birgulylmzb
birgulylmzb
Birgül Ülker YILMAZ
126 posts
Herkes hayata kendi yürek penceresinden bakar ve sadece görmek istediğini görür.
Don't wanna be here? Send us removal request.
birgulylmzb · 5 years ago
Text
SMA
Tumblr media
   Her insan hayatının bir döneminde çeşitli krizler ile karşılaşabilir. Yaşanan bu krizlerden sağlık ile ilgili olanlar insanları en çok yıpratanlardır. Özellikle çocuk hastalıkları hem anne-babaları hem de çocukları fiziksel ve psikolojik açıdan etkilemektedir. Türkiye’de bilinen adıyla Gevşek Bebek Sendromu, Yani kas distrofisi adı verilen ve giderek artan güçsüzlük ile kas kütlesi kaybı semptomları ile tanımlanan bir grup hastalıktan birisidir. Kas distrofisi vakalarının bir çoğunda, mutasyona uğramış anormal genler sağlıklı kas oluşturmak için gerekli proteinlerin üretimine müdahale eder. 
Vücutta kasları kontrol eden sinir hücrelerinin büyük bir kısmı omurilikte bulunur. SMA sürecinde vücuttaki kaslar sinir sisteminden gelen sinyalleri alamazlar ve bunlara tepki gösteremezler. Kaslar sinir hücreleri tarafından düzenli olarak uyarılmadıklarında atrofiye uğrar yani küçülmeye başlar.
SMA Spinal Müsküler Atrofi hastalığı da bireyin en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden alan bir hastalıktır. Herkesin başına geldiğinde yada yakınında olduğunda farkına varıyoruz. Ben değil bu hastalığı adını bile elli yaşında duydum, çünkü yakınımın çocuğunda meydana geldi. Bu hasatlıktan kurtulmak için zolgensma denilen gen tedavisine ihtiyacı var. Çok kişi farkında olmasa da tıpta gerçek anlamda devrim bir ilaçtır. İlk defa böyle bir mekanizmayla çalışan, böyle işleyen, böyle bir hastalığı bu kadar kesin tedavi eden bir ilaç daha yoktur. Fakat Türkiye de tedavisi yok, ABD de tedavisi yapılacak ve tedavisi sadece iki milyon dörtyüz bin dolar ( 2,4 milyon usd) . Yazarken bile insan zorlanıyor; Birde bunun toplanmasını elde edilmesini düşünün. Bir yanda biricik evladın, bir yanda bu kadar para. Tabi ki bu para nasıl toplanacak, kampanyalar ile. Sizde Doğu için bağışta bulunarak hayatta kalmasını sağlayabilirsiniz.  Doğu’ nun zamanı çok kısıtlı.
İnsanların düşündüğü gibi ne günahın bedeli, ne de bir sınav bu, nede akraba evliliği ile ilgisi var. Doğu’ nun annesi ve babası için kış sonrası bahar, kavurucu çöl sıcağında bir su damlası. Adı Doğu çünkü güneş doğudan doğar… Benim gördüğüm, en güzel çocuk. Yürümek istiyor, koşmak istiyor, bir nesneyi tutmak istiyor, yani kısacası sağlıklı bir çocuk olmak istiyor. Doğu’ nun hayalleri, umutları, yaşayamadıkları ve başarmak istedikleri var… Minicik bir kalbin herkese seslenişidir. Biz elimizden geleni yaparak ve Doğu’ nun umutla sağlığına kavuşacağı günleri bekliyoruz. Güneş Doğu dan, Doğu için doğacak.
taplink.cc/dogu_sma  @dogu_sma
#dogusma #sma @dogusma #zolgensma @doguyasamkumbarası #birgululkeryılmaz #birgülyılmaz 
0 notes
birgulylmzb · 5 years ago
Video
youtube
Birgül Ülker YILMAZ - Sana Sustum | Soner YILDIZ #Şiir
0 notes
birgulylmzb · 7 years ago
Video
youtube
Fuat Paşa Yalısında EVET
1 note · View note
birgulylmzb · 7 years ago
Video
youtube
VID 20180401 122052
1 note · View note
birgulylmzb · 7 years ago
Video
tumblr
1 note · View note
birgulylmzb · 7 years ago
Text
Sona doğru...
Tumblr media
Bugün garip bir Şubat günüydü...  Şubatın sekizinde baharı yaşarken, sıcaklığın yerini inanılmaz bir rüzgara bıraktığı güneşin yüzünü utanarak gösterdiği, yağmurun bir yağıp bir durduğu bir gün. İnsanlar gibi mevsimlerin de ruh halleri karışıyor ara sıra. Sanırım ilkbaharı yavaş yavaş benimsemeye başladı Şubat ayı. Marta yalnız bir ay. Yalnız ve sakinliğe koşuşturmalı bir ay. 
