Text
youtube
Ya şu Dilan Çıtak olayı aklıma direkt sevgilim, kara yağızım, tanrı heykelim Apashe’min bu şaheserini* getirdi. Sosyal medyada mağdur edebiyatı yapmanın ne kadar kolay olduğu ve olayların arka planı önem teşkil etmeksizin mağdura yattığında nasıl prim yaptığın bundan daha mükemmel anlatılamaz, lütfen mahrum kalmayın.
*şaheser derken gram abartmıyorum, daha iyi olan çok az şey izledim 🫠
19 notes
·
View notes
Text



Valla dün bahsettiğim başlıklı ilanı açtım ya cakaysa caka yeter ulan dşdmdld
İlan fotoğrafına da ikinci sıradaki fotoyu koydum ama üçüncü sırada görüldüğü üzere hayata geldiği güne lanet eden nöbetçi öğretmen pozum da var, sizce hangisi??? Dşdmf
37 notes
·
View notes
Text

İki üç akşamdır kirpi kardeşimize mama ulaştırabilmek için kırk takla atıyordum tamam mı, bahçenin içinde takılıyor ve ben gerçekten insanların bahçesine girmek istemiyorum (“şey kirpi doyuracağım da” kadar saçma bi’ mazeret yok çünkü anlıyor musunuz dödld), kirpi dediğin pspsps yapınca gelen bir şey de olmadığı için yanıma bir türlü çekemiyorum. Mamayı ona doğru atıyorum kediler koşup yiyor, tam “yanaştı oh” diyorum kediler araya giriyor ama dün, sonunda, duvarın üstüne çıkmasıyla böyle bir an yaşandı 🥲🥲🥲🥲🥲
43 notes
·
View notes
Text
Geçen gün kendime bir bilendim, bir bilendim size anlatamam. Böyle İngilizce özel ders fiyatlarına bakıyordum fikir edinmek için, artık ciddi ciddi bu piyasaya odaklanmayı düşünüyorum çünkü. İlan sayfalarını geziyorum tek tek, ilanlar hep “İngilizce özel ders şu kadar tl, İngilizce özel ders bu kadar tl” şeklinde ve fiyatlar birbirine benzer. Sonra birisi kocaman “… Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı bölümü mezunundan özel ders” diye başlık açıp ortalamaya kıyasla 600 tl fazla fiyat vermiş ama nokta noktalı kısmı kendime saklıyorsam, sırf aramızda o üniversitede okuyan biri falan olabilir, durduk yere kırıcı bir şey yapmış olmayayım diye inanın, söylesem muhtemelen götünüzle gülersiniz. Açıp profile baktım bir sürü yorum var, anlayacağınız epey de alıcısı var yani.
Ben de böyle eşten dosttan fiyat önerisi geldikçe “olm çok pahalı ya insanlara o kadar fiyat veremem ben” falan diyorum. Uçuk fiyatlar da değil esasında ama bilmiyorum, işin içine öğrenim, kişisel gelişim vb girince daha erişilebilir rakamların konuşulmasını temenni ediyorum belki. Belki biraz irdelesen altından bir parça “ben kimim o kadar” fikri de çıkabilir, irdelemedim henüz. Bir şekilde olaya “Hacettepe İngiliz Dili Edebiyatı mezunundan İngilizce özel ders” gözüyle bakamıyorum ama, millet unvanında neleri gururla taşıyor ben mal gibi takılıyom öyle.
Kendini pazarlamayı bilmek gerçekten artı bir beceri, artı bir yetenek, artı bir puan yani. Buna gönül rahatlığıyla öz güven diyemiyorum, o nedenle kendini pazarlamayı bilmek diyorum çünkü öğretme hususunda öz güven eksikiğine dair ufacık bir kırıntı bile yok bende, birilerinden daha yetersiz olduğumu düşündüğümden konuya daha pasif yaklaşmıyorum yani. Kendini pazarlamayı bilmemek benim eksim, diğer arkadaşın da artısı, bundan kesinlikle eminim. Onu değil, kendimi tenkit ediyorum. Çak oraya Hacettepe İde’liden özel ders ibaresini, al binnnlerce liranı geç otur evinde yani.
