barissahingoz

[barissahingoz]

bazen çok özlüyorum o'nu... kalabalıklarımızı, kahkahalarımızı, rakı sofralarını... zil zurna araba kullanırken yanımda korkmalarını... yarın ölecekmişim gibi evine gidişlerimi... bana pijamalarıyla gelişlerini... sabah bayılana kadar sevişmelerimizi... o kadar kalabalık ki anılar, hangisinin cesedini taşıyacağımı bilmiyorum... hangisini öldürdüğümü, hangisini yaşattığımı bilmiyorum... çeşit çeşit bedenler, ruhlar tanıyorum... ellerim titriyor bazen, bazen bi ıslığa, bazen bi göz kırpışına saklıyorum gidişlerimi... aynı o'na yaptığım gibi...

[barissahingoz]

''senin yanında uyumak istiyorum'' dedim ''bu akşam gelir misin bana?'' dedi ''gelirim'' dedim ''umarım Barış, bekleyeceğim'' dedi ve kapattı... tebessüm ettiğini telefonun ucundan bile hissedebilmiştim... bana kırgın olduğunu biliyordum... hatta biraz öfkeli... ama hafiflemişti artık öfkesi... 5 yıl olmuştu... hiç görüşmemiştik ama defalarca konuşmuştuk... hayatına birini almamıştı o... bense hatırlamıyorum kimler vardı yanımda... belki de bi'tek o'nu alamamıştım hayatıma... hazırlandım... evimde, yanımda bir kadın vardı o zamanlar... yalan söyledim o kadına... ''Serhat'la dışarı çıkacağım'' dedim... o kadar çok yalan söylemiştim ki yanımdaki kadına... artık aldatıp aldatmadığımı bile bilmiyordum... tek bildiğim şey bu gece o renkli gözlü kadını görmek istediğimdi... evden çıktım ve taksiye binip evinin önüne gittim... hep sitem etmişti bana, ''bir kere gelmedin evime Barış'' diye ''bi kere evime gelmek istemedin, merak dahi etmedin'' ev bulma, tutma sürecinde o'nun yanındaydım... çok zorlu bi süreçti o'nun için... o çok güçlü bi kadındı... çok güzeldi... renkli gözlerinin ardında hep bi meydan okuması vardı bana, Barış'a... apartmana girip, en üst kata çıktım... kapıyı çaldım... yavaş yavaş açtı kapıyı.. gülümsedi... ''gerçekten geldin mi?'' dedi gülümsedim.. ''sanırım'' dedim postallarımı çıkarıp içeri geçtim... ufak, tefek tam onluk bi evdi... koltuğu, çalışma masası, lambası... tüm eşyalar o'nun yansımasıydı... yanıma oturdu... ''hoşgeldin'' dedi sarıldı... ''çok güzelmiş evin'' dedim ''gerçekten beğendin mi?'' dedi gülümseyerek ''çok beğendim, tam senlik olmuş'' dedim gülümsedi... ''alıştım buraya'' dedi montumu bile çıkarmamıştım... öylece o'nu izliyordum... gözlerini kaçırdı... ''alkolüm yok ama kahve yapabilirim'' dedi... ''alırım'' dedim o mutfağa gitti... montumu çıkardım, sigara yaktım... duvardaki fotoğraflara takıldı gözüm... içeri seslenerek ''güzel fotoğraflar'' dedim güldü... ''senin çektiklerin kadar iyi olmasa da idare eder işte'' dedi gülümsedim... kalkıp mutfağa yanına gittim... ''orta mı içiyorsun hala?'' dedi ''şu an zehir bile içerim elinden'' dedim ''hiç değişmeyeceksin dimi?'' dedi belinden tutup sarıldım... fincanları tezgaha bırakıp, elimi tuttu... ''özlemişim'' dedi ''ben de'' dedim... bi süre hiç konuşmadık, hiç kıpırdamadık... yavaşça bıraktım belini... ''evini gezicem ben'' dedim gülümsedi... ''tabi'' dedi

terasa açılan bi yatak odası vardı... küçük karanlık ama keyifli... ''burada mı uyuyorsun sen?'' dedim ''hayır'' dedi ''genelde salondaki koltukta uyuyorum'' ''bi tek yatak odasına alışamadım evde'' tahmin etmiştim... bi'şey söylemedim... fincanları getirdi... sigara yaktık... ''çok içiyorsun hala dimi?'' dedi ''evet'' dedim ''benim için bi tek o yanıyor'' gülmeye başladı... ''hadi ordan'' dedi

