Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
Gebelikte Toxoplazma Enfeksiyonu Geçirmek
Daha çok kedilerin taşıyıcısı olduğu toksoplazma adı verilen bir parazitin neden olduğu enfeksiyon, pişirilmemiş çiğ etlerdeki parazite ait doku kistlerinin yenmesi ve kedi dışkısıyla temas etmiş herhangi bir dışkının ellenmesi ve ağza bulaştırılmasıyla geçen, gebelik esnasında plasenta yoluyla bebeğe de geçebilen bir hastalık olup, köpeklerin bu hastalıkla direkt bir ilişkisi yoktur.
Bu hastalık 5-18 gün süren kuluçka süresinin ardından sağlıklı bireylerde sorun yaratmadan ve fark edilmeden geçirilirken, AIDS gibi bağışıklık sisteminde sorun olan ya da gebe bireylerde bebek açısından sıkıntı teşkil edebilir. İnsanların nerdeyse yarına yakını hayatlarının bir döneminde bu toksoplazma ile hastalığa sahip olurlar ama herhangi bir belirti ile karşılaşmazlar. Grip benzeri, ateş, yorgunluk, halsizlik, kas ve eklem ağrıları gibi hafif belirtilerle kendiliğinden iyileşir.
Ortalama her 1000 gebelikten 1 veya 2’sinde bu rahatsızlık görülse de, tıpkı diğer insanlarda olduğu gibi gebe tarafından fark edilmez ve annede bir şikayete sebep olmaz.
Bu rahatsızlık anneden bebeğe ilk 3 ayda %15, ikinci 3 ayda %30 ve son 3 ayda %60 oranında geçme riski taşır ancak ilk 3 ayda bebeğe geçen hastalık diğerlerine göre daha fazla sorun yaratabilir.
Gebelikten önce bu hastalığı geçirmiş olmak bebeğe herhangi bir zarar vermez.
Bebeğe geçen hastalık, görme problemleri, zeka geriliği, işitme problemleri, rahim içerisinde ölüm, beyin hasarı, serebral kalsifikasyon, beyinde su toplanması, göz hasarı, karaciğer ve dalakta büyüme, pnömoni, myokardit, döküntü gibi sıkıntılara neden olabilir.
Bazen gebelik esnasında veya doğumdan sonra yapılan testlerde hastalığın bebeğe geçmiş olduğu ispatlansa bile bebekte herhangi bir hasara yol açtığı gözlenmemektedir. Yine de bazı bebeklerde erken dönemde olmasa bile uzun dönem takiplerde çocukta görme, işitme ve nörolojik hasarlar tespit edilmiştir. Anneye yapılacak fare inokülasyon testi, hücre kültürü, parazit antijenlerinin belirlenmesi, PCR ile parazit DNA'sının belirlenmesi, Sabin-Fendman testi, İFAT, İHA, EIA, ISAGA, ELISA gibi testlerle parazit tespiti veya parazite karşı oluşmuş antikorlar tespiti yapılabilir.
Bu testlerle IgM ve IgG değerleri incelenir ve IgM pozitif ise hastalığın yeni geçirildiğini, IgG pozitif ise hastalığın geçirildiğini ve bağışıklık kazanıldığını, Her ikisi de negatif ise hastalığın daha önce geçirilmediğini ve bireyin hastalığa karşı bağışıklığının olmadığını gösterir. Bu sebeple bu gebeler kedi dışkısı, çiğ ve iyi pişmemiş etlerden uzak durmalılar.
Anne karnındaki bebeğin durumunu belirlemek için bebeğin kanında ya da amniyon sıvısında parazitin tespiti yapılır. Ayrıca bebek bu hastalığı kapmışsa, ultrason yardımı ile yukarıda bahsedilen anomalilerden bir kısmı tespit edilebilir.
Gebelikte geçirilen toksoplazma enfeksiyonunun bebeğe kesinlikle bir zarar vereceği belirsiz olduğundan gebeliğin sonlandırılıp sonlandırılmaması ailenin kararı alınarak uygulanmalıdır. Aile istemez ise, spiramisin, primetamin veya sulfadiazin antibiyotiklerine başlanmalı ve doğumdan sonra da bebeğe antibiyotik verilmelidir ancak bu tedavi bebeğin hastalıktan etkilenmesini özlemez sadece oluşacak etkileri azaltır.
Korunmak için yapılması gerekenler:
Gebelikte evde kedi besleyenlerin bazı hususlara dikkat etmesi gerekir:
-Kedinin dışkısı ile gebeler temas etmemelidir. Kedinin dışkısını ve kumunu evde gebe olmayan kişiler temizlemeli. Kediye dokunduktan sonra ellerinizi sabunla yıkamalısınız.
-Köpeklerle bu hastalığın direkt bir ilgisi yoktur ancak kediyle veya kedi dışkısıyla temas etmiş bir köpekten de enfeksiyon alınabilir.
-Çiğ et ya da az pişmiş et, salam, sucuk gibi yiyecekleri yememelisiniz.
-Çiğ etle çıplak elle temas sonrası ellerinizi iyice yıkamalısınız.
-Çiğ eti kestiğiniz bıçakları iyice yıkamalısınız.
-Meyve ve sebzeleri bol su ile yıkayarak yemelisiniz ve bunları elledikten sonra da ellerinizi yıkamalısınız.
-Kediler dışarı çıkarılmamalı ve konserve besinlerle beslenmeli.
-Bahçe ve toprak ile çıplak elle temas edilmemeli, temas edilse bile eller iyice yıkanmalıdır.
-Eller ağıza ve göze sürülmemelidir.
-Ookist taşıyabilecek sinek ya da böceklerden korunmak amacıyla pencere filtreleri kullanın.
#toxoplazma tedavisi#toxoplazma tanısı#toxoplazma#kedi ve toxoplazma#hamilelikte toxoplazma#gebelikte toxoplazma#gebelikte sorunlar
4 notes
·
View notes
Text
Gebelikte Su Çiçeği ve Zona (Varisella - Herpes Zoster)
Pek çok kişi çocukluk yaşlarında suçiçeği geçirdiğinden bağışıklık kazanmış haldedir ve hastalığa neden olan virüs hastalık geçtikten sonra uzun bir süre bedende sessiz kalıp ilerde tekrar etkin hale gelerek zona hastalığını meydana getirebilir.
