Yeşilay Siirt Şubesi Başkanlığına Şener Tanık Seçildi
Yeşilay Siirt Şubesi genel kurulu yapıldı. Genel kurulda tek liste ile gidilen seçim de mevcut başkan Şener Tanık başkanlığındaki liste göreve getirildi. Dernek binasında yapılan saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Duanın okunmasından sonra divan kurulu seçildi. Divan kuruluna Yener Tanık, İrfan Sağlam ve Şadiye Yıldız getirildi.
Başkan Şener Tanık yaptığı açıklamada şu…
View On WordPress
0 notes
Türk Anneleri Derneği Küçükçekmece Şubesi’nden Köy Okullarına Eğitim Desteği
“BİR KALEM VER BİR HAYAT YAZSINLAR” Projesi ile binlerce hayata dokunan Türk Anneler Derneği Küçükçekmece Şubesi’nin hedefi tüm Türkiye!
2019 yılında Türk Anneler Derneği bünyesine Küçükçekmece şubesi ile katılan stk üyeleri tüm yurdu kapsayan “ BİR KALEM VER BİR HAYAT YAZSINLAR” projesi kapsamında, Van, Elazığ, Erzurum, Diyarbakır, Ordu, Mardin, Yozgat, Batman Sinop, Bitlis, Siirt,Urfa illerine okul ziyaretleri yapıp, öğrencilere eğitim desteği götürdüler. Rehabilitasyon merkezleri ve özel eğitim kurumlarına kadar ulaşabildikleri her öğrenciye yeni bir gelecek vermek için durmaksızın çalışan gönüllülerin gelecek durağı Çankırı köy okulları. Ardından gelen talep üzerine Bartın ilinde özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde eğitim gören,özel gereksinimli öğrencilerimize destek için, Türk Anneler Derneği Küçükçekmece Şubesi çalışmalarını başlatmıştır.
Türk Anneleri Derneği Küçükçekmece Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı FİGEN GÜRLEK, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı FUNDA BAYKAN, Yönetim Kurulu Üyeleri FİLİZ ŞAHİN, GÜLRİZ ERDİLLİ ve GÜLCAN ŞEN, çocukları eğitime teşvik ederken öğrenci ailelerine de destek olmayı amaçlıyor. Türk Anneler Derneği Küçükçekmece Şubesi bu kapsamda, köy okullarında öğrenim gören öğrencilere kırtasiye setleri, spor malzemeleri ve güzel sanatlar malzemeleri hediye etti. Sanat atölyeleri ile öğrencileri dans ve müzik ile de buluşturmaya çalışan üyeler öğrenci ailelerine de eğitimin önemi ve kız çocuklarını eğitimi konulu seminerler ile destek olmayı amaçlıyor.
Türk Anneleri Derneği Küçükçekmece Şubesi yöneticileri, gittikleri her bölgenin Milli Eğitim Bakanlıklar’ından onaylı izin alarak hazırlıklarını tamamlıyor ve bizzat tüm eğitim hediyelerini kendileri verebilmek için öğrenciler ve aileleri ile buluşuyorlar.
Desteklerini daha büyük kitlelere duyurmak isteyen TAD Küçükçekmece Şubesi her yıl geleneksel olarak yaptıkları “Sonbahara Merhaba” kahvaltısında dernekte yıl içerisinde yaptıkları tüm çalışmaları anlatıyorlar ve bir sonraki eğitim projelerinin içeriklerinden bahsederek destekçilerini bilgilendiriyorlar. Geçen haftlarada yapılan etkinlikte Çankırı’daki 500 öğrenciye ve Bartın ilindeki 40 öğrenciye gidecek eğitim ve özel ihtiyaç hediyeleri için üyelerine ve davetlilerine bilgi verildi.
DERYA ÖZGÖREN Küçükçekmece/İSTANBUL
https://www.fisiltihaberleri.com/haber/turk-anneleri-dernegi-kucukcekmece-subesinden-koy-okullarina-egitim-destegi-9437.html
#FısıltıHABERLERİ #Fısıltı #TürkAnneleriDerneği #İstanbul #Küçükçekmece
0 notes
Siirt Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Eğitim-bitki Koruma Şubesi Müdürlüğü - Bayii.org
Siirt Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Eğitim-bitki Koruma Şubesi Müdürlüğü – Bayii.org
Siirt Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Eğitim-bitki Koruma Şubesi Müdürlüğü
Resmi Kurum
Doğan, 56000 Merkez/Siirt
Bayii Firma Rehberi – Türkiye’nin 81 İL ve Tüm İlçelerini Kapsayan Bayii Firma Rehberidir – Tamamen Ücretsizdir. Bayii Bul – Bayii Ekle.
Zirai İlaç Bayileri Listesi Fiyatları
Zirai İlaç Bayileri Listesi Özellikleri ve Modelleri! Zirai İlaç Bayileri Listesi En Ucuz fiyat avantajı ve indirim…
View On WordPress
0 notes
İHD bölge şubeleri: İpek Er için adalet
İHD bölge şubeleri: İpek Er için adalet
DİYARBAKIR – İHD bölge şubeleri, İpek Er davasındaki hukuksuzluklara değinerek, “İpek Er için adalet istemeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Hakkari, Van, Urfa, Adıyaman, Siirt, Ağrı ve Maraş Şubesi Kadın Komisyonları ile Kars Temsilciliği, Siirt’te İpek Er’e tecavüz ettikten sonra intihara sürükleyerek yaşamını…
View On WordPress
0 notes
Uluslararası Diriliş Hareketi Siirt Şubesi basın mensuplarıyla bir araya gelerek faaliyetlerine resmen başladı.
