1-yolcu
7K posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
şu azgın milletin üzerine bir taş dahi düşse neşemiz artar. kimden geldiği zerre önemli değildir.
22 notes
·
View notes
Text
şâir, «o mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler» diyor. aydınlarımızda da aynı şuursuzluk. kaderimizi çizen, avrupa’nın siyâsî ihtirasları. kullandığımız kelimeler onu emellerini dile getiriyor. kulağımıza fısıldanan lafızları, hudut ve şumûllerinden habersiz, tekrarlayıp duruyoruz. doğu, orta çağ keşişleri için, hidâyetten mahrum bir insanlar ülkesiydi. onsekizinci asır yazarlarına göre, bir rüyâ beldesi. kapitalizm, bu geniş, bu esrarlı, bu meçhul ülkeyi hudutsuz iştihâlarını doyuracak, kolay fethedilen bir servet kaynağı olarak gördü. devlet-i aliye çöktükten sonra, râyet-i islâmın dalgalandığı dünya parsellere ayrıldı. avrupa, kıtaları ve ülkeleri kendi çıkarlarına göre yeniden adlandırdı. bir nevi vaftiz merâsimiydi bu. ve biz bayram çocukları gibi şâdan, bu yaldızlı isimleri dudaklarımızdan düşürmez olduk. fefekkür vuzuhla başlar, kurtuluş şuurla.
cemil meriç - kırk ambar
8 notes
·
View notes
Text
netice şudur ki, akıl denilen müessese bugün hâdiseler üstündeki tahakküm kudretini kaybetmiştir. ufkumuzda eşya ve hâdiselerin müstakil bir iradeyle şahlandığını görüyoruz. medeniyet bütün aletleriyle topyekün vahşetin emrine geçmek üzere. bu manzara, henüz kıyamet kopmadan kıyamet mimarisinin tecellisi.
necip fazıl
19 notes
·
View notes
Text
savaşın bölgeye yayılması belki gazze’nin selametine vesile olacaktır.
merhametten ve irfandan uzak pers zihniyeti (iran) doğru adımları atmadığı sürece, siyonist akıl karşısında aciz kalacak ve parçalanacaktır.
“yakın bir gelecekte” islam âleminin birleşmesini ve bölgenin idaresini asıl sahiplerine bırakılmasını temenni edelim. nitekim “âlem-i islam, anadolu müslümanını bekliyor.”
22 notes
·
View notes
Text
Allah, onlara zulmetmedi; lâkin onlar kendilerine zulmettiler.
Nahl, 33
22 notes
·
View notes
Text
allah'a bir defa secde eden müslüman, bir derece yükselir ve bu secde sayesinde bir günahtan da kurtulur. (ibn mâce)
bir kişi hz. peygamber'e “ey allah'ın resûlü! allah'tan benim için, cennette arkadaşlığınızı nasip etmesini ve şefaatınıza mazhar olabilmeyi ister misiniz?” der. bu istek karşısında hz. peygamber şöyle buyurur: “o halde sen de, çok secde etmek suretiyle bana yardımcı ol!” (müslim)
58 notes
·
View notes
Text
peygamber efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) buyuruyor ki: “kim bayram günü üç yüz kere «subhânallâhi ve bihamdihi» der ve sevabını ölmüş müslümanlara bağışlarsa, her müslüman ölünün kabrine bin nûr iner, ölünce allah kendi mezarına da bin nûr gönderir.”
bayram günleri müslümanların birbirlerini tebrik etmesi, görüşüp musafaha yapması ve birbirlerine: "gaferellahu lena ve leküm / allah bizi ve sizi bağışlasın” duasında bulunması mendubdur.
ramazan bayramımız mübarek olsun.
60 notes
·
View notes
Text
peygamber efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) buyuruyor:“kim iki rekât namaz kılıp istiğfar ederek kadir gecesi’ni ibadet ile geçirirse Allah tarafından bütün günahları bağışlanır. Allah’ın rahmetine gömülür. cebrail (a.s) kendisini kanadı ile okşar. cebrail’in (a.s) kanadı ile okşadığı kimse cennete girer.”
ebû hüreyre (radıyallahu anh) buyuruyor ki; “kadir gecesi, yeryüzüne çakıl sayısından çok melek iner. onların inmeleri için gök kapılarının hepsi açılır. her yana nûr saçılır. büyük bir tecelli meydana gelir ve bu gece melekut alemi açılır.”
