#icselduygular
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yorgunluk
Giden günlerin yorgunluğu altında eziliyor düşüncelerim...
Bugün biraz durgun, biraz huzursuz, biraz da endişeliyim.
Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum.
Beynim yorgun, bedenim yorgun...
Bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık.
Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun,
Konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun.
Benden geriye mecalsiz bir şey kaldı sadece.
Çok yorgunum.
Ama bu aniden olmadı, birikti.
Yavaş yavaş doldu, sonunda taştı.
Bugün attığım üç beş adım yormadı beni,
Dün yürüdüğüm kilometrelerce yol nefesimi kesti.
Doldum, taşıyorum artık.
Ve siz sadece bugün taşıdığımı görebiliyorsunuz.
Oysa ben…
Ruh yorgunuyum.
Gönül yorgunuyum.
Hayat yorgunuyum.
Öğrenmek, bilmek, anlamak…
Anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek…
İşte en çok da bunlar yoruyor insanı.
8 notes
·
View notes
Text
"Neyin var?" diye sorduklarında nereden başlayacağımı bilmiyorum.
O yüzden "hiçbir şey" demek daha kolay geliyor.
Koskoca sancıyı bir hiçbir şeye sığdırıyorum.
Bakma öyle, dilin kemiği yok.
Kurduğum cümlelerin altında kalırsın.
Ben duygularımı belli edemem derim ama belli olmaz sağım solum.
İki cümle yazar, saatlerce yürürüm.
Bu yüzden hep tabanlarım eski benim.
Ay dolunaya dönerken,
Ben sana pervane olurum.
Ve kendimden kaçarım.
Kendine güzel bir şarkı seç.
Yoksa al bağlamanı,
Benim yerime kendine ağıtlar söyle.
Ocağın altını kıs, doldur kupa bardağına her ne içiyorsan.
Aç pencereyi; dolsun içerisi ay ışığıyla.
Çek sandalyeni yerde sürüye sürüye, cam balkonuna.
Koy bardağını pencere kenarına.
Sandalyeye otur, dizlerini çek karnına, sar kollarını.
Dışarıdaki ayı izle ve gör bendeki senin öpülesi yanaklarını.
Eğilebiliyorsan, öp. Çekinme.
Yarın güzel şeyler olacağını düşün.
Ya da mutlu olabileceğini.
Düşün işte...
Bir şeyler düşün.
Bir şeyler söyle.
Bir şeyler yaz.
Ve sonra etrafına bakıp fısılda kendine:
"Bu adam beni çok seviyor" diye.
Ama beni düşünme, boşver...
İyi geceler...
9 notes
·
View notes
Text
..
"Gitme diye kimleri gönderdim? Koskoca bir ömür gitti avuçlarımdan.
Zaman, insan, ikisini de sevdim; ikisini de durdurmaya çalıştım.
Kaç gün, kaç hafta, kaç ay, kaç yıl derken, bir ömür tüketiverdim.
'Gitme,' diye ne sözler gönderdim ardından...
Ama giden, yine gidiyor.
Birini, belki birkaçını tutabilsem, belki de her şey değişirdi.
Ama öyle olmuyor; gitmek isteyen hep gidiyor.
Ne kadar çabalarsan çabala, hiçbir şey durduramıyorsun. Zamanı, insanı, hayatı…
Zaman ve insan.
Aralarında bir fark yok aslında. Zaman da gidiyor, insan da gidiyor. İkisini de seviyorsun, ikisini de kaybetmek istemiyorsun ama ne kadar uğraşırsan uğraş, tutamıyorsun ellerinde.
Ellerinden kayıp giden kum taneleri gibi akıp gidiyor her şey. Gidenin ardından boşluk kalıyor; ne zaman doldurabiliyorsun, ne de o eski doluluğu geri getirebiliyorsun.
