Tumgik
#işaret dili videoları
pazaryerigundem · 4 months
Text
TikTok kapatılmalı mı? En çok çocuklar maruz kalıyor!
https://pazaryerigundem.com/haber/175632/tiktok-kapatilmali-mi-en-cok-cocuklar-maruz-kaliyor/
TikTok kapatılmalı mı? En çok çocuklar maruz kalıyor!
Tumblr media
Güncel araştırmalara göre, dijital çağda TikTok gündemine en çok maruz kalanların çocuklar olduğuna vurgu yapan uzmanlar, çocukların, etkileşimde bulundukları sosyal çevrede bu videoları anlattığını, içeriğinde gördükleri davranışları taklit ettiklerini ve eğlence tarzı haline getirerek içselleştirdiğini söyledi.
İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, TikTok uygulamasının çocuklar üzerinde etkisi ve Türkiye’de kapatılıp kapatılmaması tartışmalarını değerlendirdi.
Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, güncel araştırmalara göre Türkiye’de nüfusun yüzde 36’sının (30 milyon kişi) TikTok hesabı olduğuna işaret ederek, “Hesabı olsun olmasın çok daha büyük bir kitlenin TikTok reels adı verilen kısa videolara erişimi mümkün. Facebook, Instagram, YouTube gibi sosyal medya uygulamalarına olan entegrasyonundan dolayı dolaşıma giren TikTok görüntüleri her an hepimizin önüne düşüyor. Çevremize baktığımızda, 3 kişiden 2’sinin TikTok gündeminden haberdar olduğunu görebiliyoruz.” dedi. 
Tumblr media
Dijital çağda TikTok gündemine en çok maruz kalanların da çocuklar olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Çocukların algıda seçiciliğinin şimdilerde sosyal medya videolarına yönelik olduğu görülüyor. Çocuklar, etkileşimde bulundukları sosyal çevrede bu videoları anlatıyor, içeriğinde gördükleri davranışları taklit ediyor ve eğlence tarzı haline getirerek içselleştiriyor. Gördükleri davranışları bir çeşit norm, diğer bir ifadeyle toplumsal yapının bir parçası olarak alıyor ve uyguluyorlar. Pek çok uygunsuz içeriklerin normalleşmesi bir yandan toplumsal yapıya zarar verirken, bir yandan da toplumsal bütünlüğü mozaikleştiren bir sosyal medya kullanımı mevcut.” şeklinde bilgi verdi.
TikTok platformunun kullanıcıların ilgi çekici ve eğlenceli video görüntüleri oluşturmasına olanak tanıyan bir dizi düzenleme aracının var olduğunu kaydeden Ünal, barındırdığı basit araçlar ve kullanım kolaylığı sayesinde herkesin kısa videolar oluşturabildiğini, TikTok’un diğer uygulamalardan farklı olarak sunduğu doğal ve rahat yapısından dolayı da tercih edilen bir uygulama olduğunu söyledi.
VİDEOLAR İÇİN BİR AN ÖNCE ÖNLEM ALINMALI!
TikTok’un çeşitli kültürdeki kişilerin adeta evlerinin bir odası gibi olduğunu da ifade eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Aslında, kişiler bu mecrada evlerinin bir yansımasını sunuyorlar ama bunu yaparken dijital ortamda olduklarından bihaber gibi çoğu örnekte uygunsuz içerikler yayıyorlar. Mahremiyet ihlalleri, uygunsuz konuşma dili, olumsuz örnek oluşturan davranışlar var ve bunlar aile algısını dönüştürme potansiyeline sahip. Çocuklar orada gördüğü, duyduğu tüm konuşmaları ve davranışları evde ailesine, okulda arkadaşlarına uygulayarak fark edilebiliyorlar. Aynı şekilde yetişkin bireyler de benzer videoları çekerek ya da bu videoları paylaşarak olumsuz etki gücünü arttırabiliyor. Sosyal medyada olumsuz etki gücünün olumluya göre 6 kat fazla yayılım gösterdiği biliniyor. Virüs gibi yayılan, toplumsal bütünlüğe, aile yapısına ve değerlere zarar veren ve genelde uygunsuz içerikler barındıran TikTok videoları için bir an önce önlem alınması gerekiyor.” diye uyarıda bulundu.
TİKTOK KAPATILMALI MI?