0 notes
Şirvan Askerlik Şubesi Siirt - Telefon - Adres
0 notes
Siirt'te aksiyon içerikli polis tanıtım filmi çekildi
Siirt’te aksiyon içerikli polis tanıtım filmi çekildi
Siirt İl Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şubesi tarafından İçişleri Bakanlığınca uygulamaya konulan Uyuma Projesi uygulamasına dikkat çekmek amacıyla aksiyon içerikli tanıtım filmi çekildi. Teknolojik imkanlar aracılığıyla uyuşturucu ile mücadelede vatandaş duyarlılığını oluşturmak, toplumsal sorumluluk bilincine uygun şekilde ve daha etkin hale getirmek amacıyla kalıcı ve güçlü bir mücadele ortamı…
View On WordPress
0 notes
Atabağı Belediyesi ile Belediye-İş Sendikası arasında TİS imzalandı
Atabağı Belediyesi ile Belediye-İş Sendikası arasında TİS imzalandı
Siirt’in Baykan ilçesinde Atabağı Belediyesi ile Belediye İş Sendikası Siirt Şubesi ortasında Toplu İş Kontratı (TİS) imzalandı.
Belediye İş Sendikası Siirt Şube Lideri Halit Akınay, yaptığı açıklamada, 2 yıllık mukavelede çalışanlara 52 günlük ikramiye kazandırıldığını aktardı.
Mukavelenin ayıca yemek, yakacak ve operatörlük yardımlarını da kapsadığını lisana getiren Akınay, “Sözleşme gereği…
View On WordPress
0 notes
Özel güvenlik görevlisi plazma bağışçısı oldu
Özel güvenlik görevlisi plazma bağıcısı olarak gönülleri fed etti. bu bağışından dolayı ise Türk Kızılay derneği Siirt şubesi gönüllüleri, özel güvenlik görevlisi Turgut kayar ’ı ziyaret etti.
Siirt devlet hastanesinde güvenlik personeli olarak görev yapan ve 23 nisan itibari ile hastaneye baş ağrısı, halsizlik sebebi ile hastaneye başvuran ve gerekli incelemeler testler neticesinde kovid-19 olan Turgut kayar, 45 günlük bir tedavisinin ardından taburcu edildi.
Kızılay Siirt şube başkanına ziyaretinde yaşadıklarını anlatan kayar, yaşadığı süreci anlattı. Kendisine destek veren sağlık çalışanları ve dostlarına teşekkür etti.
‘’ çok zorlu günler geçirdim. Malatya ilinden getirilen immüm plazma sayesinden hayata döndüm. 14 gün boyunca yoğun bakım ünitesinde kaldım.45.ci gün ise taburcu edildim. Desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ederim. Buradan çağırım şudur, lütfen tedbirleri elden bırakmayalım. Sevdiklerimizi üzmeyelim.’’
Kızılay dernek başkanı ise; kayar ’a geçmiş olsun dileklerinde bulundu ve ‘’kendisi plazma yöntemiyle sağlık durumu iyiye kavuştu. Bağışçı olacağını söyledi. kendisini kutluyorum.’’ dedi.
özel güvenlik facebook sayfasından bizi takip edebilirsiniz
Read the full article
0 notes
9000 yıllık bir geçmişe sahip asil şehrimiz Diyarbakır'da ise, Şanlıurfa yolu üzerinde, Radisson Blu Oteli karşısından, Hamravat sitesi yanında bulunan Dost Akademi Diyarbakır Şubesi, değerli diyarbakır halkına verdiği İSG eğitim hizmetlerinin yanı sıra, Mardin | Adıyaman | Şanlıurfa | Siirt | Van | Muş | Hakkari | Ağrı | Kars | Erzurum illerinde ikamet eden bölge halkına da en yakın İSG Eğitim Kurumu konumundadır ve bu illerden de her dönem öğrenciler gelip Diyarbakır şubemizden İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimleri almaktadır.
0 notes
Untitled
Ayrıca görevlerine yeni başlayan bazı kurum yöneticilerini de kutlayarak, görevlerinde başarılar dilediler.
Şube Başkanı Ali Altuncu ve yönetim kurulu üyeleri Yalova vali yardımcısı Bahattin Özer, Armutlu Kaymakamı Yusuf Melikşah Aydın, Armutlu Belediye Başkanı Mustafa Tokat, Esenköy Belediye Başkanı Memet Temel, Armutlu ilçe Emniyet Müdürü Erhan Çakır, Yalova Üniversitesi Rektör Yardımcısı…
View On WordPress
0 notes
Eliş Şile Bezi Yıldız Elbise Fiyatı: 169,00 ₺ Kdv Dahil Beden: S,M,L,XL,2XL,3XL seçenekleri mevcuttur. Renk: 6 seçenek mevcuttur. Ürün Ölçüleri Boy: 105 cm *Manken Ölçüleri / Boy: 1.77cm Göğüs: 86 cm Bel: 62 cm Basen: 94 cm 📦 Kargo Bedeva 💳Ücretsiz Kapıda Ödeme 📲 WhatsApp Sipariş: 0 553 949 18 05 Renk Seçenekleri için veya Diğer Modellerimiz için 👉🏻www.silemoda.com 💰Kapıda Nakit- Kredi Kartı Ödeme, Sitemizden Kredi Kartı 💳 ile ödeme imkanı. 🔄 Değişim imkanı vardır, İade Yoktur.❗ Nasıl Sipariş Verebilirsiniz ⁉️ ✅www.silemoda.com sitemizden Model Adı ile arayabilirsiniz. ✅Whatsapp hattımıza mesaj atabilirsiniz 📲0 553 949 18 05 ✅Direkt Mesaj atabilirsiniz. 🔆DM ve Whatsapp mesajlarına e-mail adresi eklemenizi rica ederiz. Mesai saatlerinde sıra ile yanıt verilmektedir. Beklemeden devam etmek için⁉️ 👉🏻www.silemoda.com👏🏻 Moda Tasarımlarımız 🔅www.silemoda.com🔅 #elissilebezi #silemodacom #elbise #istanbul #siirt #otantikelbise #kadın #elbisemodelleri #bayan #bayangiyim #şilebezi #bursa #otantikgiyim #çanakkale #otantik #edirne #izmir #kayseri #gaziantep #manisa #adana #ankara #aydın #muğla #mersin #osmaniye #manisa #balıkesir #eskişehir #sivas #kastamonu (Eliş Şilebezi Atakent Şubesi) https://www.instagram.com/p/B43_IMKnTc7/?igshid=cgbt11rhjmb4
0 notes
GENÇ KIZILAYCILAR ÖDÜLLENDİRİLDİ
Türk Kızılay Bayrampaşa Şubesi Gençlik Kolları’nın yaptığı çalışmalar ödüllendirildi.
