Tumgik
#lan giren
korpikorppi · 1 year
Text
The Untamed costumes extra:
Waist ornaments
We all know the beautiful, tasseled ornaments the Twin Jades wear hanging from their belts:
Tumblr media
So, I thought an extra costume post looking at these and other waist ornaments seen in the Untamed might be called for.
Various kinds of waist ornaments, yaopei, have tradionally been worn with hanfu. The long tasseled jade waist pendants often seen in historical c-drama (and in the Untamed), are the type of yaopei called jinbu that were originally worn to hold down the hanfu skirts; @ziseviolet who runs an amazing blog on hanfu has this excellent post that provides more information.
So, in addition to the esteemed Lan brothers, who else wears a jinbu in the Untamed? Let's start with... him.
Tumblr media
Jin Guangshan is wearing what to me looks like the most traditional style of jinbu among those seen in the Untamed. It comprises a carved nefrite jade (hetian jade?) piece that looks like it might be a variation of double dragon head huang (the lower picture is a piece from Han Dynasty era, shamelessly stolen from the net). From the jade are hanging three pendants of various yellow gemstones, perhaps yellow topaz and amber?, each adorned with a golden yellow tassel.
And we have more Jins wearing jinbu. No, not Jin Zixuan, who actually dresses rather modestly to be called a Peacock, but his half-brother.
Tumblr media
Chief Cultivator Jin Guangyao wears not one but two identical waist ornaments hanging from his jade-decorated belt. The pieces comprise tassels of the same yellow as Jin Guangshan's, and beads of silver and various gemstones in red (ruby or garnet?), yellow (topaz?) and dark gray (that's a tough one... translucent black jade?), but I have not managed to find a good close-up shot of them. Do you know how many in-focus below-the-waist close-ups the are in the Untamed? Not bloody nearly many enough! Also, a little side note here! I have been watching the Monarch Industry / Rebel Princess, and just noticed that Emperor Ma Zitan wears rather similar double waist ornaments with one of his outfits. So this is probably a specific style of jinbu?
And we have Jin Ling, who wears the Jiang Clarity Bell hanging from his waist (the only one seen to wear it thus in the Untamed).
Tumblr media
Jin Ling's waist ornament is quite interesting, because in addition to the small silver bells (two instead of one) it has two carved Bodhi Root beads (one depicting a lotus bud), a carved lotus pendant in what looks like white nephrite jade, and pale yellow double tassels with silver caps; identical to the ornament Jiang Yanli drops onto a stone, breaking the jade pendant, while waiting for news from Lotus Pier after the Wen attack.
Tumblr media
So, do all Jiang Clarity Bells have the same construction? Are they all identical? It doesn't seem to be the case: at least the one Jiang Yanli gives to Wei Wuxian in Yiling before her wedding is different, with a different kind of large lotus bead:
Tumblr media
So it seems that the waist ornament Jin Ling wears is the one that belonged to his mother, with the broken jade pendant repaired or, perhaps more likely, carved anew at some point before Jiang Yanli's death. If that is the case, Jin Ling has something from both of his parents: his father's sword and his mother's clarity bell. I do not remember if that was mentioned to be the case in the novel?
Talking about Jiang Yanli, she is the only woman in the Untamed seen wearing a jinbu. This takes place during the Phoenix Mountain hunt and when she stays at Jinlintai afterwards, and both her outfit and the jinbu are clearly Jin in style.
Tumblr media
The jinbu comprises various silver beads together with a red, a yellow and a dark grey gemstone bead (similar combination as later worn by Jin Guangyao) and what seems to be a flower of some kind (not a peony, though), also in silver. And the Jin-yellow tassel.
Let's get back to the jinbu that the esteemed Lan brothers wear, which are quite distinctive. In addition to the two jade rings, they have some additional beads in silver and gemstones, and a long tassel.
Tumblr media
The jade rings in Lan Wangji's jinbu are, I think, the finest white mutton fat hetian nephrite. Zooming in on the left image, it seems that the rings are not smooth, but might actually have carvings on them. If that is the case I'm guessing it could be a cloud motif of some kind, perhaps something similar as on the jade rings in the bottom image (again, found in the net). The additional gemstones seem to be either blue or colourless, perhaps topaz and aquamarine. The tassel is grey, similar to the tassel on Bichen.
Tumblr media
Lan Xichen's jinbu has jade rings of what seems like translucent moss-in-snow type of jadeite, similar to the bangle in the bottom right image. Similar to Lan Wangji, Lan Xichen has additional silver as well as blue and clear gemstone beads in his jinbu, including a rather large blue stone above his tassel. It also seems there is a reddish bead, close to the top (seen in the uppermost image). Lan Xichen's tassel is very dark blue, nearly black, a similar shade as also found in Shuoyue's and Liebing's tassels.
In addition to the Twin Jades, Lan Qiren also wears a jinbu, but his is somewhat different from those worn by his nephews: instead of the distinctive two jade rings, Lan Qiren's jinbu has a large, flat medallion of white, carved nephrite jade and a decorative chinese knot. Unfortunately, I was not able to find any clear close-up shots of either one, so I'm not able to say anything more precise about them... If I come across any later, I'll update this.
