Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Bir peri ele geçirdi tüm benliğimi. Ayak parmaklarımdan, saç tellerime kadar onun varlığı yankılanıyor içimde. Bazı insanlar gelir, hayatına bir pencere açar. Fakat O bir pencere değil, büsbütün bir gökyüzü. İçimde yıllarca karanlıkta kalan vadilerde birden doğan, adı bile söylenmemiş bir ilkbahar... Kimse çağırmadı beni böylesine. Kimse bu kadar içten telaffuz etmedi adımı. Gözlerindeki yuva, daha önce hiçbir haritada yer almamış, ama yıllardır içimde eksikliğini hissettiğim bir yer. Ve ben ilk kez, kalbimin nereye ait olduğunu biliyorum. Bir fırtınanın kıskacından kurtulup kıyıya ulaşan bir denizci gibiyim. Hem buzdan bir oturak, hem de alevden bir çember O'nun varlığı. Bu arzu beni öldürecek... Bedenim, bedenine susamış, için için eriyip, yitiyor. Dudaklarım senin olduğun yöne doğru titreşiyor. Benim pusulamda tek yön var artık. Önüm, arkam, sağım, solum aynı yere varıyor. Erkekliğim, tadına bakmak için yırtınıyor. Kalçalarının arasındaki sıcaklık, göğsümde söndüremediğim bir yangının cevabı gibi. Dilimi, ellerimi, hatta benliğimi teslim ettiğim bir kapı. Bense yalvaran bir inançla o kapıdan girip, içeride yaşamak istiyorum.
Seni bilmeden geçen günlerime "hiçlik", seni tanıdığım güne "doğuş" diyorum.
1 note
·
View note
Text
O'nun gözüne düşen bir yapraktan nefret etmeli, rahatsız eden güneşe lanet etmeli insan. Tutkuyla, ciddiyetle yoğurulmuş hamura tükürmemeli, "aman ne olacak?" dememeli. Bazen cidden, bazen anormal... Bu mu ayrıt oluşturur insanın alınmasına? Her hassasiyet feminenlik mi taşır? Rahatsızlık belirtmek prenseslere mi mahsustur? Ruh hali değişimi umurundan siler mi sevgiliyi? Üstünü kapatır mı rahatsızlığın? Bazen her şey olup da, bazen bir çay kaşığı mı olur insan? Ensesini kaşındıran saç teline küfür ederken, içime batırılan iğneye sesimi çıkardım diye mi bu alay, bu öteleme, bu yabancılaştırma? Uykunun ardına mı saklanır alâka?
0 notes
Text
Wait for the spring
At the window's glow
The sun will bring
The joys below
Love turns terrifying
As desire grows
Fall into arms waiting
No harm follows
She is the shoreline
Where my storms sleep
The fire I cradle
In oceans deep
The light she is sending
Is everything I need
1 note
·
View note
Text
Bazen seni düşünürken, içinde olup biten her şeyi göremediğim için kendimi eksik hissediyorum. Söylemediğin her şeyin altında bir sızı var, ama belki de sadece susmak istiyorsun. Yine de her kelimenin, her sessizliğin ardında seni anlamaya çalışıyorum. Yalnızca senin olduğun yerde, senin hızında var olmak istiyorum. Seni görüyorum. Arkanda fırtınalar koparken başını çevirip şarkılar söylemek istiyorsun o an benimle. Dokunmuyorum, eşlik ediyorum.
Bazen kahramanın olmayı düşlerken buluyorum kendimi. Sonra sadece bunu arzulamadığımı fark ediyorum. Bu yüzden omzumda bir yuva hazırladım sana. Dünyanda olup biten ne varsa, yabancı olmak istemiyorum onlara. Gerektiğinde bir kahraman, gerektiğinde sessiz bir omuz... Ama orada...Hep orada...
