Text
Bir bir kapanır kapılar.
Son kuş uçar pencerenden.
Saksıda ki son çiçeğin solar.
Gri siyaha çalar.
Zamana yenilmenin sancısı.
Her şey geç kalmanın cezası..
13 notes
·
View notes
Note
Mülteci sorunu hakkındaki fikirlerin nedir?iç savaş gözümüzün içine baka baka geliyor gibi hissediyorum
Misafirliğin kısası makbuldür. Bu arada mültecilere para ve oy karşılığında vatandaşlık verilmesi asrın en büyük ihaneti.
6 notes
·
View notes
Note
Necip Fazıl hakkında düşünceleriniz nedir?
Düşüncelerimi değilde hayatından kesitler anlatayım.
Necip beyin annesi Girit'lidir. Babası ve dedesi hukukçu yanlış hatırlamıyorsam.Eşi Süleymaniye’li kürtçü aşiret bir aileden ve 5 çocuğu oluyor.İstanbul-Çemberlitaş'ta 3 katlı bir konakta yaşamış birisi ve evinin nasıl bir ortamdan oluştuğunu yazan kişi. Muhasebe adlı şiirinde şöyle der Necip;
Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!
Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları,
Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları.
Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş..
Devamında öğretim hayatı bir acayip oradan oraya geçmiş ilkokulu Fransız mektebinde başlıyor sonra Amerikan kolejine geçiyor sonra Amerikan kolejinden disiplinsizlikten dolayı kovuluyor. Lise hayati ondanda karışık Deniz harp okuluna gidiyor tam 3. Sınıfa geçmişken İstanbul ingiliz kuşatması altına giriyor Necip'te kaçıyor Erzurum'a dayısının yanına baya milliyetçi bir adam nasılsa. İstanbul Darülfünûnu Hukuk Fakültesi'nde yükseköğrenimine başladı ve ardından Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesi'ne girdi neyse bakıyorlar bu hiçbir okulu bitiremiyor maarif sınavına sokup sınavı geçince bunu mezun sayıyorlar. Neyse İstanbul İngilizlerden temizlendikten sonra Necip hemen geliyor İstanbul'a Devlet o zaman bir proje başlatıp avrupaya öğrenci gönderiyor okusunlar geri dönüp vatana millete faydalı olsunlar diye bu gidiyor Fransa'ya. Sonra orada nerede kumarhane varsa buluyor oyun oynuyor ve bu vatanın yokluk zamanında gönderdiği bütün parayı harcıyor. Sonra devlet bir memur gönderiyor ve Necip'e diyorlar bak senin yolun yol değil al şu son parayı Türkiye'ye dön bu parayla. Tabi ne yapıyor Necip bu parayı da kumarda yiyor. Son olarak orada ki arkadaşları üzülüyor Necip'e aralarında para toplayıp trene bindiriyorlar. Bindiğinden emin olmaları lazım çünkü bu Necip nihayetinde. Neyse bir şekilde geliyor ülkeye ne yapsam ne yapsam diye düşünüyor Atatürk'e yazılar yazıyor o ara ve parlıyor göze giriyor. Buna ödül olarak Ankara güzel sanatlar fakültesinde görevlendiriyorlar(ne alaka demi?) Sonra Necip bununla yetinmiyor İstanbul'da görev almak istiyor ısrarla Ankara'da o zamanlar kumarhane yok herhalde. Neyse bunu İstanbul Güzel sanatlar fakültesi mimarlık bölümünde öğretim görevlisi yapıyorlar (ne alaka demi) zaten diploma soran yok anladığım kadarıyla şimdi ki gibi.. Neyse Necip bununla da yetinmiyor Cumhuriyet Halk Fıkrasından millet vekili olmak istiyor. Necip'i millet vekili yapmıyorlar tabi bu anladığım kadarıyla kuduruyor ve karşı yazılar yazmaya başlıyor. Menderes zamanı denk geliyor Menderes'ten yana takılıp geçmişi karıştıran köpektir diyip işin içinden sıyrılıyor.Kahrolsun tek parti dönemi filan diye yandaş yazılar yazmaya başlıyor ve Menderes'in kalemi haline geliyor. Güzel paralar kazanıyor tabi bu dönemde. Neyse bir şekilde yine dönem değişiyor bu seferde İlker Başbuğ (MHP) dönemi başlıyor bu seferde MHP adına yazılar yazıyor.(önce CHP'li oldu sonra Menderesci sonrada MHP'li) sonra Beyoğlu'nda kumarhanede basılıyor. İçeri atıyorlar.Müritleri üzgün tabi. Ama yapacak birşey yok bu Necip nihayetinde. Bundan önce ki yazılarından dolayı 2-3 kez içeri girmişliği var. Herkese borç takan birisi üstelik, avukatına bile borç takmış hatta borç taktıklarının arasında Atsız'da var. Bazı yazıları var ki akıllara ziyan örnek verecek olursak “Kadının Bacakları” yazısı var. Sonra “Hayal” diye bir yazısı var ki okuyabilirseniz okuyun. Ama bize yıllarca bu kısmı anlatmadılar tabi varsa yoksa “Sakarya” şiiri yok “Beklenen” şiirleriyle oyaladılar. Neyse anlatacak çok şey var ama yeter bu kadar. Allah rahmet eylesin..