İsteğim tek bir noktada buluşmaktı. Benim seçilip senin seçilemediği değil ikimizin de seçilebileceği noktalar olmasıydı. Hırs, öfke nefretin olmadığını hep hayal etmekten ileri neden gidemedik? Oysa hep hayal ederiz canımızın yandığı zaman özellikle ya da bu da bi ayrım biz canımızın yandığında istediğimiz adaleti iyiliği canı yanmadan da hayal eden isteyen insanlar olduğunu düşünebilmeliyiz. Toplu halde yaşamaya alıştırdığımız bu zamanlar haşereler gibi sürekli arayış içindeyiz evlerine girdiğimiz insanların asıl kalp olan o evini görmezden gelerek. Hırsımızdan gözümüzü bütün her şeye kapatırız. Topluma eleştiri olarak düşünebilen bizler konu kendimize gelince hep kendimizi istedik bir adım önde.
İyi şeyleri kabullenmeye başlamak güzel.
Hayatımın uzun suresini çoğu şeylerle uğraşarak geçirdim genellikle çoğu da insanlar oldu. Ama bir zaman sonra iyilikle kabullenmek diye kendime bir yasa hazırladım. Yasanın adı yok herhangi bir zorlama baskı şiddet yok tamamen kendimi motive ederek yapıyorum her seyi. İnsanların olumsuz tavırlarını, konuşmalarını, tarzlarını yorumlamadan sessizce izlemek ve diyalog olduğunda onun kendi gibi istediği cevaptan çok uzak tam tersi olumlu bir cevap vermek. Kendimi onun aynası yapıyorum bir nevi ve o aynaya bakıp kendi kötülüğünün sadece kendisinde olduğunu ona gösteriyorum. Bir zaman sonra ayna kalkıyor bu ona gerçekten belki bir saniye bile olsa bir insanin kendini zorlamadan da güzel şeyler yapabildiğini hatırlatıyor . Bu dağ gibi öğütlerden ona daha faydalı geldiğini biliyorum o da düşünüyor. 
Gerçekten şunu istiyorum insan ilk adımı kendine atmalı evet ama o adımı hırs maddiyat ve kötülüklere değil iyiliğe atmalı. İki zıt görüşte iki kalabalık grup bir tartışma masası taraflar karşı karşıya, karşı gruptan biri gelip zıt gruptakilerin içine oturup kendi düşüncesini orada anlatabilmeli kimsenin kimseyi ayırmadığı kimsenin kimsenin düşüncesinden rahatsız olmadığı sadece ve sadece kötülüğün  ayrıştırıldığı bir toplum olduğu sürece insanlar yeni topluma getirdiği çocuklarına ilk başta iyiliği paylaşmayı, yardımlaşmayı öğretecektir. 
O zaman bütün sınırlar ortadan kalkıp gerçekten toplu halde yasayan insanlar birbirine koşup sarılması ümidiyle bir hayal…
2 notes · View notes
birgulylmzb · 8 years ago
Text
Eylül akşamında...
Neden dökülmeye yeni başlamış yaprakların üstüne basa basa sana doğru geliyorum; Oh sonunda yağmur da başladı…
Tumblr media
Yanında, solgun yüzüne bakıyorken, senden saklamaya çalıştığım gözyaşlarımı içime akıtıyorum.
Yaprakların üstüne basarak, öleceğin düşüncesini her adımımda içime yazarak yürüyorum, sen sonbaharındasın, bir eylül akşamı, gözlerin kapıda,benim gelmemi bekliyorsun.
Tumblr media
Bekle, geliyorum, yaşadığın her saniye için binlerce kez dua ediyorum, dilim döndüğünce tabii, beni anlayacağını biliyorum yaprakların bu şekilde ölmesini sağlayan ve sonra yeniden yeşermesini sağlayan şeyin.
İçimde önümdeki baharda yeniden yeşermen için dua ediyorum, bir yaprak gibi, kendisine has bir şarkı söyleyerek sonbaharla birlikte düşeceğin için.
