anvbe44-blog
anvbe44-blog
anvbe44
119 posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Kardeş kıskançlığı ile baş etme yöntemleri
Kardeş kıskançlığı çok doğal ve yaşama dair gelişimsel bir duygudur. Çocuk bu duygusundan dolayı suçlanamaz, yargılanamaz ve cezalandırılamaz. Önemli olan çocuğu kardeşe hazırlamak ve kardeş kıskançlığıyla baş edebilmesi için ona destek olabilmektir.  Nuh'un Gemisi Çocuk Terapi ve Aile Danışmanlığı Merkezi'nden Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Psikolojik Danışman Rehber Ayşim İncesulu, ailelere sevgi ve sabırla çocuklarının yanında olmalarını öneriyor. Çocuk, 2 yaştan küçük ya da 7 yaştan büyük ise kardeş kıskançlığı çok fazla ön plana geçmez. 2 yaş, sezgisel olarak kıskançlığı duyumsama için çok erken bir yaştır. 7 yaşından itibaren de çocuk artık soyut kavramları anlamlandırmaya başlamıştır. Mantık yürütmede ve sebep-sonuç ilişkilerini değerlendirmede daha iyidir. 2-6 yaş arası dönemde ise kardeş kıskançlığının yoğun bir şekilde yaşandığını görüyoruz. Bu yaş aralığında daha çok sezgileriyle ve duygularıyla hareket eden çocuğun, eve gelen bir "kardeşi" algılaması ve hissettiği duyguları yorumlaması zordur. Sezgileriyle bu "rakibi" fark eder ve davranışları da bunun dışa vurumu olarak ortaya çıkar. Peki bu durumda anne ve baba, çocuğuna nasıl davranmalıdır? Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Psikolojik Danışman Rehber Ayşim İncesulu şu önerilerde bulunuyor. • Çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişeliyseniz, çocuğunuz da gergin olacaktır. Artık tecrübeli bir anne babasınız. Bunu da yönetebilir, gerekirse danışırsınız. Önce "gülümseyin", abi/abla olan güveninizi ve anlayışınızı fark etsin. • Bebek için seçilen isimde, hazırlanan odada ve eşyalarda çocuğunuzun fikrini alarak aile bütünlüğünü vurgulayın. • Kardeşin doğum sonrasında bir süreliğine annenin yatak odasında yatacağını ve sonrasında kendi odasına geçeceğini söyleyin; "Aynen sana yaptığımız gibi" notunu da mutlaka düşün. • Çocuğunuzun bebeklik fotoğraflarını ortaya çıkarın, bu ilginin bebek iken ona da aynen verildiğini anlatın. Haksız beklentiler kırgınlığa ve öfkeye sebep • Aile büyüklerine ve yakın dostlara yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini söyleyin. "Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi cümleler kurmamaları konusunda da uyarın. • "Sen abla/abisin; o küçük" diyerek anlayışlı olmasını, küçük kardeşiyle her şeyini paylaşmasını beklemeyin ya da ona öncelik vermesini istemeyin; bu çok yanlış bir tutumdur. Büyük olan da çocuktur. Bu beklenti demokratik değildir. Haksız beklentiler sadece kardeşe ya da aile büyüklerine karşı kırgınlığa ve öfkeye sebep olur. • "Aman kıskanmasın" diyerek aşırı ilgi ve hediyelere boğmayın. "Onu sevmiyoruz, seni daha çok seviyoruz", "Sen bizim ilk göz ağrımızsın" gibi sözlerle abartılı ve yapmacık bir ilgi de göstermeyin. • Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler okuyun. Çocuk, hikayedeki büyük olan ile özdeşim kurar ve duygularında yalnız olmadığını anlar. Rahatlar, kendini farkında olmasa da suçlamaktan vazgeçebilir. Sevginizi ona dokunarak gösterin • Anne ve baba olarak ayrı ayrı büyük olana zaman ayırın, onunla oyunlar oynayın, başbaşa kısa gezintiler yapın. • Kardeş kıskançlığı duygusuyla savaşmak yerine bu duygunun kabul edilebilir olduğunu belirtin. Çocuğunuza bu duyguyla nasıl baş edebileceğini öğretebilmek adına doğal tepkilerini sabırla gözlemleyin. "Bazen seninle ilgilenemediğim için bana kırılıyor musun?" veya "Kardeşin olunca seni daha az mı sevdiğimi düşünüyorsun?" gibi sorularla yaklaşın, en huysuz ve kavgacı olduğu anda sarılıp kucağınıza alarak sevginizi ona dokunarak gösterin. • Çocuk bebeğe zarar veriyorsa, aşırı tepki göstermeden çocuğa net ama sert olmayan bir uyarıda bulunun. "Biz birbirimize vurmuyoruz, can acıtmıyoruz", "Neye sıkıldın, sinirlendin, gel konuşalım ama kardeşin çok minik, böyle anlayamaz" diye yaklaşın.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Çocuğunuza 'kaliteli' zaman ayırın
Tumblr media
Yoğun iş yaşamı ve gündelik koşuşturma içinde çocuğunuza yeterince zaman ayırıyor musunuz?  Medical Park Ankara Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikologu Duygu Demirhan, aileleriyle "kaliteli" zaman geçiren çocukların çok daha mutlu, başarılı ve özgüvenli olduğunu söylüyor. Kaliteli zaman geçirmeyi, ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi besleyip güçlendiren, aile ve çocuğun birlikte olmaktan keyif aldıkları zaman dilimi olarak tanımlayan Demirhan ailelere şu uyarılarda bulunuyor: İLETİŞİM KURUN Oyuncaklarıyla oynayan çocuğun yanında oturup e-postalara bakmak, sosyal medyayı takip etmek, gündelik işleri yapmak kaliteli zaman anlamına gelmez. Çocuklarla sadece oyun oynamak, etkinlik yapmak da kaliteli bir zaman için yeterli değildir. Anne babalar çocuklarıyla sohbet ederek, gazete, kitap veya dergi okuyarak, kendi günlük hayatlarından bahsederek de kaliteli zaman geçirebilirler. Burada ki en önemli nokta karşılıklı iletişimin olduğu, etkileşimin yaşandığı zamanlar yaratılmasıdır" EN AZ 30 DAKİKA AYIRIN Çocukla kaliteli zaman geçirmek saatlerce beraber vakit geçirmek değildir. Sürekli olmak kaydıyla günde ortalama 30 dakikanızı çocuğunuza "özel" geçireceğiniz bir zaman dilimi olarak ayırın. Özellikle hafta sonları alışveriş merkezlerinde geçirilen zaman asla kaliteli zaman değildir. Çünkü konuşmadan, sözlü-sözsüz temas kurmadan yürümek ve gezmek kaliteli zaman olarak değerlendirilmez. Yani birlikte zaman geçirmekle, kaliteli zaman geçirmek arasında fark vardır. PAYLAŞIMI ARTIRIN Mümkün olduğunca akşam yemeklerini evde beraberce yemek, 10 dakika bile olsa beraber oyun oynamak, gün içinde yapılanlarla ilgili sohbet etmek de aile içi paylaşımı arttıracaktır. Annenin ev işi yaparken veya yemek pişirirken çocuğuyla konuşması ve onun yanında bulunmasına izin vermesi bile aslında bir beraberliktir. Bu süre boyunca, birbirleriyle sohbet etmek, çocuk açısından yeterli ilgilenilme duygusunu sağlayacaktır. 3-6 YAŞ ARALIĞINA DİKKAT Özellikle 3-6 yas arası dönemde biyolojik cinsiyete uygun sosyal davranışların gelişmesi açısından erkek çocuk ve baba, kız çocuk ve anne paylaşımlarının artırılması da yararlı olacaktır. Unutmamalıyız ki bir çocuğa zarar vermek sadece fiziksel şiddet uyguluyor olmak değildir. Yeteri zamanı ayırmamak da çocuğa verilen en büyük zarardır. Yukarıda da belirttiğim gibi ihmal edilen çocuklarda özgüven eksikliği, öfke kontrol problemleri ve depresyon gelişme riski oldukça yüksektir.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Acaba çocuğum zeki olacak mı?
