Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
"yaradan görünmüyor ya ben de yaradan görünmüyorum. "kustukça şehir değiştiriyorum şimdilik. kustukça dünyayı da değiştirmek için içeceğim, biliyorsun. çiçekli böcekli hayatının yazı bitecek. soğuk olacak her şey. acıya umursamıyorum derken sızlayacaksındaha çok. soğuk soğuk sızlayacaksın, asla için yanmayacak. içim acıyor demeyeceksin. dışarıya başka görünmek için; zavallılığını bile bile güçlüsün diyeceğim ben desana. içinden babasını kusan piçler gibi kalacaksın hatta en çok sizin hiç babanız öldü mü diye bir mısrayı okurken acımayacak için. gün gelecek anneni o kadar özleyeceksin ki, orospulara saygı duymayı öğreteceksindünyaya ve en çok o zaman saygısızca soyunacaksınkarşısında kendinin. seninde hayatını böyle soğuk bir dönemdealacaklar kucaklarına. çiçekli böcekli her şeyi kurutup çok çirkinsin; çok çirkinsin diyecekler sana. umarım her şey güzel olurun, çok çirkinliğe dönüşmesinin tuhaf hikayesini anlatacaksın bana sonra. anlatacaksın anlamam için. seni dinledikçe o an, nasıl kalkacak içim, nasıl acıya acıya sana güçlüsün diyeceğim göreceksin.sonra;bak ben sana açık konuşacağım. özledim yaftasını hemen göğsüme yapıştır en çok orası kanıyor. özlemek benim sadık köpeğim.bak sonra daha da açacağımeğer hayatı bütünüyle bir cinsellik olarak düşündüğün zaman ben sana şunu söyleyebilirim;tanrı, ona yalvarıp altında kıvranmamızdan bence de zevk alıyor!
5 notes
·
View notes
Text
Geceyi bir ucundan diğer ucuna kadar yırtan
bir yıldıza takıldı gözüm.
Göğü giy aşk.
Islandım.
Sırtım bir çengele takıldı çıplak kaldım,
Benim giyemediğim ne varsa sen giy artık...
Ben bir ağladım şiir yazarak, çıplak,
Islandım.
Şiir sel gibi bir şey oldu, içinde gemi,
Derimi yüzdü.
Uslandım.
8 notes
·
View notes
Text
yani ben artık kaybolsam bile adres soramam kimseye burası neresi nerdeyim diyemem benim dilimi söktün nasıldır bir kalple konuşmaya çalışmak, denedin mi. yani ben artık kül olsam bile yandım diyemem kimseye etim eridi diyemem saçlarımdan bahsedemem benim yüzümü söktün nasılım diyemem, nasıldır bir yüzsüzlükle yaşamak, denedin mi. bu yüzden bana senin yıllar sonra nasılsın demeye yüzün yok bana kalbinin kırıklarından bahset bahsetmeye hakkın var ben onu sökmedim, nasıl derim kalabildi, nasıl böyle, utanarak sormaya da hakkım var utancını almadım senin, birini daha sevmeyi diyorum, denedin mi. birini sevmem demiyorum kıpkırık kalbi kime bırakayım adım birhan olsa kalp parçalarını yazardım ama malesef değildim sevgilim malesef değildim kar çay sis aşk gel demekten başka kan tüküre tüküre gel demekten başka hiçkimseydim ben. gel şimdi benim göğsümde cebinde kuş sesleriyle gez gel benim sokaklarımda anahtarlarını kaybet gel ben sana getireyim bir bir açayım kilitli kaldığın kapıları bir bir kırayım açamıyorsam, gel saçlarını okşarken biraz karıncalanan ellerimi göğsünde tutayım da huylansın kalbin bi sökük gibi kaldığımı bağışla, dokunsan dağılan bir şey oldum dokunsan rengim attı gittim gözlerinde doldum çocuğu öldürülmüş annelerin dokunsan dünyayı anlamak dedim dokunsan dünyayı ağlamak dedim çocuğu ölü annelerin sen dokununca ben de aliydim biraz sen dokununca biraz dilenciydim biraz mağdur biraz ekmek elimde biraz berkin biraz devrim biraz haksız gel şimdi benim tenimde ellerinde çocuk ölüleriyle gez gel biraz sev beni. biraz öldür. ölülerine ekleyip ellerinde başkasının tenlerinde gezdir beni biraz durdur biraz anlat üşüdüm çünkü ben çok üşüdüm gel biraz sarıl bana gel biraz kalbim yok şu dünyayı bir de senin ağzından dinlerken gel biraz dilim yok bir renk ver tenime biraz kızıllaştım, kendimi komple bir yere vurmuşta kan toplamış gibiyim gel biraz rengim mat çünkü şiiri şiire karıştırdım çünkü sana yazdığım şiiri başkasına okumaktan utanırım uyandır beni biraz biraz ölüyorum. biraz ağlamaklı. gel ben söküğüm çok. giy biraz, sökük ve yırtık bir şeyle üstünde, utanmadan geçmekten sokaklardan, utanma biraz biraz sev beni biraz öldür nasıl olsa ikiside ağır, inanamazsın de birleşik ama ikiside içinde dahil biraz nasıl olsun demeye hakkın hiç yokken, nasılsın demeye hiç hakkın yokken, yokken, yooooooookkennn nasılım biraz gör, nasılım biraz bak. öyle bakmayı diyorum. denedin mi.