Bu arada yazarken aklıma geldi, veliler böyle şeyleri aşırı önemsiyor. Amerikan Kültür’de çalışırken benim birkaç veli, diğer velilere “benim oğlan Hacettepeli hocanın sınıfında, seninki Tülay’da mı” şeklinde hava atardı. Bu durumu çatır çatır kullanmamak işte, salaklıktır bana göre. Kullanabilir miyim bilmiyorum ama en azından deneyeceğim.
47 notes
·
View notes
Text
ROTA VETERİNER KLİNİĞİ yangın mağduru hayvanlara 7/24 destek sağlıyormuş.
Telefon: 0543 277 76 82
(Osmangazi)

Tam adres: Bursa Emekli Hayvanlar Çiftliği — Şehir Cd. No: 124, Başköy, Nilüfer, Bursa
E-posta: [email protected]
49 notes
·
View notes
Text
11 notes
·
View notes
Note
merhaba sokak kedilerinin birine bir yılı aşkındır bakıyorum. mahalledeki bir başka yaşlı amca ve teyzenin kedileriydi normalde, hala onlar da ilgileniyor. düne kadar her şey normaldi. dün gelmiş, mahalle zaten sakin, yatıyordu. çağırdım geldi de evin merdivenine, mama su koydum. normalde bana kendini sevdirir, kucağıma yatar, göbüşünü açar, poposunu döner falan, yok. elimi uzattığımla kaçması bir oldu ben de şaşırdım. sonra mamayı aşağı indirdim yine ürkekti, biraz ona doğru yavaşça ittirince koklayıp yemeye başladı. bugün yine aynısı oldu. çağırınca koşa koşa yanıma geliyor, eve geliyor ama kendine dokundurtmuyor ben de zorlamadım zaten. kalabileceği bir sürü yer var. merdiven iç tarafta bulaşacak kimse yok ona, orada yatardı normalde ya da diğer amcaların balkonunda. bu gece alt kattaki evin balkonuna atladı. yani normal dışı ve ürkek hareketleri var ilk kez karşılaşıyorum ve ne yapsam bilemedim selcan:(
Bana çok yeni doğurmuş ya da doğurmak üzere olan kedi davranışlarını anımsattı ama düne kadar hamile olsa yahut şu an doğurmasına az kalmış olsa bunu kesin fark ederdiniz değil mi? :ı Hatta belki dişi bile değildir bilemiyorum ama anlattığın tedirginlik ve diğer değişiklikler aklıma sokaktaki anne kedilerle olan tecrübelerimi getirdi direkt. Böyle bir durum söz konusu değilse belki aşina olduğu ortamda kötü bir durumla karşılaşmıştır, atıyorum dün o civarda bir köpekle burun buruna gelmiştir ya da yoldan geçen bir oç onun canını yakmıştır, öyle bir şey olmuş olabilir mi? Hasta mı acaba diyeceğim, mama yemesi ciddi bir sıkıntısının olmadığını düşündürdü. Hangi ildesin bilmiyorum ama sıcaklar da hayvanların ruh halini çok etkiliyor, benim evdeki kedilerden biri hem bana hem diğer kedilere hususi olarak bu ara kan kusturuyor mesela. Umarım bunların ötesinde ciddi bir sıkıntısı yoktur, içine nasıl dert olduğunu hissedebiliyor ve çok iyi anlıyorum 😩 ama ben şunu öğrendim ki bazen kedilerin işine hiç karışmamak gerekiyor, o kendince kendisini bir şeyden koruyor, önlem alıyor oluyor ama biz onun için daha iyi olduğunu düşündüğümüz koşullara yönlendirip aslında daha kötü bir durumun yaşanmasına yol açabiliyoruz. Bence iyi düşünelim, ben senin yerinde olsam yakından ve daha sık gözlemlemekten başka bir şey yapmazdım sanırım şu an. İnşallah hemencecik eskiye döner ya, beni de haberdar eder misin? :(
4 notes
·
View notes
Text

Tam adres: Bursa Emekli Hayvanlar Çiftliği — Şehir Cd. No: 124, Başköy, Nilüfer, Bursa
E-posta: [email protected]
49 notes
·
View notes
Text
Ali salı gününden beri Bursa’da buz kampındaydı (Kestel Olimpik Buz Pateni Salonu). Dün buz erir gibi olmuştu, bugün de bi’ düzelme yok diye gündüzden Gebze’deki buza geçtiler apar topar. Şu an tam oralar cayır cayır yanıyor. Akıl alır gibi değil gerçekten, dün canını sıkan bir durum bugün canını kurtarmış olabiliyor.