Tumblr media
Yeni doğacak bir çocuğun zekâ kapasitesinin ne olacağını tam olarak bilmek elbette mümkün değil. Ancak akraba evliliği yapmışsanız ya da ailede zekâ seviyesi düşük yakınlar varsa, bebek daha doğmadan çok önce endişeler ve meraklı bekleyiş başlar.  Doğal olarak hiç kimse bebeğinin böyle bir sorunla dünyaya gelmesini istemez. Bunu tamamen önlemek henüz mümkün olmasa bile, gebelik döneminde yapılan bazı testlerle zekâ geriliğine neden olan faktörlerin önemli bir kısmı önceden saptanabilmekte ve bazı önlemler almak mümkün olabilmekte... Yapılan araştırmalara göre, akraba evliliği yapmış çiftlerin yaklaşık yüzde 15'i sağlıklı bir bebek kaygısı yaşarken, yüzde 70'i zeka geriliği olan bir çocuk doğurma korkusu ile polikliniklere başvuruyor Bütün anne-baba adayları, doğacak çocuklarının nasıl bir tipe ve zekâya sahip olacağını, kime benzeyeceğini çok merak eder. Akraba evliliği yapmış olanlarda bu sadece merak olarak kalmaz, büyük bir endişe de taşınır. Medicana Anne, Çocuk Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Can Şener; bizim toplumumuzda eğitim seviyesi de düşük olduğu için genellikle genetik hastalıklarla kromozom bozuklukları birbirine karıştırıldığına ve kalıtsal hastalıklar ile mental retardasyon 'un iç içe değerlendirildiğine dikkat çekiyor. Zekâ geriliklerinde genellikle yüzde 60 civarında multigenik multifaktöriyel genetik faktörler rol oynarken, sadece yüzde 10 kadarı teratojenik ve doğum travmalarına bağlı olarak meydana gelir. Zekâ geriliği değerlendirmesi, IQ derecelendirilmesi ile yapılmakta ve 4 derecede sınıflandırılmaktadır: 0-19 arası: çok şiddetli 20-34 arası: şiddetli 35-49 arası: orta 50-75 arası: hafif Zekâ geriliğinde ailesel geçişin söz konusu olması ve kişinin içinde bulunduğu ortamın zekâ gereksinim miktarının değişkenliği, olayı karmaşık hale getirmektedir. Bugün idyopatik olarak değerlendirilen vakaların büyük bir çoğunluğunun genetik faktörlere bağlı olduğu tahmin edilmektedir. Kuşkusuz bu alanda ciddî gelişmeler vardır. Gebelik döneminde yapılan genetik tanı testlerinin gelişmesi ve gerek gebelik esnasında gerekse doğum esnasında tıbbî bakım kalitesinin yükselmesi ile mental retardev vakalarının oluşması önlenebilecek, gen tedavilerinin pratik hayata adapte olması ile de mental retarde vakalarının bazılarının tedavisi mümkün olabilmektedir. Zekâ geriliğine neden olan faktörler: 1. Kromozom anomalileri: Şiddetli mental retardasyonların yaklaşık yüzde 30'u yapısal veya sayısal kromozom bozukluklarına bağlıdır. Bu gruba yüzde 10 oranında görülen frajıl x sendromunu da eklemeliyiz. Down sendromu, çeşitli trisomiler, seks kromozom anomalileri ve değişik delesyonlar bu grubun en başta gelen biçimleridir. 2. Tek gen mutasyonları: Otozomal dominant, otozomal resesif ve x resesif mendelian mutasyonlar vakaların yaklaşık yüzde 30'undan sorumludur. 3. Otozomal dominant bozukluklar: Tuberous sclerosis ve Waardenburg gibi otozomal dominant kusurlar hem mental retardasyon hem de malformasyonlar ile karakterizedir. 4. Otozomal resesif kusurlar: Genellikle metabolik bozukluklara neden olan bu hastalıklar (fenilketonüri, galaktozemi, maple syrup hastalığı) esnasında zekâ geriliği genellikle hastalığın tedavisinin uygun yapılmaması sonucu ilerleyen zaman içinde tedricen gelişir. 5. X-bağımlı kromozom bozuklukları: Frajil x, lesch nyan sendromu gibi vakalar tüm mental retardasyonların yaklaşık yüzde 10'unu oluşturmakta ve genellikle erkeklerde ortaya çıkmaktadır. 6. Poligenik-multifaktöriyel nedenler: Santral sinir sistemi kusurları (nöral tüp defektleri, hidrosefali, mikrosefali) ile bazı iskelet sistemi displazileri ön plandadır. 7. Teratojenite ve doğum travmaları: Rahim içi enfeksiyonlar, fetüsün santral sinir sistemini etkileyen kimyasal maddeler ve doğum esnasında oluşan anoksiler tüm mental retardasyonların yaklaşık yüzde 20'sinden sorumludur.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Bebeğiniz bulgur mamasıyla sağlıklı büyüsün
Tumblr media
Taşıdığı besin değerleri açısından çocukların beslenmesi için vazgeçilmez zengin bir gıda olan bulgurdan yapacağınız mama ile bebeğinizin günlük beslenme ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayabilirsiniz.  Beslenme Uzmanı Seçil Kenar, çocuklarını bulgur mucizesinden yararlandırmak isteyen anneler için bulgurlu mama hazırladı. Barındırdığı vitamin ve mineraller açısından önemli bir besin kaynağı olan bulgurun, bebek ve çocuklar için gerçek bir hazine değerinde olduğunu kaydeden, Beslenme Uzmanı, Seçil Kenar, B vitamini (tiamin) bakımından zengin olan bulgurun özellikle çocuklar, yaşlılar ve hamileler tarafından tüketimine özen gösterilmesini, sofralardan eksik edilmemesini öneriyor. Tam tahıllar sınıfındaki bulgurun yapısındaki B1 vitaminleri ile yüksek lifler sayesinde, çocukların gelişmekte olan sinir ve sindirim sistemlerinin güçlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Duru Bulgur Beslenme Uzmanı Diyetisyen Seçil Kenar, bebeklerin sekizinci aydan itibaren tam tahıllar tüketmesinin önemine dikkat çekerken, geleneksel pirinç unundan yapılan mamalar yerine daha sağlıklı bir seçenek olan bulgurlu mamayı öneriyor. Kenar, geleneksel beyaz pirinç unundan ya da nişastadan yapılan mamaların boş kalori deposu olduğunu söyleyerek, annelere uyarıyor. Kenar "Kimyasal işlem görmemiş, doğal bir besin olan bulgurdan her yaşta kişinin yararlanmasını istiyoruz. Bir çok anne geleneksel olarak bebeklerine bulgur yerine pirinç ve nişasta maması veriyor. Oysa bulgur daha sağlıklı bir yiyecek olarak bebeklere 8 aydan itibaren mama olarak verilebilir. Vitamin ve minareller bakımından sağlıklı ve zengin bir besin kaynağı olan bulgurun mucizesinden bebeklerimizin ve çocuklarımızın de faydalanması gerekir. Bebekleriniz için 4 dakikada bulgur maması hazırlayabilirsiniz. "dedi. İşte; yapımı son derece kolay vitamin ve mineral deposu lezzetli bir bulgur maması tarifi: Bulgur maması: Hazırlama süresi: 4 dakika Pişirme süresi: 30 dakika/2 öğün Malzemeler: 1 bardak köftelik bulgur 3 adet muz 100 gr kereviz 150 gr havuç 1 çay kaşığı zencefil 1 çay kaşığı zerdeçal Bir tencereye, kabuklarını soyup irice doğradığınız havuç ve kerevizleri koyarak üzerini örtecek kadar su ilave edin. Sebzeleri iyice yumuşayana kadar haşlayın. Daha sonra tel süzgeçten geçirerek püre haline getirin. Muzu rondodan geçirin. Bulguru bir bardak sıcak suda 20 dakika ıslatın. Havuç, kereviz, bulgur ve muzu bir kapta çırpma teli yardımıyla birbirine karıştırın. Zerdeçal ve toz zencefil ekleyerek lezzetlendirin. Ilık veya soğuk olarak servis edin.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Alerji Mevsimi Çocukları Da Etkiliyor
Tumblr media
Mevsimsel allerjik nezle ( Allerjik Rinit) burun ve üst solunum yollarının tekrarlayan bir hastalığı olup, burun tıkanıklığı, hapşırık, burun akıntısı, burun kaşıntısı, damakta kaşıntı gibi bulgularla ortaya çıkmaktadır. Allerjik Rinittte şikayetler çift taraflıdır. Kaşıntı nedeniyle sık sık elleriyle burunlarını yukarıya doğru itme hareketi (allerjik selam) ve buna bağlı burun ucunda yatay çizgi oluşumu ile beraber gözaltlarında görülen ödem, hafif koyu renk değişikliği allerjik rinitin tipik bulgularıdır. Medicana Bahçelievler Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Çiğdem Eliaçık, yaklaşan alerji mevsimi ve çocuklardaki alerjik semptomlar hakkında bilgilendirdi. Çocukluk yaşlarında her yaş içinde ilk bulgular ortaya çıkmaktadır. Ebeveynlerde allerjik nezle veya bir başka allerjik hastalığı olanlarda allerjik nezle görülme sıklığı artmaktadır. Hastalık bulguları en sıklıkla bitkilerin havada uçuşan polenleri ile ve ayrıca ev tozu akarları, küf sporları, evcil hayvanların deri ve tüy döküntüleri gibi alerjenlerle karşılaşmayı takiben ortaya çıkar. Ayrıca sigara dumanı, hava kirliliği, keskin kokular, soğuk hava, rüzgarlı hava gibi üst solunum yollarını rahatsız edici faktörler tarafından tetiklenerek bulguları başlar. Bulguların olmadığı dönemlerde çocuk son derece iyi olup tamamen sağlıklı bir görünümde olabilir. Allerjik Olduğunu Nasıl Anlarız? Tanıda en önemli nokta hastanın hikayesidir. Nelerin tetiklediği ve hangi mevsimde ortaya çıktığı tanıyı koymada yardımcı olacaktır . Allerjik nezle tanısı sık burun ve göz kaşıntısı, akıntısı, tıkanması olan çocuklarda muayene bulguları, laboratuar testleri ve allerji deri testleri ile konur. Deri Allerji testleri her yaş grubunda yapılabilir çocuk hekimleri ve allerji uzmanları tarafından değerlendirilmelidir. Allerjik rinit, enfeksiyona bağlı rinit, allerjik olmayan rinit, rinosinüzit, polip (burunda et), geniz eti büyüklüğü, yabancı cisim, kistikfibrozis, kartegener sendromu ve tümör gibi pek çok hastalıkla karışabileceğinden hastalar ayrıntılı değerlendirilmelidir . Allerji Tedavi Edilmezse Hangi Sorunlara Yol Açar? Allerjik nezle hastalığı olan çocuklarda üst solunum yollarının komşuluğu ve hassaslığı nedeniyle zaman zaman sinüzit, geniz eti büyümesi, orta kulak iltihabı gibi diğer hastalıklar da eşlik edebilir. Ayrıca astım hastalığı olanlarda sıklıkla yıl boyunca devam eden allerjik nezle hastalığı da vardır. Hastalık tedavi edilmediğinde çocuğun günlük yaşamını, yaşam kalitesini, okul başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca bir allerjik hastalığı bulunan kişilerde bazen bir başka allerjik hastalık bulguları zaman içinde eklenebilir. Örneğin Allerjik nezleli çocuklarda zaman içinde astım bulguları da ortaya çıkabilir. Hastalara uygulanan tedavi ile genellikle hastalık bulguları süratle iyileşir ve yakınmaların şiddeti ve sıklığı azalır. Hastalığın tedavisinde tam olarak iyileşme değil hastalığın kontrol altına alınması amaçlanır.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
'İdeal baba' bu 10 kuralla mümkün!
