Text

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim.
30 notes
·
View notes
Text
(...) Şeker sanıp tuz attıkları çaydı evlilik... Öyle güzel görünüyordu ki rengi, kana kana, sonsuza kadar içebileceklerini sandılar. Rengine kanarak başladılar sevmeye, çünkü rengi bile yetiyordu mutluluklarına...
Sonra, bir gün karşılıklı birer yudum aldılar; yüzleri ekşidi birden, yutkunamadılar o tadı...
Zaten ilk kez o an göz göze geldiler, ilk kez o an gördüler gerçek yüzlerini birbirlerinin...
Adam, "çay tuzluymuş ama renginin hatırına içilebilir" dedi içinden. Aynı şeyi kadın da düşündü. Sonra rengin hatırına içtiler bi süre. Tadına alışırız umuduyla tekrar tekrar denediler. Ama olmadı, alışamadılar o tada. Sonra dudaklarına kadar götürüp içiyormuş gibi yaptılar...
Kuruyan dudaklarını yüreklerindeki seraplarda ıslatıp beklediler sonra, sevgi kerbelasının yetimleri...
* Mehmet Elçi
18 notes
·
View notes
Text
İnanırım bak,
durup durup içimi eriten laflar etme
Hele o gözlerini düşürüp durma yere..
An gelir bir gece sessizliğinde senli hayallere dalarım..
Aklıma gelir sakar namelerin
boş bulunurum inanırım bak…
Tamamlayıp durma mırıldandığım şarkıları,
gülümsetme beni yok yere…
Aklıma gelme uyanır uyanmaz, benimki de can üzülürüm bak…
Yapma..
Yakma yok yere….
Bir sevilmelik canım kaldı zaten,
Canım deme nolur, inanırım bak...!
Arifhan Atilla
20 notes
·
View notes
Text
10 notes
·
View notes
Text

Dünya Sarılma Günü'ymüş bugün.🤗🤗
Sarılmak ile ilgili muhteşem sözlerle ben de yüreğinizden sarılıyorum... 💕
Kucak dolusu sevgi ve saygılarımla 💐
💐💐
Uzaktan seviyorum seni. Kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan. Sadece seviyorum.❤️
"Cemal Süreya"
Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda, birbirine sarılarak uyuyordur. 💙
"Özdemir Asaf"
Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur.💚
"Aziz Nesin"
Sana sarılmak istiyorum; Yazınca olmuyor işte, söyleyince de eksik. Ne kadar uzağında söylemek hissetmenin.💛
"Ali Lidar"
Annemin bıraktığı yerden sarıl bana.💜
"Metin Altıok"🖤
Bir insanın kollarıyla yapabileceği en güzel şeydir sarılmak.💖
"Chuck Palahniuk"
18 notes
·
View notes
Text

Ne güzeldir;
Dört gözle beklediğiniz bir haberin gelmesi,
Sabaha dek uyutmayan diş ağrısının dinmesi..
Yıllar sonra bir gün bir yerde, çocukluğunuzda annenizin sizin için yaptığı kurabiyelere rastlamak...
Yağmurdan sonra, açan güneş...
Buz gibi sokaktan sıcacık eve girmek...
Yorgunluktan bitmişken yatağa uzanmak...
Tutuğunuz takımın ezeli rakibini yenmesi...
Kızgın kumlarda uzun uzun yattıktan sonra bedeni denizin serinliğine bırakmak...
Sabahları kızarmış ekmek kokusuyla uyanmak...
Bir doktor muayenehanesinin kapısından, şüpheleri dağıtmış olarak sevinçle çıkmak...
Yaz sıcağında, bir öğle uykusunun mahmurluğunu, buz gibi bir dilim karpuzla atmak...
Bir bahçenin önünden geçerken duyduğunuz hanımeli kokusu...
Sabah uyanıp o gün tatil olduğunu hatırlamak...
"Artık bitti" derken sizi arayıvermesi...
Yaşlı ana babanızın, hala çaldığınız kapının arkasında ya da hattın öbür ucunda olması...
Fırından yeni çıkmış ekmeğin köşesi...
Bir köşede birbirine sarılmış uyuyan kedi yavruları...
Evinizden, pişmekte olan etli biber dolması kokusunun yayılması...
Soğuktan titrerken elinize tutuşturulan bir bardak çay...
Meteliksiz bir gününüzde, çoktandır giymediğiniz ceketinizin cebinden para çıkması...
Onunla ilk kez yalnız kalmak...
Uzun, sıcak bir yürüyüşten sonra karşınıza çıkan bir çınar altı.
Sabahtan beri ayağınızı vuran ayakkabıları çıkardığınız an...
Sudan bir sebeple küstüğünüz arkadaşınızla barışmanız...
Yıkanmış, ütülenmiş, mis gibi kokan yatak takımlarını koynunda uyumak...
Bir sandalın kenarına oturarak bacakları denize sallandırmak...
En sevdiğiniz yemeğin ilk lokmasını ağzınıza aldığınız an...
En önemlisi,
nefes almak,
konuşmak,
duymak,
yürümek,
görmek,
anlamak...
"Ne güzeldir"...
ve ne güzeldir; arkadaşlarınızdan, sevdiklerinizden alacağınız sıcacık bir Merhaba...
12 notes
·
View notes
Text