18 notes
·
View notes
Text
Sadece insan canını candan sayan biri değilsen külliyen yalan olan cümlelerle avunamıyorsun. “Yangında can kaybı yaşanmadı”, içinde binlerce can kaybı, çığlık ve acı içeren bir cümle. Yok saydıklarınız yok sayamayacağınız boyuta geldiğinde “can kaybı yaşanmadı” cümlesine sevinemeyenleri anlayacaksınız ama geç, çok geç.
42 notes
·
View notes
Text


Ay normalde Atatürk şakalarına hiç gelemem ama İstanbul ve Türkiye’deki meşhur kedi popülasyonundan ötürü yabancıların kendi aralarında bu geyiği çevirmesine bayılıyorum dösmfsş. Fatih Sultan Mehmet’e “Meowmet” diyorlar bi’ deşdmedşr
23 notes
·
View notes
Text
Çocuk yapanların hayatı kaos, çok kötü vb gibi bir tespitte bulunamam ama “ben kedilerimle mutluyum ya hiç istemem çocuk mocuk” %100 ben ya. Bi’ de kedili yaşayıp da çocuk istemeyen kadınlara “ama bak hayatındaki boşluğu kediyle dolduruyorsun, çocuk yapsan kalmayacak kedi medi” diyorlar. Kardeşim ben asıl kedi medi kalsın diye çocuk yapmıyor olabilir miyim mesela? Hayvanları ve kendimi çocuk sahibi olma fikrinden yahut çocuklardan daha çok seviyor olabilir miyim? Kimseye ikna edici hiçbir neden sunmaksızın çocuk istemiyor olabilir miyim dümdüz? Kafam kaldırmayacak olabilir mi, kendimde o ışığı görmüyor olabilir miyim, daha da önemlisi FARKINDALIĞIM SON DERECE YÜKSEK OLABİLİR Mİ mesela, keşke herkes ebeveynlik konusunda benim kadar ayık kafayla hareket etse, daha fazla insan kendini bilse diye düşünüyor olabilir miyim?
Benim ve bana benzeyen kadınlarımın da biyolojisinde, bünyesinde, fıtratında yahut her ne bokunda öyle bir dürtü ve istek yok işte, yok ulan sevmiyorum çocuk mocuk. Bunu illa “hayatındaki boşluk…….” falan gibi bir sebebe bağlamaya gerek var mı gerçekten? Aaaa, şişmişim oh.
Bir de boyle cocuk yapmayi ovenler yok mu yasamlarina bakiyorum tam bi kaos cok kotu. Ozellikle kadin icin yasamasi o kadar kotu ki… ben kedilerimle mutluyum ya hic istemem cocuk mocuk. Bir de kedili yasayan kadinlara deli muamelesi yapiyorlar ya, kadinlarin huzurlu bi yasam yasamasini istemiyor olabilirler mi?