1 note
·
View note
Text
Nefes mi almalı şimdi? Yoksa tırnaklarımla söküp atmalı mı boğazımı? Hoş kokulu bahçeye yağan yağmura mı lanet etmeli, yoksa bulutlara mı? Sert kayaları üzerine devirip devirip feryat mı etmeli yoksa sessizlikte boğulmalı mı? Burası çok karanlık. Gözümün kamaştığı yerde mum ışığına muhtacım. Özenle dizdiğim dominolara çarptım. Arzuma yenik düştüm. Bir an, bir gün için savruldu dümen ellerimden. Avuçlarıma alıp nefesini unuttum. Bir yuva iken, fısıltılarımla dolu perili bir eve dönüştüm. Aynalar nefret dolu, gökyüzü kapalı şimdi. Ayaklarımın altındaki cam kırıkları benim maharetim.
2 notes
·
View notes
Text
İnsanı aşağıya çekmek isteyen mahluklar her zaman oluyor hayatta. Suyun üzerinde yürüsen "aptal mısın, öyle keyfi çıkar mı?" derler. Önceden kiloluyken hep laf söyleyen bir tanıdığım vardı. "Çok kilolusun Semih, şuna benziyorsun Semih" derdi hep. Sonra kilo verdim. Karşılaştığımızda ilk söylediği şey "Üfleseler uçacaksın çok kilo vermişsin" oldu. İnsanlar böyle. Sen evet artık laf edebilecekleri bir şey kalmadı ortada diye düşüneceksin ama her zaman yeni bir şeylerle çıkacaklar karşına. Söylemleriyle aşağıya çekmek için fırsat kollayacaklar küçük beyinlerinin içerisinde. Ama bu sözlerin, duvarlarından içeriye girip girmemesi her zaman kişinin elinde. İnsan ne olduğunu bilmeli. Öyle hakim olmalı ki iyi yanlarına da kötü yanlarına da, kimse onu yok yere yükseltip, alçaltamamalı. Game of Thrones'da bir sahne vardı. Tyrion Lannister, Jon Snow'a şöyle söylüyordu: "Piç olabilirsin. Ama bunu duymaktan kaçınmak yerine bir zırh gibi giymelisin üzerine. Kimse bu yüzden senin canını yakamamalı." İnsan bunu öğrenmeli. İnsan kendi kendisine yetiyorken, kimsenin işine yarayıp yaramadığı önemli olmamalı. Çünkü bu mahluklar hiçbir zaman hiçbir şeyden memnun olamamanın lanetiyle yaşamlarını sürdürüp, öldüklerinde asla hatırlanmayacaklar.
https://youtube.com/shorts/AzaQnJpvJVY?si=JpOIGaljdaBjuaaz
1 note
·
View note
Text
Ah, it's so hard to be me...
I have to stab the sun for kissing you,
Swear to the breeze in your hair travels through,
Overthink about your followers and try not to spue.
Ah, it's so hard to be me...
Storms that don’t vanish inside,
Words shouldn't give away — should be right,
Yet it��s draining my blood, used to be a delicious delight.
O’ the happiness in her voice...
Please help me to overcome.
Shall I cut my jealousy’s throat
Before a sudden drought?
1 note
·
View note
Text
Düşünme ardındaki hayaletleri,
Ben onların aşamayacağı bir duvarım.
Korkma kirlenmiş dilekler ulaşsa da gökyüzüne,
Ben sana yeni bir gezegen yarattım.
1 note
·
View note
Text
I ache...
To dance between your legs,
To draw zigzags on the delicate skin of yours.
Pour some wine on your chest
And let me taste.
My lips exist to meet your needs.
I need to linger on your neck,
To listen to the quiet between your heartbeats.
Allow me to write my name in your deep,
While I enjoy waltzing on your hip.
1 note
·
View note
Text
Ölüm beni aldığında bedenim sarmaş dolaş olacak bir ıhlamur ağacıyla. Dolu gözlerle seyredecek beni Philemon.
2 notes
·
View notes