Text
VAROLUŞ NEDİR?
Temel konumuz olduğuna göre her şeyden önce var oluşu tanımlamak gerekir.
Evren, evreni dolduran milyarlarca galaksi, galaksilerden biri olan Samanyolu, Samanyolu'nu dolduran yüz milyonlarca yıldızdan biri olan güneş, güneş sistemi, bu sistemdeki gezegenlerinden biri olan dünya, dünyamızı tıka basa dolduran canlılar ve bu canlıların efendisi olduğunu iddia eden biz insanlar.... Bunların tümüne VAROLUŞ diyoruz.
Nasıl var olduk temel sorumuzdur.
Varoluş sorusunun “yaratıldı” ya da “yaratılmadı” olmak üzere birbirine zıt sadece iki cevabı vardır.
Cevaplar karşıt olduğundan sadece birisi doğrudur. Bilimin temel amacı da doğru cevabı arayıp bulmaktır.
Bu gün garip, bilim dışı bir şekilde “yaratıldı” cevabı bilimsel kabul edilmiyor. Birilerinin her hangi bir kanıt göstermeden kabul etmesi o cevabı bilim dışı yapmaz.
Hemen soralım.
Yaratıldı cevabının yanlışlığı bilimsel yol ve yöntemlerle gösterildi mi?
Ya da bir Tanrının - Yaratıcının olmadığı, he şey rastlantılarla oluştu cevabının doğruluğu bilimsel yol ve yöntemlerle gösterildi mi?
Bu sorulara cevap kocaman bir HAYIRDIR.
Bir Tanrının-Yaratıcının var olabileceğini kabullenme akıl mantık ve bilim dışıdır demek ve buna inanmak o öngörüyü akıl mantık ve bilim dışı yapmaz.
Ateistler her şeyden önce bu ilkel mantıktan vazgeçmelidir.
Günümüzde büyük bir taassupla yaratılmadı cevabı GERÇEK kabul edilip bilim bu İNANÇ üzerine kurgulanmaya çalışılmaktadır.
ELEŞTİRİLERİMİZİN HEDEFİ BU TARAFLI MANTIK ÜZERİNE KURGULANMIŞ ÖNGÖRÜLER OLACAKTIR.
Nasıl var olduk sorusunun cevabını bir YARATICI YOKTUR inancına uygun öngörüleri temel alarak gerçek bilimin tarafsız gözleriyle irdeleyip araştıracak doğruları - gerçekleri pozitif bilimin yol ve yöntemleri ile bulmaya çalışacağız.
0 notes
Text
TERSİNİM GERÇEĞİ Ateizmin yan ürünü olan Materyalizm her şeyin maddesel bir karşılığının olduğu, maddeye indirgenebileceği mantığını temel almış nice bin yıllardan beri bilimi etkileyen felsefelerin başında gelir. Materyalizmin Tanrı tanımazlar tarafından sahiplenilerek bilimin Tanrının olmadığı doğrultusunda yorumlanmaya çalışması bu felsefeye dinselliğe benzer tek yönlülük, tutuculuk, bağnazlık getirmiştir. Hâlbuki bilim tam bir düşüncü özgürlüğü ve tarafsızlık ister.
Karşıtlarını sövüp sayarak, hakaretler ederek; cahillikle, yobazlıkla suçlayarak gereksiz ve anlamsız nefretlerin körüklediği kindarlığın körelttiği gözlerle tek yönlü akıl ve mantık tutulmalarıyla bilim yapılmaz. Bu tür tek yönlü davranışlar açık ve net bir yobazlıktır. Yobazlık ise bilimin en büyük düşmanıdır.
Ateizmin güdümlü bilimi bilimsel yol, yöntem, akıl ve mantık çıkarımlarıyla değil de dinlere duyulan kin ve nefret üzerine kurgulanmıştır.
Doğamız gereği çok sık hatalara yanlışlara düşeriz. Bilim ise hata ve yanlışlar yığınından gerçekleri arayıp bulma çabalarıdır.
Gözlem ve deneylere mantıksal çıkarımlara dayanmadığı halde peşinen ret ve inkâr edilemez gerçekler kabul edilmiş dinlere inançlara ya da felsefelere dayalı hiç bir varsayım bilime temel alınamaz, bilim bu tür varsayımların üzerine kurgulanamaz.
Kurgulanırsa ortaya çıkan pek çok vahim hatalar, yanlışlar içeren güdümlü bilim olur. Temel alınan mantık yanlış ise ulaşılan sonuçların da yanlış olacağı açıktır.
Her şeyden önce bilim terazisinin doğru kurgulanmış olması gerekir. Eğer terazi yanlış tartıyorsa doğru tartmak için yapılan çabalar sonuç vermeyecektir. = = = Tersinim nice uzun zamandır uygulanan bir büyük yanlışı ortaya koymakta, bilimi ateizmin boyunduruğundan kurtararak yeni bir anlam ve boyut kazandırmaktadır.
Bu nedenle tersinim tüm bilimsel bulguları yeniden sorgulayıp yorumlayacak, yaşantımızı yeniden yön ve şekil verecek kadar önemlidir. Fakat her şeyden önce bir mantık düzeltmesi gereklidir.
İyiler kötülerle, güzeller çirkinlerle, doğrular yanlışlarla tartılıp kıyaslanırsa gerçek gerçeklere; her türlü yanlışlardan hatalardan arındırılmış gerçek bilime çok daha kolay ulaşabiliriz. Bu nedenle bilim kesinlikle tarafsız ve özgür düşüncelerin, araştırmaların, yorumların ürünü olmalı, yol ve yöntemlerinden taviz verilmemelidir.
Tersinim buna önce kanıt sonra sonuç ilkesi olarak tanımlar ve bilime temel alır. Tersinim hangi dine inanca felsefeye temel olursa olsun doğruluğu bilimsel yöntemlerle gösterilmemiş hiçbir varsayımı inkâr edilemez gerçek ya da gerçekler olarak kabul etmez, bilimin bnu tür sahte gerçekler üzerine kurgulanmasına izin vermez.
Bilimin ortaya koyduğu gerçekler hiçbir zaman birbirleriyle çelişmez. Uydurmak için eğip bükmeler, zorlamalar gerektirmez
= = = Tersinim şu esaslar üzerine kurulmuştur.
1) -Tersinim pozitif bilimin ortaya koyduğu başta maddenin korunumu, termodinamik olmak üzere tüm doğal kanun, kural ve ilkeleri kendine temel alır, hiç biriyle çelişmez.
Bütün bunların ortak yorumu sonucunda: Varoluştaki tüm düzen ve sistem sahibi yapılar zaman içinde tersinime uğrar. Sonuç kaçınılmaz olarak düzensizlik, sistemsizlik, bozum ya da karmaşadır. Tersinim tüm düzen ve sistem sahibi yapılarda zaman içinde ve doğal şartlarda oluşan eskime, yıpranma, azalma, çoğalma, çeşitlenme, değişme, sakatlanma, hastalanma, yaralanma, ihtiyarlama vb… Şekillerinde gözlenen OLUMSUZLUKLARIN genel ifadesidir. Bu tür değişimlerin tümü termodinamiğin ikinci kanunu gereği olumsuzdur. Mutasyonların (etkenizlerin) tümü az ya da çok zararlıdır.