Tumblr media
Çocuğun gelişiminde çok önemli yeri olan baba, hem kız hem erkek çocuk için güvenin simgesi. Babayla yaşanan ilişki, çocukların kişilik ve cinsel kimlik gelişiminden hayatlarının gelecek döneminde yer alacakları toplumsal rollere kadar pek çok konuda belirleyici oluyor. Uzmanlar ideal baba olmanın 10 kuralını sıraladı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi'nden Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, çocuğun gelişiminde babanın rolünün çok önemli bir yeri bulunduğunu belirterek hem kız hem erkek çocuk için babanın güvenin simgesi olduğunu kaydetti. Güvenin simgesi baba Çocuk gelişiminde her ne kadar ön planda olan anne gibi görünse de babaların çocuk için ayrı bir önemi olduğunu ifade eden Öztekin, "Babalar da çocukları ile çok güçlü sevgi ve şefkat bağları geliştirirler. Özellikle erkek çocuklar için baba, kişilik gelişiminde kendisi ile özdeşleştirdiği bir modeldir. Baba güvenin simgesidir. Babayla yaşanan ilişki, ileriki yıllarda erkek ve kız çocukların cinsel kimliklerinin gelişiminde de rol oynar. Erkek çocuk cinsel kimliğini tanımak için babasını örnek alır ve taklit eder. Kız çocukları için ise baba modeli, karşı cinsi tanıması ve karşı cinse karşı tavırları konusunda ipucu verir. İlgili bir baba kız çocuğunun karşı cinse duyduğu güveni arttırırken, çocuğun baba sevgisi ve ilgisini hissetmesi kendine olan güveni de arttırır" diye konuştu. Baba çocuğun gelişiminde belirleyici! "Baba ailenin toplumla ilişkilerini kuran bir köprü konumundadır" diyen İhsan Öztekin, "Bu nedenle baba, çocuğun sosyal gelişiminde ve özgüven kazanmasında önemli rol oynar. Baba ile ilişkisi sağlıklı olan, babasından sevgi ve ilgi gören çocuğun kendisi ile barışık, okulda başarılı, arkadaşları ile uyumlu ve liderlik özelliğinin gelişmiş olduğu gözlenir" dedi. Sert baba algısı çocuğun kişiliğini etkiliyor Babanın kısıtlayıcı ve cezalandırıcı bir tutum izlediği, çocuğunu kendi kurallarına uyması ve saygılı olması konusunda uyardığı sert baba modelinde tartışmaya yer olmadığını belirten İhsan Öztekin, "Sert baba modeliyle büyüyen çocuklarda iki tip çocuk ortaya çıkıyor. Özerklik duygusu yüksek olan çocuklar babayla güç çatışmasına giriyor, karşılık veriyor, itiraz ediyor. Ters kimlik geliştiriyor. Babanın istediği kişiliğin tam tersini benimseyerek babadan öç alıyor. Özerklik duygusu olmayan, duygularını bastıran çocuk ise arabulucu olmaya çalışıyor ve hep kendinden fedakârlık yapıyor. Duygularını bastırıyor ve ruh sağlığı bozuluyor. Çocuğuna yeterli ilgi sevgi göstermeyen, duygusal yönden ihmal eden otoriter babanın çocuğunda cinsel kimlik bozuklukları, özgüven eksikliği, öfkeli bir kişilik yapısı ortaya çıkabiliyor. Çocuk, kendisini geliştirme kapasitesine sahipse, toplumla sağlıklı iletişim kurabiliyorsa, ailenin yaptığı yanlışları kendisi düzelterek bunu atlatabilir" dedi. Zayıf baba-kız ilişkisi riskli davranışlara neden oluyor Kız çocuklarının hayatına giren ilk erkeğin baba olduğunu belirten İhsan Öztekin, "Baba-kız arasındaki ilişki çocuğun gelecekte kadın-erkek ilişkisine bakışını da etkiler. Sadece erkekleri tanımakla kalmaz, aynı zamanda nasıl bir eş seçeceği düşüncesine de sahip olurlar. Kız çocuğunun babası ile kurduğu ilişkinin kalitesi çocuğun sağlıklı ruhsal gelişiminde büyük rol oynar. Bir babanın varlığı ve çocuğu ile kurduğu ilişki önemli bir etkiye sahiptir. Zayıf bir baba-kız ilişkisine sahip çocuk depresyon, yeme bozukluğu, alkol ve madde kullanımı gibi riskli davranışlara yönelmeye daha meyillidir. Güçlü bir bağ oluşturan sağlıklı bir baba- kız ilişkisinde ise kız çocuğu ileride özgüveni yüksek, kendini rahatça ifade edebilen, liderlik vasfı olan, karşı cinsle sağlıklı ilişkiler kurabilen, hayata karşı daha pozitif bakan, ruh sağlığı kolay kolay bozulmayan birey olarak yaşamını sürdürür" dedi. Erkek çocuk babanın aynasıdır Erkek çocuğun babayı taklit ettiğini ve baba ile özdeşleştiğini belirten İhsan Öztekin, "Bu nedenle baba-erkek çocuk ilişkisinde en önemli kural erkek çocuğu yetiştirirken aynaya baktığını unutmamaktır. Erkek çocuk babanın aynasıdır. Bu yüzden önce baba davranışlarına dikkat etmelidir. Babanın erkek çocuğu ile ilişkisinde her zaman için biraz rekabet vardır. Rekabet de bazen güç savaşlarını beraberinde getirir. Babanın dikkat etmesi gereken, bu güç savaşlarını kişisel almamak ve çocuğun gelişim dönemine uygun davranmaktır. Çocuğu ile empati kurabilmesi, onun duygularını yönetmesine, öfkesini kontrol edebilmesine ve doğru yönlendirilmesine yardım edebilmesi baba ile oğul ilişkisinde oldukça önemlidir" dedi. "İdeal baba" için 10 öneri Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, ideal baba olmanın 10 altın kuralını şöyle sıraladı: 1 – Beraber zaman geçirin. Beraber zaman geçirmeyi de sadece televizyon seyretmek ve sohbet etmek olarak düşünmeyin. Yaşına göre kitaplar okuyun, hikâyeler anlatın, oyunlar oynayın. Beraber yapabileceğiniz hobileriniz olsun. Hafta sonlarını birlikte geçirebileceğiniz programlar yapın. Tabii burada çocuğunuzun nelerden hoşlanabileceğini göz önünde tutun. Yaş farkı ne olursa olsun aranızdaki paylaşım çok önemlidir. 2 – Çocuğunuza doğru bir model olun. Kitap okuma alışkanlığı olsun istiyorsanız siz de kitap okumalısınız. Alkol, sigaranın zararlarını anlatarak değil, alkol ve sigara kullanmayarak bu konuda doğru örnek olabilirsiniz. 3 – Disiplini sevgi ile sağlayın. Bu konuda sakin olun ve adil davranın. Çocukların ihtiyacı olan rehberlik ve disiplin cezayla değil, belli sınırlarla sağlanmalıdır. Çocuklarınıza davranışlarının sonuçlarını gösterin ve olumlu davranışlarını ödüllendirin. 4 – Çocuğunuzun özgüvenin kazanmasına yardımcı olun. Kendisini sevdiğinizi ve değer verdiğinizi hissettirin. Onu övün, onunla gurur duyduğunuzu dile getirin. Yanlış ve hata yaptığında yüzüne vurmayın, doğruyu öğretmek için yanında olun. Başkalarının yanında eleştirmeyin. Olumlu yönlerini öne çıkartıp cesaret verin. 5 – Çocukların sevginize ve bunu hissettirmenize çok ihtiyacı vardır. Sözle sevginizi göstermenin yanında fiziksel yakınlık da çok önemlidir. Bedensel temas kurun, ona sarılın. Şefkatle dokunulmak, çocukların hem fiziksel hem de psikolojik gelişimi için şarttır. 6 – Çocuğunuzun annesine saygılı olun, sevgiyle davranın. Çocuğunuzun önünde tartışmayın, kavga etmeyin. Unutmayın ki mutlu bir annenin çocukları sağlıklı ve mutlu olur. 7 – Sizi tanımasına fırsat verin. Örneğin işyerine götürün. Neler yaptığınızı, kimlerle çalıştığınızı, nasıl tecrübeler edindiğinizi, sorumluluklarınızı anlatın. 8 – Sabırlı olun. Öğrenmek her çocuk için ayrı bir süreçtir. Öğretmek zor da olsa sabırla yaklaşın, hevesini kırmayın. 9 – Duygusal yönden kendinizi kontrol edemiyor ve sözel, fiziksel saldırganlık gösteriyorsanız mutlaka profesyonel yardım alın. Çocuğunuz ve eşiniz bu tip davranışlara maruz kalmamalıdır. Bu durum çocuğun psikolojisinde derin yaralar oluşturur. 10 – Babanın görevi asla bitmez. Çocuklar büyüdüğünde ve evden ayrılma zamanları geldiğinde bile babalarının tavsiyelerine ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Babalar hayatın her döneminde çocuklarının yanında olurlar, onlar evlenip ayrı bir aile kursalar bile.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Sorun sizde mi, çocuğunuz da mı?