''hatırlıyorum'' dedi ''o evde tekli koltuğuna oturup saatlerce sigara içerdin'' ''attım o koltuğu'' dedim

''hayret'' dedi

o tekli koltuğu hiç sevmemişti... ''orası senin tahtındı'' ''tüm kırıcı cümlelerini orda oturup söyledin bana'' derdi hep, en son bana geldiğinde, ''kalkıp bişey söyle bana'' diye ağlamıştı ve hala onu hatırlıyordu...

''kızgın mısın bana hala?'' dedim ''hayır'' dedi ''geçti'' ''ben de sana kızgın değilim'' dedim gülerek yanımda otururken birden fırladı, ciddileşmişti... ''sen bana neden kızgın olacaksın ya?'' dedi ''arkasına bile bakmadan kapıyı çekip giden sen, bana neden kızacaksın?'' dedi ''sakin ol'' dedim ''şaka yapıyorum'' ''ben yapmıyorum'' dedi ''onlarca kadın varken hayatında yanında kalabilmek ne demek anlıyor musun?'' dedi cevap vermedim... sigaramdan bi duman aldım... ''susuyorsun çünkü verecek cevabın yok Barış'' dedi haklıydı... ''koşa koşa yanına geldim defalarca işten çıkıp'' dedi ''dua ederek'' ''umarım yanında bi kadın yoktur diyerek'' dedi ''hiç birinde yoktu ama'' dedim ''çünkü zaten hep birileri vardı etrafında'' dedi ''hep hep hep... Ben de onlardan biriydim senin için'' ''hayır'' dedim ''değildin, değilsin'' ''öyleydim Barış'' dedi ''artık tüm kadınlarını bırakıp gel bana'' ''bi ilişkin olduğunu biliyorum'' dedi ''buna rağmen seni köpek gibi özlediğim için gelmene izin verdim''

''nerden biliyorsun ki?'' dedim ''Barış Şahingöz sen beni çok hafife alıyorsun'' dedi ''kapıyı çarpıp çıkmakla, bana bir daha yazma demekle olmuyor bazı şeyler'' ''nasıl yani?'' dedim ''yıllarca baktım sana'' dedi ''sosyal medyadan, evinin önünden geçerken, heryerden'' ''motor aldığını bile ilk ben gördüm'' dedi şaşırmıştım... öylece kalakaldım... ''tahmin bile etmezdim'' dedim gülümsedi... sigarasını yaktı... ''seni seviyorum cümlesini gözlerinin içine bakıp söyleyemediğim için mi?'' dedi ''yanındaki kadınlarla uğraşıp kıskançlığımı sana farkettirmediğim için mi?'' ''hayır'' dedim kekeleyerek, ''sadece bu kadarını bilmiyordum'' ''bilmek istemedin ki'' dedi sigarası bitmişti... elimi tuttu... ''sarılabilir miyim?'' dedim ''lütfen'' dedi o'nu anlayabilmek, o renkli, tüm dünyaya kafa tutan gözlerinin ardındakileri okuyabilmek için çok daha fazlası gerekliydi... uzun süre sarıldık... ''Barış'' dedi ''lütfen, lütfen tüm kadınlarını bırakıp gel bana bidaha gelirsen''

cevap veremedim... yüzümü ellerinin arasına aldı... öptü... ''lütfen'' dedi... ''sarılarak uyuduğumuz günleri unutma''

''asla'' dedim ''asla''

Barış Şahingöz 2023 Şişli

[barissahingoz]

''seninle anlaşabilmek çok zor Barış'' dedi ''yanında kalabilmek'' ''Seni çözebilmek...'' ''neden ki?'' dedim gülümsedi.. ''öyle'' dedi ''sevilecek bi adamsın sen'' ''bazen aşık olunması gereken bi adam'' ''hatta aşık olmaktan korkulacak bi adam!!!'' ''kötü bi adam mıyım ben?'' dedim ''hayır!'' dedi ''ama meleklerinle anlaşmak yetmiyor senin ilgini çekebilmek için'' ''önce şeytanlarımız anlaştı bizim'' ''çünkü o zaman radarına girebiliyor insan''