84 notes
·
View notes
Text
âlem-i adl (kâfir ve münafıklar) ise kelime-i tevhidin mânasını değil, suretini aldılar. münafıklar dilleriyle iman ettik dediler, fakat içlerini küfür kirleriyle boyadılar. bu sebeple kalpleri simsiyah ve kapkaranlıktır. onlar, zahiren müslümanız diyerek ve iyi görünerek, (ganimet ve can güvenliği gibi) birtakım dünyevî menfaatlerine ulaştılar. oysaki yarın kudret-i ilâhiyyeden bir rüzgâr esip, onların zayıf ışığını söndürerek, onları küfürlerinin karanlığında bırakıverecektir. nitekim onların bu durumu âyette şu şekilde tasvir edilmiştir:
"onlar çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimseye benzerler ki, Allah ışıklarını karartınca onları karanlıklar içinde kör bir halde bırakmıştır. sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden doğru yola dönmezler." (bakara 2/17-18)
tevhid risalesi - imam gazâli hz
15 notes
·
View notes
Text
herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar. rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunu çok iyi bilmektedir.
isrâ, 84
91 notes
·
View notes
Text
ya rabbi, kalplerin tabip ve devası, bedenlerin afiyet ve şifası, gözlerin nur ve ziyası efendimiz hazreti muhammed’e, pak nesline, kerîm ashâbına salât eyle ve o salât hürmetine dualarımızı yüce nezdinde en güzel şekilde kabul buyur.
hamd-ü sena, şükr-ü minnet, medh-ü tebcîl yalnız senin hakkın ve yalnız sana mahsustur.
35 notes
·
View notes
Text
ibtila ve ni'met
insanları iki şahıs olarak görürüz. biri iyilik içindedir..
nimet içindeki adam sıkıntıdan ve kederden kurtulamaz. sebebi, nimetin bolluğu ve bunların icabı maddi sıkıntıdır. mal, mülk, her zaman iyilik getirmez, her parçasının ayrı derdi vardır. evladı olur hastalanır, kaza olur, mal mülk telef olur. bunlar tabii afetler olduğu halde o insan normal karşılamaz, haliyle elindeki nimetin tadını bulamaz.
eğer zenginlik; nimet, rahatlık, mal, şöhret, hizmetçi ve uşakla olacaksa bunlar o zatta vardır ve ayrıca düşmandan emin bir durumdadır. azıcık sıkıntılarla bu nimetleri unutmak yerinde olmaz. haddizatında, o adam için darlık yok demektir. bunları kendi mütalâasına göre bela saysa bile, yalnız allah’ı bulamayışına ve dünya halini sezemeyişine bağlamak yerinde olur. bu zat allah-ü taâlâ’yı ; “ istediğini yapar, değiştirir, güzellik verir. sonra hepsini götürür. zengin eder, fakir eder, alçaltır, yükseltir, öldürür, diriltir. önce verir veya sonraya bırakır.”
bir zat olduğunu bilseydi, elindeki nimetin hiçbirisine aldanmazdı...
zaman olur, bu genişlik içinde yüzen adam cehaleti yüzünden bu hale iyice bağlanır. aslında az olan ve esasa taallûk etmeyen darlığın giderilmesi için çalışmaya başlar. bu kere de sıkıntı birse beşe yükselir. bunun nedeni yine dünyayı bilmeyişidir. halbuki dünya; bela, keder, hasret ve bir sürü teklif ve tekdirle doludur. bunlar her ne kadar zahirde belâ gibi görünseler de aslında nimet sayılırlar. burada sabır meyvesini misal vermek doğru olur. bu meyve evvela acıdır sonra tatlı olduğu anlaşılır. bunun tadına, insan ancak acı çektikten sonra kavuşur. acısını tatmayan ve ona tahammül edemeyen tad bulamaz. belaya sabreden kimseye iyilikler kendiliğinden gelir. şunu da diyelim ki; bir işçi ancak ekmeğini alın terinden sonra alır. ve ruhen, bedenen bitap düşüp, ayrıca bir sürü gönül darlığı çekip kuvvetten düştükten sonra ücretini alır. dahasını söylemek lazım gelirse, kendi gibi birisine hizmet edip manevi bir çöküntüye uğrar, benliği söner, bunun mukabili ücretini alır. fakat yine de bu para tatlı gelir. sonu malum. bu kadar güç işlerden sonra alınan para güzel yemek olur. hoş katık, tatlı meyve ve sevilen elbise haline gelir. tabii olarak sevinç ve rahat başlar.
azın azı dahi olsa, dünyanın evveli, üst makama erinceye kadar acıdır. misal: ince ve acı tabaka ile sarılı bala benzer. bala ermek için acıyı tatmak asıldır, ancak bu halden sonra tada erilir ve asıl aranan bulunur.
