#peşmerge
Explore tagged Tumblr posts
Text
30 bilmem kaç yaşımda Türkiye'yi doğudan batıya kuzeyden güneye görme imkanım oldu. İlk defa peşmerge kılıklı biriyle uçmam gerekti. İnsanın çirkinini anlarım da haini bir başka oluyor. 🤮🤦♀️
3 notes
·
View notes
Text
17 Aralık 2004 günü Özel harekat polislerimiz, Musul'da yüzlerce peşmerge tarafından pusuya düşürülerek şehit edildiler.
17 Aralık 2016 günü Kayseri Komando Tugayından çarşı iznine çıkan 14 askerlerimiz hain bir terör saldırısıyla şehit edildiler.
Unutmayın,unutturmayın.Hainlerin kökünü kazımak için yaşayacaksın.Ne dağda,ne ovada,ne şehirde,ne de mecliste bir tane dahi hain kalmayana,hepsini cehenneme gönderene dek mücadeleye devam. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.🇹🇷


5 notes
·
View notes
Text
Bundan sonra top devletin sahasına geçiyor - Fehim Taştekin
PKK sembolik silah bırakma törenini Irak Kürdistan’ında silahlı mücadelenin simgesel mekanlarından biri olan Casene Mağarası’nın yanında yaparak tarihsel devamlılığa bir gönderme yaptı. 1920’lerde Şeyh Mahmud Berzenci’den Saddam rejimine karşı peşmerge mücadelesine uzanan bir yola selam durdu. Buradan silah bırakırken başka bir kulvarda mücadeleye sarılma metaforu çıkıyor. Fesih ve silah bırakma…

View On WordPress
0 notes
Text
Nerinaazad - Kurdistan Haber Merkezi - Nerina Azad Tarafsız ve güvenilir Kurd ve Kurdistan haberleri - Peşmerge, Barzani
2 Mayıs 1916 Büyük Kürd Tehcirine Karar Verilen Gün
Celal Temel
''Büyük Kürd sürgünü kararını düzenleyen talimatnameler, 2 Mayıs 1916 (18 Nisan 1332) tarihinde, İstanbul’da İttihat-Terakki merkezinde hazırlandı. Hazırlanan dört talimatname, dört ana gruba ayrılan vilayet ve mutasarrıflıklara, Dâhiliye Nezareti, İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyeti (İAMM) başlığı ve Nazırı Talat imzasıyla şifreli-gizli kaydıyla gönderildi.''
Ulusların tarihinde bilinen veya bilinmeyen, acı veya sevinçli günler vardır. 2 Mayıs 1916 tarihi, Kürd ulusunun tarihinde, büyük acıların yaşanmaya başladığı bir sürecin başlangıç tarihidir, buna karşılık bilinmeyen bir tarihtir.
1914 yılı yaz aylarında başlayan I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı-Rus savaşının Kafkas Cephesi, büyük oranda Kürd ve Ermeni coğrafyalarında gerçekleşti. 1915 yılı ilk günlerinde meydana gelen Sarıkamış bozgunu İttihatçıları şok etti; büyük komutan Enver cepheden kaçtı. Ardından, Rusya, bu günkü idari yapıyla on yedi vilayeti kapsayan Erzurum, Bitlis, Van ve Trabzon vilayetlerini işgal etti. Bir yılın içinde, Rus işgali, Van Gölü’nün güneyine kadar yayıldı.
Savaşı kazanamayacağını anlayan Osmanlı iktidarı İttihat-Terakki Hükûmeti, savaşın karanlığı içinde, öncelikle, tek ulusa dayalı bir devlet projesi için engel gördüğü, Ermeniler ve Kürdlerden kurtulmanın yollarını aradı. Daha savaşın başlarında, 24 Nisan 1915’de, İstanbul’da birçok Ermeni aydını tutuklandı, sürgün edildi; Ermeni tehciri başlatıldı. Ermeni Tehciri büyük bir katliama dönüşürken 1915 yılı ortalarından itibaren bu kez de Rus işgali dolaysıyla, çoğu Kürd olan Müslüman halk, savaş bölgesinden savaş bölgesinin dışına göç ettirildi. İşin ilginç yanı, bu savaşın Kafkas Cephesi’nde, Osmanlı Ordusu’nun önünde Kürdler, Rus Ordusu’nun önünde de Ermeniler vardı. İki ulus da kendilerine ait olamayan bir savaşın içindeydi.
