Text
Yine gece yarısı edebiyatı yapıyorum.
Tozlanmış buralar biraz, gerçi daha da derine gömmeli miyim bilemedim.
Çalkantılı bir dönem geçiriyorum ve çok çaresizim, yetersizim. Ben dışımda etrafımdaki herkesin beni iyilerde gördüğü, ama bi kendi kendimi beğenemediğim bir dönem.
Normalde tam tersi olur değil mi? Çok saçma.
Muhtemelen evrenin karşıma çıkarmasıdır ki bu sıralar sıkça “geçirdiğin zor dönemleri istememiş olabilirsin ama buna ihtiyacın var” ve benzeri gönderiler çıkıyor karşıma.
Bayağı şey gördüm, zor geçirilen zamanlar ile ilgili. Eğer evren bana gösteriyorsa vardır bir bildiği.
Acaba harbiden güzel mi olacak bu dönemin bitişi?
Gökkuşağını göreceğim bulutların ardından.
Ya da hayat yine hayatlığını yapıp nasırlı elinin tersiyle yapıltırabilir tokadı.
Pek belirsiz, pek çaresiz, bak yine yetersiz.
Doğaçlama edebiyatı özlemişim şaka maka. Tozlu kalmasın buralar.
Gerçi öz günlüğüme kaç ay oldu yazmayalı... Ki telefonları sevmem bilirsiniz.
Huzur ve sonbahar içinde varolun.
0 notes
Text
“Dün yine bütün gün, seni düşündüm Yanından geçince kırmızı güllerin” Böyle başlıyor, günler boyu durmaksızın dinlediğimiz şarkımız. Bir insanın sikik saç boyası mıdır, ona her daim onu hatırlatan? Şimdiye kadar neden sana adanmış bir yazımın olmadığı fikri kafamda parladı bir an. Muhtemelen seninle geçirdiğim vakitlerin bolluğunun, yazılarıma kelime dahi ayıramamamdan kaynaklıdır. Şikayetçi değilim ki. Ben uzak diyarlardayken yaşadığım tedirginlik, kalbimin en derinlerinde hissettiğim özlemle anladım benim açımdan nasıl önemli bir piç kurusu olduğunu. Şikayetçi hiç değilim. Bilemiyorum onca vakti tek bir yazıya sığdırmak nasıldır, Ki bu kısıtlamayı kendime vermeyi düşünmüş olmam saçmalık. Laboratuvarıma aldığım tek ve en naçizane örnek gibisin. Senin her detayını, her mimiğini, her ilgini inceliyorum sebepsizce. Olabildiğince, belki daha da fazlasıyla kutlu etmek istiyorum seni. Kültür sitelerinde tablo gördüğüm zaman “sana atabileceğim bir şey olur mu” diye, Dövme desenleri görüp “onun hoşuna gider mi” diye, Hoş bir giysi, bir video, yüzünü gülümsetip içini açacak bir an daha belki diye. Bu yazıyı burada bırakacağım. Pek bir esniyorsun, nice akşamlar yanıbaşımda aldığın o huzurlu ve derin nefeslerle uyu. Burnumun direği sızlıyor ki seni çok seviyorum, en canım.
0 notes
Text
Bulunduğum ülkeden de değil, şehirden bir süre uzaklaşmak istiyorum. Ailemden, evimden, klaksondan falan. Çok sıkça üst üste gelen olaylar, düşünceler ve nicelerinin bana verdiği yorgunluğun hat safhaya gelmiş haliydi kalbime taş koyan. Aylardır duvarda asılı, çivisi çıktı çıkacak yamuklukta duran o Toulouse-Lautrec tablosu gibiyim. Mermi ile ateş edilmiş de, kırıldı kırılacak gibi duran o vazonun son kalan parçalarıyım. Yağmurlu bir günde parktaki bankın altında kalan o kuru kısım. Ne değişiktir ki tek bir kedi bile gelmedi o kuru, kuytu kısımda uyumaya. Etrafımda serçeler keyifle su içiyorlar birikintilerden. Güzel olmaz mıydı, çakıl taşlarıyla döşenmiş yollarda çıplak ayakla gezmek zorunda olmasam? Sanırsın boyumu aşan dalgalarla dolu denizin kıyısındaki gökdelendeyim. Yok, güneş bu sefer de yetmedi balkondaki biberleri kurutmaya. Var olun.