56 notes
·
View notes
Text
Yaa kardeşimin siyah kedisinin adı ironik bir biçimde Casper olmalıymış. Kendisi dünyanın en uysal, en arkadaş canlısı, en tatlı kedisi ama ne zaman benim kedilerden birinin yoluna çıksa benimkiler direkt bağırmaya, kaçmaya başlıyor. Geçen gün Tayyip kedim dile gelip söver gibi konuştu onunla ya, buradan olup da Instagram hikayelerimi görebilenler şahidimdir dşsmdle. Ya siyah olduğu için tanımlayamıyorlar ya da kediler arasında da ırkçılık sistemi var, bilemiyorum 😅
Kadersel olarak tam bir sevimli hayalet Casper ama yani. Kurban olduğum 🐈⬛
30 notes
·
View notes
Text
“Niye bize böyle bir bilgi kazandırdın”larınızı en baştan içtenlikle sineye çekiyor ve size muhtemelen üzerine hiç düşünmediğiniz “31 çekmek” ifadesinin nereden geldiğini açıklıyorum flkfjkıfj. Birazcık utanıyorum ama bilgi çok enteresan, yapacak bir şey yok.
Şimdi bu toplumun nezdinde ayıp ve gizlilik teşkil etmesi gereken bir eylem olduğu için Osmanlılar bu fiili ebcet hesabıyla şifrelemek istemiş. O dönemlerde elbette “mastürbasyon” gibi bilimsel bir terim olmadığı için halk arasında bu eylem “el çekmek” olarak bilinirmiş. Ebcet hesabı ne derseniz, Arap alfabesinde harflerin sayısal değerlerinin olması. Rakamların yerine harflerin kullanılabilmesi için geliştirilmiş bir sistem. Bu yazımızın konusunu ilgilendiren kısmına kadar örneklendireceğim, aslında devamı da var bu rakamların.
“elif 1, be 2, cim 3, dal 4, he 5, vav 6, ze 7, ha 8, ta 9, ya 10, kef 20, lam 30” gibi.
“El” kelimesine bakıyoruz. E’nin değeri 1, L’nin değeri 30. Arapça sağdan sola yazılan ve okunan bir dil olduğu için harflerin yerlerini değiştiyoruz, L = 30 ve E= 1. Daha da şifrelemek için ikisini toplayıp bu olaya direkt 31 demişler. İtiraf edin, otuz bir yıl düşünseniz böyle bir şey olduğu aklınıza gelmezdi, di mi? Ahephfolsjd
46 notes
·
View notes
Text
Ayy size de denk geldi mi bilmiyorum ama Fransız bi’ turistin İstanbul’da metroda çektiği bi’ videoya denk geldim bugün. Adam “şu an burada 2000 kişiyiz ama gördüğünü gibi herkes çok sessiz ve sakin, bağıran ve birbirini rahatsız eden kimse yok, ayrıca metronun içi idrar kokmuyor ama yine de buraya üçüncü dünya ülkesi demeye devam edecekler” falan diyor.
Bir, iki ay önce metroda yüksek sesle müzik açıp dans edenlere garip garip baktıkları için ülkemin insanına “medeniyetsiz, geri kalmış” diyen ülkemin diğer insanları hakkında yazdığım şu yazı geldi aklıma direkt. Mesela birisi donunu indirip metro koltuğuna işese bunun adı medeniyetsizlik olurdu, “ulan burası tuvalet mi” derdik değil mi? Metroda donunu indirip işemek = metroda yüksek sesle müzik açıp dans etmek işte, amacına uygun tesis kullanımı derken bundan bahsediyordum.
Ve gördüğünüz gibi çağdaşşşşş medeniyetlerrrr “aa metroya bak sidik kokmuyor” şeklinde şaşırabiliyor. Hayır bi’ de ben Paris’in en meşhuuur denilen caddesinde yürürken o sidik kokusunu bizzat tecrübe ettim ve adamın neden bahsettiğini gayet de anlayabiliyorum. Başkalarının bizde görüp “gelişmişlik, medeniyet” olarak nitelendirdiği şeyleri, metrodaki dinginliği ve sakinliği mesela, Türkleri boklamak için bir neden gibi görüp gösteriler ya, hepsinin a bir kere daha k afedersiniz.