Ermeni Tehciri’nin devam ettiği 1915 yılında, Rus işgalindeki Van’dan başlayan, 1916 yılında yaygınlaşan ve 1917’de de devam eden büyük bir göç hareketiyle, yüz binlerce Kürd insanının Anadolu’ya sürüldüğü ve yarısından fazlasının göç koşullarında öldüğü, savaştan sonra geri dönmek isteyenlerin engellendiği, kalanların asimile edilerek yok edildiği bilinmemektedir. Bu trajik göçe, sıradan bir göç havası verilerek Rus Savaşı’ndan Kaçan Müslüman Mülteciler, Müslüman-Türk Mülteciler, Vilâyat-ı Şarkiye Mültecileri veya Erzurum Mültecileri gibi adlandırmalarla konunun esası gizlenmiştir. Bu organize edilen göçün, aslında bir Kürd sürgünü olduğu saklanmış, aynı sıralarda yaşanan Ermeni dramı gölgesinde kalmıştır.
2 Mayıs 1916’de Hazırlanan Dört Kürd Talimatnamesi:
1916 Kürd Tehciri ile ilgili pek çok bilinmeyen detay vardır. Bu tehcir için, 1915 Ermeni Tehciri’nde olduğu gibi üç maddelik bir kanun çıkarılmasına gerek görülmemiş, konu tam bir gizlilik içinde tamamıyla farklı bir yöntemle, gizli talimatlarla gerçekleştirilmiştir. Bu yazıda, 2 Mayıs 1916 tarihinde, Büyük Kürd Tehciri’ni başlatan dört talimatnameden söz edeceğiz.
Büyük Kürd sürgünü kararını düzenleyen talimatnameler, 2 Mayıs 1916 (18 Nisan 1332) tarihinde, İstanbul’da İttihat-Terakki merkezinde hazırlandı. Hazırlanan dört talimatname, dört ana gruba ayrılan vilayet ve mutasarrıflıklara, Dâhiliye Nezareti, İskân-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyeti (İAMM) başlığı ve Nazırı Talat imzasıyla şifreli-gizli kaydıyla gönderildi.
Talimatnamelerde, ortak yanlar olduğu gibi, vilayetlerin özelliklerine göre farklı ifadeler de vardı. Dört talimatnamenin de 2 Mayıs ve öncesindeki günlerde hazırlandığı anlaşılıyor. 1.Talimatname, 2 Mayıs 1916 (18 Nisan 1332) salı günü, diğer üç talimatname 4 Mayıs Perşembe günü vilayet ve mutasarrıflıklara gönderilmiştir.
1.Talimatname, Diyarbekir Vilayeti’ne (BOA DH ŞFR 63/172-173),
2.Talimatname, Türk Bölgelerine Yakın Mutasarrıflıklara, Urfa, Maraş, Antep (BOA DH ŞFR 63/187),
3.Talimatname, Kürdlerin Dağıtılacağı Vilayet ve Mutasarrıflıklara, Ankara, Konya, Bursa, Kastamonu vilayetleri ve Kayseri, Niğde, Kütahya mutasarrıflıkları (BOA DH ŞFR 63 /188),
4.Talimatname, Rus İşgal Bölgesi Sınır İlleri, Sivas, Mamûretülaziz ve Erzurum vilayetlerine (BOA DH ŞFR 63/189) gönderilmiştir.[1]
“Dahiliye Nazırı Talat” imzasıyla, iskân yerleri, “Kürdlerin iskanına ayrılan Türklerin yoğun olduğu yerler” ve “Türklerin iskanına ayrılan Kürdlerin yoğun olduğu yerler” şeklinde ikiye ayrılıp, 2 Mayıs’ta Diyarbekir’e gönderilen ilk talimattan sonra, vilayet ve mutasarrıflıklar, yukarıda belirttiğimiz şekilde, üç gruba ayrılarak, 4 Mayıs tarihinde, aynı içerikte, küçük farklarla hazırlanan üç ayrı talimatname, şifreli telgraflarla ilgililere ulaştırılmıştır. Talimatnamelerdeki bazı ifadeler şöyledir:
- “Kürd mülteciler, bilahare de memleketlerine iade edilmeyeceklerinden, daha uzak yerlere, Türklerin yoğun olarak bulundukları mahallere sevk edilmelidir. Türk ile Türkleşmiş kasaba ahalisi ise (ki bunların oranı %10 bile değildir) vilâyet dahilinde veya münasip civar mahallere iskân olunmalıdır.”
