hayretihayran
hayretihayran
Açıklama
1 post
Don't wanna be here? Send us removal request.
hayretihayran · 7 years ago
Text
@HayretiHayran Orijinal: www.diwanairfan.tumblr.com Tercüme: www.DiwanTercume.tumblr.com Diwan Linkleri: www.DiwanLink.tumblr.com 27.10.2009/17:00 DİVANI İRFAN Seyyid Muhammed kadri hazin hazretleri Sultanıl aşıkın vel vasilin vel arifin Halifei Şah Muhammed Ali Hüsameddin Ezel cemaline ayine istedi sübhan Alemin halkına sebeb etti bir can Aşk ile bilişti can ile canan Tam aşk ve vuslettir bu Divanı İrfan Tercüme ve açıklamayı yapan Süleyman KAYA 210.s: D İ V A N Divan: Manevi olgunluğa ermiş kişilerin şiir mecmuasıdır. Başlıca iki şekilde tertip edilir. 1.nci tertip şekli : Divanın başı Cenab-ı Allah'ın nimetlerinden bahseden hamd ile başlayan bir kaside ile başlar. Zira Kur'an-ı Kerim de hamd ile başlamıştır. Sonra Cenab-ı Hak ile münacaat eden kasideler gelir. Sonra Hazreti Resul için yazılmış nat, bu natda Hazreti Resul metih edilmekle beraber, çok hatalı ve günahkârlığını ve noksanlığını arzederek şefaat ve himayesini isteyen kaside. Sonra mürşidi ve diğer şeyhler hakkındaki kaside gelir ki, yetkili yüksek zatlardan kurulu (Meclis) manasına gelen DİVAN, bundan sebep bu şiir toplumuna verilen isimdir. Seyri süluk geçiren bu zat hal ve makam aldıkça söylediği kasideler, o makamın özelliği ve bilgisini verir. Böylelikle divanın sonunda zatın en olgun hal ve makamı, seyri sülukteki konakları belli olur. Bu şekildeki tertip en esas ve güzel olanıdır. 2.nci tertip şekli : Bazı divanların yazılmasında 1.nci usul üzere yazılmamıştır. Bilhassa genel olarak divan sahibinin vefatından sonra yazılmıştır. Seyri süluku takip eden kasideler, gazeller sıraya konulmamıştır. Önemli bir faydayı elde etmek için beytin son kafiyesine göre, kaside ve gazeller sıraya konulmuştur. Kafiyesi malum olan bir kasidenin bulunması oldukça kolaydır. Fakat kafiyeye göre tanzim edilen divan da ise zatın en düşük ve en yüksek makamlarını gösteren kasideler yanyana gelebileceğinden, seyri süluk yolunu takip etmek mümkün değildir. 211.s: Hazreti Ustadın Divanı 1.nci tertip üzere tamamlanmış bir divandır. Hayatında basılmamışsa da, fakat ilk müridlerinden olmak saadetiyle zaman zaman yazdıkları kasideleri yaklaşık bir tarih sırasıyle yazdım. İlk kasidelerinde dahi yüksek makam ve vuslet olmakla beraber genel olarak ilk kasideler aşk ve istek, orta kısımdaki kasidelerde vuslet (kavuşma) son kasidelerinde ilahi marifet ve tasarruftaki sultanlık makamı görülüyor. Hazreti ustad hiç kimsenin tesiri altında kalmıyarak yalnız kendi seyri sülukunu, müşahede (görerek) ilmiyle yepyeni bir usulle yazmıştır. Buyurdu ki, bazı evliya makamın üstünde gördüğü makamlardan da bahsetmiştir. O makamı almadan söyledikleri noksan olabilir. Ben Rabbimin ve Ceddimin ve Şahımın bana lütuflarından söyliyeyim ki, ben makamı geçtikten sonra o makamdan bahsetmişim. Yani bahsettiğim makam mevcut makamdan aşağıdır. Henüz kimsenin çıkaramadığı manevi incileri, Ceddim Hazreti Resulün bereketiyle çıkararak manevi ilmi artırdım. Yine buyurdular ki, kağıt üzerinde üç çeşit nur husule geldikten sonra ben yazıyorum. Allah ve Resulü arayanlar için büyük rehber olacak bu eşsiz divandaki incelik ve yüksek edebiyatın tercümesi çok zor olmakla beraber esas açıklamayı yapabilecek bir Seyyid Kadri daha gerekir. Allahın fadıl ve keremi hudutsuzdur. Lâkin bence Dünyanın yüzbin sene ömrü kalmış olsa da Cenabı Hak has mahbubu bir Seyyid Kadri daha göndermeyecektir. Tercümede kelimenin mutlak manasını esas almayarak, edebiyat ve kasidenin genel manasına uygun tercüme usulünü tercih ettim. Cenabı Mevlâdan hepimize ilahi aşk ve tam vusletini nasip etmesini niyaz ederim. Saygılar. Süleyman KAYA 212.s: DİVANI İRFAN HAYRETİ HAYRAN'DAN AÇIKLAMA ---------------------- Divanı İrfanın her kasidesi marifetullahtan bir kapı ve usul, her kelimesi hal denizinden doğan bir inci, süluk yolunu aydınlatan ve açıklayan, ilahi ilham olan bu divanın açıklanmasını, Nasuttan lahuta kadar işaretle tane tane söyleyen imamı Ali'nin evladı yine ancak bir SEYYİD KADRİ HAZİN yapar. Bir gün "Ezim îro li meyxanê dikim perwaz di camê da" Kasidesi okunuyordu. Hazreti Ustad buyurdu ki: Bu beyte mana verene mürid olurum. Tasavvuf ilminin bu özelliğine delil olarak şunu belirteyim. Bundan 380 yıl evvel yaşamış Şeyh Ahmed Ceziri'nin, âlemde meşhur divanının manaları pek çok ulema ve meşayihi meşgul etmiş, hatta son zamanın büyük üstadlarından SAİDİ NURSİ hazretleri bile, bu divan hakkında şöyle beyan etmiştir. Melayê botî ev qisse te gotî ti kesî fehm ne kirye ji ğeyri seæîdê nûrsî "Mollayi Botî (yani Şeyh Ahmed CİZİRİ), senin dediklerini hiç kimse anlamadı, Saidi NURSİ'den başka..." Sonradan hal