Tumgik
barissigaralari · 2 months
Text
Doksanların sonuna doğru Eskişehir'de öğrenciydim. Okulu bırakmak üzereydim, ailemi bırakmıştım, solculuk beni bırakmıştı. Sik gibi kalmıştım tek kelimeyle. Beş kuruş param olmadan günler geçiriyordum. Hala şaşarım, ne yiyip ne içiyordum o zamanlar diye? Tek bir örnek vereyim, sefaletin boyutunu anlayın. Bir gece yarısı soğuktan donmasın diye hohlaya hohlaya yazı yazmaya çalıştığım tükenmez kalem dondu. Üşüyordum, ne soba vardı ne doğalgaz. İkisi de umurumda değildi. Ama sahip olduğum tek kalem donup yazmamaya başlayınca panikle ortalığı birbirine katarak kalem aramaya başladım..mına koduğumun odasında bir tane bile kalem yoktu. Ne parasızlığı, ne gazsızlığı ne de açlığı umursayan ben, yazacak tek bir kalem bulamayınca yer döşeğine kapanıp sızana kadar ağlamıştım. Ertesi gün Titanik 4 adlı kafeye gidip beş altı tane kalem çaldım. Hala ödemiş değilim borcumu..
Depodan bozma tek odalı evimde, daha önce orada oturan öğrencinin çöp diye atmadığı arkası boş binlerce sayfa vardı. Okulu tamamen boşlamıştım. Uyku desen yıllar önce beni boşlamıştı. Yapacak başka hiçbir şeyim yoktu. Çıldırmış gibi yazmaya başladım ben de. Hastalığın tanımını bile değiştirmiş, manik değil panik depresif olmuştum iyice. Aklıma ne gelirse yazıyordum. Saatler, günler hatta aylar birbirine girmişti. Kiloyla aldığım tütünü uç uca ekleyip, bir taraftan şehvetle sigara içiyor diğer taraftan da aklıma ne gelirse yazıyordum. Hayatımın en öfkeli yazılarıydı onlar, başka bir buhran anında hepsini yaktığım, nelerden bahsettiğim hakkında şu an en ufak bir fikrimin bile olmadığı, binlerce sayfa. Bir yüzlerinde makro iktisat, hukuka giriş, ekonometri notları, diğer yüzlerinde benim hezeyanlarım. En azından bir kaç tanesini saklayabilseydim keşke..
O saçma sapan ve hepsi birbirine benzeyen günlerden biriydi. Neredeyse 24 saat yemek yemediğim ve uyumadığım günlerden biri. Yine kudurmuş gibi sabahtan akşama kadar yazdığım, öfkeden ve yorgunluktan başımın çatlayacak kadar ağrıdığı bir gün. Dışarı çıkayım dedim, biraz hava almak için (pencere bile yoktu.mına koduğumun odasında) . Kendimi dışarı atıp gelişigüzel dolaşırken önce kalabalığı fark ettim, sonra garip şarkılar eşliğinde yaptıkları enteresan hareketleri ve sonra bazılarının tuhaf kırmızı kostümlerini. Vay anasını dedim dışımdan, lan bu gece yılbaşıymış. Birden annemi aramak geldi aklıma. Kastamonu'daydı ailem. Elimi cebime attım, uzun süredir sakladığım jetonu aldım ve kulübe aramaya başladım. Porsuğun kenarındaki kulübeye geçip tuşlara bastım. Tek bir jetonum vardı, konuşmak istediğim binlerce şey vardı, etrafımda eğlenen sürüyle insan vardı ve o an benim sadece anneme ihtiyacım vardı. İkinci çalışta açıldı telefon. Kardeşim çıktı, annemi istedim. Hastaneye götürdü babam dedi. N'oldu ne hastanesi dememe kalmadan kapandı telefon. Delirmek üzereydim. Dışarı çıkıp kulübenin yakınındaki insanlara jeton sordum. Kimsede yokmuş. Bayiye gidip jeton istedim, parasını yarın bırakırım dedim. Yok dedi pezevenk. Oysa kasanın yanındaki jeton kutusunu görüyordum. Allah belanı versin deyip sokağa çıktım tekrar. Hayatım boyunca hiç yapmadığım bir şey yapmaya başladım. Geçen insanlara bozuk paranız var mı diye sorarak yürüdüm. Yarım saatten fazla dolaştım, en az yirmi kişiye sordum. "Pardon, bozuk paranız var mı? Yirmisinin de yokmuş bozuk parası. Yavşakların yılbaşı eğlencesi vardı, markalı botları vardı, sevgilileri vardı, kalemleri, doğalgazları, planları vardı. Ama hiçbirinin bozuk parası yoktu. Serdar aklıma geldi sonradan. Evi biraz uzaktaydı. Ondan alırım jeton parası diye düşünüp tekrar yürümeye başladım. Sonra yolda bir tanıdık denk geldi. Durumu anlatıp biraz para istedim. O parayla da üç tane jeton alıp hemen evi aradım..
