keryoldas
keryoldas
Bir Buz'ul Güncesi
52 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
keryoldas · 4 years ago
Link
Hiçliği içime çektiğimde,
Tek kalan şey kendim ve gölgelerim. 
Kaybettiğimi sandığım zaman dilimlerinde
Nefesim dolduruyor zihnimi.
Dünyayı benim için döndüren narsistliğim
Gölgeme sarıldığım her an, biraz daha kayboluveriyor.
Maskelerin kullanım süresi biterken
Monologlara doymuş olan ben
Kaosun kenarından yürüyorum,
Yeniden varoluşa doğru.
K.
4 notes · View notes
keryoldas · 4 years ago
Video
tumblr
Bir insandan daha saygılı, bir yetişkinden daha sevgi dolu. Sessizliğine rağmen mimikleriyle her şeyi anlatan, istemedikçe yaklaşmayan, yaklaşınca da sevgisiyle şımartan biri. İnsan olacakmış ama fazla iyi olunca köpek kalıvermiş belli. Ege’yi tavaf etmiş, biraz da Akdenize bulaşmış ama Ankara’nın doğusuna ömrü yetmemiş. Son zamanlarında bir de kediyi dost bilmiş. Köpekten korkan üç kişinin hayvanlarla içli dışlı olmasına bile vesile olmuş. Denizi, doğayı hep sevmiş, taş bile olsa yerim diyip defalarca mide fesatı geçirmiş. Ama hepsi bir yana topunu bir ayrı sevmiş. O kadar ki arada onu bile yutmuş. 
Çok kısa zamanda çok büyük bir sevgiyi herkesle paylaşmayı bilmiş. Bana, bize saf sevgiyi, saf mutluluğu ve de safi hüznü öğretmiş. Canım Odin, iyi ki vardın, iyi ki varsın. Işıklar içinde uyu.
K.
2 notes · View notes
keryoldas · 4 years ago
Text
Üç Saniye
Yüksek alkolle harmanlanmış tek bir ağızdan söylenen şarkılar arasında zıplarken, bir anda bozdu herkesle olan senkronizasyonunu. Yanındaki arkadaşları ise bu kopukluktan habersiz devam ediyordu gecenin rutin şarkılarına eşlik etmeye. Birkaç saniyelik bu sessizlik içerisinde milyonlarca düşünce hücum etti kafasından vücuduna doğru. Az önce eşlik ettiği şarkıyı sevdiğini bile sanmıyordu. Bu mekandan da pek haz etmiyordu zaten. Hemen yanı başındaki yakın arkadaşının ailesini hiç görmediğini farketti bir an. Acaba abisi mi vardı yoksa kardeşi mi? Sevgilisinden de bahsetmişti sanki ama tam hatırlayamadı. Bir an o kadar da yakın hissetmedi kimseye karşı. Yalnızlığı nasıl da sevdiğini düşündü. Öte yandan çevresinde kimse olmadığında hissettiği yalnızlık hissiyatından nasıl da ürktüğünün farkına vardı. Sağındaki kız, dekolteli elbisesiyle çok şey vadediyor gibiydi, ama basit dürtülerinin kurbanı olduğunun da farkındaydı. Müziğin titreşimi vücudunu tırmalarken, düşünceler bulunduğu anın yüzeyselliğini hatırlatıyordu an be an. Ağzının kuruduğunu farketti ve ne kadar az su içtiğini düşündü. Kendine çok da iyi davranmıyordu sanki bu ara. Sağlık kontrollerini de baya aksatmıştı. Tatile bile çıkmamıştı yıllardır. Ya da gittiği şeyleri tatil diye adlandırmıyordu. Nihayetinde kafası hep dolu ve enerjisi düşük bir şekilde dönmüştü. İlk fırsatta kendine bakmaya başlamalıydı. Belki sigarayı bırakmaktı ilk yapacağı. Ya da kendi başına tatile çıkmak iyi bir seçenek olabilirdi. Ama en iyisi sevgilisi olduğuna emin olduğu arkadaşını da yanına alarak gitmekti. Sonuçta tatil paylaşarak tadı çıkan bir şeydi. Sağındaki dekolteli kızı da davet ederdi belki. Biraz eğlenir kafa dağıtırdı. Su yoktu ama henüz bitmemiş içkisine uzandı susuzluğunu gidermek için. Arkadaşının omzuna elini attı ve müziğe eşlik eden zıplamalara sorunsuzca dahil oldu. Üç saniye önce olduğu gibiydi şimdi. Mutlu bir şekilde içkisini yudumluyor ve şarkılara bağırarak eşlik ediyordu. o üç saniye ise hiç yaşanmamış gibiydi şu an. Bağırtılar ve gülüşler arasında boğulmuştu. Bir sonraki üç saniyelik ana kadar. K.