ve ledünni ilminin derinliğine girdiğinde, evvelki sözünü şöyle doğruladı. "Ey melayê botî ev qisse te gotî Sed weku seæîd jî rabin nizanin te çi gotî" "Ey Boti hocası senin dediklerini, SAİD gibi yüzlerce kalksa ne dediğini bilemez." Hakikaten Cizre ve etrafında bu divanın hayranı olmuş pek çok ulema ve şeyhler makamlarının açıklamasında acze düşmüşler, çokları soruştura soruştura, 213.s: yine Divanı İrfan sahibi SEYYİD MUHAMMED KADRİ Hazretlerinin açıklamasını en doğru ve güzel bularak tatmin olmuşlardır. Bir gün alim Molla Müftü Abdülkadir ve bir ilmi heyet, Şeyh Ahmed Cezirinin divanından: "Ji maadûnî ji la şeyyê me nasî sirrê qeyyûmî sicûdî fî turabî mehfî enel âalâ meqamatî." "Yokluktan, la şey'iyetten kayyumiyet sırrını bildik. Secdem toprağında mahviyetinde, bu benim en yüksek makamımdır." Beyti üzerinde aylarca izah ve münakaşada kaldılar. Birbirlerini tatmin edemediler. Hazreti Ustad Seyyid KADRİ'ye geldiler. Hazreti Ustad bu beytin hakiki manasını açıklayarak, ayeti kerime ile de ispat etti. Hepsi de kabul ettiler. Hatta müftü yemin ederek, Şeyh Ahmed Hazretlerinin bahsettiği son makamın ve beytin hakiki manasının bundan gayri olmadığını söyledi. Çünkü, ayeti kerimeyi de hakiki yeni bir mana ile Hazreti Ustad açıkladı. Evet bu ilmi, hal ile yaşayan ve eren bilir. En büyük mutasavvıfların beyan ettikleri son makamlar ve manevi ilmi artıran hakikat dürrleri, bu divanı irfanda mevcuttur. Her ne kadar bu makam ve hakikatlere varmak, haslar hasına mahsus bir ilahi fadıl ise de, muhabbet şulesi ile duyduğum ve büyük pirlerin açıkladığı bilgilerle bazı kasidelerden açıklama yapmayı faydalı buldum. 214.s: AÇIKLAMA : 1 ---------------------- İmamı Rabbani (Kds.) 294. mektubunda beyan eder ki: Allahu Teala (C.C.) 'nın sekiz hakiki sıfatının birincisi HAYAT sıfatıdır. Hayat sıfatı bütün sıfatların anasıdır. Hepsinin temelidir. Hepsinden daha öncedir. Buna en yakın olan sıfat İLİM sıfatıdır. Son Resul Hazreti Muhammed'in mebdei teayyünüdür. (Yani ilk var olmanın başlangıcıdır.) Öteki sıfatlar başka insanların mebdei teayyünleridir. Diğer mektuplarında da şu açıklamayı yapmıştır. Zati Ala mertebesinde her ne kadar başka sıfatlarında hiç değeri yok ise de (yani salik, Zati Ala'ya varınca bütün sıfatlardan geçmiştir.) diğer sıfatlar zat mertebesine yetişmeden yok olurlar. HAYAT sıfatı ise oraya yetişirde yok olur. Yine bir mektubunda büyük şeyh MUHYİDDİNİ ARABİ (Kds.) ilim sıfatından sonra VAHDET makamına erişileceğini söylüyorsa da, İmamı Rabbani Hazretleri ise, HEY makamının ilim sıfatı makamından sonra, ve çok daha büyük makam olduğunu, ancak HEYY makamından sonra VAHDET makamına erişileceğini, Şeyhi Ekberin İLİM makamında kaldığını, esasen çok büyük zatların dahi HEYY makamına ermediklerini ve hatta bahs etmediklerini söylemiştir. 215.s: Bu konuda DİVANI İRFAN'da görülen açıklama: ---------------------- Hazreti Resulden alınan VAHDET makamını Ustadımız Seyyid Muhammed Kadri Hazretleri (Ji bihna sor gulê) kasidesinde şöyle açıklamaktadır. Bu gün KIRMIZI GÜL (Hazreti Resul A.S.) kokusu, BÜLBÜL (Seyyid Muhammed Kadri'ye) ne de hoş geliyor. Seherde talihim O şirin gül dilber, mey ile mestane geliyor. O şirin dilber (Hazreti Resul) EYMEN vadisinin ZAT NURU ile beni, yüksek Şahı PİR HÜSAMEDDİN'den devr alarak, gönlüme ne de parlak güneş geliyor. Gönülden Celalli güneşim. Berrak çeşmenin ta başındandayım. Bu da üstaddan üstada geliyor. Nasıl HAL İLMİ deniziyim ben Gayb hikmetinden şaşmaz gönlümün berraklığı Üstaddan geliyor. Kevser ruhunun aslından pak cevherin neslindenim. Burçlarda yeşil kuşum, onun için uçuşum yüksekten geliyor. Uçuşum şahin uçuşudur. HEY ismile öterim. Onun için bana VAHDET makamı geliyor. Vahdet makamı çok uzaktır. (Yani herkesin erişeceği makam değildir.) Nurlu aynanın hükmü iledir. EYMEN vadisindeki TUR'a olan tecellidir ki, benim için bütün yerler mukaddes geliyor. Bu kasidede de VAHDET makamına eren Hazreti Ustad, VAHDET makamının HEYY makamından sonra olduğunu beyan etmiştir. 216.s: AÇIKLAMA : 2 ---------------------- İmamı Rabbani (Kds.) 272.nci mektubunda beyan eder ki: Hace Nakşibend (Kds.) buyurdu ki: Her görülen, her itişilen ve her anlaşılan ONDAN başkadır. Kelime-i Tevhid söylerken (LA) ile birlikte bunların hepsini yok etmelidir. Bunun için kesrette vahdeti görmek de nefi edilecektir. Nefi edilmesi lazım gelen şey, O mukaddes varlıkta bulunamaz. Hace Hazretlerinin bu sözü beni şuhuttan kurtardı. Şuhudu görmenin zevklerine bağlı kalmaya son verdi. İlimden cehle çıkardı. Marifetten HAYRETE ulaştırdı. Allahu Teala O büyük veliye bizim tarafımızdan çok iyilikler versin. Bu sözümle O büyük mürşidin müridi olduğumu, onun kölesi olmakla şereflendiğimi bildiriyorum. Doğrusu evliyadan