Aslında 'gitme' dediğin, kendi kaybolan yanın. Zaman gidiyor, hayat gidiyor, anılar da gidiyor. 'Gitme' diye dil döktüğün her insanla biraz daha eksiliyorsun. 'Gitme' dediğin, aslında kendi yalnızlığını daha da büyütüyor. Zaman ve insan; ikisi de gitmek üzere yaratılmış aslında. İnsanı, zamanı, hayatı olduğu gibi kabullenmek, belki de özgürlüğün tek anahtarı.
Gitmelerde saklı bir hikaye var. Kimse gitmez aslında; sadece iz bırakarak uzaklaşır. Kalan, bu izlerle bir bütün olmaya çalışır. Ve her 'gitme' deyişte, biraz daha kendinle yüzleşir, biraz daha kendi yalnızlığına adım atarsın. Gitme diyorsun, ama gitmelerden öğreniyorsun hayatı. Öyle bir an geliyor ki, gitmenin de kalmanın da aynı hikayenin parçaları olduğunu fark ediyorsun.
Belki de artık, gitme demek yerine, geleni de gideni de olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Hayatı ve zamanı olduğu gibi yaşamak... Zamanı, insanı, kendini sevmek, tüm eksikliklere rağmen. Çünkü gitmek de, kalmak da hayatın bir parçası ve ikisini de durduramıyorsun."
#aykiriduygular #azizeyemektuplar
9 notes
·
View notes
Text
...
Azalan bir ömrün kimliğini taşıyan bir insanım artık. Yılların rakamlarını teker teker yazdırarak geldiğim bu noktada, çokça vedaya daha dayanacak zamanım kalmadığını biliyorum.
Artık ne dönecek gücüm var ne de kimseyi bekleyecek sabrım. Sadece anılara hürmet, yaşanmışlıklara saygı bekliyorum.
Her geçen zamanda, her yaşanan anda, duygu yüklü anların içinde saklı kim varsa, kime ne hissettiysem, o hislere duyulan saygıyı bekliyorum. Çünkü geri dön diyebilecek halim de, yeniden başlamak için vaktim de yok artık.
Zaman hızla akıyor, geçip gidiyor, tıpkı bir rüzgar gibi. Herkes kendi dünyasında, herkes kendine bir hayat kurmuş, kendi yolunda yürüyor. Kimi mutlu, kimi mutsuz...
Ama bende kalan hatıralar hâlâ yaşıyor.
Bazen sitemle, bazen hürmetle anıyorum o hatıraları ama hepsini içten bir sevgiyle saklıyorum.
Özellikle de seni, her şeyden ve herkesten çok seviyorum.
Bana yaşattığın onca güzellik, kazandırdığın onca anı için teşekkür ediyorum.
Beni varlığınla büyüttüğün, yaşanmışlıklarla olgunlaştırdığın için minnettarım.
Ve bu minnetin de, o anıların kıymetinin de anlaşılmasını istiyorum.
Bir arabesk şarkıda, bir gün batımında, denizin dalgalarında hep seni gördüm ben.
Hüzünlü bir melodide seninle oturup ağladım, bir rakı kadehinde seni yaşattım. Gördüğüm her güzel gözde, duyduğum her tatlı sözde seni aradım.
Tüm bu arayışların kıymeti var mı bilmiyorum ama içimdeki bu teşekkürün ve sevgimin anlaşılmasını diliyorum.
#azizeyemektuplar #aykiriduygular
10 notes
·
View notes
Text
....
Yıldız Tilbe'nin önce "gidiyorum uzaklara, sensizliğe" dedikten sonra "kahretsin yapamıyorum" dediği kısımdayım.
Bir yol ve bir yolcu...
Ben...
Gidiş olur, geliş olmaz.
Belki...!
Orhan Veli Kanık ne güzel demiş;
Beni güzel hatırla.
Dizlerimde uyuduğunu düşün.
Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı.
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
Alnından öptüğüm dakikaları.
Birazdan kapından içeri gireceğimi düşün.
Şaşırtmayı severim biliyorsun.
Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum.
Beni güzel hatırla
Gidiyorum...