7 notes
·
View notes
Text
Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?
-Farabi
11 notes
·
View notes
Text

General Tahsin Yazıcı, Kunuri Kuşatması (Kore Savaşı) esnasında yapılan hücum operasyonunda 22 Çinli askeri tek başına kovalayıp karargaha geri dönen kahraman Türk askeri Necdet Ayhan Çavuş'u yanaklarından öpüyor.
Olay 28 Nisan 1959 yılında Milliyet gazetesinde şu şekilde haber yapılmıştır:
1952 yılında Kore'de keşif kolunda kendine ateş eden 22 kişilik Kızıl Çin askerine kızıp süngü takarak tek başına hücum eden Türk askeri, Kızıl Çin ordusuna mensup 3 er ile 1 subayı süngüyle öldürdükten sonra geri kalanını önüne katıp kovalamıştır. Giresun'un Burhaniye köyünden Kore'ye giden kahraman Türk askeri Necdet Ayhan Çavuş'a 23 Nisan (1959) merasiminde "Kahramanlık" madalyası takılmıştır.
Kunuri'de 241. Alay ile birlikte olan Amerikan askeri Antony Herbert anılarında askerlerimizi anlatıyor:
‘’Türkler bir birlik kadardılar. Bulunduğumuz tepenin üzerinde mevzilerimizi hazırladık ve gelecek emirleri bekliyorduk. Ben Türkçe bilmiyordum ve onlarda İngilizce konuşan kimse yoktu. Böylece sessiz ve soğuk bir gece geçirdik.
Ertesi sabah kendimizi Çinliler tarafından kuşatılmış halde bulduk. Gergindim. Türkler ise oturup piknik yapıyorlardı. Ne tarafa baksalar düşman vardı. Hangi tarafa ateş etseler Çinlileri öldürebilirlerdi. Onlar da, tüm sabahı Çinlileri öldürerek geçirdiler. Ben ise, bir kenarda oturmuş buradan nasıl çıkacağımızın planlarını yapıyordum.
Güneş yükseldiğinde herkesin cephanesi iyice azalmıştı ama Türkler inanılmaz derecede sakindiler. Süngülerini taktılar ve gülümseyerek yüzlerini düşmana döndüler. Türklerin oluşturduğu savunma hattı güneye doğru çark etti ve birden kendimi tüm Kore Savaşı içerisinde gördüğüm, en mükemmel eski usul süngü hücumu içerisinde buldum buradan şu dersi çıkardım;
“Türkler asla tuzağa düşürülemez. Başı belada olan kişiler onları kuşatanlardır.’’
25 notes
·
View notes
Text
yanlış bir kapı çaldım,
yanlış bir kapı açıldı ardına kadar.
9 notes
·
View notes
Text
İşe gitmek için çıktığın eve bir daha dönememe, sabah sarıldığın kızını bir daha öpememe, sevdiğinden geriye bir not kalma ihtimalini unutma. Çok sev, çok konuş, çok özür dile, çok affet, çok anı biriktir, çok sarıl sevdiklerine. Hayat bir şeyleri ertelemek için uzun değil.
7 notes
·
View notes
Text
Bu yaşamak değil, uzun ölüm.
|| Halikarnas Balıkçısı
6 notes
·
View notes
Text
Dün benimle gülen tanıdıklarım,
Şimdi acı bir hatırası kaldı yanımda.
İster düşün ister hayale kaptır
Bakarsın aldanmışsın gördüğün bir seraptır
En sevimli hayale açılmışken kolların.
22 notes
·
View notes
Note
Şu fani dünyada seni en çok etkileyen şey nedir?
Ölüm galiba, hiç bir yakınımın ölümüne hâla alışamadım..
5 notes
·
View notes
Text
"Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter."
15 notes
·
View notes
Text
Zamanla değil, bir yerde
Benim olmayan bir şeyle yaşlanıyorum.
11 notes
·
View notes