- “Kürd mültecilerin, gittikleri yerlerde aşiret hayatı yaşamamaları ve milliyetlerini muhafaza etmemeleri için, aşiret reislerini derhal ayırmak gerekli olduğundan, bunlar arasında ne kadar nüfus sahibi ve eşraf var ise, bunların ayrılarak Konya, Kastamonu vilayetleriyle Niğde, Kayseri, Eskişehir, Kütahya sancaklarına ayrı ayrı sevk edilmelidir.”
- “Kürd mülteciler, hiçbir vakit yerli ahalinin yüzde beşini (%5) geçmemek üzere, köylere tevzi ve iskân edileceklerdir.”
Talimatnamelerde bunlara benzer pek çok ifadeler var. Yani bu sıradan bir göç değil, asimilasyon amaçlı bir tehcir, bir sürgündür. Bu dört talimatnamenin vilayetlere gönderildiği sırada, Talat, Enver’e gönderdiği bir telgrafta da şöyle diyordu: “Vilayet-i Şarkiye’den gelen Kürd mültecilerin, Kürd ve Arapların birlikte meskûn oldukları yerlerde iskânlarının uygun olmayacağı, harp mıntıkasından Anadolu içlerine sevklerinin uygun olacağının gerekli yerlere tebliğ edilmiştir…” diyordu.[2]
Yukarıdaki talimatnameler ve pek çok gizli-şifreli yazışmadan anlaşıldığı üzere, Urfa, Maraş, Harput, Erzincan gibi savaş bölgesine yakın yerler, çok az sayıda olan Türk mültecilerin, savaştan sonra yerlerine kolay dönebilmeleri için Türkleştirme bölgesi olarak gösterilmiştir. Kürd mültecilerin ise savaştan sonra da yerlerine dönmeyecekleri planladığından, mutlaka Sivas-Adana hattının batısına, Ankara, Adana, Konya, Hüdavendigar (Bursa) ve Kastamonu vilayetleriyle; Kayseri, Niğde, Kütahya, Eskişehir, Amasya ve Tokat mutasarrıflıklarına veya orta-batı Anadolu bölgesindeki diğer yerlere (Isparta, Tekke, Budur gibi mutasarrıflıklar) iskânları istenmiştir.
İttihat-Terakki’nin başı ve Dahiliye Nazırı olan Talat Paşa’nın, emirleri, talimatları, şifreli-gizli telgrafları, dönem boyunca devam etmiştir. Talat, özellikle 1916 yılında, vilayetlere, mutasarrıflıklara, diğer devlet yetkililerine gönderdiği çeşitli talimat ve yazışmalarda, Kürdlerin mutlaka Batı’da eritilmesi ısrarını belirtiyordu. Sadece BAO’da (Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde), yüzlerce bu tip talimat ve telgrafın bir listesini “1916 Kürd Tehciri” adlı kitabımızın sonuna ekledik.[3]
Resmi rakamlar bile, bu tehcirde göçertilen ve büyük bölümü Kürd olan insan sayısının bir milyondan fazla olduğunu gösteriyor. Bu kitlelerin yarısından fazlası, yol koşulları, salgın hastalıklar, açlık, çocuk ve yaşlı ölümleri şeklinde gerçekleşmiş; kalanlar da Anadolu içlerinde asimilasyon canavarının elinde yok olmuşlardır. Kitlelerin yüzde onu bile savaştan sonra yurtlarına dönememiştir.