''ama sen radarımdasın benim'' dedim güldü. ''bilmiyorum'' dedi ''çözülmesi çok zor bi adamsın'' ''3 gün aramasam sen de aramazsın'' ''nasılsın?'' diye bile sormazsın belki'' ''yine de yanında iyi hissediyorum'' ''hala aynı tutkuyla sevişebiliyorum senle'' dedi eğilip öptüm dudaklarından.. ''şeytanlarımızın anlaşması şerefine'' dedim

[barissahingoz]

''hayatı film gibi yaşamaktan bıkmadın mı?'' diye bağırdı... ''canın istedi mi motorunun arkasına karıları alıp gidiyorsun!'' ''sıkılıyorsun evine yine karıları çağırıp fotoğraf çekiyorsun!'' en sevdiği bardağı elindeydi... düşünmeden yere fırlattı... Parçaları ayak ucuma kadar geldi... ''neyim ben senin hayatında?'' dedi ''Nerdeyim? Neresindeyim?'' ''var mıyım Barış?'' dedi, ''geleceğinde, hayallerinde var mıyım?'' haklıydı... ''herkes var olduğu kadar vardır'' dedim... ''ben de, sen de, o da... herkes...'' ''benim yokluğum, varlığımdan daha kalabalık senin için ama Barış'' dedi ''bunun ne demek olduğunu anlayabiliyor musun?'' ''anlıyorum'' dedim ''ben de hiç olmamak isterdim'' ''bazen''

[barissahingoz]

Doldur boşalt yapıyordum ruhuma bedenimi kullanarak Ama kalbim dolu tarafından bakınca da bomboştu Bazen izim kalsın istiyordum dokunduğum tenlerde bazen de unutulmak bir an önce ağımı atıp, bekliyordum belki tekrar yüksekten düşerim diye yorgun argın yürüyordum evimin sokağında bazı geceler tek başıma yada rulet oynar gibi bacağından tutup kendime çektiğim kadınlarla fotoğraflarını çekiyordum, içiyordum ölümlü bi ölümsüzü oynuyordum hayat hikayelerini dinliyordum gülerek, nikotinin gece sonunda boğazıma giyotin gibi ineceğini bilerek ruhumu satıyordum doymuyordum hem azdım, hem çoktum hazzı vuruyordum en derine tüm zevklerimin günahlarından doğan güne Her kadında bi fermanım vardı sonumun yazdığı kimisinde kaotik duygular kimisinde küfür kıyamet seçecektim en afilisini elbet bi'gün büyürsem şayet

[barissahingoz]