Tersinimin fiziksel ve kimyasal pek çok nedenleri vardır ama en önemlisi kontrolsüz enerji giriş, çıkışlarıdır.
Tersinim bu etkenleri mutasyon, mutasyonların düzen ve sistem sahibi yapılarda yaptığı negatif değişimleri etkeniz olarak tanımlar.
3)-Tersinim yaşamın her safhasında rahatlıkla gözlenip sınanabilir; daha da önemlisi yaşanır.
4)-Düzen ve sistemlerin bir başlangıcı ömrü ve sonu vardır. Bu nedenle ezelden gelip ebede gitmezler. 5)-Düzen ve sistem sahibi yapılar irade-bilgi-yeterli güç-yeterli madde ve yeterli zaman beşlemesinin sonucu oluşurlar; aniden ve rastlantılarla ortaya çıkmazlar. 6)-Tüm düzen ve sistem sahibi yapılar kaçınılmaz olarak tersinime açıktır. Tersinim etkisi bu yapıların korunma - savunma - bağışıklık - çevreye uyum sistem düzen ve mekanizmalara sahip olup olmadıklarına; bu mekanizmaların işlerliğine, hassaslığına, genişliğine, derinliğine; zamana, tersinim etkenlerinin gücüne ve çeşidine bağlı olarak değişebilir. 7)-Düzen ve sistem sahibi yapılar oluşturmak zor, bu tür yapıları bozup karmaşa oluşturmak ise kolaydır. Tersinim bu gerçeği yapmanın zor, bozmanın kolay olduğu ilkesi olarak tanımlar.
Düzen ve sitem sahibi yapılar oluşturmak için irade, nitelikli bilgi, yeterli zaman, nitelikli malzeme ve nitelikli güç şart olduğu halde karmaşalar için kaba güç ve kısa süreçler yeterli olabilir. Düzen ve sistemler ne kadar kompleks ve hassas ise bozum o kadar kolay ve çok olur. 8)-Düzen ve sistemler amaçlarına uygun kanunlar, kurallar, ilkelerle şekillenip yapılanırlar; işlerlik kazanırlar, varlıklarını korumaya çalışırlar. 9)-Karmaşalarda (düzensizliklerde sistemsizliklerde) kanunlar, kurallar, ilkeler bulunmaz. Bu nedenle düzensizdir, sistemsizdir, karmaşadır. Kanun kural ve ilkelerin bulunması o yapının düzen ve sistem sahibi olduğunun kanıtlarıdır.
10)-Nice milyar yıllardan beri değişmeyen kanun, kural ve ilkelerle şekillenip işlerlik kazanan evrenimiz (ve tabii ki dünyamız) düzen ve sistem sahibi yapılardır. İrade, nitelikli bilgi, nitelikli güç, nitelikli madde ve yeterli zaman beşlemesinin ürünleri olmalıdır. 11)-Maddenin korunumu kanunu evrenimizin bir başlangıcının ve sınırının olması bir Büyük Bütünün var olduğunun kanıtlarıdır.
12)-Büyük Bütün kütlesiz bir NURDUR. Kütlesiz olduğundan sonsuzdur. Evrenimiz ve diğerleri bu kütlesiz Nurun içindedir. Onunla kuşatılmış; sarılıp sarmalanmıştır. 13)-Big Bang güdümlü bilimin varoluş sorusuna tabi olduğu felsefe temellerine uygun cevap bulma amaçlı sipariş bir teoridir.
Akıl mantık ve bilim dışı pek çok çelişkileri içerdiğinden tamamen yanlıştır. Doğrusu genişim teorisidir.
14)-Varoluş Büyük Bütünün bir zerresinin kütle ve hacim kazanması, maddeleşmesi, genişimi ile başlar. İlk madde, olabilecek en büyük atom ve moleküllere sahiptir. 15)- Elementleri oluşturan atom ve moleküller atom içi parçacıkların eksi ve artı elektrik yüklü yapıları gereği zaman içinde kademeli oluşmazlar. Başlangıçtan itibaren bir düzen içinde varolmak zorundadırlar. Elementlerin oluşumu kademeli fisyon (bölünme) şeklindedir. Sonunda en basit element olan hidrojen ortaya çıkar. 16)-Elementlerin füzyon (birleşme) sonucu oluştuğu varsayımı gözlem, deney ve mantıksal çıkarımlara dayanmadan çok, güdümlü bilimin temellerine uygun olduğu için ortaya atılmıştır. Akıl mantık ve bilim dışı pek çok çelişkiler içerir.
Tersinime göre evrenimizin varoluşu ilk maddenin parçalanması (fisyon) sonucudur. Bu parçalanma devam etmekte; başta güneş olmak üzere tüm yıldızlar fisyon sonucu ısı ve ışık saçmakta, hidrojen üretmektedirler. 17)-Bir yapının canlı olarak nitelenebilmesi için en azından korunma - savunma - bağışıklık ve çevreye uyum – beslenme – üreme özelliklerini eksiksiz sahip olması gerekir. Bu nedenle en basit canlı bile düzen ve sistemlerin bütünselliğindedir. Rastlantılarla oluşamaz. 18)-Her canlı türü uygun yer ve zamanlarda yeterli sayılarda eksiksiz var edilmiş olmalıdır. Tersinim bu canlılara arı ırk olarak tanımlar. 19)-Canlılarda zaman içinde gözlenen değişmeler gen havuzu dâhilinde oluşur. Bu yolla çeşitlenirler. Alt ırklar dar alanda çeşitlenmeler sonucu oluşurlar.. 20)-Gen havuzundaki değişimler kesinlikle tersinim yönündedir. Gen bilgilerinde değişimler olur fakat azalma ya da çoğalmalar olmaz. 21)-Türlerden türlere geçiş mümkün değildir. Bu tür oluşumun önünde aşılması mümkün olmayan doğal engeller vardır.
22)-Tüm canlılar ekolojik sistemin bir parçasıdır. Her canlının bu sistemde bir yeri ve görevi vardır. İnsanlarda buna dahildir. 23)-Tüm canlılar yapılarını ve yaşam avantajlarını korumaya çalışırlar. Koruyamayanlar elenir. Buna doğal elenme denir.
24)-Canlıların korunma -savunma - bağışıklık ve çevreye uyum düzen sistem ve mekanizmaları ZARARLILARDAN korunma mantığıyla kurgulanmıştır. Bu nedenle canlılar faydalıları seçmezler, zararlılardan korunurlar.
Doğal elenme doğal seleksiyonun tam karşıtıdır. Doğal seleksiyon yanlıştır. Doğada böyle bir mekanizma yoktur.