11 notes
·
View notes
Text
acı geçmez de çürür.
üst üste geldikçe alttakiler yavaş yavaş.
portakal sepeti gibi bir şey böyle.
sonra tarihler tekerrür üçgeninden çıkar
ve tarihin teşekkür ettiği bir şeyler yaşarsın.
portakal kabuğu yara kabuğu ve benzeri şeyler.
dokuz eylül'de doğmuş çok teşekkürler dersin.
on eylül'de ölmüştür daha çok teşekkürler.
fena.
feci teşekkürler.
bunlar çabuk geçerler.
kalanlar vardır.
mesela dört yıldır onaltı ekim sabahıyım.
yani dört yıl boyunca
kendi ölümünü dileyen
bir et parçası içinde mahsur kaldım.
labirent'ten mesela
sürekli sağ elini kaldırmadan gidersen
çıkarmışsın.
yani ben mesela.
babam öldü gitti.
çıkmamak için el sallayamadım.
yani mesela
insan labirentinde solumu tutarak yürüdüm.
nefesimi tutarak geçtim.
kendimi tutarak durabildim bu kadar yıl.
yani bak.
teşekkür edecektim bunun için herkese.
siktir ediyorum.
8 notes
·
View notes
Text
başlama ateşini duyur ki dünyaya ol de ki,
içimin hendeklerine düşmeden
kan döke döke koşmaya başlayayım
coğrafiyasında cehennemin
bill domonkos çocuklarıyla süsleyip çehremi,
kan hariç içimdekileri dökmeden,
öl de şimdi.
6 notes
·
View notes
Text
sen artık beni bu hayata ısınırken tutuşmuşum say.
ama say bunu kesinlikle say.
6 notes
·
View notes
Text
Belki dedim,
Savaştıkları yerlere de park yaparlar,
heyecandan ölsün diye çocuklar...
4 notes
·
View notes
Text
çok fenayım tanrım, çok fiil, çok yüklem...
boşver içinde ki imgeleri,
koyduğum başlık,
şiirini sevmedi...
5 notes
·
View notes
Text
Bir bakıyor ağzımı kapatıyorum
Otuz iki dişimin arasından içeri giriyor..
Bir ağlıyorum ağzımı kapatıyorum
...O tuz
İki dişimin arasından içeri giriyor
Ciğerime ciğerime..
İlk sayfası içe
Ve son sayfası dışa doğru kıvrılmış bir kitap gibi gidiyorum şimdi ben...
Gidiyorum..
Ve insanın içini en çok acıtan cevaplara rastlıyorum yolda..
Dilenci fiyakalı giyinen bir adamın yanına yaklaşıp yalvarıyordu
Allah rızası için bir ekmek parası verir misin abi?
Adam.
- Ne kadar ekmeğin fiyatı?
Hadi
Yüzümü çevirip gidiyorum ben...
Görmezden gelin..
Görmezden gelin olur mu?
Olmaz
Kimse bir körü eş diye almaz diyip devam ediyorum...