Önemli bir şeyi yokmuş annemin. Tansiyonu düşmüş biraz. Ben aradığımda da evdeydi zaten. Konuştuk biraz, kapattım. Sonra odama döndüm hızlıca. İnsanlar eğlenmeye, kahkahalar atmaya devam ediyordu. Ve ben biraz daha baksam suratlarına, o gece kesin cinayet işleyebilirdim. Ciddi bir gerekçeye ihtiyacım yoktu, bir jeton parasını bile esirgeyen ırkın mensubu olmaları yeterliydi. Kendimden korkup hızlıca eve girdim. Kağıtlarımı elime alıp yazmak için yere eğildim. O da ne? Yazmıyor. Diğer kalemi aldım, o da yazmıyor. Diğeri de. Diğeri de.. Kafeden çaldığım ucuz kalemler de donmuştu soğuktan. Bir an Allah'a küfretmek geldi içimden. Sonra hemen tövbe dedim. Gözlerim doldu, tuttum kendimi ağlamadım. Donmuş kalemleri sıkı sıkı avuçlayıp, güldüm. Kahkahalarla güldüm. O gece ben, hayatım boyunca gülmediğim kadar çok güldüm..
2 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Oradasın, biliyorum. Bu satırları okuyorsun.
Şimdi bu satıra geçtin, kaşların çatıldı. Kafan karıştı. Kimle konuştuğumu, bu satırları kime yazdığımı anlamaya çalışıyorsun. Ben bu satırları sana yazıyorum. Ona, buna, şuna değil. Sana yazıyorum. Dünyanın her neresindesin bilmiyorum. Hangi şehrin hangi sokağından okuyorsun bu yazdıklarımı, bilmiyorum. Bir otobüste misin, trende misin, saat orada kaç? Bilmiyorum... ekrana dökülen saçların ne renk, inan bana tahmin edemiyorum. Ve inan bana, bunların hiçbirinin önemi yok. Saçlarının renginin, saçlarının olup olmamasının, nerede olduğunun, saatinin kaç olduğunun... tek önemli olan sensin. Bu satırları okuyor olman. Tek önemli olan, şimdi bu cümleye geçmiş olman. Neler yaşadın, neleri atlattın, neler yaşayacaksın, neleri atlatmak zorunda kalacaksın bilmiyorum. Belki mahvolmuş bir haldesin, belki pes ettin. Belki çaresizsin, belki artık hiçbir şeyin iyi olacağına inanmıyorsun. Siz vazgeçilmek ne demek çok iyi bilirsiniz. Biliyorum,sizden de çok vazgeçtiler. Ama bu satıra geçtiysen, bu satırları okumaya devam ediyorsan, bu satırlardan bir kurtuluş yolu, bir cevap arıyorsun demektir. Günün birinde kendinin de üzerinde seveceksin. Bu yüzden de, sevmeyi öğrenmelisin önce. Bu yüzden sevginin acı kadehinden içmelisin. En iyi sevgilinin bile kadehi acıyla doludur. Kaybetmek acıdır, sevdiğin şeyi kaybetmek daha acıdır. O telefonu eline al, kendini tuttuğun o mesajı at. Aynanın karşısına geç, kendine bir bak. O kadar değerlisin ki, kendinin kendine yazık etmesine izin verme. Bir özür dile kendinden. kendine yaptığın haksızlıklar için. Kendini soktuğun o çıkmaz sokak için. Kendini suçladığın her an için, özür dile kendinden. Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın. Seni yadsıyacaklar, yeryüzüne çektiğin silinmez izlerle sen, kendi kendini oynayacaksın. Baktığın aynaları karartacaklar, ama bakmaktan asla vazgeçme. Bakmakta israr et. Bu ısrarın, bu ısrarlı bakışınla kararan aynalar aydınlanacak. Kitapsız, çiçeksiz, hayvansız, doğrusuz insandan uzak dur. Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenlerden uzak dur. Hayatı sadece ideoloji ve düşünce olarak görenden uzak dur. Mutlu olmanı, sorgulamanı, düşünebilmeni kendilerine yapılmış bir tehdit olarak görenlerden uzak dur. Kendilerine duydukları yabancılık yüzünden karşısındakini kötü bilenlerden uzak dur. Nefreti evinin kapısına koyan, artık her dışarı çıktığında avucunda nefret taşıyanlardan uzak dur. Kelimeleri özenle seçmeyen, her sözü toz olandan uzak dur. Sesinin tonu, kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur. Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen, ona dönüşürsün. Güçlü olmak istedim. Ve tanrı beni güçlü kılmak için, bana zorluklar verdi. Bilge olmak istedim, ve tanrı bana çözmem için sorunlar verdi. Cesaretli olmak istedim. Ve tanrı bana üstesinden gelebilmem için tehlikeler verdi. Sevgi istedim. Ve tanrı bana yardım etmek için, sorunlu insanlar verdi. Dualarım kabul oldu. Bir toplum, yaşlı adamların gölgesinde asla oturamayacaklarını bildikleri ağaçları dikmeleriyle gelişir. Eskiden tutkulara sahiptin ve kötü biliyordun onları. Ama şimdi sadece erdemlerin var. Ve onlar, senin tutkularından doğdu. 