Olur da bir gün anılarda rastlaşırsak, bir şiir ısmarla kalbine en derin yazdıklarımdan...
Yüreğinden öpemezde ölüm ayırır, yarım kalırsa hikayemiz sana hâtıram olsun...
31 notes
·
View notes
Text
Bazen herhangi bir sebeple… ya da sebepsiz… öyle ortalıkta dururken, derin bir sırrı saklar gibi… ya da onu ağzımdan kaçırır gibi hissediyorum. Kendimle baş başa kaldığım anları düşünüyorum. Bu anlar hoş mu, yoksa sıradan mı, bilmiyorum. Yalnızlığımı düşünüyorum, hayallerimi düşünüyorum, yazdıklarımı ve yazamadıklarımı…
Değer verdiklerimi düşünüyorum, değer gördüklerimi… ve görmezden gelinen yanlarımı. Koca bir hayatı gözden geçiriyorum; bütün bunlara bir anlam katabildim mi, yoksa boşlukta mı kayboldum diye düşünüyorum. Uzun zamandır yazmayı deniyorum, yazmaya çalışıyorum. İçimdeki duyguları, yaşanmışlıkları kâğıda dökmek istiyorum. Fakat günümüzün koşulları, insan ilişkileri, olaylar, ülkenin içinde bulunduğu durum her şeyi o kadar zorlaştırıyor ki… İçimde yazma isteğini bile yer yer boğuyor.
Belki de gerçek anlamda yazmak, bu zorlukları aşarak mümkün oluyor. Duygularım, düşüncelerim, hayallerim... Hepsi içimde dönüp dururken, yazmak zor dostum, çok zor.
8 notes
·
View notes
Text
...
Bazen hayat, tüm ağırlığıyla çöker insanın üzerine.
Şarkılar, bir zamanlar huzur veren melodiler, artık ruhu boğan bir yankıya dönüşür.
Beklemek, zamanın boşluğunda kaybolan sabırsız bir çaresizliktir.
Özlemek, içini kemiren bir boşluk olur; uzaktakine dokunamamanın, ulaşamamanın acısı büyür. Affetmek, sandığımız kadar kolay değildir, yüreğin altına sığmayan kırgınlıklar birikir. Hoş görmek, bazen insanın kendi değerlerinden ödün vermesi gibi gelir.
Hatta boş vermek bile yorar, çünkü hiçbir şey yapmamak bile içten içe tüketir insanı.
Ve insan susar...
Haykırmak istediği ne varsa, içine gömer.
Çünkü sözcükler yetmez olur, bazen her şey anlamsız gelir. Her şeye, herkese rağmen susar. İçinde fırtınalar kopsa da, gözlerinin ardında bir deniz kabarmış olsa da, dışarıya bir damla dahi göstermez.
Ben de sustum. Farkında olmayışına sustum. Görmeyişine, anlamayışına, anlamak istemeyişine...
İçimde bağıran sessizlikle sustum.
Elimden gelen tek şeyi yaptım; bağırarak sustum.
Kelimelerin boğazıma dizildiği her an, sesimi kendime gömdüm.
En büyük çığlık, en derin sessizlikte diyerek sustum.
8 notes
·
View notes
Text
Bir bir değerlerimizi, tarihimizi, sanatımızın elçilerini kaybediyoruz. Farkında olan bir kuşağın yetiştirdiği, gerek sanatsal gerek düşünsel derinliğiyle toplumda iz bırakan sanatçılarımızı rahmete uğurluyoruz.
Bugün, Karadeniz’in sesi, yüreği, duygusu olan Volkan Konak da aramızdan ayrıldı. O, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda farkındalığı yüksek, duyarlı, toplumsal kaygıları taşıyan bir insandı. Sevgiyi, aşkı, umudu, hüznü en içten haliyle dile getiren, okuyan, konuşan, söyleyen bir sanat elçisiydi.
Onu eserleriyle, türkülerindeki derinlik ve samimiyetle anmaya devam edeceğiz. Mekânı cennet olsun, ruhu huzur içinde yatsın. Allah rahmet eylesin.