Hastalığı taşıyan kişilerle temas veya damlacık yoluyla bulaşan hastalık, en bulaşıcı hastalıklardan biri olup, hastalıklı kişiyle aynı ortamda bulunan bağışık olmayan kimselere %90 oranında geçer. Döküntülerin başlamasından bir gün öncesi ve 1 hafta sonrası kadar olan aralıkta bu hastalığı taşıyan kişiler oldukça bulaştırıcıdır. Zona hastalığını geçiren kişilerle olan temas da su çiçeğine sebep olabilir.
10-20 gün arası değişen kuluçka süresine sahip olan suçiçeği, döküntülerin başlamasından bir gün önce hafif ateş, halsizlik, iştahsızlık gibi belirtiler gösterebilir. Döküntüler, önce pembe lekelerle başlar, birkaç saatte çapı 1 cm den küçük kırmızı izler ve hemen sonrasında içi dolu kabarcıklar ortaya çıkar. Bu kabarcıkların zarı çok ince olduğundan kolayca yırtılabilir. İçlerindeki berrak sıvı 12-24 saat içinde kabuklanarak kahverengi pullar halinde dökülür. Bu kabarcıklar geride iz bırakmaz. Biri dökülürken 3-4 günde yerine yenileri çıkar.
Zona genellikle vücutta tek taraflı, bir ya da birbirine komşu birden fazla dermatomda (sinir dağılım bölgesinde) ağrılı veziküler lezyonlar ve ağrı ile karakterizedir.
Annenin IgM ve IgG testlerine bakılarak her ikisinin de pozitif olup olmadığı araştırılır. Sadece IgG pozitif ise hastalık eskiden geçirilmiştir. Eğer ikisi de negatif ise kişinin su çiçeğine bağışıklığı yok demektir ve aşılanması gerekir.
Gebelik sırasında bu hastalığa yakalanan annelere immunglobulin yapılması annenin hastalığı daha hafif geçirmesini sağlayabilir fakat bebeğe geçişi engellemez. Enfeksiyon anne karnındaki bebeklere %1-2 gibi bir oranda geçer yani bebeklerin pek çoğu bu hastalıktan etkilenmez. Ancak 20’nci gebelik haftasından önce bu hastalık geçirilirse bebeklerde bazen ciddi beyin ve sinir sistemi anomalileri, göz ve deride anomaliler, kollarda bacaklarda kısalık, kaslarda zayıflık gibi anomaliler oluşabilmektedir. Bu nedenle bebeklerin detaylı ultrason ile takibi gerekir. Gebeliğin sonlandırılması anne-baba-doktor tarafından birlikte karar verilmesi gereken bir durumdur. Gebelikte geçirilen zona enfeksiyonu bebek açısından bir risk yaratmaz.��
Gebelikte bu hastalığın geçirilmesi için en kritik zaman doğumdan önceki 5 gün ile doğumdan sonraki 2 gün içinde olmasıdır ve bu şartlarda çiçek hastalığı bebeğe %20-60 arasında geçerek bebeğin bu hastalığa yakalanmasına neden olur. Maalesef bu bebeklerin 3’te birinde ölüm görülür. Bu sebeple doğuma çok yakın bir süreçte bu hastalığa yakalanan annelerin doğumu 5 gün ve daha fazla olacak şekilde geciktirmesi için çabalanmalıdır. Doğuma yakın bu günlerde geçirilen enfeksiyon varlığında immünglobulin yapılması önerilir.
Su çiçeği aşısı:
Su çiçeği aşısı zayıflatılmış canlı aşı olduğu için gebelik sırasında yapılamaz ve gebelikten önce bu aşıyı yaptıranların 1 ay süre ile gebe kalmamaları önerilirken, bu süre içinde gebe kalanlarda bebeklerde bir anormallik görülmemiştir.
#zona tedavisi#zona hastalığı#zona#su çiçeği tedavisi#su çiçeği aşısı#su çiçeği#hamilelikte su çiçeği#gebelikte zona#gebelikte sıkıntı#gebelikte su çiçeği
5 notes
·
View notes
Text
Gebelikte Sfiliz Enfeksiyonu (frengi)
Bir bakterinin neden olduğu Sfiliz (frengi), en yaygın olarak cinsel yolla bulaşır ve gebelik sırasında görüldüğünde anne karnındaki bebekte erken doğum, ölü doğum, düşük, düşük doğum ağırlığı, hidrops, gelişme geriliği gibi sıkıntılara yol açabilir.
Tanı için amniyon sıvısında PCR ile DNA saptanması kullanılabilir ancak bazen bebek bu hastalığı taşısa da bu yöntemle tespit edilemeyebilir. Frengi olduğunda plasenta soluk ve büyük bir şekle döner.
Doğumdan sonra bebekte, döküntü, keratit, Hutchinson dişleri, semer burun, iskelet sistemi anomalileri, nörülojik tutulum, sağırlık, hepatosplenomegali, trombositopeni, anemi, sarılık, myokardit görülebilir.
Tedavi esnasında ortaya çıkan ateş, döküntü, hipotansiyon, baş ağrısı, miyalji tablosuna Jarisch-Herxheimer reaksiyonu denir ve döl yatağı kasılmalarına neden olarak erken doğuma yol açabilir. Tedavide öncelikle kullanılan antibiyotik penisilindir.
1 note
·
View note
Text
Gebelikte Nezle ve Soğuk Algınlığı
Grip ve soğuk algınlığı (nezle) birbirine çok sık karıştırılsa da temelde ikisi birbirinden farklıdır. Her ikisinin sebebi virüstür ancak gribe influenza A, B, C adı verilen virüsler sebep olurken, soğuk algınlığına iki yüzden fazla virüs çeşidinden biri sebep olabilmekte, grip tüm vücudu etkilerken, soğuk algınlığı (nezle) sadece burunu etkiler.
Virüsü taşıyan kişi hapşırdığında sahip olduğu virüsler havaya karışır, sağlıklı bireye göz, burun ve ağzından bulaşır. Belirtilerin görülmeye başlandığı ilk 2 gün civarı bu hastalığın en bulaşıcı dönemidir. Eğer hasta kişi eli ile burnunu sildikten veya hapşırdığında eliyle ağzını kapadıktan sonra başka biriyle el sıkıştıktan sonra, elini sıktığı kişi elini ağzı, burnu veya gözüne götürürse hastalığı almış olur.
