Text
siyah gecenin altında sersem gönlüm harap bir han misali yıkıla düşmüş, harflerim paslı kilitlere vurulmuş gibi iniltisiz. serin rüzgâr bile tenden geçmez oldu; ciğerime çöken dert, katran dumanı misali, nefesimi kemiriyor. içimde biriken hiddet, mazinin küflü sandıklarında çürüyüp kalmış, lâkin her an bir kıvılcımla infilâk edecek. gök kubbe ağır bir tabut gibi üzerime kapanıyor; kelâmım boğazımda düğümlü, ağzımdan çıkan her lânet, yüreğime zehir katıyor. ben ki sanki kazaen doğmuş bir sûret, varlığım bir gölgeden öteye geçmez. içimdeki yangını cihana salmak murâdımdır amma elim kanda olsa da yakamam, yakmaktan acizim.
2 notes
·
View notes
Text
boktan bir sabaha uyandım, kafamın içinde hançer gibi dönen düşünceler, ayaklarımın dibinde çürüyen yapraklar, dilimden çıkmayan küfürler kendi yankısıyla büyüyor, bir el uzansa keser gibi. içimde kıvılcımlar patlıyor ama hiçbir şeyi tutuşturamıyorum, sokaklar boş, beton soğuk, ellerim çizik, dudaklarım tuzlu, nefesim sancılı. rüzgar suratıma çarpıyor lanet bir nefretle, yıldızlar bile gıcık, karanlığın içinde bir şamdan yakıyorum, bir yandan söndürüyorum, kitapların arasına sakladığım hayallerim çığlık atıyor, gözlerim yanıyor, kan gibi damlayan düşünceler, kimse fark etmiyor.. sevmek mi, siktir lan, sevilmemek mi, hepsi aynı bokun farklı renkleri, ben hâlâ buradayım, yürüyemiyorum, koşamıyorum, nefesim dar, ellerim boş, ruhum çatlak, ve lanet olsun her boktan anıya, her lanet dakikaya.. ben hâlâ nefes alıyorum, hâlâ direniyorum, ama içimde bir yangın vardir ki ben boyutunu bile tahmin edemiyorum.
2 notes
·
View notes
Text
keşke düşüncelerim, görünmez bir girdaptan sıyrılıp maddi bir surete bürünebilseydi; avucuma sığan bir taş yahut rüzgârın savurduğu bir kâğıt parçası gibi. o vakit zihnimin en kuytu odalarında yankılanan dağınıklık, sessizce masama düşerdi. ben de onları tek tek eler, kimini eski kitapların arasına iliştirir, kimini ceketimin iç cebine saklar, kimini de karanlık bir kutuya kilitlerdim. böylelikle ağırlık, başımın içinde dolaşan uğultudan çıkıp ellerimde taşınabilir bir varlığa dönüşürdü; ve ben, ilk defa kendi içimin suretiyle göz göze kalabilirdim.
2 notes
·
View notes
Text
bi de benim üstüme geliyorlar sanki bütün bunların olmasını ben istiyormuşum gibi
30 notes
·
View notes
Text
askin hep bir baskasinin ustunde denendigini gordum; bana ugramadi, ismimi bilmedi. belki de ben hic cagirmadim onu, belki de kapimi carptigim anlarda sessizce yanimdan gecti. bazen bir ciftin kahkahasinda, bazen bir sarkinin en ince notasinda sezdim; ama hicbir zaman bana degmedi. ben, sadece disardan seyredilen bir masalin icindeki figuran gibi kaldim, hic yazilmamis bir sayfanin kenarinda.
3 notes
·
View notes
Text
ve sana dair her anida, bana aci veren bi sey var.
0 notes
Text
düşüncelerimin yoğunluğu bazen taşkın bir nehir gibi akıyor içimde; nereye çarpacağını bilmeden, hangi kıyıyı aşındıracağını kestiremeden. gecenin sessizliği, zihnimin gürültüsünü daha da büyütüyor. bir kelimenin yankısı, bir bakışın izi, yarım kalmış bir cümlenin gölgesi.. hepsi birbirine dolanıyor. sanki beynimin içinde odalar var ve her odada ayrı bir yankı çarpışıyor. kiminde geçmişin kırıntıları, kiminde geleceğin bulanık ihtimalleri. ne zaman susturmaya çalışsam, daha yüksek bir uğultuyla geri dönüyorlar. belki de yoğunluk, aslında hiç çözülmeyecek bir düğümün adı; belki de insan dediğimiz şey, kendi içinde hiç açılmayan bir düğümü taşımaktan ibaret.