sesinden anlamıştım bu defa, gülümsemeye alışırken sesi titriyordu... kaldırıma oturduk, yılları özetleyeceini tahmin bile edemezdim... ‘‘seni tanımamı istedin’‘ dedi ‘ama beni tanımak için kılını bile kıpırdatmadın’‘ ‘’haklısın’‘ dedim... yüzüme bile bakmadan gülümsedi... ‘’sen, ben biz kimdik biliyor musun?’’ dedi ‘‘tekrar, baştan, başka bi zamanda tanışmak isterdim’‘ dedim elimi tuttu, ‘’sen’’ dedi ‘’sen oyun oynamayı severdin, sıkılınca da oyun bozanlığı... bense, sana oyunlar yaratmayı...’‘ ‘’sen sinirlenince paramparça etmeyi seçerdin, bense, kalbine saplanıp orda kalmayı...’’ ‘’senin kelimelerle aran hep iyiydi, benimse, kırıldığım her cümleyle..’’ ‘’sen ''hayatta tek gerçek ölüm'' derdin, benimse, tek gerçeğim sendin... farketmedin bile Barış’‘ ‘’senin inandırıcı bahanelerin vardı, benimse, sana inanmaya hep hazır bir kalbim...’‘  ‘’sen baharda bile sonbaharı beklerdin, bense, sana sarılabilmek için yapraklarını dökmeni...’‘ ‘’senin yapabileceğin hayallerin vardı, benimse, hep yanında olmayı hayal ettiğim gecelerim...‘‘ ‘’sen erken kalktığında huysuz olurdun, bense, o hallerini gördükçe sana yeniden aşık...’‘ ‘’sen gecenin 3'De içip arardın ya bazen, ''hala uyumadın mı kızım sen ya?'' derdin bense, hayır kelimesini en çok o zaman severdim...’‘ ‘’sen kravatını fırlatıp atan en güzel serseriydin bense, sana kravat hediye edebilecek en cesur korkak...’‘ ‘’sen hiç bir güzelin bakışını kaçırmazdın, bense, o kaçamakları hep mavi lenslerime yorardım..’’. ‘’sen hayatta kimseyi yargılamazdın, benimse, en güvendiğim cellattın..’’. ‘’sen tam bir koç burcuydun, bense, sudan çıkmış balık kadar ürkek bi aslan...’‘ ‘’sen bir tek sarhoşken ''beni sevio musun?'' diye sorardın ben cevap verince ''nasıl seviosun ki?'' derdin bense, sabah ayıldığında bu cevabı bildiğinden hep emindim...’‘ ‘’sen genelde insanları sevmezdin, bazen kendini bile, bense, sevmeyi senden öğrenmiştim...’‘ ‘’görmedin, duymadın, hiç anlamadın Barış’’ dedi ‘‘beni büyüttüğün için’‘ dedim, ‘‘senle büyüdüğüm için teşekkürler’‘

[barissahingoz]

‘‘kırıp, döküp, yakıp, yıkıp kenara çekiliyorsun!’‘ dedi ‘‘sigara içişin gibi...’‘ ‘‘sanki zehirin damarlarına bi’an önce dağılmasını ister gibi...’‘ ‘‘sanki’‘ dedi ‘‘sanki dumanında bi’şeyleri unutmak için, saklamak için, kaybetmek için...’‘ ‘‘ne kadar yakarsam, o kadar tutuşur der gibi’‘ gözlerinin içine baktım, ‘‘sönüp gitmektense yanmayı tercih ederim’‘ dedim sinirliydi ama gülümsedi... sesi ilk kez bu kadar titremişti... ‘‘kurt cobain’cilik oynama bana’‘ dedi ‘‘keşke ruhun kadar, yaptıkların kadar sevgin de özgür olsa’‘ ‘‘karşındakine kurşun sıkmadan o’na bi’ baksan, anlamaya çalışsan’‘ ‘‘biraz adalet...’‘ ‘‘anlıyorum’‘ dedim  ‘‘ama o silahları elime sen tutuşturdun’‘ ‘‘seninle aynı masaya oturacağımdan hep emin oldum Barış’‘ dedi ‘‘ama birlikte kalkacağımızdan hep şüpheliydim’‘ ‘‘sigaranı yak, ateş et, arkanı dön ve git’‘ ‘‘kolay mı lan herşey senin için bu kadar?’‘ ‘‘her şey var olduğu kadar güzeldi’‘ dedim ‘‘senle ben de böyle’‘

[barissahingoz]

bazen hiç oluyorum, bazen hiçten hiç içten içe girdiğim kalıpları bozuyorum hangi kaldırımda kimi sevmiştim, hangi semtte kimden vazgeçmiştim? dramatize edilmiş sonlar, üzerinde çalışılmış ayrılıklar kadar afili çam ağacı süslemek mi daha aptalcaydı, bir başkasıyla sevişmek mi?