CEVRİYE
Cevriye bir hayat kadınıdır. Her gün bir veya birkaç adamla birlikte olur, hayatını kazanmaktadır.Yine böyle bir gün birlikte olduğu adam tarafından çok kötü dövülerek gecenin bir yarısında sokağa atılır.
Baygın bir vaziyette kaldırımda yatarken bir adam bunu fark eder ve yardımcı olmak için kaldırmaya çalışır. Cevriye baygındır,her yeri yara bere içindedir, adam Cevriyeyi kucağına alır evine götürür.
Adamın evi tek oda ve bir mutfak ve banyolu ufak bir bekar evidir. Odanın bir köşesinde tek kişilik bir yatak , pencere kenarında küçük bir çalışma masası ve sandalye, masanın üzerinde kitaplar, kalemler birde daktilo ve kağıtlar bulunmaktadır.
Adam kendi yatağına Cevriye yi yatırır kendisi de masada uyuklar.
Sabah olur adam kalkar bir çorba yapar eczanden ilaçla merhem alır Cevriye yi kaldırır.Cevriye uyanıp kendine gelir tanımadığı bir adam ve bilmediği bir evde bulmuştur kendini.
Adam , lütfen rahat olun, korkmayın der.
Ben sizi dün gece kaldırımda yatarken buldum , durumunuz iyi değildi alıp evime getirdim çorba pişirdim , çorbanızı için sonrada yaralarınıza merhem sürelim der.
Cevriye birçok erkek tanımıştır hiç bir erkek, babası ve erkek kardeşleri dahi kendisine böyle sevecen ve kibar davranmamıştır. Adamdan etkilenmeye başlamıştır.
Birkaç gün daha o evde adamla kalmış, adam kendisine yemekler pişirmiş yaralarına merhem sürüp ilaçlar içirip iyileşmesini sağlamıştır.
Bir gün adam dışarı çıkmış Cevriye evde kalmıştır. Masanın üzerindeki kitaplara bakar , daktilo ile yazılanları okur, yazılanlar çok hoşun gider bayağı etkilenir. Bunları o yazmış olmalı, ne kadar duygulu şeyler yazmış, ne kadar ince ruhlu birisi diye düşünür.
Bugüne kadar tanıdığı erkeklerden çok farklı üstelikte baya yakışıklı ve çekici diye düşünür.
Cevriye içinden kendi kendine ne o adama aşık mı oluyorum yoksa der. Aşık olsam da oda beni sever mi ki der.
Böyle düşünceler içinde iken akşam olmak üzeredir adam hala gelmemiştir, adamı merak etmeye başlamıştır.
Kendi kendine mırıldanarak ilk defa bir erkeği böyle merak ediyorum, aşk bumu acaba der .
Cevriye bu duygular içinde iken kapı açılır gelen o adamdır. Telaşlı bir şekilde selam verip içeri giren adam valizini çıkarıp eşyalarını içine koymaya başlar.
Cevriye sorar ne o acilen bir yere mi gideceksin nedir bu telaşın
Adam evet gidiyorum bir daha görüşemeyiz belki der.
Cevriye nereye diye sorar
Adam çok uzaklara diye cevap verir.
Cevriye ya ben ne olacağım diye sorar.
Adam ben bu evin bir aylık kirasını vermiştim istersen bir ay burada kalabilirsin der.
Adam valizin toplamıştır telaşlı bir şekilde kapıya doğru yönelir Cevriye ye hoşça kal küçüğüm kendine iyi bak der ve kapıda çıkıp merdivenlerden hızla inerek sokağa çıkar, Cevriye pencereden adamın arkasından sokaktan kaybolana kadar üzgün gözlerle bakar.
Cevriye hiç bu kadar kendin yalnız hissetmemiştir, hayatında hiç bir erkek kendisini bu kadar etkilememiştir.
Böyle kederler içinde akşam yemeği bile yemeden yatağın içine ağlayarak sabahı zor etmiştir...
Cevriye artık iyileştiğini ait olduğu İstanbul sokaklarına geri dönmesi gerektiğini düşünerek evden çıkar Tarlabaşından Taksime doğru yürüyüp Emek sinemasın yanındaki kitapçının önünden geçerken gözü gazete stanlarına takılır. Gazetenin birinde o adamın kocaman bir resminin görüp tam sayfa Vatan Haini NAZIM HİKMET Rusya ya Firar etti yazısını okur ve olduğu yere çöküp kalır...
14 notes
·
View notes
Text