Bir eylül akşamı, hava ne sıcak ne soğuk, hafif bir esinti, teninizi okşayıp geçen. ince bir umut bırakan içinize, bir parça hüzünle karışık. Tahrik edici ama neye dair belli değil. İşte tam o anda rüzgarın kulağınıza getirdiği şarkıdır…
Ölene dek hayatımıza giren çıkan insanların bir listesi olsaydı eğer, artık öldük nasılsa demeden tüm bu insanların isimleri ve anıları tek tek gözümüzün önüne serilseydi ve elimize de fosforlu bir kalem verselerdi ve bize deselerdi ki; '' ömrünü verdiklerini işaretle''. listede sadece bir isim işaretleyebilirdiniz.
Tumblr media
Herkese bir şeyler vermişsinizdir bazen hesapsızca bazen başı bozuk bir kafayla. ama tüm ömrümü veririm dediğiniz ve bunu öldükten sonra bile ''artık verecek canım kalmadı çünkü hepsini o'na verdim'' diyebileceğiniz bir tek kişi vardır.
Listedeki tüm isimler aynı puntolarla yazılmış olsa da, sizin gördüğünüz isim kocamandır. Kendini ışıldatmaktadır. Ama o ismi ömrünüz bitip geçmişse de hiç tanımamış da olabilirsiniz. biliyorsunuzdur.
Tumblr media
O oralarda bir yerlerdedir, eğer şansınız varsa tanımışsınızdır o'nu. Tanımamışsanız da elinizden kayıp düşer o isimler, anılar. anlarsınız o anda.
O burnunuzun dibindedir ama görememişsinizdir.
İnsan inanılmaz hikayelere inanmak ister içten içe. Ama bu hikayelerin mucizelerin gerçekleşmediğini göre göre kabullenir artık; Saflıktır inanmak. sonra bir bakarsın ki yolda bulduğun ufak bir kağıt parçasının üzerinde ya da yırtılmış bir resim o'nun elinden geçip gitmiştir. Aynı düşü aynı gece aynı anda görmüşsünüzdür.
Tumblr media
Ömrün eksiktir, hep yekten yemişsindir. O da öyle. sonra bir eylül akşamı ya da bir sonsuzluk kuytusunda karşılaşırsın yağmurun altında.
Harcanmış zamanlara yanmaya gerek yok. Bunca yıl, bunca zaman, geçilip bitirilmiş bunca yol ve sen. Ömrünün son anında bile o'nu bulduysan…
Tumblr media
3 notes · View notes
birgulylmzb · 8 years ago
Text
Hep aynı işte...
Tumblr media
Çayını aldı, geldi, sandalyesini camın kenarına çekti hava yaz olmasına rağmen kasvetliydi. Yağmur yağdı yağacak, bulutlar en siyahlarını toplamış gelmişti. Çay bardağını camın kenarına bıraktı, yüzünü cama dayayıp yukarı gökyüzüne baktı. İlk almayı görür müydü? Diye baktığını kendi de fark etti şaşırdı. Hava içini de karartıyordu kadının. “Ne sıkıntılı bir hava ?” dışarıdan duyulacak bir sesle kendisiyle konuştu. Çayından bir yudum aldı. Dışarı bakarken geldi gürültü. İçi ürperdi, sonra gök gürültüsü olduğunu anladı. Gülümsedi. Hem silahı görmemişti öncesinde. Çehov derdi ya eğer birinci perde de bir silah gösterilirse seyirci üçüncü perde de o silahın patlayacağını bilir. Bu cümle yıllar öncesine götürdü onu. Hem de o kadar uzun yıllar öncesine.
Tumblr media
Eller kolları çantalarla dolu yağmur başlayacak yine o zamanda taksi bulmaya çalışıyor, trafik sıkışık taksiler önceden kapışılmış, yok. Adamı görmüştü, kalabalığın içinde bir dolu taksiye doğru hamle yaparken boşalacak diye. Adam oradaydı yanında bir kadın, güzel bir kadın. ”Güzel kadındı” diye düşündü “Bu günde güzel olduğu tartışılmaz”. Adam elinden tutmuştu kadının, evet elinden tutuyordu, gözlerine bakıyordu, yürüyorlardı adam gözlerine bakıyordu kadının ve gülümsüyordu. Çok yakından geçtiler. Görmese adamın soluğunu duyduğunda tanırdı ve duyacak kadar yakınından geçtiler. Elindekileri bırakacak bir yerler aradı bulamadı. Yağmur da başladı, ıslandı ağladı, ıslandı.
Şimdi de yağmur başladı. Cama nasılda vuruyor. Böyle bir yağmurdu o günde. Eve gidememişti. Bir arkadaşına gitti, bir çay eşliğinde anlattı, ağladı, ağladı anlattı. Arkadaşı demişti “Bırak bu herifi”. Adam için “herif” demişti. Çehov’un lafını ondan o gün duymuştu. “Gitmez bu ilişki, hiç yüzleme bildiğini bilmesin. Başka bir şey uydur, bir şeyler nasılsa bulursun, var biliyorum, bitir çok uğraşmadan bitir gitsin, bu yara derinleşir kanar, çok kanar yıkar duruşunu belini büker. Bırak bu herifi yoluna gitsin”.