Ebeveynler, çocuklarının yeme problemleri kendi davranışlarını düzelterek aşabilirler. Çocuk Gelişimcisi Deniz Temur, okul öncesi dönem çocuklarında görülen yeme bozuklukları hakkında ailelerin işini kolaylaştırak öneriler sundu. SAKİN OLMAYI ÖĞRENİN! Anne ve babaların yeme problemlerine karşı gösterdikleri ilk tepkinin 'sinirlenme' ve 'çocuğu zorlama' şeklinde olduğunu hatırlatan Temur, "Yeme problemi yaşayan çocuklar sert tepki gördüklerinde sorun kronik bir hal almaya başlayabilir. Öncelikle aileler çocuğa karşı zorlama alışkanlıklarından vazgeçmelidir. Çocukla inatlaşmak, ödül ve ceza tehditleriyle sorunu aşmaya çalışmak durumu sadece kötüleştirir" dedi. KONTROLLÜ SERBESTLİK UYGULAYIN! Özellikle annelerin 'çocuğum aç kaldı' endişe yaşadıklarının hatırlatan Temur, şöyle devam etti: "Aileler, özellikle de anneler haklı olarak yeme bozukluklarının çocukların gelişimini olumsuz etkileyeceği endişesi içinde olurlar. Uzun süreli yeme bozukluklarında bu bir risk oluşturmakla birlikte, aileler kısa süreli 'kontrollü serbestlik' uygulayabilirler. Çocukları yemek yemek istemediğinde onların tercihlerine saygı göstererek çocukla yemek arasında oluşan olumsuz bağı ortadan kaldırabilirler. Aile içinde kriz olmaktan çıkan yemek saatleri bir süre sonra çocuğu yemek yemeğe yaklaştıracaktır. YEMEK VARKEN KİMSE AÇLIKTAN ÖLMEZ 'Yiyecek bir şeyler varken kimse açlıktan ölmez' bunu ailelerin sıklıkla hatırlaması gerekir. Örneğin, bir öğünde yemek yemeyi reddeden çocuk, diğer öğünde açlık hissiyle kendiliğinden yeme eğilimi gösterebilir." ATIŞTIRMALIKLARA DİKKAT! Atıştırmalıkların hem lezzetli hem de cezbedici olduklarını ve iştah kontrolünü zorlaştırdığını hatırlatan Temur, "Gün içinde kontrolsüzce tüketilen atıştırmalıklar çocukların ana öğünlerde iştahsızlaşmasına neden olmaktadır. Çocukların atıştırmalıklara her istediklerinde ulaşmaları engellenmediği sürece yeme problemlerini aşmak mümkün değildir. Çocukların ara öğünleri onların iştahlarını kesmeyecek nitelikte ve zamanlamada olmalıdır. Ailelerin öğün aralarını çocuklarının açlık hissini yakalabilecekleri uzunlukta ayarlamaları gerekir. Diğer yandan, aileler açıkma sürelerini bozucu davranışlar sergilememeli ve çocuklara sürekli bir şeyler yeme teklifinde bulunmamalıdır" önerisinde bulundu. PEŞİNDEN KOŞARAK YEDİRMEYİN! Temur'a göre, yeme bozukluklarının aşılmasında sofra düzeni önemli bir araç. Ailece birlikte yenilen öğünler, çocukların kendi yemeklerini yemelerine izin verilmesi de kolaylaştırı nitelikteki adımlar. Annelerin çocuklarının peşinde dolaşarak onlara yemek yedirmeleri ise sakıncalı. "Gezerek yada oyun oynayarak yemek yiyen çocuklarda lezzet alma, tokluk hissi oluşmaz. Çocuklar böyle beslendiklerinde yedikleri yemeğe değil, yaptıkları diğer aktivitelere odaklanırlar. Yemek ise motor bir alışkanlığa dönüşür." UZUN SÜRE AÇ KALMAYA ALIŞAN ÇOCUKLAR YEMEK YEMEYİ REDDEDER! Yeme sorunlarında yaygın şekilde görülen bir diğer nedenin de 'çocukların açlık hissini bastırmayı öğrenmesi' olduğunu söyleyen Temur, "yeme ihtiyaçları gerekli zamanlarda karşılanmayan çocuk açlıkla baş etmeyi öğrenir" dedi ve ekledi: "Açlık hissiyle baş etmeyi öğrenen çocuklarda yeme sorununu aşmak diğerlerine oranla biraz daha zor olabilir. Açıkma hissiyle midede meydana gelen acı beyni yemek yemek konusunda uyarır. Ancak uzun süre açlık çeken ve bunu bastırmayı öğrenen çocuklarda mide-beyin koordinasyonunda bozukluklar oluşabilir. Bu durumda vücut açlık çekse bile çocukta iştah artışı görülmeyebilir. Açıkma hissini yakalayamayan çocuklar yemek yemekten de uzaklaşır. Bu durumda ailelerin uzman desteği almaları faydalı olabilir."
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Çocuk neden sert besinler yemekten kaçar
Çocukluk ve ergenlik çağında önemsenmeyen ve ihmal edilen ağız ve diş sağlığının ileriki yaşlarda daha büyük problemlere neden olabiliyor.  Bakırköy Hospitadent Diş Hastanesi Başhekimi Dt. Selma Kurtoğlu, "Anne-babaların çocuklarının gelişiminde dikkat etmeleri gereken en önemli konulardan biri de ağız ve diş sağlığıdır. Dişhekimliği genel anlamda hep pahalı olarak değerlendirilse de 0-18 yaş aralığında yapılacak olan düşük maliyetlikoruyucu ve önleyici tedavilerle hem maddi hem de manevi olarak yarar sağlayabiliriz. çocuklar bebeklik çağında süt dişlerinin ağızda yer almasından itibaren diş hekimi ile tanışmalıdır" dedi. Düzenli hekim kontrolü, yapılan dolgular, çocuğun hekim ile ilişkisinden kaynaklanan bilinçlenme, diş fırçalamanın alışkanlığının kazandırılması çocuğun ilerikiyaşlarda rahat etmesini sağlayacak olan en büyük kazançlardır diyen Bakırköy Hospitadent Diş Hastanesi Başhekimi Dt. Selma Kurtoğlu, " genel anlamda çocukluk çağında uygulanan koruyucu hekimlik uygulamaları, sürecin daha az zahmetli, daha az masraflı ve daha az ağrılı olmasını sağlar. Bu nedenle 0-18 yaş diş sağlığı ağırlıklı koruyucu hekimlik olmak üzere tedavilerde başta masraflı gibi görünse de uzun vadede masrafların azalmasına, kişilerin hem maddi hem de manevi açıdan rahat etmesini sağlayarak, gelecek nesillerin sağlıklı olması olmasını sağlayacaktır" dedi. • Çocukluk çağında diş hekimi ile kurulan diyalog çocuğun, hayatı boyunca rahat etmesini sağlar.Herhangi bir problem olmadan da diş hekimi muayenesi çocuğun ortama alışmasını sağlar. Düzenli olarak gittiği bir muayenehane, iyi ilişki kurduğu bir diş hekimi onu pek çok problemden kurtarır. • Ağız ve diş sağlığı çocuğun beslenmesini etkileyebilir. Çocuk sert besinler yemekten kaçar, yemekten sonra oluşan gıda sıkışmaları ağrılara neden olur. Çocuk için yemek yemek bir eziyet haline gelir. Süreklienfektedişler, çocuğun genel sağlığı için çok sakıncalıdır. Fokal enfeksiyon odaklarının bulunması , sık sık antibiyotik kullanması tercih edilmez. Bu nedenle yapılan çekimlerden dişsiz kalan çocuk yemek yiyemez. Bunun gibi olumsuz bir döngü çocuğunhem vücut sağlığını hem de psikolojisini olumsuz etkiler. • Kontrol altında tutulan çocuğun süt dişlerinde oluşan çürüklerin erken tespiti sorun büyümeden tedavi şansı verir. 6 yaş civarında süren sürekli azı dişlerininçürükten korunması için fissür örtücüler uygulanarak onların çürümesi engellenir. • Ortodontik açıdan kemik gelişimindeki bozukluklar erken tespit edilirse daha kısa vebasit tedbirlerle ile sorunların büyümesi önlenebilir. İhmal edilir ve önemsenmezse ileriki yaşlarda kısmen ortodontik tedaviyle ya da ameliyatlarla düzeltilebilir. Süt dişlerini erken dönemde kaybeden çocuklarda yer tutucu uygulanmaz ise sürekli dişlerin çene kemiğinde dizilişi gelecekte bozulacağından,ciddi ortodontik tedavilere ihtiyaç duyacaktır. Bu maddi kayıpların yanı sıra zaman kaybına da sebep olacaktır. Çocuklarda 12-13 yaş sürekli dişlerin ağız içinde tamamen yer aldığı dönemdir. Ortodontik tedavidekemiksel m��dahaleler bu zamandanönce yapılır. Çünkü bu dönemden sonra kemikselkaynaklı sorunlar kısmen ortodontik tedaviyle ya da ameliyatlarla düzeltilebilir
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Cep Telefonu Kullanma Yaşı Yediye Düştü
Global antivirüs yazılım kuruluşu ESET, "Çocuk ve Teknoloji Evrimi" başlıklı anket çalışmasında, Amerika, İngiltere, Almanya ve Rusya'daki çocukların dijital ve fiziksel hayata ne zaman ilk adımı attıklarını sorguladı. Ülkelere göre farklılık göstermekle birlikte, çocuklar kendi cep telefonlarına ilk kez 7 yaşında, kendi sosyal medya hesaplarına ise 8 yaşında sahip olmaya başladılar. Ancak ebevenyler bu durumdan hiç de mutlu değil. ESET tarafından yapılan ankette, çocukların dijital ve fiziksel hayata ilk adım atmaları için uygun olan yaşın ne olduğu Amerika, İngiltere, Almanya ve Rusya'daki ebeveynler arasında karşılaştırıldı.*
ESET Güvenlik Uzmanlarından Ondrej Kubovič'e göre anket sonuçlarından çıkan önemli bir bulgu, çocukların çok erken yaşta modern teknoloji ile etraflarının sarılmasından ebeveynlerin mutlu olmaması. Bu bakış açısı, dört ulustan katılımcıların çoğunluğu tarafından kabul edilen küresel bir fikir birliği olarak öne çıkıyor. Evin anahtarı 7 yaşındaki çocuğa teslim Anketin bulgularına göre - fiziksel gelişime baktığımızda - çocuklar kendi ev anahtarlarına Amerika'da 10 yaşında, İngiltere'de 9 yaşında, Almanya'da 8 yaşında, Rusya'da ise 7 yaşında kavuşuyor. Dijital tarafa bakıldığında ise çocukların 9 yaşından itibaren ebeveynlerinden bağımsız ya da denetimsiz şekilde internet kullanmaya başladıkları ortaya çıkıyor. Sadece Rusya'da bu veri 8 yaş olarak tespit edildi.
Sosyal medyaya başlangıç yaşı Ankete katılan ebeveynler, çocuklarının ilk sosyal medya hesabına sahip olma yaşının 10 yaş olduğunu bildirdi. Rusya'da bu yaş daha da küçük, 8 yaş şeklinde çıktı. Oysa pek çok popüler ağın, hesap sahibi olabilmek için yüksek resmi yaş sınırları var. Facebook ve Twitter için 13 yaş,Rus VKontakteya da Youtube için 18 yaş sınırı söz konusu. Cep telefonu kullanım yaşı Çocukların kendi cep telefonlarına sahip olma yaşı Amerika, İngiltere ve Almanya'da 8 yaş, Rusya'da ise 7 yaş olarak görülüyor. Çocukların, telefon ya da tabletlere ebeveynlerinin denetimi olmadan uygulama yüklemeye başladıkları yaş ise Almanya'da 10, Amerika ve İngiltere'de 9, Rusya'da 8 yaş olarak görülüyor.
