twetter.com/hasannkaratas02 Instagram.com/hasannkaratas02 facebook.com/hasannkaratas02 YouTube.com/hasannkaratas02
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Bu ülkeyi yönetenler
asgari ücret alsın
asgari ücret alanlar 150.000
maaş alsın
Ülke yöneticileri
Suriyelileri mi getiriyorlar
İsrail'lileri mi getiriyorlar
kimleri getiriyorlarsa getirsinler
kendi ceplerinden
ödeyerek baksınlar
#hükümetistifa
#DerhalAcilSeçim
#hasankarataş
0 notes
Text
#deprem'ler oluyor ama
önlem alan yok
yeni yapılan binalardan
23 yıldır
3 tane raylı bina bile yok
ülke başkanı
ülke de yok
adalet yok
ahlak yok
huzur yok
Para yok
İş yok
Sağlık yok
Erken seçime giden yok
Yeni türkiye olarak
Hedefimiz bile yok🙄🙄
#hükümetistifa
#hasankarataş
1 note
·
View note
Text
5 notes
·
View notes
Text
Bizim gemimimizi yakanlar
Bize limandan el sallayanlardı..
0 notes
Text
0 notes
Text
Biz değil geceler sarhoş
Muhteşem ikili ☺️
#yıldıztilbe
#aydahüzün
İyi geceler herkese #hasankarataş
0 notes
Text
5 notes
·
View notes
Text
5 notes
·
View notes
Text
Kendi gönderilerimi begeniyorum
Bot gibi hesabım 😂 #hasankarataş
3 notes
·
View notes
Text
5 notes
·
View notes
Text
Kendi gönderilerimi begeniyorum
Bot gibi hesabım 😂 #hasankarataş
3 notes
·
View notes
Text
Carry Trade Riski
Global piyasalarda yeniden gündeme gelmiş olmakla birlikte, Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı en ciddi ekonomik risklerden biridir. Yüksek faiz veren ülkeler, düşük faizle borçlanan yatırımcılar için cazibe merkezi haline gelirken, Türkiye gibi ülkelerde kısa vadeli sermaye girişlerini artırsa da uzun vadede ciddi ekonomik kırılganlıklara yol açar.

Yerel seçimlerden sonra yüce devletimizin resmi rezerv varlıklarının gösterdiği artış, bazıları için övünme kaynağı oldu. Sorun, döviz rezervindeki artışlar değil, bu artışların nasıl sağlandığı ve neyle sonuçlanacağıdır. O sıcak paraların Türkiye'de kalıcı olmayacağını ve yabancılara yüksek faiz ödeye ödeye Türkiye'nin ciddi anlamda soyulacağını anlamak için 1000 tane gösterge aramaya gerek yok.
Bazı muhalif kesimlerin bile ilk etapta "rasyonel" olarak tanımladığı Mehmet Şimşek, ülkeyi sonu hiç iyi görünmeyen bir sarmalın içine soktu. Devletin KKM ve rezerv eriterek kur tutma çabaları gibi fiyasko stratejilerinden, "doları baskılama" hususunda ne kadar beceriksiz olduğunu zaten biliyorduk. Türkiye'yi carry trade cenneti yapmak da ödenmesi gereken acı faturayı biraz daha ertelemek amacıyla girilmiş başka bir yol oldu.
Takdir edersiniz ki cennet vatanımız, ani ekonomik ve politik şoklar ülkesi. Bu nedenle, bu ülke zaten yatırımcıların güvenini sarsarak ani sermaye çıkışlarına neden olmak için biçilmiş kaftan. Türkiye'de Japonların uyguladığı gibi yüklü bir carry trade dönüşlü senaryonun bırakacağı enkaz, Türkiye için hayal edilemez boyutta olabilir. Elbette, böyle bir şeyin gerçekleşmemesini dilerim.
Türk lirasının değerine gelirsek, Türk lirasının değer kaybetmesi zaten uzun vadede önüne geçilebilecek bir şey değil. Asıl sorun, devletin bu konuda hem başarısız olacak hem de başarısız olurken ülkeyi daha da batıracak olması. Yabancı yatırımcıların cazip bulduğu yüksek faiz oranları, Türkiye için ciddi bir maliyet.
