#zapt
Explore tagged Tumblr posts
Text
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”


154 notes
·
View notes
Text
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

81 notes
·
View notes
Text
'Birisinin hüngür hüngür ağlayarak kurduğu bir cümlenin, hiç kimsenin gönlüne değmemesi kadar canım yandı o gece. Sonra, gırtlağımda yüklemi olmayan bir cümle ile eve döndüm. İnsan aptal olduğunu öğrenince eve döner hep. Canımdan kaç can gitti saymadım o gece. Kendimin en kıyısında ve kendimin en ücrasında gaseyanlarımın çaresizliğiyle koştum. Kendimden kaçtım, bendeki senden, göğüs kafesimin içindeki o mezarlıktan kaçtım. Dizlerimin üzerine çöktüm sonra. Yol bitti. Yol bitince eve döner insan hep. Ciğerlerimi tükürdüm bilmediğim bir şehrin hiç bilmediğim bir caddesinin kaldırımında o gece. Teselli etmek için uzanan her eli itekleyip senin boşluğuna sarıldım. Yanılgılarımı ve yenilgilerimi koydum yanıma. En güzel sana yenildim ben. İlk yenildiği yerden eve döner insan hep. Etimi kemiğimden söküp, canımı yaktım, tarumar ettim, attım seni içimden o gece. Ertesi sabah, dışarı çıktım. Sokak köpeklerini sevdim, çiçekleri kokladım, demli bir çay içtim. Her şey yerli yerindeydi, ben evimde değildim. Hayat yeterince ince davrandığında, eve döner insan hep. Celladıma, omuzumdaki gülün hatrına gülümsemenin ne demek olduğunu öğrendim o gece. Beni, bir çok kere vurdular çok kez düştüm, ama beni düşüren şeyin senin çelmen oluşunu hazmedemedim. Gırtlağımdaki o cümleyi yuttum. Anlaşılmadığını gördüğü yerin kıyısından eve döner insan hep. En kuytularımdan vuruldum, cinnetlerimi ve cinayetlerimi kustum sokaklara o gece. Ayaklarımda milyonlarca yıldır yürümemiş yolla, sana gelmiştim. Kapı dışarı ettin beni. Seni öldürdüm zihnimde acımadan. En güzel sen yaktın canımı. Canının yandığı ilk yerden, eve döner insan hep. Üzerimdeki beyaz gömleğin kan revan olduğunu gördüm o gece. Zihnimde kaç kere vurdum sen, kaç kere öldürdüm kaç kere diriltip kaç kere sevdim hatırlamadan korkuyu zapt ettim. Gamzelerin ve sen, göğsümde yedi bıçak ve sonsuz sızı. Umudunu kestiği ilk yerden, eve döner insan hep. Kapısında yıllarca beklediğim evden geri dönerken, bir başkasının kapıyı ilk çaldığı anda eve girişini görmüş kadar canım yandı o gece. Sonra bir patikada kendimi bulup, düzlükte tekrar kaybettim. Bir çok kere veda ettim, gidemedim. İstenmediği ilk yerden, eve döner insan hep. En babasız evlerin, yetim kalmış odalarında çiçekler büyütmüş kadınlar kadar canım yandı o gece. Kaburgalarıma saplanmış en paslı hançerleri söküp, geceye yürüdüm korkusuz. Ellerinin beyazlığını aradım kuytularda, yoktu. Tutacak bir el bulamadığı ilk yerden, eve döner insan hep. Aynalar yolumu kesti o gece kaçtım, kurtulamadım. Gölgem gibi benimleydin. Ben seni unutup tekrar hatırladım her seferinde ve bu en güzel mağlubiyetim oldu. Bir sabah yastığımda bir tutam saçın vardı, kimseye anlatamadım. Konuşacak kimse kalmadığında, eve döner insan hep. Bir çocuğun, herkesin salıncakta sallandığı yerde, mendil satması kadar canım yandı o gece. Sonra göğsüme, kınına hayran kaldığım bir hançeri saplayıp tam yedi kere çevirdim. Herkes gitti, sen sen kaldın. Ben yoktum orda, sen vardın o gece. Bir acıyı ev bilince, eve döner insan hep. Göğsümü yumrukladım defalarca, yutkunmak, ağlamak için, ağlayamadım o gece. Ben, senin yokuşlarında son sürat sana doğru koşarken vuruldum, adım dahi atmadın, dönüp bir kere bakmadın. Bir çiçek cehennemde de çiçekti, darılmadım. Kendini suçladığı ilk yerden, eve döner insan hep. Dünya bir ağrıydı göğsümde, göğsümü kanattım o gece. Sabahlara kadar, ağladım. Bilmediğim şehirlerin sokağında öksüz kaldım. Kaçtım, kaçtıkça yakalandım kendime. Herkes vardı sen yoktun, babam beni terk etti sen yoktun, annem öldü sen yoktun. Kimsesiz kalınca eve döner insan hep.'