1917 yılındaki bir Ayan Meclisi toplantısında, bir üyenin sorusu üzerine, hükûmet yetkilisi, "Bir milyon, belki daha fazla kişinin göç ettiğini (ettirildiğini), yaklaşık 500-700 bin arasında bedbahtın hayatını kaybettiğini" belirtiyordu. Yine, Aşair ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumisi Müdürü Hamdi Bey, 22 Aralık 1917 tarihli Osmanlı Meclis-i Mebusan toplantısında, müdüriyetine ulaşıp iaşelerinin karşılandığı mülteci sayısının bir milyon 77 bin kişi olduğunu açıklıyordu.[4]
1916 Tehciri, uzun süre Kürdlerin hafızasında “Mihacirê Serhedê” diye yer alsa da bunun nedenleri, Kürdler için getirdiği yıkımın üzerinde kimse durmamıştır. Bu öyle bir dramdır ki, "Dê weledê xwe davêtin" (Anneler, evlatlarını atıyordu) şeklindeki bir ifade de hafızalarda yer aldı ancak göç ettirilenler bile (ki çoğu çocuk, kadın ve yaşlı; genç erkekler cephedeydi) sürgün edildiklerini anlayamadılar. Kürd hafızası, Kürd bilinci zayıf olunca bu dram daha sonra pek dile getirilmedi, siyasi yönü üzerinde hiç durulmadı, üzeri örtüldü, saklandı.
1916 Kürd Tehciri’nin bilinir hâle gelmesi, büyük oranda, 1990’larda, Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinin (BOA) açılmasıyla gerçekleşti. Dönemin Dâhiliye Nazırı Talat’ın, İskân-ı Aşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyeti (İAMM), Aşâir ve Muhâcirîn Müdîriyyet-i Umûmiyyesi (AMMU) ve Emniyet Umum Müdîriyyeti (EUM) aracılığıyla vilayetlerle yaptığı, Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH ŞFR) ve Dâhiliye Nezareti Emniyet Umum Müdürlüğü (DH EUM) antetli şifreli yazışmalar, 1916 Kürd Tehciri’ni tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Muhtemelen, bu arşivlerdeki Talat Paşa’nın yazışmaları bilinmesiydi, konu yine çok az bilinecekti.
1916 Kürd Tehciri Neden Bilinmiyor?
O dönemde bölgede bulunan Batılı ve Rus görevlilerin anılarında kırıntı şeklinde bilgiler ve savaş sonrasında (1918-1919) yayımlanabilen Jîn, Serbesti ve Kürdistan adlı Kürd yayın organlarında, konuyla ilgili bazı haberler bulunsa da bu dönemde Kürdlerin başına gelenler ve bu tehcir bilinmiyor. Savaş sırasında, bölgede yaşayan ve çoğunluğu Kürd olan halkın, %80’inin göç ettiği veya göçertildiği, mülteci (muhacir) durumuna düşürüldüğü, sürgün edildiği, yarısından fazlasının göç yollarında öldüğü bu trajedi, neden bilinmemektedir veya çok az bilinmektedir?
Elbette böyle büyük sosyal ve siyasal bir olayın bilinmemesi düşündürücüdür. Birkaç yıldır konuyu dile getiriyoruz; bazıları konuyu şüpheyle karşılamakta, abartı yaptığımız sanılmaktadır. Böyle önemli sosyal ve siyasi bir olayın saklı kalması, araştırmacıların çalışmalarında sadece satır aralarında bulunması; önce İttihatçıların, sonra da Cumhuriyetçilerin başarısı olarak da değerlendirilebilir. Kürdler açısından ise bu durum büyük bir eksikliktir. Bilinmeme nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir.
1-) İttihatçıların, I. Dünya Savaşı karanlığı içinde, bu sürgünü savaştan kaçma şeklindeki doğal bir göç olarak göstermeleri,
2-) Kürdlerin siyasal güç olarak zayıf olmaları, kurumsal yapılara sahip olmamaları, örgütsüzlük,
3-) Yayınlara sahip olmamaları,
4-) İç ve dış desteklerinin olmaması,
5-) Batılılarla farklı dine sahip olmaları,
6-) 1915 Ermeni Tehciri’nin gölgesinde kalması. (Ermeni diasporası ve Hristiyan Batı dünyası, Ermenilere uygulanan tehciri, katliamı, haklı olarak tüm detaylarıyla dünyaya duyururken Kürd Tehciri’ni duyuran olmaması),
7-) Kürdlerin Ermeni katliamına katıldığı iddiaları. (Bazı Kürd gruplarının Ermeni katliamlarına bulaştırılması ve bu yüzden Kürdlerin Ermeni Tehciri’nde günah keçisi hâline getirilmesi),
8-) Kürd araştırmacıların mensubu oldukları devletin resmi söyleminden kurtulamamaları ve arşivlerden yeteri kadar yararlanmamaları,
9-) Ermeni araştırmacı Arshak Safrastian ise bambaşka bir sebebe, gurur meselesine bağlıyor: “Fazla politik olmayan sade Kürdlerin hafızalarında, ölüm olayları, ağlama, inlemeler ve kayıplar dile getirmemeleri, itiraf etmemeleri ve insani-politik ilişkileri dile getirmemeleri, kendilerine yedirmeme ve aşiret şerefine bağlanabilir.”