Tumblr media
The additional beads in the Grandmaster's jinbu are quite small, and seem to be rather dark (blue?) in colour, but it is quite impossible to see what stone they might be made of (lapis lazuli might be one option). The tassel of his jinbu is also grey, or perhaps bluish grey.
To end this, I should perhaps point out that even if I've made the assumption that the additional beads would be gemstones, I've understood glass beads were also traditionally used, so coloured glass might also be a feasible option, also in-universe.
But what would I give for a few clear closeups!
823 notes · View notes
irtifuck · 9 months
Note
bu yorumu atmayacaktım yaşım ortaya çıkacak diye ama günah benden gitti... bir forum vardı şeçitli fandomlara ev sahipliği yapıyodu. gelen her yeni üye spama başladığı için adminleri moderatörleri felan dedikodusunu yapıyolardı yine velet geldi felan diye. ondan sonra da oturup neden forum kültürünün öldü diye ağlaşıyordular. bi gün dayanamadım yazdım ben de chatboxa, her yeni geleni zorbaladığınız için olabilir mi acaba?? banlanacağımı düşündüm ama hak verdiler. senin durumun da ona benziyo :D
Ayyy bu hikaye bana çok tanıdık geldi Tuanacığımmmmm
Aynı şeyleri ben de sözlükte yaşadım APAYNI. Admin ve mod diktatörlüğünün olduğu hiçbiyerde barınamazsın bak Telegram'da da aynı zorbalığı yapıyolar,değişen hiçbişey yok. Yine de burada mutluyum, güneş ışığına çıkmak zorunda kalmayan vampirler gibi hissediyorum.İstedikleri kadar it gibi havlayabilirler, zerre sikimde değil, burayı terk etmiyorum, onlar Hangster tag'ine bakmayabilirler bu kadar sikiliyorlarsa.
(Bu arada, yaşın konusunda hiiiiç canını sıkma, bu kadar anlaşabildiğim ve bu kadar kafa dengi bi insanın yaş konusunda gerilmesine lüzum yok. En fazla üslubumu değiştiririm o kadar. Sen dayı olursun ben yeğen. Saygı duymak istiyorum hani karşımdaki kişi benden büyükse. Fazla da benden yaşlı birileri ile karşılaşmadığım için hep böyle üstten üstten konuşuyorum. DM'im sana her zaman açık.Benden hiçbir şekilde sır çıkmaz.Burda kendi kendini savunamayan, linç ve algı operasyonları için arkadaşlarını tag'leyen ezikler gibi, bana saldırıldığında seni tag'lemem yani "Gelll beni kurtar🥺🥺🥺" diye.)
0 notes
debeleniyomtr · 2 years
Text
bu erkeklerin hiç ayarı yok ya geçen gün bana ışık hızıyla yürüyen bey şimdi hiç ses çıkarmıyor konuyu buraya ebem  mi getirdi
1 note · View note
sadecedoruk · 3 months
Text
Yorgunluk üstüne yorgunluk. Lan 14 saat yol gel telefonu açar açmaz
"Derhal Cunda'ya git..! Evi su basmış..."
Mesajı ile karşılaş. Hemen o yorgunlukla gittim. Eve giren çıkan yok. Ev kupkuru. Su sayacından önceki boru patlamış. Belediye de sorunu çözmüş. Giren bana girdi yine. Neyse küfür etmedim.
☹️
25 notes · View notes
benmisim · 6 months
Text
dün gece the lost daughter'ı izledim. bu gece de tully'i. evet bebem uyurken akıllılık edip film izliyorum....... neyse. iki gün üst üste bu iki film sanırım iyi tercihler olmadılar. biraz negatif bastık bünyeye. birinde annelikten pişman olmuş bir kadın, diğerinde desteksiz kalıp kafayı kırmış bir anne... son günlerde anneliğin ne kadar zor olduğu, kadınların ne kadar zorlandıkları biraz gündemim oldu. ekşide bunlarla alakalı yazdıklarını okuyorum annelerin. düşünüyorum. evet hakikaten acayip zor bir iş. öyle böyle değil. şu ana kadar çok zorlandım gibisinden söylemiyorum. daha üç aylık anayım ben ve ilk iki ayında da yalnız değildim hep birileri vardı, yani daha bir aydır tek başıma bakıyorum ('baba hani' demeyelim, gün boyu bebeyle yalnız kalan analar neticede). yani şimdiye kadarki analık deneyimimle çıkıp da "çok zor ya" demiyorum. ha yine diyebilirim, ama demiyorum. elbette zorlanıyorum ama bu analık işi bana totalde çok zor geliyor. şöyle bir geriye çekilip tabloya uzaktan bakınca. önüme bakıyorum, önümde böyle geçecek olan çok yıl var diyorum, yani içinde bulunduğum şey kısa bir dönem değil, hayat artık böyle bişi. inşallah allah sağlık sıhhat versin güzel yıllarımız olsun. ama yorucu mu, yorucu. zor mu, zor. güzel evet tamam. çok güzel. en güzel. ama bi saniye, zor lan bu. birikince çok zor. destek bulamadığında çok zor. bi mola veremediğinde çok zor. anlatamadığında da çok zor. hani şunu da anlamak güç. insanlar anneliği aslında "bakım vermek" diye okusa, daha net anlaşıcaz. hasta anasına babasına bakım veren insanlara "ah vah" diye bakılır, bu insanlar "zorlanıyoruz" dese kimse "sen nasıl evlatsın püü" demez, ama analar çıkıp "çocuk bakmak zor" dediğinde yok hamama giren terlermiş, yok bakamayacaksan doğurmasaydınmış, yok herkes ana olmamalıymış fgksg abi.... bak mesela karşı komşum, karşı apartmandaki komşusundan bahsediyo. 