Tumgik
Text
yeni bir sigara yakın, gözünüz tavana bakarken. sonumuz nasılsa yakın ve hazır  beni bulması mı sorun ölümün?  güzel günleri göremedikçe ben ayaklarım yavaş yavaş götürüyor ipe ölümden korkmuyorum, hissizleştim. ters gidiyor işlerim hep. bir benzerlik var insanların gidişlerinde geceler boyu kriz hüzün doldu yüzümü yolduğum bu tırnak içlerime insanları boş verdim onlar sevgi dolu bir kalp aldı ama çok boş verdi. iyi olan her günü huzursuzluk kapladı sanırım Tanrı mutlu günleri zamanında borç verdi
0 notes
Text
O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor diye küçükken beni korkuttukları çolak ve topal deli rüstem ile ben ve benimle birlikte bar kızı leyla kendisine yüz vermedi diye intihara teşebbüs ederek beynine iki kurşun sıkan fakat ancak kafa tasını delerek alay edenlerden kurtulmak için bütün hayatınca yolda kalpak giyerek dolaşmak zorunda kalan meyhaneci hızır ve onunla birlikte ortaokulda kekemeliği ve garip mistik düşünceleriyle arkadaşlarının alay konusu olan ve şimdi hava gazıyla intihar ettiği için olmuş bulunan ve evlerindeki şecere ağacında taze yağlı boyayla yeni boyanmış yeşil, titrek bir yapraktan ibaret kalan ercan ve ercan’la birlikte annesi rus babası italyan olan ve sınıfta ve bahçede paltosunu hiç çıkarmayan ve daima gözlüğü ve paltosuyla ilkokul birinci sınıf çocuklarıyla top oynayan ve gavur diye ve kambur diye horlanan altan ve altan’la birlikte zeki ve siyah gözleriyle bana hep muhabbetle bakan ve yedi kardeşiyle ve annesiyle ve babasıyla ve teyzesiyle ve dayısıyla evkaf apartmanının en üst katında labirent gibi karışık koridorlardaki yüzlerce odadan sadece birinde oturan ve sınıf birincisi olduğu halde ilkokuldan sonra elektrikçi çıraklığına başlayan osman ve onunla birlikte bütün gülünçlüğüne rağmen aşağılığı sefaletinden ve sefaleti aşağılığından ileri gelen mimar cemil (uluer) turan ve mimar cemil’le birlikte sakat olduğu için hiç yürümeyen ve hep altını kirleten ve misafirler görmesin diye ve sosyetik annesi rahatsız olmasın diye yaz kış balkonda tutulan ve hep bağıran ve altına yapan ve güzel yuzuyle ve akıllı sözüyle beni büyüleyen ve balkonda yerde kendini oradan oraya atan zavallı ayhan ve onunla birlikte bodrum katta evdeki yedi ve bahçedeki yirmi yedi kedisiyle yaşayan ve kimseye zararı dokunmayan ve olmuş kocasını unutamayan rus madam ve madamla birlikte yirmi iki yaşında veremden ölerek bizleri ve ailesini elemlere boğan ve albay sait beyin biricik oğlu ve liseden dört defa kovulmuş olup sanatoryumdan altı kere kaçan ve yağmurlu bir ilkbahar akşamı hastaneden son kaçışında ıslak elbiselerini çıkarmaya fırsat bulamadan kanla boğulan ertan ve onunla birlikte basit bir kamyon şoför muaviniyken lastik karaborsasından zengin olarak genç yaşında kumar denen illete tutulan ve bu uğurda servetini ve dostlarını kaybeden ve karısı ve kızı ve oğlu tarafından terk edilen ve meteliksiz kalan ve bir gün bir kahve köşesinde kendini vuran ve eski ve samimi aile dostumuz orhan ve orhan beyle birlikte, orhan beyle birlikte olmaktan muhakkak gurur duyacak olan ve el kapısında dünyaya gözlerini açıp ve kaderi ve mesleği hizmetçilik olan ve komşumuz saffetlerin üçüncü hizmetçisi kezban yargıç kürsüsünde bulunacağız.”