Ve hiç unutma, 
ışıklar sadece karanlıkta yanar.
2 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Elleri, ne de yakışır ellerime. Söylesene tanrım, her gün daha çok aşık olacağımı bildiğin için mi böylesine güzel yarattın? Tüm sevgimi vereceğimi bile bile mi onu yolladın bana? Bir gün senden daha çok seversem ne olacak? Onu benden alacak mısın? Onu benden alma, onu alma ki yaşamaya devam edebileyim.
#t
3 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text

Ve sonra ne oluyor biliyor musun, tahammülsüzleşiyorsun. İnsanlara, etrafa, herkese ve her şeye hatta kendine bile tahmmülsüzleşiyorsun. Öyle garip şeyler hissediyorsun, öyle karışıyor ki için sen bile anlamıyorsun. Yalnızca sevgiyi hissedemiyorsun. Yoldan geçerken yeni açmış çiçekleri bile öpüp koklayan sen, şimdi yanına gelen yavru bir kediye boş boş bakıyorsun. Sevilmek istiyor, üşüyor, belki korkuyor. Başını dizine saklamak istiyor ama sen ona öylece bakıyorsun. Kendini görüyorsun o yavruda belli, itiyorsun yavaşça, git diyorsun. Git miniğim ben seni saklayamam, ben seni koruyamam. Gitmiyor. Sevmek istiyorsun ama yapamıyorsun. Kalkıp gidiyorsun sonra, üzülmemek için bakmıyorsun arkana. Birkaç adım atıp duruyorsun, içinden bir ses dur diyor. Dur gitme, tam o sırada ayaklarının yanında bir gölge görüyorsun yine. Yanında işte, itmene hatta gitmene rağmen yanında. Anlamlandıramıyorsun o an boş boş bakıyorsun sen de, sen ona o sana. Bir şeye mi ihtiyacı var diyorsun, annesini mi arıyor diye etrafa bakıyorsun. Oysa yalnızca sevilmek mi istiyor diye düşünemiyorsun, tekrar bakıyorsun etrafına kimsesi yok kimsen yok. Kabulleniyorsun artık sen de, oturuyorsun yanına bir sigara yakıyorsun önce. Senin izin vermeni bekler gibi bakıyor yüzüne, yavaş yavaş dumanı üflerken gel diyorsun. Hadi gel bakalım. Az önce inatla ısrarla peşinden gelen o değilmiş gibi, yavaşça ve ürkekçe o adımı atıp oturuyor kucağına. Kalbindeki boşluğu daha iyi fark ediyorsun o an. Üstünü örtmeye, kapatmaya çalıştığın her bir yaranın acısını hissediyorsun. Bi o yavru bi sen, tek başınasınız. Saatler geçiyor, kucağında uyuyor. Yavaş yavaş sokak lambaları yanmaya başlıyor, hava kararıyor üşüyorsun tek. Kimse yanına gelip üstünü örtmüyor, bunu neden beklediğini de anlamıyorsun zaten. Yavaş yavaş titremeye başladığında minik kedinin de aslında titrediğini fark ediyorsun, sarılıyorsun ona birkaç saat önce git ben seni koruyamam dememişcesine. Gözünden akan bir damla yaşı fark ediyorsun, direnmiyorsun bu sefer silmiyorsun onu. Kendini korumak veya zorlamak istemiyorsun, senin ağlaman üzülmen umrunda değil ki onun kimsenin olmadığı gibi. Tek yapman gereken başını okşamak, telefonu sessize almak. Ulaşmasınlar sana ulaşamasınlar, bir kedinin bile yaptığını yapamadılar. O git demene rağmen kalırken, onlar kal demene rağmen gittiler. Garip bir şekilde ayrılık vaktinin geldiğini hissediyorsun sonra, o uyuyor hâlâ hiçbir şeyden haberi yok. Uyandırmamaya çalışarak kucağından kaldırıp kenara koyuyorsun, uyanmıyor bu sefer. Bomboş hissediyorsun kendini, bir şey hissedemediğinden değil ne hissedeceğini bilmediğinden. Gidiyorsun sonra ev denen o yere, aklınla