25)-Canlılarda üreme doğal YENİLENME şeklidir. Canlılar bu yolla varlıklarını (yapılarını) uzun süreçlerde koruyup nesillerini sürdürebilirler. 26)-Irklar daralan (allopatrik) çeşitlenme ve seksüel seçilim sonucu meydana gelmiştir. 27)-Doğal olan en güzeldir. Doğallığı korumak zorundayız. Bilim, tersinim sonucu bozulan doğallığı düzeltme yönünde çabalamayı, geri kazanmayı ana gaye edinmelidir. İnsanoğlu bu konuda birinci derecede sorumlu ve görevlidir. 28)-İnsanlar doğanın efendisi olma kadar bir parçası ve baş sorumlusudur. Tüm insanlar kardeştir. Irkçılık akıl mantık, bilim ve insanlık dışı bir uygulamadır.
29)-İnsanlık dünyanın kaynaklarını har vurup harman savuran, doğallığı zehirleyip bozan, modern kölelik düzeni oluşturan tüketim ekonomisinden süratle kurtulmalı; zaman, akıl ve enerjisini doğal görevine yönlendirmelidir. Dünyamızın bizlere sunduğu imkanları yerli yerinde ve bozulmadan kullanılırsa rahatlıkla milyarlarca insanı daha besleyip barındırabilir.
30)-Dünyanın askere ve silaha ihtiyacı yoktur. Bu ve tüketim ekonomisi yönünde harcanan güç, para ve zamanı dünyamızı daha doğal, daha verimli, daha güzel bir hale getirmek için kullanmak zorundayız. 31)-İnsanlar toplumsal canlılardır. Toplumların temeli de ailelerdir. Tersinimde aile birinci plandadır. Doğal aileler anaerkildir. Anne ailenin tartışılmaz reisidir. Baba dahil diğer aile bireyleri anneye yardımla görevlidirler.
32)-Anne ve çocuklar kesin olarak toplumun dolaysıyla devletin kesin himayesi ve koruması altında olmalıdır. Anneleri çocuklarından ayırmama dikkat edilmeli; kadınlarımıza, kızlarımıza bu doğal görevlerine uygun eğitim verilmeli, anneliğin birinci görevleri olduğu öğretilmelidir. 33-Bu günkü adalet mekanizması güdümlü bilim ve mantığın etkisi altında olup tam bir keşmekeş içindedir. Sosyal düzen ateizm felsefesinin temellerine endekslenmiştir. Süratle tarafsız bilime dönülmelidir.
Ciltler dolusu kanunlarımız olmasına rağmen suçluluk önlenememektedir. Kanunlar herkesin anlayıp uygulayabileceği şekilde basitleştirilmelidir. 34)-Suç=ceza- iyilik=mükafat sistemi uygulanmalı ve taviz verilmemelidir. 35)-Suçlular hapislere atılma yerine teşhir ve sürgün cezası uygulanmalıdır. Bu konuda pek çok öneri yapılabilir. Konuyu sosyal tersinimde ayrıntılı ele alacağız. Görüleceği gibi tersinim bilimsel bir devrimi müjdeler. Tersinim ve Hüdai Çakmak imzalı tüm yazılarımız alın teri ve göz nuru mahsulleri olup kaynak gösterme kaydıyla alıntı yapmaya açıktır. Tersinim yazılarını yabancı dillere çevirip yayarak bu büyük kültürel değişime katkıda bulununuz ve katkılarınızı tercüme yazı ile birlikte [email protected] adresimize bildiriniz.
0 notes
Text
HAYATIN BAŞLANGICI VE EVRİM
Solda yeşil algler sağda ise 3.7 milyar yıllık alg fosiller.
Algler fotosentez yapabilen tek hücreli kompleks canlılardır. Bu kadar eski fosillerinin bulunması algleri rastlantılarla cansızlardan oluşmuş yapar mı? Ve de bu varsayıma kanıt sayılır mı?
Tek hücrelilerde dahil tüm canlıların eksiksiz var olmaları gerektiğini, bunun yaşamak ve üremek için şart olduğunu evrimcilerimiz dışında herkes biliyor.
Kaynak:
http://www.lisebiyoloji.com/evrim.html
HAYATIN BAŞLANGICI VE EVRİM
= = = =
Alıntı:
Abiyogenez (Kendiliğinden Oluşum)
Canlı cansız maddelerden kendiliğinden oluşmuştur fikrini savunur.
Bu görüşü Aristo ileri sürmüştür.
Canlı , cansızdan birden bire oluşur.
Oluşan canlı , basit veya evrimleşmiş olabilir.
Canlının , cansızdan oluşması süreklidir.
Cevap:
Canlılık cansızlıktan birden bire oluşması ve sürekliliği gerçek ise rahatlıkla gözlenmelidir. Fakat böyle bir gözlem yok.
Ateistlerin bu konuda yapabildiği tek şey sahte ve yanlış verilere göre özel kurgulanmış bir deneyle (miller urey deneyi) kimi biomoleküllerin elde edildiğini göstererek abiyogenezi kanıtlanmış kabul etmek.
Çünkü buna mecburlar.
Aksi halde evrim tepetaklak gider ve sonsuz kadar yok olur.
Bir evrimci evrimi korumak için sahtekârlık dahil her şeyi yapabilir.
0 notes
Text
BİYOGENEZ
Tüm canlılar yaşayıp üreyebilmek için eksiksiz var olmak zorundadır.
Alıntı:
Biyogenez (Canlıdan oluşum)
Bir canlının yalnız kendine benzer başka bir canlıdan oluşabileceği görüşüdür.
Biyogenez 1862 de Louis Pasteur ’un yaptığı deneylerle kabul edilmiştir.Günümüzde de geçerlidir.
Pasteur , yaptığı bir dizi kontrollü deneyle canlı , cansızdan oluşur görüşünü yıkmıştır.
Bu iki görüş ilk canlılığın nasıl başladığına yanıt aramaz.
Cevap:
Yapılan deneyler canlılığın cansızlardan oluşmadığını KESİN BİR ŞEKİLDE gösteriyor. Bu bilimsel sonucun ileriki deneylerde (örneğin miller-urey deneyinde) niçin göz ardı edildiği merak konusudur.
VE DE BİLİMSEL BİR SONUÇ GÜNEŞ GİBİ ORTADA OLDUĞU HALDE HALA CANILARIN CANSIZLARDAN OLUŞTUĞU İDDİA EDİLEBİLİYOR.
BİLİMSEL VERİLER İNANÇLARA, İNANÇSIZLIKLARA, KİMİ FELSEFE TEMELLERİNE GÖRE YORUMLANMAZ.
BU TÜR TUTUMLAR AÇIK BİR YOBAZLIKTIR.
0 notes
Text
PNASPERMİA HİPOTEZİ
Kimi evrimciler canlılığın uzaydan tohumlar ve sporlar halinde geldiğini iddia ederlerse de bu konuda herhangi bir kanıtları yoktur.
Alıntı:
Hayatın nasıl başladığını açıklamaya çalışan görüşler ve evrim teorisi
Panspermia Hipotezi
Dünyadaki hayatın uzaydan yeryüzüne gelen spor ve tohumlarla başladığını öne sürer. Hayatın yani canlılığın gezegenlerde nasıl başladığını açıklayamaz.
Cevap:
Panspermia Hipotezi evrimin ilk canlılığın nasıl oluştuğu konusundaki can simitlerinden biridir.
Fakat ilk canlılığın nasıl oluştuğunu açıklayamaması evrimcilerin ilk canlılık evrimin konusu değildir inkarına götürmüştür.