#volkankonak
5 notes
·
View notes
Text
Eylül'ün son mısralarına geldik, mevsim değişirken içimdeki duygular da derinleşiyor. Günlerin nasıl geçtiğini bile unutmuşum, ama bir şey hiç değişmiyor: Sana olan sevgim. Bugün de seviyorum seni, yarın da seveceğim, ertesi gün de. Her an, her saniye, en saf, en derin hislerimle seni seviyorum.
Sevgi, zamanın ötesine geçen bir yolculuk benim için. Dünlerin, bugünün ve yarınların ötesinde, her an seni düşünerek dolup taşan bir kalbim var. Gözlerin her defasında ilk gördüğüm günkü gibi ışıldıyor zihnimde. Her gülüşünde hayat buluyorum. Seninle geçen her an bir hediye gibi, en değerli duygularımda saklı.
Sen, zarafetle dokunduğun her yerde bir iz bırakıyorsun. Gözlerinde kaybolduğum anlar, kalbimde yankılanıyor. Sevgin, bana en karanlık günlerimde bile ışık oldu. Senin varlığın, hayatımda anlam kazanan her şeyin sebebi. Sevgi dediğin, böylesine duru, böylesine derin bir duyguymuş meğer.
Bugün, yarın, ertesi gün; zamanın nasıl aktığı fark etmez. Ben hep burada olacağım, en nahif, en zarif duygularımla seni sevmeye devam edeceğim. Çünkü sevgi, yalnızca bir günle sınırlı değil. O, ebediyete açılan bir kapı, sonsuzluğa uzanan bir yol. Ve o yolda, hep sen varsın...
10 notes
·
View notes
Text
Düzeltme önerilerim aşağıdaki gibidir:
Ne kadar kaçsam da yol yine aynı:
Değişmiyor, geçmiyor, bitmiyor...
Günden güne azalarak çoğalıyor.
Ve benim gözlerim hep sana bakıyor.
Azalan ve çoğalan mısralarım oluyorsun,
Kimi zaman üç noktam;
Kimi zamansa üç harfim...
Boğazımda düğümlenen cümlelerim oluyorsun.
Rüyalarıma an be an yakın,
Gerçekliğime ise dağlar kadar uzak.
Sonra bir gece yarısı bölünmüş uykularım oluyorsun...
Sana bakmak bir gün batımında,
Süzülen bulutların içerisindeki o kızıllıklara âşık olmak.
Sana bakmak, gecenin zifiri karanlığına esir olmak.
Sana bakmak,
Denizlerin maviliğinde kaybolmak...
Bir gurbet kuşu olup;
Bazen çöllerde Leylâ’sını arayan Mecnun olmak.
Zamansız düşen aşk cemresi,
Toprağıma düştü düşeli,
Baharları getirdin mabedime ezelî!
8 notes
·
View notes
Text
Biliyorsun; aklım, fikrim sende...
Seni düşünüyorum, seni özlüyorum, seni bekliyorum.
Günleri, saatleri, hatta saniyeleri saydırdın bana.
Beş, dört, üç, iki, bir… Ve o gün geldi.
Ama sen gelmedin.
Ve yine umutsuzluk...
Yine içimde derin bir sızı, yine eksik bir yanım, yine boşluğa bakan gözlerim...
Senin gelişin, seni ne zaman göreceğim, seni nasıl göreceğim,
Beni görür görmez ne diyeceğin...
Her şey benim için bir muamma.
Belki umursamıyorsun, belki farkında bile değilsin...
Ama her geçen gün biraz daha eksiliyorum,
Umudum bir bir kırılırken, ben tükeniyorum.
Eğer bu tükenişim seni mutlu edecekse, gelme...
Ama bil ki, gelmeyeceksen bile, bir kere olsun söyle;
Bileyim, bekleyişim boşuna...
3 notes
·
View notes
Text
Bir kadın var diyorum, bir kadın hayallerimde...
