Tumgik
author1 · 1 year
Text
SAÇMA RÜYALAR SERİSİ
Değişik bir bilinçaltı insana son derece renkli mantıksız rüya arşivi sunuyor. Bu insanlardan biri olduğum için en azından bu rüyaları ilerde hatırlayıp gülmek için kayıt altına almaya karar verdim. Evet ilk rüyamızla başlayalım...
Rüyanın adı: Limonlu Rakı
Rüyamda alkolle alakası olmayan muhafazakar kadın kuzenim çantasından bir şişe çıkartıp gizlice bana göstermeye çalışıyor. Ben de merakla ne olduğunu sordum. O da fısıldayarak “limonlu rakı bu...” dedi. Anında beynim alabora oldu. Kuzenimin rakıyla ne işi olabilir?? Ayrıca böyle bir ürün mü var piyasada? Her şey o kadar saçma ki.... Sonra hayretle “yahu sen kafayı mı yedin? Seninle rakıyla işin ne? Ayrıca limonlu rakı diye bir şey mi var?...” diye delirmiş gibi sorularıma cevap aradım. O da üzgün bir sesle “ya sormaaa beni de o (en yakın arkadaşlarından biri ve o kızın da alkolle alakası yok) alıştırdı. Yoksa ben içmem biliyorsun. Ama buna dayanamıyorum. İçmem lazım.” dedi. Ben de çaresizce ona rakıyı içecek bir yer bulmayı teklif ettim. Çünkü evin içindeyiz ve evde içemez. Dışarı çıktık park gibi bir yere gittik, böyle piknik masaları var. Bir masaya gidiyoruz tam oturacağız çocuklar geliyor. Başka bir yere gidiyoruz orda da sorun çıkyor. Ben de masa ararken içmesin diye ikna etmeye çalışıyorum. “Bak ben hiç rakı içmedim ama kokusunu biliyorum. Berbat bir kokusu var tadı kimbilir nasıldır? Bir de bu limonlu daha da kötüdür. İçme bak boşver....” diyorum. Ama hiç oralı olmuyor. Biz öyle yer ararken rüyanın içinde zaman ve mekan bükülüyor başka bir rüya evreni oluşuyor benim için.
Sonuç:
Şimdiiii gelelim sonuç kısmına ben “bu rüyayı nasıl gördüm?” kısmı da olabilir. Yazının başında bahsettiğim değişik bilinçaltım sayesinde tabi ki. Kuzenimin kocası bir gün yurtdışından viski getirmiş isteyen biri için. Kuzenim de viski şişesini yanlışlıkla kırmış. Dökülen alkolü temizlerken başının döndüğünden gülerek bahsetmişti. bize. Bir de “o en yakın arkadaşı” için geçenlerde şöyle bir şey anlattı. Evlenmeden önce annesi babası o arkadaşında uzun süre kalmasına laf ediyorlarmış O arkadaşı da bir gün “herhalde sana koca arıyorum falan zannediyorlar...” gibi bir şey demiş. Yani rakıya alıştıran kötü arkadaş rolüyle rüyamıza burdan dahil oluyor. Böylelikle sonuç kısmımız bitiyor.
O değil de limonlu rakı ilerde benim için bir iş fikri olabilir mi diye düşünmekteyim Her şerde bir hayır vardı kim bilir.....
7 notes · View notes
author1 · 3 years
Photo
Kitaplar ne kadar “fotojenik” eşyalar değil mi ama? Her eşya böyle görsele hitap etmiyor, mesela arabalar fotoğraflarda güzel çıkmıyor istedikleri kadar lüks olsun.
Tumblr media
Sarah | mrsbookyarmond
460 notes · View notes
author1 · 3 years
Text
Dün rüyamda Miami’de tatildeydim. Patronum aradı. “Orda bir şantiyemiz başlıyor, sen kal dönme” dedi. Hahahhahahaa bu bir rüya mı kabus mu anlamadım. İzin alamadığım ve dolayısıyla tatile gidemediğim için rüyadaki tatilime bile arayıp iş sokuşturuyor adam. Diğer yandan Miami’de yaşadığımı ama orda da -maalesef- şantiyelere çalışmaya gittiğimi düşündüm. Sonra da İstanbul’da yaşayıp şantiyelere gitmekten daha iyi bir fikir olduğunu kabul ettim. İşten sonra denizde Melisa Ilıcalıyı görürdüm belki….