her şey sırası ile olduğu gibi acı ve tatlı karışık da olur. bunun için acıya sabır, tatlıya da razı olmak gerekir. kul sabrını ilâhi emirlere uymakla göstermelidir.
yasaklardan çekilmek, kaderin akışına boyun eğmek yerinde olur. böylece her şey hoş geçer, bilhassa ilâhi emirlerin gereğini yapar, nefsine ve şahsi arzularına karşı olursa ömrünün ilk demleri hoş geçtiği gibi, sonu da tamamen iyiye döner. gençlik temiz olunca ihtiyarlık da herkes tarafından saygı ile karşılanır. herkes sever, hürmet eder. böyle olanın en büyük arzusu dahi yerine gelir. iradesiz süt çocuğuna yapılan karşılıksız hizmet gibi, hiç kimse bir şey beklemeden hizmet eder. dünyası böyle geçtiği gibi, ahireti daha üstün, daha farklı olur. çünkü işin acılı tarafı geçmiş ve her darlığı yenmiştir.
burada hatırlatmak istediğimiz bir durum vardır ki; bu: nimetlere aldanmamak ve daima şükür etmektir. aksi halde insan hak’kı gücendirmiş olur. elindeki nimetleri kaçırır. peygamber efendimiz buna işareten: ''nimet ehli değildir. onu şükürle bağlayınız.'' buyurdu. nimetin şükrü, vereni itiraf etmektir. nimetin sahibi ise allah’tır. bu durumu her halde görmek lazım.
her yerde haddi aşmayarak, ilâhi mirler dahilinde hakkı ödemek gerekir.zekât, yemin kefareti, adak, fakir ve düşkünlere yardım gibi şeyleri esirgememekle beraber, gerek borçlu olanlara ve gerekse zaman zaman,çeşitli hadiseler karşısında çaresiz kalanlara yardım etmek yerinde olur. bilhassa bir hatanın sonunda bir iyilik yapmak, bolluğa, genişliğe kavuşmaya vesile sayılır...
her nimetin kendine göre şükrü vardır. mesela: vücud sağlığının şükrü, zayıflara yardım ve ayrıca bol ibadet yapmak olmalıdır. sonra kötü şeylere bakmamak, kötü yerlere gitmemek, günahtan sakınmaktır. sıhhatin ayrıca mal ve mülkün elden gitmemesi için de bir çaredir. hakkını gözeterek çaresizlere elindekinden vermelidir. aksi halde: ağaç sulu meyvesini vermez, yaprakları düşer, tadı kaybolur, sanki yokmuş gibi olur. ilâhi emirlere uyulduğu takdirde daima iyilik zuhur eder. her şeyde bolluk olur. dünya işleri yoluna girer. ahirete gelince: peygamberler, şehidler, sıddıklar ve salihlerle beraber olunur. ayet: “ bunların arkadaşlığı hoş olur. “
eğer dünya ziynetine aldanır ve geçici zevklerin peşinde olursan her iyilik kaybolur. hiçbir şeyin sade olmaz. her şey gözünde küçük görünür.
insan, hoşlandığı hiçbir şeyi bulamaz, fakat yine de dünyayı bırakmaz.
her kim dışı süslü, içi öldürücü zehirlerle dolu olan işlere kapılırsa, onun için söylenecek şey; belanın yaklaşmış olduğu ve az zamanda geleceği olur. dünyada böyle olduğu gibi, öbür alemde de en güç azaba düçar olur.
her bela bir suçun cezasıdır ve her darlık işlenen bir suçun karşılığıdır. buna; bir deneme, bir tenbih denilebilir. günahlara kefaret demek de yerinde olur. büyük insanlara gelince, onlara bela yükselme sebebi olsa gerek. çünkü her belanın sonunda yüksek makam ve ulu dereceler vardır. zaman aşımıyla, bela gibi görünen şeyler aslında bir lütuf olduğu anlaşılır. her hareket ve adımda yükselme kaydedilir. çünkü büyüklerin darlığı perişanlık için olmaz, bilakis daha yüksek makamlara ermek için bir imtihan sayılır. imanın hakikatına ve güzelliğine erip ermedikleri, darlık zamanında çeşitli sebeplere baş vurmamaları ile meydana çıkar. böylece allah onların sağlam iman sahibi olduklarını kullara anlatmak ister.
işte bir hadis-i şerif: ''sabırlı ihtiyaç sahipleri, kıyamet günü hak’kın misafiridir. dünya ve ahirette hak’dan uzak olmazlar.''
