Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
ağustosböceği ile geçirilen bir zemheri ayında, ona artık ağustosun bittiğini çoktan gitmiş olması gerektiğini ve yıllar yılı yaşadıkları şehrin Kasım aralık ayazlarının bile geçtiğini nasıl anlatabilirdi ki ?
Onunla tanıştıkları yaz ayını hatırlıyordu. O ahşaptan çatısı olan ha yıkıldı yıkılacak evde. Gülümsüyordu elbet, ona yetebilecek bir gülümseme.
Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri bulmuşken ikisininde ağzınan tek bir söz dökülmeden çok şey konuştular.
Sonra adam ağustos böceğine artık zamanın geldiğini nasıl söyleceğini bilememezliğin ağırlığı altında, sanki kemikleri kırılırcasına hissettiği baskıyla , bir kez daha içeriye giren o hayatı boyunca unutamayacağı soğuk uğultuya baktı.
Bir an kendi sonunun burada geleceğini düşüncesine daldı. Dışarı haftalardır çıkmamıştı.
Çünkü bu mevsim diğerlerine benzemiyordu . Hiçbir kış bu kadar karanlık ve kasvetli değildi. Korkuyordu.
Tekrar yüzünü üzeri tozlanmış masaya çevirdiğinde, dakikalar önce yaktığını unuttuğu sigarasını farketti. Ve derin bir nefes daha çekip kül tablasına tekrar bıraktı.
İş yaparken sigara içmeyi çok severdi adam, o yüzden son zamanlarda odasında asılı aynasında sararmış tırnağı ve yıllar yılı yüzüne oturmuş bıyıklarına, sakallarına bakar, uzun uzun dalar, geçmiş yılların izini arardı .
Bu mevsim hiç bitmeyecek mi diye düşündü bir an. İçini yine o aynı korku kapladı. Eskiden heyecan duyduğu şeyler onu artık heyecanlandırmıyordu.
Ağustosböceği ile yürüdüğü yolları hatırladı, ona o günlerden bahsetmek istiyordu bu gece .
Uzun bir yoldu onların ki . Çantayı sırtına geçirir ve birkaç günü geçirebilecek kadar yiyecek alırdı yanına .
Bir gün eski taş manastıra kadar yürümüşlerdi birlikte. Ahh orası ne kadar yeşil olurdu tamda nisan ve mayıs aylarında .
O yolu yürümeyi çok severlerdi bir başka gün bir macera onları korku dolu bir gecede aslında pekte masum hayvanları gecenin karanlığında sanki korkunç yaratıklarmış ve onları parçalayacaklarmış gibi hissettirmişti.
Ağustosböceği tamda bunu duyduğunda yine kahkaha attı.
-aaahhh seni akılsız adam ne çok korkmuştum o gece değil mi ? Senide gecenin çöken karanlığında korkumla koynuma hapsetmiştim. Güneş doğduğunda benden çok önce uyanmış ve etrafta geziyordun sanki orada sonsuza dek kalabilirmişiz gibi gelmişti bana . Ne kadar toyduk değil mi ?
-keşke orayı hiç terk etmeseydik. Dedi adam.
O çatısız yerin sonsuza dek yeteceğini düşünüyordu şimdi çatısı bir mevsim daha atlatamayacak evin içinde.
Birkaç cümle daha ettikten sonra hatırlarına daha güzel yolculukları geldikçe adam susamıştı. Hafifçe tabureyi altından ittirerek ayağa kalktı. Ağustos böceği bir anda bağırdı.
- heyyy nereye uyumaya gitmiyorsun değil mi ?
-hayır sadece susadım hem gelirken dünden kalan şarabımızı da getireyim de içelim. Ayrıca sen neden bağırdın bir anda ?
