#AtomUnity
Explore tagged Tumblr posts
Text
BUNLARI BİLMEK GEREK...
-1600’lü yıllarda Osmanlıda Hızır peygamberin sağ olup olmadığı tartışılıyordu🤔
* Avrupa’da Gueriche ilk jeneratörü;
* Thomas Savery de ilk buharlı makineyi yaptı...
-1600’lü yıllarda Osmanlıda Hazreti peygambere saygı olsun diye “Sallallahu aleyhi vesellem” demenin gerekip gerekmediği tartışılıyordu🤔
* Avrupa’da Pascal, ilk hesap makinesini;
* Newton, yerçekimi yasasını buldu...
-1700’lü yıllarda Osmanlıda Hz. peygamberin anne ve babasının mümin kabul edilip edilmeyeceği tartışılıyordu🤔
* Avrupa’da Newton, ”Optik” adlı kitabını yayımladı.
* Volta, ilk elektrik bataryasını yaptı...
- 1700’lü yıllarda Osmanlıda firavunun imanla ölüp ölmediği tartışılıyordu🤔
* Avrupa’da J.Watt, uzun süreli çalışan buharlı makineyi yaptı;
* Montgolfier kardeşler ilk uçan balon yolculuğunu gerçekleştirdiler...
- Osmanlı bu yüzyıllarda Muhyiddin Arabî’nin Şeyh-i Ekber (Büyük Şeyh) kabul edilip edilmeyeceğini tartışırken🤔
* Avrupa’da Trevithick, ray üzerinde giden ilk treni (1804) yaptı...
-Bu yüzyıllarda Osmanlı kahve ve tütünün haram olup olmadığını tartışırken🤔
* Avrupalı stetoskobu( Kalp ve akciğer dinleme cihazı,1816) bulmuş;
* Ampère, elektrik akımını ölçen ampermetreyi yapmış,
* Faraday, elektromanyetik kuramları geliştirmişti...
-Bu yüzyıllarda Osmanlı ezanı güzel sesle okumanın gerekli olup olmadığını tartışırken🤔
*Avrupalı Londra’da ilk yer altı trenini (metro) (1863) yapmış,
*Plante, kurşunlu akümülatörü(1859),
*Graves Otis ise asansörü bulmuştu...
- Bu yüzyıllarda Osmanlı medresesi Yezit’e lanet etmenin gerekip gerekmediğini tartışırken🤔
* Batı’da Cooke ve Wheatstone ilk elektrikli telgrafı buldu...
- Kanuni’den sonra yozlaşmaya başlayan Osmanlı medresesi türbelerin ziyaret edilip edilmeyeceğini tartışırken🤔
* Batı’da Lavoisier (1781) kimyaya nicel yöntemleri yerleştiriyor, kütlenin korunumu yasasını buluyordu...
- Bu tarihlerde Osmanlı medresesi, kandillerde toplu olarak namaz kılınıp kılınamayacağını tartışırken🤔
* Batı’da Avogadro Birleşen Hacim Oranları Yasası’nı buluyor (1811) ve kimyada yeni bir çığır açıyordu...
- Yozlaşan ve gittikçe geriye giden medrese “Selamlaşırken eğilmeli mi?” gibi (!) çok önemli bir soruya yanıt ararken🤔
* Batı’da J.J. Thomson atomun yapısındaki elektronları keşfediyordu...
Günümüze gelince:
- Batı 25 Aralık 2021 tarihinde James Webb Uzay Teleskobunu uzaya gönderdi. Bu teleskopla 13,5 milyar ışık yılı uzağı, yani evrenin ilk yıldızlarının oluştuğu zamanı görmeyi olanaklı kılacak...
* Türkiye'yi yönetenler ise hâlâ şarkı sözünde Hz. Adem'e hakaret edildi mi polemiği içerisinde!
Değişen bir şeyin olmadığı görülmekte...
Din ile bilim arasındaki fark:
Din beyinleri uyuşturur, bilim ise insanı uyuşukluktan kurtarır...
Ne diyor Mustafa Kemal ATATÜRK: Hayatta en hakiki (gerçek) mürşit (yol gösterici, kılavuz, önder) ilimdir...
(Alıntı... / Derleme)
22 notes
·
View notes
Text
Bir örnek vermem istenirse, ben atom silahlarını mükemmelleştirmek için atomun parçalanması üstünde çalışan bilim adamlarına “aydın” denilemeyeceğini söyleyeceğim: Onlar bilim adamıdır, işte o kadar. Ama yapılmasına göz yumdukları bu silahların yıkıcı gücü karşısında dehşete kapılan bilginler bir araya gelerek kamuoyunu atom bombasının kullanılmasına karşı uyaran bir manifesto imzaladıklarında artık birer aydındırlar.
-Jean-Paul Sartre, Aydınlar Üzerine
24 notes
·
View notes
Text
Her Şey, Her Yerde, Hep Aynı Anda
Çoklu evren teorisine göre sonsuz sayıda evren ve buna bağlı olarak sonsuz versiyonunuz vardır. Şuanki tüm arzularınıza sahip olduğunuz bir gerçeklik veya sadece herhangi var olduğunuz bir evren. Bu her ne olursa olsun, tüm gerçeklikler aynı anda çalışıyor, var olmaya devam ediyor.
