Tumgik
Text
mesaj yazarak yolda sevdiğim kişiyle yürürken önümüzden bir araba hızlıca geçiyor diye eliyle önümü kesmişti.
we were something, don’t you think so diyince hep bu anı canlanıyor aklımda
0 notes
Text
5.01.2021 saat 02:48
bir seneyi aşkın zamandan sonra ilk defa yeni yıl için instagramda fotoğraf paylaşmamdan saatler sonra, belki de dünyanın en saçma sapan saatinde, gece üç gibi, yazıştığım kişi story paylaştı, sevgilisiyle.
bu kişiyle dört sene önce tanıştım, beşe yaklaşıyor. tanıştığımız yaz hiçbir şey konuşmadık, çünkü ben çok kötü bir dönemden geçiyordum, zaten kimseyle konuşmuyordum. iki sene sonra instagramdan takip isteği attığını gördüm, çok uzun zamandır diğer tanımadığım insanlarla beraber listede bekliyordu sanırım, söyle bi göz gezdirince görmüştüm. kabul ettim isteği, tanıyorum sonuçta.
tüm fotoğraflarımı beğendi baştan sona, tamam. sonrasında garip bir şekilde, telegramdan buldu beni. genel şeylerden konuştuk. ama anlayamadığım bir şekilde ilgiliydi. normal flört ilgisini anlayabiliyorum, daha çok, daha garip, hele iki senedir yüzünü dahi görmediğin bir insana karşı. 
biraz konuştuktan sonra konuşmayı kestik. aylar sonra bir daha konuştuk, sonra yine kestik. ben nasıl daha önce hiç erkek arkadaşım olmadığını, bu yüzden bu kadar ilginin normal olup olmadığını anlayamadığımı falan açıkladım defalarca. konuşurken eğlenmedim, memnun ve güvende hissetmedim, ama konuşmaya devam ettim. neden?
çünkü daha önce kimse bana ilgi göstermedi.
bu insan da aylarca yazmadı, sonra hiçbir şey olmamış gibi yazdı, buluşmak istedi, gelmedi, aylarca yazmadı, bir daha yazdı. bu iş bu şekilde iki sene kadar sürdü. kimsenin bana ilgi duymaması sebebiyle ben o her selam yazdığında cevap verdim, kendimi gülünç duruma düşürdüğümü bile bile. çünkü düşündüm ki, ya başka biri bana bir daha asla ilgi göstermezse?
en son buluşalım dediği zaman yurtdışındaydım, o zaman da konuşmaya devam ettik. döneceğimi söyledim, döneceğim tarihi verdim. o tarihi zahmet edip aklında tutmadı bile. döndükten sonra buluşmayı bile önermedi. 
beni ikilemde bırakan şeylerin başında madem bu kadar ilgiliydi bana fiziksel olarak, neden buluşmak istemedi? o zaman sadece fiziksel ilgiden fazlası bu. gerçekten böyle düşündüm aylarca. kendimi komik duruma düşürdüğümü bile bile.
sonrasında yazdım;
- hala buluşmak istiyor musun? + olur - yer ve zaman da mı önersen? + *cevap yok* - *yok sayılmanın sinirimi bozduğuna dair bir mesaj* + sinirini fln bozmak istemiyorum ya - ne istiyorsun?
sonra lafı geçti, erkek kişilerin de olduğu bir gruba anlattım bu olayı çok üstünkörü, beni görüldüde bıraktı dedim sadece. “başka birisiyle konuşuyodur.” dediler hemen. ama ben bana olan ilginin devam ettiğine o kadar inanmak istedim ki, bu kadar bariz bir şeyi görememiştim bile. 
sonra olan oldu. çünkü hayat aslında benim kafamda kurduğum senaryolardan çok daha dolambaçsız akar.
fotoğrafı gördüğüm zaman, ilk önce ağlamadan önce vücudun ısınması gibi bir ısınma hissettim sonra bir daha baktım bir daha baktım kendi kendime dedim ki, ucuz atlattın.
sırf ilgi uğruna kendini kullandırmayı iki senedir sürdürdün, hem de hiç muhabbet kuramadığın bir insanla. bu insanla gerçek bir romantik ilişkinin hayalini bile kurdun, güzel olmasını umdun. hiçbir konuda anlaşamadığın bir insanla beraber zaman geçirmenin hayalini kurdun ciddi ciddi.
ucuz atlattın
ucuz atlatmış gibi hissetmem gerektiğinin farkındayım. ama öyle hissetmiyorum, üzgün ya da kızgın da hissetmiyorum. sadece senelerdir yaşamaya alıştığım yapayalnız hayatıma geri dönmüş hissediyorum. ve hep aynı şeyi düşünüyorum “ben sevilmesi bu kadar zor bir insan mıyım?”, “çok mu çirkinim?”, “çok mu aptalım?”
hayatımda hiç güzel hissetmedim ki, tabii biri bana güzelsin dediği zaman ona bağlanacağım hemen. kimse bana ilgi duymadı ki, tabii biri ilgi duyduğu zaman her bokunu sineye çekeceğim.
sıkıldım bu kadar aciz ve karaktersiz olmaktan. ama gerçekten, gerçekten elimden hiçbir şey gelmiyor.