çok azı onun gibi söylemiştir. Şahı Nakşibend Hazretleri buyurdu ki: (Bahaeddinin başlangıcı, Bayezidi Bestaminin sonu değilse, Allahu Tealanın marifeti bana haram olsun.) Bu sözü ile şimdi ne demek istediği anlaşılıyor. Çünkü, Bayezid çok yükseldi ise de Şuhuddan, Müşahededen kurtulamadı. (SUBHANİ) çerçevesinin darlığından çıkmadı. Şahı Nakşibend ise bir (LA) kelimesi ile bütün müşahedelerini, gördüklerini, bulduklarını hepsini yok etti. Hepsini Allahu Tealadan bildi. Onun bîçun dediğine, ÇUN dedi. Onun kemal gördüğünü noksanlık gördü. Onun için teşbihten ileri gidemiyen sonu, büyük hocamızın başlangıcı oldu. 217.s: Mektup daha çok kıymetli ve muazzam bilgilerle devam etmektedir. Bu makamıda geçmiş Ustadımız Seyyid Muhammed Kadri'nin Divanı İrfanından beyitler: "Nayêt bi xiyalim la nayêt bi dilem illa El minnetu lil mewla ez æebdê xudayim ez "Gelmez hayalime (LA), gönlüme de gelmez (İLLA) Mevlaya çok minnetler olsun ki, ben ALLAH kuluyum ben" "Der meqamê heyretême nûrê wehdet pêketîme Der kunûzê wesletême la wela illa wela La wela wehdet meqamim şeyxê cinn û ins û æamim Rehberim şahim husamim min tebeqatu'l-æula." "HAYRET makamındayım. Vahdet nuruna erdim. Vuslet hazinelerindeyim. İnsan ve cinlerin hepsinin şeyhiyim. Ben tabakatül uladayım. Rehberim Şahı Pir HÜSAMEDDİN'dir. WE MA ERSELNAKE İLLA REHMETEN LİL ÆALEMİN Resulünün bizzat halifesi olan Seyyid Muhammed Kadri, elbette inslerin, cinlerin ve âmden herkesin de Şeyhi olur." Bu hususu teyid eden Divanı İrfanın Beyitleri: "Li gulê ez bulbulê heq bûm wekîlê şahê mutleq bûm Bi guftara museddeq bûm sedayê teyrê kenger tê. "Güle (Hazreti Resule) Hak bülbülyüm. O mutlak Şahın vekiliyim. Sözlerimle de doğruyum. Kenger kuşu gibi bu sesimde yayılır. 218.s: "Çi nadir taca renginim bi dil cama cihan bînim Mucazê şah û yasînim heqîqet bo me rehber tê. "Ne kadar nadir renkli taçlıyım. Gönül aynasında bütün cihanı görenim. Şahı Yasin (Hazreti Resulden) icazetliyim. Bu hakikattır. O bize rehber geliyor. "Saqiyê hewdim bi tac û æizz û cahê bê misal Warisê şahê huseynim canim hem cananeyim Xurqe pûşê sebze nûrînim bi yedi'l-mustefa Teyrê keskim nûrê biskim çeng bi zer tuğraneyim." "Hazreti Resul havzının sakisiyim. Taçlı ve misli görülmemiş yüksek makamla ŞAH İMAM HÜSEYİN varisiyim. Sevgililere sevgiliyim. YEŞİL NURLU HIRKAYI Hazreti Resul MUSTAFA'nın elinden giydim. Yeşil kuşum nurlu perçemliyim. Sarı kanatlı tuğralıyım. 219.s: AÇIKLAMA : 3 ---------------------- EL FETİH SURESİ MEALİ ŞERİFİ: ---------------------- Ey EKREMÜRRESUL MUHAMMED (A.S.) Biz hakikat sana apaşikar bir fetih açtık. Geçmiş ve gelecek zenbini, Allah'ın yarlıgaması, senin üzerindeki nimetinin tamamlanması, seni doğru yola iletmesi içindir. Allah'ın sana çok şerefli bir muzafferiyetle yardım etmesi içindir. Ayeti Kerimenin Açıklanması: ---------------------- Şeyh Abdülaziz DEBRAĞ Hazretleri der ki: Fetihten maksat Müşahadedir. Yani Müşahadeye HAK 'tır. Zira Cenabı Hakkın ilmi sabıkında geçmiştir ki, halkın hepsi marifeti ilahiyeye mazhar olmayacaktır. Mazhar olmayanlarda hicap içinde kalmıştır. Cenabı Hak, onları müşahade-i fiiliyetinden ve meşahade-i zatiyesinden men etmiştir. Eğer bu perde kaldırılmış olsaydı, Hak Teâlâyı görürlerdi. Cenabı Hak bu rahmeti ile Peygamberinden hicabı giderdi. Ona müşahadesi ile ikram etti. Binaenaleyh O, haktan gelen ve Hakka dayanan hakikattan başka bir şey görmez. İşte FETHİ MUBİN ile işaretlenen budur. Ayeti Kerime de beyan edilen ZENB'ten maksat, gaflet ve Zatının turabi (maddi) asıl neş'etindeki HİCAP ZULMETİ'dir. Cenabı Hak, Peygamberinden hicabı gidermiştir. Geçmiş ve gelecekteki zenbin yarlıganması demek, o hicabın tamamen kalması demektir. Sanki Cenabı Hak şöyle buyurmuştur: 220.s: SANA AP AÇIK BİR FETİH VERDİK -HİKMETİ DE SENDEN HİCABI TAMAMEN GİDERMEK- ÜZERİNDE BİZDEN OLAN NİMETİ TAMAMLAMAK, HİDAYET VE NUSRETE KAVUŞTURMAKTIR. Çünkü hicabın giderilmesinden bir nimet, Maarifi İlahiyenin fevkinde bir hidayet ve bu haldeki NUSRETTTEN büyük bir NUSRET yoktur. EL FETİH SURESİ İLE İLGİLİ DİVANI İRFANDAN KASİDELER ---------------------- (Me ji destê te şêrîne kasidesinden tercüme) Yüzlerce aylardan daha nurlu güzel yüzlünün (Hz. Resul)Elinden mey içtim. Ondan GÖNÜL HASLIĞINI diledim. O bana sayısızca sundu. Ben de Onun güzelliği karşısında içtim. Elimi tutacak beraberliğine yalvardım. Bütün isteklerim hoş görüldü. Verdiği söz ve ahitlerini yerine getirdi. Gönlümde " İNNA FETEHNA" suresi doğdu. Bu Allah'ın Nurundan bir ayine idi ki şevki sevgiliye ve her tarafa -diyara- vurdu. Şevki cihanı aydınlattı. Bu beyitlerden anlıyoruz ki Hz. Resul, El Fetih suresinin SIRRINI ve NUSRETİNİ Hz. Ustada vermiş ve gelmiş ile geleceklerin keşfini ve ilmini vererek hicabı kaldırmıştır. Bu konuda bazı beyitler; ---------------------- DİL Jİ LEMÆÊ BÛYE MAHİR AYİNEYEK Jİ NÛRÊ XWUYAKİR SÛRE Ê İNNEHU NASİR CAE FÎ FETHU'S-SEWAB "Gönül onun lem'asından nurlandı. Nurdan bir ayine göründü. İNNA FETEHNA suresini zaferle, bize tam olarak fetih verdi." Bİ DİL CAMA CİHAN BÎNİM Jİ DÊMÊ "Gönülden Cihanı görenim yüzünden" QAFİ TA QAFAN SERANSER TEV ME DÎTİN BÊ HİCAB "Kaf'tan ta kaf'a kadar baştan başa hicabsız olarak gördüm." 