2 Mayıs tarihi, bu tehcirde sembol bir tarihtir, Kürdler tarafından anılması gerekir. Tarihini bilmeyen kendini bilemez. Kürdler, eski, köklü, zengin tarihlerine karşın uzak veya yakın tarihlerini bilmemekle çok şey kaybettiler…
Dîroka xwe nas bike, xwe nas bike…
/CT/
[1] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) DH ŞFR 63/172-173 (Fuat Dündar, Modern Türkiye’nin Şifresi, s. 114-272; Uğur Ümit Üngör, Modern Türkiye’nin İnşası, s. 198)
[2] BOA DH ŞFR 63/187, 188,189 ve 190 (F. Dündar, s. 506-507)
[3] Celâl Temel, Birinci Dünya Savaşı Yıllarında 1916 Kürd Tehciri, İsmail Beşikci Vakfı Yayınları, 2029 ve 2023
[4] Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, D: 3, İçtima: 3, C: 1/21
0 notes
Text

Hepsi sistematik işliyor.
#卍İlkÖnceKerkük’teki Nüfûs ve Tapu müdürlüklerini kundakladılar.
#卍Kerkük’ün #卍Türklüğünü ispat eden belgeleri yaktılar.
#卍Kerkük’te #卍Türklerin yaşadığı bölgelerde terör saldırıları ile, insanları bezdirdiler.
#卍Türklerin göç etmesi için; terör olayları, katliam, fidye talebi, kaçırma ve işkenceler ile yıldırma politikasını yaptılar.
#卍Türk bölgelerine PKK, Peşmerge ve IŞİD teröristlerini sokup işgal etmeye kalkıştılar.
#卍Türk nüfûsunu bilinçli olarak binlerce yıldır Türk olan bölgelerden göç ettirdiler.
#卍Türklerin yerine Kürtleri getirdiler. İmkân sağlayıp, memuriyyet verip, Kürtlere arsalar dağıttılar.
#卍Türkmeneli’den göç eden #卍Türklerin yerine; Suriye, İran ve Türkiye’den Kürtleri getirdiler. Vatandaşlık verdiler.
#卍Sahte vatandaşlık alan bu Kürtler ise, bugün Kerkük’e gelip, Kerkük’te çok olduklarını iddia ediyorlar.
#卍Yapılacak olan Nüfûs sayımı ile, asırlarca Türk yurdu olan Kerkük’ün kimliğini değiştirecekler.
#卍Irak’ta Türk olmanın serüveni bu işte. Süre gelen hükümetler ve eşkiya yapılar, her zaman Türklüğe kasıtlı davranıp, #卍Türkmeneli’den Türk kimliğini silmeye çalıştılar.
