Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Nasıl Anladım
Yaptığım hatadan mıdır yoksa gerçekten aldatıldığımdan mı bilmiyorum ama benimle daha az ilgilendiğini düşünmüştüm. Buna sebep olan bir şeyler olmalıydı. Buna sebep olan şeyi bulmalıydım. Önce aldatışdığımı düşündüm. Aptalca bir suçlamayla gittim üzerine. Meğerse o yaptığım hatayı öğrenmiş benden ayrılmayı planlıyormuş. Yaptığım hatanın daha değişik bir versiyonu anlatılmıştı ona. O da dinlemiş ve benimle ilgili karar vermişti. Ayrıldığımız gün beni dinlemeyen biri vardı karşımda işte tüm o anlamazlığın sebebi verilen karardı. Bana bir mesaj “Olmayacak sen de biliyorsun böyle yürütemeyiz herşeyi konuşacağız”. Tamam dedim. Tamam drken en yakın dostum biliyırdu sadece gerçeği. Şimdilerde ne düşünüyorum biliyor musunuz? Eğer birine herşeyi anlatamıyor sizi yargılayacağını düşünüyorsanız mutlu değilsinizdir Ben onunla çok mutluydum, çünkü o benim gerçeklerimi bilmiyordu. Ben de gerçeklerimin bu kadar başıma bela olacağınız. O benim için dünyanın anlamıydı. Çünkü ben ilk defa onunlayken çocuk kalabiliyor, sorumluluklarımdan arınıyor ve özgürce kararlar alabiliyordum. Ama sorun şu ki bütün bunlar bana fazlaydı. Ben bütün bunları yapabilecek birisi değildim. Bunları yazarken yeni yaşam alanımdan yazıyorum. 2 sene geçti üzerinden. Ve ben sadece onunla karşılaşıp birer bira içtiğimiz zaman tam ayrıldıktan 1 sene sonra onu görebildim. O aradaki 1 sene yokmuş hiç olmamış gibi hislerim ve o bir seneyi unutamayan olgun ruhum karşılamıştı onu.
0 notes
Text
Ayrıldığımız Gün
Ayrılacağımız bir aydır belliydi. Ben o bir ayda 11 kilo vermiş, yeni bir iş bulmuş yeni bir şehre yerleşmiştim bile. Ancak böyle davranarak daha az üzülürdüm. Yeni bir işin, yeni bir şehrin tantanası içinde kaybolmazdım acılarımın içinde. Bunu planlamıştım. Hayatımın en güzel anlarını, en mutlu zamanlarını yaşadığım adamdan ayrılacaktım. Hatalarımın bedeli olarak bu diyet biçilmişti ve ben kabul etmiştim. Tüm bunları planlarken 11 kilo kaybetmiş 44 kiloya ulaşmıştım. Ayrılmadan ayrılığın acısını yaaşamaya başlamıştım. Çok zormuş biteceğini bilerek savaşmak. aşkımla,öfkemle,gurumla,çocukluğumla,içimdeki çocukla,içimi eriten kadınla savaşmak. Oturduk bir yere. ben asla içemeyeceğimi bildiğim çayı söyledim. Başladım anlatmaya ama karşımda dinleyen yok. Onu son kez görüyordum. Gözlerine şiirler yazmıştım oysa ki.. Başladım ağlamaya ama karşımda bir asker vardı. İradesi hep çelik gibi bir asker. Sonra vazgeçtim ondan. bir kez daha vazgeçtim. Beni evime bıraktı. sarıldım sımsıkı.. Teninin huzurunu çektim içime içime umutsuzluk huzursuzluk yüklerken.
Ben ondan önce mutlu olabileceğime hiç inanmamıştım. Mutsuz bir ailenin bütün sorumluluğu üzerine yüklediği mutsuz ve hayatla cebelleşen bir üyesiydim sadece. Ama o bana umut oldu huzur oldu mutluluğum oldu. Ayrıldığımızda hala “MİNİKm” diye kayıtlıydım telefonunda o da bende büyük harflerle kalpmutlulukkalp diye. Gerçekten de hala mutluluğu sadece onun telefon numarasına bakarken görüyorum sadece.
Dua etmeye hep karşı birisiydim. Bir şey istemek için dua etmek ve istemek iki yüzlülük gibiydi bana göre. Çok dua ettim kaybetmemek için. Ve gördüm ki kabul olmadı. Kabul olmamalıydı zaten.
İnsanın böyle bir ayrılıkta karşıyı suçlayamaması berbat bir şeydi. Mutlu olabilirdik ama ben mahvettim. Mutlu olmak için elimde bir tane seçenek vardı ve ben onu kendi ellerimle hayatımdan çıkarttım. İnsan herşeyden pişmanık duyar ama ben de pişmanlık duyabilirdim vicdan azabımdan sıra gelmiş olsaydı.
0 notes
Text
Sondan başlayacağım anlatmaya bu aşkı. Nedeni mi. Çünkü öyle istiyorum.