Çin merkezli sosyal medya uygulaması olan TikTok’un gündeminin şimdilerle kapatılması yönünde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, ABD’de 150 milyon, Türkiye’de 30 milyondan fazla kullanıcısı olan bir platformun kapatılması oldukça radikal bir karar fakat burada kar ve zarar tespitinin iyi yapılması gerektiğini belirterek, “Eğer zararlar üstün geliyorsa yasal önlemlerin alınması gerekir. Sosyal medya uygulamalarının kötüye kullanımı bir çeşit suçtur” dedi.
Kişilerin bilinçli kullanıcı olabilmesi yani dijital okuryazarlık becerilerinin kazandırılmasının önlem olarak önemine işaret eden Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Bir diğer önlem olarak yasalaştırma ele alınabilir. Sosyal medya yasası gündeme alınıp çalışmaları başlatıldığı gibi TikTok özelinde de yasal yaptırımlar ele alınmalıdır. Bir yandan kapatılması yönünde yetkililer çalışma yaparken, diğer yandan TikTok yetkilileri kapatılmaması yönünde çaba gösteriyor.” diye konuştu.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
marmalaise · 3 years
Photo
Tumblr media
TURKSPORU ve Engelsiz Spor'un destekçisi Turkcell, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası için tam kapanma sürecinde evde kalan dezavantajlı bireylerin evde spor yapabilmelerine yönelik uzaktan eğitim programı hazırladı. Verilen bilgiye göre, pandemide evde kalan engelli bireylerin spor ihtiyaçlarına yönelik her engel grubu için farklı içeriklerden oluşan toplam 40 videoluk eğitim programında; görme, işitme ve bedensel engelli bireyler ve otizmli çocuklar için özel hazırlanmış egzersiz içerikleri bulunuyor.
Dört farklı engel grubunun da kendi ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanan içerikler; görme engelli bireyler için betimlemeli anlatım, işitme engelliler için altyazı ve işaret dili, bedensel engelliler için tekerlekli sandalye kullanımı dikkate alınarak, otizmli çocuklar için de motive edici, eğlenceli anlatımlarla özgünleştirildi. Videoları engelli bireyler Turkcell Engelsiz Akademi ve Turkcell YouTube kanalı üzerinden izleyebilecek.
Programın bedensel engel grubu eğitmenliğini paralimpik atletizm milli sporcusu Hamide Doğangün; görme engelli ve otizmli çocuk grubu eğitmenliğini operatörün spor eğitmenleri, işitme engelliler grubu eğitmenliğini ise milli güreşçi Emre Beyyusufoğlu üstlendi. Ayrıca engelsiz spor eğitim programı için Milli sporcu Hamide Doğangün ile hazırlanan tanıtım videosu da büyük ilgi gördüğü belirtildi.
Verilen bilgiye göre operatör, 2020 yılında hayata geçirilen ‘Engelsiz Spor' projesi ile zihinsel engelli öğrencileri spor alanında desteklemeye başladı. Milli Eğitim Bakanlığı himayesinde Adana, Ardahan, Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kırıkkale, Konya, Osmaniye, Şanlıurfa, Van ve Erzincan'da özel eğitime ihtiyacı olan öğrenciler için kendi okullarına spor sınıfları kurarak potansiyeli olan engelli sporcular destekleniyor. Bu okullardaki öğrenciler spor kulüpleri aracılığıyla atletizm (disk, cirit ve gülle atma, uzun atlama, koşu), masa tenisi, basketbol, jimnastik alanlarında yetiştirilerek, ulusal ve uluslararası yarışmalara hazırlanıyorlar. Milli kayakçı Ayşe Kader Yavuz'un reklam yüzü olduğu proje ile engelli öğrencilerin spor alanında gelişimlerini desteklenmeye devam ediyor.
0 notes
maksatbilgicom · 5 years
Text
Tam adı: Abdurrahman Cahit Zarifoğlu Doğum tarihi:  1 Temmuz 1940 Doğum yeri: Ankara / Türkiye Ölüm tarihi ve yeri: 7 Haziran 1987, İstanbul / Türkiye Burcu: İkizler Ailesi: Eşi:  Berat Zarifoğlu Çocuk (ları): Ahmet Zarifoğlu, Betül Zarifoğlu, Ayşe Hicret Zarifoğlu, Arife Zarifoğlu Mesleği: Şair ve Yazar Aktif Yılları: 1955 ile 1987 yılları arası.