12 yıldır hasta bakıyorlarmış. bundan bahsederken kadının kaşlar küçük emrah kaşlarına dönüyor, "ah yavrum çok zor, ne çektiler ne çektiler" falan diye anlatıyor. elbette çok zor bir şey. tükenmişlik sendromu, burn out dediğin şey en çok bakım veren insanlarda görülüyormuş. amaaaa, bakım verenler grubunda en çok kimlerde görülüyomuş biliyo musunuz? annelerde. şimdi bu 12 yıldır hasta bakıcılığı yapan insanları bir yana koy, bir de 12 yaşında çocuğu olan bir anneyi düşün. karşılaştır. hasta bakan da, çocuk büyüten de, bir insanın temel bakımını üstlenmiş durumda. iki durumda da mevzu bahis "aile üyesi". yani elbette bu insanlar birbirinin kanı canı, bakım veren seve seve bakım veriyor. ama işte ne hikmetse, hasta anasına bakan evlat zorlandığını söylerken "annemi çok seviyorum orada bir sıkıntı yok ama..." deme gereği duymuyor da, anneler "evladımı elbette çok seviyorum ama..." deme gereği duyuyor. böyle saçma şey olur mu. tabi ki seviyorsun, seviyoruz. ama işte bu açıklama ihtiyacı falan da neyin nesi? bu tamamen annelere omnipotent bir varlıkmış gibi bakılmasının bir neticesi diye düşünüyorum. kutsal anne imajı. çok sıkılıyorum bundan.
p.s. işbu postun mesajı “annelere destek olalım, bir çocuk kolay yetişmiyor”dur.
anneler çocuklarına bakarken yorulduklarını zorlandıklarını söylerken “alın bu çocuğu benden” demek istemiyorlar, kendilerinin bakıma ihtiyaçları olduğunu dile getiriyorlar. destek arıyorlar. yeni analara sahip çıkalım dkcjd hallerini hatırlarını soralım. tutabiliyorsak bir işlerinin ucundan tutalım.
bu izlediğim iki filmde de bu vardı. “bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir”deki “köy”e sahip olmayan modern zaman annelerinin dramı 🤦🏻‍♀️🤦🏻‍♀️🤦🏻‍♀️ allah yardımcımız olsun.
7 notes · View notes
keemlenyekun · 1 month
Text
herc ü merc
sevgili defter, yazmayalı bir ay oldu. uğrayamıyoruz. yoğun bir dönemdeyiz.
yaklaşık iki aydır annemin sağlığıyla ilgileniyorduk. sonuç istemediğimiz ama beklediğimiz gibi çıktı ne yazık ki. sevindirici olan tek bir durum vardı: başka bir organa metastaz oluşmamış. sevinmeye sebep arıyorduk. bu da sebep oldu. başladık lanet kemoterapiyi almaya. allah şifa versin. çokça amin allahım.
aslında uzun bir yazı düşlemiştim. ancak kafamı toparlayamıyorum. astrolojik olarak bir retro tutulma falan mı var. lan hani 2024 yay yılı olacaktı dinçeeeerrr. öhöm öhöm. ciddiyetimizi muhafaza edelim.
kafamı toparlayamıyorum. zaten uyku problemi olan birisiydim, annemin hastalığından sonra uykuya dalmakta daha da zorlanmaya başladım. sabah işim olsun ya da olmasın fark etmiyor gece üçten önce uyuyamıyorum.
annem tedaviye başladığından dolayı iki yaşına yeni giren oğluma ben bakıyorum. çünkü avukatlık serbest meslek. hele bir de iş azsa tamamen serbest meslek. sesimi de çıkartamıyorum. oysa ki avukatlık 24 saatlik bir meslek. davalarını halletsen illa ki güncel kalmak için durmadan okuman gerekiyor. ama oğlana kim bakacak? hanım çalışıyor. Annem hasta. ekonomik durum ortada. evden çalışıyorum. bakıcı nasıl tutayım.
pes etmeyi seven birisi değilim. yavaşımdır belki. ama hallederim. halletmek zorundayım. şimdi işin aslı, yaklaşık 17 senedir defter tutan birisi olarak, çoğu planımı defterde yaptım, çoğu sorunumu defterde çözdüm. benim sevgili defterim. seviyorum lan seni. neler yaşadık be. cezaevinde kareli defterde, düz kağıtta ne saçmalıklar dinledin lan benden. :DD
toparlayamıyorum işte kafayı. konu dağılıyor. ama dur önce sorunu bir belirleyelim. sonra çözüm. sorunum günün ta kendisi.