Burun akıntısı, hapşırma, öksürük, hafif baş ağrısı, hafif ateş, gözlerde sulanma, kulak ağrısı en belirgin belirtileridir. Nezle ayakta atlatılan basit bir enfeksiyondur. Antibiyotikler bakterilere karşı etkili olduğundan ve nezle ile soğuk algınlığına virüsler neden olduğundan, bu hastalıkta antibiyotik kullanılması fayda etmez, aksine bazı yan etkilere sebep olabileceğinden durumu güçleştirebilir.
Antibiyotikler ancak sinüzit, zatürre gibi bakterilerin yol açtığı bir enfeksiyon eşlik ettiğinde kullanılır. Bu hastalıklarda istirahat, bol sıvı alma, vitamin takviyesi, burun tıkanıklığını giderici ilaçlar, spreyle, öksürük ilaçları, ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlarla tedavi yapılabilir. Ancak gebelikte hiçbir ilaç doktora danışılmadan alınmamalıdır.
Gribin koruyucu aşısı vardır ve gebelikte yapılabilir ancak nezlenin ve soğuk algınlığının herhangi bir aşısı yoktur.
Nezle ve soğuk algınlığı çok nadiren zatürre gibi hastalıklara sebep olur. Bebek açısından herhangi bir sıkıntıya yol açmazlar. Yakalandıktan sonra 1-2 hafta içinde atlatılır. Hapşırmak veya öksürmek bebeğe bir zarar vermez.
Nezle ya da soğuk algınlığı sırasında destekleyici tedavi ve yapılması gerekenler şunlardır:
- Antibiyotiklerin bu hastalıklarda herhangi bir tedavi edici özelliği bulunmadığından kullanılmamalıdır.
- Salgın dönemlerinde kapalı ve kalabalık yerlerde uzun süre kalınmamalıdır.
- En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahattir. Eğer mümkünse yatak istirahati yapılmalıdır.
- Yatarken başınızı yukarıda tutmak (2 yada daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
- Bulunulan ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
- Havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
- Yeteri kadar sıvı alımı son derece önemlidir. Gebe kadın günde en az 10 bardak sıvı almalıdır. Alınan sıvı su veya meyve suyu olmalıdır.
- Boğaz ağrısını gidermek için pastil kullanılabilir.
- Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu vb. kullanılabilir.
- Sinüs bölgelerinde (elmacık kemikleri ve gözler üstünde) ağrı varsa kompres uygulanmalıdır.
- Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.
#soğuk algınlığı#nezle#grip#gebelikte sıkıntılar#gebelikte soğuk algınlığı#gebelikte nezle#gebelikte grip
1 note
·
View note
Text
Gebelikte Listeria Enfeksiyonu
Bir bakterinin sebep olduğu Listerya enfeksiyonu (Listeriozis), sağlıklı yetişkinlerde herhangi bir sıkıntı ve şikayet yaratmadan grip benzeri bir şekilde geçse de, gebelerde düşük, erken doğum, ölü doğum veya çeşitli anomalilere (hepatit, pnömoni, nörolojik hasarlar) ile yenidoğan döneminde sepsise neden olabilmektedir. Bu bakteri genelde plasentaya yerleşme eğilimi gösterdiğinden gebelerde bu hastalık risklidir. Çiğ et, deniz ürünleri, yumurta, pastörize edilmemiş süt, bu sütün ürünleri, iyi yıkanmamış sebze ve meyveler ile hazır gıdalardan bu hastalık bulaşabilir. Anne kanı, idrar, bebek kordonundan alınan kan veya amniyon sıvısından yapılan kültürlerle hastalık teşhis edilebilir. Tedavisinde penisilin türevi antibiyotikler kullanılır.
- Sebze ve meyveleri bol su ile yıkamadan yemeyin
- Pastörize olmayan süt ve süt ürünlerini tüketmeyin
- Çiğ veya iyi pişmemiş balık, et, yumurta yemeyin
- Sosis, salam, sucuk gibi besinleri ısıtmadan yemeyin
- Önceden hazırlanmış ve beklemiş soslu salataları yemeyin
- Dondurulmuş besinleri satın alırken soğuk zincirin kırılmamış olmasına dikkat edin
- Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri tüketmeyin
- Dondurulmuş ve çözdürülmüş besinleri tekrar dondurmayın
#listeria tedavisi#listeria enfeksiyonu#listeria#hamilelikte listeria#gebelikte sıkıntı#gebelikte listeria
0 notes
Text
Gebelikte Kızamıkçık Enfeksiyonu Geçirmek
Kızamıkçık, bu virüsü taşıyan kimsenin öksürük veya hapşırma ile havaya yaydığı virüslerin solunmasıyla bulaşan, yüzden başlayıp bedene yayılan döküntü, hafif ateş, lenf bezlerinde şişme, iştahsızlık, baş ve eklem ağrısı gibi belirtilerle kendini gösteren bir hastalıktır. Ancak bazen %5 oranında döküntü gerçekleşmez.
Bu hastalık bir kez geçirildiğinde veya aşısı olunduğunda bu hastalık bir daha geçirilmediğinden, çok az sayıdaki yetişkinde görülür. Yapılan Rubella IgG tahlili pozitif ise o birey hastalığa karşı bağışıklık kazanmış demektir. Bu hastalığın kuluçka süresi 14-21 gün arasında değişir. Bu hastalığı kapan kişi, döküntü çıkmadan 1 hafta öncesinden başlayarak döküntünün çıkmasından sonraki 4 güne kadar bulaştırıcılığa sahiptir.
Gebe kalmayı düşünen anne adayları mutlaka Rubella IgG testi yaptırarak bu hastalığa karşı bağışıklıkları olup olmadığını öğrenmeliler ve bağışıklıkları yoksa aşı yaptırmalıdırlar. Ancak aşıdan sonra bir ay geçene kadar gebe kalmayı ertelemelidirler. Yine de eğer bir anne adayı gebeliğin ilk ayında gebe kaldığını bilmeden bu aşıyı olmuşsa, bu problem teşkil etmez ve gebeliği sonlandırması önerilmez. Kızamıkçık aşısı canlı bir aşı olduğundan gebelik döneminde yapılmaz ama emzirme döneminde yapılabilir.