kalbini orda bırakıp. Saatler geçmiyor ama sabah oluyor, bir anda kendini sokakta buluyorsun. Onu arıyorsun, ihtiyacın olduğundan değil işte görmek istiyorsun onu. İyi mi, gece üşüdü mü? Bunları düşünüyorsun ama bulamıyorsun. Gitmiştir diyorsun, geziniyordur geri gelir. Bi umut yine içinde, bekliyorsun öyle. Günler geçiyor, geçtikçe umudun azalıyor. İlk günden belliydi aslında onun da seni bırakıp gittiği, bir daha gelmeyeceği, onu bulamayacağın. Neyin umuduna neden kapıldın ki sen? O an kendini sevdirmek istemesi seni hep seveceğinin garantisi miydi? Gözünden yaş akmasına izin verdiği için mi güvendin ona? Geldi ve gitti. Aylar geçti sense hâlâ aynı yerde, aynı karmakarışık hislerle onun gelmesini bekliyorsun. Büyüme ihtimalini aklına dahi getirmeden o mu diye gördüğün her yavru kedinin gözlerine bakıyorsun. Belki keşke onu hiç kucağıma almasaydım, belki de keşke hiç gitmesine izin vermeseydim diyorsun. Her gördüğü insana kendini sevdirme derdi olan o yavru için kendi sevginden şüphe ediyorsun ve onu gördüğün o köşeye her gidişinde de onu hatırlayıp onu arıyorsun.
5 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Sevgi nedir Efsunkâr? Neden bu denli açlık duyarım saçmalıkla dolu bir duyguya? Bu duygu nasıl oluyor da bana her şeyi yaptırabiliyor? Nasıl olur da her seferinde inanabiliyorum bir avuç et yığınının içimde ki bu açlığı doyurabileceğine? Efsunkâr, basit bir saç okşaması nasıl aylarca içimde bir sızıya dönüşebiliyor? Bir insan bu kadar aç aynı zamanda nasıl bu kadar tok olabiliyor? Yalancı bir tokluk var yüreğimde. Sahi olmayan sevgileri nasıl da benimsemişim Efsunkâr. Saçlarıma değen parmak izleri yalanlarla çizgilenmişken nasıl da inanmışım beni sevdiklerine? Sevileceğim derken nasıl da kirlenmişim bu denli? Nasıl temizleneceğim ben efsunkar? Söylesene, bu parmak izleri nasıl çıkacak vücudumdan? Daha kaç defa yüreğimi sökmek istercesine temizleyeceğim şu vücudumu? Efsunkâr, nedir bu sevgi? İnsanların kirlettiği büyülü bir duygu mu, ezelden beri kirli olup insanların büyülü bulduğu bir yalan mı? Nedir bu sevgi Efsunkâr, anlatsana biraz nasıl da doğrusuna denk gelemez bir insan? Hiç mi tadamaz yalan veya gerçek şu büyülü duyguyu? Peki ya neden bu kadar tatma ihtiyacı duyar ki bir insan? En diplerde uzanmış yıldızları izlerken, bu sefer tamamen bitti derken biri gelip de bu duyguyla nasıl ümit verebilir insana? Nasıl da verdiği ümidi bir anda kesip bulutlardan en dibe son sürat düşmeni sağlayabilir? Peki ya söylesene, bir insan neden bu umuda da en dibi görüşlerine de izin verebilir? Bir insan nasıl göz göre göre kendini kirletebilir? Düşünceler gezintiye çıkmışken beynimin en ücra sokaklarında, nasıl hâlâ düşünebilirim şu aptal duyguyu? Efsunkâr, bir insan neden saçlarının okşanmasına, sarılıp sarmalanmaya bu denli ihtiyaç duyabilir? Al işte, var iki elin, var 10 parmağın, var iki kolun. Sarıp sarmalasana kendini, yalan dolu parmak izlerinle okşasana kendini. Neden illa biri aptal? Neden illa başka birinin yalanlarına ihtiyaç duyar insan? Hiç mi yetemez tamamen insan kendi kendine? Hiç mi doyuramaz kendi kendini? Her insana yetişmeye çalışırken bir insan