 Başlıklar
Hakkında Bilgi
Videoları
Fotoğrafları
Hakkında
Cahit Zarifoğlu‘nun bugün ölüm yıl dönümü ve sevenleri , yakınları tarafından anıldı. Böyle bir günde Cahit Zarifoğlu’nun biyografisini yapmak farklı bir anlam getiriyor bizim için ve biz de buradan ünlü şairi anıyoruz. Cahit Zarifoğlu kimdir? Hakkındaki bütün bilgiler en bol içerikle ve en güncel haliyle sadece burada!
Tam adıyla Abdurrahman Cahit Zarifoğlu, 1 Temmuz 1940 tarihinde Ankara , Türkiye’de dünyaya geldi. Çocukluk yılları Siverek, Ankara ve Kahramanmaraş’ta geçti.
Cahit Zarifoğlu eğitimini, 1955 yılında liseyi başladı ve 1961 yılında lise eğitimini tamamladı. Daha sonrasında da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirerek buradan mezun oldu. Ancak bu Üniversite eğitimi 10 yıl kadar sürdü. Sebebi ise edebiyatla ilgili bir çok çalışması yüzünden okulunu aksatması.
Daha lise yıllarındayken Rasim Özdenören,Alaeddin Özdenören,Mehmet Akif İnan ve Erdem Beyazıt ile birlikte, Diriliş, Edebiyat ve Manevra dergilerini yayımladılar. Aynı arkadaş grubuyla 1956 ile 1959 yılların arasında Yenilik, Yeni Ufuklar ,Türk Sanatı, Seçilmiş hikayeler, Varlık, Pazar Postası,Dost gibi dergilerde yer aldılar. Aynı Zamanda Maraş’ın Sesi gazetesinde sanat sayfasını hazırladı ve burada eleştiriler yayımladı.
Cahit Zarifoğlu 1967 yılında ilk kitabı olan İşaret Çocukları adlı kitabını yayımladı. Yedi Güzel Adam adlı  ikinci kitabını ise 1973 yılında yayımladı.
1969 yılı ile 1970 yılı arasında Hakimiyet gazetesinde teknik sekreterlik yaptı.  İstanbul’da bir kolejde Almanca öğretmenliği yaptı.
1976 yılında Mütercim sekreter olarak TRT’ye geçti. Bu zamanlarda yine aynı yılda Van Müftüsü Kasım Arvas’ın kızı Berat hanım ile dünya evine girdi.  Nikah şahitliğini de yine kendisi gibi şair olan ünlü Necip Fasıl Kısakürek yaptı.
1983 yılında TRT radyosuna atandı. 1984 yılında Yürekdede ile Padişah adlı eseriyle, Türkiye yazarlar birliğinin Çocuk Edebiyat ödülünü kazandı.
1987 yılında Pankreas kanseri nedeniyle 7 Haziran‘da aramızdan ayrıldı. Bir çok şiiri, kitabı,dergi çalışmaları ve kitaplarıyla geride kendisinden önemli şeyler bıraktı. Cahit Zarifoğlu’nun mezarı Beylerbeyi’ndeki Küplüce mezarlığındadır.
Cahit Zarifoğlu adıyla O’na hitaben yapılan eserler:
Ankara ili Etimesgut ilçesi Eryaman 6. Etap Atakent 2. Kısımda bir ilkokul
Başakşehir ilçesi 1. Etap konutlarında bir ilkokul
Kahramanmaraş merkez mahallesi Tavşantepe ‘de bir okul
İstanbul Beylikdüzün’de bir lise
Konya Selçuk’ta bir ilköğretim okulu adı
Konya Beyşehir ilçesinde bir lisenin adı verildi.
İsntabul , Pendik ilçesinde bir cadde ismi
İstanbul Esenler’de Cahit Zarifoğlu Bilgi Evi
İstanbul Ataşehir’de bir imam hatip lisesi adı
2003’den bu yana adına hitaben Şiir ve Edebiyat ödülleri verilmekte.