[barissahingoz]

‘‘Lunapark gibisin’‘ dedi ‘‘eğlenceli ama ürkütücü...’‘ ‘‘kimse beni bi lunaparka benzetmemişti daha önce’‘ dedim ‘‘çünkü’‘ dedi bi süre konuşmadı... ‘‘çünkü ben’‘ dedi ‘‘ben lunaparkları çok severdim küçükken ama bi taraftan da hep korkardım’‘ ‘‘belki de o belli belirsiz korkuyu seviyordum’‘ ‘‘adrenalin seviyoruz yani’’ dedim ‘‘seni sevmek bana çocukluğumu hatırlatıyor’‘ dedi ‘‘o büyük giriş kapıları, renkli ışıklar, kahkahalar, çığlıklar’‘ ‘‘rüyayla gerçek arasında bir masalda gibi...’‘ ‘‘bi masal kahramanı olmayı isterdim’‘ dedim kahkaha attı ‘‘masal kahramanı mı?’‘ dedi ‘‘fazla romantik kalır onlar sana’‘  ben de gülmeye başladım... ‘‘o zaman ben de anti-kahraman olurum’‘ dedim ‘‘jokeeerrr!!!’‘ dedi ‘‘deli, eğlenceli, anarşist ve n’apcağı önceden belli olmayan’’ ‘‘tam senlik!’’ gülümsedim... ‘‘joker benim için çok ayrıdır’‘ dedim ‘‘batman’ın sağlayamadığı adaleti sağlar o’‘ ‘‘aynı tanrı’nın yaptığı gibi’‘ ‘’biliyorum...’‘ dedi ‘‘kendi doğruların’‘ ‘‘kendi oyunların’‘ ‘’kendi kargaşaların’‘ ‘‘inat ettiklerin’‘ ‘‘kırıp döktüklerin’‘ ‘‘iyileştirdiklerin’‘ ‘‘ve kendine ait bir adaletin...’‘ ‘‘herkes gibi’‘ dedim ‘‘hayır!!’‘ dedi ‘‘bazı insanlar gibi’‘ ‘‘her insanın kendi doğruları, bildikleri ve inandıkları vardır’‘ dedim ‘‘ama her insan bunlar için savaşma cesareti bulamaz’‘ dedi ‘‘savaşmadan kaybedemezsin ki’‘ dedim durdu... düşündü... ‘‘seni tanıdığım günden beri değişmedin’‘ dedi ‘‘hayat senin için hala oyun parkı’‘ ‘‘hayatındaki insanların hepsi oyun arkadaşların’‘ ‘‘güzel ve deli kadınların, hepsi senin suç ortakların’‘ ‘‘mesleğinse en sevdiğin suç oyuncağın’‘

[barissahingoz]

’’hiç aklına geliyor muyum Barış?’’ dedi ‘‘güldüğümüz çoğu şeyi hatırlıyorum’‘ dedim ‘‘dakikalarca bana bakıp, gözlerinle meydan okumalarını’‘ ‘‘hiç özlemiyor musun peki?’‘ dedi ‘‘bi’kez bile görmek istemedin mi?’‘ ‘‘sadece alıştım’‘ dedim ‘‘başarılı bi’ kabul etme şekli bence’‘ ‘‘sustuğun için mi başarılı?’‘ dedi ‘‘hiç’ bişey söylemeden gittiğin için mi?’‘ Sustum... Cevap veremedim... ‘‘omzunda uyamak için defalarca gece yarılarında evine geldim’‘ dedi ‘‘hissetmen için, kelimelerle anlatamadıklarımı haykırmak için’‘ sesi titredi... ‘‘sevdim lan ben seni’‘ dedi ‘‘(seni seviyorum) cümlesine ihtiyacım olmadan sevdim’‘ ‘‘konuşamadığımda da sevdim,anlatamadığımda da, sustuğunda da sevdim’‘ ‘‘biliyorum’‘ dedim ‘‘hiç bi sik bildiğin, anladığın yok’‘ dedi sigarasını yaktı... bi’ süre konuşmadı... ‘‘lan oğlum!’’ dedi ‘’ben seninle uyuyup, uyanabilmek için taşındım lan taşındım’‘ ‘‘sen n’aptın?’‘ ‘‘bi’kere bile gelmedin o eve’‘ ‘‘haksızlık ediosun’‘ dedim ‘‘senin bana ettiğin gibi dimi?’‘ dedi ‘‘tek bakışınla, tek cümlenle yerle bi’ ettiğin gibi’‘ ‘‘beni anladığını düşünüyodum’’ dedim