şimdi bir günümü anlatmak istiyorum.
gece 3 ya da 4 gibi uyuyorum. sahursuz çoğu defa. bazen sahurlu. sabah oğlan 9 buçuk 10 gibi babiş diye gülerek uyanıyor. ee mutlu uyanmamak elde değil. romalı saçlarıyla gülen şişmiş iki minik göz. kalkıyoruz. evi topluyoruz. ona ufak görevler veriyorum. şunu taşı. şuraya gel. çişşş diyor. bez değiştiriyoruz. eskiden direnirdi. bu aralar direnmiyor. sonra hemen mama diyor. babası gibi yemeyi seviyor. kahvaltıyı ayaklarıma dolanırken hazırlıyorum. pekmezli çayıyla birlikte. yumurta peynir. sonra mutfağı topluyorum. bulaşık. sıkılıyor. babiş diye yere oturup oynamamı istiyor. oynuyoruz. sıkılıyorum. oynar gibi yapıyorum. kusura bakma oğlum. dışarı çıkarıyorum. babannesini görüp geliyoruz bazen. ufak bir meyve atıştırması sonunda babi bebi diyor. yani beşikte salla beni diyor. tam onu ninni eşliğinde sallarken ben birden avukatlığa dönüyorum. bin tane şey var aklımda. bin az. yapılacaklar birikmiş. dur uyusun da yazarız. uyuyor. bilgisayarı açıp başlıyorum. icraya bakayım önce. f. abi ücreti ödemedi. o kadar koşturduk. icra dosyasını açıyorum. uyap takılıyor. dosya açılırken diyorum ki şu müvekkilin vatandaş uyabına gireyim. yine dava açılmış çocuğa. ne demiş iddianamede. kara para aklama. dolandırıcı. cart curt. o değil de diyorum icardi ne oynadı paşaya karşı. dur lan bir daha seyredeyim şu maçı. maç özetindeyim. soruşturma dosyaları vardı. onu ne ara göndereceğim. yargıtay vekalet ile ilgili karar vermiş diye yazmış birisi xte. hakimleri ikna edemedik. lan benim danıştay dosyası noldu, iade olmuş olmayalım, şimdi bir ton taşınma falan. taşınmak dünyanın en zor işi. açıyorum. son evrak 2022. beklemeye devam. şu açılmayan icra dosyası açılmış. bakarken çocuk uyanıyor. sallayıp geliyorum. o sıra aklıma geliyor. holle oda kirlenmiş, robot çalışmalı. mutfak da kirlenmiş. ne yesek ya bu akşam? rumeysamutfaktaya bak. yok sevmedim. tavuklu bir şey olsun. ankara tava. biricike yaz bakalım. aşkım ankara tava mı yapsak bu akşam? refikanın tarifi biraz uyarlıyorum. refikanın her kuruyemişi yemeğe katmasını sevmiyorum. susam kızartıp koyuyor. yemekte yüzde yüz sadelikten yanayım. tavukları haşlamam lazım. onları koyayım da öyle oturayım işin başına. tavukları haşlıyorum. kilerden şehriye alalım. yanına ne yapacağız? domates çorbası ideal. yanına da salata. yeter bence. haşlanırken çocuk uyanıyor. saat 17 olmuş bile. babişşş.. babiii. babaaağğğ. mama mama. gel oğlum hadi. yemeğini yediriyorum. ayranı çok seviyor. tavuk haşlandı. hanım geldi. tavuğu az kızartalım. tam haşlama değil. kızarsın az. iftar oldu bak. iftarı yap. çayı iç. çocuk annesine bağırıp ağlıyor kafa bir milyon. uykusuzum. baş ağrım var. lan o icra dosyasına dilekçe yazacaktım. çocuk uyudu bak. 00.30. ben pert. hadi yatayım uyuyayım. uyuyamıyorum ki amk. satranç oynayayım. ya da dizi izleyeyim. yok izleyemiyorum ki. kafam herc ü merc.
işte sorunum bu.
üniversitede final zamanı kendime plan yapıp hiç tutturamazdım o planı. revize plan yapardım sonra. misal son sene deniz hukukuna çalışacak zaman kalmamıştı. dedim bütünlemeye bırakıyorum. çıkıp kurtuluş parkında mal mal oturmuştum.
şimdi şöyle bir başlamalıyım. dur bakalım.
serco çözer. bak gece 2 oldu yine.
yarın ne yemek yapacağız ya? balık var. bulaşığı çok. s.ktir et. ıspanak mı? yıkaması eziyet. yarın pazar da var. çocuğun gözü kaşınıyor. bi aile hekimi ziyareti de yaz oraya defterciğim. buzluğa köfte atmıştık geçen onu yapayım. evet evet. cuma köfte günü cumartesi balık.
lan yine kafa dağıldı.