0 notes
Text
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı; İçinde yaşanmaz bi' dünyada yaşıyorum. -Sabahattin Ali
0 notes
Text
Onun yüzünü görmenin artık sadece düşlerimde gerçekleşecek bir olay olduğunu anladığım vakit, gözlerine bakıp "sen beni bıraksan da ben seni sevmeye devam edeceğim" demek istedim. Ama... Diyemedim. Doğru değildi çünkü. Hislerin kontrolsüzlüğüne inanmam. Dilediğimiz zaman her şeyi unutabilir, köreltebilir ve arttırabiliriz. Beni, garibanı, amansız dünyada tek başına bıraktığı andan itibaren içimdeki her sevgi damlasını tek tek çürütmeye başladım bile. Yeterince acım oldu, yeterince derdim oldu ve bunlar arasında son isteğim eski sevgiliyi unutamama durumuydu. Olabildiğince hızlı gerçekleşecek, Khoeli, sana söz veriyorum. Kim bilir? Belki de bunlar içimde kalmış son sevgi damlalarıydı... Aman. Kendi hatamla çürüttüm hepsini. Ancak bir daha kimseye "seni seviyorum" diyemeyeceğim, bunun farkındayım. Bir haftalığına Bursa'ya gideceğim. Umuyorum, yaz sonundaki 1 yıllık Finlandiya seyahatim de olabildiğince çabuk gelir, çünkü Kadıköy'e her gidişimde onu hatırlayacağım, malum haftanın 6 günü de oradayım... Yazdıkça kötü hissediyorum Khoeli. Artık "o"nu yazmayacağım. Biliyorum ki bir daha buralara uğramayacak, 1-2 haftaya da böyle bir blogum olduğunu unutur. Haklıya haklı tabii... Boş yaptım. Khoeli, kimse var olamadı, lütfen sen kal. Seni değişiminle kabul edecek tek yüreğim. Zaten, bu gidişle baş başa kalacağız. Lütfen, lütfen sen ol, yoksa ikimiz de hiçlikte dolanacağız.
1 note
·
View note
Text
En küçük yağmur damlasında şemsiye açanlardan olsaydım, gökyüzünden yoksun kalırdım.
0 notes
Audio
Konuştukça biriken söyleyemediklerimiz. Bu sefer bir değişiklik yapıp kulaklarınızı şenlendiriyorum... Gecenin bu saatinde çay gibi gelen bir şarkı oldu bana, iyi ki bulmuşum. İçim bir kıpraştı dinlerken. Bu şarkıyı armağan ettiğim kişi kendini bilir, bu satırları okuduktan sonra da duygulanır, mutlu olur; Ve ben yine onun gülümsemesini düşleyerek gökyüzünde uzaklara dalarım. Var olun, sevdikçe var olmak güzel şey.
0 notes
Text
Saatin bana pek uyan bir zaman olmamasından kaynaklı herhalde, duygu değişimleri yaşadım az buçuk. Az önce yazdığım yazının harflerini hala hissederim tenimde, ama şimdi bir sevgi doldu içim. Onunla yaşadıklarım aklıma geldikçe istemsizce yarattığım gülümseme pek bir klişe geliyor bana, ama... Seviyorum yahu. Böyle tam, yağmurlu, karanlık bir hava, pek bir soğuk, ama kalpler sıcak mevzuatı. Nice insanlar tanımışımdır ama hiçbiri bana senin alnıma kondurduğun busedeki kadar değeri vermedi, sevgiyi göstermedi. Muhtemelen sabah haberin olacak bu yazıdan. Okurken duygulanırsın sen, bir de gülümsersin. Ah, gülümsemen... Durun ya, bu blogu olduğu gibi depresif mi bıraksaydım? Yok yok, içimi dışımı, varımı yoğumu, sevgimi nefretimi, gözyaşlarımı ve gülümsemelerimi dökeceğimi söz verdim, buraya. Sevin arkadaşlar, sevgi güzel şey. Öyle değişik bir şey ki aslında, bazı vakitler gelir ki birini sevdiğiniz vakit dünyayı seversiniz. Sabah çayın suyunu kaynatmayı unutmayayım bari.