68 notes
·
View notes
Text
Köyde Azgın Abla Kızkardeşle Üçlü Sikiş!
Slm, arkadaşlar. Ben 38 yaşında sınırsız sex düşkünü bir erkeğim. Bayram ziyareti için gittiğim köyümdeki yaşadığım olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Köyde düğün varmış, köylüler akşam köy meydanında toplanmaya başladı. Ben de bir arkadaşla birlikte, meydanın kenarına park ettiğimiz arabamın içinde biralarımızı yudumlamaya başladık. Hem biralarımızı içiyor, hemde dans eden, oynayan kadınlara kızlara bakıyorduk. Benim dikkatimi iki sarışın kız çekti. Arkadaşa bunların kim olduklarını sordum. O da kızların abla - kardeş olduklarını, isimlerinin Duygu ve Yasemin olduğunu, ayrıca ikisinin de 'O yolun yolcusu' olduklarını söyledi. Kızların anne babası Almanyada yaşıyorlarmış. Kızları Almanyada zapt edemeyince, babaları getirmiş köye, yaşlı ninelerine teslim etmiş. Kızlar, ikiside birbirinden güzel, sexi vücutları olan, iki tane afet resmen. Hele birinin göğüsleri öyle iri ki, o iri göğüslerin arasında boşalmak için insan neler feda etmez!
Kızların dikkatini çekmek için arabanın camından el kol sallarken nihayet dikkati çekmeyi başardım ve kızın biri arabanın arka tarafına doğru geldi. Ben hemen arabadan inip yanına gittim. Kendilerinden hoşlandığımı ve birlikte olmak istediğimi açık açık söyledim. Kızla konuşurken benim yarak hemen sertleşmiş, pantolondan kendini belli etmeye çalışıyordu. Kız önce beni tepeden aşağı süzerek yarağıma baktı ve köyün dışındaki evlerini tarif etti ve gidip evin arkasında beklememi söyledi. Ben "Tamam." dedim ve arkadaşla birlikte tarif edilen yere gitmeye başladık. Yolda arkadaşım sabah erken kalkacağını, o yüzden bana katılamayacağını söyledi ve evinin önünden geçerken arabadan indi. Bana kızların evini birdaha tarif etti, ben yalnız gittim ve evin arkasına çektim arabayı, bekledim.
Yarım saate kadar kızlar evlerine geldiler ve kimse görmesin diye beni arka pencereden odalarına aldılar. İçeri girer girmez hemen Yasemine sarıldım ve etli alt dudağına yapıştım, bir yandanda üzerindeki elbiseleri yırtarcasına çıkartıyordum. Duygu ise benim fermuarı açarak sikimi çıkarmış eliyle sıvazlamaya başlamıştı bile. Yasemini de önümde diz çöktürerek soyundum ve yarağımı ağızlarına uzattım. Abla kızkardeş birlikte sikimi öyle güzel yalıyorlardı ki, bugüne kadar böyle bir zevk yaşamamıştım, büyük keyif alıyordum. 15 dakika kadar sikimi yaladılar ve büyük bir patlamayla ikisinin de ağzına yüzüne boşaldım. Kızlar birbirlerinin yüzlerini yalayarak döllerimi temizlediler. Ardından sikimi tekrar yalayarak inmesine müsade etmeden kaldırdılar. Yalama sırasının bende olduğunu söyleyerek, ikisini de yatağa üst üste uzattım ve amcıklarını yalamaya başladım. Zaten sırılsıklam olan amcıkları iyce ıslandı ve ikisi de ağzıma boşaldılar. Amcık sularını yalayıp yuttuktan sonra, yarağımı ikisinin de amına aşağıdan yukarıya sürterek badana yapmaya başladım...
Yasemin amını sikime doğru bastırıyor, "Sok artık!" diye inliyordu. Yasemini belinden tuttum ve kız kardeşinin üstünde domalttım. Yarağımın kocaman olmuş kafasını amının dudakları arasına yerleştirip, öyle bir yüklendim ki, neredeyse Yaseminin nefesi kesilecekti. Bir müddet öylece içinde kaldıktan sonra, yavaş yavaş çıkarıp sokarak ritim tutturmaya başladım. Bu arada kızkardeşi de pozisyon değiştirmiş, ablasının bacakları arasına kafasını sokmuş, ablasının amına girip çıkan yarağımı izliyor ve taşaklarımı yalıyordu. Yaseminin amını sikerken, bir yandan da baş parmağımla göt deliği ile oynamaya başladım. Götünün deliğine tükürüp, baş parmağımı yarısına kadar götüne sokmuştum bile. Yasemin tepki vermeyine, yarağımı amından çıkarıp götünün deliğine dayadım ve başını usulca içine kaydırdım. Yasemin birden ellerini geriye doğru uzatıp bana engel olmak ister gibi, "Ne olur yavaş sok!" dedi. Ben de dediği gibi yavaşça köküne kadar bastırdım. Hepsini soktuğumda Yasemin derin bir, "Ohhhhh!" çekti.
Yavaş yavaş hareketlerle götünü sikiyordum, derken ritmi hızlandırdım. Ben ablasının götünü sikerken, kız kardeşi de kendi amını parmaklıyordu. 10 - 15 dakika kadar götünü siktikten sonra, patlamak üzereydim. Ablasının götünden çıkardığım yarağımı kızkardeşinin ağzına verdim ve boşaldım. Kızkardeşi yarağımı öyle iştahlı yalıyordu ki, döllerimin damlasını ziyan etmeden hepsini yuttu...
Üçümüz birlikte yatağa uzanıp, birer sigara yaktık. Biraz dinlendikten sonra, benim yarak yeniden canlanmaya ve sertleşmeye başladı. Duygu, ablasına, "Sıra bana geldi, ben de tadına bakmak istiyorum, bu yarağı ben de içimde hissetmek istiyorum!" diyerek kalkmaya başlayan yarağımı ağzına alarak yalamaya, emmeye başladı. Benim yarak hemen demir gibi oldu. Yere, halıya uzanmamı istedi, uzandım. Üstüme, yarağımın üzerine doğru çömeldi ve eline aldığı yarağımı göt deliğine sürtmeye başladı. Götünün deliği sırılsıklamdı. Duygu kendi eliyle yarağımın kafasını götünün deliğine soktu ve tek bir hamle yaparak tamamını aldı içine. Sonra başladı oturup kalkmaya, ata biner gibi zıplamaya. Bir müddet böyle zıpladıktan sonra kalktı, busefer bana sırtını dönerek yarağımı götüne soktu ve zıplamaya devam etti...
Öyle hızlı oturup kalkıyordu ki, nerdeyse patlamak üzereydim. Belinden tutarak biraz yavaşlamasını sağladım ve amından da sikmek istediğimi söyledim. Orasının yasak olduğunu söyledi, meğer daha bakireymiş. Bunu öğrenince, amından sikmeyi daha çok canım çekti, fakat bütün ısrarlarıma rağmen amına sokturmadı orospu! Ben de, "O zaman göğüslerinin arasına boşalmak istiyorum!" dedim. Bunu kabul etti, zaten ilk gördüğümde göğüslerinin arasında boşalmak istemiştim. Hemen üstümden kalkarak, önümde yere uzandı, kocaman göğüslerini iki eliyle birleştirdi. Ben de sikimi göğüslerinin arasına koyarak göğüs arasını sikmeye başladım. Bu arada ablası da ağzını yaklaştırdı. Göğüslerini 5 dakika kadar siktikten sonra öyle bir boşaldım ki, anlatamam. Duygunun göğüsleri, çenesi ve gerdanı vıcık vıcık döl oldu. Ablası yarağımdan gelmeye devam eden dölleri yalayıp yuttuktan sonra, kızkardeşinin gerdanındaki döllerimi de ağzına toplayıp kızkardeşinin ağzına tükürdü...
Birlikte birer sigara daha içtikten sonra, ikisinin de telefon numaralarını aldım. Sonra giyinip, geldiğim gibi arka pencereden çıkarak evden ayrıldım. Ama ayrılırken Duygudan, sonraki bayramda amını sikmek için söz aldım. Şimdi dört gözle Kurban Bayramını bekliyorum...
20 notes
·
View notes
Text
"Acıyor," diye ağlıyordum. Kucağında oturuyordum. Titreyen bacaklarımı bacaklarının arasında zapt ediyordu. Sol elime dikiş atmaya çalışırken ağlayarak ona bakıyordum. O sarsılmaz soğukkanlılığına alnındaki her ter damlası bir kurşun sıkmış gibiydi.
"Acıyor Aral," demiştim tekrar ağlayarak. Pens tutan sağ elini tutmuştum güçsüzce.
"Bırak bitireyim Lina," demişti yüzüme bakmadan. Yarama bakıyordu yalnızca. "Bırak bitsin."
"Çok acıyor ama."
Gözlerini kapatıp yutkunmuştu. "Biliyorum Lina. Benim de acıyor. Bırak bitireyim."
~Bazı İnsanlar Böyle Yaşar-Aral&Lina
#bazı insanlar böyle yaşar#filiz puluç#aral çakırca#lina kara#wattpad#kitap alıntısı#kitaptan alıntı#alıntılarım#kitap alıntıları#ay benim gece senin#ay ve gece#ayrılık sevdaya dahil#3391km#gecenin sessizliği#3391kilometre#edebiyat#kitap alintilari#sessiz ve yalnız#sessizliğinsesi#umut bitti sigara ver#umutbittigezegeniyakin#sessizliğin çığlığı#gelmemeyegittim#gelmemeyegidenkız#gelmemeyegidenadam#aslı arslan#sokak nöbetçileri#ömer ege zorlu#izmirinegesi#egeninışıkları
23 notes
·
View notes
Text
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal Atatürk
11 notes
·
View notes
Text
X-Factor #14 - The Mutant Program!
Neighbors have called the police to Scott and Madelyne's former home which is now lying in a pile of rubble thanks to Scott's powerful optic blast (see last issue). Scott is STRUGGLING. He hallucinates, seeing the Professor scold him for how he's handled his relationships with Jean and Madelyne. The cops search Scott and find pictures of the two women, and they recall that a red-haired woman's body was recently found and is now in the morgue. They drive Scott there in their car. Or they try to.
RIIIPP!
Master Mold appears and tears the roof off the car, trying to get to Scott. The police open fire, but Master Mold zaps one of them, turning him into a skeleton. Scott loses his glasses in the chaos, and opens his eyes toward the sound of Mast Mold. ZAPT! But the optic blast isn't very effective. Scott explains that he needs his visor, and the remaining cop has it. He gives it to Scott, and his next blast seems better, but Master Mold launches a blast of his own, knocking Scott off his feet.
Back at the hospital, Jean visits Warren. Unfortunately, Trish Tilby of W-ARC News bursts into the room with a cameraman and a camera and starts demanding answers from Warren: why did he misuse company funds, why is he backing a group of mutant hunters, is he going to get his wings removed. Jean telekinetically breaks the camera and tells Trish to leave. Doctors come in and help remove Trish and the cameraman. Warren is confused and tries to ask Jean what Trish meant by all those questions, but he's too weak. He passes out.
Meanwhile, back at the battle with Master Mold, the living cop grabs Scott and lifts him to his feet. They run for their lives, and Master Mold follows. Scott hits the cop on the back, knocking him out. He hides the cop behind a small building and leads Master Mold away. Scott blasts Master Mold a few more times, before finally shooting probably the most powerful blast I've ever seen him shoot. Master Mold is in pieces. Doesn't matter though. It starts rebuilding itself! It grabs Scott and starts crushing him in its giant hand. Scott cuts Master Mold’s hand from its arm with a sweeping blast. Master Mold opens its mouth and a huge blast comes from it, hitting nearby chemical/oil plants and causing a massive explosion. Master Mold is gone. Scott takes cover under Master Mold’s severed hand and somehow survives.
At the hospital, the doctors amputate Warren's wings.
15 notes
·
View notes
Text
Bakın ne buldum .☕☕
Büyük İskender, büyük filozof Aristo’ya bir mektup yazıp sorar:
"Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?"
1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?
3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?
Aristo’dan cevap gelir:
1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar.
2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar.
3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur:
İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!

youtube
53 notes
·
View notes
Text
Zaruretten Doğan Güzellik Konuşmak ve yazmak aynı ihtiyacın, elden geldiğince içtekini dışa aktarma ihtiyacının bir yansımasıdır. O sebepten bir zaruret durumudur konuşmak ve yazmak. İçi içine hakikaten sığmaz insanın ve taşmak ister dışarıya. Nitekim güzellikler yayılmak ve taşmak isterler. Yazmak ve konuşmak birer sanattır, dolayısıyla sahipleri de birer sanatçı. Ve her sanat üzerinde mucidinin eserini taşıdığı ölçüde kıymetli, sahibini yansıttığı ölçüde de değerlidir. Bu değer, özü itibariyle bir güzellik barındırır kendisinde ve güzelliklerin kabul görme ya da toplumca beğenilme şartları yoktur. Aksi yönde, belli topluluklar tarafından kabul gören ya da beğenilen bir şeyin güzel olma şartı da yoktur. 14. yüzyılda Arap edebiyatı üzerinde yapılmaya çalışılan mantık ve edebiyatı mezcetme, devamında yazıdaki ve sözdeki güzelliği mantık kaideleri gibi belirli kurallar altında zapt ederek, edebi güzellik anlayışını evrensel, herkes tarafından kabul edilen veya reddedilen bir konuma getirme ameli faydalı olsa da amacına ulaşamamıştır, çünkü edebi güzellik anlayışı zevk meselesidir. Mantık, zevkten anlamaz. Sonuç olarak herkesin bu zevke sahip olmasını beklemek insafsızlık olur. O yüzden sevgili okur; değerli gördüğün, kıymet verdiğin ne varsa çekinmeden yaz, söyle. Arkasında başka kaygılar gütmeden yap bunları. Elbette herkes beğenilmek veya kabul görmek isteyebilir ama bunu bir amaca dönüştürmek insanın özüne zarar verir. Ve son olarak kalemimi yapay zekaya ve ona bu konuda bel bağlayanlara dokundurmak istiyorum. Çünkü bahsettiğim tüm bu anlatıdan ötürü o, özünde güzel bir sanat eseri ortaya koyamaz. Yapaydan doğallık beklenilemez.
RW
9 notes
·
View notes
Text
“Haberler, onlarca sabıka kaydı olup dışarıda dolaşan ve sonunda bilvesile suç işleyerek tekrar göz altına alınan potansiyel cânîlerle dolu. Beşerî kanunlar suçu da önleyemiyor suçluyu da zapt edemiyor. Öldürülmesi gerekeni yaşatan, yaşaması gerekeni öldüren ve tüm bunların ötesinde yaratanı yok sayan bir yönetim biçimi toplumun yaralarına merhem olamaz.”
Ömer Faruk Korkmaz
28 notes
·
View notes
Text
youtube
3 gündür kadın zapt etti beni resmen. Bırakamıyorum.
9 notes
·
View notes
Text
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
~Mustafa Kemal Atatürk
#karanlıktangelenkız#gençliğe hitabe#19 mayıs#mustafa kemal atatürk#mka#atatürk#daimakalbimizde#♾️#mustafakemalatatürk
9 notes
·
View notes
Text
O tıpkı vahşi bir hayvan gibi, hep ormana geri dönmek isteyecek. Yemeğinin önüne getirilmesinden hoşlanmayacak, peşinden koşup boynunu kırarak zapt ettiği avın lezzetini düşleyecek.
Mine Söğüt (Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey)
#kitap alintilari#kitap#kitap alıntısı#books & libraries#kitaplar#book#book blog#books#alıntı#books and reading#edebiyat#edebi yazılar#alinti#alıntılarım#alınti#alintilarim#kitap alintisi#kitap tavsiyesi#keşfet#kitap okumak#kitap tavsiyeleri#reading#kesfet#kitap kesitleri#mine söğüt#madam arthur bey ve hayatındaki her şey
22 notes
·
View notes
Text

ŞAİR
Gözyaşım katmerlenir avucumda
Bir gül açar delimtrak
Kalbim göğsümdeki payanda
Bu gece sarılıp yanyana yatsak
Yalnızlığı suvaran şu sokaklar
Tekil ayakseslerinin çoğul sessizliği
Ülkenin damarlarına ekmişler
Bir ölçek korku, bir ölçek ölü gözü
Ve Türkiye'de şair olmak
Her ahval ve şeraitte gülünç bir şeydir
Çünkü vatanın bütün kaleleri zapt olunmuş
Ve bütün tersanelerine girilmiştir
Yağmurum kalakalır kapımda
Yarımyamalak bir hüzün rakıyla çiftleşir
Salaş meyhanelerde yüzler morarınca
Yalnızlığım aklanır, süt gibi olur.
Ve Türkiye'de şair olmak
Gerçekten gülünç bir şeydir:
Kutuplarda yangın!
Kalbim, bugün başka biriyle çıkma
Kötüyüm dalsızım duraksızım.
AHMET ERHAN
15 notes
·
View notes
Text
ya rabbi, sana ellerini açıp münacaatta bulunanlara, re’fet ve rahmetinin lütuf tecellileriyle, mübeccel ve mükerrem nimetlerin en büyüklerini ihsan edersin.
ümmet-i muhammed’e mağfiret buyur, merhamet eyle, önündeki yolları bir kez daha aç, kalblerini her şeyin en doğru ve en güzel olanına aç, her türlü tehlikeden muhafaza buyur.
ya rabbi, düşmanlıkla oturup kalkan zalimleri kahretmek ve cebbâr zorbaları zapt-u rapt altına almak senin şanındandır.
el-kahhar isminle bu zalimleri kahreyle, en dehşetli günlere yüzlerini çevir.
63 notes
·
View notes