2 notes · View notes
keryoldas · 5 years ago
Text
Tumblr media
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
“Biyoloji size bir beyin verir. Onu akla dönüştürense hayattır.”
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
Evim
‘’Bir yuva kurdum Zaman’da, ana yurdumda. Pek uzak değil şehirden, batıya bakıyor tepelerden tarlaların, bağların, vahşi toprakların ötesinden kıyısına doğru Sonsuz’un. Yıllarımı aldı onu istediğim gibi kurmam, uyku verandaları, gölgeli odaları, çeşmeli iç bahçeleri. Giriş kapısının üstünde, bir kelimesi henüz bilinmeyen bir dilin, anlamı muhtemelen Şükran. Yaz havası dolar pencerelerden içeri. Kışın yağmur tıpırdar avlularda ve küçük havuzlarında çeşmelerin ve toplaşır damlalar, akmak üzere derin saçaklardan.’’
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
“Hep aynı insanlar. İsimleri farklı ama insanlar hep aynı.”
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
Otuz
Bitkin bir şekilde köpeğiyle bahçeli sokaklarında yürüyen genç kadın, kimseyi umursamadan kendi kendine konuşmaktan vazgeçmiyordu. Yarın doğum günüydü ve her doğum günü öncesi olduğu gibi kendini değerlendirerek geçirecekti bu uzun yürüyüşünü. Düşüncelere boğulmuşken yer yer heyecanlanıyor, yüzünde bir gülümsemeyle adımlarını sıklaştırıyor, kimi zaman da düşüncelerin ağırlığıyla yavaşlıyor ve köpeği onu çekiştirmeye başlayana kadar bu düşüncelerden kurtulamıyordu. ‘’Yine de’’ diye düşündü, ‘’kendimle daha barışığım. Bu da bir gelişme sayılır değil mi?’’ diye sordu boşluğa. Köpeği ise ona bakıyor ve cevap verircesine gülümseyerek dili dışarda bir şekilde hızlı hızlı nefes alıyordu.
Düşüncelerinden kurtulduktan sonra evinin sokağına saptı ve dört günlük karantina öncesi nelerin gerekli olduğuna dair kafasında hızlıca bir liste yaptı. Tüm dünyayı saran virus, nasıl olmuştu da ancak bilim kurgu romanlarında görebileceğimiz bir ortam yaratmıştı. Her yerde maskeyle gezen insanlar, birbirine değmeden selamlaşmaya çalışanlar, havada kolonya kokusu, pudralı tek kullanımlık eldivenler ve sonu gelmez market kuyrukları. İnsanları birbirinden bu kadar uzaklaştıran şey, nasıl da yine aynı insanları birbirlerine kenetlemişti. Ev ziyaretleri daha anlamlı, telefon görüşmeleri daha neşeli, balkondan birbirlerine verilen selamlar bile daha içten olmuştu. Dünya krizi fırsata çevirmiş ve sosyalleşme adına bir devrim olmuştu. Başka bir köpeği görünce bir anda ona koşmak için hareketlenen köpeği kadını düşüncelerinden uyandırdı ve tekrar yürümeye başladı.
Kafasındaki kısa market listesine tekrar döndü ve akşam gelecek misafirleri aklına geldi. Bu karantina döneminde onu yalnız bırakmayıp dört günü beraber geçirme teklifini içtenlikle kabul etmişlerdi. ‘’Ne tatlılar,’’ dedi kendi kendine yüzünde bir gülümsemeyle. Böyle arkadaşlıklar artık çok zor bulunuyordu. Bir insana kendini bu kadar anlatabilmek ve beraber bu kadar güzel vakit geçirebilmek oldukça zor rastlanan bir durumdu. Bu akşamı ve çevresindeki onca insanı düşününce keyfi iyice yerine geldi: ‘’Şanslıyım be!’’ deyiverdi hafif yüksek sesle. Karşı kaldırımdan geçen adam irkildi bu sözle ve ayakta dikilen bu kadının mutluluğuna bir anlam veremeyip ‘’Fesupanallah…’’ söylemleriyle yürümeye devam etti. Bu söylenmeyi duyan kadın da kendine gelip, şu market alışverişini bir an önce halletmesi gerektiğini düşündü.