Türk Kızılay İstanbul İl Başkanlığı, haziran ve ağustos aylarında imza attığı projelerle gönüllere dokunmasını bilen Türk Kızılay Bayrampaşa Şubesi Gençlik Kolları’nı plaketle ödüllendirdi.
Genç Kızılay İstanbul İl Başkanlığı’nın Heybeliada’da düzenlediği gençlik kampında dereceye giren gençlik kollarına plaketleri Türk Kızılay Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Turunç, Genç Kızılay Genel Başkanı Emre Koç ve Genç Kızılay İstanbul İl Başkanı Berat Akova verdi. Ödül töreninde mazbatasına da kavuşan Türk Kızılay Bayrampaşa Şubesi Gençlik Kolları Başkanı Raif Şentürk, plaketi tüm Bayrampaşalı Genç Kızılaycılar adına aldığını belirterek, çalışmaların artarak devam edeceğini ifade etti.
BAYRAMPAŞA’DAN SİİRT’E UZANAN KARDEŞLİK ELİ
“Oyuncak Kardeşliği” projesi kapsamında sınırlarını genişleten Türk Kızılay Bayrampaşa Şubesi Gençlik Kolları, topladığı oyuncakları Siirt Elmadalı İlkokulu ve Ortaokulunda öğrenim gören miniklere ulaştırarak öğrencilerin yüzünde tebessüm oluşturmayı başardı.
İTFAİYE ERLERİNE GÜL
İtfaiye Haftası kapsamında itfaiye erlerini unutmayan Genç Kızılaycılar, İstanbul Şişli İtfaiyesi Grup Amirliğini ziyaret etti. İtfaiye erlerine Kızılaycılık ruhu başlığı altında bir sunum hazırlayan Genç Kızılaycılar, sunum sonrası itfaiye erlerinden afetlerle ilgili hayat kurtarıcı bilgiler edindi. Genç Kızılaycılar, ziyaret sonrası itfaiye erlerine gül dağıttı.
YAŞ ALANLAR UNUTULMADI
Dünya Yaşlılar Günü’nü de unutmayan Genç Kızılaycılar, Bayrampaşa’da yaşayan ve daha önceden tespit ettikleri yaşlı bir kadını ziyaret ederek, evinin temizliğini yaptılar. Ziyaretin ardından “Çarşıda Pazarda Kızılay” sloganı adı altında semt pazarı ve marketlerden alışveriş yapan yaşlı insanların pazar poşetlerini ve arabalarını evlerine kadar taşıyan Genç Kızılaycılar, vatandaşın yükünü hafifletti.
MONT, AYAKKABI VE YİYECEK YARDIMI
Yaklaşan kış aylarıyla birlikte hava sıcaklıklarının düşmesi üzerine ihtiyaç sahibi insanlara mont ve ayakkabı yardımında bulunan Genç Kızılaycılar, yardıma muhtaç kişilere yiyecek yardımında da bulundu.
SOKAK HAYVANLARINA ŞEFKAT GÖSTERİLDİ
4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü çerçevesinde Sabri Akpınar Parkı’ndaki sokak hayvanlarına süt veren Genç Kızılaycılar, can dostu hayvanlara karşı olan duyarlılığı artırmak adına vatandaşa kedi maması ve kuş yemi dağıttı.
Read the full article
0 notes
Ömrünün yarısı cezaevinde geçti: İddian büyükse, direnişin de büyük olur
Ömrünün yarısı cezaevinde geçti: İddian büyükse, direnişin de büyük olur
BATMAN – İşkence altında alınan tanık ifadesiyle tutuklanan Mehmet Kurhan, 36 yaşında girdiği cezaevinden 66 yaşında çıktı. Ailesinin yaşadığı acıları cezaevinde karşılayan Kurhan, “Eğer iddian büyükse, direnişinde büyük olur” dedi.