Ebeveyn kontrolü ESET anketine göre, çocukları siber dünyada korumak söz konusu olduğunda İngiliz aileler, diğerlerine göre daha korumacı olarak öne çıkıyor. İngiliz ebeveynlerin %72.8'i ESET Parental Control gibi ebeveyn kontrol uygulamalarını kullanıyor. En düşük oran ise Almanya'da görülüyor. Ebeveynlerin sadece %33.5'i çocukları online durumdayken neler yaptığını gözlemleyebilecekleri çözümler kullanıyor. * ESET'in talebiyle Google Tüketici Anketi (Almanya, İngiltere ve Amerika) ve Merku Anketi (Rusya) her bir ülkede bulunan 14 yaşına kadar gelmiş çocuk sahibi 1,000 ebeveyn üzerinde 2016 Ocak ayında yapıldı.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Türkiye'de her 600 bebekten 1'i hayata yenik başlıyor
Türkiye'de her 600 bebekten 1'i hayata yenik başlıyor 
Türkiye’de her 600 bebekten birinde doğum öncesi, doğum sırasında veya doğum sonrası beyinde meydana gelen yaralanma sonucu fonksiyon bozukluğu ortaya çıktığını söylendi. ABD’de toplam nüfusun 1000’de 2’sinin Serebral Palsy olduğunu belirten Dr. Fzt. Gamze Şenbursa, akraba evlilikleri, hamilelik döneminde geçirilen hastalıklar, doğum şartlarının olumsuzluğu, ilk çocukluk yıllarında bebeklerde bulaşıcı ve ateşli hastalıkların fazlalığı, beslenme yetersizliği gibi nedenlerin Türkiye’deki vaka sayısını artırdığını bildirdi. Dr. Şenbursa, hayatın ilk anlarında oluşan ancak bireyin tüm yaşamını etkileyen beyin hasarları ve tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi: YÜZDE 60’I DOĞUM SIRASINDA OLUŞUYOR “Serebral Palsy’nin doğum öncesi nedenleri %30’luk bir kısım içerir. Anne-baba arasındaki akrabalık veya kan uyuşmazlığı, hamilelik sırasında geçirilen enfeksiyon hastalıklar, kullanılan ilaçlar, geçirilen kazalar bu nedenlerden bazılarıdır. Prematüre doğum ve düşük doğum ağırlığı, sezeryan, morarma, doğum sırasında hatalı forceps (doktorların kullandığı bir materyal) kullanımı, oksijensiz kalma, doğum sırasındaki nedenlerdir ve %60’lık bir kısmı içerir. Travmalar, yüksek ateşli hastalıklar, zehirlenmeler, tümörler, sarılık gibi nedenler doğum sonrası %10’luk kısmı oluşturur.” BEŞ SINIFA AYRILIR “Serebral palsy beş şekilde sınıflandırılır. Spastik çocuk CP teşhisi altında etkilenen vücut kısmına göre tanımlanır. Monoplejik; Sadece tek bacağı/kolu etkilenen, Diplejik; Bacaklarda baskın tutulma olan, Kuadriplejik; 2 kol ve bacak etkileyen, Hemiplejik; Vücudun bir yarısı tutan çeşididir. Distonik tip kas tonusu bozukluğu ile karakterizedir. En çok atetoid tip görülür, istemsiz ve yılanvari hareketler mevcuttur.” Ailelerin ortalama 1-1,5 sene içinde çocuklarındaki problemi tespit edemediklerini veya çocuklarına problemi kondurmak istemedikleri için vakit kaybettiklerine dikkati çeken Dr. Şenbursa, psikolojik açıdan yıkılan ebeveynlere şu önerilerde bulundu: “1 aylık bebekte sürekli ağlama, emme bozukluğu, ısrarlı ve sürekli kusma, çevresinden gelen uyarılara cevap vermeme, havale; 2 aylık bebekte, 1 aylık bebekteki belirtiler, bulunması gereken reflekslerin kaybı, kas kasılma bozuklukları; 3 aylık bebekte gözde istemsiz ritmik hareketler, bel kaslarında oluşan spazm sonucu vücudun yay gibi gerilmesi, bebeğin gülmemesi, annenin yüzüne bakmaması; 4 aylık bebekte baş kontrolünün olmaması, şaşılık, bazı reflekslerin devam etmemesi; 8 aylık bebekte dönme ve oturma aktivitelerinin olmaması, el göz koordinasyonunun yokluğu, tekme atarken iki bacağında geriye gitmesi, uzun oturmada bacakların makaslama hareketi yapması; 10 aylık bebekte emeklemenin olmaması ya da her iki bacağın birden çekilerek, sıçrar tarzda emekleme, ayağa kalkmada zorluk, ismi ile çağırılınca tepki vermemesi, ağızdan salya akması, verilen yiyeceği ağzına almaması ya da ağzına götürememesi; 1 yaşındaki bebekte tutunarak yürüyememe, parmak ucunda yürüme, makaslama şeklinde yürüme gibi belirtiler görülür.” TEDAVİ YÖNTEMLERİ Ailelerin çocuklarını dikkatli gözlemesini ve bu tarz durumlarda bir uzmana başvurmasının erken teşhis olanağı sağladığını vurgulayan Dr. Şenbursa, tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi: İlaç tedavisi: Hastalığı ilaçla tedavi etmek olanaksızdır. Sadece spastisiteyi bir miktar azaltmak, nöbetleri kontrol altına almak veya salya problemi için kullanılabilir. Cerrahi Tedavi: Cerrahi sinirlere, kaslara, kemiklere yönelik olabilir. En sık yapılan cerrahiler kas tendon gevşetme, uzatma, transfer, kısaltma veya kemik artrodez ve osteotomidir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon: Cp’li çocuğun klinik tablosu, Cp’nin nedenine, lezyonun şiddetine, şekline ve eşlik eden semptomlara bağlı olarak çocuktan çocuğa değişir. Bu nedenle her çocuğun tedavi ve rehabilitasyon programı farklılık gösterir. Fizik tedavinin amaçları kolların normal veya normale yakın kullanımını sağlamak, bacakların fonksiyonel kullanımı ve yürümeyi arttırmak, çocuğa normal veya normale yakın görünüm kazandırmak, anlaşılabilir konuşma öğretmek, Cp’li çocuğun eğitimi konusunda aileye yol göstermektir. Ev egzersiz programında dikkat edilmesi gereken konular; egzersizler aile tarafından öğrenilmeli ve evde her gün tekrar edilmelidir. Egzersizler çok uzun ve sıkıcı olmamalıdır, oyun aktiviteleri ile birleştirilerek yaptırılmalıdır. Oturma, emekleme, dizüstü durma, ayakta durma gibi gelişim aşamaları terapistin uygun gördüğü zamanlarda başlatılmalıdır. İş uğraşı terapisi: Çocuklara motor fonksiyonlarını kullanma becerisi sağlar. Genel amacı çocuklara günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık kazandırmaktır. El fonksiyon ve kavramalarını geliştirme, tuvalet eğitimi, giyinme ve soyunma, beslenme yönündeki becerileri üzerinde çalışılır. Klasik tedavilerin yanı sıra uygulanan birçok tamamlayıcı ve alternatif teknik bulunmaktadır. Bu teknikler ile alakalı en önemli sorun alanında uzman olmayan kişiler tarafından yapılan uygulamaların çocuğa verdiği zararlardır. İleri seviyede verilen vaatler gerçekleşmemekle beraber aileyi maddi ve manevi açıdan zora sokmaktadır. Bunun için ailelerin uygulayan kişinin eğitim ve ünvanını sorgulamaları ucuz tedavi yöntemlerine tamah etmemeleri gerekmektedir.
Dr. Fzt. Gamze Şenbursa
Refleks terapi: Refleks Terapi, ayaklara ve yüze uygulanan özel ovma ve basınç hareketleriyle vücudun belli bölgelerinde bloke olmuş enerjiyi çözerek, bedenin kendi kendisini iyileştirme gücünü harekete geçirmesi olarak tanımlanabilir. Refleks Terapi ‘denge’ sağlayan bir terapidir. Refleks Terapisi kişinin kendisini, fiziksel, duygusal ve ruhsal bakımdan iyi hissetmesini sağlar ve kişiye doğal dengesini kazandırır. Refleks Terapi, bedenin tüm bölgelerine, beyine, merkezi sinir sistemine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktaları, akapunktur noktaları ve sinir noktalarının ayaklarda ve yüzde olduğu ve bu noktaların beden anatomisinin aynası olduğu prensibine dayanan bir sanattır. Refleks Terapi, özel el ve parmak teknikleriyle bu refleks noktalarına basınç ve ovma yoluyla uygulanır. Derin rahatlama sağlar, kan akışını arttırır ve dengeler, uykusuzluğu azaltır ve derin uyku sağlar, Spastisiteyi (kas kasılması) azaltır, eklem hareketliliğini arttırır, Vücuttan toksinleri temizler, Hormonları dengeler, Sindirim sistem ve bağırsak problemlerini azaltır. Refleks Terapi, refleksoloji tedavisi ile karıştırılmamalıdır. Refleksolojide herkese aynı uygulanan tedavi, refleks terapide çocuğun etkilenen beyin bölgesine, organa ve semptomlara göre tamamen kişisel olarak planlanır. Sonuçlar 1 ay ila 3 ay arasında gözlemlenmeye başlanır. Haftada 1-3 seans arasında değişen sıklıklarla yapılır. Sonuçlar ve tedavinin sonlanması hastada oluşan değişikliklerle paralel olarak değerlendirilir.