Markete doğru giderken ‘’abur cuburu da ihmal etmiyim’’ dedi, ‘’Çisot sever. Ben de onu bahane eder iki atıştırırım.’’ Hafifçe güldü bu düşüncesine. Bayılıyordu arkadaşı Çisem’le uğraşmaya. Hele ki onu garip sorularla sıkıştırmaktan inanılmaz keyif alıyordu. Çisem de her sorusunda hafif nazlanıyor ama cevaplamadan da geçmiyordu. Aralarındaki iletişim üniversite dönemine dayanıyordu. Bir türlü bitiremediği yüksek lisansa başladığı dönemde bulmuşlardı birbirlerini. O günden bugüne de arkadaşlıkları ilerlemiş, yer yer kavga etmiş, yer yer birbirlerine destek olmuş, özür dilemeyi ve birbirlerine sarılmayı öğrenmişlerdi. Bu süreci iyi atlattık diye geçirdi aklından. ‘’Süreç, he he.’’ dedi keyifle. Neden sonra kafasını kaldırdı ve köpeğinin artık beklemekten sıkılıp oturduğunu fark etti.
Hemen köşedeki markete doğru harekete geçince köpek de kalkıp onu heyecanla takip etti. Köpeğinin bu heyecanlı hali ona da enerji veriyordu aslında. Zeyto’yu sahipleneli daha birkaç yıl olmuştu ki bir de ona arkadaş olacak bir kedi buldu barınakta. Onlarla yaşamanın ona ne kadar çok keyif verdiğini hatırladı ve köpeği Zeyto’ya sıkıca sarıldı. Zeyto kadının bu sevgi selinden beyhude bir çabayla kurtulmaya çalıştı ama kendini teslim etmek zorunda kaldı. Şimdilerde İstanbul’da yaşayan yakın arkadaşının köpeği de sarılınca böyle huysuzlanırdı işte. Umarım o da benim sarıldığım gibi sarılıyordur Odin’e sık sık, diye geçirdi içinden. Onlar da keşke burada olsaydı. Gerçi Zeyto’yla hiç anlaşamazlardı ama olsun, ‘’Karşı kaldırımdan bakışırlardı.’’ dedi hemen karşıdan gelen kadının yüzüne. Kadın şaşkın bir ifadeyle arkasına bakıp kendisine mi yoksa arkasındaki birine mi söylediğini anlamaya çalıştı. Ama arkada kimse olmadığını görünce ‘’Bana mı dediniz?’’ dedi kadın kendinden pek emin olmayarak.
-‘’Hayır kusura bakmayın bir arkadaşımı düşünüyordum da, ona isyan ettim bir anda.’’
-‘’Anladım.’’
diye cevapladı kadın anlamayarak.
Anlamak da zordu zaten onu. Dert etmedi o yüzden bu yalan cümleyi ve adımlarını sıklaştırdı. Arkadaşının bir alt sokaktaki bahçeli evini hatırladı nedensizce. Sonra da arkadaşıyla geçirdiği zamanları. O da Çisem kadar değerliydi en nihayetinde. Ama o kadar yakın değillerdi elbet. Muhteşem üçlü oldukları günleri düşündü. Beraber vakit geçirmekten ne de keyif alıyorlardı. Şimdi burda olsa da hep beraber olsak keşke, diyerek hüzünlendi. Bari doğum günümü hatırlasa diyip hafifce öfkelendi. Sonuçta o hep bir şekilde arkadaşına kendisini değerli hissettirecek hediyeler hazırlıyordu doğum günlerinde. ‘’Öküz!’’ dedi bir hiddetlenerek. Neyse, onu böyle kabullendik napalım, diyerek de sakinleştirdi kendini hemen. Öyle ya hepsi birbirini oldukları gibi kabullenmişti. Bundan dolayı da oldukça mutluydu. Düşündükçe bu durumdan daha da keyif aldı. Herkes istediği gibi yaşıyor istediği şeyi yapmaya çalışıyordu. Duraksadı bir anda. Gerçekten istediğim şeyi mi yapıyorum diye düşündü. Başını yukarı kaldırıp karanlıkta şehrin ışıklarından arta kalan bir kaç sönük yıldıza baktı. En azından zamanında arzuladığım şeyleri yapabiliyorum. Şimdi ne istediğime gelince, o da zamanla beni bulacaktır herhalde deyip kendince rahatladı. Derin bir nefes alıp önüne baktığında eve gelmiş olduğunu ve marketi teğet geçtiğini farketti. Neyse dedi Çisot’a söylerim de gelirken alışverişi yaparlar. İçeri doğru girerken hayat��m ne garip ama güzel anılarla dolu diye düşündü. Kendinden memnundu. Arkadaşlarından da. Hayallerinden ve hayal kırıklıklarından da. Ev arkadaşı Zeyto ve Kekik’ten de. Okulundan, işinden, ve onu o yapan tüm anılarından. Otuz yaşına gelmişti ve mutluydu işte. İyi yönettim bu süreci diyerek kendini tebrik etti.