221.s: AÇIKLAMA : 4 ---------------------- "Dilê min rewdeya husne ji bi nefş û sosin û lalan Şefeq da bû li ber bejnê me xemlandin ji bo yaran Me xemlek kir ji gula sor e me dil bû meqdes û tûr e Belê dil beyta meæmûr e ji rengê şah û dildaran Ji rengê şah çi yaqûtim bi can û dil çi zemrûdim Be sîne mescida cûdim ezim mesken ji bo yaran. "Gönlüm güzelliğin bahçesi, menekşe sümbül ve lâleden. Boyu önünde şafak verdi. Biz Onu yarlar için süsledik. Gönlüm MAKDES ve TUR oldu. Evet gönül Beytil MAMURDUR. ŞAH ve sevgililerin renginden. Şahın renginden nasıl bir yakutum! Can ve Gönülden nasıl bir ZÜMRÜDÜM! Sinem CUDİ dağının mesciddir. Evet yarlar için ben meskenim." (Hz. Ustaddan işittim. ZÜMRÜT, Peygamber Efendimizin, YAKUT ise diğer peygamberlerin sembolüdür.) AÇIKLAMA: Şahım Hüsameddin'in renginden (nispetinden,himmetinden) Vilayetim, Peygamberin vilayetinden, can ve gönülden de ne ACAİB? Hz. Resulün nispetinden ve nurundanım. (Yani hudutsuz) Sinem de CUDİ DAĞI MESCİDİ olup, yarlar için ben meskenim. (Hz. Nuh tufanda gemide iken, kafirler boğulduktan sonra "Ya Rabbi beni MÜBAREK BİR YERE kondur. Sen konaklıyanların en hayırlısısın" diye dua etti. Cenabı Hak duasını kabul ederek CUDİ DAĞI'nın üzerine inmesini emretti. Hz. Ustad'ın açıklamasına göre, CUDİ DAĞI'nın mübarek olmasının sebebi: Ruhlar aleminde, Hz. Resul, Peygamberler ve diğer büyük evliyaların ruhları CUDİ DAĞI üzerinde bir toplantı yapmışlardır. 222.s: Bu kasidede Hazreti Ustad der ki: SİNEM O kudsi ruhların toplandığı CUDİ DAĞI MESCİDİDİR. YARLAR İÇİN BENİM MESKEN. AÇIKLAMA : 5 ---------------------- Abdullah ARIĞ, "Allah'ı niçin anıyoruz?" isimli kitabının 459.ncu sahifesinde, Mektubatı İMAMI RABBANİ'den naklederek der ki: "Serveri Kainat (A.S) efendimize uymak dünya ve ahiret seadetinin sermayesidir. Bunun yedi derece ve mertebeleri vardır: 1. Derece: Ehli İslamın avamına mahsustur. Şeriat hükümlerini yerine getirmek ve sünneti seniyeye uymak gibi. Ki kalp ile tasdikten sonradır. Vilayet derecesine bağlı olan İTMİNANİ NEFİS'ten evveldir. Muameleleri itminani nefse erişmeyen ULEMAİ ZAHİR dahi, abidler, zahidler bu birinci derecededirler. Bu derecedeki mutabaat, yani Peygambere uymak surettedir. Hakikatte değildir. Fakat ahireti kurtarır. Allahu Teâlâ kereminden nefsin inkarına itibar etmeyip, kalbin tasdiki ile iktifa eder. 2. Derece: Peygamberimizin sözlerine ve amellerine uymaktır ki, batına taalluk eden ahlakı düzeltmek, rezil sıfatları def etmek ve batıni hastalıkları ve manevi illetleri gidermek gibi. Bunlar makamı tarikate bağlıdır. Sofiler yolunda uyulan ŞEYH'ten SEYRİ İLELLAH merhalelerini kat eden süluk erbabına mahsustur. 223.s: 3. Derece: Peygamberimizin halleri, zevkleri ve mevacidine uymaktır ki, bunlar vilayet makamına hastır. Çünkü, vilayete erişmiş nefis, mutmeine olmuş, serkeşlikten vazgeçmiş, inkardan ikrara ve küfürden İslama gelmiş ve uymakla çok çalışmakla yaptığı ibadetler suretlikten kurtulup, hakiki ibadet olmuştur. 4. Derece: Vilayeti hassanın husulundan sonra hasıl olan HAKİKAT, ameli salihanın yerine getirilmesidir. Bu derece ULEMAİ RASİHİNE mahsustur ki, bunlar Kur'an'daki müteşabihatın tevilinden nasipleri vardır. Ve sureler başındaki HURUFU MUKATTA'nın esrarından da haberleri vardır. Bunlar bid'ayı haseneden bid'ayı seyyie gibi kaçınırlar. 5. Derece Peygamberimizin kemalatından ittibadır ki, O kemalatın husule gelmesinde İLİM ve AMELİN dahli yoktur. Belki bunların husulü, MAHZI FADLI HUDA'dır. 6. Derece: Peygamberimizin makamı mahbubiyetine mahsus olan KEMALATINA uymaktır. 7. Derece: NUZUL ve HUBUTA tealluk eder. Bu dereceye geçen derecelerin hepsini içine almıştır. Bu derecede TABİ ve MATBU sanki bir olmuştur. Ulemai zahir birinci derece ile kanaat etmişlerdir. Keşke o dereceyi dahi başa çıkarsalardı. Onlar mutabaatı, şeriatın suretine maksur kıldılar. Bunun ötesinde başka derece yok sandılar. Mutabaat derecelerine erişmeye vesile olan TARİKİ SOFİYE'yi boş çalışmak zanettiler, meşayıhı anlamadılar, tanımadılar. 