İlk canlılık evrimin konusu değil ise kimin konusudur?
#canlılık uzaydan mı geldi?#Panspermia Hipotezi nedir#uzaydan gelen tohumlar#canlılık hangi gezegenden geldi?
0 notes
Text
OTOTROF HİPOTEZİ
Ototrof canlılar besinlerini kendileri üretirler. Bu tür canlıların dünyada ilk var olan canlılar olacağı açıktır. Evrimciler bu gerçeği sadece evrime ters geldiği için kabul etmezler.
= = = =
Alıntı:
2. Ototrof Hipotezi
Bu hipoteze göre ilk oluşan canlılar ototrofturlar. Ototroflar fotosentez veya kemosentezle kendi besinini kendi yapanlardır. Yani ilk canlının kompleks yapıda olduğu savunmaktadır. Evrim teorisi , heterotrof (ototrof olmalı) hipotezi ile çelişir.
Cevap:
a)-Bir yapının neslini sürdürebilen canlı olarak nitelenebilmesi için korunma - savunma - bağışıklık - çevreye uyum düzen sistem ve mekanizmalarına sahip olmalıdır. Bu özelliğe sahip olmayan hiç bir canlı varlığını koruyamaz.
b)-Beslenmelidir.
c)-Üremelidir.
Bu üç özellikte düzen sistem ve mekanizmaların bütünselliğindedir.
Bilimsel veriler ototrof hipotezinin doğru olduğunu gösterir.
= = = =
0 notes
Text
HETEROTROF HİPOTEZİ
Heterotrof canlılar besinlerini üretemez. Yaşamak için ototrof canlılara muhtaçtırlar.
= = = =
Alıntı:
3. Heterotrof Hipotezi
İlk organizmaların kendi besinini hazır olarak aldıklarını iddia eder.
Canlı , cansızdan uzun süren bir evrim sonucu oluşmuştur.
Oluşan canlı basit yapılıdır.
Canlı , cansız maddeden bir kez oluşur.Sonraki canlılar bu canlıdan ortaya çıkar.
Bu hipotez canlı oluşumunu Dünyanın oluşumunu paralel olarak izah eder.
Heterotrof hipotezi evrim teorisine dayanır.
Heterotrof hipotezi ile abiyogenez cansızdan , canlı oluşmuştur fikrini savunurlar.
Cevap: Heterotrof hipotezini (evrimi) savununlar her şeyden önce içinde binlerce zararlının da bulunduğu bir çorbada oluşmuş bir canlı müsveddesinin faydalı maddeleri (besinleri) nasıl seçip aldığını açıklamalıdır.
Canlı cansızlıktan uzun süreçlerde oluşmuştur varsayımı hem kanıtsız hem de canlılık cansızlardan oluşmaz gerçeğine aykırıdır.Gerçekler birbiriyle çelişmez.
= = = =
Alıntı:
Hipotezin şematik izahı :
. Nükleoprotein yapılar ve ilkel heterotrof canlı oluşur.
Cevap: Yukarıdaki resimde ilkel atmosfer gazlarının içimde OKSİJEN unutulmuş. Suyun varoluşu oksijenin kanıtıdır. Oksijenin olduğu yerde aminoasitler varlıklarını koruyamaz. Yukarıdaki resim temelden yanlıştır.
Diğer ayrıntılara girmeye bile gerek yoktur.
Yukarıdaki şema evrimcilerin bilimsel bilgiler ve bulgular yerine evrimi ön planda tuttuklarının; her şeyi evrime uygun planlayıp değerlendirdiklerinin, bilim dışına çıkma dahil yer şeyi yaptıklarının açık ve net kanıtıdır.
Evrimcilerimiz bu tür akıl mantık ve bilim dışı saçmalıklardan ne zaman vaz geçecekler?
= = =
Miller - Urey deneyinde aminoasit elde edildiği iddia edilirse de:
1)-Deney aminoasit elde edimi için ÖZEL hazırlanmış, özel düzenekler kullanılmıştır. Halbuki rastlantısal olacaktı.
2)-İlkel olduğu iddia edilen atmosferde OKSİJEN yoktur. Suyun olduğu yerde oksijen de vardır.
3)-Oksijenin olduğu yerde aminoasitler hemen okside olurlar.
4)-Dünya ağzına kadar aminoasitlerle dolu olsa yapıları nedeniyle en basit protein bile rastlantılarla oluşamaz.
Miller-Urey deneyi evrime kanıt uydurmak için hazırlamış bir düzmecedir.
= = = =
Alıntı:
İlk canlının oluşumunu formülleştirirsek:
Cevap: Yukarıdaki şema kasıtlı olarak bilgi yönünden eksiktir.
a)-Miller Urey deneyindeki cam balonun içindeki ilkel atmosfer olduğu iddia edilen havanın niteliği belirtilmemiştir. Su buharı – metan – hidrojen - karbondioksit – amonyakla birlikte OKSİJENDE bulunmalıdır. Oksijen yoktu iddiası geçersizdir. Bu yönde pek çok kanıt vardır.
b)-Oksijenin olduğu yerlerde aminoasitler varlıklarını koruyamazlar. Hemen okside olurlar.
c)-Cam balondaki havanın niteliği ve colt trapın (soğuk tuzağın) olması devrenin aminoasit elde etmek için bilinçli olarak hazırlandığını gösterir.
d)-Proteinler aminoasit yığınları değildir. Kendilerine özel yapıları vardır.
e)-En ilkel canlı bile EN BAŞTAN üç temel özelliğİ sahip olmalıdır.
Bütün bunlar yukarıdaki şemanın bir propaganda ve aldatma amaçlı olduğunu düşündürüyor.
Evrimcilerin kanıt diye gösterdiklerini çok dikkatli incelemek ve yorumlamak gerekir. Çünkü onlara göre bilimin gösterdiği gerçekler değil evrim önemlidir. Evrimi (ateizmi) destekleyen her yol ve yöntem mubah ve geçerlidir.
= = = =
#Heterotrof Hipotezi#ilk organizmalar#canlılar cansızlardan oluşur mu?#basit yapılı canlı var mı_#ilkel canlı var mı?#canlılık özellikleri#Nükleoprotein yapılar#ilkel heterotrof canlı#ilkel atmosferde oksişjen varmıydı?#colt trap
0 notes
Text
KOESERVATLAR NE İMİŞ?
Koeservatlar evrimcilerce ilkel canlı kabul edilir.
Koeservatların Özellikleri:
Bir sıvı içerisinde bir arada duran protein , enzim ve benzeri maddelerden oluşan kümeler
Dış ortamdan ayıran zarları vardır.
Büyüme ve çoğalma yetenekleri vardır.
PH değişimlerine karşı dayanıksızdırlar. Ancak dayanıklı olarak evrimleşerek hayatın öncüsü olan organik molekül kümesini oluşturmuştur.
Brown ( titreme , sigillenme) hareketi gösterirler.
Hücresel zar yapma ve büyük molekülleri sentezlemek için gerekli enerjiyi organik moleküllerin bağlarındaki kimyasal enerjiden sağlar.