Seviyordu kendisini ve bir de ‘süreç’ kelimesini.
K.
3 notes · View notes
keryoldas · 5 years ago
Text
“Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.”
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Umutsuzluğa Ağıt
Hissediyorum bana bakan o boşluğu,
İçimde büyüyerek yayılan o karamsar renkleri. 
Gölge oyunlarına gömülmüş geleceğim,
Ve örtülmüş yalanlarla,
Kusurlarım.
Geveze kahraman nefes almıyor artık.
K.
3 notes · View notes
keryoldas · 5 years ago
Photo
Tumblr media
‘’İçimizdeki dünya tüm gerçekliktir, belki de görünür dünyadan daha gerçektir. Eğer kişi bunları mantıksız bir fantezi ya da masal gibi görürse, doğayı anlamadığını söylemeliyiz.’’
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
Gerçek bilgelik deliliktir; ve kendini bilge sanmak gercek deliliktir.
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
“Bazı duygular kalbinizde öyle derinlere gömülüdür ki sadece yalnızlık onları tekrar bulmanıza yardımcı olabilir.”
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
“Hiç kimse ve hiçbir şey beni incitemez ya da mutlu edemezdi. O zamanlar hayata karşı çok serttim.
Ki bu bir insan için söyleyebileceğiniz en üzücü laftır.”
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
“Size yalan söylemeyeceğim; ışığı fırlatıp atmak ve uykuya geri dönmek daha kolaydır.”
1 note · View note
keryoldas · 5 years ago
Text
Kaçamak
Kalktık yerimizden. Baska bir masa bulduk. Daha tenha, sesimizi duyurabildiğimiz, köşe bir masa. Loş ışıkları olsa da birbirimizi seçebiliyorduk. Tam cam kenarı olmasına da dikkat ettik. Zira, cümlelerimiz arasında, dışarıdaki soğuğa tahammul edenleri seyretmeyi severdik ikimiz de.Fakat, yine aynı sessizlikte oturduk masada. Dışarıdaki insanları izleyerek zaman geçirdik, kahvemizi tükettik. Hayatın zorluklarından, acımasızlıklarından bahsettik biraz. Ama konuşmadık. Ülkedeki derinlemesine yapılan hain planlardan bahsettik biraz. Fakat kımıldamadı ağzımız. Çalışma hayatının zorlukları diğer gündemimizdi. Gözlerimiz kesişmedi bile. Farkettik ki etrafın gürültüsü değilmiş mesele. Üzerimize doğrultulmuş parlak, rahatsız edici florasanlar değilmiş dikkatimizi dağıtan..Mesele anlatmaktan korktuklarımızmış. Cevaplayanamayacak soruların hic sorulamayışıymış. O gün, o sormadı. Ben söylemedim. Ben sordum. O cevap vermedi. Boşver dedi sonra anlatırım..Kalktık masadan beraberce. Sarıldık hergün sarılanların rahatlığıyla. Bir başka söylenmeyecek sözleri söyleriz umuduyla randevulaştık.
1 note · View note
keryoldas · 6 years ago
Text
“Bir insan söylediği şeylerden çok söylemedikleriyle vardır.
Söylemeyeceğim çok şey var.”
1 note · View note