Cahit Zarifoğlu’nun Eserleri:
İşaret Çocukları (1967)  / Şiir
Yedi Güzel Adam (1973) / Şiir
Menziller (1977)  / Şiir
Korku ve Yakarış (1986) / Şiir
Gülücük (1989) / Şiir
Ağaç Okul (1990)  / Şiir
Yaşamak (1980) / Günlük
İns (1974)  / Masal & Roman
Serçekuş (1983)  / Masal & Roman
Ağaçkakanlar (1983) / Masal & Roman
Katıraslan (1983) / Masal & Roman
Yürek Dede ile Padişah (1984)  / Masal & Roman
Savaş Ritmleri (1985) / Masal & Roman
Motorlu Kuş (1987) / Masal & Roman
Sütçü İmam (1987) / Tiyatro
Bir Değirmendir Bu Dünya (1987)  / Denemeler
Zengin Hayaller Peşinde (2006)  / Denemeler (adına)
Okuyucularla (2009)  / Adına
Mektuplar (2010) /adına
Videoları
youtube
youtube
youtube
youtube
youtube
Fotoğrafları
Cahit Zarifoğlu Kimdir? #CahitZarifoğlu Tam adı: Abdurrahman Cahit Zarifoğlu Doğum tarihi:  1 Temmuz 1940 Doğum yeri: Ankara / Türkiye Ölüm tarihi ve yeri:
0 notes
haberihbarhatti · 7 years
Text
76 Yaşındaki Youtuber Saniye Anne
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2017/76-yasindaki-youtuber-saniye-anne/1049/
76 Yaşındaki Youtuber Saniye Anne
İzmir Buca’da yaşayan Manisalı Saniye Karataş (76), bundan 3 yıl önce yemek yaparken oğlunun eski bir cep telefonu ile kendisini çektiğini fark edince itiraz edip mutfaktan kaçtı. Bir süre sonra pes edip oğlunun kendisini çekmesini kabul eden Saniye Karataş, her gün “Saniye Anne Yemekleri” adlı Youtube kanalında yemek tariflerini paylaşıyor. İHA’nın haberine göre oğlu, elinde cep telefonuyla her mutfağa girişinde başka bir noktaya saklanan Saniye Anne, bugün binlerce takipçili bir Youtuber. Güleryüzü ve Ege şivesiyle anlattığı yemeklerin zenginliğiyle kısa sürede fenomen olan Saniye Anne, internet kullanmadığını ve ‘Youtuber’ kelimesini bilmediğini belirtse de kanalında her gün yemek tarifi videosu paylaşmaktan geri durmuyor. Öyle ki, sabahın erken saatlerinde menülerini hazırlayıp oğlunun uyumasına izin vermiyor. “ŞİMDİ DE BEN ÇEKİM YAPMADAN DURAMIYORUM” Yaşadığı süreç için “Rüya gibi” diyen Saniye Anne, Youtuber’lık serüvenini şu sözlerle anlattı: “Bir gün mutfakta balık kızartıyordum. Oğlum elinde yamuk bir telefonla beni çekmeye başlayınca beni çekmesin diye banyoya kaçtım. Başka bir gün yine beni çekmeye çalıştı. Yine çektirmedim ve kaçtım. Bir kez de salça yaparken mutfağa gelip yine beni çekmeye çalıştı. ‘Mutfağa ben zor sığıyorum, senin burada ne işin var’ dedim ve balkona kaçtım. En sonunda ‘artık pes, çek çekebildiğin kadar’ dedim. Ondan sonra başladık. Şimdi de ben çekim yapmadan duramıyorum. İlla kendimi çektireceğim. Bu sefer ben ona rahat vermiyorum. Her sabah erkenden menülerimi hazırlayıp oğlumu erkenden kaldırıyorum ve çekim yapıyoruz.” “BEN SÖYLÜYORUM, OĞLUM YORUMLARA CEVAP YAZIYOR” İlk zamanlar çekilen videoların internet ortamında paylaşılacağını bilmediğini vurgulayan Saniye Anne, “Bu videoların internete koyulacağını kesinlikle bilmiyordum. Buralara kadar geleceğimiz aklımın ucundan geçmezdi. Ben internet kullanmıyorum ama izleyicilere yorum atacağım zaman ben söylüyorum, oğlum yazıyor. Seyircilerim beni her zaman desteklerler. Hep dua ederler. Yorumlardan çok mutlu oluyorum” dedi. “YEMEK YAPMAYI BİLMEYENLER VE ÖĞRENCİLER İÇİN YAPIYORUM” Yemek yapmayı kendi kendine öğrendiğini, hangi yemeğin yanına neyin yakıştığını çok iyi bildiğini söyleyen Saniye Anne, hazır yemeğe karşı olduğunu belirtti. Yemeklerini, yemek yapmasını