Gebeliğin ilk ü�� ayında bu hastalığa yakalanılırsa hastalığın bebeğe geçme riski %90, 13-16’ncı haftalar arasında %50, 16’ncı haftadan sonra %35’e inse de, son iki ayda artar hatta 36’ncı haftadan sonra %90’lara çıkar.
Gebeliğin ilk 12 haftasında:
Bu sürede geçirilen hastalık, %50 oranında bebeği etkileyerek, düşüklere veya anomalilere sebep olur. Bu nedenle bu dönemde anneye gebeliği sonlandırması önerilir. Bunu kabul etmeyen annelere immun globulin verilebilir. Ancak bunun bebeğe etkisi yoktur, annedeki enfeksiyonu hafifletir.
Gebeliğin 13-16’ncı haftaları arasında:
Bu sürede geçirilen hastalık, bebeklerin %50’sinde işitme problemine sebep olur.
Gebeliğin 17’inci haftası ve sonrasında:Bu sürede geçirilen hastalığın anne karnındaki bebeğe zarar verme riski düşüktür.
Gebelikte bu hastalık geçirildiğinde, bebekte göz problemleri, işitme kaybı, kalp ve zeka problemleri, karaciğer ve dalak büyümesi, öğrenme güçlüğü, anemi, beslenme güçlüğü ve düşük doğum ağırlığı, bebeğin kafasının küçük olması, ventrikülomegali, kafa içinde kalsiyum birikmesi, meningoensefalit, zatürree, sarılık gibi anomaliler görülebilir. Bebekte oluşan problemlere konjenital rubella sendromu denir ve bu sendromun klasik sonuçları katarakt, sağırlık ve kalp anomalileridir. Düşük ve ölü doğum beklenebilir.
Tanı:
Şüpheli gebeliklerde tanı Rubella IgM'in pozitif saptanması veya şikayetlerin başlaması ile 15 gün sonrasında bakılan IgG titresinde 4 kattan fazla artış olması veya gebelik başlangıcında bağışık olmadığı bilinen kişide gebelik sırasında antikorların pozitif saptanması ile konur.
Anne karnındaki bebekte enfeksiyon tanısı fetus kanındaki IgM antikorlarının ya da amnion sıvısında ya da koryon villusunda virüsün gösterilmesi ile konabilir. Bu testler fetusa enfeksiyonun geçtiğini gösterse bile fetusta oluşacak hasarların derecesi hakkında fikir veremez. Ayrıca bu testlerin negatif çıkması da her zaman enfeksiyonun olmadığını garanti edemez.
Gebeliğin sonlandırılması:
Gebeliğin ilk 12 haftasında fetusun yüksek oranda etkilenme riskinden dolayı gebeliğin sonlandırılması önerilir. 13-16 hafta arası dönemde fetusa enfeksiyonun geçtiğini gösteren tanı yöntemlerinden faydalanarak ona göre karar verilebilir. 16. gebelik haftasından sonra fetusun etkilenme riski düşüktür fakat aile riski göze almak istemezse gebelik sonlandırılabilir.
0 notes
Text
Gebelikte Kızamık Enfeksiyonu Geçirmek
Çocukken geçirildiğinden ve çocuklara rutin olarak kızamık (Rubeola, Measles) aşısı yapıldığından yetişkinlerde bu hastalığa çok nadiren rastlanır. Eğer bir anne adayının aşısı yoksa ve daha önce bu hastalığı geçirmemişse, gebe kalmadan önce aşılanmalı ve aşıyı takip eden 3 aydan önce anne gebe kalmamalıdır. Gebelik sırasında aşı yapılamaz. Kızamık virüsü düşük veya erken doğum dışında anne veya bebekte herhangi başka bir sıkıntıya sebep olmaz.
Gebelik esnasında anneye kızamık virüsü bulaşırsa, gebeye immunglobulin yapılmalıdır. Eğer doğuma yakın zamanda geçirilirse doğumdan sonra bebekte ciddi enfeksiyonlar gelişebilir. Kızamık geçiren bir anne bebeğini emzirebilir.
0 notes
Text
Gebelikte Kabakulak Enfeksiyonu Geçirmek
Genellikle çocukluk çağında kabakulak geçirildiğinden veya kabakulak aşısı olduğundan pek çok anne adayı bu hastalığa karşı bağışıklık kazanmıştır ve bu hastalık bir kez geçirildikten sonra bir daha ömür boyu geçirilmez. Nadiren de olsa daha önce bu hastalığı geçirmemiş anne adayı bu hastalığa gebelik esnasında yakalanabilir.
Kabakulak bu virüsü taşıyan birinin yaydığı virüsün hava yoluyla solunmasıyla bulaşan bu enfeksiyon, bedende tükürük bezlerini, nadiren de yumurtalıklar, testisler, beyin ve pankreas gibi organları etkiler. Bu virüs alındıktan 1-3 hafta sonra yüzün ön tarafı ve çene altında şişme başlar, bu belirtilere ateş, bulantı, hafif karın ağrısı ve baş ağrısı eşlik eder. Bu şikayetlere bakarak ve şüpheli durumlarda kandaki antikor düzeyi ölçülerek tanı konur.
Kabakulak-Kızamık-Kızamıkçık (MMR) kombinasyonu şeklinde uygulanan aşısı olmasına rağmen, bu aşı canlı bir aşı olduğundan gebelikte anneye uygulanamaz.
Eğer gebeliğin ilk üç ayında kabakulak geçirilirse düşüğe neden olabilir. Onun dışında bebekte herhangi bir anomali veya sakatlığa sebep olmaz. Eğer ilk üç ayında kabakulak geçirilmiş ve düşük gerçekleşmemişse gebeliği sonlandırmayı gerektirecek herhangi bir durum söz konusu değildir. Normal şekilde gebelik devam eder.
0 notes
Text
Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonu
Gebelikle birlikte pek çok konuda olduğu gibi böbreklerde de değişiklikler gözlemlenir. Her iki böbrekte genişlemeyle birlikte böbreğin süzme hızında ve kanlanma miktarında artış görülür. Gebelikte idrar yolu enfeksiyonunda artış olur. Gebelikten önce idrar yolu enfeksiyonu veya veya pyelonefrit öyküsü bulunan hastalarda gebelikle birlikte baskılayıcı tedaviye başlanabilir. Tüm gebelere ilk muayenede idrarda bakteri taraması yapılmalıdır.