0 notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
Text
iki avucumun içinde cinnet sahneleri gizli doktor. özellikle seni sol elimle yakaladığımda boğazından, küçük parmağımdan başlayarak kapatmaya baş parmağıma geldiğimde o yumruğumu sıktığımda alacağım aldığım zevk var ya, onu ne sen, nede bir başkası algılayamaz.
ah Tanrım ! 
okuduğum kitaplardan etkileniyorum. kollarım uyuşuk. çünkü sürekli dilime lanse ettiğim “hepinizi keserim sabaha bir şey hatırlamam”, “ölsem de hepinizden kurtulsam”, “bileklerimi kesip boğabilirdim seni de aynı kanla” ifadeleri beynimde sürekli hareket ettikçe, kimseye anlatamadıkça, böyle edindiğim yükler hakkında daha da ezildikçe 
yardım et Tanrım.
yakında umuyorum beni bir hastahanenin en alt katında bulunan, odaları bembeyaz içinde en az dört kişinin yatmakta olduğu, kapılarını sürekli kilitledikleri, hava alamayacağım, çiçek bozuğu ölü suratlar içinde damarıma sürekli bir şeyler saplamalarına izin vermeden ve en kötüsü de bir daha gökyüzüne aşık olmama izin vermeden çürüyüp toprağa karışacağım.
ama söz !
bu gün gelene kadar hiç uslu olmayacağım. elimden geldiğinden daha da fazla daha da bastıra bastıra cinayet işleyeceğim yemin ederim Tanrım !
affeyle yarattığın aciz kulundan. 
ben affetmeyeceğim yemin ederim kimseyi affetmeyeceğim. hepsinin gözüne tığ saplayıp dart misali eğlenmeden, minik minik inşaat çivilerini tornavidayla kafa taslarına vurarak çakmadan, ince kıl testeresiyle boğazlarını kesip akan kanla onlara abdest aldırmadan hiç birini affetmeyeceğim.
1 note · View note
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
106K notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
   intihar gibiydi
1 note · View note
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
diebitchdie
0 notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
its like a dark paradise 
29 notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
you still have all of me    
0 notes
Photo
Tumblr media Tumblr media
12K notes · View notes
Video
youtube
this pain is just too real .. 
0 notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
Video
youtube
Özlenen Bütün Anneannelere ....
0 notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
Text
Herkes için ayrı bir anlam ifade eder acı. Bazen bir bebeğin ağlaması, bazen son paranla oynadığın iddia kuponunun yatmasıdır. Bazen ise bir Neşet Ertaş bozlağının içinde geçen üç kelimedir ; Bir ayrılıktır, bir yokuslluktur, bir ölümdür.. Belki ömrünü feda etsen gerçekleştiremeyeceğin hayalleri bir başkasının keyfine göre gerçekleştirebilrmesidir. Acı kabullenmemek değil, aksine kabullenmektir. Bittiğini kabullenmek, sona gelindiğini kabullenmek, ölümü kabullenmek... Hasta ruhların artık alıştığı için zevk aldığı. Kimisinin gelsin ulan bildiği gibi dediği, kimisinin ise kabusu. Acı ananın,kardeşin yüreğine kor,babanın ocağına incir ağacıdır.Boğazına bir düğüm, gözlerine buhudan bir cam kapaktır. Çaresizliktir acı, bir şeyleri yapabileceğini bildiğin halde yapamamandır. Belki de duvar saatinin tik tak sesini duyabilecek kadar yalnız olmaktır acı, göz yaşlarını kendi kendine silmendir. Sevdiğin bir insanın gözlerin önünde can vermesi değildir acı, gözlerinin önünde can verdiğini görmen ve bunun için elinden hiç bir şey gelmemesidir. Haykırsan belki paramparça olur bütün evren, ama haykıramazsın, haykırsanda kimse duymaz senden başka ! İçin