bilmeyenler ve özellikle de öğrenciler için yaptığını ifade eden Saniye Anne, “İzleyicilerime bütçelerine göre sağlıklı yemek yapmayı gösteriyorum. Bu yemekleri izleyicilerim için yapıyorum. Yemek yapmayı bilmeyenlerin, öğrencilerin öğrenmesi için yapıyorum” diye konuştu. “YOUTUBER KELİMESİNİ İLK KEZ DUYUYORUM” Yemek yaptığında çok mutlu olduğunu dile getiren Saniye Anne, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yemek yapmak benim için bambaşka bir şey. Yemek yapınca mutlu oluyorum. Bypass ameliyatı olmadan önce dirilemiyordum ama ameliyattan sonra ‘bundan sonra ayakta olacağım, çalışacağım’ dedim. Bana mesleğimi sorsanız ‘bol bol yemek yapmak’ derim. Youtube’a bol bol yemek yapıyorum. Çok takipçim var ama Youtuber kelimesini ilk kez duyuyorum. Youtuber’mışım haberim yok.” “YOUTUBE’U BİLMEZKEN YOUTUBER OLDU” Annesinin Youtube’u bilmezken Youtuber olduğunu belirten 43 yaşındaki oğlu Süleyman Karataş ise şunları söyledi: “Bizim seyircimizle aramızda özel bir bağ var. Kanalı ziyaret edenler hiç kötü yorum atmazlar, annemi çok severler ve annem de yorumlarına elinden geldiğince cevap verir.” “65 METREKARE BİR EVİMİZ, KÜÇÜK BİR MUTFAĞIMIZ VAR” Bu güzel olayın aslında bir hüzünle başladığını ifade eden Süleyman Karataş, “Annem bypass ameliyatı olduğunda durumu çok iyi değildi. Morali de yüksek değildi. Annemi en çok mutlu eden şeyin yemek yapmak olduğunu bildiğim için bu yemekleri Youtube’da yayınlayıp gelen yorumlardan annemin mutlu olmasını istedim. Bu kadar çok takipçiyi tabii ki beklemiyordum. Büyük yemek kanallarına gıpta ile bakarken şimdi onlarla ortak yayınlar yapıyoruz. Biz mütevazı bir kanalız. 65 metrekare bir evimiz, küçük bir mutfağımız var. Annem yemek yapıyor, ben onu çekip sonra montajını yapıyorum” dedi. BİNİN ÜZERİNDE TARİF Videoları ilk zamanlar eski bir cep telefonu ile çektiğini dile getiren Süleyman Karataş, “Bu hikayeye başladığımızda hiçbir şeyimiz yoktu. Elimde eski bir cep telefonu vardı ve annemi onunla çekiyordum. Aboneler çoğalınca imkanlarımız dahilinde bir kamera aldık. Şu an görüntülerimiz daha kaliteli. Eski cep telefonu görüntülerini de ‘Saniye Anne Nostalji’ isimli kanalda topladık. Orada 300, şimdiki kanalda 800 tarif var. Bir o kadar da depoda tarif var” diye konuştu. İŞARET DİLİYLE YEMEK TARİFİ Karataş, annesinin tariflerinin işaret dili ile anlatıldığı bir kanal daha açtıklarını belirterek şöyle konuştu: “Annemi çok seviyorum. Her şeyimi ona adadım. O mutlu olduğu sürece bu işe devam edeceğim. Onun yönetmeni benim. ‘İş başka arkadaşlık başka’ derler ya bazen bizim de restleştiğimiz oluyor.”
kaynak: 76 Yaşındaki Youtuber Saniye Anne
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2017/76-yasindaki-youtuber-saniye-anne/1049/
0 notes
munsal · 7 years
Text
Berkay Tuncay
Hayat, Sen Sevimli Kedi Videoları İzlerken Başından Geçenlerdir sergi kataloğu, Mayıs 2016
Yine Seninle, Yeniden, Hemen, Şimdi
Berkay Tuncay’ın İstanbul’daki ilk kişisel sergisi, Hayat, Sen Sevimli Kedi Videoları İzlerken Başından Geçenlerdir, bir ruh haliyle ilgili gözlem, şüphe ve teşhislerin görsel bir tecrübeye dönüştürme denemesi. ‘Yaşamak’ denilen kaygan, tanımsız tecrübeler toplamını, internet kadar tanıdık ve bu tanıdıklıktan dolayı banalleşmiş bir mecranın verilerini dönüştürerek remiksleyen Tuncay’ın elindeki en etkili araç da aslında bu kadar sıradan şeylerle uğraşıyor olması.