Hani bazen boğazına düğümlenir ya kelimeler,
Anlatmak isterken delice, payına susmak düşer,
Konuşamazsın...
Halbuki ne çok ihtiyacın vardır o an buna
Yinede yapamazsın, beklersin.
Çaresizce..
Anlaşılmayı anlatmadan susarsın o an... Ne bir ah edersin o dem nede bulursun bir rah anlarsın! .. Hüzne bulanmış bir oyundur yaşamak.... .
Hayırlı Akşamlar ...🌼🍂🎶
❤️Bir Su Misali Hayat ❤️
16 notes
·
View notes
Text

Kar yağdı mi sana da
Yeşeren umutların
Gülen yüzüne
Kar yagdı mı...
Giden sevdalarin
Kırılan kalbine
İncinen ruhuna
Kar yagdı mı
Icındekı yapraklar tıtredımı senın de
Üşüdumu yüregin
Kimsesizlıkten
Caresizlıkten
Terkedılmişlıkten
Kar yagdi mı
Sanada...
İlkay Özbay Akıl
12 notes
·
View notes
Text

🔹 *LATİF BİR HİKAYE*🔹
Bir dosttan geldi, ben de siz dostlara gönderiyorum
*SÂHİ SİZ, O'MUSUNUZ ?..*
(Kıssa'dan Hisse)
Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samîmi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç samîmî arkadaş;
Nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile;
-İrtibatı asla kesmeyeceklerine,
-Doğru Yol’dan,
-Adalet ve Hakkâniyetten ayrılmayacaklarına,
Dine ve vatana hizmet dâvasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına" dair söz vermişler.
Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlı imiş.
Bunu bilen arkadaşlar zaman hepimizi yıpratır, yaşlanırız, şeklimiz şemâlimiz değişir, ileride karşılaştığımızda birbirlerimizi tanımakta zorluk çekebiliriz onun için aramızda bir şifre belirleyelim oradan birbirimizi tanırız diye şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.
O da:
*“BEN O' YUM !”...* olmuş.
Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş:
- Biri Müderris (hoca),
- Diğeri sayılır bir tüccar,
- Bir diğeri de Mutasarrıf (vali) olmuş.
Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin mutasarrıfı (valisi) olduğunu öğrenir.
Hemen kadim dostu ve dâva arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister.
Kapıya varır görüşmek ister fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz.
Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır.
Vakit geçmiş, lâkin kendisine bir türlü sıra gelmemiş…
Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki belirledikleri şifre gelmiş.
Derhal küçük bir kâğıt parçasına:
*“BEN O’ YUM”*
diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş…
Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış…
Bizimki şaşırmış… Ama asıl şaşkınlığı kâğıdın arkasını çevirince yaşamış.
Kağıdın arkasında:
*“SEN O' OLABİLİRSİN AMMA BEN O' DEĞİLİM!”* yazmaz mı!
Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu?
Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp her imkâna sahip olunca, âdeta "Tanınmaz" hâle geliyorlar ve: *"Ben O değilim"* çizgisine savruluyorlar.
Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için:
Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mübah gören zayıf insanlardır...
Kıssamıza uygun bu gün:
“Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var ?
Öte yandan;
“BEN O' DEGİLIM !
diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?
🔹Gerçek dostlarınızın çoğalması temennisiyle, hayırlı ve huzurlu günler dilerim. Selam ve Dua ile... 👍 *Ben hâlâ "O'YUM"*👍
17 notes
·
View notes
Text

Eskiden;
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen,
Bize ;
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.
Şimdi,
Herkes,
Yoğun,
Yorgun,
Ve Tek başına...
23 notes
·
View notes
Text

Sırat ne demek?
Biz "yol" diyoruz.
Aslında "yutmak"tan geliyormuş:
"Yolun yolcuyu yuttuğu veya yolcunun yolu yuttuğu tahayyül edilerek ona sırât ismi verilmiştir."
Demek ki "Sırat-ı müstakim";
"İstikamet"in yani "Doğruluk"un insanı yutması demek.
Birgün ölmek için,
Hergün yaşıyoruz…
Vaktiniz hayrolsun...🙋♀️
#SABAH_UL #HAYR 🍀 🌼 🌹 🍀
12 notes
·
View notes
Text

GÜNAYDIN Dostlar💙🐞☕🌹☘
Gün güzelliklerle gelsin ..
Şu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan yüzler olsun...
Birlikte aşacağımız hesapsız sevgiler olsun...
Yardım ettiğimiz, gülümsetebildiğimiz, umudunu yeşerttiğimiz insanlar olsun.
Her şeyden az olsa da
Vicdan ve merhametimiz çok olsun...
Şikayetlerimiz az, şükrümüz bol olsun...
Her ne olacaksa sevgiyle, sevdiklerimizle olsun...
Seçil Oğuz.....
Sevgiyle, mutlulukla kalın...
21 notes
·
View notes
Text

Mutluluk, nefes aldığınız her güne şükredebilmektir.
Şükrümüzün çok olduğu bir gün olsun,
Evinizden huzur neşe, bereket eksik olmasın
GÜNAYDINNNN
15 notes
·
View notes
Text

Hayırlı, Huzurlu Geceler Dostlar,
Gönlünüzdeki çiçekler hiç solmasın...(mechul)
10 notes
·
View notes