İnsan Hakları Derneği Siirt Şubesi Başkan Yardımcısı iken 3 kez gözaltına alınan Mehmet Kurhan (66), işkence altında ifadesi alınan bir kişinin beyanıyla 4 Nisan…
View On WordPress
0 notes
YİNE YAKMIŞ YAR MEKTUBUN UCUNU
19.08.2019 / ANAKARA
Üzerinde en çok oynanan kurumsal yapılardan
biridir askerlik yükümlülüğü. Hafızasını birilerine emanet vermeyenler
polislere askerlik yapmayacakları konusunda müjde bile verildiğini hatırlar… En
son olarak askere alma yasasında yapılan değişikliklerle şu anda ülkeyi
yönetenler ile onların “üst aklının” kafasındaki modele “bir miktar” daha uygun
bir askerlik tasarımına gidildi. Yasa imzalandı ve yayımlandı ancak ilk
uygulaması görülmediğinden şimdilik, konuya mesafeli bakıyorum. Yoksa her Türk
vatandaşı gibi, bu da, beni ilgilendiriyor ve benim de söyleyeceklerim var. Ama
henüz değil. Ancak birkaç soru şu an için anlamsız olmaz diye düşünüyorum:
1.Doğu Akdeniz’in bu konuma geleceği 1995 sonrası
süreçte belliydi ve Türk Donanması kumpaslarla yok edildi adeta. Bunu yapanlar
Marslılar mıydı?
2.Birinci Körfez Savaşından sonra, Türkiye’den de
büyük bir toprak parçası koparılarak dört bölgeli bir Kürt devletinin kurulmaya
çalışılacağı belliydi ve Çekiç Güç uygulaması bunun hem uygulayıcısı hem de
garantörüydü. Hal böyleyken, kendinin BOP/GOP eş başkanı olduğunu itiraf
edenler eliyle Kara Kuvvetleri ve Jandarma Teşkilatı kumpas davaları ile bomboş
hale getirilmedi mi? Bu arada milliyetçilik/ulusalcılık terör suçu sayılmadı
mı?
3.Ülke işgal edilecek diye, kendi tabanına korku
ve bir anlamda gaz veren kişiler eliyle, bu ülkenin işgal durumunda savunmasını
devam ettirecek gizli kuvvet yapısı yok edilmedi mi? Bunun için hayali suikast
iddiaları tertipleyip peşinden de zamanın genelkurmay başkanına kozmik odanın
açılmasını telkin etmediler mi? Bizzat yargı mensupları eliyle oradan çalınan
planlar sekiz sütuna manşet Helen basınında, kumpasçı ve yandaş basında
yayımlanmadı mı?
4.Yine ülke işgal edilecek diyerek kendi tabanına
hem korku hem de gaz verenler, yeni askerlik yasası ile mevcut asker sayısının
1/3’ünü terhis etmediler mi?
5.İktidardakiler, NATO’nun ve Batı’nın işgal
girişimlerine karşı hava savunma sistemi alıyoruz diyerek aldıkları sistemleri
hangara tıkmadılar mı? Bunların füzelerinin ne zaman geleceğini
söyleyebiliyorlar mı?
6.Lozan barış anlaşmasını beğenmeyenlerin önüne
Sevr’in konacağı geceden sonra gündüzün geleceği kadar açık değil miydi?
7.Niye mi böyle yapılıyor öteden beri? BAKINIZ.
Şimdi biraz geri gidelim.
1987 yılında kıtaya çıktığımda yirmi ay askerlik
ve bir de yedek subaylık (yedek subay asteğmenlik) vardı. Yirmi aylık
askerliğin kapsamında en yüksek eğitim lise mezuniyeti idi. Bazı zorlamalarla
üniversite mezunu olanların da bu kapsama alındığı bilinmektedir ve bu utanç
vericidir. Buna en açık örnek Uğur Mumcu’dur. Bu konuya değinmeden geçiyorum
çünkü kendisi “Sakıncalı Piyade” isimli eserinde bu konuyu yeterince anlatmıştır.
Bu askerlik tipinin çavuş, onbaşı ve er diye rütbeleri vardı. Yedek subaylık
ise tabip ve karışık sınıf diye ikiye ayrılırdı. Tabip kısmında kısa dönem
uygulaması çok özel durumlar dışında yoktu, karışık sınıfta ise kısa dönem
uygulaması vardı. İhtiyaç fazlası yedek subay adayları kısa dönem çavuş adayı olarak
ayrılıyordu. Kıtalara görevleri süresince kadro varsa ve kendileri de yetenekli
ise çavuş rütbesine nasıp ediliyorlardı.
Derken askerlik 18 aya, yedek subaylık 15 aya
indi. Bir süre sonra askerlik 15 aya, yedek subaylık ise 12 aya indi. Orada
fazla duramadı, terör gerekçe gösterildiğinden, gerisin geri 18 ve 15 aya
fırladı. Bu fırlama “Tansu Teğmen”leri yarattı. Oysa süreler indirilirken terör
yine vardı. İndirmeden evvel bir benzetim çalışması yapmadıklarından dolayı
veya olası bir “çıkar çevresi” gözetildiğinden indirilirken zaten var olan gerçek,
yükseltmeye gerekçe olarak ortaya sürüldü ve ortalık Tansu Teğmenlerden
geçilmez oldu. Ne devlet, ne ciddiyet, değil mi? Neden Tansu Teğmen diyorduk? O
zamanın başbakanından ismini alıyordu. Yedek subay asteğmenlerin, hizmet
süreleri bir şekilde uzatıldığında bir üst rütbeye terfi ettirilmek zorunda kalınmasından
da rütbesini alıyordu. Bu arada uzman çavuş ve onbaşılığı kapsayan uzmanlık da
1992 yılında başladı.
Benim kıta hayatım bu süreçte bitti ve kurum
hayatım başladı. 1997 yılında Beyşehir Askerlik Şubesi başkanlığına atandım.