Önce Webcam Kızları. Yüzlerini göremediğimiz bu kadınlara baktıkça üç önemli özellik belirmeye başlıyor. Birincisi, üzerlerindeki (az) kıyafetleri karşılaştırdıkça farklı fantazi ve durumlara cevap vermeye çalıştıkları. İkincisi, yüzlerinin sanatçı tarafından kırpılmış olması. (Bu yüzleri kendine mi saklamak istiyor yoksa gerçekten bu kadınların yüzlerini sergide kullanmamak mı istiyor?) Üçüncüsü ise bu kadınların hepsinin bir klavyeye dokunduğu anın dondurulmuş olması. Internet’teki cinsellik ekonomisinin temeli olan birçok dokunuş biçimi ve halini yakalama ve dağıtmayı kendine döndüren Tuncay, webcamden görülen kadınların aslında birer teknoloji kullanıcısı olduğunu ve sizin de dokunduğunuz klavye aracılığıyla bu imgelere ulaştığınızı hatırlatıyor. Yani, diğer bir deyişle, dokunuşlar ve görünüşlerin içeriği ne kadar iç gıcıklayıcı olsa da, aslında durumun kendisi bir o kadar makinesel ve tensel dokunuşun gerçekliğinden uzak. İki tarafın da hissettiği tek yüzey mouse ve klavyenin yüzeyleri, dokundukları tek şey kendi bedenleri. Tarif edilen durumda muhtemelen kilitli kapıların ardında akıp gitmekte olan hayatla ilgili bir veri yok. Çamaşır makinesinin sesi, komşuların tartışması, yemek kokuları… Bunların hiçbirini ne görüyoruz ne hissediyoruz. Sadece sen, ben ve internet bağlantısı.
Klavye ve kadın bacaklarını takip ederek, uzaktan palmiyelerin gözüktüğü siyah-beyaz manzarayı izleyen bir kadına ait olduğunu varsaydığımız sosis bacaklara varıyorum. Uzaktan görülen çift piramitlerin arkasından doğan ya da batan güneş, palmiye ağaçlarının mükemmel nizamı, suyun durgunluğu sömürgeci estetiğini anımsatıyor. Caspar Friedrich’in 1818 tarihli tanıdık ‘modern adam’ resminin ufku hem fethetme hem de hayranlık güdüsüyle izleyen ana karakterine dışarıdan bakan üçüncü kişiyken, Tuncay bizi bir adım yakınlaştırarak bacakların hemen arkasına yerleştiriyor. Resmedilen bir ‘sahne’ değil de daha çok empati kurabilmemiz istenen, o bacaklara sahip olabileceğimizi düşündüren bir durum. Sunulan bir perspektif, bir dünya bakışı. Tuncay bu bakışı üretmek için desenin temsiliyeti ile fotoğrafın bağlamsallığını birleştirerek kullanıyor.
Palmiye ağacının olduğu yeri ve durumu dönüştürdüğü inancını (bakınız residence binalarının cam girişleri ya da Antalya’daki tatil köylerinin cenneti vaat eden yemek salonları) ters çeviren bir diğer anda da Tuncay, palmiyeyi resmen köşeye sıkıştırıyor. Sol üst köşeye sıkışmış olan zavallı palmiyenin etrafındaki siber dünya dili, hem onun temsiliyetliğini kör göze parmak bir şekilde bize gösteriyor, hem de aslında bakış açısına göre kapalı ya da açık olan görselin diğer bölümünün palmiye ile olan ilişkisini sorguluyor. Bu palmiye bir bütünün parçası mı yoksa ana aktör mü? Şaşı bak şaşır’dakine benzer bir içgüdüyle önümüzdeki dikdörtgeni taramaya başlayan gözlerimizin izleği aslında bir taraftan da temsiliyetle olan ikircikli ilişkimize işaret ediyor. Önümüzdekini anlamaya ve hikayeleştirmeye çalışan zihnimiz, absürdü sadece absürd olarak nitelendirerek bırakamıyor.