Her şeye sahip olduğunuz aynı zamanda hiçbir şeye sahip olmadığınız bir sürü evren bulunuyor çünkü arzuladığınız ve düşündüğünüz her şey (nesneler, insanlar, olaylar, koşullar vb.) bu çoklu gerçekliklerin herhangi birinde zaten mevcut.(yani arzularınıza zaten sahipsiniz… onlardan ayrı olduğunuzu, farklı gerçekliklerde olduğunuzu düşünseniz bile). Tüm bu arzuya sahip olan versiyonunuz… hâlâ SİZSİNİZ, değil mi?
Sen her şey olduğun ve her şey sen olduğun için hiçbir şeyi yoktan yaratmıyorsun veya uydurmuyorsun çünkü bunlara sahip olduğun bir gerçeklik bulunuyor. Siz şuanda var olabilecek tüm evrenlerde bulunan birisiniz, her bir atomun parçasısınız, böylece tüm arzularına sahip olan versiyonunuzu da içinde taşıyorsunuz.
Siz zaten dilediğiniz her şeye sahipsiniz. her gerçeklikte KENDİNİZİN HER BİR VERSİYONUYLA BİRSİNİZ dolayısıyla arzularınız "uzakta değil", arzularınız "sahte" veya "gerçek dışı" değil. onlar zaten sahip olduğunuz için olabildiğince gerçektirler. Şu anda sahip olmak istediğin her şeye zaten sahipsin. çünkü sen her şeysin, her şeye sahipsin, her yerdesin, aynı anda.
Olmayı arzuladığınız her şeysiniz ve şu anda sahip olmayı arzuladığınız her şeye sahipsiniz, çünkü böyle bir versiyonun zaten var ve senin içinde!!
Tek yapmanız gereken kendinizi tanımlamak istediğiniz versiyonunuzu seçmek. Pahalı bir arabaya mı sahip olmak istiyorsunuz? Sadece bu arabaya sahip olan versiyonunuz olduğunuzu varsayıyorsunuz, kendinizi tam olarak böyle tanımlıyorsunuz. Bu kadar basit.
İstediğinizi elde etmemenin hiçbir yolu yok çünkü hayal edebileceğiniz tüm varoluş planlarında ona sahipsiniz. İstediğin şeye sahip olan versiyonun zaten var, her bir versiyonunla birsin. Bu yüzden ona sahipsin! Tek yapmanız gereken gururla, güvenle sahiplenmek. Her şeye sahip olduğunuza ve her şey olduğunuza güvenin. Korku ve şüphe olmadan. Hepsine sahipsin!!
Arzunuza sahip olduğunuz versiyonunuza dönüşün ve sonda yaşayın!
“Her şeysin, her şeye sahipsin, her yerdesin, aynı anda” cümlesini biraz daha açmak gerekirse: Sonsuz versiyonunuzun bulunduğu evrenlerde zaten arzularınıza sahipsiniz. Bu yüzden her şeye sahipsin. Her yerdesin çünkü tüm bu evrenler aynı anda çalışıyor, Paris’e gitmeyi arzuluyor olabilirsiniz ancak Paris’te olan bir versiyonunuz zaten var. Böylelikle her şeysin, her şeye sahipsin, her yerdesin, aynı anda.
#manifesting#law of assumption#law of attraction#manifestation#manifest#shiftoria#loa blog#tezahür#tezahüretmek#manifestlemek#manifestyöntemi#çokluevrenteorisi#her şeysin#her yerdesin#hep aynı anda
11 notes
·
View notes
Text
Bedenin tüm hücreleri teker teker ölüyor ama beyin nöronlar fırlatmayı sürdürüyor. Şimşek gibi, havai fişek gibi. Bu anda meşgulüm. Hatırlamakla. Bedenimdeki her atomun bir yıldızda oluştuğunu hatırlıyorum. Bu madde, bu beden çoğunlukla uzay boşluğundan ibaret sonuçta. Somut madde dediğin çok yavaş titreşen enerjiden ibaret ve ben diye bir şey yok. hiç olmadı. Bedenimdeki elektronlar altımdaki zeminde ve artık solumadığım havada bulunan elektronlarla kaynaşıyor.
Hatırlıyorum, birinin bitip benim başladığım bir nokta yok. Hatırlıyorum, ben enerjiyim. Bellek değilim. Benlik değilim. Adım, kişiliğim, seçimlerim, hepsi benden sonra geldi. Ben onlardan önce vardım, sonra da olacağım, geri kalan her şey görüntülerden ibaret. Ölmekte olan beynimin dokusuna resmedilen gelip geçici düş parçaları. Bense arada sıçrayan şimşeğim. Nöronları ateşleyen enerjiyim ve geri dönüyorum. Sadece hatırlamakla yuvaya dönüyorum. Sanki daima parçası olduğu denize karışan bir su damlası gibi. Her şey… bir parçası. Hepimiz… bir parçasıyız. Gelmiş geçmiş herkes, her bitki, her hayvan, her atom, her yıldız, her galaksi, hepsi.
