Namı diğer küçük kırmızı balık... Bu dünyadan ayrılmadan içimdeki sonsuz neşeyi saçacağım her bir yere ve mutlu öleceğim. Not: Eğer uzayda seslerimiz birikiyorsa ki buna inanmak istiyorum; dünyaya çok büyük sırlar bıraktım :) https://instagram.com/nabuokur?utm_medium=copy_link https://twitter.com/#!/nededimkiben
Don't wanna be here? Send us removal request.
Text
"Gelecek bin yılda bizi bekleyen tehlike, saldırgan bir köpekbalığı şeklinde görülen doğada değil, ondan duygusal ve entelektüel yönden giderek kopuşumuzdadır; ve çaresinin de sadece, doğayı koruma hareketinin başarısına ya da başarısızlığına bağlı olduğunu sanmıyorum. Bunun çaresi, bilimsel devrimin ve özellikle de bu devrimin dünyayı bireysel olarak algılama ve yaşama tarzımızda yol açtığı değişikliklerin bilançosundaki borç tarafını ne kadar kabulleneceğimize bağlı."
-John Fowles - Ağaçlar
0 notes
Text
"Doğayla ilişkiyi başarmak sadece salt bilginin ve salt duyguların ötesindedir ve hem bir bilim hem de bir sanattır; ve ben şimdi doğu mistisizminin, transandantalizmin, 'meditasyon teknikleri'nin falan ötesinde düşünüyorum; yahut en azından, bizler Batıda bunları bana narsisistçe bir tarzda gibi gelen, kendimize yarar bir şekle dönüştürdük, kendimizi daha pozitif, daha bir anlamlı, daha dinamik hissedelim diye. Ben doğanın bu şekilde, onu bir terapiye, kendi duyarlılığına hayran kişiler için bedava bir kliniğe dönüştürerek erişilebilir olduğuna da inanmıyorum. Doğadan yabancılaşmalarımızın en karmaşığı, kavranması en zor olanıysa, ondan bir şekilde yararlanma, kişisel bir yarar sağlama ihtiyacımızdır. Vahşi doğayı -ne kadar masum ve kullanılması zararsız olsa da- kullanılabilirlik kavramından ayırmadıkça, doğayı (ya da kendimizi) asla kesinlikle tam anlayamayacak ve kesinlikle hiçbir zaman saygı duymayacağız. Çünkü doğaya karşı çok eskilerden kalan düşmanlığımızın ve kayıtsızlığımızın kökeninde, onun genel olarak büyük ölçüde yararsızlığı yatar."
-John Fowles - Ağaçlar
3 notes
·
View notes
Text
"Bizler giderek, o meşhur sözdeki gibi, Aut Caesar, aut nullus modunda yaşıyoruz. Yani Sezar olamıyorsam başka hiçbir şey olamam. Bende bir bilimcinin bilgisi yoksa hiçbir şey bilmiyorum demektir. Çevremdeki doğadan olağanüstü yakın çekimler yapamıyor, ender yaratıklar bulamıyorsam boşver. Gündelik yaşamında doğadan uzak olanlar için belki de doğanın her türlü sunumu, hiç olmamasından iyidir. Ama bu tür sunumların büyük kısmı bana doğrudan, gerçeklerden yapılan yine acıklı bir yabancılaştırıcı seçim ya da daraltma olan hayvanat bahçesi konseptinden inmiş gibi geliyor. Demir kafesin arasından şemsiye sokmalar hayvanat bahçesini ekrana taşımakla son bulmaz."
-John Fowles - Ağaçlar
0 notes
Text
Büyük fikirlerin yeryüzüne, güvercin ayakları ile geldiği söylenir. O zaman belki, kulak verirsek eğer, imparatorlukların ve milletlerin gürültüsü içinde hayat ve ümidin küçük kımıldanışlarını zayıf bir kanat çırpıntısı halinde duyabiliriz. Bazıları bu ümit bütün bir milletindir diyecektir; bazıları tek bir insanın. Ben öyle zannediyorum ki aksine, bu ümit, iş ve eserleriyle, her gün tarihin en kaba görünüşlerini, hudutları; herkesin acıları ve sevinçleri ile, herkes için yükselttikleri ve her zaman tehdit edilen gerçeğin değerini gizliden gizliye parıldatmak için inkar eden, binlerce münzevi tarafından yaratılmış, canlandırılmış ve beslenmiştir.