Asemptomatik Bakteriüri (ASB):
Hastada enfeksiyon bulguları olmasa da idrarda aktif çoğalan bakterilerin olmasıyla hastalık tespit edilir. Tedavi edilmezse hastaların 3’te birine yakınında akut pyelonefrite ilerleyebilir. Ancak antibiyotikle tedavi uygulandığında bu oran %3’e düşer. ASB, düşük doğum ağırlığı ve erken doğuma sebep olabilir.
Akut Sistit:
Gebelerin %1’inde görülen, idrara çıkmada artış, idrar yaparken ağrı, kanlı idrar, mesane üstünde ağrı gibi belirtilerle kendini gösteren, antibiyotik tedavisine gereksinim duyan ve erken doğum gibi bir riske yol açmayan bir rahatsızlıktır.
Akut Pyelonefrit:
Gebeliklerin %2’sinde görülen, yüksek ateş, mide bulantısı, kusma, sık idrara çıkma, ani idrar yapma isteği, idrar yaparken ağrı gibi belirtileri olan, erken doğuma yol açabilecek bir rahatsızlıktır. Annede bakteriemi, sepsis, erişkin respiratuar distres sendromu ve hemolitik anemi oluşmasına sebep olabilir.
Acil olarak hastaneye yatılarak, serum, ateş düşürücü ve antibiyotik kullanılmalıdır. Antibiyotiğe idrar kültürü duyarlılık sonuçlarına göre devam edilmeli, eğer 72 saat sonra bulgularda değişiklik yoksa uygulanan doz gözden geçirilerek böbrek ultrasonografisi ile anatomik anomalilikler tespit edilmelidir. Akut pyelonefritin çözülmesi sonrası hasta toplam 2 hafta daha antibiyotiğe devam etmelidir ve gebeliğin devamında da baskılayıcı tedavi devam etmelidir. Tekrarlama oranı yaklaşık %20’dir.
#sistit#idrar yolu enfeksiyonu#gebelikte sıkıntı#gebelikte idrar yolu enfeksiyonu#gebelikte enfeksiyon#enfeksiyon#anemi#akut
0 notes
Text
Gebelikte Grip ve Üst Solunum Yolu Enfeksiyonları
Burun, sinüsler, yutak ve gırtlak denilen kısımların tümünü kapsayan alana üst solunum yolları ve bunların enfeksiyonunu da Üst Solunum yolları enfeksiyonu (ÜSYE) denir. Bu alan kulak ve alt solunum yolları ile de bağlantılı olduğundan, üst solunum yollarının enfeksiyonu bu bölgeleri de etkiler.
Soğuk algınlığı, grip, farenjit, sinüzit, larenjit gibi iltihaplar üst solunum yollarında enfeksiyon oluştursalar da, sinüzit veya bazı spesifik iltihaplar gribal enfeksiyon kavramının dışında tutulurlar. ÜSYE denince ilk akla gelen soğuk algınlığı ve griptir ve farenjit bunlara eşlik eder. ÜSYE’ye virüsler neden olsa da bazen bakterilerin de enfeksiyona yol açtığı görülür.
Sonbahar ve kış aylarında doğada görülen mikropların doğada görülme sıklığı artar ve kapalı yerlerde uzun süre kalınması, kapalı yerlerin iyi havalandırılmaması, soğuğun vücut direncini düşürmesi, sigara dumanı, yetersiz beslenme gibi sebeplerle bu mevsimlerde ÜSYE artar.
Grip ve soğuk algınlığı birbirine çok sık karıştırılsa da temelde ikisi birbirinden farklıdır. Her ikisinin sebebi virüstür ancak gribe influenza A, B, C adı verilen virüsler sebep olurken, soğuk algınlığına iki yüzden fazla virüs çeşidinden biri sebep olabilmekte, grip tüm vücudu etkilerken, soğuk algınlığı sadece burunu etkiler.
Virüsü taşıyan kişi hapşırdığında sahip olduğu virüsler havaya karışır, sağlıklı bireye göz, burun ve ağzından bulaşır. Belirtilerin görülmeye başlandığı ilk 2 gün civarı bu hastalığın en bulaşıcı dönemidir. Eğer hasta kişi eli ile burnunu sildikten veya hapşırdığında eliyle ağzını kapadıktan sonra başka biriyle el sıkıştıktan sonra, elini sıktığı kişi elini ağzı, burnu veya gözüne götürürse hastalığı almış olur.
Soğuk algınlığın belirtileri; burun akıntısı, hapşırma, öksürük, hafif başağrısı, hafif ateş, gözlerde sulanma, kulak ağrısı iken, gribin belirtileri; kas ağrısı, kuru öksürük, burun tıkanıklığı, soluk almada güçlük, burun akıntısı, ateş, titreme, şiddetli olabilen baş ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluktur.
Grip aşısı:
Gebe olmak üst solunum yolları enfeksiyonuna yakalanma ihtimalini arttırmaz. Ancak gebeler ÜSYE’ye yakalandıklarında normal insanlara göre, gebelikle birlikte bedenlerindeki bağışıklık, dolaşım ve solunum sisteminde değişiklikler olduğundan dolayı, komplikasyonlar açısından yüksek risk grubuna girerler. Ayrıca gebeliğin son günlerinde ÜSYE’ye yakalanan annenin doğumdan sonra bu hastalığı bebeğe geçirme riski artar.
Grip aşısı canlı bir virüs içermediğinden gebelikte ve emzirme döneminde kullanılabilen güvenli bir aşıdır. Normal şartlarda gebeliğin ilk 3 ayın sonunda, ancak şeker, astım, hipertansiyon gibi hastalıkların varlığında gebelik ayına bakılmaksızın yapılması önerilir. Aşı sonrası annede gelişen antikorlar bir miktar bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onu da gribe karşı koruyacaktır. Aşının koruyuculuğu yapıldıktan 1-2 hafta sonra başlar ve koruyuculuğu %70-90 arasında değişir.
