Tumgik
Photo
Tumblr media
Sizin kardeşlik masallarınızdan önceye dayanır benim 5 bin yıllık Tükçülüğüm #YaşadıkçaTürkçüyüz
4 notes · View notes
Photo
Tumblr media
66 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Paramparça bir hayat...
0 notes
Text
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...
-Kimse kaldıramaz!
13K notes · View notes
Photo
Tumblr media
Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır! Çanakkale'de 13 yaşında Bombacı Ali, Maçka'da 15 yaşında Eren Bülbül!
117 notes · View notes
Text
Biz cok sevdik hayat hikâyemizi siktiler sevmeyin aq kimse kimseyi sevmesin seveni sikerler...
1 note · View note
Photo
Tumblr media
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun! 'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun! ... Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ? Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm? ... Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî! Mehmet Akif Ersoy
1 note · View note
Text
Bırak kapalı kalsın belki de düşündüğün kadar iyi değildir
1 note · View note
Text
Bundan sonra 3 Mayıs Türkçülerin günüdür. O’na bir bayram diyemiyeceğiz. Çünkü yıllarla süren büyük ızdırabımız o gün başlamıştır. O’na bir matem demek de kabil değildir. Çünkü bunca sıkıntıların arasında bize büyük bir imtihan vermek, yürekliyle yüreksizi er meydanında denemek, yahşı ile yamanı ayırmak fırsatını vermiştir. O güne kadar tehlikelerden gafil bir çocuk toyluğu ile yürüyen Türkçülük 3 Mayıs’ta gafletten ayılmış, maskelerin arkasındaki iğrenç yüzleri görmüş, can düşmanlarını tanımış, dost sandığı hainleri ayırt etmiş, hayalin yumuşak bulutlarından gerçeğin sert topraklarına düşmüştür. Böyle sağlam bir sonuca varmak için çekilen bunca sıkıntılar boşa gitmiş sayılmaz. Bundan dolayı biz 3 Mayıs’a Türkçülerin günü deyip çıkıyoruz Hoşlanmayanlar onu benimsemesin. Yalnız kendilerine benzeyenler, yani Türk'e benzemeyenler onu yadırgasın. Biz 3 Mayıs’ı sevmekte devam edeceğiz. Türkçülük, tek sandığı düşmanına karşı 3 Mayıs hareketini yaparken onun çift olduğunu acı bir deneme ile öğrendi. Bu millî hareketin zaferinden korkan Türkçülük düşmanları, Türkçüler ortaçağı andıran vahşetlerle hapse atılır ve aleyhlerinde türlü yayınlar yapılırken, onları tartışmaya çağırmak garabetini de gösterdiler. Tarih bunu bağışlamayacak ve Türkçülerin günü olan 3 Mayıs, bir gün Türkler’in günü olunca onlar tarihin büyük mahkemesinde lâyık oldukları akıbete uğrayacaklardır. Türkçüler!Toplu veya yalnız, her yerde 3 Mayıs’ı analım. Analım ve Kür Şad’ın hâtırasını yüceltelim... Hüseyin Nihâl Atsız.
2 notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Osman Batur, Kanambal’da 17-18 Şubat 1951 gecesi Çin askerleri tarafından yakalandı.Tung-Huang şehrine götürüldü. Ellerinden ve ayaklarından zincirlerle bağlanarak zindana atıldı Kendisine yardım edenleri söylemesi için her gün işkence gördü.
Çeşitli işkencelerden sonra bir atın üzerine bindirilip “Doğu Türkistan’ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın” diye dolaştırdılar. O: “BEN ÖLEBİLİRİM AMA, DÜNYA DURDUKÇA BENİM MİLLETİM MÜCADELEYE DEVAM EDECEK” diye haykırdı. 
Çinliler, işe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler.19 Nisan 1951 tarihinde karar açıklandı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam…” Oysa gerçek, TÜRK olmasıydı. 29 Nisan 1951'de Urumçi’de önce kulaklarını sonra kollarını kestiler daha sonra da kurşuna dizerek şehit ettiler     
TÜRK olmak ölüme meydan okumaktır! 