Katıldığım ilk gün “son muayene ve askerlik yoklamasının” da ilk günü idi. Buna
kısaca Askerlik Meclisi deniyordu. Meclisin başkanı bulunulan yerin mülki amiri
oluyor. Ancak onların genelde işleri yoğun olduğundan bu görevi askerlik şubesi
başkanı yerine getiriyordu. Mecliste nüfus idaresinden bir, belediyeden bir,
şubeden yeteri kadar memur, bir askeri tabip, bir hükümet tabibi olmak üzere
iki tabip ve bir de başkan olmak üzere en az altı kişi oluyordu. Oluyordu
diyorum çünkü tüm bunlar 15/20 Temmuz 2016 darbe sürecinden sonra anılarda
kaldı.
Tam burada iki saplama yapıp kıta hayatıma geri döneceğim ve
sonra kaldığımız yerden devam edeceğim. Kantin başkanlığım bana insanların para
karşısında nasıl şekilden şekle girdiğini, askerlik şubesi başkanlığım ise
uğruna canımızı verdiğimiz, kanımızı döktüğümüz yurttaşlarımızın niteliğini
gösterdi. Bu iki başkanlığı iyi ki yaşamışım diyorum.
Evet, kıta hayatına geçiyorum. Eylül 1987 ve 70 inci Piyade
Tugayı (Siirt). Bize Harp Okulunda inanılmaz büyük bir yalan söylendiğini daha
ilk günden gördüm. Sürekli “Karşınızda çok bilgili ve üniversite mezunu erler
olacak” denirdi. Tam tersi, tamamen bilgisiz insanlar gördüm. Oysa doğudaki
birliklere daha ziyade batılı çocuklar gelirdi. Herkes onların bilgili olduğunu
sanır, oysa onlar da neredeyse cahil sınırında geziniyordu. Bu durum Türk
Silahlı Kuvvetlerinin görevi olmayıp, eğitim ve öğretim ile ilgili olan milli
eğitim bakanlığının ve ülkenin milli eğitim stratejisinin uygulayıcısı olan
siyasi sorumluların eseridir. İlgi alanım olmadığından sesimi çıkarmadım ama
bize bu yalanı söyleyenlere en kallavisinden sövme hakkımı hep kullandım.
Komutanlığını yaptığım birliklerin hiç birine geçmişe ait, geleceğe yönelik
yalan söylemedim. Tersi durum inandırıcılığı ortadan kaldırıyor çünkü.
Daha kötüsüne geliyorum. 66'ncı Zırhlı Tugay’da (İstanbul)
Mekanize Piyade Bölük Komutanlığı
yaptım. Bölüğümde sağ ayak topuğunun yarısı olmayan bir onbaşı vardı. Bölük
komutanı olunca birden bire kucağımda bulmuştum. Çavuş adayı olarak gelmişti.
Piyadesin ve bir topuğunun yarısı yok. Tamamen evlere şenlik bir vaka. Suç o
çocuğun (yanılmıyorsam ismi İsmail idi) değildir, onu o haliyle askere alan
askerlik meclisinindir. Bir bölük komutanı olarak bu adamı bir manganın başına
verin ve eğitim alanlarını sabahtan akşama arşınlasın. Mümkün mü, insanlığa
sığar mı? Olmadığından ve sığmadığından onu yazıcı yaptım. Ancak beceremedi. Çünkü
sanıldığının aksine, herkes her işi yapamaz. En sonunda sürekli yatağına
işeyen, arada bir altına sıçan ve bu yüzden ayda bir yatak yaktıran, böyle
olduğu halde banyo yapmamak için her yolu deneyen bir askerin yıkanması işini
buna verdim. Özenerek yaptı.
Daha epilepsi hastalarından ve bunlardan birinin
tuvalette işini görürken düşüp beyin kanaması geçirdiğinden falan
bahsetmiyorum. Toplumun cinli dediği ama bence tamamen sahtekâr olan tiplerden
de bahsetmiyorum. Madde bağımlısı olan ve bunu saklayan, ruhu ve bedeni zora
girdiğinde ortaya saçanlardan da bahsetmiyorum. Hele hele jiletçilerden hiç
bahsetmiyorum. Pek tabi ki hem cinsi ile cinsel ilişki yaşamak isteyenlerden de
bahsetmiyorum. Değil mi yani, kişilerin cinsel tercihlerine karışılamaz. Bu
tiplerin bazıları ülke bile yönettiğinden bu gibi rahatsızlıklar vakayı
adiyeden sayılıyor. Oysa bu tip rahatsızlıklar “askerliğe elverişli değildir” raporu
ile askerlik dışında kalır.
-Hey adamım Ersel, selektör yap da farların
düzelsin!
-Emret komutanım!
-Selektör yap, duymuyor musun, özrün mü var?
-Emredersiniz.
-Tamam, düzeldi. Kes artık, tik sahibi
olacaksın.
Evet, Ersel de kucağımda bulduklarımdandı.
Erzurumluydu. Sivil hayatında elektrik teknisyeni olup, yaptığı bir sahtekârlıktan
dolayı ehliyeti elinden alınmış biriydi. Bende ise kariyer, askerlerin
demesiyle garayer, sürücüsüydü. Milyarlık savaş arabasını gözü bozuk adama teslim
etmiş devlet. Devlet ne bilsin gözü terse dönen bir adamın asker edileceğini ve
ona bu denli pahalı bir aracın verileceğini. Öte yandan bakılırsa, işin doğrusu devlet bendim, devlet diğer
subaylardı ve her kademede işimizi doğru yapmak zorundaydık. Her ne kadar
zırhlı birliklerde o zamanlar sürücü kontenjanı %125 ise de, bu kadroya
atananların büyük bir kısmı el arabası bile süremeyecek olduklarından Ersel
gibilere araç vermek zorunda kalınıyordu.
