler öğrencilere sessiz olun.. koşmayın.. diyordu.. Çünkü yaşları büyüktü benden.. Öğreticilere ders hariç soğuk davranıyorlardı..
Onlara oyun oynamasına çok izin vermiyorlardı..
Lakin benim sınıf öyle değildi, ben izin verdiğim gibi onlarla yarışlar koşu, bilek güreşi, futbol vb. oyunlarda oynuyorduk Caminin içinde vaktimiz olduğu vakitler..
Ve birçok çocukda bundan dolayı benim sınıfıma gelmek istiyordu..
Öğreticiler beni çok seviyordu.. Camii avlusunda ve Camiide muhabbet ediyorduk ikramlarda bulunuyordum çikolata vb.. ve mutlu olduklarını görünce mutlu oluyordum.. Ezberlere daha iyi çalışıyorlardı..
Sonra baş hocamız Camii imamı idi..
Ona bir konu hakkında olur mu diye birşey danışmak istedim..
Caminin hemen avlusunun çıkışında Park vardı, çocukları teneffüsde birlikte oraya götürsek oynasalar olur mu demiştim..
O sırada yanında mahalle esnafından marketçi 55 60 yaşlarında bir abi vardı..
Bunları o da duymuş..
Bu kişide önceden toplu market alışverişi yaptığımız bir esnaftı bizim evi filen tahmini olarak biliyordu.. sürekli alışveriş yaptığımız için..
Taki bu büyük marketler çoğalana kadar..
zaten sonra marketide kapandı.. Her neyse.. bu abi bu konuşulanı duydu..
Hocamda üslubunca olmaz dedi.. Bende doğru hocam tamam dedim.
Sonra
Aradan kaç gün veya hafta geçti hatırlamıyorum..
Bir Cuma günüydü.. Dersler yaklaşık 1 saat erken bitiyordu.. ve bekleyen çocuklar Cumayı kılıp gidiyordu.. Normal günlerdede kalıp kılan oluyordu tabi vakit namazlarını.. sonra ders bitimi çıkanda eve gidiyordu hep..
Herneyse özet geleyim..
Camiideki tüm öğreticiler evlerine dağıldı.. Bende Cumaya hazırlanmak için eve gelmiştim.. Lakin genel itibariyle telefonum sessizde titreşim modundadır ve çalınca cebimde olduğu için hiç sorun olmuyordu..
Ben evde telefonu biryere bıraktım başladım Cumaya hazırlanmaya..
Evde gömlek ütüleniyordu.. o sırada ben hazırlanmak üzereydim..
Sonra hazırlandım, Cuma ya giderken bir baktım birsürü çağırı gelmiş hocam aramış.. Aradım, gelince konuşuruz Cumadan sonra dedi.. Cuma için üst kata çıktım.. orada müezzinlik yapan abi kim söylediğini biliyor musun dedi.. yok abi dedim ne oldu ki.. O, .. ismini söyledi, dedi.. Ne dedi abi dedim.. sonra Cumadan sonra başladı anlatmaya..
Ben sonradan öğrendim olanları.. Şok oldum..
Meğer bir öğrenci eve gelmemiş, anneside Camiye gelmiş..
Hocama sormuş.. oradakilere sormuş gördünüz mü diye..
Yok demişler lakin birisi benim sınıfımda olan çocuk olduğunu söylemiş.. ve o esnaf abide lafa girmiş..
Geçende çocukları parka götürmek için izin istemişti diye.. parka bakalım yoksa evini biliyorum mu ne demiş..
Ve kadın sinirlenmiş, kadın sinirlenince o esnaf abide bizim evin binanın olduğu sırayı tarif etmiş..
Kadın mahallede bağıra bağıra beni aramaya başlamış ismimi söyleyip nerede otuyor diye..
Sonra binayı bulmuş, binadaki ilk zillere basmış.. binayı ve mahalleyi rahatsız etmiş.. (o sırada ben Cuma ya hazırlanıyordum duymadım çünkü bizim zile basan olmadı.. ) sonra ziline bastığı daireden komşumuz kapıyı açıp ne oldu diyince.. Kadında ağzına geleni sayınca, bizim komşuda kovmuş boş boş konuşmayın iftira atmayın diye..
Velhasıl-ı Kelam.. Bu kadın tekrar Camiiye giderken mi yoksa o sırada mı nezaman bilmiyorum bir telefon gelmiş komşusundan ve çocuk seni evde bulamamış ve uzun süredir kapılarda seni bekliyor diye söyleyince dönmüş geriye evine..
Sonra ben bunları duyunca okadar üzüldüm ki..
Bir sonraki gün o çocukta bile üzülme ibaresi gördüm..
Ama birkaç gün sonra o çocuk Kurana geçtiğinde, annesi kek dağıtımına geldi.. Ve yüz yüze geldik.. Ama Bir özür bile dilemedi.. Sadece teşekkür etti.. Biraz üzgün müydü bilemiyorum ama hakkını helal et dediğini hatırlamıyorum..
Velhasıl-ı Kelam, suizanda bulunarak iftira atmak çok basit gözükebilir..
Çünkü şeytan boş durmuyor ve suizanda, iftirada bulunan kişi.. aklınca gördüklerinden ve duyduklarından akıl yürüttüğünü sanıyor.. ve kesin gözüyle bakıyor.. çünkü öyle gözüküyor diyor..
Bilip bilmeden konuşmak.. suizanda bulunmak.. ve iftira attığı gibi fitneye sebep olmak.. Ahh da ne ahh.. Ya doğrular geç çıksa, Allah C.c Muhafaza.. O sebeple çok duâ etmek lazım..
Rabbim her türlü şerli insanlardan ve şerlerden muhafaza etsin cümlemizi..