Durup bakıyorum ardıma
Adam biraz bozuk para verip gidiyor sırtına hafif vurarak
Sırtımdan vuracak hiç kimse yok gidiyorum ben..
" Ben ki zâtındım senin
Şimdi beni bâtın sev gidiyorum... "
Çok fazla asosyal olmanın insanı yalnıza dönüştürdüğü
Ve çok fazla sosyal olmanın insanı istediği kişiye dönüştürdüğü su sıra
Senden şehrinden göğsünden gözlerinden gidiyorum ben...
Yüzün sende kalsın
İkisi de.
Yüzünde gülüşünü arama ve tebessümünü
Bütün mimiklerini ben aldım
Ve gidiyorum...
Ben yokken
Posta kutusuna atılan mektuplarını oku.
Posta kutularının
Bacak arasında sanıldığı şu sıra..
Biliyorum
Bir gün öleceğiz
Ve hepsi geçecek..
3 notes
·
View notes
Text
bu hikayenin dışına çıkamıyorum artık, akan kan bitti sonunda bir bacağımı kaybettim sen benim samandan koltuk değneğim. bu hikayenin acıklısı. çocuk neden sakat?
3 notes
·
View notes
Text
gitti geldi aklım
tırtıldan kelebek oluyorum sandım
çatlaktan kırıklara dönüyormuşum.
umut umuttur diyenlerin umutsuzluğuyum
yeni yetme şairlerin kırgınlık dizesi değilim, anla
beni
birini şiiriyle sev diyorum, bırak herkesin bildiği
şiirleri
yağmur kaçağı diye sevdiklerini anımsama
şimdi
pencere kenarında ölüyorsun ve
damlaları birleştirip yağmur yapmak istiyorsun
tekrar.
biliyorum.
damla değil sızıntı diyorum
bileklerini kesmeyi jileti bırak,
kanının akışı içerdeyken yaşıyorsun
dışarıdayken değil
ıslanma, çok bastırdı yağmur, gir.. gir içeri.
bırak eski aşkları, sikeyim romeoyu julieti.
gir. gir içeri. gir diyorum, sana içerileri açtım.
yağmuru da bıraktım,
elindeki plastik şişedeki suyun birazını bile
dökecek birini aradım, yoktu. boş şişeyi üstüme
attılar.
kuruyorum diyorum, böyle olmaz, olmaz
herkes, kanı tamamen boşaltılarak gömülmelidir
yoksa da kansız kalınarak ölünmelidir
bak şimdi ben,
kökleri ölüye uzanan bir çiçeğim
ve bu uzanış mecburiyetten diyorum.
borcunu ödemedik diye yağmuru kestiler*
bak şimdi herhangi bir toprakta adım devlet
kanla beslenip büyüyeceğim
3 notes
·
View notes
Text
barış; senin evini yıksaydı sen de ağlayarak
savaş! derdin.
okusun çocuklar isterdin.
kızlar okusun. ayşe okuyabilsin ayşe.
fatma makyaj
mehmet tabanca falan.
öğrendiği ilk kelime ali olmaz çocukların.
öğrendikleri ilk kelime aşk olmaz.
anne,baba demeyi öğrenmeden intikam
öğretilen
kan öğretilen çocuklar. gülüşmeyi bilmez.
büyüyünce sevişmek, ayıpların tacıdır
mehmet için krallık.
bilme.
öğrenme.
masallar.
hikayeler.
okuma.
şarkılar var
dinleme.
okuyabilsin isterdin. aklındaki dağ yıkılsın
çocukların
hayalindeki gelinlikler yansın.
nazım okusun. tolstoy okusun.
haberlerde cesetleri kapatıp.
film izlesin nolan’dan
desinler ki coğrafya ne büyük, gök yüzü ne
güzel.
nasıldır attila ilhan’sız paris.
bunu.
bunları.
bunlarla.
bir sen kaldın
göğüs kafesinde gümüşten düğmeleri olan
geceleri düğmeleri açarak kalbini baş ucuna
koyan bir sen.
sabahları teniyle düğmelerini saklayan bir sen.
toprağı güzel koklayan
yağmurda güzel ıslanan
güzel çiçekler yetiştiren bu hayatta
güzel meyvesi dünyanın
bir sen kaldın.
ben bunla
bunlarla
bundan.
gözümden yaş getiren açlığın çocukları, açtığı
ırmak yatakları
içime deniz ikram eden bir sen kaldın,
güzel cümlelerini
kulaklarımdan balık gibi bu denize bırakan
azalmak mavi! diye haykırdığım.
içimdeki umutsuzluğun tümörüne büyümeyi
öğreten bir sen
çocuk değil o diyorum!
onunda içinde dağları dolduran intikamlar var
ona da büyümek yeşil! diyen başkaları.