Kumsaldaki kum tanelerinden daha çok galaksi var evrende. “Tanrı” dediğimizde kastettiğimiz de o. Biricik olan. Evren ve onun sonsuz düşleri. Biz, kendi kendini düşleyen evreniz. Her seferinde hayatım sandığım şey aslında bir düş. Ama bunu unutacağım. Hep unutuyorum. Düşlerimi hep unutuyorum. Ama şimdi, bir lahzada, hatırlıyorum ve hatırladığım an her şeyi bir çırpıda anlıyorum. Zaman yok, ölüm yok. Hayat bir düş. Bir dilek. Sonsuza dek tekrarlanan bir dilek.
4 notes
·
View notes
Text
“Kişi, kendi dışında bir güç tarafından itildiği, sürüklendiği zaman ‘Ben’ diyemez; ‘Ben’ diyen, daima, bir çaba sarf edendir” -Simone Weil. Peki ama neye çaba sarf eden? Her varolan mevcudiyetini sürdürdüğü sürece varolma çabası [conatus] sarf etmiyor mu? Bir atomun, bir ağacın veya bir yıldızın varolma çabasının bir insanın varolma çabasından farkı nedir? "Ben" olmaya yüklenen anlamla "Ben olabilen" insanı diğer varolanlardan üstün mü görmeli? Benliğe yüklenen anlam, en basitinden ontolojik zorbalık değil mi?
Diğer taraftan, kişi zaten her daim kendi dışında bir güç tarafından itilen değil mi? Benlik bu yığılmalarla oluşmuyor mu? Evet, insan anılarından ibarettir, ama bu anıları oluşturan genetik ve kültürel örüntüler vardır. Bende birleşen bu örüntüler edimselliğimi, hayata bakış tarzımı ve daha da ötesinde eylemselliğimi belirler. Yapıp etme yollarım, hayata karşı tavrım ve dolayısıyla istencim, çabam, farkındalığım... Demek ki "ben" diyebilme farkımı hafızamda biriktirdiklerimle değil de, yapıp etmelerimle yani varoluş tarzımla ortaya koyuyorum... O halde benliğim, beni ben yapan bendeki izlerden ziyade taşıdığım varoluş tavrımdır (kahveyi içme tarzım gibi söz gelimi). "Ben" anılarımdan, deneyimlerimden, sahip olduklarımdan, üzerimdeki yüklerden ve geriye kalan tortulardan fazlasıyım.
"Ben" bir potansiyeldir. Bir tarz, bir eylem, bir duruş, görünüş...
4 notes
·
View notes
Note
Kuantum dalga fonksiyonu fiziksel bir gerçekliği mi temsil eder, yoksa yalnızca olasılıksal bir hesaplama aracından mı ibarettir?
her ikisi de herhalde. zaten kuantum mekanigi tamamen olasiliklardan ibaret. dalga fonksiyonu cozulebilecek bi denklem degil bence. çözülürse tanrıyı bulmus oluruz muhtemelen. nitekim belirsizlik ilkesi var. heisenberg baba bana bi atomun yerini soyleyin size gelecekten haber vereyim demis. ve aklima cift yarik deneyi geldi mesela. elektronlarin bazen parcacik bazen dalga gibi davranmasi. ama buna da ' allah allah ilahi bi sey herhalde ya biz bakiyoruz diye olmuyor' gibi bi yaklasimim yok bu yorumu sacma buluyorum. ama nasil oluyor bi argumanim yok bu konuda 😁 ben de Einstein gibi , ben arkami dondugumde ayin orda olmadigina inanmiyorum✍️🏻✍️🏻
1 note
·
View note
Text
Nükleer enerji temiz enerji kaynağı mı?
https://pazaryerigundem.com/haber/228347/nukleer-enerji-temiz-enerji-kaynagi-mi/ -
Nükleer enerji temiz enerji kaynağı mı?

İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Senem Şentürk Lüle, nükleer enerjinin güneş ve rüzgar kadar temiz bir enerji kaynağı olduğunu ifade ederek, karbon salımı konusunda fosil yakıtların zararı düşünülünce nükleer atıkların bilinenden daha az sorun teşkil ettiğini söyledi.
BURSA (İGFA) – Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) Enerji Uzmanlık Grubu tarafından düzenlenen “Bursa Yeni Nesil Nükleer Enerjileri Konuşuyor” başlıklı panel BUSİAD Evi toplantı salonunda gerçekleştirildi.
Panelin moderatörü Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi ve BUSİAD Enerji Uzmanlık Grubu Üyesi Prof Dr. Akın Etemoğlu, “Giderek karmaşıklaşan küresel enerji denklemi içinde hem çevresel hem de ekonomik faktörlerin dengelendiği yeni çözümler arayışı içindeyiz. Yeni nesil nükleer teknolojiler yoğun bir şekilde tartışılır hale gelmiştir” dedi.
