engineerpostsblog
4 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text

4
Bu fotoğraf, derin bir huzuru ve yalnızlığı aynı karede hissettiriyor bana. Dikkatim o an, doğanın dinginliğine ve suyun sakinliğine odaklanmışken, iskeledeki amca, bu sonsuz dinginlik içinde insanın yalnızlığını düşündürüyor bana. Ormanın yeşil tonlarının siyah-beyaza dönüşmesi, iskelediki için zamanın ağırlığını ve o anın zamansızlığını vurguluyor.
Bu fotoğrafın; doğanın içinde, insanın küçük bir anı olarak yaşadığı bir duraklama anını temsil ettiğini hissediyorum.Bu kare, bir sessizlik içinde yoğun bir konuşma yapıyor bizimle: geçmişle, doğayla ve insanın kendi içsel yolculuğuyla...O an, iskeledeki amcaya bakarken bir süreliğine durdum, düşündüm ve bu sahnenin bana anlattığı hikayeyi, fotoğraf aracılığıyla sizinle paylaşmak istedim. Bu hikaye, hem çok kişisel hem de evrensel bir yalnızlığın yankısı bence.
Peki; ya siz neler hissettiniz ?
5 notes
·
View notes
Text

3
Vizörden baktığımda, içimde bir özgürlük dalgası yükseldi. Gün batımının kızıllığındaki silüetler; mücadeleyi, dayanışmayı ve geleceğe olan umudu simgeliyor. Güneşin doğuşu ya da batışı fark etmez, burada hissettiğim bir şeylerin yeniden başlama enerjisi. Kadrajın her köşesinde insan iradesinin gücü var. Bu anı yakaladığımda, sadece bir görüntü değil, aynı zamanda insanın içindeki o tarifsiz cesareti de ölümsüzleştirdiğimi hissettim. Bu kare, "Her şeye rağmen devam etmeliyiz" diyor bana.
"Akın var akın!
Güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!"
"Nazım Hikmet (Güneşi İçenlerin Türküsü)"
2 notes
·
View notes
Text

2
Bir tren istasyonunda, gece yarısının sessizliğini delen hafif bir uğultu… Hayat, her gün gelip geçen insanlar gibi bu raylarda akıp gidiyor. Bu fotoğraf, sadece bir trenin değil, aynı zamanda hayatın yolculuğunun da bir tasviri.
Siyah beyaz kısımda, geçmişin silik ve buğulu hatıraları var. Geride bırakılmış anılar, bir zamanlar dolup taşan duyguların izleri... Bulanıklığın içinde yürüyen siluet; geride bıraktığı yüklerin ve yaşanmışlıkların ağırlığını taşır gibi. Her adımında biraz daha kayboluyor, geçmişin gölgesine karışıyor.
Tren ise hayatın yeniden şekillendiği, umutların filizlendiği renkli bir geleceği işaret ediyor. Pencerelerdeki ışıksa yeni hikayelerin habercisi. O tren, sadece bir araç değil; bir kurtuluş, bir başlangıç. Mazinin griliğinden sıyrılıp renklere doğru atılan bir adım gibi.
Geçmiş her zaman geride kalır, ama onun gölgesi olmadan bir geleceğe yol almak mümkün değildir. İnsan, her durakta biraz daha değişir. Ve her yolculuk, hem bir veda hem de yeni bir başlangıçtır. Bu tren, yalnızca bir yerden başka bir yere gitmiyor; ruhun yeni umutlara, yeni hikayelere doğru ilerleyişini de simgeliyor.
Fotoğraf, bir sürgün hikayesine tanıklık hissi de barındırıyor bende. Sanki bir tarih sayfası önünden akıp gidiyor ve sen onu sessizce izliyorsun. Üçüncü bir kişinin bakışı genelde duygudan arınmış gibi görünür, ama aslında belki de en ağır yükü taşır. Çünkü izleyen kişi, hem gidenin hem de geride kalanların hüznünü aynı anda hisseder.
Tren, sürgün edilenlerin özgürlükleriyle beraber umutlarını da götürürken, izleyen kişi sadece olup bitenin bir parçası olamadığı için sessiz bir çaresizlik yaşar.
*Kuzeyde kar diye yazıyordu amcam mektuplarında,kuzeyde kar..bütün öykü acıklı bir firar.. Bir sürgün diyordu ülkesinin hapishanelerini bile özler...
* Yılmaz Erdoğan "Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü "
#photography#fotoğraf#photographers on tumblr#travel#train#railway#nature#turkey#black and white#rail station
2 notes
·
View notes
Text





1
Sonbaharın renklerine aşık olabilirsiniz; dökülen yaprakların altın tonu ruhunuzu sarıp sarmalar. Gürül gürül akan bir derenin ezgisi, doğanın usulca fısıldadığı bir ninni gibi kulaklarınızı doldurabilir. Yağmur altında yürürken, düşen damlaların teninizde bıraktığı o serin dokunuş, içinize tarifsiz bir mutluluk serpebilir. Zirveye tırmanırken, üç derece soğuğa rağmen sırtınızdan süzülen terin verdiği tatmin, insanın doğayla uyumunu anımsatır. Doğa, kendine özgü yaşantısını cömertçe önümüze sererken, her mevsimde ayrı bir hikaye anlatır.
Önemli olan, bu hikayeden sizin ne anladığınızdır. Sonbahar, her şeyden önce aşkı hatırlatır; ama hüznü değil. Hüznü çağırmaya gerek yoktur, çünkü sonbaharın ardında bembeyaz bir kış saklanır. Daha görülecek karla örtülü manzaralar, oynanacak kartopları, yapılacak kardan adamlar vardır. Doğa, döngüsünü sürdürür; bizlerse kendi döngümüzü yaşıyoruz. Yaprağın sarısında hüznü aramaktansa, gözlerinizi kapatıp bir nehrin şarkısını dinleyin. Bazen doğayı anlamak, ona kulak vermekle başlar.
26 notes
·
View notes