0 notes
Text
28616
Bundan sonraki her yazım 28616 yı anlatacak. Miniğin anlatılacak bir tarafı yok. Küçük bir kalp ağrıssı oluyor minik
0 notes
Text
KAYBETMEK
Bu yazıma başlarken büyük bir kaybedişle yazdığıma inanıyorum. İnsanın en çok ihtiyacı olan şey nedir sorusuna cevap verilirken cevaplar ne kadar çoğalıyorsa aslında o kadar kaybediyorsunuz. Bunun sebebine gelince ne kadar çok şeyiniz varsa aslında o kadar da kaybedecek şeyiniz olacak. Biliyorum bunlar yıllardır bize öğretilen durumlar. Bize öğretilmeyen ise ne kadar özgürsek o kadar az kaybederiz. Aslında ne kadar az kaybedersek o kadar da dokunulmazız bu hayatta.
Küçüksün, bebeksin ya da çocuk. Bu evrelerimizi hatırlayanların sayısı oldukça azdır eminim. Çünkü bu dönemler bizim için asla bir risk teşkil etmezdi. Şimdi kendi kendime soruyorum da ne kadar çok kaybedecek şeylerim varmış. Ne kadar bağlanmış, ne kadar değer vermişim. Oysa ki kendimi hep özgür sanırdım. Ben kendimi özgür sanırdım çünkü yeterince kaybetmemişim. Aslında kaybedemediğim her şey benim üzerimde yükmüş.
Kim ilk sevgilisini hatırlar. Ne çok korkardık ayrılmaktan, aklımıza bile getiremezdik, eminim bir çoğumuz ayrıldık. Ne oldu biliyor musunuz? Sevgilinizi kaybedebileceğimizi ve bununla da yaşayabileceğimizi öğrendik. Ve özgürleştik.
Herkes. Bu dünyada yaşayan tüm varlıklar kaybetmeye mahkumdur. Önemli olan buna alışmak ve bununla yaşamayı bilmek. Ben bazı kaybedişlere kurtuluş gözüyle bakıyorum bazen. Siz de bakmalısınız.
Ben bazen özel güçleri sorguluyorum. Düşünün görünmez olmak ister miydiniz? Bu hayat size dokunmasa, sizi görmese, sizi tüm dünya kendi halinde bıraksa. Hayal ettiniz mi? Güzel. Çünkü bu bizim özgürlüğümüze dokunuyor. Bu hayali gerçek kılmak bizim elimizde aslında. Hayatın bizi dokunulmaz yapması için hırslarımızdan vazgeçip hayatı sadece yaşamak için kullanmak gerek. Çünkü hayat bize yaşamamız için verildi. Kendi ellerimizle mahvetmemiz için değil. Çünkü dünya kötü bir yer değil. Biz kirleniyoruz. Özgürlüğümüzden vazgeçtikçe kirleneceğiz ve dokunulmazlığımız kalkacak.
Kaybetmek anlamını değiştirmeli. Kaybetmek bir yenilgi değildir. Bazen bir kurtuluştur. Bazen bir bilimdir, incelenmesi gerekir. Kaybetmek bir savaşın sonucu değildir. Çünkü hayat bir savaş değil, dünya ise asla bir er meydanı değil. Ölüm sizi bulduğunda kaybetmeyeceksiniz. Ölüm bir kaybediş değil, buna çare aramayalım.
sizi kaybetmeyi göze alamayan değil, sizi seven dostlar edinin, sizin karşınızda konuşamayan çocuklar yetiştirmeyin, sizin karşınıza geçip derdini anlatabilen bireyler yetiştirin. Hiç kimseyi sevmek zorunda değilsiniz. Yapmayın. Kimseyi yalnız kalmamak için sevmeyin. Yalnızlık kaybetmenin sonucunda olmuyor. Yalnızlık tecrübenin sonunda hayat buluyor.
Kaybetmeyin, yaşama sevincinizi, güler yüzünüzü, asla hırslarınız için, işiniz için, çıkarlarınız için kaybetmek zorunda kalmayın. Kaybetmek zorunda kaldığımız şeyler bizim yaşam suyumuz.
Eşyanızı kaybedin, dostunuzu kaybedin eğer gitmek istiyorsa, eşinizi kaybedin,işinizi kaybedin, ama yaşama tutkunuzu, sevincinizi, mutluluk gözyaşlarınızı kaybetmek zorunda kalmayın.
0 notes
Text
Bir Gitarcı Çocuğa Hayranığım
AŞK
Gülmeyi kendine yakıştıramayacak kadar ne yaşadın bilemem. Hâlbuki gülmek insanın en güzel en katlanılası çirkinliğidir.
Seni gördüğümde huzurlu bir çirkinliğin vardı karşımda. Ya da huzurunu hissettiğim çirkinliğim bilemem. İkinci gördüğümde belki de en plansız çirkinliğinle karşılaştım. Benim istenmeyen kalp atışlarım senin o kendine yakıştıramadığın gülümsemenle küçük bir ritim oluşturdum ben. Ve bu ritme inandım. Bu ritme uyandım ve dans ettim.
Sevmenin sevilmekten daha yaşanılası olabileceğini hatırlattın. Olması gerekenlerle savaşırken çocukça bir de şimdi kalbimle savaşacağım. Ne garip? Bu savaşa hiç girmeden sen kazanacaksın.
1 note
·
View note