Ölüme meydan okuyan dedem benim ALTAY KARTALI,TÜRK ırkının ŞANLI KÜRŞAD’I, Koyun gibi yaşamaktansa, KURT gibi ölmeyi tercih eden YÜCE TÜRK, ÖLÜMSÜZLÜĞÜN KUTLU OLSUN! 
“Dinime, halkıma kim karşı gelirse, saldırırsa o benim düşmanımdır!“
‘’Yiğitsiz millet yetimdir.’’
-ALTAY KARTALI OSMAN BATUR-
304 notes · View notes
Photo
Tumblr media
238 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Ağrı'da Şehit düşen askerimizin cebinden çıkan yazı: “Olur da o çok sevdiğiniz dizilerden ve dünya gündeminden bıkar da aklınıza gelirsek eğer, bilin ki bizler sizlerle sessizce çoktan vedalaştık çünkü sizler dizileri ve Survivor'u izlerken bizler sizin ve çocuklarınızın geleceği için sessizce şehit oluyorduk”…
İnsan büyür beşikte Mezarda yatmak için. Ve……………………… Kahramanlar can verir Yurdu yaşatmak için…
                               gökbilge ATSIZ…
85 notes · View notes
Quote
Ben hem Atatürkçü hem Enver Paşacı'yım.Hem Ülkücü hem Türkçü'yüm.Hem Atsızcı hem Türkeşçi'yim.Kalıplara ayrılacağımıza Türklük'te birleşelim
(via koncuuuyy)
551 notes · View notes
Text
MUTLULUĞUN 32 KURALI.
1. Kimseyi takma2. Mutlu olmak için her şeyi yap3. Seni mutsuz edenlerden uzak dur.4. Her zaman güçlü ol.5. Kimseye zayıflığını gösterme, kullanırlar.6. Kendine güven.7. Yapabileceklerine inan, ama yapamayacağını söyleseler bile.8. Asla kendinden vazgeçme.9. Çabala, uğraş. Kolay vazgeçmek kaybeden olmak demektir.10. Yaptıklarından gurur duy, asla pişman olma. Pişman olursan kendine güvenin yok olur.11. Hayal kurmayı bırakma. Bazen hayaller bizim tek kurtarıcımız olur.12. Geçmişe bakma, her zaman geleceğe odaklan. Geçmiş için bişey yapamazsın ama geleceği değiştirebilirsin.13. Kararlı ol, ol ki kimse hayatını etkileyemesin.14. Kendin ol. Başkası gibi davranarak sadece kendini kandırırsın.15. Sev ama seni hak eden birini, sana acı çektirmeyecek birini sev.16. Herkese güvenme. Diğerleri gibi bırakıp giderler.17. Kendini destek olmayı öğren. Yoksa hep başkalarına ihtiyaç duyarsın.18. Kimse için değişme. Hiç kimse buna değmez.19. Bu senin hayatın, başkalarının karışmasına izin verme.20. Unutma hayatını sen kontrol ediyorsun, başkaları değil.21. Hata yaparsan kendin yapmış ol, başkası yüzünden yapmış olma.22. Her zaman gülümse. Gülümse ki senin güçlü olduğunu anlasınlar.23. Asla kendini acındıran insanlardan olma.24. İstemediğin hiçbir şeyi yapma. Her zaman kendi istediklerini yap, başkalarının istediklerini değil.25. Seni soyutlamalarına izin verme.26. Kimseye yalvarma. Kendini bir bok sanırlar.27. Gitmek isteyeni bırak gitsin. Götünü kaldırma, tepene çıkarlar.28. Asla önce seni seviyorum deme ya da ilk adımı sen atma. Bu sadece onun götünün kalkmasını sağlar, sana değer vermesini değil.29. Her seni seviyorum diyene inanma. Oscar ödülü alabilecek insanlar var.30. Asla yalnızlıktan yakınma. Çevrendeki insanların kuyunu kazmasını izlemektense yanlızlık daha iyidir.31. Hiç kimse için kendinden ödün verme, acı çeken sen olursun.32. Bırak, başkaları seni kazanmak için uğraşsın. Onları kazanmak için uğraşma, kırılırsın.
