Tumgik
#içim yandığı halde gidemiyorum
paranoyakorgan · 5 years
Text
Yine sana yenildim. Evet yenildim. Çünkü aramamam gerekiyordu. Unuttum. Unuttum çünkü ne yapacağımı bilemedim. O an yanımda istedim. Elini sırtımda ,  kafamı boynunda. Sana ağlamak , seninle teselli bulmak istedim. Hataydı. Yanlıştı. İstenmediğim yerde durmam normalde, bilirsin. Bilirsin de bir senin kapının eşiğinde ayrılamamış işte bu kız. Çıktığım yerlerin kapısını sert çarparım normalde. Ama sana o kapıyı hiç çarpamadım giderken. Hani Hansel  ve Gratel’in evin yolunu bulabilsinler diye yola cebine doldurduğu çakıl taşlarını dizip işaretlemişti ya , işte ben de o masaldaki gibi ikimizin parçalarını bıraktım ardımda. Gelmek istersen kaybolmadan beni bulabil diye. Ne kapı kapattım suratına ne çarptım. Aksine sen beni bul diye uğraştım. Elimdeki mumu hiç söndürmedim. O mum yandı yandı , aktı. Elimi de yaktı. Ama bir şekilde hep var ettim ışığımı. Sen benim sensiz karanlıkta kaldığım gibi bensizlikte karanlıkta kalma diye. Tekrar vapura binip o soğukta dışarı oturup üşüyelim diye. Bu defa simit alıp martılara atıp bir yandan biz kemirelim diye. Tekrar aynı yastığa başkoyup aynı rüyaya dalabilelim diye. Tekrar aynı gecenin , aynı yıldızın altına beni öpebil diye. Yine hayata karşı , bu sefer daha sağlam ‘’ biz tek siz hepiniz’’ olabilelim diye. Yine gece kalk da üstümü ört diye. 
  Seninle büyüdüm , seninle olgunlaştım. Hayat ne şekilde olursa olsun nasıl canımı yakarsa yaksın hep senin kapında buluyorum kendimi. Hiç gidemiyorum. Kedi gibi tıpkı. Sanki şefkatini arayan bir kedi gibi. Kendimi karşıma alıp konuşuyorum. Bak o seni istemiyor diyorum. Ona da zorlaştırıyorsun hayatı. O da belki yoluna devam etmek istiyor ama pamuk gibi yüreği olduğu için , senin kalbini kırmamak için , senin içindeki bu aşk yüzünden yapamıyor diyorum. Onu serbest bırak. Fiili olarak serbest olsa da onun ruhunu hala yanıbaşında tutmaya çalışıyorsun. Hala onu çok severek ve özleyerek. Hala her zor anında ona koşarak. Hala mutluluklarını onun fotoğrafına bakıp anlatarak. Aptallık mı sence yoksa sana bir yük mü bu? 
Ölüm var diyorum. Ölümün olduğu gerçeği yüzüme hep çarpılıyor zaten istemesem bile. Cenazeme gelsen , kalkıp sarılırım biliyorsun bunu. Biliyorsun da yoksun. İsyan etmiyorum. Gel de diyemiyorum. Seni istemediğin bir hayata mahkum etmeyi bırak , sana istemediğin bir hayatın teklifini dahi sunmam. Çünkü ben artık senin evinde değilim. Öyle ya da böyle. Değilim. Senin evinde olmayan bir kadın olduğum halde bugun canımın en çok acıdığı anda ilk sana koştum. Kimseye ağlayamadım. Bir sana ağladım. Keşke yapmasam. Keşke artık ‘’yakandan düşebilsem’’. 