paramparçayken “iyiyim” demek ve buna kimsenin “hayır değilsin biliyorum” dememesidir acı. Acı saçma salak bir yıl başı partisine her ülke milyonlar harcayabiliyorken, afrikada milyonlarca insanın ölmesidir. Acı üvey bir annenin üç-dört yaşındaki çocukları öldüresiye dövmesidir. O kadar acıdır ki hayat ! Cümlelere sığmayacak kadar büyük bir yer kaplar ! Size göre dünyanın dörtte üçünü su kaplıyor olabilir fakat bize göre dünyanın dörtte üçü acıdır ! Acı bir gün ölmek yerine her gün tekrar tekrar ölmektir. Nefes aldığını sadece sigara içerken anlamandır, nefes aldığın halde yaşamamandır acı. Etrafın kalabalık olmasına rağmen seni yalnız hissetirecek insanlarla dolu olmasıdır acı. Verdiğin kadarını alamayınca iki damla yaş dökersin ya hani işte odur acı. Acı kapıyı çaldığında yanında beraber kapıyı açacağın bir dostunun olmamasıdır acı. Hayallerinin gerçekleşmeyeceğini kabullenmektir, savaşmayı bırakmaktır. Kardeşinin göz göre göre acı çekmesi, senin elinden bir şey gelmemesidir. Evde yediği üçüncü tabak yemekten sonra “Allah dışarıdakilere yardım etsin” demekle yetinen insanların varlığı acıdır. Dışarıdakilere yardım etmek evde olan herkesin yapabileceği şeydir oysa, kimse gidip onların yanına oturup ne derdi olduğunu sormaz, kimse dışarıdakilere bir bardak su, bir kap yemek götürmez ama “Allah yardım etsin.” Diyerek dünyayı kurtarır küçük zihninde ! Küçük hayallerine dahi ulaşamamandır acı. Her gece ağlarken bir elin omzundan tutup “tamam artık yeter” demeyişidir acı. Anlatılmaz yaşanır şeydir aslında, şimdi ben size ıslanan yastığın diğer ucunu çevirip uyumaya çalışmanın, gecenin bir vakti uyanıp, yatağın en köşesine oturup boş boş bakmanın, bütün gece ağladıktan sonra ertesi sabahın köründe kalkıp okula,işe gitmeyi ben size nasıl izah edeyim ? Güçlü insanlar için asla dışarı yansıtılmayacak bir şeydir fakat onlar bile içten içe acının onları paraladığını bilir. Acı sırdır. Yastıkta başını çevirme cesaretini bile yok eden şeydir acı. Ağlarken nefes alamamaktır. Artık beyninin uyuştuğunu, bir şey düşünemediğini,bir parçanın eksik olduğunu hissetmektir. Vicdan azabıdır acı, boş boş sabit bir yere, bir duvar saatine bakmaktır. Acı, bir annenin güle oynaya bir daha kokusunu dahi duyamamayı göze alarak vatan borcunu ödemesi için yolladığı oğlunun şehit haberini almasıdır. Daha baba diyemeden babasını kaybeden bir yaşındaki çocuğun göz yaşıdır. Şu siktiğimin hayatında “arkandayız” diyen bir ailenin olmamasıdır ! Kalbinin göğüs kafesini parçalamasıdır acı ! Ne anlatıyoruz lan burada ! Hayatın kendisidir acı ! Ölmek istemek ölememek diyorum. Her gece bir önceki gecede olduğu gibi intihar, cinayet planları yaptırmaktır. Bazen sadık dostum duvarlara bakarken hıçkıra hıçkıra ağlamam, bazende öfkemle karışıp o duvarları yumruklaya yumruklaya duvarın rengine biraz kırmızılık katarken ellerinin paramparça olduğunu hissetmeyişindir. Aslında acı bazen iyi bişeydir. Seni adam eden şeydir, ne yapman gerekir, ne yapmaman gerekir öğretir. Sana bütün gücünü veren öfkeyi ortaya çıkarır. Ah ulan, yaşamak neden bu kadar acıdır.. Neden bir uçurumumun yanı başından geçen bir yol gibidir. Belki de üstadın dediği gibidir; “Garip bülbül gibi feryad edersin, anlayan bulunmaz dilinden gönül.” Belki de elinde bir jilet, duvara yazdığın “çok eğlendim, teşekkürler!” yazısıdır. Belkide acı ağlarken gülümseyecek kadar ruhunu kaybetmektir. Acı, çok acı.