nasıl olur da kendini doyurmayı unutabilir? Doğrusunu söylemek gerekirse bu sorunun cevabını biliyorum Efsunkâr, insan kendini unutmaz unutmaya çalışır. Başka insanlara koşar çünkü gerisinde kendisini bırakabileceğini düşünür. Aptallık. Yalanlarının kendine yetemeyeceğinin ve her türlü sevginin onda yalan duracağını fark ettikçe arkasına bile bakmadan kaçar insan. Aptallık. Bir insan nasıl kendinden kaçabileceğini düşünebilir? Bir insan neden herkese tahammül edebilirken kendi yalanları söz konusu olunca yalanla dolu parmaklarını boğazına sarıp da tahammülsüzce kendini boğmak isteyebilir? İçinde ki sevgi açlığını düşünüyor insan Efsunkâr, o açlığı ilk olarak onun doldurması gerekirken neden kendini boğazlamak istercesine tahammülsüz olabilir ki insan? Sevgi adı verilen şu yalan neden bir insana yarabandı olarak görünebilir? Nasıl da hem yara hem merhem olabilir? Aslına bakarsak efsunkar, artık ne yara ne de merhemini istemiyorum. Artık ne düşmek ne de doğrulmak istemiyorum. En çok da ne yalanları ne de gerçekleri istemiyorum. Kirlilik akan şu parmaklarımın klavye üstüne dolaşmasını istemiyorum. En çok da kendime kalmadı tahammülüm efsunkar, en çok da yalancılarıma. Kukla, tiyatro, sihir, sahne... ruhumdan akan hiçbir cümle, hiçbir betimleme hoşuma gidemiyor Efsunkâr. Benden çıkan hiçbir şey hoşuma gidemiyor, en çok da cümlelerime kalmadı tahammülüm. Ses tonum tırmalıyor kulaklarımı, boğazımı sarmaya hazır parmaklarım morarıyor. Şu açlık duyulan sevgi bunlardan hangi birini çözebilir Efsunkâr? İsmini sevgi koydukları şu yalan hiçbir şeyi çözmez, çözmedi ve çözmeyecek. Sök at şu açlığını içinden, onu kimse doyurmayacak. Doyuramayacak. Kaldı ki sen beceremiyorsun bunu, tahammülünün kalmadığı kirli bedenini ateşlere atacaklar.
10 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Ve aslında karmaşıktır sevmek. Lakin kaçınılan bir nokta var. Sevilmek sevmekten bile karışıktır bazen. Sevilmenin aklı puslandırışından ziyade, nefretin netliği çeker ilgimi. Düşünürüm bazen, en çokta şafak vakitleri. Kurtuluş nedir? Nedendir sevilmenin nefretten daha çok yakması canımı. Nedir kendimle alıp veremediğim? Nedir kendime durmadan acı çektirme isteğim. Küçük bir çocukken, kanattılar ruhumu demek isterdim lakin sömürdüler ruhumu. Küçük bir çocuktum, susar kaçar dururdum. Kaçmak çözüm gibi gelirdi bana. Lakin birgün kendimden kaçmak istedim. Ben o gece, kendimi çok defa kaybettim. Sevgiden korkar oldum,sevsem bile kaçar oldum,sevemez oldum, sevenlere zarar verir oldum. Oysa ne çok isterdim küçükken sevilmeyi. Ruhumun sıcacık ruhlarda kavrulup sonsuzluğuna ermesini. Bir elin gözlerimden süzülen yaşı yakalayabilmesini. Ne oldu bana? Ne ara bana dokunan elleri iter oldum? Ne ara en çok kendimden kaçar oldum?
5 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Tumblr media
Sevgi tuğlalarıyla harabe evler.
5 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
İstediğin sonuca ulaşacağını bilseydin, yaptığın hataları tekrarlar mıydın?
-Bir şeyleri zamanı geldiğinde anlarsın, ondan önce değil. Rüya görmediğini yaşamının bir rüya olmadığını nasıl biliyorsun?
Hiç depresyona girdin mi?