çalsa böyle
çalmaya başlasa birden
türküler içimde, şarkılar, orkestralar
hey gidi karadeniz diye bağırsa bir çocuk
çocukluğu boğulmuş gibi içinde.
böyle acılar işte
bunlarla.
suya buz olmasını öğreten bir şeyler vardır
aynı suya deniz.
fizik değil, kanun değil
barış senin çocuğunu öldürseydi inatla barış
diyecek bir sen kaldın.
kanun ne derse desin, yönetmeliğe aykırı olsun
sokaklara çiçek dikmek
sen bunu evinden sokağa taşırmasını iyi
biliyorsun.
bir sen kaldın bunu bilen
bu suyu
bu denizi.
bu çocuğu öldürmeyecek olan.
bu saplantıyı
bu kuşkuyu
bu hayatı ve hayali
bu
böyle
bunlarla işte
2 notes
·
View notes
Text
güzel oyalandık allah yazan domateslerle
allah diyen maymunlarla güzel ilgilendik bir kere
allah demeden
allah diyen maymunlara oy verip ülke falan
yönettirdik
tarihe falan yazarız bunu
giyimine kadar eteğinin boyuna kadar karışıldığı
akşam sokağa çıkarsan köşeyi henüz
dönemeden
tecavüz edildiğin bir ülkede yaşıyorsun kızım.
allah korusun daha kötü ülkeler var ama laiğiz
demiyorlar
allah korusun daha kötüleri var ama demokrasi
demeyecekler
sen tecavüze uğrarken allah korumuyor kızım
korusaydı keşke
güzel olacaktı her şey, ol deseydi de olsaydı
kızım
minibüste yalnız kalırsan
parçalara ayrıldığın bir ülkede yaşıyorsun kızım.
bacak arasından asla çıkılıp beyine
ulaşılamayan ülkedesin kızım
travestisin diye elbette intihar edeceksin bazen
öğretmenin tecavüzünden elbette intihar
edeceksin bazen
sen utanabiliyorsun çünkü hala.
bu dünyadan uzak adını luna koydum senin.
yani petrol için bir sürü çocuğun kanı döküldü
arabalarınız çocukların kanıyla çalışıyor.
dedim kızım hep böyle şeyler dedim.
konforlu otomobiller için oradan oraya koşturan
sizler
otobüste gitmemek için halktan olmamak için it
gibi çalışan sizler
güzel evlerde oturmak için didinen sizler
o güzel evlerin derdinde, o güzel evlerin kredi
borcundasınız
bir eve gidememek hiçbir zaman dert olmadı.
dedim kızım böyle ben.
korumalar polisler, güzel elbiseler, ışıltılar
sizin evinizi koruyup bin lirasıyla evine dönen
güvenlik görevlileri falan, bunlar değil hayatın
temeli.
kokteyller partiler, ölü sevicileri, ünlüler, ünsüzler
budur gerçek olan ve gerçek kılan hayatı.
dedim hepsini dedim kızım.
daha uzaklara gitmek için,daha çok gitmek için,
daha rahat gitmek için, yollar yapıyorsunuz,
duble duble yollar
çocukların kanıyla çalışırken arabalar
evet
trafikten herkes şikayetçi.
öldürülmekten herkes şikayetçi.
yaşamaktan herkes şikayetçi.
bu bohem triplerini bırakın, bu kimse beni
anlamıyoru da.
o gün patlama oluyor çok üzülüyorsunuz,
o gün çocuklar ölüyor çok üzülüyorsunuz,
o gün kadınlara şiddet oluyor çok
öfkeleniyorsunuz,
ben sadece
bir günden fazla üzülün demek istiyorum
sanırım.