1 note · View note
author1 · 3 years
Text
Tumblr media
Vera bugün yılbaşı ağacı oldu. 😊 Fonksiyonel güzel kızım benim....
10 notes · View notes
author1 · 3 years
Text
O kadar büyümüş, o kadar büyümüşüm ki, telefonumda hayatını kaybetmiş biriyle olan whatsap konuşmam var.
0 notes
author1 · 3 years
Text
Yine saatlerce aç kaldığımız, tatlı isteğini suyla bastırdığımız, gece yememek için erkenden bayılma duaları ettiğimiz, yanlış bir şey yeme korkusuyla davetleri geri çevirdiğimiz, fit tarifler araştırdığımız, pinterestten supermodel fiziklerine bakıp gaza gelmemiz, pazardan sebze, salata malzemeleri aldığımız, detoks içecekleri içtiğimiz, Kendall Jenner’ı telefonumuza wallpaper yaptığımız, uzun yürüyüşlerde harap olduğumuz, ofistekilerin sipariş ettiği kebabın kokusunu yok saymak için çabaladığımız ve en önemlisi günün 24 saati SADECE VE SADECE diyet düşündüğümüz günler geri geldi.... 
Bu kadar kaçabilmek nasipmiş.... Artık gerçeklerle yüzleşip, sorumluluk alma zamanı....Hadi bakalım, Allah yardımcımız olsun.
Tarih düşelim; 27.11.2020. Eski sağlıksız yaşamımın son günüdür. Yani umarım öyle olur. (Yazar bir önceki cümlede ağlamaya başlamıştır). Şaka şaka iyiyim.
0 notes
author1 · 3 years
Text
Dün gece rüyamda kız bebeğim vardı. Hamile olduğumdan, doğurduğundan haberim yoktu. Kucağıma bebek bıraktılar. “Senin kızın.” dediler ve eklediler “iki gündür bir şey yemedi.” Dehşete kapıldım. Bu bebek nasıl iki gün aç kalabilir? Acemice emzirmeye çalıştım. Beceremedim. İyice panik oldum. Daha bir bebeğimin olduğunu idrak edememişken, bebeği besleme telaşına girdim. Öncelikle süt gelmiyor göğsümden diye evhamlandım. “ hayır emiyor işte bak.” diye sakinleştirdiler. Sonra tanıdığım herkes kucağına aldı. Bana çok benzediğini söylediler. Babam da vardı rüyamda aynısını dedi. “Tıpkı senin gibi.”dedi. Ben hala bebeğin doyduğuna ikna olmuyordum, sorup duruyordum. Doydu mu emin misiniz diye. Oysa bebek sakince duruyordu. Kucaktan kucağa dolaşıyordu. En sonunda ben aldım kucağıma. Benimle alakası yok, bu çok güzel bir şey dedim. Çok ama çok güzeldi bir bebekti. Rüyanın ilizyonunda bile fazlaca hislendiğimi, duygulandığımı anlıyordum. Yüreğime bir his yerleşti. “Artık onsuz yaşayamam.” hissiydi bu. Daha da telaşlandım. Ya bizi ayırmaya çalışırlarsa diye. Meğer rüyanın sonuna gelmişim zaten. Birazdan gözlerimi açacaktım, gerçekten ayrılacaktık...
Ve öyle oldu. Bir iki dakika odamın karanlığında, rüyamı tekrar tekrar hatırlamaya çalışıyordum. Emzirdiğimi, güzelliğinin farkına varışımı, nasıl bu kadar güzel olabilir diye düşünüşümü, babamın aynı sana benziyor demesini.... Hepsini yeniden hatırlayıp, ağlamaya başladım.
Birçok rüya gördüm. Hatta çok ilginç rüyalarda görmüşlüğüm vardır. Ama bu açık ara gördüğüm en iyi rüyaydı. Bir kızım olsun hep istiyordum. Bu rüyadan sonra, bir kız çocuğum olmadan yaşayamayacağımı düşünmeye başladım. Tabi hala rüyanın etkisi devam ediyor ondan da olabilir. Artık gerisini kadere bıraktık. Hayırlısı.