‘‘sen beni hiç anlamadın ki’‘ dedi ‘‘hem de hiç...’‘ sustu...   ‘‘ben en çok Cihangir’e gelince özlüyorum seni’‘ dedi ‘‘senin evinden bi’yerleri tarif ettiklerinde’‘ ‘‘hala varmışsın gibi hissediyorum’‘ ’’hala sana gelicekmişim gibi’’ ’’hala senden çıkmışım gibi’’ ‘‘ama’’ dedi ‘’ama geçicek Barış Şahingöz’‘ ‘‘geçicek’‘

[barissahingoz]

‘‘teşekkür ederim’‘ dedi ‘‘ne için?’‘ dedim ‘‘her şey için...’‘ dedi ‘‘hayata senin pencerenden bakmama izin verdiğin için...’‘ ‘‘ben teşekkür ederim’‘ dedim ‘‘o pencereden bakabildiğin için’‘ ‘‘anlamlandıramamıştım o zaman’‘ dedi ‘‘eğlence, kaos, yangın, direniş ve daha bi’çok şey’‘ ‘‘onların hepsi senindi’‘ ‘‘anlamana sevindim’‘ dedim ‘‘umarım kirlenmedi penceren’‘  ‘‘temiz miydi ki pencerem?’‘ dedi ‘‘hep sakinliğin peşinden koştum’‘ ‘‘hep huzuru aradım bu yaşıma kadar’‘ ‘‘sonuç...’‘ ‘‘yine aynı...’‘ ‘‘yanlış yerde bekliosundur belki’‘ dedim ‘‘anlayabiliyorum artık’‘ dedi ‘‘beni kırıp, sigaranı içerken....’‘ ‘‘orda huzurluydum...’‘ ‘‘beni yaktığında, ortalığı toz duman ettiğinde...’‘ ‘‘hatta yetinmeyip kendini bile yaktığında, herkese kafa tuttuğunda’‘ ‘‘belki sakin değildi orası ama her yerden daha huzurluydu’‘

[barissahingoz]

‘‘seni kırmayı hiç istemedim’‘ dedi ‘‘biliyorum şaka yapıyorum zaten’‘ dedim ‘‘bilirim ben senin o şakalarını’‘ dedi ‘‘bazen tahmin etmediğim kadar hassas oluyosun’‘ ‘‘bazen tam tahmin ettiğim kadar acımasız’‘ ‘‘ben de seni kırmak istemedim’ dedim ‘‘ben senin için üzülmeyi, sana kırılmayı uzun zaman önce bıraktım’‘ dedi ‘‘artık sadece seni sevmeyi seviyorum’‘ ‘‘hala mı?’‘ dedim ‘‘nasıl seviyorsun ki?’‘ ‘‘yanında olmak için çok uğraştım’‘ dedi ‘‘sadece seninle olabilmek için’‘ ‘‘ama senin hayatında sadece bi’sürü özel kadından biri olduğumu anlayınca vazgeçtim’‘ ‘’bi’sürü mü?’‘ dedim ‘‘evet’‘ dedi ‘‘bi’sürü’‘ ‘‘2-3 bi’sürü işte’‘ ‘‘tek olamayacağımı anlamak incitmiştir belki’‘ ‘‘bu nedenle mi uzak kalmayı seçtin’‘ dedim ‘‘uzak kalmayı seçmedim’‘ dedi ‘‘sen uzak kalmamı istedin’‘ ‘‘senden, hayatından, hüznünden, sevincinden’‘ ‘‘belki’‘ dedi ‘‘belki tribe girmişimdir ben de’‘ ‘‘kadınlarını gördükce, umursamıyomuş gibi yaptığını gördükce’‘ ‘‘ama umursuyorum seni’‘ dedim ‘‘biliyorum’‘ dedi ‘‘sadece seni umursadığım kadar çok değil’‘ ‘‘ama işte böyle bi adamsın sen’‘ ‘‘nasıl bi’adamım ben?’‘ dedim ‘’sen bi’ kadının seni sevmesine müsade etmiyosun ki Barış’’ dedi ‘‘ben istediğim kadınları seveyim, istediğim kadınlar da beni sevsin diosun, istiosun’’ ‘‘beni herkes sevmesin’’ dedim ‘‘dışarıdan gördükleri gibi sevmesinler’‘ ‘‘tanısın, bilsin, dokunsun öyle sevsin istiyorum’‘ ‘‘peki o kadın seni öyle sevdiğinde, sen de o kadını böyle sevebilecek misin?’‘ dedi o’nu tanıdığımdan beri en ciddi konuşmamızdı... sustum... ‘‘bak’‘ dedi ‘‘bence seni bi’çok kadın sever biliyorum ki en az benim kadar seviyorlar da’‘ ‘‘ama senin hayata bakışın, ilişkilerin insanların seni sevmeye devam etmesine engel oluyor’‘ ‘‘sanki bilerek yapıyormuşsun gibi’‘ ‘‘ama bilerek yapmıyorum’‘ dedim ‘‘olabilir ama kırılıyoruz Barış. Bunu anlamıyorsun’‘ dedi ‘‘senden uzak kalmadığımda çok güzel vakit geçiriyoruz, kör oluyorum senin varlığından, neşenden’‘ ‘‘ama yanımdan gittikten sonra bi’başka kadınla da aynı şeyleri yaşıyor olman düşüncesine katlanamıyorum’‘ ‘‘anlayabiliyorum seni’‘ dedim ‘‘bazen ben de sana senin gibi davranıyorum’‘ dedi ‘‘kırdıysam, lütfen kızma bana’‘ ‘‘kızmadım’‘ dedim sustum... ‘‘hala hayatından çıkmak istemediğim için burdayım ben’’ dedi ‘‘ama bazen duvarlarımla’‘ gülümsedim... sadece  ’biliyorum’’ diyebildim