dünyada kalpleri hoştur, ahirette ise rahatları artar. balâ onların kalplerini temizler. halkın ve sebeplerin tesiri olamayacağını bildikleri için, allah’a çok bağlanırlar. ona varmak için benlikleri ve şahsi hevesleri bir tuzak olduğu kanaatine sahip olduklarından yalnız hak’ka bağlanırlar. iyi bilirler ki, her şey hak’dan ve hak’kındır.
son şunu diyelim: bela onlar için nimet demektir... belanın gelişi iki sebebe bağlanır. birincisi, yukarıda da belirtildiği gibi sabırsızlığın ve kötü yolların tutumu neticesinde olur. ikincisine gelince, yine anlatıldığı gibi günahlardan temizlenmek için olur. her iki halde iyi sabreden için netice hayırlıdır. bela ne kadar çoğalırsa çoğalsın sabretmek, taatı ve ibadeti bırakmamak yerinde olur...
hal, sabırla devam ederse görülecektir ki; insan iyilikler ve hoşluklar içindedir. yani sabır devam ettikçe ilâhi fiiller zuhura gelir ve her kötülük iyiliğe çevrilir.
işte... günler ve aylar devam ettikçe her halde sabretmek daha hayırlı olur...
fütuh-ul gayb
11 notes
·
View notes
Text
cenab-ı hâk bu ramazân-ı şerif'i, vesile-i fevz ü felâhınız ve sebeb-i inşirâhınız ve saâdet-i dâreyniniz eylesin.
49 notes
·
View notes
Text
ben kalbimin diliyle “ya vedud” ismini seher vakitlerinde durmadan zikrediyordum. sonra kendi irade ve ihtiyarım olmadan “ya rabbi beni herşeyi anlar kıl” demeye başladım. bu zikirden sonra anladım ki el-vedud isminin herşeyi anlamakta büyük bir etkisi varmış. çünkü el-vedud ismi “el-mahbub/sevgili” anlamına geliyor. hiç kuşkusuz allah teâlâ’nın bütün isimleri ism-i azam’ı sever ve ona meyleder. ism-i azam ise sevilendir, diğerleri sevendir. şu halde her kim “vedud”ismini “sevgili” anlamına alarak zikrederse o kimseyi bütün mazâhir sever. bu kimse, allah teâlâ’nın bütün isimlerinin sırrını öğrenir ve böylece bütün tevcihler o kimseye ulaşır.
ismail hakkı bursevi hz
75 notes
·
View notes
Text
ya rahman ya rahîm! benim âkıbetimi de, kendilerine “de ki: ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. allah bütün günahları affeder.” beyan-ı mübecceliyle hitap buyurduğun, gönüllerini reca hisleriyle doldurduğun ve nihayet necât ile sevindirdiğin hususî kullarının âkıbeti gibi güzel eyle.
allah’ım! efendimiz’e (aleyhissalâtü vesselâm) ve hane-i saadetinin mes’ûd efradına salât ve selâm eyle.
115 notes
·
View notes
Text
allah’ım! senden, senin sevgini, seni sevenlerin sevgisini istiyor ve sana yakınlığa vesile olabilecek bütün amelleri bize sevdirmeni diliyoruz. ayrıca öncekilere ve sonrakilere şahit, itaat ve ibadet ehline müjdeleyici, gafil müşriklere uyarıcı, izni ve inayetinle bütün insanlığı allah’a çağıran davetçi, ehl-i islâm ve din için parlak bir kandil, müttakilere imam, ehl-i tevhide nur, müminlere hidayet rehberi, müslümanlara yardımcı, ısrarla düşmanlık yapan kefere-i fecere ve müşrikleri bertaraf edici, günahkar müminlere şefaatçi ve âlemlere rahmet olarak irsâl buyurduğun; bütün enbiya ve mürselîne, kıyamet gününe kadar sürecek en mükemmel âyet ve mucizelerle tafdîl edip üstün kıldığın, habîb-i azîmin, halîl-i kadîmin, peygamber efendimiz, nebiy-yi ümmî hazreti muhammed'in (aleyhissalâtü vesselâm) sevgisini istiyoruz.
allah’ım! kendisiyle ukdeleri çözeceğin, kederlerimizi gidereceğin, tasa, gam ve hüzün sebeplerini izale edeceğin ve bizi taleplerimizin gaye noktasına ulaştıracağın bir salât ile efendimiz’e salât eyle. efendimiz hazreti muhammed’e, tertemiz, pırıl pırıl ailesine, kerem ve iyilik yıldızları olan bütün ashâbına salât ve selâm eyle.
50 notes
·
View notes
Text
perde perde verâlar, ışık başka, nur başka;
bir ânlık visal başka, kesiksiz huzur başka...
necip fazıl
44 notes
·
View notes