224.s: Hz. Resule (A.S.) ittiba ve vusletin en son makam ve üst derecesine varan Hz. Ustad Seyyid Muhammed Kadri, Divanı İrfanın çok yerinde bu vusleti eşsiz bir ifade ve hal ile beyan etmiştir. Sohbette bizzat dinledim: "Buyurdu ki, bütün hallerimde Hz. Resul bir lahza bile kalb gözümden ayrılmıyor. Maddi fikrimde dahi Asr-ı Saadetin ve Sohbetin geçtiğini bilmiyorum. Üç dört ayda bir, az bir zaman için Asr-ı Saadetin geçtiği ve 1300 seneden fazla olduğu maddi fikrime geliyorsa da, o hatırada yine kayboluyor. Bu konuda bazı beyitler: ---------------------- HAL Û EHWALAN BİBÊJİM DURR Û YAQÛTAN BİRÊJİM BULBULÊ SORGUL Jİ MİJÊM WEQTÊ ÆALEM WEK ĞEMAM WEQTÊ ÆALEM WEK ĞEMAM BÛ STÛNEK NÛR Jİ NÎVDE RA BÛ RÛH Jİ NÛRÊ NA CUDA BÛ TA BİBİT YEWMİ'L-QİYAM RÛH Jİ NÛRÊ NACUDA BÛ NAGİHAN BEDREK XWUYA BÛ EW Bİ İSMÊ HEY CELA BÛ EZ Bİ WÎ HALÊ VE MAM EZ Bİ WÎ HALÊ HEWES BÛM DER REHÊ ÆİŞQÊ CERES BÛM LEW KU EW ÆÎSA NEFES BÛM QEDRİYÉ DİL SADE CAM "Hal ve ahvalleri söyliyeyim. DUR ve YAKUT'ları serpeyim. Alem daha belirsiz iken (Yani ilk yaratılırken) ben kırmızıgül, Hz. Resulün Bülbülüyüm. O Alemden Hz. Resulün NURU bir direk gibi tecelli etti. Ruhum da kıyamete kadar O nur iledir. Nurdan ayrılmayan ruhum, ALLAH'ın HEY ismi ile parıldayan tam bir bedir oldu. Halen de bu halin aşkı ileyim. Aşk yolunun ÇINGIRAĞIYIM. Gönlü sade kristal Kadri, Onun için İsa nefeslidir. (Ölüleri diriltir ve aşk yolunun öncüsüdür.) 225.s: Xedden ji yaqûta şefaf æeqsê xwe dî qedrî li nav Teşbîhê rojê bû li av hîna me dî bû çûm ji heş. "Kristal yakut yanağında KADRİ aksini (yankısı) gördü. Suyun içinde erimiş güneş gibi yok oldu. HAZİN (Kadri) O halkalı zülfünün sayesinde kendinden geçmiş, O güzel yüzünü gördüğünden beri deli divane olmuştur. Me şuæle pertewa rûma li der dil ateş û nûre Di sojin der ceger punhan we zahir hem çi perwane Me dil tebæe bi wechê nemê bimin heçî eğyar Me dil pa bende bi zulfên tar derîn peyrûzê kaşane. "Yarin kırmızı yanağının pertev şulesi gönlümde ateş ve nurdur. Gizli aşikar yanan ciğerime pervane nedir? Yarin güzel yüzü kalbimde TAB olmuştur. (Basılmıştır.) Bundan başka her şey bana ağyardır. Yeşil kaşanesi içinde ayaklarım taze zülfüne bağlanmıştır." Qedrê pakê tebæim ma dizanit qedriya herkes. "Kadri yüksek O tertemize tab'ım. Fakat ey Kadri herkes biliyor mu?" Æaşiqê ruxsarê şemæim tebæê nûrê ruyê dost Sohtiye şemæim heqîqet şemæ û hem perwaneyim Teyrê lahûtim û dil sohtim û der dêrê xirab Fariğ ez nam û nîşan û hîleyê sed daneyim. "Kırmızı yanağı mumunun aşıkıyım. O dostun nurlu yanağının TAB'ıyım. Hakikat olarak mumundan yanık ve hem de mumum." 226.s: "Bu dünyada gönül yanık LAHUT kuşuyum. Nam ve nişanlardan arınmış YÜZ DANE ile hil'etliyim. (99 Esma ve Zat İsmi)" Ey ki seyyid qedrî daim bi yarê ra refîq Halê hundura te dil tebæe heqîqet bê xilaf. "Ey ki Seyyid KADRİ daim yar ile beraber. İçin dışın ve gönlün yar ile tab olmuş. Bu hakikattır. Hilaf değildir. AÇIKLAMA : 6 --------------------- İmamı Rabbani (kds) 290.nci mektubunun bir kısmında özetle beyan eder ki: Perdesiz olan ŞUHUD'a (BERKİ) şimşek gibi demişlerdir. Berkinin perdelenmesine (YADİDAŞT) demişler. GAYB olmıyan devamlı huzur demektir. Çünkü ŞUHUD perdelenirse GAYB olur. Bu durum mahbublarda devamlıdır. Bedenleri ruhları gibi olmuştur. Nisbetleri bütün nispetlerin üstünde olmuştur. Huzurun son mertebesinde perdesiz devamlı olanıdır. Bu durum NAKŞİ tarikatının çok büyüklerine mahsustur. Başka silsilenin büyüklerinden bir kaçına da nasip olmuştur. Evliyanın büyüklerinden ŞEYH EBUSİDİ EBULHAYR (kds) bunun açıklamasını yani, bu BERKİN devamlı olup olmadığını iki sefer şeyhinden sormuş, "BERK DEVAMSIZDIR" cevabını almıştır. Üçüncü sefer sorduğunda, Şeyhi demiş ki; "Devamlı olabilir. Fakat bu çok az kimselere nasip olur." Ebul Hayr bu cevabı alınca, raks etmiş, bu çok az rastlananlardan biridir demiş. 227.s: Divanı İrfandan bu konu ile ilgili beyitler: ---------------------- TEŞBÎHÊ MÛSA DAİM ME Jİ CAN Û DİL HUZÛRE. "Hz. Musa benzeri Gönül ve Candan daim huzurdayım." Bi dil tûrim weku nûrim ku her ez Sifet berqa şefeq sorim ku her ez. Xeberdarim ji sirra kuntu kenzeh neseb æâliyu meşhûrim ku her ez. "Gönülden TUR'ım (İlahi tecellaye mazhar) TUR'daki NUR gibiyim daima ben. BERK sıfatlıyım, şafakımda kırmızı (Hz. Ebu Bekir'den) KUNTU KENZEH sırrından haberdar, nesebi Âli ki daima meşhurum ben. Lİ TÛRÊ SÎNEYÊ DİL NÛRE NÛRE Çİ MİSBAHEK ŞERÎF BÛ LÊ MİSALÎ MİSAL Û KEWKEBA SUBHÊ SEHERGAH SEMA Û ERD Û KURSÎ PÊ ŞEMALÎ "Gönül ve sinede NURLAR NURUDUR (ZATİ NUR) Nasıl bir şerif yıldız gibi? Seher vaktindeki parlak yıldıza benzer. Yerler semalar ve kürsi onunla aydınlanmakta." QEDRİYA DİL WADİYÊ EYMEN ÇİRAYE LEW ME SEYR NÛRÊ NÛR DER ŞÛŞEYÊ CAN DÎ Bİ UMMÎDÊ QEBES "Ey Kadri, Gönül EYMEN vadisinin çırasıdır. Onun için kendini seyirdesin. Kristal vücudunda NURLAR NURU canını (RUHANİYETİNİ) görünce KABES mi zannettin" 228.s: Hazreti Ustad Sohbette açıkladı: Hazreti Musa'nın EYMEN VADİSİ'nde gördüğü KABES (ateş), kalbinde zuhur eden