O değil de bebek çok güzeldi ya....Keşke rüyalarımızı kaydedip, istediğimiz insanlara gösterebilseydik...
2 notes · View notes
author1 · 3 years
Photo
Ruh halimizin durumunu tetikleyen bir şey varsa , o da yaşadığımız ortamdır. Bazen moralim bozuk olduğunda bu tür hesaplarda dolaşıyorum. Sonra diyorum ki “gene depresyonda olsaydım ama bu evde olsaydım.” Gerçi bir süre sonra bu evlerin, bu iç tasarımların harikalığı karşısında modum daha da düşüyor ya neyse....Böylelikle mimarinin ne mühim bir hadise olduğunu, ne şekilde bizi etkilediğini, anlıyoruz mu sevgili arkadaşlar?
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Industrial Scandi apartment | more here
THENORDROOM.COM - INSTAGRAM - PINTEREST - FACEBOOK
913 notes · View notes
author1 · 4 years
Text
Bence yalnızlık etrafında seni anlayan, senin gibi düşünen insanların olmamasıdır. Fiziksel bir yalnızlıktan çok, zihinsel bir yalnızlıkta diyebiliriz. Bunu çocukluğumdan beri hissediyorum. Ne bir arkadaşımdan, ne bana en yakın kişi olan annemden, ne de birlikte büyüdüğüm kuzenlerimden istediğim verimi alamadım. Nankörlük yapmak istemem. Kalabalık bir hayatım var. Ve etrafımdakilerin bana değer verdiklerini de biliyorum. 
Anlatmak istediğim, ne zaman bir eşime dostuma, sıkıntımı anlatsam daha doğrusu bu sıkıntının benim için neden sıkıntı olduğunu anlatsam istediğim cevapları, reaksiyonları alamıyorum. Ya da benim anlatmak istediğimi kesinlikle anlamıyorlar. Bu durum benim daha çok içe kapanmamı, yani daha çok yalnızlaşmamı sağlıyor. Bir süre sonra yalnızlığı sevmeye başlıyorum. Fakat  en büyük korkum, bu yalnızlığa alışmak, onu sevmek. Çünkü ben hayatta diğer ruh eşini arayan biriyim. Evet biraz nasıl desem, melankolik biraz da dramatik bir istek ama öyle...Hayatıma duygusal manada çok insan almamaya çalışıyorum. Sırf beklentimi karşılayamayacaklarını bildiğim için uzak duruyorum. Sonradan üzülmemek adına attığım ilk adım alıyor bu. Biraz önyargılı bulabilirsiniz dediklerimi. Belki bilmeden haksızlık yaptığım insanlar da olmuştur illa ki. 
Arkadaşlık ilişkilerimde bu derece bir filtrem yok. Tabi gene dikkat ediyorum ama bu kadar değil. Çok yakın arkadaşlarım var mesela onlarda da durum aynı. Kendimi alıp onlardan farklı bir yere koyuyor gibi gözükmek istemiyorum. Sadece olan durum bu. Onlarla da kavgam şu “hiçbir şey anlatmıyorsun.... zamanında anlatmıyorsun...niye böylesin....” Haklılar. Çünkü onlar paylaşıma açık insanlar. Ben böyle yapınca da “biz de anlatmayalım” alınganlığı başlıyor bu sefer. 
Her neyse ben de böyle olmak istemiyorum aslında. Kendi düşüncelerimde boğulmak.....Her olayın muhakemesini kendi içimde yapmak.... Hatta bazen kendi kendine konuşmaya kadar varıyor bu durum, olayın vehametini burdan anlayın işte.
1 note · View note
author1 · 4 years
Text
Hiçbir şey yapmaya mecalim olmadığı halde nasıl bu kadar geleceğe dair büyük büyük planlarım olabiliyor.... Sen önce yerinden kalk demezler mi insana...Bir gün istek, şevk, ilham gelecek ama ne zaman...
3 notes · View notes
author1 · 4 years
Text
Bunu hangi ruh haliyle yazdım hatırlamıyorum ama fena değilmiş. Okuyalım.