Ersel’in sağ gözü tamamen geriye dönüyor ve selektör,
pardon göz kapaklarını birkaç kez kapatıp açmadıktan sonra da düzelmiyordu.
Ersel, günün birinde karşıma dikildi. Soğuktan titrenen bir ortamda Ersel şıpır
şıpır terliyordu. Elinde değişik şekil almış olan bir adet G3 piyade tüfeği
vardı. Kendi aracı ile kendi tüfeğinin üstünden geçtiğini, uzun bir süre yol
aldıktan sonra hatırladığını, geri dönüp aldığını birkaç kez selektör, birkaç kez
de kekeleme eşliğinde anlattı.
Böylesi bir erin askerlik yapmasına neden olan yine
askerlik meclisiydi.
-Hey komando! Hakan, sen! Sen, şimdi, bana mı
bakıyorsun yoksa benim epey sağımda olan birine mi bakıyorsun, anlaşalım.
-Komutanım size bakıyorum.
-Komando, o zaman diğer gözüne söyle de sağla
solla oynaşmasın. O da bana baksın.
Hakan benden en az 5-10 cm uzun, yapılı bir
komando çavuşuydu. Yani bu demektir ki Eğirdir’de bulunan ve sert bir eğitimin
verildiği Çavuş Talimgâh Bölüğünden de sekmiş tıpkı askerlik meclisinden
sektiği gibi… Üstelik bir de komando kodu verilmiş. Yiğitti ama bir gözü
fırlayacakmış gibi tamamen dışa kayıyordu. Daha kötüsü ise Ersel gibi değildi,
kontrol edemiyordu. O selektör yapınca düzeliyordu, bunun olmuyordu. Zorlu bir
anda gözü ona bir azizlik yaparsa hayatı kararırdı. Evet, anladığınız gibi, şu
anda Bolu Komando Tugayındayız. İyi olan şu ki bunu kucağımda bulduğumda
terhisine az bir zaman kalmış olmasıydı. Ama ben adamın böyle bir
rahatsızlığının olduğunu sıcak çatışma esnasında tespit etmiştim, bu ise işin en
kötü kısmıydı. Evet, dediğim gibi Komando Tugayı ve böyle rahatsızlığı olan
biri… Ciddiyete bakar mısınız? Bir daha operasyona çıkarmadım.
Bunun da sorumlusu askerlik meclisidir.
Bunlarla ve benzerleriyle olan mücadelem sürekliydi.
Terhisine kısa zaman kalmışsa ellemiyordum, yoksa kıta anket formunu doldurup,
askeri hastaneye sevkini sağlıyordum. Böylelerinin askerlik yapması hem
kendilerine ıstıraptır hem de onların sıralı komutanlarına…
Geliyorum “Bu mu subaylık, yoksa komando
tugayındaki mi? Eğer bu subaylıksa o ne, o subaylıksa bu ne?” dediğim askerlik
şubesi başkanlığı dönemime.
Şube astsubayının dediği bir lafı hiç unutmam: siz geldikten sonra askere adam gönderemez
olduk, kimi bulduysanız askeri hastaneye gönderdiniz ve gidenler çürük alıp
geldi… Esasında o bana sitem ediyordu, sevinmiyordu. Çünkü o sakatların
hepsi askerlik yapmak istiyor ama rahatsızlıklarını tespit ettiğimden dolayı bu
istekleri kursaklarında kalıyordu.Babaları
bana bir şey diyemediğinden şube astsubayına serzenişte bulunuyor ve bir oluru
olup olmadığını soruyorlardı. Bazen çok ilginç vakalarla da karşılaşıyordum.
Çürük alırsa ona kimse kız vermezmiş. Senin bilmem nerenin keyfinin ceremesini
bölük komutanı mı çekecek, bu millet mi çekecek? Zihniyetteki düşüklüğe bakar
mısınız?
Şube astsubayının dediği doğruydu.
Gönderdiklerimden %92’si “askerliğe elverişli değildir” almıştı. Oysa çürük
almalarını sağladıklarımdan daha kötülerini kıtada yıllarca görmüştüm.
1997 yılı askerlik meclisinde yeterince başarılı
olduğumu söylemek gerçekçiliğim ve doğruculuğum ile örtüşmez. Ama daha sonraki
seneler olan 1998, 1999, 2000, 2001 ve 2002 yıllarındakilerde, bölük komutanıyken
sövdüğüm günler aklımdan hiç çıkmadı ve “her Türk erkeği değil, sağlam olan her
Türk erkeği askerlik yapar” düsturundan şaşmadım.
Son yoklama ve askerlik muayenesini şubenin çok
büyük olan dinlenme salonunda yapıyorduk. Aldığımız düzen “U” şeklinde olduğundan
içeri her gireni girdiği andan itibaren göz hapsine alıyordum. Benim yanımda
belediyenin memuru oluyordu ve ondan da bilgi alıyordum. İçeri sadece külotuyla
yalınayak giren yükümlünün önce boyu ve kilosu ölçülüyor, göğsüne yazılıyor.