Tahmin edebileceğiniz üzere, bu dandik ekonomi yönetiminin sonucunda bütçe üzerindeki baskının acısı da, kamu bütçelerinin bu kadar çarçur edildiği bir ülkede daha fazla vergi artışı ile halktan çıkarılacaktır. Ekonomiyi idare edenler bunu gizlemiyor zaten. Her gün "daha fazla vergi alacağız" diye bağırıyorlar.
Nihayetinde, TL'yi değerli kılmanın, enflasyonu azaltmanın ve refah seviyesini sürdürülebilir olarak yükseltmenin yolu, kur korumalı mevduat gibi patlayacak suni sistemler getirmek değildi. Rezerv eriterek kuru tutmaya çalışmak değildi. Kredi genişlemesi ve piyasaya hunharca para sürülmesi değildi. Ülkeyi yabancılar için carry trade cenneti yapmak da değil.
Türkiye'nin başına ne geldiyse, zaten bu kafa yapısından geldi. Türkiye'nin sürdürülebilir olmayan suni yöntemlerle olduğundan daha iyiymiş gibi gösterilen bir ekonomiye değil, gerçekten iyileşen bir ekonomiye ihtiyacı var. Bu da öncelikle iş piyasasının önündeki engellerin kaldırılması ve deregülasyon ile mümkün olabilir. Ankara'da belirlenip Van'da da İstanbul'da da geçerli olmak üzere belirlenen asgari ücret gibi saçmalıklara son verilmesi, odalara üyelik zorunluluğunun kaldırılması, zorunlu sigorta adı altında yapılan soygunun bitirilmesi, iş kurma süreçlerinin hızlandırılması, bürokratik engellerin minimize edilmesi, gereksiz kamu kurumlarının kapatılması (tasarruf demiyorum, kapatılması), kamu masraflarının azaltılması ile ortaya çıkan imkanla vergilerin minimize edilmesi ve millete yük olan ÖTV gibi bazı vergilerin tamamen kaldırılması ile mümkün olabilir.
Kısacası, bu listeye eklenebilecek birçok yapısal sorun kenarda dururken, her kim size "bakın döviz rezervlerimiz artıyor" diyerek rasyonel ekonomi politikasından söz ediyorsa, yalan söylüyordur.
2 notes
·
View notes
Text
Enflasyon Ne Değildir?
Enflasyon, "fiyat artışı" değildir. Enflasyonun etimolojik kökeni, Latince "inflatio"dur ve bu kelime şişkinlik anlamına gelir. Bu şişkinlik parasaldır. Türkiye'de enflasyonu bir devlet politikası olarak değil de sadece "fiyat artışı" olarak görenler, bu milletin başına beladır.

"Kafeler neden hâlâ dolu?" diye sığ bir şekilde milletin içtiği kahveye kadar göz dikenler var. Yahu, insanlar evden ve arabadan çoktan umudu kesti, kimse birikim yapamıyor. Bırakın da bari anı yaşasınlar, kahvelerini içsinler.
Hâlâ muhalif geçinen entelektüeller çıkıp, Mehmet Şimşek'in yüksek vergi politikalarını "talebi azaltacak" mantığıyla alkışlayabiliyor.
Evet, halkın cebinde hiç para bırakmazsanız, ortada problemleri çözebilecek bir ekonomik aktivite de kalmaz. Ne kadar akıllısınız, zırvalarınızı dinlerken gerçekten çok etkileniyorum.
Enflasyonun müsebbibi, milletin telefonunu yenilemesi değil; kredi ve para hacmindeki artıştır. Kredi ve para hacmindeki artışın nedeni ise kamu harcamalarını finanse etmek için kontrolsüz bir şekilde para basan hükümetlerdir. Bu döngü, ekonomik istikrarsızlık yaratarak halkın alım gücünü aşındırır ve toplumun geniş kesimlerini fakirleştirir.
Yani, enflasyonu düşürsün diye yüksek vergiden medet umulmaz.
Yabancıların yaptığına bakalım: İngilizler, 1300'lerde Peasants' Revolt (Köylü İsyanı) çıkarmış.