Proteinler ve yapıları... Öyle rastlantılarla oluvermiş gibi görünmüyorlar. Ayıca proteinlerin ve enzimlerin oluşmaları için bilgi gerekir. O bilgi de DNA da var. DNA olmadan protein ve enzimler oluşur mu?
Cevap: Yukarıda yazılanlar GERÇEK kanıtlara dayanmayan tipik evrimci iddialarıdır. Çünkü gerçek olmak zorundadır. Aksi halde evrim temelden çöker.
Her şeyden önce cevaplanması gereken proteinler enzimler ve benzeri maddeler rastlantılarla oluşmuş mudur sorusudur.
Evrimcilerimiz bu soruya oluşmuştur cevabını verir ama kanıt gösteremezler.
= = = =
Heterotrof hipotezini destekleyen varsayımlar.
İlkel atmosfer bugünkünden farklı yapıda idi .
İlk canlı oluşmadan önce organik moleküller oluşmuştur.
İlk organik moleküller ilkel atmosferdeki gazlardan yapılırlar.
İlkel canlı cansız maddelerin uzun süren kimyasal evrimi ile oluşur basit yapılıdır ,hazır besinle beslenir , oksijensiz solunum yapar.
Fotosentezin evrimi ile ilkel atmosferin yapısı değişmiştir. Atmosfere oksijen girmiştir.
oksijenli solunum fotosentezden sonra evrimleşmiştir.
Suyun olduğu yerde fotofosforilasyon yoluyla oksijende oluşur. Bu nedenle evrimcilerimizin ilk dönemlerde OKSİJEN yoktu masalı güme gider.
Cevap: Yukarıda yazılanlar GERÇEK kanıtlara dayanmayan evrimciler özel oluverdi gidiverdi, bitiverdi edebiyatıdır.
Bir evrimci bunları GERÇEK kabul eder. Çünkü buna mecburdur.
İlkel denilen atmosferde su buharına olması, FOTOFOSFORİLASYON olayı, fotosentez olayı için gerekli olan klorofilin yapısı bile bütün bu iddiaları yerle bir eder.
Alıntı:
Hipotez iki yönden önemlidir.
1.Evrimci bir anlayışa sahiptir.
2.Miller bu konuda başarılı deneyler yapmıştır. Fakat deneyde kullanılan gazların ilk atmosferde var olduğunun ispatlanması söz konusu değildir.
Uzun sürede oluştuğu belirtilen maddelerin , Miller deneyinde bir hafta gibi kısa bir zamanda oluşturulması bu hipoteze karşı tenkitlere yol açmaktadır.
Miller - Urey deneyi aminoasit elde edimi için ÖZEL tasarlanmıştır. Ayrıca gerçekçide değildir.
Halbuki evrim aminoasitlerin ardından proteinlerin ardından canlı hücresinin rastlantılarla oluştuğunu iddia eder ki bu imksnsız kere imkansız kere imkansızdır.
Cevap: Bir deneyin EVRİMCİ anlayışa sahip yapması özel bir değer kazandırmaz. Bilimsel yönden değerliliği yanlış ya da doğruluğu ile doğrudan ilgilidir.
Miller - Urey deneyinin özel olarak aminoasit elde edimi için düşülmüş, kurgulanmış, hazırlanmış olması evrime kanıt olma açısından değersiz ve geçersiz kılar.
Kaldı ki proteinler basit aminoasit yığınları değildir. Canlı ücrelerindeki görevlerine uygun özel yapılarının olması yukarıdaki varsayımların tümünü temelinden yıkar.
#Koeservatlar#proteinler#enzimler#ph değişimleri#hücresel zar#organik moleküller#DNA#heterıtrof#ilkel atmosfer nasılmış#fotosentez#oksijen#otofosforilasyon olayı#millr urey deneyi#miller urey deneyi
0 notes
Text
EVRİM HİPOTEZİ
Evrim tüm bu canlıların tek kaynaktan evrildiklerini iddia eder.
Alıntı:
Evrim Teorisi
Evrim , canlı ve cansızların uzun bir süreç içinde geçirdiği ve geçirmekte olduğu değişiklikleri açıklar.
Cevap:
Evrimcilerimiz evrimi bir teori olarak değil de yadsınamaz bir GERÇEK kabul ederler. Onlara göre evrim inkar edilemez gerçektir de evrimi açıklamaya çalışan ŞEYLER teoridir.
Ayrıca yukarıdaki tanım yanış olmasa bile eksiktir. Bu eksiklik canlılarda gözlenen tüm değişimleri evrime mal etme açısından kasıtlıdır.
Evrim değişerek gelişim yoluyla canlıların türlerden türlere geçişini açıklayan bir hipotezdir.
EVRİMCİLERİMİZ NEDENSE EVRİM TARİFLERİNDE GELİŞİM VE TÜRLERDEN TÜRLERE GEÇİŞİ UNUTUVERİRLER.
Alıntı
İlkeler :
Bütün canlılar aynı kökenden evrimleşmiştir.
canlılar arasında hem ortak, hem farklı özellikler bulunur.
Canlılar arasında devamlı varyasyonlar (değişim,farklılık) meydana gelir.
Tür sayısı devamlı artar, sabit değildir.
Günümüzde de canlılar arası değişiklikler ve tür oluşumu sürmektedir.
Ökaryotlar (sağda) prokaryotlardan (solda) evrimleşmiş olması gerekir ama en küçük bir benzeşim yoktur.
= = = =
Cevap: Bütün canlılar aynı kökenden evrimleşmiştir iddiası kanıtsız ve mantıksızdır.
Nedeni ise ardıl canlılar arasında evrim mekanizmalarıyla açıklanması mümkün olmayan büyük, geniş ve derin yapısal farkların olmasıdır.
= = = =
KAMBRİYEN DÖNEMİNDE ANİDEN DENEBİLECEK KADAR KISA SÜREÇLERDE ORTAYA ÇIKAN YÜZLERCE CANLI TÜRLERİ ÇOK FARKLI YAPILARDA OLDUKLARI HALDE SOLUCANIMSI BİR CANLIDAN EVRİLDİKLERİ İDDİA EDİLİR.
= = = =
Evrim bu büyük engeli sıçrayan evrim vb varsayımlarla aşmaya çalışırsa da hiç de inandırıcı değildir.
Canlılar arasında hem ortak, hem farklı özellikler bulunması doğrudur. Bu aynı malzemelerden var olmalarının doğal sonucudur.Aynı kökenden geldiklerine kanıt olmaz.
Canlılar arasında devamlı varyasyonlar (değişim,farklılık) meydana gelir cümlesi de doğrudur. Fakat bu değişimler - farklılıklar gen havuzu dahilinde sadece ayrıntılardadır.
Tür sayısı devamlı artar, sabit değildir cümlesi yanlıştır.
Artan tür değil çeşittir.İddia edilenin tersine son zamanlarda tür sayılarında büyük azalmalar vardır.
Günümüzde de canlılar arası değişiklikler ve tür oluşumu sürmektedir cümlesi yanlıştır. Oluşan türleşme değil çeşitlenmedir.