-Albert Camus - Sanatçı ve Çağı
2 notes
·
View notes
Text
Küçük şeylere baktığımda, içimde yaşama arzusu uyanıyor, “Yaşamayı sürdürsem de olur” diye düşünüyorum. Yağmur damlaları… Islanıp küçülmüş eldivenler gibi küçük şeylere… Aşırı büyük şeyleri seyrettiğimdeyse ölmek istiyorum. Millet Meclisi ve dünya haritası gibi büyük şeyleri…”
-Kobo Abe - Kutu Adam
1 note
·
View note
Text
““Bu farazi dünyada böcek kelimesi neye atfen kullanılıyor?” Wittgenstein bu soruya şöyle cevap veriyordu: Atıfta bulunulan, belki de hiç var olmayan böceğin kendisi değil, böceği tasavvur etmenin toplumsal eylemidir. Deney Julio’nun hoşuna gitmişti. Herkesin içinde böceğiyle kendi kutusunu taşıdığı, her birinin paranoyakça kutuların içindekiler arasında farklılıkları tasavvur ettiği, aynı şeyden mi bahsettiklerini yoksa görünmez bir tanrının oynadığı oyuna kahkahalarla gülmekte mi olduğunu bilemeyecekleri o Kafkaesk evreni zihninde canlandırdı. Ne var ki Wittgenstein’ın hayalinde komedi unsuru yoktu. Filozof o müphem meselin anlamını vurgulamak için, esrarengiz böceğin yerine “acı” kelimesini koymanın yeterli olacağını anlamıştı.”
-Carlos Fonseca - Cenup
1 note
·
View note
Text
"Adorno "diken diken olan tüylerin" ilk estetik resim olduğunu söyler. Ötekinin baskınının ifadesidir. Ürpermekten aciz bir bilinç, şeyleşmiş bir bilinçtir. Deneyim yaşamaktan yoksundur, çünkü deneyim "varlığın özsel başkalığının alışılmış olan karşısında kendini açığa vurduğu acıdır öz olarak". Her tür acıyı yadsıyan bir hayat şeyleşmiş bir hayattır. Yalnızca "öteki tarafından dokunulmuş olmak"tır hayatı canlı tutan. Aksi takdirde aynının cehenneminde hapis kalır."
-Byung-Chul Han - Palyatif Toplum (Günümüzde Acı)
2 notes
·
View notes
Text
“Daima unuttuğumuz şey de bu işte; ne umduğumuzu bildiğimizi sanırız ama aslında bilemeyiz; beklediğiniz şey gerçekleşmeyecek şeydir, beklemediğiniz şey ise gerçek oluverir.”
-Ursula K. Le Guin - Her Yerden Çok Uzakta
0 notes
Text
“…Doğduğumuzda, bu dünyaya geldiğimizde, sanki ömür boyu sürecek bir sözleşme imzalamış gibi oluruz, fakat günün birinde, bunu benim adıma kim imzaladı, diye sorabiliriz, ben bu soruyu kendime sordum,…”
-Jose Saramago - Görmek
1 note
·
View note
Text
“”Tepetaklak gidiyorsun!” diye söylendi kendi kendine ve güldü. Bunu söyler söylemez ırmağa ilişti gözü, ırmağın da tepetaklak yuvarlanıp gittiğini gördü, boyuna tepe üstü akıp gittiğini ve bu arada şarkılar söylediğini, neşesini elden bırakmadığını. Bu hoşuna gitti, dostça gülümsedi ırmağa. Sularında boğulmak istediği ırmak değil miydi bu, bir zamanlar, yüzyıl önce? Yoksa düşünde mi görmüştü bunu?”
Herman Hesse - Siddhartha
1 note
·
View note
Text
“Karşılaşma deneyimi kendisiyle birlikte kaygıyı da getirir. Giacometti’nin deneyimi üzerine tartışmamızdan sonra, sanatçı ve yaratıcı insanların yaratma anlarındaki “korku ve titreme”lerini hatırlatma gereği duymuyorum. Prometheus miti bu kaygının klasik ifadesidir. W.H.Auden bir keresinde, “oyun oynamadan” şiir yazdığı zaman kaygıya düştüğünü anlatmıştı. “Oyun oynama” kaygının geçici olarak parantez içine alındığı bir karşılaşma olarak tanımlanabilir. Oysaki olgun yaratıcılıkta, sanatçı (ve sonradan onun eserinden faydalanacak olan diğerleri, bizler) yaratılmış eserdeki coşkuyu yaşayacaksa, kaygıyla yüz yüze gelmelidir.”