çözüm bulduk mu?
bulduk.
başlamak.
hadi başlayalım.
vesselam.
5 notes · View notes
hypnogaja · 2 months
Note
Asil sennn nerelerdesin nasılsın nası gidiyo hayat nası en son sınava hazırlanıyodun o isler ne alemde anlattttt
neler oldu neler bitti genel anlatayım mı hxkagxkahdkahdka son 6 7 ay gözümün önünden bi geçiversin. jbl kırıldı, böbreğimi satıp marshall aldım. müzik zevkim tr'ye döndü. yine farklı dillerde de dinliyorum ama türkçe şarkılar ayrı bi hoşuma gidiyor. yks'ye başlarda çalışıyordum sonra birden hiç çalışasım gelmedi hedefleri falan da düşürdüm ytü matematik istiyorum şu an 80k ile girerim ayt kascam sınava girene kadar gckwgxkwhdwk kakül kestirdim. ajanda tutma işini aylardır yapmadım, yapamıyorum. hazırlıyorum aylık planı dört beş gün yapıyorum sonra fıss. çok güzel çıkartmalar çıkartmıştım size göstermediğim ama bi türlü kullanamadım :< onun dışındaaaa bildiğiniz şeyler ya. yalnızlık krizleri, aile ile aranın bozulması, hiçbir yere ait hissedememek, depresyon, boktan ilişki denemeleri... fena ağladım bi dönem gxkagdkwhdwljsla yaklaşık bi aydır spor yapıyorum bi de. DÜZENLI OLARAK. bakın bu önemli hayatım boyunca bağımlılıklarım dışında hiçbir şeyi düzenli olarak yapmadım ben hskdhwjfjwkdhwkdjlw bi de sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. değişik değişik bir sürü tarif denedim, denemeye de devam ediyorum. pek iyi değilim aslında gcwjhdkwhfkwhdkw çok bunaldım yeminle siktir olup gitmek istiyorum şu evden ama az kaldı ve bilmiyorum sizin için de öyle mi ama ZAMAN AŞIRI HIZLI GEÇIYOR lan geçen gün msü'ye girdim ne ara geldi msü ben en son 11dim hiçbir şey hatırlamıyorum hxwkhdkwgdwkdhwk öyle yani dostum sen nasılsın neler yapıyorsun anlat hele gdkwgfkwhdkwk
4 notes · View notes
farkmaz · 9 months
Text
Demin migrosa girdim genconun biri elinde valizle kasaya gelmiş, bi durex koymuş bi de deodorant. Yiğidim yol yorgunu değil misin bi dur daha yol gidecem diye gıvranıyon bi duşa girene kadar bekleyeydin lan bari dedim, bugün nakış yarın çakış az yavaş git yiğido dedim :///
2 notes · View notes
1blogibi · 1 year
Note
sevgiye sadık olan insanlar olduğunu gördüm fakat o insanların kendi yaptıkları hatalar yüzünden (aldatma vs değil ama güvenimi kıracak şeyler) hayatımdan bir günde bir anda çıkışını da gördüm. Sanki hiç var olmamıslar gibi sanki şizofrenmişim de ben oyle bir karakter yaratmısım gibi hissettirdiler bana...Çok garip, sevgime bu kadar sadık oldugunu hissettiren ve söyleyen insanların biranda hayatımdan hiç var olmamıslar gibi cıkmaları...Sevginin gücüne bu kadar sadık insan hiç hatırlamaz mı köpek gibi sadık olduğu o sevgiyi? Yada hatırlıyorlardır belki ama ben bunu hiç bilemeyeceğim nihayetinde iletişimim olmadığı için .Ama uzun bir süre hatırlar mısınız sevginin gücüne inandığınız kişiyi?yoksa 2-3 ayda unutur musunuz?Gözlemlediğim kadarıyla erkekler max 1 ay üzülüyor sanırım... Bundan emin değilim. Buarada baya uzun cevap yazmıssın çok hosuma gitti vakit ayırman ...Çok teşekkür ederim 2 kere okudum vallahi :D