-Ben hep depresyondayım.
Depresyonda olmak nasıl bir şey?
-Bilmem. Şey hissediyorsun, daha iyinin ne olduğunu hatırlamıyorsun sanki. Daha iyi hissettireceğini düşündüğün şeyler yapıyorsun, kötüleşiyor. Yapmaktan gerçekten korktuğum şeyler, muhtemelen bana en çok faydası olacak şeyler. Ama onları yapamıyorum.
Aynı şey kaç kez kalbini kırabilir?
-Sevdiğin sürece.
Kendin, diğerlerinden daha mı çok zarar verdi sana?
-İnsanlar altın yaldızlı bir mağaraya hapsedilmiş haldedir ve kendi köleliklerini sevmeyi öğrenmişlerdir. İnsanlar acı vermek için bir arzu duyduklarından değil kendilerine kötü davranılmasından kaçınmak için sıklıkla başkalarına kötü davranır. Sorun sadece güven eksikliğidir. Kendine duyduğun güven de öyle.
Zerre içinde zerreyim, ben kendimi bilmez miyim?
Yani işin sırrı kendini bilmekte.
Değişmek istiyorsan eğer, bileceksin kendini.
Neyi terkettiğini bileceksin.
Neyi terkettiğini bileceksin ki,
Neye kavuşmak istediğini bilesin.
Şimdi düşünüyorum da... Bırak bilmeyi,
Ben aslında hiç öğrenememiştim kendimi...
Peki ne yapacaksın? Hayatını nasıl geçireceksin ?
- Her anı yaşayacağım...
6 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Yorgunluğumu anlatamıyorum kimseye. Yakınmalarımda ince bir alay görüyorlar. Bu inceliği bana yakıştıranlar tabi cahil insanlar. Ötekilerle artık görüşmüyorum. Darıldım onlara. Onlar bu dargınlığımın farkında değil tabi. Kapıdan çıkıp gidince hemen unutuluyorum. Bir de benimle uğraşacak vakitleri yok. Çünkü uğraşmaya değmiyorum. Ben de darıldım onlara işte.
5 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Bazen insan yaşadığı şeyleri anlamlandıramaz. Hiçbir şey de yapamaz oturur bir kaldırıma öylece bakar, bazen sadece izleyebiliriz ve bazı şeyler bir insana fazlasıyla zor gelebilir, bunlar olağan şeyler. Yinede siz o kaldırımda çok kalmayın kalkın evinize gidin, eviniz her kim veya her neresiyse
2 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Tüm şarkılar sana armağan olsun küçük prensim
#t
3 notes · View notes
barissigaralari · 3 months
Text
Sen varsın ya bu içime çektiğim nefes bile huzur bana. Sanki karşıma geçsen dilimden defalarca seni seviyorum sözcükleri dökülecek.
#t
4 notes · View notes
barissigaralari · 4 months
Text
Bu yaşlar hep hayran olduğum yaşlardı. Ben de büyümek istiyorum diye ağlardım. Oysa bilseydim büyümenin böyle bir şey olduğunu, böylesine büyük sorumluluklar alacağımı, ister miydim yine? Çocuk olmak istiyorum, gerçi sanki bu zamanda çocuk olmak bile çocukmuş gibi hissettirmez. Her güzel şeyi 12 yaşımda bıraktım galiba. Sabahları uyandıran annem yok, heyecanla televizyona koşmak yok, arkadaşlarım yok, huzurda mı yok? Ne için yaşadığımızı şaşırtacak kadar mı zorlamaya başladı, anlamsızlaşmaya başladı her şey?
4 notes · View notes
barissigaralari · 4 months
Text
Sessiz, biraz da soğuk. Sigara, sen ve yıldızlar. Söylesene biriciğim sence de hayat fazla yormuyor mu? Yoruyor. Herkes bir telaş içinde diyeceğim yalan olacak. Herkes durgun sanki herkes yorulmuş, peki nasıl geçecek bu yorgunluk? Benim yorgunluğum seni severek geçiyor. Yoksa geçmiyor mu? Pek bilmiyorum, zaten ben kendime gelince öyle çok şeyi bilmem. Kaybettim galiba kendimi, hakkımda ne sorulursa bilmem derim. Bilmiyorum ya da bilemiyorum bulamıyorum, öyle işte. Gözlerinden öpüyorum
#t
3 notes · View notes
barissigaralari · 4 months
Text
Senin için bu hayatta yaşamayı göze alır, senin için ölürüm.
#t
5 notes · View notes