Tumblr media
Sorulunca çok insani bir şeyler olduğunu söylüyordu. Adlandırdığı her şeyin başka bir adı daha olduğunu gördü ağladı. Adlandırmadığı bir dolusunun adının olmadığını gördü kahkahalarla güldü. Bir Köprünün üstünden baktığı nehrin düşündüğü yöne aktığını göremeyince güldü. Yağmur yağarken ıslandı ağladı. Aşık değildi emindi. Ağladı. Aşık olduğunu sandığında da ağladı. Satırları sildi, hıçkırarak ağladı. Gitmişti ayına kalmadan bitip gitmişti. Yağmur nasıl da yağıyordu. Söylenecek o kadar şey vardı, anlatılacak, sorulacak onca şey vardı. Sormadı. Yıllar geçip tekrar görüştüğünde de sormadı öyle kaldı. İçinden gelmedi sormak yarayı göstermek hani izi bile derindi ama. Olmadı. Başlasın da istemedi yeniden. Nasılsın? Soğuktu o yüzden, kırıklığı anlamadığı kırıklığın devam ettiğini düşündü adamda. Çayından bir yudum aldı, bir gök gürültüsü yine. Patlamıştı silah üçüncü perde açılmadan daha.
1 note · View note
birgulylmzb · 8 years ago
Text
Benim Babam...
Sinirliydi. O sert görünümüne rağmen çok duygusaldı… Kaşları her zaman çatıktı, nadir gülerdi. Küçük çocuklar babamın bakışından korkardı; Hasan amcan nasıl bakıyor diye, taklidini yaptırırlardı çocuklara, çocuklar da kaşlarını birleştirerek bakardı. Nedense eğlenmesini bilmezdi, ya da bilirdi de eğlenmek istemezdi. Hep bizim için çalışır çabalardı, kendisine bir şey aldığını hiç görmedim. Yakınlarına akrabalarına çok düşkündü, onlar için her türlü fedakarlığı yapardı… Eskiydi babam, sevgisini göstermezdi, beni hiç öptüğünü hatırlamıyorum. Çok disiplinliydi, nedense şefkatten çok cezalandırılırdım. Manevi ihtiyaçlarımızdan çok maddi ihtiyaçlarımızı karşılmak için çok büyük özveri gösterirdi. İşine büyük bir tutkuyla bağlı şekilde çalışırdı. Çok kişiye ekmek kapısı açmıştır, okuma yazma bilmeyen insanları işe yerleştirerek dünyayı ayaklarının altına sunmuştur. Çok kişinin aile olmasına, evlenmesine yardım ederek değer verdirmiştir. Ah benim babam, koca yürekli adam. Babam hasta olunca çok korkardım, Babamın ölebileceği düşüncesi bile beni o kadar korkuturdu ki, kabul edemezdim. İstemezdim, Allahım babama uzun ömürler versin diye çok dua ederdim. Ama 17 Mart 2008 birden gitti,  daha önce birkaç acile götürmüştük, tekrar götürdük, acil servise orda rahatlayacak daha sonra alıp eve döneceğiz diye beklerken, gitti, hem de bir daha dönmemek üzere gitti…
1 note · View note
birgulylmzb · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Babam benim
Sinirliydi. O sert görünümüne rağmen çok duygusaldı… Kaşları her zaman çatıktı, nadir gülerdi. Küçük çocuklar babamın bakışından korkardı; Hasan amcan nasıl bakıyor diye, taklidini yaptırırlardı çocuklara, çocuklar da kaşlarını birleştirerek bakardı. Nedense eğlenmesini bilmezdi, ya da bilirdi de eğlenmek istemezdi. Hep bizim için çalışır çabalardı, kendisine bir şey aldığını hiç görmedim. Yakınlarına akrabalarına çok düşkündü, onlar için her türlü fedakarlığı yapardı… Eskiydi babam, sevgisini göstermezdi, beni hiç öptüğünü hatırlamıyorum. Çok disiplinliydi, nedense şefkatten çok cezalandırılırdım. Manevi ihtiyaçlarımızdan çok maddi ihtiyaçlarımızı karşılmak için çok büyük özveri gösterirdi. İşine büyük bir tutkuyla bağlı şekilde çalışırdı. Çok kişiye ekmek kapısı açmıştır, okuma yazma bilmeyen insanları işe yerleştirerek dünyayı ayaklarının altına sunmuştur. Çok kişinin aile olmasına, evlenmesine yardım ederek değer verdirmiştir. Ah benim babam, koca yürekli adam. Babam hasta olunca çok korkardım, Babamın ölebileceği düşüncesi bile beni o kadar korkuturdu ki, kabul edemezdim. İstemezdim, Allahım babama uzun ömürler versin diye çok dua ederdim. Ama 17 Mart 2008 birden gitti,  daha önce birkaç acile götürmüştük, tekrar götürdük, acil servise orda rahatlayacak daha sonra alıp eve döneceğiz diye beklerken, gitti, hem de bir daha dönmemek üzere gitti…
2 notes · View notes
birgulylmzb · 9 years ago
Text
Mutluluk
Sadece yaşamak yetmez dedi kelebek.
Gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de gerek….
3 notes · View notes
birgulylmzb · 9 years ago
Text
Utanıyorum...
Tumblr media
       Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki her şey kötü ve negatif enerji yüklüyor bize. Tüm yaşananlar ve tüm dayatılanlar… Bunlardan kurtulabilmek için çözümümüz nedir?
 Aslında hepimize armağan edilmiş, birçoğumuzun farkına varmadan harcadığı ve bir daha asla yakalayamadığı o müthiş güç…
Çocuk olduğumuz günlerde hiçbir şeyi düşünmediğimiz, kendimizi kalıplar içine sokmak zorunda hissetmediğimiz günlerin armağanı… Kendi dünyamızda var olmayı başardığımız o şanslı dönemimiz.
Bir çocuğun gözlerinin içine baktığında çaresiz hissediyor ya insan kendisini. Ne oldu da o masumluktan böylesine uzaklaştık diye sorup cevap alamadığında boşlukta yankılanan sesinden…
Bomboş sokaklarda yürürken yağmur altında, içindeki korkuya mı sinirleneyim, yoksa en çok da çaresizliğe mi…!
     Çocuklarımıza zarar vermelerine nasıl izin verdik, onu o kalıplara sıkıştırırken nasıl oldu da diğerleriyle işbirliği yaptık ve en önemlisi de kendimize bu kötülüğü neden yaptık.. . Böyle düşünülünce akıl alır gibi değil ama maalesef her birimizin kendine yaptığı bu. Sürekli sınırlar ve kalıplar içinde yaşayan, başkalarının doğrularını kabul ederek doğru bireyler olduğunu düşünen insanlara dönüşmek…
Canı yanınca dilsiz oluyor insan. Söylenecek her kelime anlamsız kalınca susmak istiyor… Ama o çocuk karşısına geçip de tüm masumluğuyla bakınca gözlerine, uzatıp elini oyununa dahil etmek istediğinde utanıyor insan. Onun hayal dünyasından çıkıp gerçek dünyaya daldığına, üstünün başının kirlendiğine… Böylesine bir dünyaya bir gün onu da çekeceğine…
Utanıyor insan artık her gün… Yaşadığına, güldüğüne, normalleşmek istediğine..
Gidemiyor…
Bir umut olsun istiyor hala. Kendisi için her şey geçmiş olsa da o küçücük kalpleri hiç kırılmasın istiyor. İnsanlardan nefret etmesin. Sevdiklerini ne zaman kaybedeceği korkusuyla dolmasın içi…
Hayal bile kuramıyor artık insan. Tüm gerçekliğe ölesiye teslim olmuşken, yaşadığı nefes aldığı yerden ölesiye nefret ederken, o küçük masum göze baktığında sadece utanıyor insan. Onun yaşayacaklarına engel olamayacağı için…Ne kadar çabalarsa çabalasın elinden hiçbir şey gelmediği için.. Vicdan azabı çekiyor, vicdan azabı çektikçe susmak istiyor insan. Çekip gidesi geliyor…
Gidemedikçe, kendi hapishanesinde tutsak kaldıkça lanet ediyor insan insanı öldürene…
İçimizdeki çocuğu öldürmeyin… Kendimize dair hala umutlarımız olduğu gibi…
1 note · View note
birgulylmzb · 9 years ago
Text
Sen sofrayı kur, salatayı ben yaparım...
     Ne bütün gün ısıtıp içinde oturamadığımız evlere, ne üzerinde oturup eskitemediğimiz koltuklara sahip olmanın bir anlamı var. Özleyecek bir kokun, kolun kanadın kırıldığında bütün yükünü bırakacağın bir kucağın olmadıktan sonra parayla aldıklarını ne yapacaksın?