öncelikle anonim olduğun için ben sana teşekkür ederim ve vaktini ayırdığın için. İşte bizler hep burda kaybediyoruz aslında ya bizler dediğim kimlerdir sevgiye sadık olanlar sevmesini sahiplenmesini gerçekten bilenler hayatında bir hatasını gördüğünde görmezden gelerek umursamayan değil o hatayı düzeltmek için çabalayan bizlerden bahsediyorum. gelelim 2 3 ayda unutanlara 2 sene yaşadığım olaylarda aklımda 5 sene önce hissetiğim duygularda erkekler unutur öyle mi evet unutuyoruz ne zamana kadar düşüncelerimizden çıkana kadar hafızaları zorlayınca yeniden aklımıza geliyorlar hangisi mi hepsi ve sonra dönüp diyoruz ki neden NEDEN LAN ben sevilmeyecek birimiydim? diyoruz. yanlış insanlara yanlış duygular besleyip gerçekten kalbi güzel insanları kaybetmişsiniz bu bizim hatalarımız değil. tamamen şahsi görüşüm bunlar tabi ne yaşandığını asla bilemiyorum. köpek gibi sadığız sadık olmasak ağlamasını bilmezdik erkekler de ağlar ama yalnızken tek başınaylen çünkü ağladığı vakitde kafasını yaslayacak bir omuz bulamamıştır. genel olarak bir çok şeyden bahsetmişsin karmaşık olarak cevaplıyorum umarım açıllayabiliyorumdur kendimi. hayatlarımıza giren insanların ne niyet ne zihniyet ile girdiğini bilemeyiz çünkü o kafamızı yaslamak istediğimiz bir omuza ihtiyacımız var bu bir sevgili rolü olarak değil gerçekten bir ihtiyaç olduğu için belkide hayatlarımıza kabul ettik o kişileri. hayal dünyalarımız çok geniştir hepsi ile hayal kurarız gerçekleştiremeyince ise yarım kalırız. hayaller umutlar asla tükenmez biliriz çünkü bir başkasında aynı hayalleri kuracağımızı ve yeniden yeniden bir döngü içerisinde böyle devam ederiz nereye kadar mı gerçek sevdiğimiz o insanı hissedene kadar geçmişini umursamayan o adam/kadın seni bir ömür boyu sevgisi ile besleyip iyleştirecek ve geleceğine çicek açtıracak sana dokunmaya kıyamayan o insan seni koruyup kollayacak ve sonra ne mi olacak pişman olacaksın ne için geçmişinde yaşadığın bu kadar berbat duygular için ben o insanlara bu duyguları mı yaşadım diyeceksin ve evet bir gün sen de sevileceksin :)
6 notes · View notes
fullmoonserin · 2 years
Text
Tumblr media
Gecenin bir yarısı, ölen bir insanın sesiyle uyanmak diye bir şey varmış. Bunu yaşadım ben bugün. Kısa bir süre önce, doğduğum günden beri hep yan yana olduğum birisini kaybettim. Kısa bir süre önce neredeyse 2 ay oluyor ama kısa işte. Aynı zamanda da oldukça uzun... Neredeyse 2 aydır doğru düzgün uyumadım mesela, doğru düzgün yemek yemedim, su dahi içmedim desem yeridir. Kabristana gidemedim 2 aydır mesela. Onu kaybettiğimi kabullenemedim hâlâ. Onun gideceğine inanmıyorum hâlâ. Sanki bir yere gitti de her an gelebilecekmiş gibi. Fakat gelmeyeceğini de biliyorum içten içe. Kabul edemesem de farkındayım. 2 ay gibi kısa bir süre o kadar berbat geçti ki anlatamam ve bir o kadar da uzun....
Çok yakın olduğun birisini kaybetmek çok kötü bir his. Dayanılacak gibi değil. Her şey bir yana aynı evde yaşadığın birisinin eksikliği çok çok farklı. Her gün gördüğün, her gün sesini duyduğun, her gün yan yana olduğun bir kişiyi artık hiç görmüyor, hiç duymuyorsun. Yarım kalıyorsun. Tamamlaman gereken ne varsa yarım kalıyor. Herhangi bir şeyk tamamlayabilecek gücü kendinde hissedemiyor, bulamıyorsun. Özlüyorsun. Gün geçtikçe çok daha fazla özlüyorsun. Özlemler katlandıkça, uzadıkça sevinçler kısalıyor, hevesler kaçıyor, yaşam gittikçe boş bir hâl alıyor. Sonra.. "Neden yaşıyorum ki?" diye bir düşünce giriyor aklına. O aklına giren düşünce içten içe yiyip bitiriyor seni zamanla. Aklına yatmaya başlıyor, sonra diyorsun ki "Lan madem böyle bir yol var. Denemekten ne zarar gelir". Deniyorsun...