16 notes · View notes
aynodndr · 16 days
Text
Tumblr media
HAK VEREREK OKURSUN NOKTASINA KADAR DOĞRU
Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde, dünya denilen yerde yaşayan birçok insan varmış!
Bu insanlar mutluluk ve ahenk içinde yaşayıp giderlermiş.
Hep muhabbet ederler,arabaları bile olmadığından,trenle otobüsle hatta yürüyerek birbirlerini ziyaret ederlermiş!..
Böyle saadet içerisinde yaşayıp giderlerken,
bir gün evlerinin kapısına bir canavar gelmiş!..
Adı TELEVİZYON'muş
İnsanların kimisi onu hemen eve alırken,
bazıları almamak için direnmiş ama onlarda sonra dayanamamış ve içeri almış!..
Televizyon canavarı içeri girmiş ama,girincede hiçbir yeri beğenmemiş!..
"Ben en başköşeyi isterim." demiş!..
İnsanlar çaresizce onu, en başköşeye oturtmuşlar!..
Küçücük,şişman,çirkin olan televizyon canavarı, zamanla büyümüş,güzelleşmiş,birde kilo verip incelince, insanlar çok daha fazla sevmişler.
O evlerde, televizyon canavarının rahatı çok iyi olunca akrabalarından olan TELEFON canavarını çağırmış!..
Telefon canavarı gelmiş!..
İnsanlar yine önce istememiş ama sonra onuda evlerine almış.
Hatta telefon canavarını o kadar cok sevmişler kiiii;çantalarına,ceplerine,hatta yastıklarının altına koymuşlar!..
(Sağlıklı kalmak için herşeyin hormonsuzunu,
tazesini,iyisini almak için çalışan insanların beyinlerindeki hücreleri bile yemiiişşş ama ses çıkaramamışlar) derkeeeeeen!..
Telefon canavarı, büyümüş,güzellleşmiş,
serpilmiş veeeTANGO gibi WHATSAPP gibi FACEBOOK gibi tatlımı tatlı bebek canavarları olmuşşş!..
İnsanlar bunları daha da çok sevmişler!..
(Hatta bu bebekleri yapamayan telefonlarını çöpe atmışlar!..
İnsanlar artık birbirine 'Selamün aleyküm' yerine (sa) demişşş
Birbirlerini öpmek için (😘)
Kızdıklarını ifade için (😠)
Sevdiklerini ifade için (❤)
Şaşırdıklarını ifade için de gözlerini pörtleterek (😳) işaretini göndermiş!..
Artık insanlar birbirini göremez,hatta sesini bile duyamaz olmuş!..
Herkes çok üzgünmüş ama yinede vaz geçemiyormuuuşşş MAALESEF
Şimdi yaptığımız gibi!..
-----------------
Her gün telefonla meşgul olduğumuz kadar Kitap okumaya,yakınlarımızla , sevdiklerimizle
dostlarımızla ilgilenmeye vakit ayırabiliyorsak sıkıntı yok!..
Sağlıkla kalın!
Selamette kalın!
Hayırlı günler diliyorum!..
Katık bulamayıp ekmeğin içerisine ekmek katan geçmişlerimizin, hangisini yemeye şaşırdığımız sofralara oturup sonra israf eden nesil olduk...
Sabah namazını kaçırdığı için ağlayan dedelerimizin, dizi kaçırdığı için ağlayan torunları olduk...
Sokaklarda bidonlar ile su tankerlerinde sıra bekleyen büyüklerimizin, sıcak su gelmesi için bidonlarca su akıtan çocukları olduk...
İki yamalı şalvarından birisini günlük diğerinide de cuma ve bayramda giyinen dedelerimizin, bir bayram giydiğini diğer bayram giyinmeyen nesli olduk...
Kitap okuyamamayı, ahlaklı davranmayanları ayıplayan dedelerimizin, kirada oturmayı, halk otobüsü kullanmayı ayıplayan torunları olmuşuz...
Tek odalı evlerde on kişi yaşayıp mutluluk abidesi büyüklerimizin, geniş geniş ayrı odaları bulunan evlerde mutsuzluğu gelenek haline getiren torunları olduk ............
Lütfi Albayrak
3 notes · View notes
savasbitti · 21 days
Note
bazen slyvia plath gibi kafamı fırına sokmak istiyorum, bazen nilgün marmara misali dünyanın bütün arka bahçelerini görerek pencereden atlamayı diliyorum. ama ben onun gibi intihar mektubumda "sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum." yazamam sanırım. öfke doluyum çünkü, ne affetmek ne kabullenmek elimden geliyor. ellerim sadece suçlara bürünüyor. intiharın geride kalanlara yönelik ağır bir suçlama olduğu muhakkak ve baktığımda bunu üstüne alabilecek hiç kimse yok. "yaşamaya dair" değil ama "yaşamak umrumdadır" diyen tarafım çok daha baskın geliyor bu savaşta.
ismet özel de sizin dediğinize benzer bir söz kullanıyor: "40 yaşıma kadar hep intiharı düşündüm ama 40 yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye başladım. bana göre intihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. bu mesajı verebileceğin tıynette insan olmadığını düşününce de intihar etmiyorsun." biraz oğuz atay'ın baktığı yerden de bakıyorum. onun günlüğüne yazdığı ilk cümle gibi: "canım insanlar sonunda bana bunu da yaptınız." yani ne olursa olsun yaptığımız, yapacağımız, yapmayı planladığımız bu eylemler muhatabını bulamamaktan kaynaklanıyor. ben de çoğu zaman içimdeki veya aklımdaki diğer kişiyi ortadan kaldırmak için kafamı uçurmayı planlıyorum.
4 notes · View notes