#mkatatürk#gbhnatsiz#turanci#turan#türk ulusu#var olsun bodun.#türk uluslari#the beast from 20000 fathoms
0 notes
Video
youtube
Evlerinin Önü Boyalı Direk - Truva Turkish Folk Music ✩ Ritim Karaoke Or... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/DuRZHvqVIqA ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Evlerinin Önü Boyalı Direk - Truva Turkish Folk Music ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Uşşak Kerkük) SÖZ MÜZİK: Abdurrahman Kızılay MAKAM: Uşşak USİL: Sofyan 4/4 B C Evlerinde lambaları yanıyor Am C B Göz göz olmuş ciğerlerim kanıyor Em D Beni gören deli olmuş sanıyor C B Ölürüm de ayrılamam yar senden Em Am Beni gören deli olmuş sanıyor C B Ölürüm de ayrılamam yar senden Bm Aman bir bahçeye giremezsen D C Vurup seyran, vurup seyran eyleme, eyleme, eyleme, eyleme Bm Aman bir binayı yapamazsan D Am Yıkıp viran, yıkıp viran eyleme, eyleme, eyleme Bm Aman bır güzeli sevip de alamazsan, alamazsan D Am İsmını aleme rüsva eyleme, eyleme, eyleme, eyleme G F# Am B C B İsmini, aleme, rüsva eyleme B C Evlerinin önü boyalı direk Am C B Yerden yere vurdun sen beni felek Em D Her acıya dayanamaz bu yürek C B Ölürüm de ayrılamam yar senden "Kerkük türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 31 sayfanın 31 adedi aşağıdadır. A Altun Hızmav Mülayim Ay Dolanaydı Gün Dolan Aydı Aç Aç Kolların Digel Yanıma (Kerkük) Ağam Süleyman Ağlama Ceylan Balası B Baba Bugün Dağlar Yeşil Boyandı Beyaz Gül Kırmızı Gül Bu Hal Ne Haldı Gözel C Cerrevin Kulpu Burma D Damımız Ardı Çöle Dede Dede Can Dede Dede Gene Uyanmadı Değirmenci G Geceler Zar Geceler Gülistanda Bir Gülüm Var Güzellerden Üç Güzel Var Güzellerden Üç Güzel Var Sevilir H Hel Hele Verin Geline K Kalanın Dibinde Bir Daş Olaydım Kalenin Dibinde Bir Daş Olaydım Kalenin Dibinde Bir Taş Olaydım Karanfil Üzer Gider Kayalar Kölgelendi Kâr Etmez Ahım M Mektup Yazdırdım Yara Almadı Menim İpek Yağlığım Var N Ninay Ninay Naz Hanım U Ağam Ağam V Veziranasın Vezirana Y Yallah Şoför Ç Çakmağı Çak Kerkük كركوك Kerkük Kalesi Irak üzerinde KerkükKerkükKerkük Kerkük'ün Irak'taki konumu Ülke Irak Irak İl Kerkük ili Rakım 346 m Nüfus (2018 ve 2009 tahminleri)[1][2] • Toplam 2.018 (972,272)[1], 2.009 (850,787)[2] Zaman dilimi UTC+02.00 (DAS) • Yaz (YSU) UTC+03.00 (DAS) Baba Gürgür'de petrol kuyuları Kerkük, Irak'taki Kerkük ilinin başkenti olan şehirdir. Irak merkezi yönetimine bağlıdır. Irak'ın başkenti Bağdat'ın 236 km kuzeyinde, Erbil'in 83 km güneyinde, Musul'un 149 km güneydoğusunda, Süleymaniye'nin 97 km batısında, Tikrit'in 116 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. Günümüzde şehrin büyük çoğunluğu Türkmenler, Araplar ve Kürtlerden oluşmaktadır. Tarih 2014 yılında, peşmerge güçlerinin bölgenin kontrolünü ele geçirdiği ve kuzeyden yoğun Kürt nüfus göçünün yaşandığı sırada, Kerkük ve çevresinde etnik grupların dağılımını gösteren harita. Eski Asur başkenti Arrapha bölgesinde yer alan Kerkük, 5000 yıllık harabeleri üzerinde, Khasa nehri yanında yer alır. Arrapha, MÖ 10 ve 11. yüzyıllarda Asurlular döneminde çok büyük bir öneme kavuşmuştur. Stratejik ve coğrafik önemi nedeniyle şehir, üç imparatorluk için adeta bir savaş meydanıydı; Asur imparatorluğu, Babil ve Med imparatorlukları, ki hepsi şehri belirli zamanlarda yönetmişlerdir. Kerkük çok geniş bir şekilde yayılmış ve karışmış bir nüfusa sahiptir. Osmanlı döneminde şehir merkezi çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu, Kürtler de taşranın çoğunluğunu oluşturuyordu.[5] Şehir özellikle 20. yüzyılda daha dramatik değişimler deneyimlemiştir. Kürtler, Türkmenler ve Araplar bu bölgeye dair sahiplik iddialarında bulunmakta ve iddialarını destekleyecek tarihi bilgi ve verilere sahip olmaktadırlar. Tarihi olarak, şehir her zaman Kürtler ve Türkmenler tarafından kültürel bir başkent olarak atfedildi. 2010'da Irak Kültür Bakanlığı tarafından Irak kültürünün başkenti olarak isimlendirildi. Şehirde günümüzde etnik kökeni Kürt, Türkmen, Arap ve belirli ölçüde Süryani olan insanlar yaşamaktadır.