Sonra lanet ediyorsun kendine denediğin için. Düşünüyorsun "Ne diye bu kadar mantıksız davrandım" diye ama iş işten geçmiş oluyor işte. Sonra bir gün ölen kişinin sesini unutmaya başlıyorsun... Yavaş yavaş uzaklaşıyor senden o ses. Bir daha gelmemek üzere kaçıyor senden. Sonra gidiyor, başarıyor kaçmayı ve bir daha gelmez diye düşünüyorsun. Sonra.. bir gün, gecenin bir yarısı o kişinin sesiyle uyanıyorsun. Etrafına bakıyorsun kimse yok. Odaları dolaşıyorsun, sesin sahibi yok. Sonra gittiğini hatırlıyorsun.. bir daha hiç dönmeyeceğini, onu asla görmeyeceğini... Sonra başlıyorsun ağlamaya. Durmaksızın ağlıyorsun. Çığlık ata ata ağlıyorsun. Onu geri istediğini haykırıyorsun adeta, fakat hiç bir işe yaramıyor. Sonra yatışıyorsun. Susturuyorsun kendini. Uyumaya çalışıyorsun. Olmuyor. Vakit geçsin uyurum mutlaka diyorsun, ne kadar vakit geçerse geçsin uyuyamıyorsun. Ne yaparsan yap olmuyor. Vazgeçiyorsun uyumaktan. Boş boş tavanı izlemeye başlıyorsun. Sabah oluyor, güneş doğuyor ama sen yine karanlıkta kalıyorsun. Aydınlanamıyorsun bir türlü. Karanlıkta hapsoluyor, karanlığa mahkum oluyorsun. Zaman geçiyor, kabullenip karanlıkta kalmaya mecbur olduğunu anlıyorsun. Çekiliyorsun karanlığına, kesiyorsun herkes ile iletişimi. "Daha iyi böyle" diye düşünüyorsun. Çıkarıyorsun herkesi ve gitmeyi bekliyorsun. O çok sevdiğin kişinin yanına gitmeyi bekliyorsun...
6 notes · View notes
ulasilmayanhayaller · 4 months
Note
kıskanmaz mıydın ya da kaşar gelmez miydi
Lan ne alaka ben bir şeyler yaşıyorsam o neden yaşamasın ?? Kaşar neden diyeyim aahafajagaha abi kaçıncı yüzyıldayız insanlar kendi hayatlarını yaşasın bırakın ya geçmişlerine inmeyin hayatınıza giren insanların çıkamazsınız zararlı siz olursunuz. Benden önceki yaşamı sonuçta istediğini yapabilir
0 notes
haytaogluyunus · 6 months
Text
Tumblr media
TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ  ŞEHİT NURETTİN ASLAN
ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 10 KASIM 1981 ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: SAMSUN
DOĞDUĞU YER: SAMSUN-BAFRA
Bafra’da siyasi gerginlik tırmanırken ÜLKÜCÜ  Gençlik Derneğine bir fare dadanmıştı. Dernek içindeki faaliyetler günü gününe ve isim isim Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezine bildiriliyordu. Alparslan Alparslan isimli meçhul kişi Başbuğ Türkeş'e güya mektup yazıyordu. Asıl amacı mektup yazmak değildi. Aslında ihtilalin kanla olgunlaşmasını bekleyen omzu kabarıkların talimatını uyguluyordu. Milliyetçi Hareket Partisini Devleti yıkmak isteyen suç örgütü gibi gösterme gayretinden başka bir şey değildi. Milliyetçi Hareket Partisinde yapılan aramalarda tesadüfe bakın ki bu mektuplar bulundu. Sonunda Bafra davası Milliyetçi Hareket Partisi davasıyla birleştirildi. Ancak mektubun içindeki kurmaca ve düzmece ifadelerin dayanağı olmadığı için şimdi Samsun’da Askeri bir okulda öğretmenlik yapan bu hainin hevesi kursağında kaldı. 24 Ocak 1980 gecesi Tokat Adli emanet deposu basıldı ve değişik çapta 81 adet silah çalındı. Hayali suçlu arayan polis ihaleyi Bafralı TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ lere yıktı. Hüseyin Kurumahmutoğlu, Muhittin Öner, Mustafa Kanbur ve Mustafa Atış’a bu rol biçildi. Ancak ihtilalden sonra Bafra’da ele geçirilen silahlar arasında Tokat Adli emanetinden çalınan silahların izine rastlanmadı. Güya silahların peşine düşen komiser demeye bin şahit isteyen ihtilalin emir erleri baş komiser Zeki Kaman ve isminden de anlaşılacağı üzere Dürüst Oktay infaz timi Mustafa Atış ve Mustafa Kanburu yeryüzünde daha hiç denenmemiş işkencelerden geçirdiler. Bu yiğit TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ ler işkencelerden birkaç saatliğine kurtulmak için hayali yerler gösterdiler. Amaçları biraz soluklanmaktı. Gösterdikleri yerlerde Bekolar akşama kadar kazı yaptılar, sonra “pardon yanlış hatırlamışız” dediler. Tekrar Emniyet Müdürlüğüne, tekrar işkenceye, “Efendim şimdi hatırladık, aklımız başımıza geldi, silahları falan yâre gömdük�� dediler. Sonuç yine yok bu böyle günlerce devam etti. Sonunda Dürüst Oktay, Zeki Kaman ve ekibi pes etti. Mustafa Atış, Mustafa Kanbur’u Samsun Askeri cezaevine naklettiler. Orada da işkenceye devam ettiler.