Grip aşısı, hafif ateş, halsizlik ve nadiren de alerjik reaksiyona neden olabilir. Aşı ancak 1-2 hafta sonra etkisini göstereceğinden aşı olduktan sonra bu zaman geçene kadar gribe yakalanma ihtimali vardır. Yumurtaya karşı alerjisi olanlara grip aşısı yapılmamalıdır. Grip veya soğuk algınlığı için etkili bir tedavi yoktur ve maalesef yakalandıktan sonra hiçbir şey hastalık süresini kısaltmaz. Sadece daha az rahatsızlık verecek şekilde atlatılması sağlanır.
Grip ya da soğuk algınlığı sırasında destekleyici tedavi ve yapılması gerekenler şunlardır:
- Antibiyotiklerin bu hastalıklarda herhangi bir tedavi edici özelliği bulunmadığından kullanılmamalıdır.
- Salgın dönemlerinde kapalı ve kalabalık yerlerde uzun süre kalınmamalıdır.
- En iyi ve en etkili destek tedavisi istirahattir. Eğer mümkünse yatak istirahati yapılmalıdır.
- Yatarken başınızı yukarıda tutmak (2 yada daha fazla sayıda yastık ile yatmak) geniz akıntısının vereceği rahatsızlığı azaltacaktır.
- Bulunulan ortamın yeteri kadar sıcak olmasına ve iyi havalandırılmasına dikkat edilmelidir.
- Havanın kuruması engellenmeli, nemli olması sağlanmalıdır.
- Yeteri kadar sıvı alımı son derece önemlidir. Gebe kadın günde en az 10 bardak sıvı almalıdır. Alınan sıvı su veya meyve suyu olmalıdır.
- Boğaz ağrısını gidermek için pastil kullanılabilir.
- Burun tıkanıklığı için tuzlu su ya da okyanus suyu vb. kullanılabilir.
- Sinüs bölgelerinde (elmacık kemikleri ve gözler üstünde) ağrı varsa kompres uygulanmalıdır.
- Yakınmalar düzeldiğinde hemen normal aktiviteye dönülmemeli, tam bir iyileşme için bir süre daha dinlenmeye devam edilmelidir.
#soğuk algınlığı#nezle#grip#gebelikte soğuk algınlığı#gebelikte problemler#gebelikte nezle#gebelikte grip
0 notes
Text
Gebelikte Genital Bölgede Siğil
Genital siğiller, çoğunlukla cinsel temas veya cilt teması ile bulaşabilen, kadın veya erkeklerde dış genital organların üzerinde veya anüs çevresinde ortaya çıkan, beyaz veya et rengi oluşumlardır. Cinsel ilişki esnasında prezervatif kullanılması geçişi azaltmasına rağmen yüzde yüz önleyemez. Nadiren de olsa siğiller vajina içinde veya rahim ağzı üzerinde görülebilir.
Bu siğillere sebep olan HPV virüsü anne karnında iken bebeğe geçemez ancak normal doğum esnasında ve nadiren de sezaryen esnasında temas ile bebeğe geçebilir ve bebeğin solunum yollarında sıkıntılara sebep olabilir. Bu sebeple doktorlar kesin kural olmasa da normal doğum yerine sezaryeni tercih etmektedirler. Özellikle siğiller vajina girişini ve doğum yolunu tamamen kapayacak kadar büyük olduklarında ise kesinlikle sezaryen tercih edilmektedir.
Gebelik esnasında bu siğillerin tedavisi için kullanılabilecek yöntemler; yakma, dondurma veya triklorasetikasit denen ilacın kullanılmasıdır.
0 notes
Text
Gebelikte Domuz Gribi ve Aşısı
Domuz gribi, H1N1 tip virüsün neden olduğu, insanlar arasında solunum yoluyla, öksürük ve hapşırıkla bulaşan, normal gribe benzer şekilde ateş, öksürük, boğaz ağrısı, yorgunluk, halsizlik, üşüme, vücut ağrısı, baş ağrısı gibi belirtiler taşıyan bir rahatsızlıktır. Bu hastalığa domuz gribi denmesinin nedeni, domuzlarda görülen grip virüsüne benzemesinden dolayıdır ve domuz eti yenmesi ile insana bulaşmaz.
Normal grip aşısı insanı domuz gribinden koruyamayacağı için, hem domuz gribi aşısının hem de normal grip aşısının yapılması önerilir. Her iki aşı, aynı gün farklı kollardan olmak üzere yapılabilir.
Normal grip aşısının gebeler üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olmamasına rağmen, domuz gribi aşısının gebeler üzerinde herhangi bir zararı olup olmadığı tam anlamıyla bilinmemekte, ancak tıpkı normal grip aşısı gibi gebeler ve emziren anneler üzerinde zararı olmadığı tahmin edilmektedir. Domuz gribi aşısı gebeliğin herhangi bir zamanında sadece tek doz olarak yapılabilir. Gebelerin ve henüz yeni doğum yapmış annelerin domuz gribine karşı çok daha hassas ve yüksek risk grubundaki kişiler olduğu unutulmamalıdır.
Gebelik boyunca normal şartlarda gebenin bağışıklık sistemi zayıfladığından gribal hastalıklara yakalanma ve geçirme riski artmaktadır. Domuz gribi, su kaybına yol açarak erken doğum riskini arttırır, bunun dışında bebekte bir anomali veya sakatlığa yol açmaz.
Domuz gribi virüsüne sahip olan annelerin bebeklerine emzirme yoluyla bu virüsü geçirip geçirmedikleri tam olarak net değildir ancak geçme riskini en aza indirmek için elleri sık sık yıkamalı ve maske takılmalıdır. Domuz gribi aşısı olmuş anneler bebeklerini emzirebilirler.
Domuz gribinin size bulaşma riskini azaltmak için, insanlarla yanak yanağa öpüşmeyin, ellerinizi sık sık yıkayın, alkol içeren el yıkama antiseptikleri kullanın, öksürürken veya hapşırırken kağıt mendil kullanın, açık havada daha fazla bulunun.