Panelin ilk konuşmacısı İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Senem Şentürk Lüle, nükleer güç santrali konusunda genel bir bilgilendirme yaparken, 1930’larda bulunan sistemlerde fisyon prensibinin kullanıldığını söyledi. Atomun bölünmesinden elde edilen fisyon uygulamasın günümüzde kullanılan bir yöntem olduğunu, atomun birleşmesinden kaynaklanan füzyon reaktörünün ise henüz hayata geçirilemediğini de kaydetti. Nükleer santrallerde uranyum ve plütonyum kullanıldığını ancak doğada madenciliği yapılan elementin uranyum olduğunu, plütonyumun ise yapay olduğunu ifade etti.

Nükleer güç santrallerinin askeri amaçlardan çıktığını da kaydeden Prof. Dr. Lüle, nükleer reaktörlerin tarihsel gelişimini de detaylı anlattı. Prof. Dr. Lüle gelinen noktada oldukça güvenli olan 3+ Nesil nükleer santrallerin kullanıldığını, Akkuyu’da yapımı devam eden nükleer santralin de böyle olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Lüle, şimdi 4. Nesil santrallerin gündemde olduğunu da kaydederek, burada güvenliğin öne daha çok çıktığını kaydetti. Nükleer santrallerin pahalı olmasının nedeni de güvenlik önlemlerin yüksek olmasına bağlayan Prof. Dr. Lüle, dünyada halen 416 nükleer reaktörün çalıştığını, 23’ünün beklemede ve 61’inin de yapım aşamasında olduğunu belirtti. Dünyada halen elektriğin yüzde 60’dan fazlasını fosil yakıtlardan elde edildiğini ifade eden prof. Dr. Lüle, nükleer elektrik santrallerinin yüzde 9’a karşılık geldiğini de söyledi. Türkiye’de de fosil yakıtlardan elektrik üretiminin yüzde 55’lerde olduğunu yenilenebilir enerjide Türkiye’nin iyileştiğini de ifade etti. Prof. Dr. Lüle, Dünyanın en büyük nükleer güç santral inşaat sahasının da şu an inşası devam eden Akkuyu olduğunu da söyledi.
NÜKLEER ATIK…
Yeni nesil reaktörlerden de bahseden Prof. Dr. Lüle, bu reaktörlerin avantajlarını, geliştirilmiş yakıt verimliliği, en aza indirilmiş atık üretimi, ekonomik rekabet gücü, daha güvenli ve yayılma direnci yüksek olarak tanımladı. Nükleer güç santralleinin geleceğinin küçük modüler reaktörlerde olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Lüle, çok sayıda tasarımın dünyada konuşulduğunu da kaydetti.
Prof. Dr. Lüle, hidrojenin konuşulduğu bir dönemde hidrojeni sudan ayırmak için kullanılacak olan enerjinin fosil yakıtlardan sağlanması durumunda karbon salımı konusunda bir avantaj olmayacağını da ifade ederek, karbon salımı konusunda nükleer enerjinin güneş ve rüzgar kadar temiz bir enerji kaynağı olduğunu ve atıklar konusunun da fosil yakıtların zararı düşünülünce sanıldığı oranda bir sorun teşkil etmediğini de kaydetti.
YENİ NESİL REAKTÖRLER…
ThorAtom A.Ş. Teknik Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hüseyin Ayhan da, 4. nesil reaktörler hakkında genel bilgi verdikten sonra özel olarak ilgilendikleri ergimiş tuz reaktörleri hakkında detaylı bilgi aktardı.
Ergimiş tuz reaktörlerinin atıklarının neredeyse yok düzeyine indiğini ve çok güvenilir olduğunu kaydeden Dr. Ayhan, ekonomik olarak da bu reaktörlerin uygun olduğunu kaydetti. Reaktörleri tasarlarken atığı minimize etmeyi düşündüklerini ifade eden Dr. Ayhan, yakıt tarafında da maksimizasyonun yeni sistemlerde geçerli olduğunu kaydetti. Dr. Ayhan, yeni reaktörlerde güvenlik sistemlerinin aktif güvenlik sistemlerinin dışında pasif güvenlik sistemlerini devreye aldığını söyledi.
TORYUM…
ThorAtom A.Ş. Genel Müdürü Dr. Reşat Uzman ise yakıt temini ve yakıtın bertaraf edilmesi konularına değinirken, kendilerinin ilgilendiği sistemde, Türkiye’de rezervi fazla olan toryumun kullanılmasının söz konusu olduğunu da söyledi. Dr. Uzman, Türkiye’de 1 milyon tona yakın toryum rezervinin olduğunu ve toryumun nadir elementlerle birlikte olduğu için çıkarılmasının karlı olacağını da kaydetti.