Nurettin Aslan namazında niyazında hiçbir şeyden habersizdi. Samsun Emniyet müdürlüğünde ağır işkence görmüştü. Elektrik verilen vücudu kurumaya başladı. Kesinlikle su içmemesi gerekiyordu. Bekçi nezaretin kapısını açık bırakınca olanlar oldu. İçi yanan Nurettin tuvalet musluğundan kana kana su içti; ciğerleri kavruldu. Öylesine mert bir TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ ydü ki, hiçbir suçlamayı kabul etmedi ve kimsenin ismini de vermedi. Birkaç gün sonra o da arkadaşları gibi Samsun Askeri cezaevine gönderildi. Koğuşta rahatsızlandı. Dürüst Oktay ve Zeki Kaman ekibinin işkenceleri ciğerlerini bitirmişti. Ülküdaşları defalarca yönetime bildirmesine rağmen hastaneye kaldırmadılar. Son günlerini koğuştaki ranzasında arkadaşları arasında koma halinde geçirdi. Nurettin’in son isteği “muz” oldu. Kış gününde Samsun’da muzu nereden bulacaksınız? Ancak Nurettin isytiordu. Arkadaşları aralarında bugünün parasıyla 50 lira topladılar ve bir askere rüşvet verdiler. Asker muzu getirdi. Ancak Nurettin yiyemedi. Birkaç saat sonra “sütlaç” istedi. Bu sefer arkadaşları askere 100 lira para verdiler, asker poşete sardığı sütlacı koğuşa getirdi. Onu da yemedi. Arkadaşları havalandırmaya çıkmıştı, onu bu durumda yalnız bırakmayan henüz daha çocuk sayılacak 22 yaşındaki Mustafa Kanbur yanında kalmıştı. Nurettin’in ağzından köpükler gelmeye başladı. Mustafa ne yapacağını şaşırdı. Başucunda buğulu gözlerle Kelime-i Şehadet getirmeye başladı. Sonra korkuyla kapıları tekmeledi. O gün ihtilalin tetikçileri tekmelere, yardım çağrılarına kulaklarını tıkamıştı. Nurettin, Mustafa’nın kucağında şehit oldu. Bir süre sonra koğuşa giren nöbetçi subay Mustafa’ya, “Ne bağırıyorsun lan” diye azarladı ve peşinden tekme tokat atmaya başladı. Mustafa çıldırmıştı, habire avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Nurettin’i bir battaniye ye sardılar apar topar hastaneye kaldırmak istediler. Önce dışarı çıkarttılar sonra tekrar içeri getirdiler. Cezaevi yönetimi koğuşa doluştu. Tutanak tuttular. “Hasta tutuklu hastaneye kaldırılırken yolda öldü” dediler. Oysa Ülküdaşları yönetime defalarca söylemelerine rağmen hastaneye kaldırmamışlar ve ihmalden ölmüştü. Şimdi yol kenarında, Barış köyü mezarlığında TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ lerin dualarını bekleyerek öylece yatıyor. Onun dünyaya gelişi diğer insanlar gibiydi, ama bu dünyadan gidişi onlar gibi değildi. Devletini, milletini yaşatmak için kendi geleceğini karartmıştı. Onlar isimleri anıldıkça ruhları bayraklaşan cesur yürekli yiğitlerdi. TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ lük çetin bir yoldur, yürümek için bacakların kudretinden önce sevdiğine sonsuz bir inançla bağlanacak zengin ruhlara, çekilen her cefayı, sefa gibi karşılayacak yüreklere ihtiyaç vardır Not: Yusufiye Vakfı alıntıdır.
ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM
ÖNEMLİ NOT: ŞEHİTLERİMİZLE İLGİLİ ELİNDE BİLGİ, RESİM OLAN VARSA YA DA DÜZELTİLMESİ GEREKEN BİRŞEY VARSA LÜTFEN BANA ÖZEL MESAJDAN YAZSIN. TEŞEKKÜRLER.
0 notes
letras2wi · 9 months
Text
Mabel Matiz - Elbette Annem Lyrics
Mabel Matiz – Elbette Annem Lyrics, Letra mabelmatiz Elbette Annem Öfkeliyim bazen şu hakkıma girene Haddi sorulur mu ki haddini bilene Geçtim arasından hep direne direne Ardımdan duyuldu hep bi kapak sesi Ölmedim lan, na burdayım Yenilmedim yıkılmadım Savurdular umudumu Ama delirmedim daha Ölmedim lan, na burdayım Eğilmedim yıkılmadım Sersemledi şu umudum Ama delirmedim daha Kalmaz bu dert…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
otadam · 10 months
Note
Noldu lan aşk acısı çokmu koydu?
Evet koydu?
Baya koydu hatta hala geçmiş değil öyle böyle koymadı.
Peki bu durumda sana giren çıkan nedir?
0 notes
lyrics724 · 2 years
Text
Ölmüşlerin Ruhuna
[Verse 1(Lando)] Yeni ergenliğe giren herkes sana boşalmak istiyor lan Kapını açık bırakma bu gece esmesin Lando’yla poyraz Sanırım kaz yemini almış vaklıyor Sana da yazık lan camiada tek deliksin çarpıyoz Hedefin son gaz uçurumlardan aşağı Hiçbir yerde göremezsin lan böyle punch’ın daşşağını Bir old konsaydı sen köşede VIP bilet bekleyen Babasının parasıyla All Star bu Eski kafa derler…
View On WordPress
0 notes