Alıntı:
Kimyasal evrim:
CH4 U.V.ışınlar-Şimşek-Yıldırım A.asit Protein
NH2 Yağmur - Isı Yağ asitleri Karbonhidrat
H2 -------- ---------------- Gliserin -------- Yağ --------------- Koaservat
H2O (O2 yok) Monosakkaritler Vitamin
Nucleotidler Nucleik asitler
Yukarıda canlı hücrelerinde bulunan proteinlerden bir kısmı (gerçekte iki bin tane) görülüyor.
Proteinlerin her biri kompleks yapılardadır. Tüm dünya ağzına kadar aminoasitlerle dolu olsa en basit yapılı bir vitamin bile rastlantılarla oluşamaz.
Cevap: Tabi ki O2 (oksijen) yok. Peki olmadığı konusunda kanıt nerede?
Su var ama nasıl oluştu?
Suyun olduğu yerde oksijenin olmadığı iddiası evrimcilerimizin ne kadar taraflı düşündüğünün kanıtıdır.
Her şey evrime uygun olu oluvermiş. Çünkü öyle olması gerek
Bu, bilimin değil evrime imanın sonucudur.
Biyolojik evrim:
Koaservat ------------------ Heterotrof ---------------------Ototrof (O2 siz solunum) (Klorofil gelişti)
(Madde ve O2 sentezlendi) (O2 li solunum başladı)
Klorofil molekülünün basite indirgenemez yapısı. Evrimcilerimiz bu molekülün rastlantılarla oluştuğunu varsayar.
Cevap: Tipik bir evrimci şöyle oldu böyle oldu edebiyatı… Her şey oldu bitti, oksijen piyasaya çıktı. Olur mu? Olmaz mı?
Gerçek olduğunu kabul etmeniz için bilime değil, evrime iman etmeniz gerek.
#evrim hipotezi#canlıklardaki değişimler#tersinim#varyasyonlar#canlı türleri#evrim mekanizmaları#kambriyen dönemi#sıçramalı evrim#canlı gen havuzları#kimyasal evrim#aminoasitler#proteinlermonosakkaritler#vitaminler#gliserin#koaservat#nükleotidler#mükleik asitler#yağ asitleri#karbonhidratlar#monosakkaritler#biyolojik evrim#heterotrof canlılar#otorotrof canlılar#klorofil#oksijen
0 notes
Text
LAMARCK VE EVRİM

Bakteriler dünyamızda ilk görülen canlılar olmasına rağmen son derece kompleks yapıları vardır.
= = = =
Alıntı:
Lamark’ın Evrim Görüşü
1-Kullanma – Kullanmama: Vücudun kullanılan organları gelişir.Kullanılmayanlar ise körelir.
2-Kazanılan özelliklerin Kalıtımı:Kullanma veya kullanmama ile kazanılan özellikler yeni nesillere aktarılır.
Eleştirisi:
Kullanılan karakterler gelişir
Kazanılan karakterler sadece bireye özgüdür
Kazanılan karakterler kalıtsal değildir
Kazanılan karakterler kalıtsal sınırlar içindedir
Kazanılan karakterler modifikasyondur
Modifikasyon:Çevresel faktörlerin etkisi ile genlerin işleyişinin değişmesi ile oluşan ve kalıtsal olmayan değişmelerdir
Cevap:
Okuyucularımızdan yukarıdaki yazıyı, özellikle eleştiri kısmını unutmamalarını rica ederiz.
Evrimcilerimiz birebir eleştirmelerine, yanlış olduklarını belirtmelerine rağmen Lamarckın görüşlerini (hem de sık sık, çaresiz kaldıkça) kullanmaktan çekinmezler.
Lamarckın öngörüleri evrimi derinden etkilemiştir. Eğer uyum sağlasaydı evrimin pek sorununu kökünden halledecekti.
Yukarıdaki eleştirilerin tümü de doğrudur.
Görüleceği gibi ile Lamarck’ın görüşleri evrime uymamaktadır.
Uymamasına rağmen evrimcilerimiz bu görüşlerden hiç bir zaman vazgeçmezler.
Çeşitli isimler, deyimler altında evrime kanıt diye sık, sık gündeme gelir.Fakat bu tür sahte kanıtların evrime (ve de bilime) faydasının olmayacağı açıktır.
0 notes
Text
DARWİN'İN EVRİM GÖRÜŞÜ
Bir hücre zarının kompleks yapısı
Evrimcilerimiz ilk canlılığın nasıl oluştuğu konusundan uzak durmaya çalışırlar, hatta ret ve inkar ederler. Tabi ki bu ret ve inkar onları ilk canlılığın nasıl oluştuğu sorusunun sorumluluğundan kurtarmaz.
Bir canlı hücresi rastlantılarla oluşamayacak kadar komplekstir ve bu şekilde oluşmak zorundadır.
= = = =
Alıntı:
Darvin’in Evrim Görüşü
Canlılar geometrik dizi olarak artış gösterir
Populasyonlardaki birey sayısı belli sınırlar içinde kalır
Aynı tür bireyleri arasında kalıtsal çeşitlilik(varyasyonlar) vardır
A)Çevresel varyasyonlar: Modifikasyon B)Kalıtsal varyasyonlar:Kalıtsal varyasyonlar üç temel şekilde ortaya çıkar:
1)-Üreme hücrelerindeki mutasyon
2)-Üreme hücrelerinde görülen krossing-over ve homolog kromozomların dağılımı
3)-Döllenmenin şansa bağlılığı
Canlılar arasında çevresel koşullar için yaşam kavgası vardır
Çevreye uyum (Adaptasyon) sağlayanlar hayatta kalır ve üreyerek yeni nesillerinde kendi özelliklerini taşımalarına neden olurlar. Uyum sağlayamayanlar ise elenerek(Doğal seleksiyon) taşıdıkları türe özgü zayıf kalıtsal özelliklerinin de ortadan kalkmasına neden olurlar.
Farklı çevrelerde farklı şekillerde adaptasyon yetenekleri kazanan bireyler yeni türlere dönüşürler
Cevap:
Canlılar geometrik dizi olarak artış gösterir cümlesi doğrudur. Canlılar uygun yer ve zamanlarda, yeterli sayılarda EKSİKSİZ var edilmiş olmalıdırlar. Bu da geometrik oluşuma neden olur.
Populasyonlardaki birey sayısı belli sınırlar içinde kalır cümlesi de doğrudur.Bunun nedeni ekolojik sistemdir.
Aynı tür bireyleri arasında kalıtsal çeşitlilik (varyasyonlar) vardır tespiti de doğrudur.
Canlılar gen havuzu dahilinde kalma şartıyla sürekli çeşitlenirler.Bunun nedeni eşeyli üremede ortaya çıkan nerdeyse sonsuz denecek kadar çok genetik kombinasyon zenginliğidir.
Çevresel varyasyonlar: Modifikasyonların doğru olduğunu daha önce yazmıştık.
Termodinamiğin ikinci kanunu gereği mutasyonların tümü (üreme hücrelerindeki mutasyonlar da dahil) az ya da çok zararlıdır.
krossing-over, homolog kromozomların dağılımı, döllenmenin şansa bağlılığı sonucu genetik çeşitlenme oluşursa da bilgi artımı (evrim) gerçekleşmez.