“MİLLİ REAKTÖR YAPMALIYIZ…”
ThorAtom A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tarık Öğüt de Milgem milli savaş gemisi projesini aktararak başladığı konuşmasında, milli reaktör yapılmasına değinerek, “Milgem öyküsünden sonra bir öykü daha yaratmamız lazım o da nükleer reaktör öyküsü” dedi. Nükleer algısının kendisinde de yanlış bir algı olduğunu ve çok geç fikrinin değiştiğini de ifade eden Dr. Öğüt, “Halkın içindeki direncin kırılması gerekir” dedi.
Katılımcılardan gelen soruların yanıtlanmasıyla tamamlanan panelin sonunda konuşmacılara, Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin sosyal sorumluluk projesi olan “Kır Çiçekleri Okusun Diye” kampanyasına adlarına yapılan bağışın sertifikası BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar ile tarafından verildi.

0 notes
Text
Evren Holografik Mi? Birmingham Üniversitesi'nden teorik fizikçi Profesör Marika Taylor, evrenin aslında iki boyutlu bir yapıdan oluştuğunu iddia ediyor. Ancak, bu iki boyutlu yüzeydeki görüntüler, derinlik hissi veriyor; tıpkı düz bir ekranda izlenen 3D bir filmde olduğu gibi. Yani, etrafımızdaki dünyayı karmaşık ve üç boyutlu olarak algılayabiliriz, fakat Profesör Taylor, bunun yalnızca bir illüzyon olduğunu savunuyor. Bu durum, hayatlarımızın ya da evrenin daha az “gerçek” olduğu anlamına gelmiyor; aksine, evrenin düşündüğümüzden çok daha tuhaf ve karmaşık olabileceğini gösteriyor. Holografik Evren Teorisi Nedir? Evrenin bir hologram olduğu fikri, akıllara bilim kurgu filmlerini getirse de, fizikçilerin kastettiği hologram, iki boyutlu bir yüzeye sahip olan ve üç boyutluymuş gibi görünen bir yapıdır. Daily Mail'e konuşan Profesör Taylor ve benzer görüşleri paylaşan diğer bilim insanları, evrenin tamamının iki boyutlu bir yüzeyde, ancak üç boyutluymuş gibi görünen bir yapıya sahip olduğunu düşünüyorlar. Teoriye göre, katı bir kütle yerine, boş bir küre gibi düşünülmesi gereken evrende, güneş sistemleri ve galaksiler, bu kürenin içindeki üç boyutlu boşlukta yer alıyor. Ancak, evrenin yüzey yapısı yalnızca iki boyuttan oluşuyor. “Holografik ilkeye” göre, gezegenlerin ve yıldızların hareketlerini açıklamak için yalnızca bu iki boyutlu yüzeyde olup bitenleri bilmek yeterli. Profesör Taylor, görüşlerini şu ifadelerle savunuyor: “Bunu görselleştirmek oldukça zor. Ancak bir atomun içinde ne olduğunu hayal etmek de aynı derecede zor. 20. yüzyılın başlarında, atomların kuantum kurallarına uyduğunu öğrendik. Bu, günlük gerçekliğimizden oldukça farklıydı. Holografi bizi daha da uç bir dünyaya götürüyor: Sadece kuvvetler kuantum doğalı değil, boyut sayısı da algıladığımız gerçeklikten farklı.” Bu, Evrenin Gerçek Olmadığı Anlamına Mı Geliyor? Holografik teoriyle ilgili en büyük yanlış anlamalardan biri, evrenin gerçek olmadığı veya bir simülasyon olduğu düşüncesidir. Günlük yaşamımızda gördüğümüz hologramlar genellikle birisi tarafından yansıtılır ve isteğe bağlı olarak açılıp kapatılabilir; ancak bilim insanlarının kastettiği şey bu değil. Profesör Taylor, bunu “Matrix filmleri düşündürücü ama holografiyi tam anlamıyla yansıtmıyor” ifadeleriyle açıklarken, ABD Enerji Bakanlığı'na bağlı Fermilab laboratuvarı da, evrenin bir 'simülasyon' olduğu düşüncesinin yanıltıcı olduğunu belirtmektedir: “Evrenimizin üç boyutlu gibi görünmesinin iki boyutlu bir temel düzeyde kodlandığı anlamına gelmesi, bu yansımayı yapan bir varlık olduğu anlamına gelmez.” Yani, eğer evren gerçekten holografikse bile, Matrix’teki gibi bir simülasyonun varlığı kastedilmiyor. Bilim insanlarına göre, yerçekimi ve üçüncü boyut, ‘ortaya çıkan’ özelliklerdir. Southampton Üniversitesi'nden matematiksel fizikçi Profesör Kostas Skenderis, bu tezi sıcaklığa benzetmektedir: “Sıcaklık gibi düşünün. Her bir atomun sıcaklığı yoktur; yalnızca konumu ve hızı vardır. Ancak yeterli sayıda atom bir araya geldiğinde ve etkileşime girdiğinde, sıcaklık dediğimiz özellik ortaya çıkar. Sıcaklık, temel parçacıkların doğasında yoktur. Ama topluca ortaya çıkan bir özelliktir. Bu, sıcaklığı daha az gerçek yapmaz; aksine açıklar.” Bu teze göre, yerçekimi ve üçüncü boyut da, 2D evrenin parçalarının belirli şekillerde etkileşimi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bilim İnsanları Neden Evrenin Hologram Olduğunu Düşünüyor? Bu sorunun cevabı, ünlü fizikçi Stephen Hawking’in ortaya attığı “bilgi paradoksuna” dayanıyor. Bu paradoks, kara deliklerin fiziğin temel yasalarından birini ihlal ettiğini öne sürmektedir. Fiziğin bir yasasına göre, madde yoktan var edilemez ya da yok edilemez. Benzer şekilde, kuantum fiziğinde de bilgi yoktan var edilemez ya da tamamen yok edilemez. Bilgi paradoksuna göre, parçalarına ayrılan bir not, parçaları bir araya getirildiğinde yeniden okunabilirken, kara deliğe atılan bir nota bir daha ulaşılamaz. Bilim insanları, 1970'lerin sonlarında bu sorunu aşmanın yolunun kara deliklere iki boyutlu olarak bakmak olduğunu fark ettiler.