[barissahingoz]

çantasında sigara paketini ararken, yere bi’şey düşürdü... ‘‘bişi düşürdün ‘‘ dedim ‘‘önemli bişi değil’‘ dedi paketini aramaya devam etti yerimden kalktım, eğilip aldım... ‘‘sen kırmızı ruj kullanmazsın ki’‘ dedim ‘‘doğru bildiniz küçükbey’‘ dedi ‘‘bu ne arıyor o zaman sende?’‘ dedim ‘‘senin için taşıyorum’‘ dedi ‘‘benim için mi?’‘ dedim ‘‘evet’‘ dedi ‘‘neden şaşırdın ki?’‘ ‘‘yoo şaşırmadım’‘ dedim ‘‘ben kırmızı ruj severim’‘ gülümsedi... ‘‘biliyorum’‘ dedi ‘‘sana söyleyemediğim şeyleri aynana yazıyorum bu rujla’‘ ‘‘beni dinlemediğin zamanlarda, sustuğunda, uyuduğunda’‘ ‘‘sen bazen şarkı sözü sanıyorsun ama’‘ ‘‘onların her kelimesi senin hikayen’‘ ‘‘tüm sevişmelerine şahit olan o aynanda da, birileri var seni özleyen’‘

[barissahingoz]

‘‘yüksek bi yerden atlamış gibi hissediyorum’‘ dedim ‘‘uçmak çok güzel ama çakılacağımı biliyorum’‘ ‘‘burdan öyle gözükmüyor’‘ dedi ‘‘çakılmak umurunda bile değil gibi..’‘ ‘‘durmak, kalmak, beklemek’‘  ‘‘daha acı verici şeyler değil mi?’’ dedim ‘‘ciddiye alman gereken hiç bi’şeyi ciddiye almıyosun’‘ dedi ‘‘kendini, seni sevenleri, hayatı, gerçekleri, ölümü bile...’‘

‘‘sadece yok saymak istiyorum’‘ dedim ‘‘bazen yaptıkların, sözlerin, hatta hayallerin bile başkasına acı veriyor’‘ dedi ‘‘farkında değilsin’‘ ‘‘farkındayım’‘ dedim ‘‘ama umurunda değil’‘ dedi ‘‘sadece uçmak istiyorsun, sadece istediğini yapmak’‘ ‘‘inanmak istediklerim, inandıklarımdan daha gerçek gibi’‘ dedim ‘‘kendini kandırmayı bırak artık’‘ dedi ‘‘elimde tutcağım başka bi’şi yok’‘ dedim ‘‘yapma lütfen...’‘ dedi ‘‘biliyorum ben seni, tamam’‘ ‘‘üzdüğünde de üzülüyorsun’‘ ‘‘ama hiç bi’şey olmamış gibi davranıyorsun...’‘ ‘‘aynı...’‘ ‘‘kaldığın yerden, kırdığın yerden...’‘ ‘‘ve o yerlerin hepsi sana aitken’‘