Rollo May - Yaratma Cesareti
1 note
·
View note
Text
“Çünkü ben bu dünyanın nasıl bir yer olduğunu görünce üstüme öyle bir hüzün çöktü ki altında bir çiçek gibi ezildim. Onun için de bu masmavi dünyada ne kokum kaldı ne de rengim. Ben bir defterin iki sayfası arasında değil, milyonlarca insanın arasında kurutulmuş bir çiçeğim.”
-“Şahsiyet”
2 notes
·
View notes
Text
“”Bazı insanlar henüz çok gençken mutsuz bir insan olurlar.” dedi. “Görünürde özel bir nedeni yoktur ama sanırım bu şekilde dünyaya gelirler. Daha kolay yaralanırlar, daha çabuk yorulurlar, daha çabuk ağlarlar, daha uzun süre hatırlarlar ve söylediğim gibi, dünyadaki herkesten çok daha gençken mutsuz olurlar. Biliyorum çünkü ben de onlardan biriyim.””
Ray Bradbury - Karahindiba Şarabı
0 notes
Text
“Karşımıza çıkıveren her türlü sorumluluğu sessizce kabul edivermek kendimize karşı en büyük sorumsuzluktur.”
-John Cage
1 note
·
View note
Text
“Dış dünyaya, zihnimizin içeriğindeki düşünceler ve izlenimler olmadan bakabilseydik yaşadıklarımız bambaşka olurdu. Dış dünyanın olduğu haliyle, öylece algılanabildiği yaşantılara Suzuki Rashi “başlangıçtakilerin zihni” der. Küçük çocuk pencereden, ağaca konmuş bir kuşun sesini dinlerken annesi kuşu gösterip “Bak, bu bir serçe,” dediği anda kuş sesiyle yaşanmakta olan birliktelik bilgiye dönüştürülür, kurulmuş olan yalın bağ sona erdirilerek.”
Engin Geçtan - Hayat
1 note
·
View note
Text
Korkusuz
Gece, beni sana getirdiği için geceyi severim.
O en korktuğum karanlıklara sımsıkı sarılırım korkusuzca.
Zaman, beni sana getirdiği için zamanı severim.
O en kaybettiğim anlara sımsıkı sarılırım korkusuzca.
Aşk, beni sana getirdiği için aşkı severim.
O en kırıldığım hislere sımsıkı sarılırım korkusuzca.
Sana bir gece aşık olduğum o zaman, belki de her şeyi senin için yaşadığım hissi gelir zihnime ve içimde hiç korku yoktur artık.
Seni korkusuzca, olduğum gibi, olduğun gibi sevmek hissini en çok severim.
İstanbul - Ankara Treni
Ağustos 2023
2 notes
·
View notes
Text
Koku
Gecenin bir yarısı sevgilinin taze kokusu gelir burnuma
Bir rüzgar eser yatak odasının camından da
Ödüm kopar kaçırmaktan,
Tüm kokuyu ellerimle toplar burnuma tutarım.
Nefesimi vermeye korkarak derin derin içime çekerim özlemimi dün başını ayırdığı yastığından.
Kokusundan öper,
Kokusuyla uykuya dalarım ruhumun şifasının,
Kalbimin sahibinin,
İçinde yüzdüğüm huzur denizimin.
Sadece bir koku
Uykulu göz kapaklarıma dolan,
İçimdeki sevgiyi taşıran,
O yumuşacık kadife kokusu sevdiğimin.
Ta kalbime çekerim misliğini,
Ruhuma kazırım varlığını
Ve yastığına gömülür unuttum sandığım hayallere dalarım yeniden.
Sonra rüyamda
Yemyeşil ağaçların üzerinden süzülerek uçarım,
Buz gibi derelerde yalınayak koşarım,
Lavanta tarlalarından geçerim,
Bazen ise kekik kokulu yamaçlardan.
Beni beklediği bozkıra vardığımda
Topladığım binlerce kokuyu hediye ederim yollarından,
Onun varlığının kokusunu bir kez daha duyabilmenin onuruna.
Dudaklarım boynunda uyuyakalırım.
Sonra rüyamda
Hücrelerime doldurduğum kokusuyla yastığına dönerim.
Hayaller kurarım,
Hayalleri yaşarım.
0 notes