alper-t-blog1
alper-t-blog1
ALPER-T
2 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
alper-t-blog1 · 8 years ago
Text
KÜRESEL TEMPO
 1949,
1980,
2016 derken,
2017′nin son günlerini tüm dünya elele uğurlamak üzere yeni yılıda sağlık, barış ve mutluluk dilekleriyle karşılamaya hazırlanıyoruz. Süslemeler, yemekler, misafirler-misafirlikler, PLANLAR VE REZERVASYONLAR.
Bu rezervasyonların en dikkat çekicisi tıramptan geldi. Artık Tel-aviv’de ki manzarayı mı beğenmedi, yoksa ülkesinde iç politikada oluşan kötü manzarayı Kudüs’le mi perdelemek istedi bilemem. Ama manzaradan yana bi’ kaygısı olduğu açık. Tam bir “planner devlet” görüntüsünde hayatını idame ettirmeye çalışan tırampın ülkesi, tam bir “plan devlet” gibi görünen yahudi devletini desteklese de acaba tüm görünenler, göründükleri gibi mi ?
Zira; tıramp 2016 da ki seçim vaatlerinden birini gerçekleştirmek gibi bir niyete girmişse de bunun temeli 1980′de Camp David’te atılmış, onunda planı 1947′de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yapılmıştır. 49′da da İsrail’in taksim planına aykırı işgal girişimlerine sessiz kalınarak da onaylanmış oldu.
Şimdi.. Masonlar, illimünati, tapınak şovalyeleri, demokrasi, fallerlar bilderbergçiler bilmem kimler kimler.. Farazileri bi’ kenara bırakarak ve tüm komplo teorilerinden sıyrılarak düşün. Tırampın devletini kim yönetiyor bilmem ama bahsi geçen devletin yahudilere hizmeti aşikar. Acaba şimdi “plan” kim “planner” kim.
Peki; bi yanda yahudi tel-aviv sakinleri bi yanda tıramp’ın çoğunluğu protestan olmak üzere büyük hristiyan devleti. Hristiyanların uğrana 4 Haçlı seferi düzenlediği, 2 milyon civarında asker kaybettiği, yüz yıllar boyu hasretiyle için için yandığı Kudüs’ü bir başka Hristiyan devletinin, bir yahudi devletine servis etmesine elbette avrupa da sessiz kalamayacak ama tarih 1949′un hesabını onlardan da soracaktır. Hemde tüm pişmanlıklarıyla.
Maalesef onların analizini optimist bir şekilde yaparken kendi öz tahlilimize gelirsek durumumuz o kadar parlak değil. Düşünsene adamların işgalini protesto ederken bile bir haçlı kumandanı, İngiliz diplomat Mark Sykes tarafından tasarlanan ve 1916’da Osmanlı Devletine karşı ayaklanan Arap milliyetçilerinin simgesi olarak kullanılan bayrağı bilinçsizce sallayarak Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturabileceğimizi zannediyoruz. Ne zaman akılcı, stratejik, islam ışığında bilim okumayı bilen öğrenen bir millet olursak o zaman uygar medeniyetler seviyesi parçalayıp atar ve ırzına, namusuna, dinine, ülkene kastedenlerle mücadele edecek gücü damarlarımızda ki asil kanda fark edebiliriz. Irkçılık ve neo-faşizmin karşısında sarsılmaz bir duvar gibi durabilecek karakteri milletçe taşıdığımız içindir; kendi topraklarına ve kutsal diyarlara ihanet edip bugünkü nesillerine miras olarak yalnızca mevzu bahis bayrağı laik gören ırkın nefes alması. 
Küresel tempo böylece bir artar bir düşer ama asla durmaz.
Ey Türk ! Sende DURMA !
Kudüs: Medeniyetin beşiği, tüm semavi dinlerin ev sahibi, Abdülhamid Han’ın göz bebeği, Osmanlı’nın 400 yıllık gurur tablosu. Hak dini İslamiyetin sancaktarlığı nasip olmuş bir milletin boyun borcudur. 
0 notes
alper-t-blog1 · 8 years ago
Text
BAŞLARKEN
Yazılacak şeylerin bu kadar bol olduğu ancak yine okuyucusunun da bi o kadar az olacağını bildiğimiz şu günümüzde yazılarımı aktarmak üzere hangi yolu kullanacağıma karar vermekte bir okuyucu kitlesi kadar önem teşkil ediyordu
Twitter’ı günlük niyetine kullananları, insta’ya albüm muamelesi yapanları, face’i meclisten beter siyaset meydanına çevirenleri izlediğim bu süreçte watsapp’ı cumadan cumaya kullanan amcalarımızı ve  ‘şuna bak kız, yanındaki kim şunun’ diye profil resmine tıklayarak dedikodu yapacağım derken watsapptan görüntülü arama yapan teyzelerimizi, yetişen nesile göstererek; ‘’bak oğlum/kızım komik mi bunlar ? Komik. Sende yolda kafanı o ekrana gömüp yürürken yanından geçenleri görmüyor, bir mecliste oturmuş elinde ki kutuyu edilen muhabbete tercih ederken öyle saf ve komik görünüyorsun.’’ demeyi çok düşündüm. 
Doğrudur yanlıştır, seversin sevmezsin. Ama hakikat, sosyal medyanın yanlış kullanımında bireyleri sosyalleşme adı altında toplumdan soyutlamaya götüren bir binekten başka bişey olmadığıdır.
‘’Öyle diyorsun ama bak bunları bile sosyal medyadan yazıyorsun’’ diyenlerimiz olacaktır. Eleştiri zaten haddimiz değil de, dile getirmek istediklerimiz; sosyal medya araçlarının suçu değil, İnsanlarımızın da günahı değil. 
Mesele şu ki; girizgahta belirttiğim okuyucu kitlesini nasıl bulamıyorsak bu kalabalık içinde, bu toplumu fert fert, birey birey aynı kalabalık içinde yalnız bırakarak suni ölüme terk ediyoruz demektir. Okumak için yaşamıyoruz eyvallah, bari yaşamak için okuyalım.
O sebepten mütevellit başlarken, zaten O’da oku dememişmiydi ilk lafzında ?
1 note · View note