b-e-i-r-u-t

[b-e-i-r-u-t]

2 hafta oldu.

Yanımdaki yemende, yemendeki yanımda buyurdular

[b-e-i-r-u-t]

Her işinde bir hikmet bulunan Allahu Tealaya şükürler olsun. Başımıza gelen işlere isyan etmeden evvel, bu işlerden muradın ne olduğunu, bu işle bize ne verilmek istendiğini sezebilen ve dahi bulabilen bir hâl, bir gönül, bir yaşam nasip eylesin.

[b-e-i-r-u-t]

Yanımdaki yemende, yemendeki yanımda buyurdular

[b-e-i-r-u-t]

Ölüm kapısın açalım, alemlere uçalım.

[b-e-i-r-u-t]

[b-e-i-r-u-t]

eski bir dostun yüzünü gördüm, sessiz bir tebessümle bana baktı.

[b-e-i-r-u-t]

Göğsümde çırpınır bir kuş.

ki Aşkının gölgesine dahi değil komşu.

[b-e-i-r-u-t]

Bu bir muhabbet ki, zamanın getirdiklerinden ve akıp götürdüklerinden arınmış.

[b-e-i-r-u-t]

Bir mümin özelliği

“Yaşayışta sadelik,düşüncede ihtişam.”

[b-e-i-r-u-t]

bazen iki kelam bile yazmak çok zor oluyor, yazmaya çalıştığımız şeyi gönlümüze alamadığımızdan mı ki?

Bir anlamda evet.

Kelimenin durmaksızın hayat bulduğu, güneşin her an ışıdığını düşleyin. Fakat bu ışığı yansıtacak bir gönül, masivadan temizlenmiş/ arınmış bir gönül yoksa, kelimeler dimağımıza nasıl yansısın.

Durmaksızın ışıldayan o ilhamın akislerini yansıtabilecek cilalı bir gönlü elde edebilirse insan, o vakit yazmaya çalışmakdan söz edilmez, kelimeler çabasızca dilden dökülür hale gelir Allahualem.

[b-e-i-r-u-t]

İnsana yürümesi için hayırlı yollar açan yüce Allah'a yarattığı ve yaratacağı varlıklar adedince O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde şükürler olsun. O Allah'ki her türlü güzellik ve saadet yalnız O'nunla mümkündür. Gönüller ancak O'na yönelmekle karanlıklarından sıyrılıp temizlenebilir.

[b-e-i-r-u-t]

Bayezid-i Bestâmî -kuddise sırruh- Hazretleri buyurur ki:

‘İlk zamanlar dört şeyi yanlış bilmişim. Zirâ ben O’nu arıyor, anıyor, tanıyor ve seviyorum diye düşünüyordum.

Daha sonra anladım ki, benden önce O beni anıyor, arıyor, tanıyor ve seviyor.’”

[b-e-i-r-u-t]

Gönüllerimiz Allah-u Teâlâ'nın doksan dokuz ismine de iman etmeli.

[b-e-i-r-u-t]

Bir Hadis-i şerif’te:

“İki gömleği olan cennete giremez.” buyurulmaktadır.

Bu gömlekten murad, bildiğimiz gömlek değildir.

İki gömlek; zâhiren başka, bâtınen başka görünmektir. Zâhiri elbisesi başka, bâtınî elbisesi başka olan kimseler, içi fenâ ve dışı iyi görünenlerdir.

Evliyâullah’tan bir zât buna böyle mânâ vermiştir. Yukarıdaki Hadis-i şerif’in mânâsı da budur.

Meselâ bir insan yalnız iken namazı hafif kılıyor, fakat kalabalık cemaatte ağır kılıyorsa bu doğru değildir. Cemaatte nasıl erkân ile edâ ediyorsa yalnız iken de aynı surette edâ etmeye çalışmalıdır.

İmamet eden kimseler de farz kılarken iki rekâtta gayet ağır kıraat ediyorlar, diğer iki rekâtta hafi okudukları için süratle okuyorlar. Bu iyi bir hâl değildir. Zira mahlûkun istediği erkân ile okuyup da Cenâb-ı Hakk’ın istediğini ehven okumak doğru değildir.

-Şeyh Muhammed Es'ad Erbili (Kuddise Sırruh)

[b-e-i-r-u-t]

Kitabı sağ eline verilen kimse: “Alın kitabımı okuyun!” der.

“Ben zaten hesabıma kavuşacağımı sezmiştim.”

Artık o safalı bir hayat içindedir. Yüce bir cennette. Meyveleri sarkmış.

“Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yiyin, için!”

Kitabı sol eline verilmiş olana gelince, o da der ki: “Kitabım keşke bana verilmeseydi!”

“Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!”

”Ah! Keşke bu iş son bulmuş olsaydı!” / Keşke bu (ölümüm) benim sonum olsaydı!

“Malım bana hiçbir fayda vermedi.” / (Şimdiye kadar) sahip olduğum şeylerin bana hiçbir faydası olmadı,

“Saltanatım benden ayrılıp gitti.” “Tutun onu! Hemen bağlayın!” “Sonra atın onu cehenneme!”

“Sonra onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincire vurun!”

Çünkü o, ulu Allah’a iman etmezdi.

Ve yoksulu doyurmayı teşvik etmezdi.

Bugün onun için candan bir dost yoktur.

Kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.

(Hâkka: 19-36)

[b-e-i-r-u-t]

[b-e-i-r-u-t]

Gökten su indirip onunla, kuruyup katılaştıktan sonra toprağa yeniden hayat veren Allah’tır. Şüphesiz bu olguda dinlemeye niyetli olanlar için bir ders vardır. (Nahl, 65)