öyle istiyordum kızım.
herkes her şeyden şikayetçi.
mini etekler.
babalar kızlarına hallenebilirler
tacizciler tecavüzcüler
evet onlar insan değiller
evet olamazlar da
lanetlemeler
açıklamalar
tepkiler
olaylar
yönetimler
kulüpler
lobiler
tuttuğumuz takım yenilmeye doymasa da
tutuyoruz işte
inandığımız olmasa da inanıyoruz
ama daralmışız
ama sıkılmışız
sonra
haplar
otlar
kimyasallar
hayır demişizdir
uyuşturuculara falan
herkesin ihtiyacı var biraz doza
biraz dozla
kimse kimseye silah doğrultmaz
çiçek görselleri kafamızda
gülüşmeler
güzel dünyalar
öyle kalabalığız fakat
olaylı dağılmışız
gökyüzüne bakıp
yönetim istifa diye bağırmışız da
sesimiz gitmemiş
sesimiz bir milyon ışık yılı
ulaşmamış kızım.
şikayet formunuzu
tanrının
istek ve şikayet kutusuna
bırakınız.
insanın avuçlarıysa burası
bir kağıda yaz ve avuçlarında sıkıştır
okuyacaktır.
öyle kızım işte
lütfen doğma
3 notes
·
View notes
Text
bin dokuz yüz seksen sekiz, gökhan.
bir şeyi okumaya böyle başlardım, bir şeyi
yazmaya da
eşref-i mahlukat dersinden kalarak.
şimdi hatta eğilip yerden bir kalbi almak gibi
olacak bu şiir
şimdi hatta eğilirken belinden gelen kemik
sesleri gelecek buraya
ama kalsın
kalsın
anlamayaydın.
kırılmış şeylerini alıp bizim eve pencere
oyacağım
o hiç girilmemiş odası bir evin o hiç içinde
annesi öldürülmemiş
o hiç gülünmemiş odalarda
ben çıkar giderim sen gelirsin
sevinçten zıplarken çocuğunu düşür burdan
çünkü çok modern olsun diye bu şiirden barbar
geçireceğim
sonra ortasında bir çocuk yüzü, öpse barbarlar
avrupalı olaacak birden
sonra bir fotoğraftan yalnızca gözleri kalabilmiş
bir çocuk yüzü
sonra bir trenin altında kalıp omzumdaki yük bu
mu diyen soran çocuğu
sonra
ona
hayır
hayır
hayır deyişimi
senin ciğerindeki yırtığı ben neyle dikeceğim
yol göster, nerden gidilir, biliyorsun
hangi kadının saçını iğne deliğinden geçirip
dikilecek orası
annen mi hayır
hatta dur
hangi kadının saçını parmaklarıma dolayıp
ellerimi ciğerine sokacağım senin
o mu hayır
sol be gözüm, sol ciğerindeyim
bu yaraya ancak denizi boğdukları ip dikiş
atabilir
urganlar
ilmekler
kanadık be kanadık
kaç dikiş isteyeceksin benden
kaç taneyse o kadar kan tükür
acıdı lan acıdı
dur lan dur
tükürdüğün yerlere çocuk cesetleri düşüyor
neden
ben o kanın üstünde secde edenlerden değilim
allahım o değil
onun için kan dökemem
şurada temiz bir yeri kalmış bu hayatın, koş
çocuk
ellerimle ciğerinde ana acıyı ararken bulanan
göğsün için
koş çocuk koş oraya babanı kus.
bir yağmur yağar temizlenir
altında ıslanan ekmeğimizi bölüşürüz yine
sakız gibi çiğnerken bir ekmeği yutkunmak
öğrenmediğimiz bir nefes biçimi kalır
içimize biraz daha sinsin diye yaramızın üstüne
özellikle bastırırız birilerine
yumruk attırırız tam oturur
kalk lan kalk
şu hayata bak kalk lan
şu kabuğu kaldıramıyorum şu yaranın üstünden
tut bi ucundan.
uçsuz bucaksız oluşunu söylemedim ama sana
kalbim hadi az daha.
kalbim az daha lan.
benim omzuma yaslanıp ağlasaydın
omzumdaki meleklerin gördüğü en güzel
yağmur olurdu bu
seni hiç bırakmamak fikri mi,
içimde bir kıvılcım o ara.
anlıyor musun lan
boşuna mı yağmur...