Tumblr media
      Hayatımın sonuna kadar seninle olacağımın garantisini olamaz belki, birbirimizi mutlu ettiğimiz sürece bir arada olmalıyız ın sözünü de veremem. Şuna söz verebilirim: “Seninle mutlu olmayı, seni mutlu etmeyi, bu dünyadan gidene kadar hayatımı seninle paylaşmayı bütün samimiyetimle ve içtenliğimle diliyorum. Bunu sağlamak içinde elimden ne gelirse yapacağım.”
       Ayrıca; Önemli olan yürekten sevmektir. Kalpten geçen düşüncelerdir. Sevgi ve birliktelik yürekte olur. Yürekten seveninde yemine söz vermeye ihtiyacı yoktur.
       Yine de nikahta yemin edip söz veriyoruz.  İyi günde, kötü günde. Hastalıkta sağlıkta yanında olacağına, ama bir gün o hastalanıyor ve sen toplantıda olduğun için yanına gidemiyorsun. Akşam televizyonda bir filme denk gelip koltukta yanına kıvrılmak geliyor içinden ama sabah altıda kalkman lazım. Sabah mırıl mırıl sarılıp biraz daha uyumak istiyorsun ama dokuzda işte olmalısın. Öyle birkaç kez gecikirsen atılırsın. O zaman ev kredisini, kredi kartı taksitini ödeyemezsin, buzdolabına yiyecek koyamazsın veeee artık birbirinizi sevmemeye başlarsınız.
        Bir insanı sevip birlikte bir hayat kuruyorsun ama onu günde sadece üç saat görebiliyorsun. Çocuğun oluyor, hasta oluyor, elini alnına koyup “geçti bak yok bir şey” diyemiyorsun. Ona mutlulukla hatırlayacağı çocukluk anıları bırakamıyorsun. Onun nasıl güzel güldüğünü, nasıl güzel oynadığını, ilk anne’ yi nasıl söylediğini göremiyorsun. Fırtınalı bir okul çıkışında sürpriz yapıp elinden tutamıyorsun. Törenleri oluyor, etkinlikleri oluyor katılıp, işte benim kızım diyip alkışlayamıyorsun.  Bütün günün hastalıkta sağlıkta yanlarında olacağına söz verdiğin ailenle değil, başkalarının yanında geçiyor.
              Hayatımızı sevdiğimiz insanlarla geçiremeyeceksek niye yaşıyoruz? Onlara sarılmak için akşam olmasını bekleyeceksek, akşam sarılmaya çalışırken sadece hayatımızın çözülmesi gereken sorunlarını konuşacaksak, ortak hayatımız sadece problem çözmek haline gelecekse ve biz bu yüzden birbirimizden bıkacaksak niye aile kuruyoruz?  
 Birlikte yemek yapamadığımız, misler gibi sofralar hazırlayamadığımız, “Sen soğanları doğra, salatayı ben yaparım” demediğimiz insana karı, koca ya da sevgili diyebilir miyiz? Bunu yapamıyorsak, yaşadığımız hayata hayat diyebilir miyiz? 
        İnsanın bir ailesi yoksa hiçbir şeyi yoktur. Ailenin tanımı da kadın-erkek-çocuk-kardeşler değildir. Dostlar da ailedir. “Görüşelim” diye kapatılan telefonun ucundaki sesler, bir kahve bile içemediğimiz, alelacele bir araya gelip dağıldığımız,��başımıza bir hal gelince aklımızdan, karnımızdan konuştuğumuz insanlar da ailemizdir.
 Geçip giden her an bir anı ve mutlu anılar biriktirerek yaşamaktan daha önemli bir şey yok. Her şeyi, herkesi yitirdikten sonra o anlar kalıyor. Geçip giden koca bir hayatın tek tesellisi parmaklarınla toplayabildiğin hatıralar, hepsi o kadar. Güzel anıların yoksa dünya malı senin olsa ne olur ki…?
  Bir gün her şeyini bir anda yitirebilirsin ve geriye sığınacağın anların kalır. Biriktirebildiysen şanslısındır…!