Yıllar geçse de aklımdan çıkmayan, içimde bir yerlerde hep var olan bir kadın. Sadece yazarak anlattığım, kime yazdığımı kimsenin bilmediği, sır gibi sakladığım bir kadın...
O kadın, gecelerimin yıldızı, gündüzlerimin gölgesi. Hayallerimde kurduğum, ellerini tuttuğum, saçlarını kokladığım, dudaklarına usulca dokunduğum bir kadın. Gerçekle hayal arasında gidip gelen, ama hep hayal dünyamda yaşattığım bir kadın. Kalbimde yankılanan, her notasında ruhumu okşayan o eski şarkıların kahramanı... "Adam" diyordu, bir adamdı o şarkıda ama ben hayallerimde hep bir kadını sevdim.
Bir kadını, hayal ettim; hiç var olmasa da ruhumda derin izler bırakan, hiç gitmese de hayalimden bir gün bile yanımda olmayan bir kadın...
8 notes
·
View notes
Text
...
Sana ben şiirler sözler büyüttüm,
Bir ömrü adadım adını anmadan.
Sana ben hayaller düşler büyüttüm,
Adını bilmeden, yüzünü görmeden.
Sana ben gözümde yaşlar büyüttüm,
Her damlasında sessiz bir itiraf vardı.
Ama…
Söyleyemedim.
Sesini ilk duyduğumda içimde bir şey titredi,
Dünya durdu sanki, kelimeler susmayı seçti.
Bir "merhaba"nın ardına sığındı yüreğim,
Söyleyemedim…
Çünkü kalbim ilk kez bu kadar yüksekten düştü.
Ve düşündüm…
Bir Azize çıkacağını nereden bilebilirdim?
Bir hikâyenin içinde kendimi bulacağımı,
Bir aşkın kelimesi olacağımı nereden bilebilirdim?
Kelimelerim vardı ama cesaretim yoktu.
Yazdım…
Her satıra seni işledim.
Kalem konuştu, ben sustum.
Kalem ağladı, ben gülümsedim.
Sadece yazabildim.
Çünkü seni anlatmanın en güvenli yolu,
Kâğıtla arama koyduğum o mesafeydi.
Sana söyleyemediklerim,
Şimdi bu satırlarda yankılanıyor Azize.
Belki bir gün, bir nefeslik sessizlikte,
Sen okurken bu satırları,
Ben içimden yine söyleyemeyeceğim.
Ama sen bileceksin.
Ben hep sevdim.
Hep sustum.
Ve hep…
Sana yazdım.
#aykiriduygular #azizeyemektuplar #icselhisler #icselduygular #Kümbetbaba
2 notes
·
View notes
Text
...
Ne Ayrılabiliyorum, Ne Kavuşabiliyorum
Zor bir hayat benimkisi…
Ne tam olarak ayrılabiliyorum,
Ne de kavuşabiliyorum sana.
Ayrılmak bir ihtimal gibi dursa da,
Olmayacağını bile bile kaç kez denedim,
Ama olmadı...
Kendimi senden koparamadım.
Kavuşmaksa,
Bir değil, bin mucizeye bağlıydı.
Her gün bir mucizeye uyanmak istedim,
Ama uyanınca elimde hep yokluğun kaldı.
Velhasıl…
Olmayacak duaya “amin” diyorum yıllardır.
Ne kavuşacağım, ne de unutacağım seni.
Bir yerlerde adın geçtiğinde,
Hep aynı sızı saplanacak içime.
Bir gün beni hatırlayacak olursan,
Seni her koşulda sevmiş ve hep çabalamış biri olarak hatırla.
Her gün bir kez olsun hatırlar mısın beni?
Her hatırladığında,
Bir tebessüm konar mı dudaklarına – kimselere belli etmeden?
Ya da gözlerin dolar mı sessizce,
Aklına düşersem bir akşam vakti?
Issız sokaklarda unuttuk biz kendimizi…
Hep bir başka pencere,
Hep başka kapılar açıldı önümüzde.