Amerikalılar, 1700'lerde içkiye konulan özel tüketim vergilerini protesto ederek Whiskey Rebellion (Viski İsyanı) çıkarmış. Boston Çay Partisi ise Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nı başlatan kıvılcımlardan biri olmuştur.
Hindistan'da, Mahatma Gandhi'nin liderliğinde sivil itaatsizlik hareketi düzenlenmiş. İngilizlerin Hindistan'daki tuz üretimi ve satışına koyduğu vergilere karşı, Gandhi ve takipçileri deniz kenarına yürüyerek kendi tuzlarını üretmişler.
Ama bizim "kamusal entelektüel" geçinen muhaliflerimiz(!), 2024 yılında hâlâ otoriter rejimde yüksek vergiyi alkışlıyor ve "Bunlar hep talep enflasyonu." diyor.
Bu ülkede çıldırmamak elde değil.
2 notes
·
View notes
Text
Piyasalarda Monopol Tartışması
Siyasi tekel olan devlet, ekonomik tekellerden her zaman daha büyük bir tehdit olmuştur.
youtube
Ekonomik tekeller size karşı meşru güç uygulama ayrıcalığına sahip değildir ve rekabet yoluyla hasar almaya açıktırlar. Şirketler size zorla ürününü aldırmaz, kafanıza silah dayamaz.
Ancak devlet, kullanmak bile istemediğiniz hizmetler için rızanız dışında paranızı almak adına kolluk kuvvetlerini üzerinize salabilir ve bunun için kimseye hesap vermek zorunda değildir.
Bu durumda, monopol paranoyası ile rekabete kapalı, kolluk kuvvetlerini hukuki yollarla üzerinize salabilme ayrıcalığına sahip, doğası gereği monopol bir örgüte daha fazla güç vermek bir oksimorondur.
2 notes
·
View notes
Text
Kronstadt İsyanı
1921 yılında Rusya'da Bolşeviklere karşı Kronstadt Deniz Üssü'nde patlak vermiş olan ilginç bir hikayedir. Öyle ki, bu Kronstadt denizcileri, aslında Ekim Devrimi'nin en ateşli savunucularından biri olmuştur. Ancak işler değişmiş ve sonunda Bolşeviklere karşı ayaklanmışlardır.

Savaş sonrası ekonomik sıkıntılar ve kıtlık herkesin belini bükmüştür. Savaş komünizmi politikaları ise doğal olarak işe yaramamış, aksine gıda ve malzeme kıtlığına yol açmıştır. Denizciler ve işçiler bu durumdan bıkmışlardır. Bir yandan da Bolşeviklerin otoriter politikaları ve yerel yönetimlerin yetkilerini kısıtlaması insanları iyice çileden çıkarmıştır.
Petrograd'daki işçi grevleri ve köylü isyanları da cabası olmuştur. Denizciler, artık bu duruma tahammül edemeyeceklerini anlayıp bir dizi talep dile getirmişlerdir.
Talepleri de oldukça makul görünmektedir:
Özgür seçimler,
Basın özgürlüğü,
Siyasi mahkumların serbest bırakılması.
Ancak Bolşevikler bu talepleri reddetmişlerdir.
Denizciler de durmamış, Kronstadt'ı ele geçirmiş ve geçici bir devrimci komite kurmuşlardır. Mart 1921'de işler iyice kızışmıştır. Bolşevik hükümet, Kızıl Ordu birliklerini göndererek isyanı kanlı bir şekilde bastırmıştır. Birçok isyancı ölmüş, tutuklanmış ya da sürgüne gönderilmiştir.
Pek bilinmese de, bu olay NEP'in (New Economic Policy) önünü açacağı için sosyalistlerin tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
3 notes
·
View notes
Text
Başta @hasannkaratas02 olmak üzere beni 10 RB'ye taşıyan herkese tek tek teşekkürlerimi sunuyorum!
Hedef 2023 guzellemeleriyle
Avrupa birliğine değil
Ortadoğu ülkemize girdi
Erken seçime gidelim mi #türkiye
3 notes
·
View notes