Bu görüşe göre, not kara deliğe atıldığında bilgi yok edilmez, kara deliğin iki boyutlu sınırına "yayılır". Bu, bilgi paradoksunu keşfeden Stephen Hawking’in de hayatının son yıllarında benimsediği bir görüş olmuştur. Dünyaya iki boyutlu bakmanın bazı durumlarda fiziği anlamayı kolaylaştırdığını savunan bilim insanları, bu perspektifin özellikle Büyük Patlama'nın ilk saniyeleri veya kara deliklerin içi gibi yerçekiminin çok güçlü olduğu anlarda çok işe yarayacağı görüşündedir. Profesör Skenderis, bu perspektifi şu şekilde açıklamaktadır: “Kara delik fiziği bize 3D evreni açıklamak için yalnızca 2D bilgiye ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor.” Bu Teorinin Kanıtı Var Mı? Profesör Taylor, bu teoriye dair henüz “kesin kanıt” bulunamadığını belirtse de, bilim insanları teori üzerinde çalışmaya devam ediyor. Bunun için en iyi yerin, evrenin en erken anlarının izlerini taşıyan Kozmik Mikrodalga Arka Plan (CMB) radyasyonu olduğu ifade ediliyor. Chicago Üniversitesi’nden astrofizikçi ve Fermilab Parçacık Astrofiziği Merkezi direktörü Profesör Craig Hogan, bu radyasyonun “holografik gürültü” taşıması gerektiğini düşünmektedir. “CMB ve büyük ölçekli tüm yapılar, kuantum-yerçekimsel gürültüden doğmuş olmalı” diyen Hogan, “Eğer evren holografikse, CMB deseninde bunun izlerini görmeliyiz. Evrenin yaratılış sürecinin bir yansımasını taşır” ifadelerini kullanıyor. Profesör Hogan ayrıca, CMB’nin gökyüzünde “şaşırtıcı simetriler” gösterdiğini ve bunların holografik evrende beklenen işaretler olduğu görüşündedir. Profesör Skenderis ise, verileri “Holografik modellerin öngörülerini, CMB'nin gözlemlenen özellikleriyle test ettik ve mükemmel bir uyum bulduk. Bu, bugüne kadar holografiye dair tek doğrudan gözlemsel test” şeklinde açıklamaktadır.
0 notes
Video
youtube
2024 2025 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI KİMYA DERSİ 9 SINIFLAR 2 DÖNEM 1 YAZ...