0 notes
Text
BUNU YAZMAK CESARET İSTER.. AMA ANLAMAK İÇİNDE ADAM İSTER!!!!!!!!!
Ve insan ”Kadın değil, Keçi boynuzuyuz! Sayelerinde çırılçıplak geziyoruz memlekette. Gözlerini, sözlerini eksik etmiyorlar çünkü üzerimizden. Ne kadar giyinsek de fark etmiyor, kafalarında hep çıplağız biz. Kıyafet özgürlüğümüz elimizden alındığı gibi, bedenimiz de bize ait değil. Memelerimiz var mesela; ama bizimle alakaları yok. Başbaka’nın şiddetle tavsiye ettiği üzere, doğuracağımız üç çocuk için, kutsal ailenin yapıtaşı, kutsal süt ünitesi onlar. Emzirme sutyeniyle sıkı sıkı korunsun, uslu uslu otursunlar. O kadar! Olur da elbisemizin penceresinden aksilik yapıp görünmeye kalkarlarsa vay hallerine! Elinde kumanda, kanal kanal gezen iktidar partisinin genel başkan yardımcısı düzeyinde muhatap alınıp kovulurlar. • • • Vajinamız var mesela; ama vajina dememiz ayıp. Böbrek, dalak gibi bir organ ama Başbakan yardımcısı tarafından yüz kızartan sözcükler listesine alındı. Yumurtalar izin verdiği sürece ayda bir kanıyor, adına regl deniyor ama o da ayıp. Kısık sesle ‘halam geldi’ dememize izin var. Bu eşsiz benzetmenin çıkış noktasını bulmak için geleneklerimizin karanlık dehlizlerine dalmaya hiç niyetim yok. Ama bu regl öyle ayıp bir şey ki, ramazanda toplum içinde yemek yiyen başörtülü kadınlar böylece regl olduklarını ilan etmiş sayıldıkları için, elbette ki bir erkek tarafından kınandı. Başörtülü bir kadın ramazanda oruç tutmuyorsa vajinası kanıyordur çünkü, misal şeker hastası olma ihtimali bu kafa için fazla bilimsel. • • • Dudaklarımız var bizim. Kırmızı çok yakışıyor. Ama işte, erkek üzerinde bir kilo keçiboynuzu yemişcesine afrodizyak etkisi yaratabileceğinden, THY’de kurum düzeyinde tartışıldı. Hostes kırmızı ruju sürünce ne olacak, servis yaparken, demli çay isteyen yurdum erkeğinin aktive olan testosteronu, kalbinde meydana getirdiği ritim artışıyla bedenini titretip, sıcak bardağı üzerine dökmesine neden olacak! Kırmızı rujuyla, “içecek ne alırsınız efendim” diyen kadının dudaklarının arasındaki bu büyük tehlikeye “dur” demek elbette yine erkeklerin işi. • • • Özgürlüklerimiz için sokağa çıktığımızda, devletin polisi saçımızdan sürükleyip, vura vura kalçamızı kırdığında, adı hatırlanmayan, -aslına bakarsanız gerek de duyulmayan-, Başbakan tarafından “ bir tane ‘kız’ mıdır, ‘kadın’ mıdır artık bilemem” olarak seslendiği insanlarız biz. Ya üzerinden etiketi sökülmemiş yeni bir tişört, ya paketi açılmış eski bir hediye… Çok afedersiniz o yüz kızartan vajinanın içindeki zar da bizim değil elbet, erkeğe sunmakla yükümlü olduğumuz, bize emanet edilmiş hazine o. • • • Eşşek gibi çalışırız ama emeğimiz bizim değil. Merdiven altlarında, pencere pervazlarında güvencesiz, üç paraya çalıştırılıp görmezden geliniriz. Kadının yeri evi tabii de, mecburiyet olunca… Gerçi iki ucu kakalı çomak! Kadınlar iş aradığı için işsizliğin yüksek olduğu, bakan düzeyinde ciddiyetle öne sürülmüştü. En iyisi gözden ırak olsunlar, erkeklerin istemeyeceği işleri yapsınlar, bir