410 notes · View notes
Text
Şerefsiz Robinson ve Cuma
Robinson Crusoe adlı bir köle tüccarı haramzade şerefsiz, gemisi kaza yapınca canını bir adaya atar. Bu ada onun gıdasını verir, yuvasını verir, suyunu verir, yaşatır. Yıllar sonra bazı korsanlar bu şerefsizi ve kazadan onunla kurtulan bir arkadaşını bulur; kurtarır. Robinson şerefsizinin aklından, adanın zenginliği, yerlilerin bunlara kıymet vermeyişi, mal-mülk hırsından uzak oluşları, saflıkları hiç çıkmaz. Onları "iyi insan" değil, "kolay yem" olarak düşünür. Yanına korsan, işgalci, katil, mal delisi, insanlıktan çıkmış arkadaşlarını da alıp adaya geri döner. İlk seferde kendilerini koruyan, doyuran, besleyen adayı, şerefsiz arkadaşıyla talan etmeye başlarlar. Ne bulsalar satarlar. Toprağın altında, üstünde ne varsa, korsanlara satıp paraya çevirirler. Ada, üstünde yaşayan yerlilerin değil de bu şerefsizlerin babasının malıymış gibi davranırlar. Adanın yerlileri bu sırada aptal aptal izlemektedir. Ağaçlar kesilirken, toprağın altından maden, üstünden meyve talan edilirken, şerefsiz Robinson ve şerefsiz arkadaşı durmadan zenginleşirken ve zenginleştikçe gözleri para hırsıyla daha çok dolarken, bu yerliler öküzün trene baktığı gibi bakmaktadır. Yerlilerin gözünde altının, gümüşün kıymeti yoktur. Fakat adanın nimetleri de günden güne tükenmeye başlamıştır. Yerliler açlıkla karşılaşınca, kendi adalarının bazı yerlerinde gezemez hale gelince, aralarından bazıları şerefsiz işgalcilere itiraz edecek gibi oluyormuş. Tabi ki ayağında pantolon dahi bulunmayan bu yerlilerin, bu türlü saldırgan tavırları, şerefsiz Robinson ve ortağı tarafından anında cezalandırılıyormuş. Bazı pantolonsuz yerliler, böyle durumlarda Robinson'a gelip "bizim bir arkadaşı öldürmüşsünüz, hayır mı?" diye soruyorlarmış. Robinson, bütün iyi niyetli ifadesini takınarak yakınıyormuş: - Sizin siyah arkadaş, yamyam ve ilkel olduğundan mütevellit, bize saldırdı. Ben onu vurmasam, o bizi yiyecekti. Oysa ki ben ve medeni arkadaşlarım, bu cennet adamızda hep birlikte yaşamaktan yanayız. Bakın, yıllardır ne güzel geçiniyoruz. Kardeş kardeş takılıyoruz. Böyle yamyamlıklara izin vermememiz lazım. Bu laflarla biraz sakinleşen yerlilere, olayları tatlıya bağlamak için hediyeler veriyormuş. Aralarından bazılarını seçip, içkiler, kürkler, kıymetsiz süs eşyaları falan hediye ediyormuş. Bu hediyelerle gözleri kamaşan yerliler, ayağında pantolon olmayan diğer yerlilere gidip "siz de biraz rahat durun birader" diyormuş. "Bak adam nasıl eli açık, bonkör. Size de yaranılmıyor. Ne yapsın daha bu adam. Hep bizim iyiliğimiz için çalışıyor" gibi laflarla, şerefsiz Robinson'un talanına, vurgununa, işgaline karşı çıkacak olanların cephesini bölüp, seslerini kesiyorlarmış. Hediye verdikleriyle, aç bıraktıklarını kavgaya tutuşturup aradan çekilen şerefsiz Robinson ve şerefsiz arkadaşı Cuma, bu ilkel yerliler birbirlerini yerken, servetlerini katlamaya devam ediyormuş. Yıllarca "bir sana, bir bana" usulüyle adanın servetlerini paylaşan bu iki şerefsiz, adanın nimetleri günden güne tükendikçe, ormanlar azaldıkça, madenler kurudukça, birbirlerinin malına göz diker