🧪 2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılı Kimya Dersi 9. Sınıflar 2. Dönem 1. Yazılı Örnek Soruları ve Cevapları 🧪 Merhaba sevgili öğrenciler! 🎓 Kimya 9. sınıf 2. dönem 1. yazılı sınavına mı hazırlanıyorsunuz? 2024-2025 müfredatına uygun en güncel örnek sorular ve detaylı çözümler bu videoda sizlerle! ✅ 📌 Sınavda başarılı olmak için bilmeniz gereken konuları ve ipuçlarını paylaşıyoruz. Örnek soruları dikkatlice inceleyerek sınava tam hazırlıklı olun! 💡 Videoda Neler Var? 📌 Atomun Yapısı ve Parçacıkları 📌 Periyodik Tablo ve Elementlerin Sınıflandırılması 📌 Metaller, Ametaller ve Yarı Metallerin Özellikleri 📌 Kimyasal Bağlar (İyonik ve Kovalent Bağlar) 📌 Asitler, Bazlar ve Özellikleri 📌 Fiziksel ve Kimyasal Değişimler 📌 İyonlar, Katyon ve Anyon Kavramları 📌 Boşluk doldurma, eşleştirme ve test soruları ile sınava hazırlık 📌 Sınavda sık yapılan hatalar ve dikkat edilmesi gereken noktalar 🚀 Bu video sayesinde Kimya sınavında yüksek not almak artık çok kolay! Konu anlatımı, soru çözümleri ve sınav ipuçlarıyla donatılmış bu videoyu sonuna kadar izleyin! ✍️ 📌 Bizi Sosyal Medyada Takip Edin! 📸 Instagram: @zgrtkmk 🎵 TikTok: @mavisandal74 📢 Daha fazla içerik için kanala abone olmayı ve bildirimleri açmayı unutmayın! 🔔 250 Anahtar Kelime: kimya, 9. sınıf kimya, kimya yazılı, kimya sınavı, 2. dönem 1. yazılı, kimya testleri, atom yapısı, proton, nötron, elektron, iyonik bağ, kovalent bağ, katyon, anyon, asit, baz, pH ölçeği, kimyasal bağlar, fiziksel değişim, kimyasal değişim, metaller, ametaller, yarı metaller, periyodik tablo, periyodik sistem, kimyasal tepkimeler, iyonlar, kimya konu anlatımı, kimya soru çözümü, lise kimya, MEB kimya, kimya müfredatı, bileşikler, elementler, bileşiklerin formülleri, kimya deneme sınavı, kimya yazılı hazırlık, kimya online ders, kimya başarı ipuçları, kimya öğrenme teknikleri, kimya sınav notları, lise kimya test kitapları, kimya çıkmış sorular, kimya yeni nesil sorular, TYT kimya, AYT kimya, KPSS kimya, YKS kimya, kimya quiz, kimya sınavına nasıl çalışılır, kimya dersi notları 2024, kimya sınavı 2025 📢 Kanala abone olmayı, videoyu beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın! 🎥📚
0 notes
Text
Evrenin Ölçeği Üzerine Felsefi Bir Sohbet
Soru: Gözlemlenebilir evrenin aslında devasa bir kara deliğin içinde yer aldığı fikri hakkında ne düşünüyorsun?
Cevap: Bu, teorik fizik ve kozmolojide ilginç bir spekülasyon. Eğer evrenimiz dev bir kara deliğin içindeyse, zamanın akış hızı, uzayın bükülmesi ve fizik yasaları farklı bir üst gerçekliğe göre şekillenmiş olabilir. Evrenin genişlemesi, aslında içinde bulunduğumuz kara deliğin iç dinamiklerinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak bu hipotez, şu an elimizdeki gözlemlerle doğrudan test edilemediği için spekülatif kalıyor.
Soru: Eğer içinde bulunduğumuz kara delik devasa boyutlardaysa, biz onun içinde bir toz zerresi kadar küçük olabiliriz. Bu durumda nasıl bir anlam taşıyoruz?
Cevap: Ölçek kavramı insan zihni için büyük bir paradoks yaratıyor. Bir yandan, mikro ölçekte bilinçli varlıklar olarak kendimizi evrenin merkezinde görüyoruz. Öte yandan, kozmik ölçekte baktığımızda varlığımız önemsiz gibi görünebilir. Ancak şunu unutmamak lazım: Eğer bilinç, evrende nadir görülen bir olguyu temsil ediyorsa, biz sıradan değiliz; aksine, evrenin kendisini anlamlandıran bir parçasıyız. Evreni algılayan, gözlemleyen ve düşünen bir varlık olarak, büyüklüğümüz veya küçüklüğümüz, önemimizi belirleyen tek kriter olmayabilir.
Soru: Peki, ben başka bir evrende var olan bir canlı olsaydım ve ayağımın altındaki bir atomun içindeki mikro evren şu anki evrenimiz olsaydı, bu nasıl yorumlanabilir?
Cevap: Bu düşünce deneyi, evrenlerin ölçek bağımsız bir şekilde iç içe geçmiş olabileceği fikrini akla getiriyor. Eğer evrenimiz, başka bir varlığın ayağının altındaki bir atomsa, bu şu anlama gelir:
Bizim evrenimiz bir başka üst ölçekli gerçekliğin mikro bir parçası olabilir.
Aynı şekilde, bizim bildiğimiz kuantum dünyasında gözlemlediğimiz parçacıklar da başka evrenlere açılan kapılar olabilir.
Evrenler hiyerarşik şekilde iç içe geçmiş olabilir ve "en büyük" veya "en küçük" kavramları mutlak olmayabilir.
Soru: Ama ben, ayağımın altındaki atomlardan habersiz olabilirim. Öyleyse bizim varlığımızın farkında bile olmayan bir üst varlık olabilir mi?
Cevap: Kesinlikle olabilir. Eğer biz başka bir varlığın atomlarından sadece biriysek, bu onların farkında olmadığı gibi, onların da bizim farkımızda olmama ihtimali var. Bu, evrenlerin sadece gözlemlendiğinde var olduğu fikrine karşı bir argüman sunuyor. Yani gözlemci bilinç olmasa bile evrenler var olabilir. Ancak bilinç, evreni anlamlandıran en önemli unsur olabilir.
Soru: Peki, o zaman evren içinde evrenler sonsuza kadar devam eden bir döngü mü?