#soğuk algınlığı#nezle#grip#gebelikte sıkıntı#gebelikte soğuk algınlığı#gebelikte nezle#gebelikte grip#gebelikte domuz gribi#domuz gribi
0 notes
Text
Gebelikte CMV (Sitomegalovirüs) Enfeksiyonu Geçirmek
İdrar, tükürük, gözyaşı, semen, süt gibi her türlü vücut sıvısından temasla, cinsel ilişki ve kan nakli ile ya da gebelik sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebilen ve bir DNA virüsünün neden olduğu çok sık karşılaşılan bir enfeksiyon olduğundan, insanların yarısından fazlası bu enfeksiyonu geçirir. Pek çok zaman belirti göstermez ya da hafif belirtilerle, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, eklem ağrıları, lenf bezlerinde şişme ile rahatsızlık atlatılır.
CMV enfeksiyonu ilk kez geçirildiğinde buna primer enfeksiyon, tekrarlayan enfeksiyonlara da rekürren enfeksiyon denir. Gebelikte hem ilk hem de tekrarlayan enfeksiyon şeklinde geçirilebilir.
Gebelikte ilk kez geçirilen (primer) CMV enfeksiyonu:
Gebelikten önce CMV enfeksiyonu geçirmemiş annelerin yaklaşık %1-2’ü gebelik esnasında bu enfeksiyonu geçirir, bu geçiren annelerin de %20-40’ı ise enfeksiyonu bebeklerine geçirir ve enfeksiyon geçen bu bebeklerin de onda biri bu enfeksiyondan etkilenir.
Bebeklerin göz, karaciğer, dalak, beyin gibi organları etkilenir ve bebekte zeka geriliği, gelişme geriliği, karaciğer ve dalakta büyüme, kafanın normalden küçük olması, görme ve işitme problemleri, sarılık ve ölüm görülebilir. Doğumdan sonra normal olmasına rağmen, uzun dönemde zeka geriliği, işitme problemleri gibi sorunlar yaşayabilen az bir kısım bebek de olabilir. Bu problemler dışında düşük ya da ölüme genellikle sebep olmaz.
Gebelikte tekrarlayan (rekürren) CMV enfeksiyonu:
Gebelikte tekrarlayan CMV enfeksiyonunun ilk defa geçirilen CMV enfeksiyonuna göre bebeği etkileme riski düşük olup, bebeğe %1-2 oranında geçer.
Annenin gebelikten önce CMV enfeksiyonu geçirdiği ve gebelik esnasında bu enfeksiyonu tekrar geçirdiği tespit edilirse, bu enfeksiyonun bebeği etkileme riskinin az olduğu anlaşılır.
Gebeliğin erken dönemlerinde geçirilen her iki tip CMV enfeksiyonu, bebek için geç dönemde geçirilen CMV enfeksiyonundan daha risklidir. Bebek başlangıçta etkilenmemiş gibi görünse de %5-10 oranında etkileri uzun dönemde çıkabilir, etkilenen bebeklerde ciddi sorunlar söz konusu olabilir. Her iki tipte de gerek klinik gerekse laboratuvar tanısını koymak zordur. Enfeksiyon çoğunlukla hafif belirtilerle geçirildiği için şikayet ve bulgulara bakarak tanımak zordur.
CMV ile ilgili herhangi bir aşı ya da tedavi yoktur. CMV ile daha önce karşılaşmadığı saptanan kişilerin hijyen v.b kurallara dikkat ederek bu enfeksiyona maruz kalma şanslarını azaltmaya özen göstermeleri gerekir.
Gebelik sırasında geçirilen enfeksiyon durumunda aile ve doktor yukarıda söz edilen riskleri tartışarak birlikte gebeliğin devam edip etmemesi konusunda karar vermelidirler.
Teşhis:
Anne kanında CMV IgM ve CMV IgG antikorlarına bakılır. Eğer bunlardan IgM pozitif ise hastalık yeni geçiriliyordur, eğer CMV IgG pozitif ise eskiden geçirilmiş demektir.
Anne karnındaki bebeğin teşhisi için ise, bebeğin kanından, amniyon sıvısından, koryon villusundan virüs kültürü ya da PCR ile DNA izolasyonuyla yapılır. Ancak tüm bunlar çok hassas ve kesin sonuçlar vermemektedir. Bu yöntemlerle hastalık teşhisi konulan bebeklerin ancak dörtte birinde doğumdan sonra problem oluşur. Bu yöntemlerin dışında detaylı ultrasonografi ile bebekte anomali olup olmadığına bakmak uygun olmaktadır.
0 notes
Text
Gebelikte Brucella Enfeksiyonu
Brusella adı verilen bir bakterinin neden olduğu, hasta hayvanlardan insanlara hastalıklı hayvanın et veya süt ürünlerinin tüketilmesi, hayvanların dışkısı, hayvan doku, kan, bütünlüğü bozulmuş deriye direk teması veya nefesle enfekte olmuş aerosellerin solunması yoluyla bulaşan, insan ve hayvanlarda düşük, kısırlık ve meme rahatsızlıkları yapan, kuluçka süresi 6-20 gün olan bir hastalıktır.
Belirtileri diğer ateşli hastalıklara benzese de kas ağrıları ve terleme daha yoğun olup, bazen titreme şeklinde gelen yüksek olmayan ateş de görülür. Halsizlik, iştahsızlık ve bunun sonucu kilo kaybı görülür. Hastalığın oluşmasıyla granulomatöz, hepatit, artrit, spondilit, anemi, lökopeni, trombositopeni, menenjit, üveit, optik nörit ve endokardit gibi durumlar da görülebilir.
Tedavide gebeliğe zararı olmayan bazı antibiyotikler hatta birden fazla antibiyotik birlikte birkaç hafta kullanılır.
Bu hastalık gebelikte herhangi bir anomali veya sakatlık yapmaz ancak düşük ya da yüksek ateşten dolayı erken doğuma neden olabilir.
0 notes
Text
Gebelikte Besin Zehirlenmeleri
Besin zehirlenmesi, bazı bakterilerin ve bunların ürettiği toksinlerin bulaştığı besinlerin yenmesi sonucu oluşan, kusma, baş dönmesi, karın ağrısı, ishal, bazen de ateş ve karında kramplar gibi şikayetlere yol açan bir rahatsızlıktır. Bozuk besin tüketildikten 1-2 saat sonra olabileceği gibi bazen de 1-2 gün sonra kendini belli edebilir ve aynı besini tüketenlerin bazılarında bu hastalık oluşurken bazılarında olmayabilir.