3 notes
·
View notes
Text
"adın geçiyorsa konunun her yeri beni bağlar"
iç ses; yanılmanın yanılma payı
yaratıldığımı düşünmüyorum hala.
acıyla doğuruldum buna yaratılmak diyemem,
düşüp acıyla doğrulmaya da kalkmak diyemem.
naif bir inkardır yanmaksa yanabilirim,
düşüncem gibi ruhumda benim
ne zamana dek ya rab diyen incil arasına
başımı sıkıştırdım,
yakup bile oldum, ciğerlerimi sıkıştırdım,
savaşlar hudutlar hendekler
geçip gitmeyesin diye içime hendekler kazdığımı
biliyorum
buna derinlik buna yara buna acı demem
derdime kitabın dördü de rehberlik etmiyor
yakup oldum diyorum,
edip cansever yakubu değil elbet
bunu ilk defa bu kadar sağlam yazan insanlara
gönderdim
kuyu olmadım ben dip oldum diyorum
dediki,
başlangıçta söz vardı. söz tanrıyla birlikteydi ve
söz tanrıydı
sen alfabeydin sen cümle sen cümleye ol diyen
el
sonsuz evren çalkantısında sarsılırken içim
dışım
mide bulantılarımdan söz etmek doğru değil
sözse mide bulantılarını tanrı yapmak bile değil
karışık gideceğim,
toparlamadan ve düşünmeden
dua etmeyeceğim
gökten tanrı yağsa açmayacağım ellerimi
bulacağım sığınacak bir yer gazabıyla
gelmediğinden emin olmak için
ıslanmayacağım günahında senin.
ben her gün giyilmiş bir elbise gibi kirlenişimi
bırakacağım buraya
başka olmadığımdan ve çıplak
kalamadığımdan
kirime kir katan elleri bırakacağım buraya bu
eller boğacak beni
beni o eller gömecek o eller tutacak üstünde
kırmızının omzuyla
buraya çürüyüşlerimi bırakacağım buraya
dudağımdaki kanı
ağzımı her yerinden kesen bir cümleyi söylerken
kanımı tüküreceğim bu şiire yakup olmaktan
utanarak
kanımı akıtacağım tarihin sayfalarında boyun
kesilecekken
koçlar indirilmiş ama yine de kesilmiş gibi
ismail
kim bilebilir kimse bilmeyecek
ölü bir ismail gibi üstüne uzanacağım bu şiirin
suçu neydi boynumun diye ağlaya ağlaya
bu şiiri öpmeden bu şiiri sikmeden
bırakmayacağım
kanımı tükürmeye devam ederken bir şiirin zarı
nasıl yırtılır bileceksin
çürüyen bir kalp diş gibi nasıl çekilip atılır
göreceksin
nasıl acıyla yaşadığımı nasıl kıvrandığımı
bırakacağım buraya
tecavüzden olma piç gibi kaldığımı bırakacağım
buraya
nasıl yaşamadığımı aslında nasıl
kıvranmadığımı da bırakacağım
nasıl alışmış nasıl yattığımı da bırakacağım
bırakıp zaferlere koşacağım
bırakıp çocuğun kan emecekken göğüslerine
koşacağım senin
bırakıp yaratılmayı bu tuhaf döngüde
üretildiğine koşacağım senin
geçmişlere koşup doğumundaki çığlık olacağım
ben
doğumundaki kan
doğumundaki acı.
silah sesleriyle başlanan koşulara karşıyım
fakat
sana karşı koyamam,
şimdi iki el ateş
şimdi iki el silah sesi, sık ki göğsüme,
mermiler girip çıksın, kanım boşalsın, böyle sik
göğsümü
başlama ateşini duyur ki dünyaya
ol de ki,
içimin hendeklerine düşmeden
içimin kuyularına düşmeden
kan döke döke koşmaya başlayayım
coğrafyasında cehennemin
bill domonkos çocuklarıyla süsleyip çehremi,
kan hariç içimdekileri dökmeden,
öl de şimdi.
3 notes
·
View notes