Cevap: Bu olasılığı dışlamak zor. Eğer her evren başka bir evrenin atomuysa ve her atom kendi içinde yeni evrenler yaratıyorsa, bu döngü sonsuza kadar sürebilir. Böyle bir yapıda:
Her evren, bir başka evrenin mikro ölçekli bir parçasıdır.
Zaman, ölçekler arası bir değişken olabilir ve her seviyede farklı işleyebilir.
Gerçeklik, gözlemcinin hangi ölçekten baktığına göre değişebilir.
Sonuç: Büyüklük ya da küçüklük, önemli veya önemsiz olmak tamamen bağlama bağlıdır. Biz, mikro ölçekte önemsiz gibi görünebiliriz ama bilinçli varlıklar olarak evrenin kendisini anlamlandırmasını sağlıyoruz. Bu da bizi evrenin en değerli parçası yapabilir. Evren, sonsuz ölçekli bir döngü içinde var oluyorsa, kimse tam anlamıyla "en büyük" ya da "en küçük" değil. Biz, var olan gerçekliğin gözlemcisi ve bir parçasıyız.
Bu perspektifle bakınca, varoluşumuzun değeri ölçeğimizle değil, algımız ve bilincimizle ölçülmeli.
1 note
·
View note
Text
Atom Teorisi: Atoma Dair Bilgilerimiz Zamanla Nasıl Değişti?
Atom teorisi, maddenin temel yapı taşı olan atomun yapısını ve davranışını anlamaya yönelik bilimsel çalışmaların bir özetidir. Günümüzde atomun çekirdeği etrafında dönen elektronlardan oluşan bir yapısı olduğunu biliyoruz. Ancak bu bilgiye ulaşmak yüzyıllar süren araştırmalar ve farklı atom modelleri sayesinde mümkün oldu. İlk Atom Modelleri Atom fikri ilk olarak Antik Yunan’da ortaya atıldı.…
0 notes
Text
Bir örnek vermem istenirse, ben atom silahlarını mükemmelleştirmek için atomun parçalanması üstünde çalışan bilim adamlarına “aydın” denilemeyeceğini söyleyeceğim: Onlar bilim adamıdır, işte o kadar. Ama yapılmasına göz yumdukları bu silahların yıkıcı gücü karşısında dehşete kapılan bilginler bir araya gelerek kamuoyunu atom bombasının kullanılmasına karşı uyaran bir manifesto imzaladıklarında artık birer aydındırlar.
-Jean-Paul Sartre, Aydınlar Üzerine
6 notes
·
View notes
Text
Atom Teorisi: Atoma Dair Bilgilerimiz Zamanla Nasıl Değişti?
Atom teorisi, maddenin temel yapı taşı olan atomun yapısını ve davranışını anlamaya yönelik bilimsel çalışmaların bir özetidir. Günümüzde atomun çekirdeği etrafında dönen elektronlardan oluşan bir yapısı olduğunu biliyoruz. Ancak bu bilgiye ulaşmak yüzyıllar süren araştırmalar ve farklı atom modelleri sayesinde mümkün oldu. İlk Atom Modelleri Atom fikri ilk olarak Antik Yunan’da ortaya atıldı.…
0 notes
Text
Atom Teorisi: Atoma Dair Bilgilerimiz Zamanla Nasıl Değişti?
Atom teorisi, maddenin temel yapı taşı olan atomun yapısını ve davranışını anlamaya yönelik bilimsel çalışmaların bir özetidir. Günümüzde atomun çekirdeği etrafında dönen elektronlardan oluşan bir yapısı olduğunu biliyoruz. Ancak bu bilgiye ulaşmak yüzyıllar süren araştırmalar ve farklı atom modelleri sayesinde mümkün oldu. İlk Atom Modelleri Atom fikri ilk olarak Antik Yunan’da ortaya atıldı.…
0 notes
Text
Atom Teorisi: Atoma Dair Bilgilerimiz Zamanla Nasıl Değişti?
Atom teorisi, maddenin temel yapı taşı olan atomun yapısını ve davranışını anlamaya yönelik bilimsel çalışmaların bir özetidir. Günümüzde atomun çekirdeği etrafında dönen elektronlardan oluşan bir yapısı olduğunu biliyoruz. Ancak bu bilgiye ulaşmak yüzyıllar süren araştırmalar ve farklı atom modelleri sayesinde mümkün oldu. İlk Atom Modelleri Atom fikri ilk olarak Antik Yunan’da ortaya atıldı.…
0 notes
Text
Atom Teorisi: Atoma Dair Bilgilerimiz Zamanla Nasıl Değişti?
Atom teorisi, maddenin temel yapı taşı olan atomun yapısını ve davranışını anlamaya yönelik bilimsel çalışmaların bir özetidir. Günümüzde atomun çekirdeği etrafında dönen elektronlardan oluşan bir yapısı olduğunu biliyoruz. Ancak bu bilgiye ulaşmak yüzyıllar süren araştırmalar ve farklı atom modelleri sayesinde mümkün oldu. İlk Atom Modelleri Atom fikri ilk olarak Antik Yunan’da ortaya atıldı.…
0 notes