de çok kazanıp şımarmasınlar. Mazallah kendimize güvenimiz falan gelir, başlarım böyle hayata deyip, çekip gideriz! Gerçi bu asiliğin de çaresine bakılmış. Sokak ortasında öldürülmemizin önünde pek bir engel yok. Cezası, ‘namus temizliği’ne davetiye… Tahrik indirimi memleketin erkeklik haklarının en iyi avukatı. • • • Biz varız ama, biz bize ait değiliz. Başbakan düzeyinde dillendirilen kürtaj yasağı, “anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün,” şeklinde başkent belediye başkanı düzeyinde ve “tecavüze uğrayan doğursun, devlet bakar,” şeklinde de bakan düzeyinde ele alınmış; ancak dibin dibi olarak tanımlanabilecek olan açıklama, görevi insanlığa karşı işlenmiş suçları araştırmak olarak belirlenmiş meclis insan hakları komisyonu başkanından gelmişti. “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.” • • • Onlar, günde beş kadının öldürüldüğü, son on yılda kadın cinayetlerinin yüzde bin dört yüz arttığı memleketimizin iktidar temsilcileri. “Biz karısını kırk yerinden bıçakladıktan sonra sokak ortasında bırakan bir ahlaksız kocayı bu güne kadar duymamıştık” diye şaşıran Bülent Arınç’ın yol arkadaşları. Bugünlerde bir hayadır, iffettir almış yürüyor. Sıfırlanamayan paralarla, kirli ortaklıkla, özgürlüğü ve hayatı yalan dolanla elinden alınmış insanlarla, öldürülen çocuklarla, çekirdek gibi çitlenen işçilerle, tabutu bedeninden ağır çeken Berkin’le, onun acılı anasını yuhalatmakla falan ilgili değil. Mesele kahkaha; ama durum gülünç değil. • • • Kadınlar toplum içinde kahkaha atmasın, demek; kadın katillerinin “güldü, tahrik etti, vermedi, öldürdüm” savunmasının temelini oluşturuyor. Bu, komşumuz X efendinin ağzından dökülmüş bir saçmalık olsaydı, karşısına geçip katıla katıla güler, kapısını çalıp “kim o?” dediğinde, vajina der eğlenirdik. Ama değil… Bülent Arınç, AKP’nin kadına bakışını temsilen yaptığı konuşmayla gündemi değiştirmiyor, aksine on iki yıldır hiç değişmeyen kendi gündemlerini hatırlatıyor. Örtülü, örtüsüz bütün kadınların vücudunu, gözleri ve sözleriyle yıllardır çıplaklaştırmaları hiç gülünç değil, aksine çok korkutucu. Haramdan, kıyımdan değil de, vajinadan utanıp kahkahayla irkilen bir zihniyetten ve her gün kadınları hedef alan bu tacizden nasıl kurtulacağız? Asıl soru bu.”
Gülşah Oral / Bunları yazmak cesaret ister de,anlamak için de adam olmak lazım!
1 note · View note
Text
Mona Lisa'nın eteğinin üzerinde ki el. Titanic'i batıran buzul dağının görünmeyen tarafı. “O” benim. Bileklerimi kesmek yerine yazıyorum. Yaşayarak intihar edin, ben bunu yazarak yapıyorum. Bileklerimi kessem dökülür mü içimdekiler ? Sanmıyorum. Ama yazarsam dökülür. Kalemler neşterlerden daha güçlü. Ruhumda ki yarayı kapatmak için bedenimde yeni yaralar açıyorum. Her gece farklı kurbanlarda aynı cinayeti tekrar işliyorum,her gece aynı yöntemle intihar ediyorum. Mavi kendini karanlığa bıraktığı zaman ben de kendi gözlerim içinde ölüşümü izliyorum. Ani, hızlı, dehşet saçan bir ölüm. Kendi kanımda boğuluyorum.
0 notes