-çünkü biliyorum bir mevsimim daha yok seninle . Bana da söyleyemediğini ama günlerdir gece ben uyurken bana bakan ıslak uykusuz gözlerini de görüyorum . Biliyorum haylaz şey . Her güzel şeyin bir sonu vardır ama bunu ben bir son olarak görmüyorum . Hayatına devam etmek zorundasın taaa ki son nefesine kadar işte ben seni o zamana kadar orada bekliyor olacağım .
Adam bu sözlerin karşında titreten mum ışığının altında kalakaldı . Hiçbir şey söylemedi .
- ne ? Nasıl ? Nereden biliyordun?
-seni onunla konuşurken duydum.
-kiminle ?
- her gece konuştuğun o karanlıkta ki yüzle işte. O sana dedi sende o gece sabaha kadar ağladın hatta .
Adam bu sözlerin üzerine dizlerinin üzerine düşt�� ve yüzünü ellerinin içine alarak hüngür hüngür ağladı. Hayatı boyunca bir tek annesi öldüğünde böyle ağlamıştı sanırım. Şimdi o da giderse ne yapacaktı . İçini üzüntüyle beraber o buruk korku kapladı. Ağustos böceği onun her şeyiydi . Hayatına dair hatırladığı tek şeydi. Peki o da giderse kiminle paylaşacaktı artık hayatını.
Daha sonra kapıyı kırarcasına ardı ardına üç yumruk sesiyle irkildi .
Ne kadar bir süre yerde kaldığını bilmiyordu . Yavaşça kumaşı sökülmüş koltuğunun kenarından tutarak ayağa kalktı.
Dizleri ağrıyordu tekrar düşündü ama anlamlandıramadı . Ağustos böceğine seslendi ancak bir ses duyamadı. Kapıyı açtığında karşısında yine onu gördü.
Bir an kapıyı kapatmak istedi fakat fırtına buna müsaade etmedi. Adam bir kaç adım geriye yürüdü. Ve gelen oydu .
Hiç konuşmuyordu.
Suratı simsiyah pelerininin arasından zoraki seçiliyordu. İlk kez bu kadar net görüyordu aslında yüzünü.
-Bana adını söyleyecek misin? Diyebildi adam.
-beni çok uzun zamandan beri tanıyorsun aslında yıllar yıllar önce seninle tanışmıştık .
-nerede? Ne zaman? Diyebildi adam heyecanla
-hatırlıyor musun? O zamanlar daha çocuktun . Minari bitkileriyle dolu sonsuz bir çayırdaydın sen ve diğerleri .
Adamın kafası karışmıştı. O ana gitmek istemiyordu.
- şeyyy , ıı .. diyerek geveledi.
Gece gelen biraz korkutucu bir şekilde kahkaha attı .
- hepiniz aynısınız. Daha vaktimiz var senin için acele etme bu kadar. Dedi
Adam etrafına bakındı ve ağustos böceğini ilk kez göremedi. Onun için geldiğini biliyordu. Biranda ayaklandı . Ancak bir tuhaflık da vardı . Duvarda asılı takvim yapraklarına ilişti gözleri. Neredeyse bütün oda yapraklarla doluydu üzeri karalanmış notlar alınmış yapraklar .
Ne olduğunu anlayamadı . Yüzünü tekrar masada oturan o korkunç pelerinli adama döndü. Adam hafif başını kaldırdı.
-seni uzun zamandır izliyorum o gittiğinden beri 13 mevsim geçti.
Adam bunun yaşanmış olabileceğine inanmadı.
-hayır , hayır ! diye haykırdı . Az önce buradaydı tam senin oturduğun yerde. Hatta , hatta ben ayağa kalkmıştım şarabı getirecektim. Sohbet ediyorduk . Diye endişe dolu sözlerle bir şeyler gevelerken. Sözlerini bıçak gibi kesen o iki kelimeyi yine duydu.
-o gitti..
-o zaman sen ne arıyorsun burada ? Diye ağlayan gözlerle serzenişte bulundu adam .