Canlılar arasında çevresel koşullar için yaşam kavgası vardır cümlesi doğru değildir. Her canlı yaşamak; varlığını, neslini korumak için çabalar. Bir canlı mecbur kalmadığı sürece bir başka canlıyı öldürmez. Canlılar arsında yaşam mücadelesi kadar dayanışmada vardır. Ekolojik sistem bu dayanışmanın sonucudur.
Çevreye uyum sağlayanların yaşayacağı, yağlayamayanların eleneceği açıktır. Fakat bu güçlülerin (evrimleşenlerin) yaşadığı, zayıfların (evrimleşemeyenlerin) elendiği (doğal seleksiyon) anlamına gelmez.
Bu tür olaylarda türlerden türlere geçilmesine neden olmaz.
Doğal seleksiyon yanlıştır, doğru olan doğal elenmedir.
#canlı hücrfesi#hücre zarı#evrim#ilkcanlılık#varyasyonlar#modifikasyon#çeşitlenme#kalıtsal varyasyonlar#üreme hücrelerindeki mutasyonlar#krossing over#homolog kromozomlar#döllenmeler#çevreye uyum#doğal seleksiyon#doğal elenme#eklolojik sistem#çevresel varyasyonlar#modifikasyonlar#termodinamiğin ikinci kanunu#genetik çeşitlenme#doğal ayıklanma
0 notes
Text
EVRİMİN DAYANDIĞI GÖRÜŞLER VE VARYASYONLAR
Darwin'in ispinozları bir varyasyon (çeşitlenme) örneğidir. İspinozların gaga yapıları çevre koşulları nedeniyle değişmiştir ama kuş yine aynı kuş yani ispinozdur. Çeşitlenme evrim değildir. Doğal bir oluşumdur.
= = = = =
Alıntı:
Darvin’in evrim teorisinin dayandığı görüşler:
1)-Bütün organizmalar geometrik bir oranda artıma eğilimlidir.
2)-Bir türün her dölündeki birey sayısı hemen hemen değişmez.
3)-O halde yaşamak için bir mücadele olmalıdır.
4)-Her türün bireyleri arasında değişiklikler ( kalıtsal olabilir ) vardır.
5)-Bazı değişiklikler özel bir çevredeki organizmaların çevreye uyumlarını ve sayıca çoğalma şanslarını arttırır.
6)-Yaşayan organizmalar kalıtsal değişikliklerini oğul döllere geçirirler.
7)-Zamanla büyük farklar meydana gelerek eski türlerden yeni türler ortaya çıkar.
Evrim olayının özeti
Cevap: Yukarıdaki görüşler doğal olarak evrim mantığına uygundur. İtirazlarımızı yeri, zamanı ve sırası geldikçe bilimsel kanıtlar, mantık çıkarımlarına dayanarak yapacağız.
= = = =
Alıntı:
Varyasyon: Bir canlı türünde bireyler farklı özelliklere sahiptir. Bu farklılık mutasyon, mayoz ve eşeyli üreme ile gerçekleşir.
Cevap: Buradaki varyasyon çeşitlenme demektir. Aynı tür bireyleri arasındaki doğal olan ayrıntı farklılıkları demektir. Aynı türden olsalar dahi hiç bir canlı bir diğerine tıpatıp benzemez. Çeşitlenme nedenleri; genetik etkenizler, genetik kombinasyonlardır.
#evrim#tersinim#varysyonlar#çeşitlenmeler#ispinozlar#Darwinin ispinozları#çevreye uyum#yeni türler#yeni türlerin ortaya çıkması#genetik etkenizler#genetik koöbinasyonlar#evrim olayı#mutassyonlar#mayoz bölünme#eşeyli üreme
0 notes
Text
DOĞAL SELEKSİYON ve ADAPTASYON
Altı günlük zigot
Tersinim dolaysıyla doğal elenme yaşamın ilk dönemlerinde başlar, yaşam boyunca devam eder.
Doğal seleksiyon: Çevresel şartlar devamlı değişim içindedir. Bu şartlar kendine uyumlu özelliklere sahip bireylerin yaşama ve üreme şanslarını artırırken uyumsuz bireylerin ve taşıdıkları özelliklerin (Genlerin) elenmesine neden olur. Gelecek nesil çevresel şartlara uyumlu özelikleri birlikte taşıyan bireylerden oluşur.
Cevap: Yukarıdaki ifade evrimin öngördüğü doğal seleksiyonun olabildiğince basite indirgenmiş şeklidir.
Aşırı basite indirgeme yanlış bilgi kadar zararlı olabilir.
Canlılar varoluşlarının ilk anlarından itibaren sahip oldukları korunma – savunma - bağışıklık ve çevreye uyum düzen, sistem ve mekanizmaları sayesinde varlıklarını korumaya çalışırlar.
Koruyamayanlar elenir. Bu doğal seleksiyon değil, doğal elenmedir.
Doğal elenmede türe özel genetik bilgilerde ayrıntılar dışında gen havuzu ana şablonunda farklılıklar olmaz. Doğal elenmenin evrimle herhangi bir ilgisi yoktur.
Yukarıdaki resimde elenme nedeni renk ayrıntı farklılıkları nedeniyledir. Kelebekler yine kelebek olarak kalmıştır, bir başka türe dönüşmemiştir, dönüşme eğilimi gözlenmemektedir.
= = = =
Adaptasyon: Canlıların üreme ,yaşama şanslarını artıran ortama uyum sağlayan özelliklerinin tümüdür.
Not: Adaptasyonlar kazanılmış kalıtsal özelliklerinin çevresel koşulların değişmesi ile ortaya çıkar.
Popülasyon değişen çevresel koşullara uyum sağlayan (Adapte olmuş) bireylerden kurulur böylece popülasyon var olmaya devam eder.
Not:Evrim bireye ait değil popülasyona aittir.
Cevap: Tüm canlılar varlıklarını korumak için çevreye uyum sağlamaya çalışırlar. Yukarıdaki resimde bir mantık hatası vardır. SİYAH KELEBEKLER BEYEZA, BEYAZLAR SİYAHA DÖNÜŞMEMİŞTİR.
SİYAH ORTAMDA BEYAZLAR, BEYAZ ORTAMDA İSE SİYAHLAR ELENMİŞTİR. ÇÜNKÜ ORTAM İLE RENK FARKLILIĞI DEZAVANTAJDIR. ORTAMA UYGUN RENKTE OLANLAR ÇOĞALMIŞTIR. TÜR GENETİK BİLGİLERİNDE DEĞİŞİM OLMAMIŞTIR.
#doğal seleksiyon#doğal elenme#doğal ayıklanma#doğal seçilim#tersinim#genler#canlılarda çevreye uyum#türlere özel genetik bilgiler#canlılar da adaptasyon#evrimde sanayi kelebekleri#genetik bilgiler
0 notes
Text
YENİ TÜR
Her türün kendilerine özel genetik havuzlarının oluşu, değişimlerin sadece ayrıntılarda gerçekleşmesi türlerden türlere geçişi imkansız kılar.