0 notes
anvbe44-blog · 8 years ago
Text
Çocuklarda zeka gelişimi için 10 adım
Tumblr media
Bilimsel çalışmalar, çocukların zekalarının sadece genetik faktörlere bağlı olarak gelişmediğini gösteriyor.  Çocukların zeka gelişiminde anne ve babaların tüm tutum ve davranışlarının ciddi rol oynadığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. N. Kemal Akpınar, hamilelik öncesinde ve doğumdan sonra çocuk yetiştirirken atılması gereken adımları sıraladı... 1- DOĞUMDAN ÖNCE ÖNLEMİNİZİ ALIN Hamilelik süresince annenin beslenme şekli, bebeğin bedensel ve zihinsel sağlığı için son derece önemli. Ancak artık sadece annenin hamileliğinde değil, hamile kalmadan önce de beslenme alışkanlığı büyük önem taşıyor. Annenin dengeli ve yeterli beslenmesi, gerekli vitaminleri alması bebeğin beyin, merkezi sinir sistemi gelişiminde oldukça etkili etkenlerin başında geliyor. 2- HAMİLELİK SÜRECİNİ SAĞLIKLI GEÇİRİN Sağlıklı bir beslenme alışkanlığının yanı sıra hamilelik süresince egzersiz yapmak da, bebeğe giden kan akımını artıracağı için zeka gelişiminde etkili olacaktır. Ayrıca hamilelikte düzenli kontrollerin yapılması, çocuğun zekasını direkt etkileyebilecek olası sorunların tespiti ve gerekli müdahaleler için büyük bir öneme sahiptir. 3- SAĞLAM BİR BEYİN İÇİN VÜCUDU SAĞLAM TUTUN Çocukta var olan zekanın ortaya çıkarılması beyin gelişiminin, beyin gelişimi de diğer vücut sistemlerinin sağlıklı olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu anlamda çocuğun bulunduğu çevresel şartlar, geçirilen sık enfeksiyonlar, uygunsuz beslenme beden sağlığını olumsuz etkilerken beyin sağlığını da olumsuz etkileyebilmektedir. 4- "GENETİKTE VAR" DEMEYİN! "Zekası yüksek anne babadan doğan bebeğin zekası yüksek olur" şeklinde klasik bir teoriden bahsedilse de, zekanın gizli bir cevher olduğu unutulmamalıdır. Yani çocuğun zeka potansiyelinin ortaya çıkarılması için de onu doğum sonrası olumlu şekilde desteklemek gerekiyor. 5- DOĞAL BESLEYİN Doğal beslenmeden uzaklaştıkça, çocukların zekası da bundan olumsuz etkilenmektedir. Hazır gıdaların içinde kullanılan bazı yağlar ve katkı maddeleri, vücut sağlığını olumsuz etkilediği gibi beyin sağlığını da olumsuz etkileyebiliyor. Bu anlamda çocuğu doğal beslemek son derece önemli. 6- MAMA SEÇİMİNDE HEKİMİNİZE DANIŞIN Mama üreten firmalar, mamaları beyin gelişimini destekleyen çeşitli yağ asitleri, nükleotit denilen zorunlu olarak alınması gereken maddeler ve protein gibi birtakım ürünlerle desteklemektedirler. 7- OYUNCAK SEÇİMİNİ ÇOCUĞUNUZA BIRAKIN Aileler özellikle çocuklarının zeka gelişimi için uygun oyuncak ve oyunları merak ediyor. Fakat bebek kendisini bilmeye başladığı anda zaten öncelikle etrafındaki objelere ilgi gösteriyor. Dolayısıyla albenisi çok olan rengarenk oyuncaklarla aslında çok da fazla ilgilenmiyor. 8- ÇOCUĞUNUZU TEKNOLOJİK CİHAZLARDAN UZAK TUTUN Zekâyı artırmaktan ziyade, zekayı köreltici durumlardan uzak durmalı. Yüksek zeka ürünü olan teknoloji aletleri zekanın körelmesinin en önemli nedenleri arasında. Tablet, telefon, televizyon ve bilgisayar oyunları bunun örnekleri. 9- HER ŞEYDEN ÖNCE SEVGİNİZİ GÖSTERİN Bir çocukta var olan potansiyel zekanın hem ortaya çıkarılması hem de gelişmesi için olmazsa olmazlardan biri de sevgi… Bebeğin ilk doğduğu anda anne babadan aldığı sevgi, sonrasında yakın çevrenin verdiği sevgi, çocukta da sevgi duygusunun gelişmesini sağlıyor. Pozitif gelişimin göstergesi olan bu durum, zekayı direkt geliştiren parametrelerden biri. 10- ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN NE DEDİKLERİNE KULAK VERİN Çocuğun motivasyonu, yetenekleri konusunda desteklenmesi de zeka gelişimi açısından önemli bir husus. Çocuk gerçekten üstün yetenekli veya zeki olabilir. Özellikle girdiği ortamlarda bu yeteneğini gösterebilen bir çocuğun yeteneğinin üçüncü gözler tarafından fark edilmesi durumunda mutlaka destek alınmalıdır.
0 notes
anvbe44-blog · 9 years ago
Text
Yeni Annelere Mini Rehber
Aylarca devam eden sabırsız bekleyişin ardından, bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınız an, dünyanın en büyük mucizelerinden birine de sahip olursunuz. Bundan böyle hayatınıza bir "Anne" olarak devam edeceğiniz gerçeği mutlu bir heyecanın yanı sıra, getirdiği sorumluluk duygusu nedeniyle endişe kaynağı olabilir.  Anneler bebek bakımıyla ilgili ne kadar kitap okuyup öğüt dinlese de birçok konuda endişelenir. Bebeğin ağlaması ya da uykusuzluğu annelerde panik yaratabilir. Liv Hospital Ankara Çocuk Hastalıkları ve Yenidoğan Uzmanı Dr. Mustafa Yücel Kızıltan yeni annelere önerilerde bulunuyor. Bir saat içinde içinde emzirilmeli Sütün artması için doğumdan sonra, en geç bir saat içinde bebek anne göğsüne yatırılmalı. Bebek emmese dahi, ilk 4 saat boyunca, her saat başı annenin memesine koyulmalı. Sonraki günlerde ise, günde 10-12 kez emzirmek faydalı olur. Süt rahatlıkla geliyorsa, beslenmeyi bebeğin kendisi yönetmeli. Bebek acıktığında zaten anneye gerekli uyarıları ağlayarak yapacağından zorlamalara gerek yoktur. Gaz sancısı sağlığın işareti Ağlamak bebeklerin dış ortamla iletişim kurmak için en sık başvurdukları yoldur. Hastalıkların yanı sıra; gaz sancısı, aşırı sıcak ortam, açlık veya bebeği sıkabilecek fazla giyim bebeğin başlıca ağlama nedenleri arasındadır. Örneğin gaz sancısı olan bebekler kilo alımları iyi ve sağlıklı bebeklerdir. Genellikle doğumdan 2-3 hafta sonra, özellikle akşamları ortaya çıkan ağlama nöbetlerine sebep olan bu sancılar giderek sıklaşır. Bebek 6-8 haftalık olduğunda en yoğun şekilde kendini gösteren gaz sancıları yaklaşık olarak 3'üncü ayda kesilir. Bu süre içerisinde ağlama krizlerini azaltabilmek için birçok ilaç ve davranış metodu denenmiş olsa da; bunların hiçbirinin bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmamıştır. Göbeğin çevresini temiz ve kuru tutun Göbeğin ve çevresinin temiz ve kuru olması gerekir. Göbeği bezin dışında bırakmaya dikkat edin. Göbek 7-14 gün içerisinde düşer. Düştükten sonra yerinde hafif bir kanama olması normaldir. Bu durumda alkol ile silebilirsiniz. Banyo, uyuma rutininin parçası olmalı Bebeğinizi her gün yıkamanız gerekmez. Banyo yaptırmanızın nedeni bebeğinizi temiz tutmanın yanı sıra banyonun uyku vakti rutininin bir parçası oluşudur. Bebeğin banyoyu akşam rutininin bir parçası olarak algılanmasını sağlamak önemli. Bebeğinizi hergün yıkamak zorunlu olmamakla birlikte faydalıdır. Kremler isilik yapabilir Her banyo sonrası krem veya yağ sürmek gerekmez. Krem ve yağlar sürerek cildin terlemesi önlenirse, ufak sivilceler ve ve isilik tarzında döküntüler ortaya çıkabilir. Eğer cildi kurur ve çatlaklar gelişire, bir bebek losyonu veya nemlendiricisini günde 2kere sürebilirsiniz. Haftada bir kez kaka normal Anne sütü ile beslenen bebek, kakasını haftada bir kez fakat yumuşak kıvamda yapıyorsa kabızlıktan endişelenmeye gerek yoktur; çünkü anne sütünün hemen hemen tamamına yakını bağırsaklardan emilir. Bu da dışkılama sıklığının az olmasını açıklayan bir durumdur. Öte yandan, bebeğin ıkınması ve bu sırada yüzünün kızarması da olağan bir durumdur ve kabızlık olarak algılanmamalı. Anne sütü ile beslenen sağlıklı bir bebeğin 3-4 günde bir, hatta bazı durumlarda haftada bir dışkı yapması bebeğin kabız olduğu anlamına gelmez. Sizden bir kat fazla giyinsin Yeni doğan bebeklerde terleme görülmez; bu nedenle fazla giydirdiğiniz zaman sıcaklık fazlalığının yarattığı sıkıntıyı ağlayarak ifade etmeye çalışacaktır. Ayrıca fazla sıcak olan ortamlarda bebeğin burnu tıkanır. Bebeğin elleri ve ayakları soğuk ise, üşüyüp üşümediği ensesi kontrol edilerek anlaşılabilir. Öte yandan, oda sıcaklığının 22-23 derece olduğu zamanlarda, bebeğiniz sizden sadece 1 kat fazla giyinmesi yeterli olacaktır. Uyurken yastık kullanmayın Yeni doğan bebeklerin yatırıldığı yerde yastık olmamalı. Sağlıklı bir uyku adına, bebeğin yatacağı zemin için fazla yumuşak olmayan, şekil değiştirmeyecek sertlikte olan pamuklu kumaştan yapılmış bir şilte seçilmesi önerilir. Bebek sırt üstü pozisyonda, hafif eğimli dik bir düzeyde yatırılmalı.