0 notes
Text
11.12.2020 saat 1:55
tiktokta zamanın nasıl gerek olmadığına dair bir video izledim. yani zaten sayıların evrendeki belli patternleri açıklamak için bizim ürettiğimiz bir konsept olduğunun farkındayım ama bu bana yeniden, agingin herkes için aynı olmadığını hatırlattı. her şey yaşlanıyor ama hepsi aynı hızda yaşlanmıyor. otuz sene varolmuş bir karga genç bile değilken benim hayatımdaki her şeyi figure out etmis olmam bekleniyor. 
hayatın normal gidişatından daha yavaş yaşlandığımı hissediyorum. bu çocuk ruhum ve ya şen şakrak hallerim olduğu için değil (yok zaten). sadece insanların gerisinde kalmış hissediyorum. 22 yaşındayım ama kesinlikle 16-18 yaş grubuyla daha iyi anlaşıyorum. Çünkü insanların yaşadıkları ve deneyimledikleri şeylere yetişemiyorum onların hızında.
0 notes
Text
tumblrda insanları nasıl takipten çıkacağımı bilmiyorum
i just dont
0 notes
Text
geceleri saatler daha mı uzun
gece daha verimli hissediyorum kendimi. sanki zaman daha yavaş akıyor. öğlen ne yaptığımın farkına bile varmadan geçip gidiyo hemen ama gece. gece tek başımayım ve gece benim.
benim dediğim de, ne yapıyorsam yani. oturup dizi film izliyorum. mükemmel bir yaşam. keşke daha çok yaşayabilseydim hayatımı. elverdiğince yaşamaya çalışıyorum ama korkak, finansal olarak ailesine bağlı, risk alamayan, ezik, çirkin, çok fazla arkadaşı olmayan biri olarak bu kadar yaşayabiliyorum. kendi istediğimi izliyorum ve ordaki karakterlermiş gibi hissedebiliyorum. gerçekliğe dönmek istemiyorum. bir tür uyuşturucu gibi. ve ben bağımlıyım.
0 notes
Text
7.11.2020, saat 2:15
neden günlüğüne yazmıyosun salak?
yani anonim olarak takılacaksan ve zaten kimsenin okumasını istemiyosan notlar uygulamasına yaz. ama yok di mi. belki de içten içe birilerinin okumasını istiyorumdur yazdıklarımı.
önce anonim twitterımın kullanıcı adıyla açmıştım burayı da. sonra sildim onu. peki neden anonim twitter açmıştım, tanıdıklarımın da okuyabileceği şekilde düşüncelerimi rahat rahat ifade edemeyeceğimi düşünmüştüm çünkü. çünkü stream folklore yazmak utanç vericiydi bi yönden?
dedim yazamıyosan yeniden başla kimse bilmesin seni. tamam. açtım twitterı. tanıdığım herkesi engelledim, kendi hesabımı bile engelledim. yazmaya başladım sonra. içimden geldiği gibi yazdım. öyle binlerce takipçim olmadı elbette, amacım binlerce takipçimin olması değildi zaten hiçbir zaman. amacım aklıma gelenleri hemen yazabileceğim ve benim gibi düşünen birkaç kişinin de okuyup onaylayabileceği bir şey elde etmekti. bi çeşit katarsis gibi. yardımcı da oldu, orda arkadaşlarım, beni anlayan insanlar oldu bu sefer. gerçek hayatta da tanıştığım konuştuğum insanlar. hiçbir beklenti olmadan, kim olduğum bilinmeden yazmak özgürleştiriciydi.
madem oradaki insanlardan çekinmiyorsun, neden ismini aynı yapıp blogu da twitter profiline yapıştırmıyorsun değil mi? ha, madem çekiniyorsun insanlardan, neden internete yazıyorsun?
saçmalık işte yani. ben de bilmiyorum neden ikisini de yapmadım. sanırım tam bir anonimlik, sıfırdan başlamanın yanında yine de anlaşılmak istedim. bilmiyorum. bunları kimse okumazsa da üzülmem, okunsun diye yazmıyorum. neden internete yazıyorum bilmiyorum. belki de bir parçam hep yaşasın diye. ölen insanların sonradan ortaya çıkan mektupları gibi. internet bizim mezarlığımız ve anıtımız mı aynı anda
2 notes · View notes