0 notes
Text
Zihnimde çürümeye bırakılmış fikirler, dil ucunda asılı kalmış sözler ve gönlümde hapsolmuş hislerle nasıl baş edeceğim hakkında hiçbir fikrim yok. İçten içe yardım için zamanında uzatılmış tüm iplerin daha fazla yanımda olmamaya karar verdiklerini anlıyorum. O ipleri tekrar aramaya... Çıkamıyorum. Bir şeyin beni her daim tek bir pozisyonda tuttuğunu hissediyorum ve bu ilerlememi engelliyor. Bunun üzerinde kafa yorduğum falan yok, ama, yüreğime zamanında oturmuş tonlarca anlaşılamamışlık biraz fazla değil mi? Umarım var oluşumuz devam edecek, Umarım.
0 notes
Text
Bilemiyorum... Ah ne kadar hoş bir başlangıç oldu, değil mi? Dilerseniz dini inancımdan yola çıkarak düşündüğümü varsayın, ama meleklerin insan gözüyle görülmeyen varlıklar olduklarına inanmıyorum. Veyahut, Tanrı'yla aramızdaki iletişimi sağladıklarına, isimleri olduklarına- Siktir, tabii ki de isimleri var, çünkü insanlar onlar. Kimi insanlar girmişlerdir hayatımıza ve bizde bir iz bırakmışlardır, gönlümüzde, tabii bu izi biz pozitif alalım. Bize öyle şeyler öğretmişlerdir ki (kimi küçücük zamanda, kimi ise yıllar boyu süren bir yararla) yaşamımızda soktukları o patika aslında bizi toprakları balçığa dönmüş diyara gitmekten kurtarır. Kimileri öğretmez, hissettirir. İçinde öyle bir çiçek filizlenir ki, böyle, "ah, evet o!" dersin istesen de, istemesen de: o vakit, sabundan taşa dönmüş yüreğine öyle bir kazınır ki bu his, ebedi sessizliğe gömülene kadar kimi zamanlar bu hissi arayıp bulamamaktan yakınırsın, kimi zamanlar öğrendiğine binlerce teşekkür edersin ki karşında sana her daim hissettiren birisi olur. Bu ve türevleridir işte. Huysuzluğum tuttu bu gece, olur böyle kararsız şeyler. İşin acısı, melekler var olmasa biz çürümeye terkedilmiş bulunuyoruz.
0 notes
Text
Saçlarımın arasında hissettiğim masum gülümsemenle her daim artan, bir o kadar da tomurcuklar açan yaşama sevincim ve her şiirde bulduğum "sen", bir gün yine yüzüme çarpacak olan mutsuzluk adına kaygılanmamı sağlıyor belki, ama sonunda yaşadığım her saniyenin değerinin farkına varmamı sağladığın için göz bebeklerine binlerce teşekkür.
0 notes
Text
Sanırım, ki son zamanlarda en korktuğum olaydı: başa geri dönüyorum. Kafam yine dolu, lakin yok öyle bir düşünceyi, görüşü sorguladığım. Dolu işte. Bu doluluğun hayırlı bir yönü var mı, bir yıldır deniyorum, bulamadım. Daima bir şeylerden alıkoymak dışında yaptığı hiçbir eylem yok. Sürekli... Sanki meşgulüm ama değilim, bir uğraşım var ama boştayım gibi. Denizden kürekle su boşaltıyormuşumcasına. Çabalamak istesem, bir o kadar da yorgun hissediyorum kendimi. Belki gece halinden dolayıdır bilemem, ama yıllar boyu bir uykuya yatasım, 2023'te uyanasım var: bakalım o zamana kadar ne bok/bor'lar yemiş olacağız... Kahretsin! Kendime sözüm vardı yahu, yoktu siyaset bu blogda. "Her neyse." Bir yılı aşkın süredir asla sıkılmadan yürüdüğüm park yolu bile monotona dönüştü artık; ki önümüzdeki 2 yıl daha bu yollarda bilek burkacağım. Daha nice öğleden sonraları "Bi' Göztepe uzatır mısınız?" diye önümdeki yolcuyu çekine çekine rahatsız edeceğim; Ve nice zamanlar benimle aynı yerde dolmuştan inecek olan biri bulduğumda içten belirsiz bir tebessüm ediyorum. Kim bilir daha nasıl ekonomik krize giriş anları yaşayacağız da, dolmuşa gelen 50 kuruşluk bir başka zama kızacağım içten içe. Eh, o 50 kuruş benim tütün kağıdımın organik olmasını sağlıyor ya. Sanırım harekete geçmem lazım, lakin yapabileceğim tek şey "o"nların mutlu olmasını sağlamak gibime geliyor, eh bu sefer de mutsuz olan benim. Bundan sonra da içimden gelen ses, "Sen mutsuz olsan ne olacak ki?" diyor. Ya, görün işte, iç sesimin bile ayak altına aldığı, varoluşum hakkında şüphe duymamın ne denli tehlikeli olduğu konusundaki sorgulayışlarım, sonu asla gelmeyecekmişçesine bileğindeki ipleri söküyor, ve her bir yeni kanıya varışlarında bulunduğum yerden daha da bir yabancılaşıyorum. Aslında, biliyor musun..? Ben de bilmiyorum.