0 notes
anvbe44-blog · 9 years ago
Text
Hamilelikte Uyulması Gereken 10 Kural
Tumblr media
Hamilelik döneminde kilo kaybı veya zayıflama diyetleri önerilmiyor. Fakat aşırı kilo alımını engellemek ve hamilelik süresince doğru miktarda kilo alımını sağlamak amaçlı uyulması gereken birkaç kural mevcut.  İşte Uzman Diyetisyen Emre Uzun'dan hamilelikte kilo kontrolü için 10 ipucu; 1)Hamilelikte Zayıflama Diyetlerine Başvurmayın! Diyetisyeniniz önermediği sürece veya anne-bebek sağlığı açısından tehlikeli bir durum gözlenmediği sürece kendi kendinize kilo vermeye çalışmayın. Hamilelik süresinin sonuna kadar kişinin kilosuna göre alması gereken ideal kilo ağırlığı şöyle sıralanabilir: Obez (BMI > 30) 5-6 kg Kilolu (BMI > 25 -29.9) 7-11 kg Normal (BMI > 18.5- 24.9) 11-16 kg Zayıf (BMI 2)Hangi Dönemde Kilo Kaybı Olabilir? Kilo kaybı hamilelikte önerilmese de ,ilk haftalarda kadınlarda görülen sabah yorgunluğu sendromu sebebiyle yorgunluk, kusma durumlarına rastlanabilir. Bu durumlar kişide kilo ve iştah kaybına sebep olabilir. Obez kadınlarda bu sendrom yüzünden ufak çapta kilo kayıpları görülmesi, bebek ve anne sağlığını ciddi anlamda tehdit etmiyor. 3)Diyetisyeninize veya Doktorunuza Danışın: Hamilelik döneminde kilo aldığınızı düşünüyor ve başa çıkamayacağınızı hissediyorsanız, aşırı kilo alımını engellemek ve bebek sağlığını korumak için uzman yardımı almanız iyi olacaktır. Şok diyetler veya farklı beslenme yollarını denemekten kaçınmakta fayda var. 4)Günlük Kalori İhtiyacınızın Farkında Olun: Normal kiloda hamileliğe başlayan kadınlar normalde aldıkları kaloriden sadece 300 kkal kadar fazlasını almaları önerilir. Normal kiloda olan hamile kadınlar yaklaşık günde 1900-2500 kkal arası almalıdır. Emre Uzun ; Günlük ihtiyaçtan fazlası kalori alımının sağlıksız kilo artışına sebep olduğunu, hamilelik öncesi zayıf veya obezite sorunu yaşıyarsanız mutlaka doktorunuza ve diyetisyeninize başvurmanız gerektiğini vurguluyor. 5) Boş ve Gereksiz Kalori Alımından Kaçının: Şeker ilaveli hazır gıdalardan, katı yağ kullanımından kaçının. Ayrıca kafein içerikli, çiğ deniz ürünlerinin tüketiminden kaçınmak faydalı olacaktır. 6) Hamilelik öncesi vitamin desteği alın: Vücudunuz hamilelikte vitamine ihtiyaç duyar.Hamilelik öncesi alacağınız vitamin takviyesi vücudun ihtiyacını büyük ölçüde karşılayacağı için gereksiz kalori alma isteğinizi kontrol altında tutar. Fakat unutulmamalıdır ki vitamin beslenmeye takviyedir, kesinlikle beslenmenin yerine geçmemelidir. Yiyeceklerle alınan vitaminlerden vücudun kullanma ve faydalanma kapasitesi daha yüksektir. Hamilelik süresince folik asit, demir, kalsiyum, omega3 gibi hem bebek hem de anne sağlığı için ciddi önem taşıyan vitamin desteği mutlaka alınmalıdır. Ayrıca aşırı A,D,EK vitaminlerini içeren takviyeleri tercih etmeyiniz. 7)Küçük porsiyonlarda sık beslenin: Çeşitli ve küçük porsiyonlarda sık beslenmek, günde üç ana öğünde aşırı yemeye göre daha sağlıklı bir yolu olduğunu ifade eden Diyetisyen Emre Uzun , böylelikle porsiyon alışkanlığınızı ve isteğinizi de daha kolay kontrol altına alabileceğinizi söylüyor. Aşırı ve büyük porsiyonda öğün tüketmek, bulantı , gıdalardan tiksinme gibi problemlere yol açabilir. 5-8 öğün sıklığıyla küçük porsiyonlarda sık beslenmek hazımsızlık yaşamanızı engelliyor. Aynı zamanda bu tarz beslenme bebek sindirim sistemi gelişimi ve sindirim sistemi sağlığı için de faydalıdır. 8) Bebeğinize ve size faydalı olacak sağlıklı ve besin açısından zengin beslenme planı seçin: Özellikle folat ve bitkisel protein açısından yüksek, sağlıklı yağları ve karbonhidrat çeşitlerini içeren, lifli gıdaları tercih etmeniz faydalı oluyor. Portakal suyu, çilek,brokoli, bezelye ve tam tahıllı yiyecekler folat açısından zengin besinler kategorisinde yer alıyor. Güne kahvaltı ile başlamayı unutmayın. Sabah kahvaltısı metabolizmanızı canlı tutar ve gün boyu dinç kalmanızı sağlıyor. Lifli besinler kilo kontrolünüzü sağlar ve kabızlık gibi sindirim problemlerini önlüyor. Tam tahıllar, baklagiller , sebze ve meyveler zengin lif kaynaklarındandır. Mümkün olduğunca beslenmenize çeşitli sebze ve meyve eklemenizi vurgulayan Emre Uzun ; Sağlıklı yağlardan zeytinyağı, kanola yağı, canola yağını tercih etmenizini öneriyor. 9) Sağlıklı Atıştırmalıklar Seçin: Besin değeri yüksek, rafine şeker ve hayvansal yağ içermeyen atıştırmalıklara günlük beslenmenizde sık sık yer verin. Kilo kontrolünü sağlamak için porsiyonları küçük tutmaya dikkat edin. Oluşan tatlı krizlerini dondurma veya şekerli atıştırmalıklar yerine muzlu veya kuru meyvelerle hazırlanmış smoothie tercih ederek baskılayabilirsiniz. Porsiyon ve adete dikkat ederek ara öğünlerde fındık,badem,ceviz ve kuru meyveler tüketebilirsiniz. Beyaz un ile hazırlanmış kraker-bisküvi yerine kan şekerini dengelemek için tam tahıl ile hazırlanmış atıştırmalıklar tüketin. Şekerli içecekler yerine, düşük sodyum içerikli sebze suları, meyvelerle tat verebileceğiniz kaynak suları tüketin. 10) Hafif tempoda egzersiz yapın: Egzersiz hamilelikte kilo kontrolünü sağlayabileceğiniz en iyi alternatif yollardan birisidir. Sağlıklı hamile kadınlar günde en 30 dk – 2 saat arası aerobik ve vücut rahatlatma egzersizleri yapmaları öneriliyor. Egzersiz ,hamilelikte görülen vücut ağrılarını azaltmaya yardımcıdır. Uykuyu düzenliyor , ruh halinize olumlu katkı sağlıyor. Aynı zamanda hamilelik sonrasında da kilo kaybını kolaylaştırıyor. Yavaş tempoda yürüyüş, bisiklet, yoga, plates gibi sporlar hem kilo alımınızı engelliyor. Egzersize başlamadan önce mutlaka uzmanınıza danışmayı unutmayın.
0 notes
anvbe44-blog · 9 years ago
Text
Bebeğinize sağlıklı giysiler seçin!
Tumblr media
Cilt sağlığımız için giysi seçimlerimiz önemli bir konu. Ancak söz konusu bebeklerin giysileri olduğu zaman alışverişlerdeki seçimlerde de daha da dikkatli ve özenli olmakta fayda var. Anne ve babaların, hatta bebeklere hediye olarak giysi alacak herkesin doğayla uyumlu ve cilde zarar vermeyen kumaşlardan üretilen ürünleri tercih etmeleri gerektiğini belirtiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kılıç "Bebeğiniz için yapacağınız alışverişlerde bilinçli hareket ederek sağlıklı seçimler yapmaya özen gösterin. Örneğin, pamuk dışında polyester gibi ürünlerin kullanıldığı giysileri tercih etmeyin" dedi. Bebeklerin cildi, özellikle dış ortama uyumları açısından oldukça hassastır. Bu nedenle giysi alışverişlerinde bazı hususlara dikkat edilerek yapılacak seçimler, bebek sağlığını olumsuz etkileyebilecek sonuçları da ortadan kaldırabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kılıç ailelere bebek giysi alımında dikkat edilmesi gerekenleri şöyle anlattı: "Mevsimden bağımsız, mümkünse organik, yüzde 100 pamuk, boyasız, kimyasal içermeden işlenmiş, hava geçişini engellemeyen, tahriş etmeyen, alerji riski taşımayan, yumuşak, esneyebilen, dikişlerinde sert iplik kullanılmamış, dikişi dışa bakan, etiketi dışta ve mümkünse çıkartılabilen, metal çıt çıtı olmayan ürünler tercih edilmelidir. Aksi takdirde bebek cildinde alerji başta olmak üzere tahriş, kuruluk, döküntü, enfeksiyon ve huzursuzluk gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Ayakkabı seçimlerinde de yaklaşım, kaliteli ve doğal ürünlere yönelik olmalıdır. Ayağı sıkmayan, 0,5-1 cm ucunda boşluk olan, tabanı yumuşak ayakkabılar tercih edilmeli ve ayakkabı kullanımına mümkün olduğunca ilerleyen yaşta başlanmalıdır. Çünkü çocuğun çıplak ayakla yere basması ayak kasları gelişimi açısından oldukça önemlidir. Ortopedi hekimlerinin de tavsiyesi doğrultusunda, ilk yaşlarda ev ortamı uygunsa ayakkabısız gezmek daha faydalıdır." Bebek giysileri yıkanırken saf su ve sabun kullanılmalı Yıkama esnasında saf su ve sabun kullanımına da özen gösterilmesi gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kılıç; "Giysilerin yıkanacağı su, yüksek olmayan bir ısıda olmalı ve eğer ürünün herhangi bir yıkama talimatı yoksa yıkama işlemi kumaşı deforme etmeyecek şekilde ayarlanmalıdır. Aynı şekilde, ütüleme de kumaşı tahriş etmeyecek şekilde yapılmalıdır" dedi. BEBEK GİYİMİNDE 7 ALTIN KURAL 1. Yeni doğan ürünlerinin bebeğinizin cildine zarar vermemesi için yüzde 100 pamuk kumaşlardan üretilmiş olmasına dikkat edin. 2. Bebeğiniz için rahat ve onu asla sıkmayacak giysiler seçin. 3. Yıkama talimatlarına uymaya özen gösterin; çekme, esneme, sarkma gibi deformasyonların oluşmasına izin vermeyin. 4. Alerji yapabilecek giysiler seçmeyin. Örneğin, astım hastası bebeklerde ve çocuklarda yünlü kumaşlar hastalığı tetikleyebilir. 5. Ürünlerin iç dikişlerinde yer alan etiketlerin, bebek bezinin üzerine gelecek şekilde dikilmiş olmasına dikkat edin ve bebeğinizin rahatsız olmadığından emin olun. 6. Ense bölümündeki etiketler bebekleri rahatsız eder. Bu nedenle etiketlerin, kumaşa baskı olarak yapılanlarını tercih edin. 7. Kıyafetlerde bulunan çıt çıtların sağlam olmasına özen gösterin ve yıkandığında oksitlenme durumlarını takip edin.
0 notes
anvbe44-blog · 9 years ago
Text
Doğum güzel de ya depresyon?