Sonra yukarıda saydığım nüfus memurunun masasına uğrayıp ismini kontrol ettiriyor,
sonraki masada gerekli kayıtları, adına çıkartılan yoklama kâğıdında şube memurları
tarafından yapılıyor ve hemen solumda bulunan doktorların önüne geliyordu. O
daha doktorların önüne gelmeden, girişinden itibaren izlediğim için, adamda
gördüğüm ruhi ve fiziki sakatlıkları onlara söylüyordum. Aynı şeyi görmüşsek
hemen askeri hastaneye sevki yapılıyordu. Yok, tereddüt varsa ağırlığımı
koyuyor ve hastaneye sevkini sağlıyordum. Sürekli aynı hükümet tabibi
geldiğinden zamanla bana alıştı ve her sene değişen askeri doktorları da bana
uydurdu. Böylelikle şüphelendiğimiz herkesi askeri hastaneye gönderdik. Sonuç
yukarıda bahsettiğim gibi %92 başarı oldu.
Askerlik Meclisi toplanmadan önce köy ve mahallelerin
muhtarları ile toplantı yapar ve onlardan “homoseksüel, saralı (epilepsi),
deli, madde bağımlısı, sabıkalı…” gibi çevresinde pek bilinmeyen özellikte
olanların olup olmadığını sorar ve varsa bana telefon ile bildirmelerini
isterdim. Bundan da sonuç aldığım zamanlar oldu. Ama genelde bu gibi
rahatsızlıkları, ortaya çıkmaz düşüncesi ağır bastığından, söyleme taraftarı
değillerdi. Olsun gören gözler, kimin ne olduğunu hemen anladığından büyük bir
kayıp yaşanmıyordu.
Türkiye’de askerlik görevinin gerektirdiğinden fazla kaynak var. Bu da yoklama kaçağı
ve bakayaların takibinde ciddi bir ciddiyetsizliğe yol açıyor. Şube başkanı
olduğumda tehlike sınırında olmasa bile, bana göre oldukça çok yoklama kaçağı,
bakaya ve firar vardı. Bunlara kısaca cezalı yükümlü derdik. Onların
dosyalarını incelediğimde sürekli takip yazıları yazılmış ve uygulama gereği
her üç ayda bir yinelenmiş olduğunu görüyordum. Bu iş yasak savma babındandır. Zekâsına
ve kıvraklığına inandığım bir memur olmadığı için başlangıçta bunlara hücum
edemedim. Bir zaman sonra Konya’dan bir memurun ataması Beyşehir’e yapıldı.
Adamın zekâsı fırlak cinstendi ve her rolü kıvırabilecek yetenekteydi. Bünyede
bulunan şubelerinki de dâhil olmak üzere tüm cezalı yükümlüleri buna yükledim
ve ben de üzerime düşeni yapacağım dedim.
Cezalı yükümlülerde, çağ dışına çıkmış (40 yaş
sonrası) yükümlülerle uğraşmak çok zordur. En eskisinden başladık ve bir sene
dolmadan çok büyük bir kısmını temizledik. Akla hayale gelmeyen rollere bile
girdik ve sonuçta, kemik tabakanın eritilmiş olduğu, ihmal edilebilir seviyeye
düşürdük. Bu arada karşımıza ölenler, askerliğini yapmış ama kayda firar veya
yoklama kaçağı diye geçenler, çift kimlikli olanlar, polis ile iş birliği içinde
olanlar, cinsiyet değiştirenler, İsrail ordusunda askerlik yapmakta olanlar,
nüfustan yanlış bildirilenler, yakalanacağını anlayınca intihar edenler… vb.
yüzlerce vaka çıktı.
Şimdi sıkı durun. Hep derler ya bu millet için
ASKER MİLLET/ORDU MİLLET diye, değil arkadaşlar gerçekten değil. Hani bir de derler ya PEYGAMBER OCAĞI diye,
hiç değil. Zaten ben emekli olduktan sonra duymaya başladım bu anlamsız sözü. Orası
benim için ASKER OCAĞIDIR, ANA KUCAĞI DEĞİL. Şunu çok iyi biliyorum: Mümkün
olsa kimse askerlik yapmaz. O yeni tasarlanan ve büyük bir kitleyi terhis eden askere
alma sistemi bile askerliği gönüllülük esasını getiremedi, hala zorunlu. Çünkü
biliyorlar gönüllülük esasına göre olsa kimsenin asker olmayacağını. Kimse
karşıma geçip kahramanlık masalları okumasın, asker millet, peygamber ocağı
gibi laflar gevelemesin. Ben bu milletin hem savaşırken hem de askere gitmeden
önceki halini gördüm. Baştan beri sınıfı personel olan arkadaşlarımda bu
deneyim eksiktir ve belki de o yüzden kıtalara sağlam adamları gönderdim hep.
Benim zamanımda bir kere bedelli oldu. Yoklama
kaçakları için çıkmıştı. Bakanlıktan gelen bir emirle ön almak ve istatistik
tutmak amacıyla ön başvuru alındı. Şimdi itiraf ediyorum. O başvuru sürecinde
gelip kayıt verenlere memurun olumsuz yaklaşmamasını, güleç davranmasını ve
doğru kayıt almaya çabalamasını istedim. Başvurular bittiğinde ise onların
verdikleri adreslere kolluk kuvvetini yönlendirdim ve yakalanıp gelenlerin
hepsinin muayenesini yaptırıp sevk pusulasını ellerine verdik. Artık pişkin
pişkin gülme sırası bizdeydi… Bu andan itibaren istediği kadar kaçabilir, sorun
değil. Çünkü bakaya kalıyor ve onun bir yargılaması oluyor, cezası kesiliyordu.
Yoklama kaçağına ise idari para cezasından başka bir şey yapılamıyordu. Ödemese
de oluyordu.