4 notes
·
View notes
Text
duygularım da o boşluğun içinde ölü bulunacaktı, biliyordum; boşluğa baktığımda, duygularımın ölü bakan gözleriyle karşılaşacaktım.
5 notes
·
View notes
Text
zaman, kendi dişlerini kendi etine geçiriyor sanki; ben de arada kalmış bir kırıntı gibi, kopup düşmeyi bekliyorum. geceyle gündüz birbirine karışıyor, saatler artık rakam değil, boğazıma oturan taşlar. yürürken adımlarımın yere değil, boşluğa bastığını hissediyorum; sanki yol dediğim şey ayaklarımın altında siliniyor, geriye hiçbir iz kalmıyor. insanın kendi gölgesine bile inanmadığı anlar varmış, ben bunu öğrendim: gölge bile kayboluyor ışık yetmediğinde. ellerimden sarkan ince titremeleri kimse görmüyor, ama ben biliyorum; onlar bana, “sen hâlâ buradasın ama çoktan erimeye başladın” diyor. işte o an anlıyorum: ben yaşlanmıyorum, ben zamanın çürüyen kabuğuyum, içini yiyen kurtla beraber sessizce kaybolan.
3 notes
·
View notes
Text
aldığı nefesi şehitlere borçlu olduğunu unutan insanın yediği içtiği israftır
176 notes
·
View notes
Text
Her iplik her yarayı diker mi? Her sigara her gönül kırığını siler mi?
69 notes
·
View notes
Text
birinin beni fazla tanımasına izin verdiğim zaman pişman oluyorum
427 notes
·
View notes
Text
birkaç yıldır göğsümde dolaşan o ağırlığın bir adı yok; sanki ciğerlerime sığmayan bir geceyi içimde taşıyorum. kalbim bazen hızlı, bazen ürkek çarpıyor ama doktorların ölçebileceği bir ritim değil bu, daha çok bir kelimenin telaffuz edilemeyen hecesi gibi. aynaya her baktığımda yüzümün kenarlarından silinmeye başlayan bir suret görüyorum; varla yok arasında, insanla hayal arasında. uyumak istiyorum, ama uyku da bana küsmüş; gözlerimi kapattığımda dahi, içeride başka bir ben uyanıyor. belki de bu bedenin odaları bana dar geliyor, belki de aklım kendi duvarlarını aşındırıyor. bilmiyorum. bildiğim tek şey, içimde dönüp duran o karanlık dairenin beni her geçen gün biraz daha merkeze çektiği. biliyorum. benim o merkezden tek başıma çıkmaktan baska çaremin olmadığını..
3 notes
·
View notes
Text
bazen farkında olmadan elim deftere gidiyor, yazmadan duramıyorum; sanki içimde sürekli uğuldayan bir ses var ve ben onu ancak kelimelerle susturabiliyorum. bir yabancıya anlatmaya cesaret edemediğim her şeyi kâğıda fısıldıyorum; geçmişten kopup gelen sahneleri yeniden kuruyor, geleceğe dair kimseye söylemediğim korkuları satırlara gömüyorum. saatler geçiyor, sayfalar doluyor ama ben hep aynı ferahlığı hissediyorum; kelimeler benim yerime susuyor, benim yerime bağırıyor, benim yerime ağlıyor. bazen yazmamayı deniyorum, ama zihnim susmuyor, ellerim masanın üzerinde huzursuzca kıpırdanıyor ve sonunda yine kaleme sarılıyorum. çünkü biliyorum, ben yazmazsam hiçbir şey düzelmeyecek, hiçbir şey dağılmayacak da. ben yazmazsam ben olmayacağım.
4 notes
·
View notes
Text
karanlıkta, sessiz adımların yankısı, her köşede bir boşluğun fısıltısını taşıyor. gözlerin, uzaklarda kaybolmuş bir umut gibi, arada bir parıltı bırakıyor. her nefes, bir öncekinden daha derin, daha belirsiz bir boşluğa doğru yol alıyor. ve her adım, içindeki o sessiz huzursuzluğu daha da derinleştiriyor, varlığın her köşesinde bir yankı bırakıyor.
3 notes
·
View notes
Text
insan, kendi gerçeğini ararken, başkalarının yalanlarına muhtaç olur.
3 notes
·
View notes