olmuş. Şerefsiz Robinson, şerefsiz Cuma'nın payını kısmaya çalışmış. Laf kalabalığıyla, tatlı sözlerle, boş palavralarla Cuma'nın sırtını okşarken, diğer yandan da çaktırmadan hissesine düşen payı azaltmaya uğraşıyormuş. Durumu çakan Cuma, hiç bozuntuya vermeden aptal rolü oynamış. Robinson'u uyandırmadan adanın pantolonsuz yerlilerinden bazılarını yanına çekmeye, ucuz hediyelerle kafalamaya, onları Robinson'a karşı doldurmaya başlamış. Kısa süre sonra Cuma'nın hediye verdiği yerlilerin, hep kendi tarafına saldırdığını fark eden Robinson şerefsizi, başka yerlilere hediye vererek, Cuma'nın yerlileriyle kavgaya tutuşturmuş. Aldıkları çer çöp hediyelerden gözleri kamaşan, bu işgalci şerefsizlerin, bu talancı namussuzların tatlı sözlerine kanan yerliler, bir yandan açlıkla, bir yandan birbirleriyle boğuşurken, şerefsiz Robinson Crusoe ve şerefsiz Cuma, birbirlerinin kılına dokunmadan, yandaşları ölümüne savaşırken, adayı kurutmaya devam etmişler. Ada iyiden iyiye kururken, şerefsiz Robinson'un aklına bir plan gelmiş. Açlıktan kıvranan, savaştan anası ağlayan yerlilerin alayını ziyafete çağırmış. Demiş ki; "Kardeşlerim! Bakın bu şerefsiz Cuma, sizin mallarınızı yabancılara satıyor. Bakmayın siz onun tatlı diline falan. Vallahi, billahi arkadaşlarınızı hep o öldürdü. Korsanlarla işbirliği yapıyor. Adanızı onlara teslim edecek. Eğer arada ben olmasam, bu şerefsiz adayı korsanlara satacak, sizi de açlıktan öldürecek. Bakın ben neyim varsa sizinle paylaşıyorum. Önünüze ne güzel yemekler koyuyorum. Şimdiye kadar size ne güzel hediyeler dağıttım. Yalan mı?" Kalabalığın içinde, o çer çöp hediyelerden bol bol almış olan yerliler fırlamışlar:"evveeeet, eveeet, eveeet" "Biz şahidiz" demişler. Gazı alan Robinson, bakmış ki bu yalakalar ölümüne "eveet" diyor, alabildiğine gazlamış: "Kardeşlerim; Siz silahtan anlamazsınız. Ben bilirim. Siz ticaretten anlamasınız. Ben bilirim. Siz bu korsanlarla baş edemezsiniz. Ben bilirim. Siz bu şerefsiz Cuma'yla baş edemezsiniz. Ben bilirim. Gelin beni aranızda başkan seçin. Bu şerefsiz Cuma ve onun şerefsiz korsanlarıyla mücadele edelim. Siz savaşma işine bakarsınız, ben ticaret mevzusunu hallederim. Tamam mı?" demiş . Adanın yerlileri ne diyeceğini şaşırmış. Bir kısmı demiş ki: "Ulan, bunlar gelene kadar kıçımızda bir tek donumuz vardı ama hiç değilse karnımız doyuyordu. Evimiz, barkımız yoktu ama en azından birbirimizi kesmiyorduk. Madem ölümüne savaşacağız, birlik olup bunları kovalım." Bir kısmı itiraz etmiş: - Ayıptır, demiş. "Siz bu güne kadar böyle hediyeler mi gördünüz? Kabile şefi anamızı belliyordu. Bak bu adam kibarca soruyor. Hediyeler veriyor. Işıl ışıl... İçkiler veriyor, lıkır lıkır. Ayfonlar veriyor, püfür püfür... Hep bizim için çalışıyor. Şu adama destek verilmez mi?" Bir kısmı şerefsiz Robinson'un sözlerinden fena halde korkmuş: "Bu şerefsiz Cuma, korsanlarla bir hücum ederse yandık. Silah onlarda, barut onlarda. Okla, mızrakla ne yapacağız? Bu Robinson'a yol verelim, o halleder belki" diye düşünmüşler. "Bunların topunu kovalım" diyenler bastırınca, hediye alanlarla korkudan aklı çıkanların kulağına şerefsiz Robinson fısıldamaya