zat nurunun aksi idi. Ateşi gördüğü yere gidince, kendisine şöyle nida geldi: EY MUSA ŞÜPHESİZ BENİM - BEN SENİN RABBİNİM. HAYDİ PABUÇLARINI ÇIKAR. ÇÜNKÜ, SEN MUKADDES VADİ TUVA'DASIN. Lİ WADÊ CAN QEBES ÎSA NİDA HAT MİN WEKU MÛSA ÇİH BÊJİM DER HEQÊ ÆÎSA LİBASÊ QUDSİYAN BERKİM "Eymen Vadisinde Canım (Ruhum) Kabes gibi tutuştu, ışık verdi. Hz. MUSA gibi bana da NİDA geldi. Hazreti İSA hakkında da ne söyliyeyim ki? Kutsi elbiselerini giydim. Jİ SENA BERQÊ TECELLA WEKU MÛSA BİRESÎ "Sena vadisinde tecelli berkine Hz. Musa gibi seyirdeyim." Mektubatı Rebbani makamları beyan etmekle devam ediyor: MUTLAK NİHAYET: Ötelerin ötesidir. Bu huzur hasıl olduktan sonra ilerlenirse HAYRET GİRDABINA düşülür. Bu Hayrete "HAYRETİ KÜBRA" denir. Büyüklerin büyükleri içindir. Böyle olduğu kitaplarda bildirilmektedir. Büyüklerin biri bu makamda şöyle diyor. Güzelliğin beni alt üst etti Bir şey bilmiyorum aklım gitti. Büyük Mutasavvıf Hz. Celaleddini Rumi de bir beytinde: "Hayretten hayranlığa düşüyorum." der. 229.s: Bu konuda DİVANI İRFAN beyitleri: ---------------------- Ji lemæa pîrê dana bû ji rûhê canê cana bû Ji terha şeng û reæna bû şehadet min di kasê da subût û şehdeya kasê dema ew tête ixlasê Şuhûd heq me pê nasê weku mûsa li tûrê da Li tûrê dil dikim seyran li narê ez dibûm heyran Li balan ez dikim teyran li halê seyr û cezbê da Ji bala ez diçûm lala me dil bû meskena ala Æurûc me ji şahê tiffala di babê derk û fehmê da. "Şuhudum DANALARIN piri (Hz. Resulün) Lem'asından, canlar canı olan ruhundan. O genç kıvrak dilberin kâsesinden. Kâsenin subut şehdesine O ihlas ile gelince (İhlas suresi) Hakkın şuhudunu onunla bildin. Hazreti Musa'nın TUR'da olduğu gibi. Gönül Turunda seyran ederim. ATEŞİNE de HAYRAN olurum. En yüksekte uçarım cezbe ve seyr halinde. BÂLÂ'dan LÂLÂ'ya gittim. Gönlüm en ÂLÂ mesken oldu. Urucumda Tıfle Meanilerin Şahı Hazreti Resuldan, idrak ve anlayış kapısından." Teşneyê husna ezel bû ğaye û meqsûdê ma Mestê æişqim æaşiqim heyranê rûyê sadeyim Kesretê ğewğayê æalem qetæê hûşim bit welî Şahidê xilwet serayê wehdetim dil dadeyim Fariğê hingameyê hicr û wisalê yarê ra Æarifê meænayê æişqim beşqe bir sewdadayim. 230.s: "Ezel Güzelliğe (Cemalullahın susamışıyım). Gayem ve maksudum budur. Aşkın mestiyim, aşıkım, SADE YÜZÜNÜN HAYRANIYIM. Kesret Aleminin GAVGASINDAN şuurum öyle kesilmiş ki, Gönül sarayında vahdeti gören aşıkım. Yardan uzaklaşmak yahut vusletini istemek hengamesinden de kurtuldum. (Yani EBEDİ VUSLETE) erdim. Çünkü, aşk manasının arifiyim. Başka bir sevdadayım." Mektup devam ediyor: Bu hayreti Kübra hasıl olduktan sonra, MARİFET Makamı vardır. Acaba kimi bu makama kavuştururlar?.. Hayret Makamı olan KÜFRÜ HAKİKİ'den sonra, İMANI HAKİKİ'ye kavuştururlar. İşin iç yüzünü bilenlere göre, aranılan en son makam budur. Davet makamı ve şeriatın sahibine TAM uymak bu makamda olur. (Aleyhisselatü vesselam vettehiye) 231.s: MEKTUBATI RABBANİNİN BAHS ETTİĞİ BU SON MAKAMLARA UYGUN DİVANI İRFANDAN BEYİTLER VE AÇIKLAMALAR 1- MUTLAK NİHAYET ÖTELERİN ÖTESİ: ---------------------- Şey'i la şey'iyetim wer te bivê tu te nevê. "Vücudum Şey ise de, RUHUM istesemde istemesem de MUTLAKA LÂ ŞEYDİR." ---------------------- 2- KÜFRÜ HAKİKİ: ---------------------- ŞEYHİ MECZUB (kds) İhsan yolu kitabının tarikatte kadem ve seyri süluk beyanı faslında der ki: Korku ve saliki helâk etmek makamından MAKAMI REBANİ en zor olanıdır. Çünkü, tecellisi şekil ve suretler ile doludur. Bu makamın belirtisi önce cezbe ile başlar. MÜRİD zahir suretler tecelli bahrına düşer. Yani Allahu Teâlâ Subhanehu Ona ŞEYHİ yahut Hazreti MUHAMMED sureti üzere tecelli eder. (görünür) Müridin o anda aklı tamamen gitmiştir. Mürid o görünen sureti ALLAH zan eder. Ancak, hal gidip akıl avdet edince HAL olduğunu anlar. Eğer bu halde salike şeyhinden çok büyük himmet yetişmezse salik helâk olur. Çünkü, şekil ve suretlerden münezzeh Allahu Teâlâyı sûret şeklinde zan da kalır. Çok evliya bu sûret halinin sarhoşluğundan şetahatlarını söylemişlerdir. (Hallacı Mansur, Beyazidi BESTAMİ kds. gibi) Şeyhi Ekber Mühyiddini Arabi kitabında buyurdu ki: Rabbimi FERES (At) sureti üzerinde gördüm. Hz. Resul Mustafa, Rabbimi tüysüz bir genç suretinde gördüm. (Hadisi şerif taberaniden) 232.s: Sorulsa ki Rabbini bu halde yani sûret üzere gören salik, kafir olur mu? Asla olmaz! Hatta, büyük yada küçük günah bile değildir bizce. Çünkü, salikin bir zerre dahi aklı başında olmayıp ruhu her yedi kat tabakayı da delerek GERÇEK hicaba varmıştır. Salikin zannında mahbub kim ise, Allahu Teâlâ Subhanehu Ona O surette tecelli eder. Hal gidince aklı başına gelir. O suretin Allahu Teâlâ olmadığını Allahu Teâlânın suretlerden münezzeh olduğunu anlar. Hz. İbrahim Peygamberin, Yıldıza-venüs