= = = =
Yeni tür:Tür popülasyonundaki bu değişim sadece çevresel faktörden etkilenen popülasyona aittir.Diğer popülasyonlarda ise farklı koşullar farklı özelliklerin seçilmesine neden olur.Sonuçta aynı türün iki ayrı popülasyonu farklı ortam koşullarında farklı özeliklerin öne çıktığı farklılaşmalara yol açar.
Evrime göre türler böyle oluşmuş
Cevap: Çeşitli nedenlerle popülasyonlar arasında oluşan farklar sadece ayrıntılardadır.
Türlerden türlere geçiş için tür ana şablonunun (bu şablonlar milyarlarca ayrıntıdan oluşmuştur) bütünüyle değişmesi, değişimlerin yeni türe göre yeniden organizesini gerektirir ki bu da imkansızdır. Oluşan sadece bir çeşitlenmedir.
Alıntı
Sonuç:
1)-Evrimin ham maddesi kalıtsal varyasyonlardır
2)-Evrimin mekanizması doğal seleksiyondur
3)-Doğal seleksiyonlar sonunda adaptasyonlar ortaya çıkar
Cevap: Kalıtsal varyasyon (çeşitlenme) tür ana şablonunu değiştirmez. Türlerden başka türlere geçiş mümkün olmaz.
Evrimin öngördüğü şekilde doğal seleksiyon olarak nitelenebilecek bir mekanizma yoktur.
Doğal seleksiyon değil doğal elenme vardır.
Tüm canlılar varlıklarını korumaya kalıtsal bilgilerini diğer nesillere aktarmaya çalışırlar.
Varlıklarını koruyamayanlar, kalıtsal bilgilerini aktaramayanlar yaşam sahnesinden silinir.
Bu doğal seleksiyon değil doğal elenmedir.
= = = =
#yeni canlı türlerin oluşumu?#canlıların gen havuzları#Kalıtsal varyasyon#doğalseleksiyon#doğal elenme
0 notes
Text
Genetik Denge

Bitkiler, böcekler, hayvanlar.. Türlerin türlerine özel genetik havuzları, şablonları vardır. Şablon ana hatları milyarlarca ayrıntıdan meydan geldiğinden türlerden türlere (genetik şablon değişimi) mümkün değildir.
= = = =
Genetik Denge
Dengeli bir popülasyonda allel frekansları kuşaklar boyu dengeli kalır; evrime destek olmaz
Hardy-Weinberg denge
Popülasyon gen havuzundaki alel frekansları diğer ajanlar olmadığı sürece sabit kalacaktır p + q = 1 (frekans = 100%) p 2 + 2pq + q 2 = 1 (1 = toplamı tüm)
Cevap:
Yukarıdaki eşitlik küçük popülasyonlar için geçerlidir denilirse de gerçekte uygulama yönünden değeri yoktur. Nedeni ise canlıların zaman içinde şu yada bu şekilde az yada çok değiştiğidir.
Evrimcilerimiz bu eşitlikle popülasyonlar çoğaldıkça alel frekanslarının değişeceğini göstermek istemişlerdir.
Eşeyli üreme sırasında oluşan genetik kombinasyonlar öylesine çoktur ki hiçbir birey bir diğerine benzemez.
Popülasyon çoğaldıkça çeşitlilik artacak ve zenginleşecektir. Fakat değişim sadece ayrıntılardadır.
Çeşitlenme ne kadar çok olursa olsun türlerden türlere değişime neden olmaz. Türlerden türlere geçişin önünde aşılması mümkün olmayan engeller vardır.
= = = =
#bitkiler.böcekler#hayvanlar#genetik denge#allel frekansları#Hardy-Weinberg denge#eşeyli üreme#genetik kombinasyonlar#çeşitlenme
0 notes
Text
MAKRO EVRİM

Canlılar yaşayıp üremek için eksiksiz var olmak zorundadırlar. Kademeli evrim (makro evrim) mümkün değildir.
= = = =
Makroevrim
Evrim allelerin populasyondaki frekanslarının bir kuşakdan diğerine değişimidir. Bu değişimler mikroevrim olarak adlandırılır.
Cevap: Tür bireylerinin birbirlerine benzememesi, aralarında az ya da çok ayrıntı farklılıklarının olması gelecek kuşaklarında farklı olması anlamına gelir ki bu doğaldır. Burada evrimi dolaysıyla mikroevrimi doğru tarif etmek çok önemlidir.
Evrim değişim yoluyla gelişim, gelişim yoluyla türlerden türlere geçiştir. Mikroevrimde bu yolda atılan küçük adımlardır.
Canlılarda doğal olarak gözlenen değişimler evrim midir? Bu değişimlerin gelişim olarak nitelenebilmesi için canlıların sahip olduklarından daha farklı ve faydalı oluşumları izlerini taşımalıdır.
Şu değişim şimdi faydalı değil ama milyon yıllar sonra faydalı olacak mantığı doğru değildir.
Çünkü canlılar ŞU ANDA FAYDALI OLAMAYAN HİÇ BİR OLUŞUMU bünyelerinde tutmazlar, yok etmenin yollarını ararlar ve bulurlar.
0 notes
Text
DOĞALSEÇİLİMİN ETKİLERİ
Tüm canlılar varlıklarını, yaşam avantajlarını korumaya çalışırlar. Yaşam avantajlarını koruyamayanlar elenir. Bu bir doğal elenmedir. Doğal seleksiyon yanlıştır.
= = = =
Bir popülasyona doğal seçilim 3 yolla etki edebilir:
1.Dengeleyici Seçim : aşırı özellikli bireyleri ortadan kaldırır normal özellikli nesli artırır; ex. insan bebek doğum ağırlıkları
2.Yönlü Seçim : aşırı özellikli biri diğer bireylere karşı üstünlük sağlayarak popülasyonda neslini artırabilir, örn. Kettlewell'in sanayi devrimi kelebekleri
3.Yıkıcı Seçim : çevre koşulları iki uçtaki aşırı özellikli bireylerin lehine oluşmasıyla normal özellikli bireyler ortadan kalkar ex. jartiyer yılanı
Cevap.Yukarıda anlatılmak istenmen doğal seçilimler gerçekte her canlının en baştan sahip olduğu korunma - savunma - bağışıklık ve çevreye uyum düzen, sitem ve mekanizmaların işlerliğiyle ilgili oldukları açıktır.
Dengeleyeci seçilim: Her şeyin aşırısı zararlıdır. Normallik en doğal ve yararlı olanıdır. Normal dışılıkların doğal elenme yoluyla ayıklanacağı açıktır.
Yönlü seçilim: Aynı türden olsalar dahi bireyler birbirlerinden az ya da çok farklıdır. Bu farklılıklar bazı durumlarda pozitif ya da negatif ayrıma neden olabilir. Bu durumda doğal elenmenin neden ve sonuçlarından biridir.
Yıkıcı seçilim denen şeyde aynıdır.
Dengeleyici seçilimin de, yönlü seçilimin de, yıkıcı seçilimin de evrimle ilgisi yoktur.
Yapılan iş evrime malzeme üretme operasyonudur.
= = = =
0 notes