Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
İstanbul’da 5 semt 5 lezzet
Merhaba, ben Özge.
Herkese selamlar, sevgiler. Bugün sizlere İstanbul’da gezdiğim 5 semt ve o semtlerin kendine has olan yiyeceklerinden bahsetmek istiyorum. Hepimizin de bildiği gibi yiyeceği ile özdeşleşen birbirinden güzel semtler var İstanbul’da. Kanlıca ile yoğurt, Ortaköy ile kumpir, Vefa ile boza gibi...
İşte bende tam olarak bu lezzetleri esas yerlerinde tadıp, başka yerlerde yediklerimizden farklı mı, daha mı lezzetli? Tecrübe etmek istedim.
İlk seçtiğim semt Kanlıca oldu. Kanlıca ile özdeşleşen o meşhur yoğurdu yemeye gittim. Günlük hayatta severek tükettiğim yoğurdun, daha önce hiç yemediğim şekerli versiyonunu tattım. Pudra şekeri ile servis edilen yoğurdu ilk kez deneyimlediğim için biraz ön yargılıydım ancak gerçekten çok beğendim. İnsanın damağını ferahlatan aynı zamanda ağızda hoş bir tat bırakan yoğurdun hepsini severek bitirdim. Yalnıza pudra şekerli değil, dondurmalı, pekmezli, reçelli gibi farklı çeşitleri de mevcut. Diğer çeşitleri tatma şansım olmadı ama eminim yeseydim onları da çok beğenirdim. Herkese Kanlıca’da o güzel deniz manzarası karşısında, kuşların cıvıltısıyla birlikte yoğurt yemeyi tavsiye ediyorum. Hele ki İstanbul gibi harika bir şehre ilk kez geldiyseniz Kanlıca’da yoğurt yemeden dönmeyin derim.


BEYLERBEYİ / PROFİTEROL
Sıradaki semtimiz ise Beylerbeyi. Yine yiyeceğiyle özdeşleşmiş bir semt olan Beylerbeyi’nde profiterol yemeye gittim. Aslında ülkemize sonradan gelen bu lezzetin ilk duraklarından biri Beylerbeyi olduğu için profiterol deyince akla bu semt geliyor.
Hem tadı hem de kıvamıyla bu kadar lezzetli bir profiterol yemediğimi fark ettim daha önce. Küçük ve samimi bir dükkan içerisinde o lezzetli topları yemekten büyük keyif aldım. Üzerindeki bol çikolatası ile profiterol beni benden aldı. Sizde benim gibi bir çikolata canavarı iseniz kesinlikle gidip yemenizi tavsiye ederim. Burada ki tek sorun fiyatın biraz pahalı olması. Onun dışında buradan da Kanlıca gibi mutlu ayrıldım.


BEŞİKTAŞ / KAHVALTICILAR SOKAĞI
Beşiktaş meydanından içeri doğru dümdüz yürüyünce hemen karşımıza çıkıyor kahvaltıcılar sokağı. Kime sorsanız gösterir zaten. ‘L’ şeklindeki o dar sokağa girer girmez bütün dükkan sahipleri hemen yanınıza gelip kendi kafelerinde kahvaltı etmeniz için ısrarlar kıyametler...
Tüm kafelerde aynı samimiyeti, sıcaklığı ve içtenliği görebilirsiniz. Aslında gayet sıradan kahvaltıları olan bu sokakta kahvaltı etmek beni çok mutlu ediyor. Dediğim gibi sıradan, günlük evimizde yediğimiz bir kahvaltı olmasına rağmen o dar sokakta, yan yana küçük masalarda sevdiklerinizle birlikte sohbet ederek içilen çayın tadı da keyfi de bambaşka. Yurtdışından özellikle burada kahvaltı etmek için gelenlerin bu sebepten geldiğini düşünüyorum. Aileniz, sevgiliniz ve tüm sevdiklerinizle birlikte mutlu ve keyifli bir hafta sonu kahvaltısını mutlaka deneyin derim.

KARAKÖY / GÜLLÜOĞLU
Beşiktaş’tan sonraki rotamız Karaköy oldu. Karaköy deyince akla ilk gelen yer olan Güllüoğlu’nda aldık soluğu. 1820 yılında bu semtte kurulan Güllüoğlu, İstanbul’da açılan ilk baklavacı olma özelliğine sahip. Yani İstanbulluları baklava ile tanıştıran, o lezzeti ilk tattıran kendileri... Her şeyin ilki akılda kalır derler ya işte burası da o hesap. Baklava deyince, Karaköy deyince aklımıza hemen Güllüoğlu geliyor.
Birkaç dilim fıstıklı baklava alıp tadına baktım. Benim mi beklentim çok yüksekti yoksa güzel mi değildi bilmiyorum. Her zaman heryerde yediğim baklavalardan farksızdı. Be daha iri ve bol fıstıklı hayal etmiştim ama umduğum gibi olmadı. Ne yazık ki Güllüoğlu beklentilerimin altında kaldı. Özellikle baklava yemek için bir daha oraya gider misin diye soracak olursanız, cevabım muhtemelen hayır olurdu.


EMİNÖNÜ / BALIK EKMEK
5 semt 5 lezzet konulu blogumuzun son semtine geldi sıra. Yani Eminönü’ne...
Eminönü deyince insanın aklına o kadar çok şey geliyor ki; balık-ekmek, Mısır Çarşısı, lokumcular, baharatlar hatta Nimet Abla bile. O yüzden bu kadar zenginliğe sahip bir semti tek bir yiyecek veya mekan ile özümsemeye çalışmak yanlış olur.
Eminönü benim İstanbul’da en çok sevdiğim semttir. Burada balık ekmek yemekten, baharatların kokusunu burnuma çekerek Mısır Çarşısı’nda yürümekten ve alışveriş yapmaktan büyük keyif alıyorum. Her yanı tarih kokan bu semt bana kendimi iyi hissettiriyor. Özellikle son rotamı Eminönü olarak seçtim. Yani en sevdiğim yeri en sona sakladım.
Burada balık ekmeğin yanında içtiğim turşu suyunun tadını unutamam. Belki sıradan bir balık ekmek olmasına rağmen o kalabalıkta, küçücük masalarda, hızlı hızlı yediğim bu lezzet benim için her şeye değer.
Eğer ki hiç gitmediyseniz mutlaka ama mutlaka buraya gidin ve balık ekmeğinden lokumuna, Mısır Çarşısı’ndan Yeni Camii’ne kadar bütün güzelliklerin tadını çıkarın.



2 notes
·
View notes