0 notes
Quote
her ölen pişman ölür hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış
Atilla İlhan - An Gelir
#atilla ilhan#an gelir#şiir#şair#alıntı#şiir alıntısı#kitap#edebiyat#poem#turkish poem#turkish poetry#poetry#litterature
1 note
·
View note
Text
Şimdilerde ikimizin aynı anda, tek bir aya baktığı söylenir, değil mi?
Öyle... Öyle değil işte.
Birimizin gündüz, birimizin gece olduğu bu dünyada nasıl beklenirdi ki?
Birimizin süpernova, birimizin ise karadelik olduğu bu evrende bir de...
Dediğim gibi, neresinden tutsak her daim farklı çıkacağız.
Yok arkadaş, yok öyle zıt kutupların birbirini çektiği falan.
Bilemiyorum ya, yanındayken diyelim, bir konu hakkında konuşuyoruz, farklı fikirlere sahip olduğum için irite edici birisi olarak görülmekten korkuyorum çoğu zaman.
Ki, bunun beni ne kadar etkilediğinin farkında olan var mıdır yanımda bilinmez.
Nice tepkiler aldım ki daha fazla konuşmamaya yönelttiler beni,
Ve nice düşünceler gördüm ki düşünmekten soğuttular.
Elimde kalmış epi topu birkaç değerli unsur varken bunların da parmaklarım arasından kayıp gitmesi, beni adeta çocuğu hastalanmış olan bir annenin ruh haline sokuyor.
Sevdiğim her şey teker teker gidiyor ve bu bir sınav mı, yoksa ebedi bir hayatî etki mi hiçbir fikrim yok.
Bu ayrımı yapamama durumum sağolsun olaylara karşı olan tutumum da hiç doğru olmayabiliyor bazen.
Daha yaşım 16 ve zorlandığımı hissediyorum.
Yoksa... Herkes böyle dönemlerden geçiyor da kimse dışa mı vurmuyor?
Bilemiyorum... Karar veremiyorum.
Nice zamanlar oluyor destek almaya sonsuz ihtiyaç duyduğum, lakin tam o vakitlerde yanımda kimsenin olmadığını, bir elimde köpek oyuncağımın başı, bir elimde köpek oyuncağımın gövdesi, parçalanmış, da babamın gelip tamir etmesini bekliyormuşçasına çaresiz hissediyorum.
Bu akşam da arpam fazla gelmiş yahu, anlat anlat bitiremedim.
Daha unutulmaz bu blog, sevgili dostlarım.
Yeter ki siz var olun, çünkü ben sizinle varım.
0 notes
Text
Kimilerine göre konuşurduk. Kimilerine değil, hatta, göremeyenlere göre. Havadan sudan olur muhabbetimiz. Ama... Bir şey eksiktir laflamalarımızda ki bu da "göremeyenler" olarak yaptığım sıfatlamanın sebebidir: Açıklamayız biz kendimizi, ihtiyaç duymayız. Anlatmayız duygularımızı, Söylemeyiz en ince detaylarına kadar fikirlerimizi. Ne bir sebep belirtiriz, ne de bir gelecek. Eh, malum, zamanında susturulmuş insanlarız hepimiz. Belki bir damla aktarmaya çalıştığımız vakit düşünceleri, gereksiz görüldü yapmaya çalıştıklarımız. Fazla umursayanlar olduk, Fazla gözlüyor olduk. Ve şimdiye dek kursağımızda kalan her hevesli cümlemizin beraberinde, zihnimizde hapsolan düşüncelerimize lanet okuduğumu düşünüyorum. Yazıyorum, dostlarım, çünkü en azından okuyan 1-2 insanın düşüncelerini dışavurmaya aracı olma amacındayım. Var olun.
0 notes