[barissahingoz]

‘‘yazdıklarını beğenmiyorum’‘ dedim bi süre cevap vermedi... ‘‘insanın şevkini kırmakta üstüne yok’‘ dedi ‘‘çok daha iyi yazabilirsin’‘ dedim ‘‘senin için farklı olmayan her şey kötü’‘ dedi ‘‘senin ortalama dediğin her şey sana göre basit’‘ ‘‘sanırım doğru’‘ dedim ‘‘sana daha nasıl farklı olabilirim Barış?’‘ dedi ‘‘yanında kalabilmek için daha ne yapmam gerekli?’‘ ‘‘hiç bişi’‘ dedim ‘‘içini bilmesem....’‘ dedi ‘‘içindeki o çocuğu bilmesem defalarca arkama bile bakmazdım...’‘

[barissahingoz]

‘‘özledin mi beni?’‘ dedi ‘‘yanında iyi hissediyorum’‘ dedim ‘‘gerçekten mi?’‘ dedi gülümsedim... ‘‘gerçekten’‘ dedim ‘‘sevindim’‘ dedi ‘‘bu kadar kısa sürede alışamam ben kimseye’‘ dedim ‘‘biliyorum’‘ dedi '’bazen’‘ dedi ‘‘bazen çok kırıcı oluyorsun...’‘ ‘‘bazen yaramaz bi çocuk, savunmasız’‘ ‘‘hangisini nasıl sevmem gerektiğini bilemiyorum’‘ ‘‘pek sevilecek tarafım yok galiba’‘ dedim ‘‘sadece göstermiyorsun’‘ dedi ‘‘iyi bi adamsın sen...’‘ ‘’kötü olmayı seven iyi bi adam’’ ‘‘kim sever ki kötü olmayı?’‘ dedim ‘‘eğlenmek için’‘ dedi ‘‘orada özgürlüğün var’‘ ‘‘içini doldurabileceğin bahanelerin’‘ ‘‘kaçışların, hayallerin, yaramazlıkların, hatta yalnızlığın’‘ ‘‘ne kimseyi o kötülüğün içine alıyorsun, ne de çıkmak için yardım istiyorsun’’ ‘‘seviyorsun orayı’‘ ‘‘ne ara karakter tahlili yaptın?’‘ dedim gülümsedi... ‘‘izledim seni’‘ dedi ‘‘fotoğraf makinası tutarken, anlatırken’‘ ‘‘öğrencilerinle konuşurken’‘ ‘‘güldüğünde, sigara içtiğinde’‘ ‘‘bu sendeki farklı bi yetenek sanırım’‘ dedim ‘‘hayır’‘ dedi, ‘‘sadece hissetmeyi istiyorsan avantaj’‘ ‘‘avantajlı başlamışsın’‘ dedim gülümsedi... ‘‘niye öğrencilerin seni sevdiğini anlıyorum’‘ dedi ‘‘niye kadınların ilgisini çektiğini’ ‘’aaa öyle mi cidden?’’ dedim ‘‘taktik verir misin?’‘ kahkaha attı... sigarasını yaktı... ‘‘çünkü’‘ dedi ‘‘kendini seviyorsun...’‘ ‘‘kendin gibi olmayı seviyorsun’‘ ‘‘ve insanlara bunu hissettiriyorsun’‘ ‘‘bazen rol yapsan bile...’‘ ‘‘tanıştığıma şimdi memnun oldum’‘ dedim gülümsedi... ‘‘ben de’‘ dedi ‘‘daha önce onlarca kez tanışmış olsak bile’‘

[barissahingoz]

"sigaran imzan mı, silahın mı?" dedi "fark eder mi?" dedim "tehditkar düzeyde tehlikeli" dedi "alışkanlık" dedim "sadece alışkanlık" "kısa cümleler kurmandan anlıyorum" dedi "sigaranı sigaranla yaktığında da..." "hayır" dedim "küfürler daha samimidir"