Hayat bir gün içimizdeki umutları tüketecek. Artık bir sabah kalktığım(ız)da umutlar yeşermeyecek bizim için. İşte o zaman başka başka insanlar olmuş olacağız. Bunu hiç istemiyorum inan. Bundan işte bu kadar yakana yapışmalarım , bundan ayaklarımın ilk sana koşması acılı anlarımda. Bundan hep dudaklarımın arasından ismini düşürmeyişim. Bundan seni rüyalarımdan eksik etmeyişim. Bu yüzden işte her bir güne gözlerimi hep umutla açışım.Artık ne sen bana mecbursun , ne ben sana zorunlu. Yine de istiyorum seni. Her hücremle. Her detayımla. Her bir saç telimle ayrı ayrı istiyorum seni. Her bir çilini ayrı ayrı istiyorum. Her bir kirpiğini ayrı ayrı istiyorum. Gözlerindeki harelerin her birini ayrı istiyorum. Sana sarılmayı , seninle bir olmayı istiyorum. Yani demem o ki sana muhtaç değilim ama seninle daha güzelim. Olmayacak şeyler istiyorum. İnan ne zaman kabullenir de artık seni aramaktan vazgeçerim bilmiyorum. O günü sabırsızlıkla mı beklersin , yoksa korkar mısın adımı telefonunda hiç görememekten? Hayatında ‘’Pelin’’in artık bir daha hiç var olamayacağı gerçeği benim hayatımda sana bir daha dokunamayacağım gerçeğiyle yüzleşmemdeki kadar korkutur , ağlatır , üzer mi seni? Çok çocukça ve çok olmayacak hayallerim var işte.Ne yapalım bu güçlü duran , her daim ayaklarını yere daha sağlam bastıran, tek başına ve dimdik durmaktan vazgeçmeyen kadının da içinde tutunduğu hayalleri var seninle ilgili. Belki şuan canım yandığı için , yakınımı kaybettiğim için bu kadar karamsarımdır.
 Yazarken öyle içimi döküyorum ki , çünkü okumuyorsundur muhtemelen. Tıpkı beni görmek istemediğin gibi , yazdığım twitleri , yazıları da görmek istemezsin. Karşımda sen olsan belki bu kadar rahat konuşamam. Yüreksiz olduğumdan değil. Hala kendime çok güveniyorum. Hatta daha çok güveniyorum. Çünkü olmak istediğim insan olma gayretini vermiş biri olarak başım çok dik. Ama hayat canımı yaktığında senin acın daha çok çöküyor yüreğime. Bi kimsesiz kalıyorum. İçim ürperiyor. Kalbindeki kişinin yanında olmayışı. Başka hiçbir tanımlamam , açıklamam yok. Yokluğunda seni özleyip canım yandığı için açıklama yapmayacağım. Ama hani hep diyorum ya beni istemeyişini kabul etmem gerekiyor biliyorum diye. Bir yandan da hep bekliyorum. Biz birbirimizden geçmeyiz, kavuşacağız bir gün. Ve o gün öyle bir kavuşacağız ki. Dağ dağa kavuşacak. Zehirli sarmaşıklar gibi saracağız birbirimizi. Panzehirlerimizi akıtarak birbirimize temizleyeceğiz acılarımızı. Gözlerimiz bir an ayrılmayacak birbirinden. Dakikalar geçecek biz ayrılamayacağız. Saatler dolacak , benim saçlarım senin göğsünden kalkmayacak. Senin kirpiklerin benim yanaklarımdan gitmek istemeyecek. Dünya duracak biz durmayacağız. Elimi öyle bir tutacaksın ki , tutmadığın zamanları unutturur gibi. Öyle güzel sevip seveceğiz de öyle güzel öyle huzurlu uyuyacağız ki yanyana , yana yana , siyah beyaz olan her şey gökkuşağı olacak. Senin artık hayalinde düşünde olmayan ne varsa saydım sıraladım. Çünkü benim bir tek buram var. Burda yazıyorum. Burda akıtıyorum içimi. Yalnız , güçlü , aşık, sabırlı ve bekleyen bir kadının günlüğü.
1 note · View note