Uzun olmayan ama ona uzun gelen bir sessizlikten sonra pelerinli adam gıcırdayan sandalyeyi iterek ayağa kalktı. Oldukça cüsseliydi neredeyse onun iki katıydı. Yavaşça kapıya doğru yöneldi . Ağır adımlarla arkasını dönmeden ve hiçbir şey söylemeden kapıya kadar geldi.
Ağzından şu sözler döküldü.
- o gitti, gelmiyor musun?
Adam yutkundu. Bir şey diyemedi sadece bakakaldı .
Daha sonra evin eski kapısını pelerinli adam açtı ve dışarıya çıktı. İçeriye artık ne bir rüzgar ne de bir uğurlu giriyordu . Kapı açık kalmıştı . Adam kapıya doğru gitmeyi seçmedi. Olanları anlamaya çalışıyordu. Ancak oldukça yorgundu zar zor ayakta duruyordu bir an omuzlarında bir ağırlık hissetti. Gerisin geri ağustos böceği ile en güzel zamanlarının geçtiği hatıraları düşünmek üzere kanepeye uzandı. Gözlerini tavana diktiğinde artık bir çatının olmadığını gördü ve zifiri karanlıkta parıldayan yıldızları gördü.
Undomiel onu düşlüyordu . Neredeydi acaba şuan ? Ne yapıyordu? Onu bekleyeceğini söylemişti , hakikaten bekliyor muydu ? Peki nerede bekliyordu ki? Nasıl bulacaktı onu? Giderken hiçbir not bırakmamıştı. Bunları düşünürken adamın gözleri yavaşça kapanıyordu .
- hadi ama bir işaret bırakmış olmalı hep yapardı nereye gittin ki? Diye söylendi .
Göz kapakları iyice ağırlaşıyordu . Onlarda kapandılar artık . Bir daha hiç açılmamak üzere .
0 notes
Text
Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
0 notes
Text
Hayatım, bütün diğer yaşamlar gibi gizemli, geri dönüşü olmayan ve kutsal bir hayattı.
Son derece yakın
Son derece anın içinde
Son derece bana ait
Asıl her şeyi akışına bırakmak, ne kadar da çılgıncaymış .
0 notes
Text
Bir şeyin neden olduğunu bilmemiz mümkün değil. Ne, neye sebep olur. Ne, neyi yok eder. Veya neyin büyümesini sağlar. Veya ölmesine sebep olur. Veya yön değiştirmesini sağlar.
Ya kendimi affetsem?
Ya pişmansam?
Ama geçmişe dönme fırsatım olsa, yaptığım hiçbir şeyi değiştirmem.
Ya o adamların hepsiyle gerçekten yatmak istediysem?
Ya eroin bana bir şey öğrettiyse ?
Ya bu noktaya gelmemi sağlayan bütün o yaptığım şeylerse?
Ya benim için kurtuluş şansı yoksa?
Ya çoktan kurtulmuşsam?
Beklediğimiz şeylere karşı hazırlıklı değiliz.
0 notes
Text
Avareyim, asudeyim, yorgunum
Bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında, banklar üstünde
Uyku tutmuyor karanlıkları
Yitik düşlerimi kovalıyorum
Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum
0 notes
Text
sf: 103
ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.
0 notes
Text
Yüzümü döndüm sana
Haşmetli Akşam Yıldızı!
Benim için azizdir ışıkların
Gönlümdeki kıvançta
Görkemli bir payın var;
Geceleri gururusun göklerin
Senin uzaktan gelen
Ateşine tutkunum ben
0 notes
Text
Ve ben sana döndüm
Yükseklerdeki ihtişamına.
Mağrur akşamyıldızı
Senin ışığın daha değerlidir benim için
Çünkü yüreğime mutluluk verir.
Göklerdeki gururun geceleri
Ve daha çok beğenirim
O alçaktaki daha soğuk ışıktan
Senin uzaklardaki ateşini
0 notes