Çift güneşli günbatımı fotoğrafını bayraklaştırmak da Tuncay’ın pratiğinde sık sık gördüğümüz bu dolaylı işaret etme dilinin bir devamı niteliğinde. Biri ‘gerçek’ biri ‘temsili’ güneşin olduğu bu fotoğraf, nasıl bir yere ait olabilir? Bayrağında güneşin her zaman ve hiç batmadığı bu yer acaba ulusal kimliklerle inşa edilen bayraklardan daha mı gerçek? Şiirden bayrak olur mu? Acaba herkes kendi ait olmak istediği devletin bayrağını tasarlasaydı, bu çift güneşli bayrak aylardan yıldızlardan ve çizgilerden daha kapsayıcı olabilir miydi?
Bu sahiplenme ve aidiyet aksından devam edince vardığımız nokta Paris’teki Louvre Müzesi’nin önü. Louvre’un cam piramidinin önünde ne olup bittiğini anlamam birkaç dakika alıyor. Tuncay’ın belirlenmiş bir durumu göstermeye çalıştığını anladığımda fark ediyorum ki ikinci bir kamera için poz veren turistlerin yapmaya ya da yakalamaya çalıştığı an, Tuncay’ın kamerasının hiçbir zaman yakalayamayacağı bir an çünkü ‘yanlış’ yerde duruyor. Perspektifteki bu kayma ile aslında mizansenin özündeki belirlenmişliğe atıfta bulunan Tuncay, temsiliyet ile bu planlama halini kıyaslıyor. Louvre’un piramidini tepeden tutuyormuş gibi gözükmek isteyen turistlerin ne yapmaya çalıştığını izleyici olarak anlasak da bu yandan bakma hali aslında gösterdiğimiz ve göstermek istediğimiz şeylerin ne kadar kırılgan ve güvenilmez olduklarına işaret ediyor.
‘Hatalı’ aile portrelerinde de benzer bir hatayı, eksikliği siber alandan tanıdığımız gri şeritlerle gösteren Tuncay, Webcam kızlarının kimliklerini anonimleştirmesiyle benzer bir şekilde sıradanlaştırıyor. Bir kısmı ‘hata’ya kurban giden fotoğraflardaki kişiler, hem hiç kimseyi hem herkesi temsil eder; vesikalık kadar tanıdık ve olduğu gibi göstermeyle yükümlü fotoğraflar, Tuncay’ın külliyatı içerisinde yine bir durum teşhisine dönüşür.
Bu durum teşhislerinin bir başka örneği de en ‘az’ popüler YouTube videolarının ‘dislike’ edilme verilerinin görselleştirildiği mikado çubukları. Mekanda birinin kısa bir süre önce oynayıp bıraktığı izlenimini veren çubuklardaki rastgelelik, beğenme-beğenmemenin rastgeleliğine, beğenilerin öznel ve toplumsal olarak ne kadar çabuk değişebildiğine ve YouTube videoları gibi göreceli olarak önemsiz bir şeyin bile ne kadar sert hisler ortaya çıkarabildiğine işaret ediyor. Tutku ile beğenen, tutku ile beğenmeyen internet kullanıcısı aslında belki de içimizdeki o takıntılı, herşeyi kendine göre yorumlayan paranoyak halet-i ruhiyenin en rahat kendini temsil ettiği alan.
Gangnam Style videosunun kaç kere görüntülendiğini anıtsallaştıran pleksi rakamlar da durmadan değişen bir sayısal ölçüyü sergi mekanına getiriyor. Bu geçerliliğini yapıldığı anda, daha doğrusu siparişi verildiği anda kaybeden anıt aslında sanat objesinin gerçeklikle olan ilişkisini irdeliyor. Temsiliyetin temsil etmeye çalıştığı anda yok olup gitmesi, bu yan yana dizilmiş rakamların asıl sözü gibi geliyor.
Makineler ve makinelerin soğuk olarak da tanımlanabilecek veri dünyası üzerinden oluşturulan insanlık portreleri, Tuncay’ın kültürel kodları kesip biçerek yaptığı remiksler ile göstermeden göstererek aslında temsiliyetin sınırlarını test ediyor. Tıpkı, David Cronenberg’ün arabalarla sevişen bedenlerinin hissetmiyormuş gibi gözükürken en çok hisseden, arzulayan, dürten, dürtülen, okşanan halimizi tarif etmesi gibi. Tarif edilen -serginin isminin de işaret ettiği gibi- olan değil, oldurulanların arasındaki boşluklar.
0 notes