Bu konuda tek olduğumu düşünmedim, birçok şube
başkanının da benzer davranış içine girdiğini değerlendirdim. Kısa bir zaman
sonra Askere Alma Daire Başkanlığından (ASAL) böyle davranan şubelerin olduğu
ve yapılmaması gerektiğine dair emirler geldi. Güldüm sadece. Yıllarca
askerlikten kaçanların “ağalık veya beylik” yapmasına izin veremezdim, parası
olmayanların şehit ve gazi olduğu bu topraklarda... Nerede kaldı eşitlik
ilkesi? Yalan konuşmayın!
Bu arada daha önce sözünü ettiğim kaynak fazlalığı
bedelli askerliği tetikleyen en önemli etkendir. Bunu da açık yüreklilikle
kabullenmek gerekir. Analar doğuruyor;
üç yetmez, beş. Beş! Duymadın mı ulan, beş beş! Hey oradaki, durma, çalış!
Nazar etme ne olur, çalış senin de olur.
Mevcut iktidar partisi iktidara geldikten sonra
çok sayıda bedelli askerlik yasası çıkartıldı. Hem de “öyle bir konu
gündemimizde yok” dendikten hemen sonra oldu bunlar. Derken bedelliyi sürekli
kıldılar. Bu konuyla ilgili yorum ve görüşlerimi saklı tutuyorum. Yeni yasayı irdeleyen
bir yazıda bunları anlatmak daha mantıklı olacaktır.
Değinmek istediğim taze ve güncel bir konu var. Oğlum
da bedelli yaptı. Temmuzun başında başladı ve ortasını biraz geçe bitirdi.
Mamak’ta muhabere okulundaydı. Bedelini kendisi ödedi. Bizde herkes kendi
yaptığının bedelini öder, beleşçilik yoktur.
Anlattığı bazı şeylerden bahsedeceğim.
*Atanmamış bir coğrafya öğretmeninin Türkiye’nin
kuzey yarım kürede bulunduğunu bilmediğini söyledi. Tepkim “oha ulan” oldu. Bu
adam bana yedek subay olarak gelseydi, her gün bir km süründürürdüm. Subay
çıktığımdan beri saat takmam ama güneşe bakarak yönümü hemen bulurum.
*25-30 yaş arasının bitmiş olduğunu söyledi.
Bilgisizlikleri bir kenara, bedeni yetenekleri de yılan bokundan daha aşağıda
sürünüyormuş. Şınav, mekik, kol çekme gibi konular hak getire, b.k götüre
konumundaymış.
*Sebzeli yemekleri yiyen çok azmış. Varsa yoksa et
peşinde koşuyorlarmış. Bu konudaki fikirlerim Askerler Ölmek İçindir adlı
eserde bellidir. Çok çeşitli beslenmeyen insanlar enerjisiz ve güçsüz olacağı gibi
embesil olmaya da adaydır. Sıkı durun, otistik çocukların iyi bir beslenme ile
normal çocuklar seviyesine geldiği bir gerçektir. Bir gerçek de bağırsakların
“ikinci beyin” olduğudur. Bu arada çok büyük bir kısmı obezmiş ve haliyle
berbat kondisyondalarmış.
*Çoğunun ülke meselelerinden haberdar olmadığını
anlattı. Belli değil mi?
*İş yapmaktan kaçtıkları ve bundan gurur
duyduklarını söyledi. Bir yere bir şey mi taşınacak, alayı kaçıyormuş. Mıntıka
temizliği mi, bir anda büyük çoğunluk sırra kadem basıyormuş… Pislik herifler,
orayı siz kirlettiniz, siz temizleyeceksiniz.
*Bir yorumda bulundu ve “iyi ki savaşmıyoruz, asla
kazanamayız” dedi. Bir başkası olsa buna haddini aşma gözüyle bakabilirdi ama
işin içyüzünü bilen biri olarak, kendisine hak verdim. Evet, şunu kabul etmek
gerekir: milli güç unsurlarından nüfus gücü berbat durumda. Ekonomik güç
bağımsızlığı getirmek için bir araçtır ama asıl köleliği/esareti getiren
niteliksiz nüfus güçtür.
Bu pespayelerin olduğu yer peygamber ocağı olsa ne
yazar olmasa ne yazar. Bu pespayelerin ORDU MİLLET kavramı ile uzaktan yakından
bir ilgisi olabilir mi? Hem sonra kavramların içini boşaltmadılar mı?
Yazının başlarında, kıtadaki erbaş ve erlerin
durumu ile ilgili yaşananlara verdiğim örneklerin halen devam ettiğinden adım
gibi eminim. Hal böyleyken 1111 Sayılı Askerlik Yasası ne kadar değiştirilirse
değiştirilsin değişen bir şey olmayacaktır.
Milli eğitim milli stratejiye uygun
şekillendirilmez ise hangi yasa güncelleştirilirse güncelleştirilsin hiçbir şey
değişmeyecektir.
Asker olanlar mektubun ucunu yakmaya devam
edecekler ama mektup yazmayı becerebilirse…
Yapılanlar kendi kendini tatmin etmekten öteye gitmez.
Read the full article
0 notes
Siirt Müftülüğü’nden üniversite öğrencilerine iftar Siirt’te Müftülüğü ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Siirt Şubesince üniversite öğrencilerine iftar yemeği verildi. Siirt İl Müftülüğü ve TDV Siirt Şubesi tarafından düzenlenen program Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde bulunan cami bahçesinde gerçekleştirildi.
0 notes