Tumblr media
0 notes
birgulylmzb · 9 years ago
Photo
Tumblr media
                                 Ölü kadınlar
       Biz anneler yapıyoruz kızlarımıza kötülüğü farkında olmadan. Hep oğlanlar üstün tutuluyor.  Onlara hizmet ettiriyoruz kızlarımızı.  En yakını benim annem;  Annem rahatsız, yanına gittim, ihtiyaçlarını karşıladım, akşama kadar yanında oldum, biraz toparlandı, tam ayrılıyordum ki, bana erkek kardeşinin yemeğini  de hazırla da öyle git diyor. Onun yetiştirilme tarzı da bu, değiştiremiyorsun. Böyle görmüş, böyle öğrenmiş. İşte en basit örnek.  Kızsın sen yapacaksın. Erkek evladın cinsel organı baş üstünde . Küçükten onun bilinçaltına bir göndermedir bu.  Kızlar bunu yapmaz, kızlar şunu yapmaz. Kim koyar bütün bu kuralları bilinmez. Cinselliğin ne anlama geldiğini, hatta böyle bir konunun varlığını dahi bilmediğin en masum çağlarında yasaklarla, engellerle sınırlarla keserler düşlerini ve kirletirler tüm beyaz duygularını.
      Çocuklarımıza insan olmayı öğretelim, kız yada erkek olmayı değil. Her insanın bir kadından dünyaya geldiğini unutmayalım. Asırlardır acımasız bir çarkın arasında hem bedenlerin hem geleceklerin ve hayalleri öğütülen, bunu kaderi olarak algılamaları istenen kadınlar. Toplumun her alanında yoğun baskı altında tutulan kadınlar.  Sindirilemediği takdirde seçenek bırakılmayan ya namus cinayetine kurban gitmek, ya da intihara sürüklenmek. Kadınız biz, neslimiz insan. Kadınlık “ESİR” yanımız.
     Önce evde başlar; Hayattaki görevin erkeğe hizmet ve itaat etmektir. Baban, abin , erkek kardeşin istediği saatte istediği yere giderken, sen kapı önüne çıkamazsın. Okul gezilerine gidemezsin, arkadaşlarınla buluşmak diye bir şey olamaz hayatında. İnsan ne demek öğrenmeden önce erkek ne demek öğrenirsin öğrettikleri kadarıyla… Korkarsın.
       Beynin ne kadar hızlı? Hafızan ne kadar kuvvetli? Ne kadar yeteneklisin? Ellerin ne kadar becerikli? Yüreğin ne için çarpar? Belki biri olacaksın. Sapa sağlam, güçlü mü güçlü, faydalı mı faydalı… İçinde neşe, ruhunda ışık, sende heves, bedeninde güç bırakmazlar. Annen bile oğlan çocuğu der, baban erkek adamın, erkek evladı der. Çevrendekiler ahlak bekçiliği yapan, ahlak yoksunu toplumu savaşmakla geçer ömrün.
     İnsanların heveslerini, ümitlerini, hayallerini, yaşama sevincini el birliğiyle yok eden katillerin kravat taktığı, mahkemeye seccadeyle çıktığı , ses çıkarmadığı için rıza gösterdiği belirtilerek vb.bir de tahrik kelimesi var ki,  ceza uygulanmadığı… Düzen değişsin istemezler, çünkü kadınları insan olarak görmezler. İnsanın cinsiyeti kadın olduğu için, uğradığı her kötülükten her zarardan suçlu çıkıyorsa, sorun nerdedir…?
{Z9��90
2 notes · View notes
birgulylmzb · 9 years ago
Photo
Tumblr media
2016 yılı; Umutların kaybedilmediği, hayallerimizin gerçekleştiği bir yıl olsun...
0 notes
birgulylmzb · 9 years ago
Photo
Tumblr media
“İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir”
Ne düşüneceğimi bilmiyorum bu aralar. Gözlerim uzaklara dalıp gidiyor, hep. Bütün gün uzanmak sadece düşünmek istiyorum. Sonra uzaklara gitmek isteğim geliyor aklıma. Hiç bilmediğim, hiç görmediğim yerlere gitmek.
Bilmiyorum…
         Özgür kadın olmak isterdim…Bir nevi seyyah.. . Ekmeğimi günü birlik işlerde çalışarak kazanmayı mutlu olduğum yerlerde kalmayı yani günü birlik yaşamayı isterdim… Bugün buradaysam, yarın başka bir yerde olayım... Yeni yerler görmek yeni insanlar tanımak, doğayı keşfetmek alabildiğince basit yaşamak isterdim; Ama zevk alarak istediğimi yaparak sadece ben olarak, sadece kendim için yaşamak isterdim..?.ki.
       Bu hayallerden sıyrılıp, olduğum duruma dönüyorum. Sevdiğim insanlar ve en yakınımdakiler için şükür diyorum. Sizler için bir şeyler yapmak ta beni çok mutlu ediyor ve özgür kılıyor. İyi ki varsınız, iyi ki siz benim canım ve parçasısınız.