43 notes
·
View notes
Text
Of 24 saat süren Adamlar konseri olsa 24 saat kıpırdamadan orda dururum ya :(
21 notes
·
View notes
Text
Bu aralar çok fazla “prenses erkekler, Mertella, Berkesu” gibi, erkeklerin artık son derece efemine eğilimler sergilediğini vurgulayan gönderiler var ya, ben işin eğlence kısmına odaklanıp geçmek yerine onunla ilgili minik bir araştırma yaptım.
MMAS tarafından Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism’de, 2007 senesinde yayınlanan bir araştırmaya göre, erkeklerin testosteron seviyesi her on yılda bir %1,2 - 1,3 oranında düşüyor. Örneğin, 1987 yılında 60 yaşındaki erkeklerin testosteron seviyesi 500 ng/dL civarındayken, 2004’te 60 yaşındaki erkeklerin seviyesi 390 ng/dL civarında. 10 yılda 110 ng/dL bir düşüş.
Danimarka’da yapılan bir diğer çalışmaya göre (Europeran Journal of Endocrinology, 2007), her nesilde ortalama 14-20 ng/dL daha düşük total testosteron bulgulanıyor. Finlandiya’da yapılanda (Andrology, 2013) 1986 doğumlu erkeklerin testosteron düzeyi, 1966 doğumlu erkeklerin aynı yaştaki düzeyine göre %14 daha düşük. Japonya’da yapılanda (International Journal of Urology, 2009) testosteron seviyesi kuşaklar arasında düzenli bir düşüş gösteriyor.
Neyse efendim bu durum erkeklerde sperm kalitesi ve doğurganlığı olumsuz etkilemesinden tutun da depresyona ve anksiyeteye yatkınlık, motivasyon ve öz güven eksikliği, daimi yorgunluk ve bıkkınlık, libido azalması, kas kütlesi kaybı ve fiziksel güçsüzlük, kemik yoğunluğunun azalması, diyabet gibi bir sürü şeyi beraberinde getiriyor.
Toplumsal cinsiyet rolleri açısından bakıldığında; erkekler artık daha az risk alıyor, daha az rekabetçi, liderlik rolünü pek üstlenmek istemiyor çünkü daha pasif. Efendim işte, ergenliğe daha geç girip daha geç çıkıyorlar, fiziksel ve ruhsal açıdan güç kaybettikleri için maddi konularda önceki nesiller kadar hırslı ve iddialı değiller, vesaire vesaire. Pek tabii bu durum kadın - erkek ilişkilerine de yansıyor.
Sebebi de 1930lardan bu yana hızla değişen yaşam koşulları. Tüketilen besinlerin kalitesizliği (ki Danimarka, Finlandiya gibi, insanların daha doğal ve kaliteli beslendiği ülkelerde yapılan araştırmaların bulgusu bu. Varın düşünün bizim ülkede durum nasıldır), stres, endokrin bozucu kimyasallar, vesaire vesaire.
Yapılan diğer çalışmalarda kadınlardaki östrojen seviyesinin de kuşaktan kuşağa düştüğü ama bunun örtülü bir düşüş olduğu, erkeklerinki kadar dramatik olmadığı bulgulanıyor (Rotterdam Study, 1990-2015). Özetle kadınların erkeklerden beklentilerinde çok büyük bir değişiklik yokken, erkeklerin hormonal düzeyinde büyük değişiklikler var. Bu da dengeyi bozarak “prenses erkekler” gibi ofansif bir mizahı beraberinde getiriyor.
Üzüldüm birazcık da.
59 notes
·
View notes