Tumblr media
Gebelik boyunca psikolojik sıkıntılar yaşayan hamilelerde doğum sonrası depresyon sıklığı 3 ila 7 kat artış gösteriyor.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Aktepe Keskin, gebelik döneminin bedensel, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı bir süreç olduğunu söyledi. Kadın vücudunun bu değişimlere uyum sağlamaya çalıştığını dile getiren Keskin, "Bir taraftan uyum çabaları, bir taraftan yeni bir bebeğe sahip olacak olmanın verdiği heyecan ve sorumluluk duygusu gebe kadında ruhsal dalgalanmalara neden olabilir." dedi. 
Hamile kadınların, bebeğin bakımı ile ilgili soru işaretleri, doğum kaygıları, sorumlulukların artması gibi farlı sorunlar ile yüzleştiğini dile getiren Keskin, bu yüzleşmenin ağır bir stres kaynağı olduğunu ifade etti. Depresif bozuklukların, üzüntü, ümitsizlik, kilo değişiklikleri, dikkati toplamada zorluk çekme gibi bulgularla kendisini gösterdiğini aktaran Keskin, "Depresyon gebelik süresince en sık görülen ruhsal bozukluktur." diye konuştu. 
Doğumdan sonraki dönemde özellikle depresyon riskinin arttığına işaret eden Keskin, şöyle devam etti: "Özellikle doğumdan sonraki ilk üç ayda, hafif bir hüzün halinden ağır depresyona kadar değişen derecelerde depresyon nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurma oranlarının yüzde 10-15 arasında olduğu biliniyor. Bu oran gebelik dönemi depresyon oranının 3-4 katıdır. Gebelik boyunca psikolojik sıkıntılar yaşayan gebelerde doğum sonrası depresyon sıklığı 3-7 kat artış gösterir."
Keskin, bu dönemde uyku düzeni ve beslenmeye gösterilecek özenle olası hastalıklardan maksimum korunma sağlanabileceğini dile getirerek, "Mümkünse bebek bakımında eş ya da aile büyüklerinden yardım alınmalıdır. Bütün bu desteklere rağmen kişi kendini güçsüz, çaresiz, hüzünlü hissediyorsa zaman kaybetmeden bir psikolog ya da psikiyatriste başvurmalıdır." dedi.
0 notes
anvbe44-blog · 9 years ago
Text
Sevgisini göstermeyen, ciddi ve otoriter babalar
Çocuğun sağlıklı birey olarak yetişmesinde anne ve babanın davranışlarının önemli olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, babalık görevinin de annelik gibi bebeğin ana rahmine düştüğü anda başladığını kaydetti. Ünsalver, bazı babaların otoritelerinin sarsılmaması için çocuklarını uyurken öptüğünü bunun da yanlış olduğunu vurguladı. Ünsalver'e göre babanın çocuğa sevgisini hissettirmesi çocukta özgüveni besliyor. Babaların, çocuğun bakım ve yetiştirilmesinde ikinci planda kalmaması gerektiğinin altını çizen Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, sevgisini göstermeyen, ciddi ve otoriter baba ile aşırı şımartan baba modelinin, çocuğun gelişimini olumsuz etkilediğini belirtti. Toplumumuzda babaların çocuğun yaşamına anne ile birlikte değil, bebeğin dünyaya gelmesinden sonra girdiğini ve anneye yardımcı rolü üstlendiklerini kaydeden Ünsalver, şöyle konuştu: "Çocuğun yetişmesinde annenin rolü elbette tartışılmaz. Babaların ise çocukların yaşamına daha geç girdiği ve yardımcı rol üstlendiği düşünülüyor. Oysa ki babalık da annelik gibi bebeğin anne rahmine düştüğü andan itibaren olmasa da baba olacaklarını öğrendikleri an itibariyle başlıyor. Çocuk, kendine şefkat gösterilmesi ve temel ihtiyaçlarının karşılanması için anneye duyduğu ihtiyaç kadar, özgürleşmesinin yolunu açma, bağımsızlığının aracısı ve güvenliğinin koruyucusu, hayatını kolaylaştırıcı baba figürüne de ihtiyaç duyuyor. Kültürümüzde baba soğuk ve otoriter duruşu ile kabul ediliyor. Babanın ekonomik imkânları sağlamak için anneye göre daha az evde olması, çocukla- baba arasındaki ilişkiyi daha da uzaklaştırabiliyor. Kültürel olarak da babalar, çocuklarla fazla duygusal ilişkiye girmeden uzaktan mesafeli bir ilişki kuruyorlar. Çocuklarına sevgilerini göstermiyor mesela uyurken öpüyor, otoritesi sarsılmasını diye sarılmıyor, sevgisini söylemiyor" Babanın sevgisini göstermesi çocukta özgüveni besliyor Babanın arka planda kalmasının çocukta özgüven sorunlarına neden olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Ünsalver, babanın yetersizliğinde ya da eksikliğinde çocuğun içe kapanık, çekingen ya da tersine öfkesini kontrol etmekte zorluk yaşayan, saldırgan, sınırsız bir yapıda olabileceğinin de altını çiziyor. Ünsalver şöyle konuştu: "Genel olarak babanın sert, mesafeli, duygularını fazla göstermeyen bir yapıda olması bekleniyor. Aslında çocuk babadan sevgi şefkat, öpme koklama gibi sevgi davranışları gördükçe kendisini sevilebilir hissediyor. Bu nedenle babanın sınır koyan, çocuğun güvenini sağlayan otoriter baba olduğu gibi şefkat de gösterebildiğini çocuğa hissettirmesi gerekiyor. Çocuk, kendisine kurallar ve sınır koyan babasının kötü olmadığını, kendisini korumak , dış dünyaya hazırlamak için böyle yaptığını ve kendisini sevdiğini anlayabilir. İyi polis-kötü polisi oynamayın Bazı ebeveynlerin çocuklarına karşı "iyi polis-kötü polis" oyununu oynadıklarını, bir tarafın hep çocuğun hatalarını kapatırken diğer tarafın disiplin kurmak için sert ve otoriter olduğunu kaydeden Ünsalver, bunun da doğru olmadığını belirtti. Ünsalver şöyle dedi: "Bazen ebeveynler, kendi baba ya da annelerinden gördükleri yanlışları çocuğuna uygulamamak için farklı davranıyor. Kendi babası ona aşırı otorite gösterdiyse, o çocuğuna aşırı sevgi gösterip sınırsız tolerans tanıyor. Bazen de bir taraf sürekli çocuğa iyi davranıp, diğer taraf kötü model üstleniyor. Yanlış çünkü çocuğun kafası karışabilir. Çocuk işine gelen tarafı seçer. Sınır çizen, otorite uygulayan kişiye karşı ya saldırgan olup isyan ediyor ya da içine kapanıyor. Sevilmediğini düşünüyor, bu onun ileriki hayatını ve ilişkilerini de etkiliyor. Sürekli ceza alan, disiplin uygulanan çocuk onaylanmadığını düşünüyor" Babalar dikkat ! - Çocuğun her hatasına tolerans göstermeyin, her sorunu siz çözmeyin, çözmesi için teşvik edin. - Her isteğini yerine getirmeyin, ancak sert ve anlayışsız bir baba da olmayın. - Ders verir tonda öğretmen gibi konuşmayın. Sorgu memuru gibi sorular sormayın. - Gözlerinin içine bakın, fiziksel temas kurun, okşayın, öpün. Sevildiğini hissettirin. - Korkularını endişelerini sorun, ancak karşılaştığınız cevaplar karşısında paniğe kapılmayın. Korkularını ve güçsüzlüklerini cezalandırmayın, çözüm bulmaları için yardımcı olun. - Aile kararlarında fikrini alın. Hatanız durumunda özür dileyin, kararlarına saygı gösterin. - Eşinize sevginizi göstermekten kaçınmayın ki çocuk kendisini sevgi ağacının meyvesi olarak görebilsin.
0 notes
anvbe44-blog · 9 years ago
Text
Kadınlar öğle arası çocuk sahibi olabilir
İş hayatının ağır koşullarının altında çocuk sahibi olmak için tüp bebek merkezine uğrayamayanlara müjdeli haber geldi. “Konforlu Tüp Bebek” tedavisi ile artık çocuk sahibi olmak çok daha kolay.  Eurofertil Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktörü Dr. Hakan Özörnek, konforlu tüp bebek yönteminin 10-12 gün içerisinde sonuç verdiğini ve hastanın tüp bebek merkezinde harcadığı zamanın 2-3 kez 30’ar dakika olduğunu söyleyerek, “Kadınlar günlük hayatlarını etkilemeden öğle arası çocuk sahibi olabilir” dedi. Gerek tüp bebek konusunda bilginin artması gerekçe ilaç teknolojisindeki gelişmeler tedavi şekillerinin değişmesine neden oluyor. Bu gelişmerden faydalananların başında ise hastalar geliyor. Hastalar artık daha kısa sürede ve tüp bebek merkezinde daha az vakit geçirerek çocuk sahibi olabilecek. Konforlu Tüp Bebek isimlii yöntemle ilgili bilgi veren Eurofertil Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktörü Dr. Hakan Özörnek, daha az ve sadece derialtı iğneler kullanarak, neredeyse hiç kan almadan, daha az yan etkili ve en önemlisi daha az stresli bir tedavi imkanının bulunduğunu açıkladı. Dr. Hakan Özörnek, tedavi boyunca hastaların mümkün olduğunca hayatlarını etkilememeye çalıştıklarını ifade ederek, şöyle dedi: “Bir anlamda konforlarını hiç bozmuyoruz. Bu yöntemde ilaç dozları azaltılıyor. Yüzde 60 daha az enjeksiyon yapılıyor. Enjeksiyorlar derialtına yapılıyor. Tedavi süresinde 2-3 kez klinik randevusu alınması yeterli oluyor. Az ilaç kullanarak yapılan bu tüp bebek tedavisine ‘Konforlu tüp bebek’ diyoruz.” Dr. Hakan Özörnek, bu yöntemin 38 yaşın altındaki yumurtalık kapasitesi yeterli, boy-kilo oranı normal sınırda olan hastalara yapılabildiğinin altını çizerek, “Konforlu tüp bebek gebelik oranlarını düşürmez. Bu yöntem dünyada yeni yeni yaygınlaşmaya başladı. Türkiye’de de henüz az sayıda iyi laboratuvara sahip tüp bebek merkezinde uygulanıyor” dedi.
0 notes