gezegenine-, Aya ve Güneşe "İşte Rabbim" demesi de belki bu halin zuhurudur. Buna uygun ŞEYH AHMED CİZERİ'nin bir beyti: SENEMA SİR Jİ SEMED ŞEWQÊ Jİ HEQ DAYE WUCÛDÊ GER ÆEZAZÎLÊ Bİ DÎTA NE DİBİR ĞEYRÊ SİCÛDÊ "Hazreti Resul için: Sırrı Allah'tan olan O PUT'un Allah'tan şevki de (mevcudata) vurmuştur. Eğer Azazil (Şeytan) onu görseydi, gayrisine secde etmezdi." Bu konuda DİVANI İRFAN beyitleri: Tu æeyn û æeyanê min Tu Nûra Dilim Ey Can Kasidesinde: "Tevhid ve Zekatım, Sevm (orucum) ve Salatım (Namazım), Haccım, Beytim ve Latim billah sensin ey can" der. Em ne muhtacê bihiştin bel ji dozex me ne tirs Wer birêj badeya gîs û bûme ez bade perest "Cennete ihtiyacım yoktur. Cehennemden de korkum yok. Sen gel de badeye GİSU'larını dök. Ben badene tapan oldum." 233.s: Zemanê weslê mehrûya telebkarim bi can û dil Were ey duxtera şêrîn me şabaş dîn û îmane Cihan û can û dil me kir şukraniya dêmê Eger pirs kit ji min æabid bi goyem hêj me erzane. "Ay yüzlünün vuslatını canu gönülden istemekteyim. Gel ey şirin sevgili (Hazreti Resul) Din ve imanım gelişine şabaştır - yoluna serpilmiştir." "Cihanı, canı, dini ve gönlü güzel yüzünün şükranına verdim. Eğer Abid ne yaptın? diye benden sorarsa, çok ucuza bile aldım, derim." Küfür gibi görünen bu ifrad muhabbet, hakikatte makam ve vuslattır. Ayeti Kerime: Ellezîne yu'minûne bi'l-ğeybi "O mü'minler ki Gaybe inanırlar." Evet iman genel olarak gaybtedir. Fakat; Nûrê îman ber rûyê yara şêrîn zahir me dît Mah û xwurşîd ew muqabil neælê payê merkebe Taliæê seæda muşerref bûme dî yarem li pêş Şukrê xwahim ez xuda ev æizz û cah û mensebe "İman nurunu O şirin yarin yüzünde apaşikar gördüm. Ay ve güneş O nur karşısında Eşşeğin nalı gibi sönük kalır." "Saadet Taliim onunla müşerref oldu ki yarimi (Hazreti Resul) karşımda gördüm. Ya Rabbi bu yüksek makam ve rütbeye çok şükürdarım." İşte, İmanı Şuhudi yar yüzünde ap aşikar görünce, GAYBİ İMANİ yoluna serpmek elbette yerindedir. Bu İMANİ HAKİKİ MAKAMIDIR. 334.s: 3- İRFAN VE İLİM MAKAMI: ---------------------- Li genca æilmê meænê ra lebê leæla te miftahe Eger şubhê gula bişkoj vebit min æilm û æirfane Eger qedrî ne kêş ê dil ji benda zulfê çûganî Vexwu daim ji dest yarê şeraba leælê rummanî. "Mana ilminin hazinelerine Kırmızı Dudakların anahtarıdır. Goncaya benzeyen dudaklarının açılması ile bende ilim ve irfan doğar. (Yani ilim ve irfanım doğrudan doğruya Hazreti Resulün ağzından) Ey KADRİ! Gönlünü Onun halkalı zülfünden çekmedikçe daima O yarin elinden, kırmızı dudak, nar taneli yanağının şarabından içeceksin." Ya Lena hezzuna ğafir cedduna taha û tahir Æilmuna æilmu'd-demair min æulûmi'l-kummela. "Bize ne çok muhabbet ve şefkat gösterici ceddim TAHA ve TAHİR (Hazreti Resul) gelir. İLMİM Onun KALB mecrasından gelen Kamiller ilmidir. 4- DAVET MAKAMI: ---------------------- Ezim layiq ji bo irşada herkes nekin inkar heqîqet peyrewim ez Æelemdarim ji neh turqa muyesser Bigo îro li burcan pur perim ez. "Herkesin irşadına layık (KUTBİL İRŞAD) benim. İnkara gelmez hakikat." 235.s: "Herkese öncüyüm. Dokuz tarikatte de ALEMİM müyesserdir. De ki (açıkla ki) : Bugün burçlarda çok kanatlı uçan benim." Were min Pîrê ciwanim ne ku min got bi devî. "Bana gel... Henüz gençlikte bu yolun PİRİ oldum. Laf ile değil bu hakikattir." Menal ey qedriyê seyyid neseb æal Bişo dil saqiyê hewda peygamber. "Çalışarak semeresini elde etmiş ey nesebi Âli - yuksek- SEYYİD KADRİ! Gönlleri temizle. Çünkü, sen Hazreti Peygamberin havuzunun sakisisin." 5- ŞERİATIN SAHİBİNE UYMAK: ---------------------- Yara ku şêrîn qabilî minnet ji zulfan gungilî Qedrî tu sultanê dilî destûr bi yezdanî hezîn Destûr bi yezdanî wefa lew dil bû ayina sefa Ustad û rehber mustefa bulbulê bağanî hezîn. "Şirinlikte kabiliyetli yar, ancak dalgalı zülflerinin minnettarıyım. Gönül sultanı KADRİ'nin izni de ALLAH'tan. Ey KADRİ! Allah'ın izni ile üstad ve rehberin Hazreti MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V.) dır. Gönülde safa ayinesi ve bağının bülbülüsün." 236.s: Peyrewê şahê emînim ki ewe nûra xuda Ki menem neslê huseyn serwerê şahê şuheda Murşidê rahê heqîqî bi mera zehra betul Destegîrê me şehê behrê æulûm şêrê xuda Ki menem wasilê meh pareyê sultanê meha Ki menem waqifê gencîneyê nehwît û neha. "Eminler şahı, Allah'ın nuru (Hazreti Resul) yolunun öncüsüyüm. Şehitler şahı İmamı HÜSEYİN neslindenim. Hakiki yolun mürşidi ZEHRA BETÜL bizimle, elimi de tutan ilim şehrinin kapısı, Allah'ın Aslanı İMAMI ALİ (r.a)." "Aylar sultanı, ay parçası Hazreti Resule vasıl olan benim. (99) Esmayı Hüsna hazinelerinin vakıfı benim." Ki menem baziyî çeng exder û der kewn û mekan Ki menem faniyê deryayê yeqîn mulkê beqa Ki menem qedriyê ewladê resûl ez ehlê wefa Ki menem şublê Huseyn