Saçmalık
Çok sıkıntılı zamanlar çok. Kaybolduk gene her türlü pisliğin içinde. Çabalamadık. Uğraşmadık. Yenildik. Hem de bile bile. Hep iyimser olmaya çalışıp her yeni günde, nasıl bu kadar mutsuz olduk. Tatminsiz olduk. Bıkkın olduk. Çaba rüzgarda bir toz zerresi. Ne varlığı belli ne yokluğu. Onu göremedik. Görsekte yakalamadık. Yakalamak istemedik belki de. Günler geçiyor saçma bir hızla. Hıphızlı. Bakakaldık arkasından. Elimizde telefonla. Saçma bir dünyada. Kurtulmak istediğimiz dünyada. İnsanları kırdık. Bizi seven insanları. Acımasızca. Anlamsızca. Bazen düşündük. Hayat dipsiz bir okyanus mu, küçük bir yağmur birikintisi mi? Karar veremedik. Boğulduk. Her şey nasıl hep aynı olur da, zaman bambaşka olur? Şaşırdık. Üzüldük çok. Ve her günün sonunda elimizde kalan kırgınlık oldu. Aileye değil, arkadaşlara değil, yakınlara değil. Hayata karşı kırgınlık. Madem benim istediğim gibi olmayacaktın neden oldun diyemedik. İsyan etmek istemedik. Nankör olmak istemedik. Allah'ın bizi daha kötülerle sınamasını istemedik. İçten cılız bir ses buna da şükür tabi dedik. Daha iyisi belki olacak dedik. Daha hiç bir şey yaşamadık dedik. Ordan zaman sırıttı. Az mı vakit geçirdin sanki der gibi. Telaşlandık. Haklıydı. (Zaman geçiyordu değil zaman değişiyordu demek daha doğru). Zaman değişiyordu ama biz değişmiyorduk. Aynı telaşta hayatta kalmaya çalışıyorduk. Melankoli seviyorduk birazda. Hep mutlu olsak sıkılırdık diyorduk. Saçmalıyorduk esasında. Saçmalıyorduk çok fena.
Tumblr media
5 notes · View notes
author1 · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Geçen sene bir zamanlar aloevera aşkım tuttu. Şifalarını araştırıp, yapacağım maskelerin hayalini kurdum. Her zamanki gibi hemen heveslendim. Önce internetten sipariş verdim. Taaa Tekirdağ’dan kargoyla gelen, zavallı bitkim zarar gördü. Sonra amcam bir tane hediye etti. Bakamadım çürüdü. Tam ümidimi kesmişler, Mall of İstanbul’da gördüm bir tane ve aşık oldum. Koca bir saksıda kalın kalın yaprakları vardı. Güzel ekili (yapraklar nizamiydi, sağa sola savrulmamıştı) olduğu için göze hitap ediyordu. Nasıl anlatsammm yaprakları hem vahşi hem zarifti. Ama bu ülkede güzel olan herşey gibi o da çok pahalıydı. İçim kan ağlaya ağlaya vazgeçtim çiçeğimden. Sonraki ziyaretlerimde hep gidip baktım. Bir iki dakika büyülenmiş şekilde onu izliyordum. Sonra bir gün artık birine satılmıştı. Ben de başarısız çiçek sahiplenme girişimlerine devam ettim. Bu süreçte herkese aloevera aşkımı o kadar çok anlatmışım ki, kuzenim kayınvalidesinden bir iki yaprak alıp getirdi. Ektik. Güzel gidiyordu ama benim istediğim gibi yaprakları kalın, dış çepheri dikenli değildi. İncecikti ve çok narindi. Narin ve mızmız çiçeğimin hakkını vereyim bana bir iki sağlam yaprak hediye etti. Ama artık benim bir hevesim kalmamıştı eskisi gibi. Sanırım hayalimdeki bitkiye kavuşamadığım için, bilinçaltımdan yavaş yavaş sildim gitti. Hatta varlığını bile unuttum zavallının.... Sonra sonra, gel zaman git zaman ben malumunuz corona oldum. Uzatmadan söyleyeyim atlattım. Atlatalı 10 gün olmuş, ben normal yaşantıma geri dönmüşken, annem işten fotoğrafta gördüğünüz koca saksıyla geldi. Şaşırdım bu nerden çıktı şimdi...Evdeki çiçeklerin bakımlarını kendine eziyet gören sevgili annem, bunu işyerindeki arkadaşlarının benim için ektiğini söyledi. Geçmiş olsun hediyesiymiş. Şimdi bu kardeşiniz neye şaşırsın....Pek görmediği insanların kendisine yapmış olduğu jeste mi? Bir sene boyunca hayalindekini bulamamış, pes etmişken tam da hayalindeki çiçeğin gelip kendini bulmasına mı? Ve buna sevimsiz coronanın sebep olmasına mı?? Neye şaşırayım. “Vay be..”dedim eninde sonunda oluyor işte. Allah beni duyuyor ve kendi zamanlamasına uygun şekilde gönderiyor. Şimdi kızımı odama getirdim.Adını Vera koydum. Nazımın sevgilisi Vera değil bu arada. Dümdüz aloveranın Verası. Çok yaratıcıyım değil mi ama..Şimdi ise içimde güzel, zarif ama heybetli kızıma doğru şekilde bakabilmenin endişesi var.