0 notes
Text
Mahmur'da Peşmerge ve Irak askerleri arasında çatışma
http://dlvr.it/Sxq6HJ
0 notes
Text

0 notes
Text
ABD'nin projesi çöktü: PKK Barzani'ye saldırıyor
ABD’nin projesi çöktü: PKK Barzani’ye saldırıyor

ABD, Fransa ve Körfez ülkeleri, PKK’nın Suriye kolu YPG’yi yasallaştırmak ve tek aktör yapabilmek için bölgedeki aktif bir güç olan Mesut Barzani’ye yakın ENKS kümesi ile masaya oturtmuştu. Şahsen ABD ve Fransa’dan diplomatların arabuluculuğunda gerçekleşen görüşmelerde siyasi temsil konusunda mutabakata varılmış, silahlı güçleri birleştirme konusunda pazarlıklar devam ediyordu. Proje, alanda…
View On WordPress
#abd#Adı#android#android player#android radyo#Barzani#Bölgede#çatışma#Güç radyo dinle#instagram#müzik dinle#online#online müzik#online radyo#online radyo dinle#Peşmerge#pkk#radyo dinlemek#Sincar#Yönetim
0 notes
Text
Mama Rişa veya gerçek adıyla Najmadin Shukr Rauf
Mama Rişa, "Sakallı Amca", Irak Kürdistanı'nda önde gelen bir Peşmerge savaşçısıydı.
Cebari aşireti üyeleri Rişa'nın doğduğu köyde yaşıyordu. Okuma yazma bilmeyen namaz konusunda titiz olan biri olarak tanımlanmıştır. İlk olarak 1970 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) saflarında savaştı. Irak hükûmetiyle Kürt özerklik anlaşmasının başarısızlığı ve Baas partisinin Kerkük ve Çanak'ın Kürt bölgelerinde Araplaştırma politikasını başlatması, nihayet 1975'te ikinci Irak-Kürt savaşının patlak vermesine yol açtı. Barzani'nin bu savaştaki yenilgisi, Rişa'nın da katıldığı Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) kurulmasına yol açtı.
Rişa, bir birlik lideri olarak başarıları ve Kürtler arasındaki askeri yiğitliği sayesinde Irak hükûmetine karşı savaşta yılmaz ve efsanevi savaşçının sembolü oldu.Bazı Kürt kaynaklarına göre, "Mama Rişa" lakabı, Kürdistan'ın Baas Partisi'nden kurtuluşuna kadar sakalını tıraş etmemeye yemin etmesinden kaynaklanıyor. Rişa, Baas'a sadık Kürt savunma taburlarının komutanı Tehsin Sawes tarafından 25 Ocak 1985'te bir pusuda vurularak öldürüldü. Kerkük ve Süleymaniyeli Kürtler arasında Kürt iç düşmanları ve Kürdistan Demokrat Partisi yetkilileri tarafından öldürüldüğü söylenmiştir. Her şeyden önce, katilin Bağdat'taki rejim tarafından görevlendirildiği, ancak daha sonra KDP üyesi olarak bugüne kadar dokunulmazlığa sahip olduğu gerçeğinden yola çıkıyorlar.

Komutan Mama Rişha
1 note
·
View note
Photo

KDP: PKK varlığı nedeniyle Irak Kürdistan bölgesi halkı ağır bedeller ödedi KDP, yeni tip koronavirüsle mücadele kapsamında Peşmerge güçlerinin Kandil'e yakın 'Zine Wertê' bölgesine konuşlandırılması ve PKK'nın buna tepki göstererek kendilerine ağır ithamlarda bulunması üzerine yazılı açıklama yaptı.
0 notes