        Hayat üç bölümdür; Dünyayı değiştireceğini sandığın, değişmeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun… Jean Paul Sartre.
Bende hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimi anlıyor, kalkıyorum ayağa.
Sonra, yaşam telaşına kapılıyorum, işimi kaybetmemem para kazanmam gerektiği.”İşe gitmem lazım diyorum”, ama hiç içimden gelmiyor. Bir çocuğun en sevdiği arkadaşı ile oyun oynarken annesinin ‘hadi gidiyoruz’  demesi gibi tıpkı.
Uçurumun dibidir bazen bir adım daha atacağınız yer. Ama düşene kadarki vakitte olacaklar için "değer" dersiniz.?
Direnirsiniz, biraz daha, biraz daha diye.
"Önce hayaller ölür, sonra insanlar"?  Geride kalanlar yanar durur.Bir yıl daha geldi, geçti. Yaş ilerledikçe mi zaman hızlı geçiyor, yoksa biz mi hızlı yaşıyoruz da anlamıyoruz nasıl geçtiğini zamanın. Her yeni yıl dendiğinde gizli bir heyecan duyuyorum, ve mümkün olduğunca her yere yansıtmaya çalışıyorum bu heyecanımı.
Yeni yıl bir yenilenmedir. Yeni yıl yeni umutlardır.Başarabilmeniz için yeni bir şanstır. Kendinizikeşfetmeniz için bir bilettir. Bu yüzden güzeldir benim için yeni bir yıl.
            Ve bir gün titreyen dizlere sesleniyor kalp... Ey beden nerdeeen nereye.... Buruşmuş ellere, ak düşmüş saçlara, tonlarca yaşanmışlara elbet veda edilecek. Ölüm  HERKESE?…
       Sonsuza dek yaşamayacağınızın farkına varın.        Kendinizi ertelemeyin…
  ȟ+���OF�t
2 notes · View notes
birgulylmzb · 9 years ago
Text
Hayat işte...
“İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir”
Ne düşüneceğimi bilmiyorum bu aralar. Gözlerim uzaklara dalıp gidiyor, hep. Bütün gün uzanmak sadece düşünmek istiyorum. Sonra uzaklara gitmek isteğim geliyor aklıma. Hiç bilmediğim, hiç görmediğim yerlere gitmek.
Bilmiyorum…
         Özgür kadın olmak isterdim…Bir nevi seyyah.. . Ekmeğimi günü birlik işlerde çalışarak kazanmayı mutlu olduğum yerlerde kalmayı yani günü birlik yaşamayı isterdim… Bugün buradaysam, yarın başka bir yerde olayım... Yeni yerler görmek yeni insanlar tanımak, doğayı keşfetmek alabildiğince basit yaşamak isterdim; Ama zevk alarak istediğimi yaparak sadece ben olarak, sadece kendim için yaşamak isterdim..?.ki.
       Bu hayallerden sıyrılıp, olduğum duruma dönüyorum. Sevdiğim insanlar ve en yakınımdakiler için şükür diyorum. Sizler için bir şeyler yapmak ta beni çok mutlu ediyor ve özgür kılıyor. İyi ki varsınız, iyi ki siz benim canım ve parçasısınız.
        Hayat üç bölümdür; Dünyayı değiştireceğini sandığın, değişmeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun… Jean Paul Sartre.
Bende hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimi anlıyor, kalkıyorum ayağa.
Sonra, yaşam telaşına kapılıyorum, işimi kaybetmemem para kazanmam gerektiği.”İşe gitmem lazım diyorum”, ama hiç içimden gelmiyor. Bir çocuğun en sevdiği arkadaşı ile oyun oynarken annesinin ‘hadi gidiyoruz’  demesi gibi tıpkı.
Uçurumun dibidir bazen bir adım daha atacağınız yer. Ama düşene kadarki vakitte olacaklar için "değer" dersiniz.?
Direnirsiniz, biraz daha, biraz daha diye.
"Önce hayaller ölür, sonra insanlar"?  Geride kalanlar yanar durur.Bir yıl daha geldi, geçti. Yaş ilerledikçe mi zaman hızlı geçiyor, yoksa biz mi hızlı yaşıyoruz da anlamıyoruz nasıl geçtiğini zamanın. Her yeni yıl dendiğinde gizli bir heyecan duyuyorum, ve mümkün olduğunca her yere yansıtmaya çalışıyorum bu heyecanımı.
Yeni yıl bir yenilenmedir. Yeni yıl yeni umutlardır.Başarabilmeniz için yeni bir şanstır. Kendinizikeşfetmeniz için bir bilettir. