yurioharu
yurioharu
Buraya yazıyorum
16K posts
虎 ENTJ
Don't wanna be here? Send us removal request.
yurioharu · 2 years ago
Text
Korku üzerine bir deneme
Korku, vücudun "yaşamak istiyorum" deme şeklidir. Korktuğumuzda nefesimiz düzensizleşir, algılarımız açılır, duyduğumuz, gördüğümüz her şeye daha duyarlı hale geliriz. Fakat biz onları zayıf nokta olarak görür, insanlara söylemekten kaçınırız.
İnsanın sahip oldukları ne kadar fazlaysa o kadar kaybetmekten korkar ve her bir bireyin sahip olduklarına kattıkları değer birbirlerinden oldukça farklıdır. Her ne kadar birbirinden farklı korku türlerine sahipsek bir o kadar da paylaştığımız ortak korku türleri vardır. Kaybetme korkusu, ölüm korkusu ve daha nicesi.
Annem her zaman görünenden değil görünmeyenden kork der ama ben çoğu şeyden korkarım. Mesela palyaçolardan, asansörlerden, alacağım ürünü alamadan zam gelmesinden, sehpanın kenarına serçe parmağımı çarpmaktan, sevdiğim karakterin ölmesinden, en çok da büyücü yengemin büyülerinden.
Korku, sadece olumsuz ve kötü hisler barındıran bir duygu olmaktan ziyade varlığıyla barışıp kabullenmemiz gereken en gerçek, en gizlenemez duygumuzdur. Geleceği anı belirleyebileceğimiz, bizi ziyaret edeceği ana hazırlanabileceğimiz veyahut gelişinden kaçmaya çalışacağımız bir duygu değildir ancak yönetebileceğimiz bir duygudur. Korkudan saklanmaya çalışıp hayatlarımıza yön vermesine izin vermektense onu yönlendirerek esiri olmaktan kaçınabiliriz. Çünkü kolayca bizim aleyhimize kullanılabilir bir ülke korkuyla yönetilir, insanlar sindirilir, köle haline getirilebilir. Bizim üzerimize düşen onları tanımak ve üzerine gitmektir.
Benim korkularımın üzerine gitmem okulda arkadaşlarımla birbirimize korku hikâyeleri anlatmakla başladı. Bu sadece hikâye demeyin gerçekten korkunç oluyorlar. Staj yaparken bindiğim asansör düşünce asansörlerden de korkmayı bıraktım. Palyaçolar da artık korkunç değil sadece çirkin geliyor. Hatta gördüğüm kabuslar o kadar heyecanlı ve eğlenceli gelmeye başladı ki ben de her gece diğer bölümü bekler oldum.
Fakat korkuların üzerine gitmeyi abartıp benim gibi cinayet belgeseli izlemeden uyuyamayan birine de dönüşebilirsiniz.
Aman siz siz olun benim gibi kabuslarından zevk alan insanlardan olmayın.
Derya Bölge
0 notes
yurioharu · 2 years ago
Text
Milyonluk Bebek
Bizim dünyamızda güzellik her şeydir. Güzellik para ve sevgi getirir. İnsanlar, bir kadının sahip olduğu yegâne şeyin güzellik olduğunu, hiçbir şeyi yoksa bile en azından güzel olması gerektiğini düşünürler. Artık kimsenin niteliğe bakmadığı bu dünya düzenine verebileceğimiz en iyi örnek Narin olabilir. Kendisi yirmili yaşların sonunda olan, iletişim bölümünü birincilikle bitirmesine rağmen hayalini kurduğu spikerlik mesleğini sınıf arkadaşına kaptıran bir kadındı. Bir o kadar da çirkin. Evet çirkin. Bu dünya düzenine göre kullanabileceğimiz, güzel olma ayrıcalığına erişememiş olan her şeyin kaderi olan çirkinlik sıfatı. Çirkin kelimesinin bile yeterince anlam bulamadığı bir görsele sahipti. Korku hikâyelerine konu olabilecek, doğaüstü bir kötülüğün ete kemiğe bürünmüş, insan suretine sahip olmuş türden bir çirkinlikti. Reenkarnasyon denen bir şey varsa Narin geçmiş hayatında bu yüze sahip olmak için vatan haini olmuş olmalıydı. Yüzü kömür karası lekelerle donatılmıştı, dişleri çarpık ve belli belirsiz kırıklarla doluydu. burnu kemerli, feri gitmiş, kahverengi, mor halkalarla çevrelenmiş, içlerinde ruhtan eser bulundurmayan gözleri, karşısında ona bakan birinin anında ruhunu çekip alacak, ona anında ölümü tattıracakmışçasına bir hayatsızlıkla bakıyordu. Bakışları ölümden başka bir şey değildi. Onu gören çocuklar feryat figan ağlardı. Yolda broşür bile uzatmaya çekinirler, o, yanlarından geçerken donar kalırlardı. Öyle ki, ailesi bile onu yanlarında istememiş, kurtulmanın yollarını aramışlardı. Böylesine bir kötülük böylesine bir musibet onlardan çıkmış olamazdı. Derhal uzaklaştırmaları gerekti. Ve, yaptılar da.
Narin aşk nedir bilmiyordu. Ailesi bile onu sevmemekle kalmamış, ondan kurtulmanın yollarını aramışlardı. Hâl böyleyken elin oğlu mu sevecekti onu? O da durumunu erkenden kabullenmişti kimseye yük olmamaya çalışıyor, kendi başının çaresine bakıyordu.
İnternette boş boş gezinirken tuhaf bir uygulama keşfetti. Uygulama ondan kendi fotoğrafını uygulamaya yüklemesini istiyordu.
Daha sonra sadece uygulamadan yapmak istediği işlemi seçmek kalmıştı. Gözlerini düzeltmek istiyordu, ten rengini açmak istiyordu istiyor da istiyordu. Telefondaki o çirkin fotoğraf gitgide normal bir kadına benzemeye başlıyordu. Demek ben de böyle görünebilirim diye iç çekti. Narin, fotoğrafla uğraştıkça fotoğrafın altındaki rakamlar da hızla yükseliyordu.
Narin o akşam canını almayı düşündü. Hayatının ileriye gitmeyeceği belliydi. Bu yaşında bile kendisine hak görülen bu çirkinliğe katlanmak zorunda bırakılıyorsa, kendisine verilen cehennem hayatıyla ıstırap çektiriliyorsa buna katlanmak zorunda mıydı? Kendi iradesi neredeydi? Bu kabullenişe daha ne kadar devam edebilirdi? Hiçbir şeyin daha iyiye gideceği falan yoktu. Sahip olmak istediği o gerçeküstü olan, güzellik adlı hayale bir anda ulaşacak değildi. Ulaşılabilecek bir şey de değildi ya. Böylesine bir hayali kurmaya dahi hakkı var mıydı, enerjisi var mıydı? Böylesine bir hayatı uzun uzadıya yaşamayı reddediyordu. Daha fazla katlanmayacaktı. Bu hayat kendi iradesi dışında kendisine verilmişti ve hür iradesiyle bunu devam ettirmeyi reddedecekti. Mutfağa gidip en keskin bıçağı bulup kendine dogrulttu. Bitiyordu işte. Bu kadardı. O an huzuru hissettiği ilk andı ve hayatının şokunu. Bıçağa görüntüsü yansıyan kadın kimdi? Etrafına bakındı. Şaşkınlıktan ve korkudan çılgına dönmüştü. Etrafta kendinden başka kimse yoktu. Birkaç dakika hareketsiz öylece kalakaldı. Elleri titreyerek, bir hışımla yere fırlattığı bıçağı tekrar eline aldı. Bir nefes alıp tekrar kendi yansımasına bakmaya çalıştı.
Oydu. Bir başkası değil, gerçekten oydu. Bu nasıl olabilirdi? Akla mantığa sığmıyordu.
Bıçaktaki yansıma uygulamada oynadığı fotoğrafın tıpatıp aynısıydı. Gözleri o korkunç halkalardan arınmış, o hiçbir zaman göremediği enerji dolu ışıltılara kavuşmuştu. yüzüne can, yanaklarına kan gelmişti. Cildi tamamen pürüzsüz ve tamamen aydınlıktı. Hızla aynanın karşısına geçti. Yüzüne, saçlarına dokundu. Dokusu ipek gibiydi. Kendisi dokunmuyor adeta saçları ipeksiliğiyle ellerini okşuyordu. Daha sonra bir rahatsızlık hissetmeye başladı. Adını koyamıyordu. Fakat aynaya baktıkça kendinden sıkılmaya başladı. Aynada gördüğü güzel bir kadın değil normal bir kadındı. Normal bir kadın değil kelimenin tam anlamıyla güzel bir kadın olmak istiyordu. Telefonu tekrar eline aldı, dudaklarını tekrar büyüttü kaşlarını gerdi. Uygulamadaki dudak büyüdükçe kendininki de büyüyor, burnunu küçülttükçe burnu küçülüyordu. Hayalini kurduğu şeye nihayet kavuşmuştu! Bu kadardı işte. Çektiği acıların karşılığını alıyordu nihayet.
Narin o gece uyumamıştı. Bütün bu olanlar hâlâ gerçek gibi gelmiyordu ona. Sonunda o da yaşıtları gibi gezip eğlenebilecek, işe gidebilecekti ve artık kimse ondan gözlerini kaçırmayacaktı. Yanından geçenler kaskatı kesilmeyecek, ondan korkmayacaklardı. Demek ki bu dünyada tanrılar gerçekten vardı ve dualarına karşılık vermişlerdi.
Bir damla bile uyku uyumadan işe gitti Narin. Her zamanki masasına oturdu bir yandan da etrafa kulak kabarttı. Kadınlar dedikodusunu yapıyor, erkekler ise edepsizce konuşuyordu.
Bir milyon puan. Narin bu tutarı mutlaka ödemeliydi ve ödeyecekti. Kurdun dişine kan değmişti bir kere. Eski hâline dönmektense ölmeyi yeğlerdi. Bu güne kadarki tüm birikimlerini sorgusuz sualsiz yatırdı. Arabasının balkabağına dönüşmesinden korkuyordu.
Aradan bir ay geçti. Narin hayalini kurduğu spikerlik mesleğine kavuşmuştu nihayet. Adını bilmeyen erkekler onunla ilgilenir olmuş, hediyeler alıp yemeğe çıkarıyorlardı. Onu umursamayan kızlar bir numaralı düşmanı olmuştu.
Narin olanlara sevinse de güzellik puanları ayağına dolaşmaya başlamıştı. İşten kazandığı maaş artmış olsa dahi yeterli gelmiyordu. Ailesinden aldigi borç da. Uygulama bu durumda da Narin'i yalnız bırakmamış ona iki seçenek sunmuştu. Öde veya vazgeç. Vücuduna yerleşen bir parazit gibi daha fazlasını istiyordu. Narin önce tat alma duyusundan vazgeçti. Sonra ailesinden. Ailesi artık Narin adinda bir çocukları olduğunu hatırlamıyordu. Yine de buna değdiğini düşünüyordu. En sonunda hayalini kurduğu işten vazgeçti. Bütün birikimlerini güzellik puanlarıyla değiş tokuş etmişti. Kazandığı her puanla beraber benliğinden bir seyler kayboluyordu.
Aradan bir yıl geçti. Yirmidokuz yaşına gelmişti Narin. Onlara verecek hiçbir şeyi kalmayınca vicdanından vazgeçti. Önce ormanda yangınlar çıkardı sonra sokaktaki hayvanları zehirledi. Kalbinde kalan son merhamet kırıntılarını da yüz güzellik puanıyla değiştirmişti. Ve en nihayetinde küçükken oynadığı içi boş oyuncak bebeklere dönüşmüştü. Uygulama da artık ondan bir şeyler istemeyi bırakmıştı.
* * *
Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Günlerden ekimin onyedisiydi Narin’in doğum günü. Ve güzelliğinin son kullanma tarihi.
Çalıştığı binanın çatısına çıkıp toprak kokusunu sonuna kadar içine çekti. "Demek sonum böyle olacak" diye düşündü. Yağmur damlalarının arasına bıraktı kendini, tüm çirkinliğiyle sere serpe yatıyordu şimdi. Tüm çirkinliğine rağmen yüzünde tarifsiz bir huzur vardi. Elinde de telefonu. Uygulama kendi kendini yok etmişti.
Şimdi kim bilir kimin karşısına çıkacak, kimi hedef alacak, kimin hayatını elinden alacaktı.
Bu dünyada Narin gibiler azımsanamayacak kadar çoklar. İlgiyle yaşadığı bir yıl, sevgisiz yaşadığı yirmisekiz yıllık yaşamından daha değerli olmuştu.
Bizim dünyamızda güzellik her şeydir.
Peki ya sen? Güzelliğinin doruğuna erişmeye cesaretin var mı?
Derya Bölge
Tumblr media
0 notes
yurioharu · 2 years ago
Text
Yeni Normal
Uzun zamandır giymediğin montunu fark ediyorsun. Elini cebine atıyorsun. Bir zamanlar her gün taktığın masken geliyor eline. Eski anılara götürüyor seni. Çok eski de değil sadece iki sene öncesi. Bir sigara yakıp, balkondan buz gibi bir sandalye çekip oturuyorsun. "Vay be ne yıldı ama." Diye iç geçiriyorsun. Hatırlamak bile gülümsetmeye yetiyor seni. Birden anıların akın ediyor beynine. Markette yapılan tuvalet kağıdı savaşları. Delilerce yaptığın kolonya ve dezenfektan alışverişlerin. Tüm paranı döktüğün ilaçlar. Hatta evde yeni içecekler yapmayı bile öğrenmiştin. Almanca öğrenip, aylarca biriktirdiğin filmleri sonunda izleyebilmiştin. Ailenle daha çok tartışmaya başlamıştın fakat yakınlaşmıştın da. Kendini de daha yakından tanımaya başlamıştın. Şimdi tekrar düşününce o kadar da kötü günlermiş gibi gelmiyor sana. Zor zamanlar geçirmiştin ama bir bakıma mutluydun da. O zamanlar bile ne kadar mutlu olduğunu şimdi anlıyorsun. Güzel günlerin değerini kaybedince anladığın gerceği tokat gibi çarpıyor yüzüne. Daha da kötüsü yeni hayatına iyice alışıyorsun. Alışmaktan başka seçenek verilmiyor çünkü. Gözünden akan yaşı rüzgar alıp götürüyor hemen. Sigaran da iyice eriyor. Kalkma vakti geldi senin için. Zaten evin de artık sana ev gibi gelmiyor. Kalan tek anılarını da ardında bırakıyorsun. Gaz maskeni takıp, baltanı da aldıktan sonra zombi avlamaya gidiyorsun.
Sen anlatıcı tekniği ile kısa öykü çalışması
1 note · View note
yurioharu · 2 years ago
Text
Sarmal
Tumblr media
23 Mayıs pazar günü. İşte bugün bu sessiz kasabada bir lise öğrencisi olarak öldüğüm geceydi. En sevdiğim müziği dinliyordum. Kendimi müziğe fazla kaptırmış olmalıyım ki, karşıdan gelen acemi bir bıçak darbesiyle kendimi yerde buldum. Mezarlığın kenarında danse macabre dinliyor olmam çok manidar.
Tedbiri elden bırakmamın sonucunu bu kadar ağır ödeyeceğimi bilseydim en azından üzerime daha düzgün bir kıyafet giyerdim. Neden evim okula bu kadar uzak olmak zorundaydı ki? Ne yazık. Etrafımdaki seslerden en az iki üç erkek olduğunu tahmin ediyorum. Beni nasıl gömeceklerinden bahsediyorlar. Hayatî noktayı ıskalayarak nasıl çabucak ölmemi bekleyebilirler ki... Kalbin bile nerede olduğunu bilmeyen gerizekalı sürüsü.
Birisi üzerimde değerli eşya arıyor bir diğeri ise "Benim gibi birini reddedersen sonun böyle olur." Diye düşünüyor. İşte yine oluyor. Demek sebep buydu. Bir üst sınıfımdan biri olmalı. Ona sinirlenmedim. Aksine acıdım şimdi.
İnandırıcılığı olmayan iki içi boş kelime için kimseyle beraber olma borcum olduğunu sanmıyorum. Lise öğrencisi ve henüz reşit olmamış bir kız olarak buradaki hatalı ben olamam. Öldürmeyi göze almış bir insan taklidi için söylenecek pek bir söz yoktur. Ama senin hatan bu rezil şansını benimle harcamış olman.
Ağzıma dolan kan, küfür etmeme izin vermiyor. Ayaklarım da üşümeye başladı. Şu ayakkabılara da o kadar para vermiştim oysa ki. Gözüm göldeki nilüfer çiçeklerine ilişti. Burada bir göl olduğunu bile bilmiyordum. Nilüferler tüm güzellikleriyle ay ışığında parlıyorlar. Dökülen kanımın yansımasından ayın hilâl şeklini aldığını görebiliyorum. Sonunda birkaç el beni derin bir boşluğa koyuyorlar. Az önce beni sıcak tutan kanım yavaş yavaş soğuk toprağa karışıyor. Neyse ki ayaklarım artık üşümeyi bıraktı. Artık nilüferleri de göremiyorum. Acaba nasıl kokuyorlardı. Görüş alanımdaki tek şey, gözüme inen kan yüzünden kızıl görünen hilâl. Görüşüm yavaş yavaş bulanıklaşıyor. Üzerime kürek kürek toprak yağmur gibi yağıyor.
Birden annemi hatırladım şimdi. Seninle sadece birkaç ay görüştük ama diğerlerine göre daha iyi bir anneydin. Çünkü kimse bu yaşta bir kızı evlatlık edinmek istemezdi. Senin için bu sessiz sakin yere gelmeyi kabul etmiştim sen de bunun karşılığında notlarımı yüksek tutarsam bana telefon alacağını söylemiştin. Özür dilerim anne. Sana verdiğim sözü tutamayacak gibiyim. Ders çalışmayı sevemedim bir türlü.
İyi yanından bakacak olursak yarına yetişmesi gereken ödevi yapmak zorunda değilim.
Bu dönem biraz huzurlu geçer diye düşünmüştüm. Diğer insanların aksine ölüm benim için bir son değil her defasında yeni bir başlangıç. Bu yüzden ölmekten korkmuyorum asıl yaşayanlara acıyorum en çok da yaşayan ölülere. Benim gibi biri için ölmek bir lütuf olabilir ancak.
Zar zor duyduğum seslerden artık gittiklerini anladım.
İyice bastıran yağmur dışarı fırlamış elimi temizliyordu. Bu insanlar bir işi de tam yapamaz mı? Burada an az birkaç saat harcamış olmalılar.
Hazır gelmişken biraz daha burada dinlenmeye karar verdim. Yarın çok yorucu bir gün olacak.
 
Derya Bölge
Metafiziksel öykü çalışması.
3 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
      Gintama Movie announced for January 8th of 2021!
717 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
I KNEW ITTT AGHHH WHY ALWAYS MY HUSBANDOSSSSSSSS ALSO UZUIIIIIIIII
hey guys my son has gone missing his name is rengoku last seen when he was in train pls rb this to spread awareness contact me if you see him anywhere thank you
38 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
EEEGGGKKKKK-
hey guys my son has gone missing his name is rengoku last seen when he was in train pls rb this to spread awareness contact me if you see him anywhere thank you
38 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
IT'S TAKASUGI'S BIRTHDAY!! HAPPY BIRTHDAY SHINSUKE (I miss gintama so much btw)
Tumblr media Tumblr media
50 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Make me choose
@shadow-is-upon-us asked:
↳ Alma or Lavi?
3K notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
I believe in Yosano supremacy
0 notes
yurioharu · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
funny okikagu icons💘
502 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
GINTAMA. #TOSHIRO HIJIKATA.
126 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
GINTAMA. ・*:.。.
182 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
me @ my best friend
Tumblr media Tumblr media
61 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
Ya'll have no taste in anime
Tumblr media Tumblr media
41 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Text
Tumblr media
93 notes · View notes
yurioharu · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
watching old school gintama is a form of self care
93 notes · View notes