Besinlerin taze saklanması daha zor olduğu için yaz aylarında ve toplu yemek verilen otel, tatil köyü, yurt, pansiyon gibi yerlerde daha sık görülür. Süt, yoğurt, sütlü tatlılar, kremalı yiyecekler, pasta, et, tavuk, ve deniz ürünleri daha çabuk tazeliğini kaybettiklerinden bu besinler besin zehirlenmesine daha çok neden olmaktadırlar. Şüphelendiğiniz her türlü besini tadına bile bakmadan atmalısınız çünkü sadece tadına bakacak kadar yediğiniz bir besin bile içinde barındırdığı bakteriler nedeniyle sizi hasta edebilir.
Gebelerin özellikle pastörize edilmemiş süt, çiğ veya iyi pişmemiş et ve et ürünleri tüketmemesi gerekir.
Genel olarak gebelikte bebeğe bir zararı bulunmaz ancak aşırı sıvı kaybı, uzun süreli yüksek ateş veya genel durum bozukluğu varsa uygun tedavi ve müdahale gerekebilir.
Besin zehirlenmesi sonucu hiçbir şey yapılmasa da toksin (zehir) vücuttan kısa sürede atıldıkça düzelme görülür. Ancak yine de ister gebe olun ister olmayın besin zehirlenmesinde bir doktora başvurmak her zaman daha faydalıdır. İshal ve kusmayla birlikte vücutta kaybedilen sıvının ağızdan veya serum yoluyla yerine konması gerekir. Bazı zehirlenmelerde antibiyotik tedavisi ve nadiren de mide yıkaması gerekebilir.
Besin zehirlenmelerinden korunmak için; el temizliğine dikkat edilmeli, pastörize süt tüketilmeli, çiğ ve iyi pişmemiş etlerden uzak durmalı, dondurulmuş et ve gıdalar iyice çözülene kadar beklenmeli ve tekrar dondurulmamalı, ürünlerin son kullanım tarihlerine dikkat edilmeli, meyve ve sebzeler bol su ile yıkanmalıdır.
#karın ağrısı#ishal#gıda zehirlenmesi#gebelikte problemler#gebelikte gıda zehirlenmesi#gebelikte besin zehirlenmesi#besin zehirlenmesi
0 notes
Text
Gebelik ve Genital Herpes (Uçuk)
Bu virüs (HSV) daha çok dudakta ve genital bölgede kendini gösterir. Kişiler arasındaki direk temas veya cinsel yolla bulaşır. Bazıları bu virüse sahip olmasına rağmen herhangi bir belirti göstermez ve salgılar yoluyla bu virüsü dışarı atabilir. Ancak bu durum bu kişinin başkalarına bu virüsü bulaştırmayacağı anlamına gelmez.
Bu virüsün gebelik esnasında anne karnındaki bebeğe plasenta yoluyla geçmesi çok nadir bir durumdur. Ancak normal doğum esnasında bebek doğum kanalı ve vajina bölgesinden geçerken, bu bölgede bulunan uçuklardaki lezyonlar sonucu bebeğe bu virüs geçebilir. Eğer anne ilk defa bu enfeksiyona maruz kalmışsa %40-50 oranında doğum esnasında enfeksiyonu bebeğe geçirme riski varken, tekrarlayan enfeksiyonlarda bu oran %5’lere kadar düşer.
Doğum esnasında bu virüsün bebeğe bulaşmasını engellemek için bu durumdaki gebelere sezaryen ile doğum yaptırılır. Ayrıca anne doğumdan sonra kişisel temizliğine dikkat etmeli, uçuklara dokunarak bunları bebeğe taşımamak için ellerini çok sıklıkla yıkamalıdır.
Eğer bu virüs doğum sırasında bebeğe geçerse, %50 oranındaki bebekte ciddi sorunlar (ölüm, sekeller), diğer yarısında ise nörolojik ve cilt ile ilgili lezyonlar görülür. Kısacası uçuk deyip geçmeyin, sonuçları gerçekten ciddidir.
#uçuk#siğil#genital herpes#gebelikte virüs tedavisi#gebelikte uçuk tedavisi#gebelikte problemler#gebelik ve virüs#gebelik ve uçuk
0 notes
Text
Gebelik ve AIDS (HIV Virüsü)
HIV (Human Immunodeficiency Virus) virüsünün insana bulaşması sonucu AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome) adı verilen ve insanın savunma gücünü zayıflatarak bazı mikrop ve hastalıklara karşı bedenin sağlıklı kişilere göre daha hassaslaştığı bir hastalık meydana gelir.
Bu virüs, her türlü cinsel ilişki ile (oral, anal, vajinal) partnerlerden birinden diğerine, organ ve doku nakli ile, aynı diş fırçası ve enjektörün kullanımı ile, kesici ve delici aletler ile kısacası kan yolu ile bir başkasına, aynı zamanda gebelik ve emzirme ile anneden bebeğe bulaşır.
ELISA yöntemi ile yapılan kan testiyle hastalıktan şüphelenilir ve doğrulama testi (Western Blot) ile hastalık kesinlik kazanır. Ancak unutulmamalıdır ki testler virüsün bulaşmasından sonraki ilk 12 haftaya kadar doğru sonuç vermeyebilir. Test virüsün bulaşmasından sonraki 3’üncü ay ve sonrasında yapıldığında sonuç neredeyse kesindir.
HIV virüsü taşıyan gebe annelerin yaklaşık %15-30’unda virüs bebeğe anne karnında geçer ancak gebelik esnasında bebekte herhangi bir anomali oluşturmaz. Ancak sorun doğumdan sonra başlar ve AIDS çocukta erişkinlere göre çok daha hızlı gelişir.
HIV virüsünün anneden bebeğe sadece anne karnında değil, doğum esnasında veya emzirme ile de geçebileceği unutulmamalıdır. Bu anneler bebeklerini emzirmemelidir. Bebeklerle ilgili bu riskler göz önünde bulundurularak HIV virüsü taşıyan anneye gebeliği sonlandırması önerilebilir.
#HIV#gebelikte sıkıntılar#gebelikte hiv#gebelikte aids tedavisi#gebelikte aids#gebede hiv virüsü#ELİSA ELISA#elisa testi#AIDS
0 notes