Yaşamaya değer nice güzel hayatlar varken,
Bizim penceremizi hep kirli bıraktılar.
Ama ben seni…
Kümbetbaba Sokağı'nda,
Aynı ışığın altında,
Ve 27 Evler Yokuşu'nda hatırlayacağım.
Nerede ve nasıl unuturum seni…
İnan bilmiyorum.
#aykiriduygular #azizeyemektuplar #icselhisler #icselduygular #Kümbetbaba
2 notes
·
View notes
Text
Kimseler bilmeyecek seni sevdiğimi… Kaç mevsim geçti? Kaç yıl, kaç ay, kaç gün? Hepsi birkaç sokak mesafesinde, aynı şehirde—Kırşehir’de… Küçücük bir şehir ama içinde kocaman bir sır saklı. Bir sen, bir ben, bir de Allah.
Kimse bilmesin…
Kümbetbaba Sokağı, Kümmetaltı Mezarlığı, sen ve ben… Allah zaten her şeyi biliyor. Ve kimse duymasa da, şairin dediği gibi:
"Duymasa da hiç kimse şair gönlümün
Sende karar kıldığını
Ve içimin şerha şerha yarıldığını
Sen bilsen yeter."
Siz anlamazsınız. Size anlatmak da istemem…
O sokak köşelerinde, o mezarlık duvarlarının dibinde, sessizce oturup içimi döktüğümde bile kimse fark etmedi. Kimse bilmedi nasıl sevdiğimi, kime yazdığımı… Kaç Ramazan geçti üzerimizden, kaç sahurda aynı duaya amin dedik, kaç bayrama aynı gökyüzü altında ama aynı kalple, aynı yürekle erdik… Kimse bilmedi.
Gözyaşlarımızı içimize akıttık. Zâhir, nerede olduğumuzu, hangi hâlet içinde olduğumuzu hiç anlamadı. Anlaması da gerekmezdi belki…
Sırlarla gideceğiz. Kimse bilmeyecek.
6 notes
·
View notes
Text
Kader bizi karşılaştırdı ve kader sana aşık oldu. Ama aynı kader seni nasibim yapmadı. Kader, şehir, sokak, sen ve ben onca yıl aşk ve nasip arasında, git gelli yaşadı. Kader ve sana karşı bin doğrumu bir yanlışta kaybettim...
Sonunda öğrendim ki, "bir şeyi çok isteme ya acın olur ya da susarak özlediğin..."
Belki de kader dediğimiz, hayatın bize sunduğu ince bir oyun. Kader seni önüme getirdiğinde, kalbim hiç hissetmediği kadar güçlü çarptı. Her adımda, her bakışta, şehirlerin ve sokakların içinde seni bulmak, sanki hayatın bana verdiği bir armağan gibiydi. Ancak kader aynı zamanda acımasızdı; seni bana getirirken, aynı anda benden uzaklaştırıyordu.
Onca zaman boyunca, her köşe başında seni aradım, her sokakta senin izini sürdüm. Kaderle bir oyun oynuyorduk, sen ve ben, aşk ve nasip arasında gidip gelen bir oyundu bu. Bir yanda kalbimdeki derin sevgi, diğer yanda ise ulaşılamaz olan bir hayal.
Ve anladım ki, bir şeyi çok istediğimizde, o şey ya acımız olur ya da susarak özlediğimiz bir düş. Her ne kadar kalbim seni isterken yanıp tutuşsa da, bazen hayatta sessizce özlemek zorunda kaldığımız şeyler vardır. Belki de en büyük ders, kaderin bize sunduğu bu oyunların içindeki dengeyi bulmakta yatıyor.
Kader bizi karşılaştırdı, şehirler ve sokaklar boyunca aşkın izini sürdük, ama aynı kader, seni nasibim yapmayarak bana en büyük dersi verdi. Sevmenin, istemenin ve beklemenin o ince çizgisinde yürürken, öğrendim ki bazen en büyük aşklar, en derin özlemlerle birlikte gelir.
9 notes
·
View notes