Ama merak etme Vera.Annen sana iyi bakacak.
2 notes · View notes
author1 · 4 years
Text
Sabahtan beri saçımı başka bir yerde boyatsam, kendi kuaförüme kaş aldırmaya o saçlarla nasıl giderim diye düşünüyorum. İyi değilim. Kesinlikle kuaförlerle çok yakın olmamak gerekiyor.
0 notes
author1 · 4 years
Photo
Böyle evler var, ve içinde yaşıyorsunuz değil mi?? Siz nerelerde yaşıyorsunuz abi bu nedir böyle :(
Tumblr media
1K notes · View notes
author1 · 4 years
Text
Lisedeki hocam “İnsan vücudunda, dünyada bulunan bütün mineraller mevcuttur. Her insan bir dünyadır.” demişti. Ne kadar kanıtlı bir bilgidir bilemem ama her insanın bir dünya olduğu doğru... Hayatımıza aldığımız her yeni insan, kendiyle beraber kendi dünyasını da getiriyor. Tam o dünyayı keşfe çıkacağım derken, bir bakmışsın tası tarağı toplayıp gitmiş. Aklında soru işaretleriyle kalakalıyorsun. Ne yeni bir keşfe karşı istek kalıyor. Ne de elinde kalan kendi dünyan, sana artık yeterli geliyor. Dünyanın en kötü duygularından biridir bu kendi dünyanın artık sana yetersiz gelmesi. Her şey anlamını yitiriyor, her şey boş geliyor bir süre. Sonrasında da neyse en azından ölmedik diye devam ediyorsun.
4 notes · View notes
author1 · 4 years
Text
İşte senin için bir şarkı… Olmadı - Buray
0 notes
author1 · 4 years
Text
Şimdiiiii bana coronanin başlarında nasıl olduğumu soran, babaanemle bana geçmiş olsun dileklerini ileten, ve "negatif olunca kahve içelim" diye konuşmayı bitiren biri nasıl olur da daha sonra mesaj atmaz aklım almıyor. Yani buluşmak istedigin insan salgına yakalanmış, öldü mü kaldı mı merak etmiyor musun? İlk buluşma olacak bu arada. Sosyal medyada tanışılmış, bir iki hafta konuşulmuş, sonra ilk buluşma teklifine hayır dediğim (tam hayır degildi) için konuşmayı kesmiş, bir ay sonra tekrar iletişime geçilip buluşma konusu açılmış ama daha sonrasında aynen kapı duvar.... Yani ne bu şimdi? İlk konuşmanın başı değil ki kendini geri çekiyorsun ya da ilkine hayır dedim diye intikam mı alıyorsun ya da benim sana " hadi buluşalım, negatif oldum" dememi bekleyecek kadar düz mantık biri misin? Bunu okuyan kim varsa bana mantıklı bir şey söylesin ben bu işi çözemiyorum çünkü.
Yani Corona olan karşı taraf olsa ben yazardım ya, nasıl oldun diye. Yalandan da olsa yaz bir iki gün herkesin gönlü olsun değil mi ama? Erkekler valla yoruyorsunuz bazen...
0 notes