âlê æelî æebdê xuda. "Ben o şahinim ki yeşil kanadım, bütün kevn ve mekanı kaplamıştır. Fenafillah deryası ve mülke bekada YEKİN olan benim. Hazreti Resul evladı ehli Kadri benim. İmam Hüseyin dalının âli ehli, Allah kulu benim." En son makam olan Abdaniyet makamı ile rütbelenen Hazreti Ustadın, yeşil kanadının bütün kevn ve mekanı kapladığını söylemekle hakiki rabıta şeyhi 237.s: olduğunu da açıklıyor. Çünkü, rabıta şeyhinin kamil ve mükemmel olması lazımdır. (Kendisi olgunlaştığı gibi başkalarını da olgunlaştırmaya kabiliyetli olması lazımdır.) Siracül Talibin (İsteklilere Işık) kitabında der ki: İmamı Rabbaninin Mektubatı ile Hazreti Mevlana Halidin Risalesinde, noksan şeyhin rabıtası caiz değildir. (Behcetüsseniye) adlı kitapta da, rabıtasını veren şeyh, kamil ve mükemmel değilse mürid için felakettir, der. Hazreti Şah Abdullah Dehlevi, kamil ve mükemmel olan Hazreti Mevlana Halid'e bundan rabıta iznini vermiştir. Bu (Riyazül Müştakinde) yazılıdır. Hazreti Mevlana Halid de rabıta iznini Hazreti Şeyh Osman Siraceddine, O da oğlu olan kutbil İrşad Hazreti Şah Muhammed Bahaeddine ve her ikisi de Hazreti Şahı Pir Muhammed Ali Hüsameddin'e rabıta etmeyi müsaade etmişlerdir. Hace M. Masum der ki: Birisi kayyumiyet rütbesine ulaşırsa, Alemin her zerresi ile beraber olur. Alemin düzeni onunla kaim olur. O mürşid güneşe benzer. Onun ışıkları her yere yayılır. Kamil ve mükemmel piri tasavvur eden her mürid için hazır olur. Mürid ondan feyz alır. Bununla beraber pirin bizzat hazır olması şart değildir. Ruhaniyeti tasarruf eder. Hazreti Şeyh Osman Siraceddin buyurdu ki: Ben cennetlerdeyim. Cehennem, gökler ve yerlerin her zerresinde varım. Hatta iki karınca döğüşseler, onlarla beraberim. (Siracül Talibin beyanı burada biter.) 238.s: Şahı Pir Muhammed Ali Hüsameddin buyurdu ki: Her mahluk Ali'yi bir anda isteseler, hepsinin yanında hemen hazır olurum. Herkes Ali benimledir, der. Yine başka bir sohbette buyurdu ki: Yeryüzünde benim rabıtamdan başka cevaz verilmiş rabıta yoktur. (müsaade edilmiş). Evet, cihet, mekan ve zamana tabi olmayan, la mekan (la şey) olan bu kudsi ruh, saliki en kısa yoldan ilahi huzur ve şuhuda erdirir. Bunun için Hazreti Şeyhi Ekber ve pek çok pirani izam, hakiki rabıta şeyhinin rabıtasının, zikir ve murakabeden salik için daha faydalı ve daha kısa yol olduğunu beyan etmişlerdir. Büyüklerin büyüğüne mahsus her makamın beyanını DiVANI İRFAN'da görüyoruz. İmamı Rabbani Hazretleri buyurdular ki: Acaba kimi bu nimete kavuştururlar? (Yani çok nadir olduğunu ve acaibi ifade ettiler.) Evet, Hazreti Şahı Pir, Naibe Resul Şah Muhammed Ali Hüsameddin (Kds.) 'in Cizre'de yetiştirdiği iki büyük halife Şeyhi Meczub Muhammed SAİD SEYFEDDİN ve Sultan Seyyid MUHAMMED KADRİ (Kds.) bütün bu yüksek makamları da geçtiler. O büyük Şahın kudsi nazarları ile daha yüzlercesi bu ilahi devlete erdi. Sohbette Hazreti Ustad Seyyid Muhammed Kadri açıkladı: En son yükseliş İLAHİ AZAMET perdesinde durur. Hiçbir nebi ve velinin ruhu AZAMET PERDESİNİ geçemez. 239.s: Şeyhi Meczub der ki: LEYLA İLE HİLVET ETTİM. ENBİYA SAHİLİMİZDE KALDI. ONUN NURU TECELLİ ETTİ. EY SAİD NE ACAİB YAKINLARDAN YAKINLIĞIM VARDIR. Yine İmamı Rabbani Hazretleri Mektubatta açıkladılar ki: "Bin sene sonra bu ümmetten ESHAB derecesinde gelenler olacaktır." Hazreti Ustadın berekat ve müsaadesi ile DİVANI İRFAN'dan bu kısımları açıklarken büyük aczimi itiraf ederim. Maksat bu şaheserin kayıp olmaması ve ilerde gelecek ehil ve kamillere ışık tutması ve daha güzel manalandırmasıdır. Açıklanan kısımlardan daha çok yüksek hal, makam ve irfan kasideleri DİVAN'da mevcuttur. Ona göre tetkiki gerekir. Açıklamaya yine Hazreti Ustadın üç beyti ile son verelim. "Wek şêrîn nezmê te dil ara û lu'lu kes nedî Taliæê şiæira me da ez himmetê æîsa nefes" Nazmın gibi tertemiz incileri hiçbir gönül görmedi. Çünkü şiirimde ben İsa nefesli olarak doğarım." "Sayeyê æişqa heqîqî bûme ez azade her xewf û rica Ma dibe qedrî ğemê endîşeyê ferdadeyim" "Hakiki aşkın sayesinde, her korku ve recadan de kurtuldum. Olur mu yarının endişesinde olmak (Hak huzurunda ne zaman var, ne mekan.) Onun için böyle bir düşünce de yoktur." 240.s: "Nûrê æişqê bihn kir qedrî gulşena dildarê ma Bulbulê qudsî beyanim laubalî meşrebim" "Kadri, sevgilisi (Hazreti Resulün) gül bahçesinde aşk nurunu kokladı. Kudsiyet beyan eden bülbülüm ki hiç kimseye bağlı olmadan söylerim. (O an için Cenabı Allah'tan ne ilham gelirse.) " Kereminin sonu olmayan Cenabı Mevlamızdan, biz fakirleri de sevdiklerine katarak Habibi Ekrem (A.S.) hürmetine aşk ve vuslatını bahş etmesini niyaz ederim. Elhamdülillahi Rabbil Alemin. hadime Aleresul ve Seyyid Muhammed Kadri Hazin Süleyman KAYA www.CSuleymanKaya.tumblr.com
0 notes