başlamış: "Bunlar var ya, Cuma'nın adamları. Korsanlarla işbirliği yapıyorlar. Bunlar sizi satacak. Hep adanın kötülüğü için çalışıyorlar" diye durmadan üflemiş. Masal bu ya; Bu yerliler, Cuma'nın adamları, Robinson'un adamları, ondan hediye alanlar, buna mal satanlar vs. diye bölündükçe, birbirini yedikçe, adaya gemiler, gemicikler, yelkenliler, kürekliler vs. durmadan gelmiş, gitmiş... Açlıktan, savaştan, kavgadan perişan olan, aileleri parçalanan, toprakları çöle dönen, suları kirlenen, komşularıyla aralarına kan giren, elini kana bulayan, komşusu tarafından kana bulanan baldırı çıplak yerliler, bir yudum ekmek, bir avuç su umuduyla sabahın köründe uyandıkları bir gün, bir de ne görsünler? Bu şerefsiz Robinson'la, şerefsiz Cuma, binmişler birer kocaman gemiye... Hazinelerini de bir güzel doldurmuşlar. Denizin üstünde salına salına gidiyorlar. "Onlar ermiş muradına, biz şimdi ne yiyeceğiz?" diye öküzün trene baktığı gibi, baka kalmışlar... _________ Robinson Crusoe adlı romanın, ikincisinde Robinson ve Cuma'nın adaya geri dönüşünü bu şekilde anladım ben. Hep memleket meselelerinden bahsedecek değiliz ya... Bu sabah da çocuklar için masal özeti yapayım dedim. (Not: Masalda geçen olayların, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur.) Caner KARA
0 notes
Video
undefined
tumblr
Kerkük Zindanı, Kıraç tarafından seslendirildi. 
Kerküğün zindanına attılar beni Mazlumlar sürüsüne kattılar beni Bir yanım dağladılar ateşle annem Ne suçum ne günahım yaktılar beni Türkmen obalarından göçen anneler Ne yuvaları kalmış ne de haneler Gökkubbeyi sarsar mazlum feryadım Elbette bir gün güler bize seneler
117 notes · View notes
Photo
Tumblr media
NEDEN BOZKURDUZ?
1- Bozkurtlar, Türk’ler gibi ataerkil bir yapıdadır. (Yani ataya bağlıdır)
2- Bozkurtlar, Türk’ler gibi teşkilat halinde bir yaşam sürerler.
3- Bozkurt sürüsünün, Türk ailesindeki gibi bir lideri vardır ve sürü o liderin emrinden çıkmaz.
4- Savaş şekilleri olarak benzerlik gösterirler. ( Bozkurt sürüsü sağdan ve soldan giden öncüler, akabinde de göbekten gelen ana kuvvetle saldırırlar, Türk’lerdeki Hilal taktiği buradan gelir)
5- Bozkurtlar eşlerini kıskanırlar (çok sağlam bir özellik)
6- Karda yürüyen 40 bireylik bir sürüyü takip eden biri sadece 5-6 ayak izi görebilir. Çünkü sürü önde giden lider Bozkurt’un ayak izlerine basarak ilerler. 6-7 kurt bulacağınızı düşünürken koca bir sürüyle karşılaşabilirsiniz.
7- Bozkurtlar, Türk’lerin oldugu gibi özgürlüklerine düşkünlerdir. Dünyada evcilleştirilememiş tek hayvan olma ünvanı Orta asya bozkurtlarındadır… Hayvan yakalandığında tüm hayvanların aksine gırtlak kısmında bulunan öd denen keseyi parçalar ve intihar eder.
8- Tüm hayvanlarda bir yavrunun annesi yada babası ölürse yavru da ölür. Fakat bozkurtlarda sürü hiyerarşisi buna müsaade etmez, yavrunun hem annesi hem de babası ölse dahi yavru hayatta kalır. Diğer sürü üyeleri yavruyu evlat edinir ve kendi yavruları gibi büyütürler.
9- Bir bozkurt sürüsü Sadece yiyeceği kadarını avlar, ve yine harika bir özelliktir… Kuzulu koyuna saldırmazlar ( Yavrusu olan bir hayvana saldırmazlar)
1K notes · View notes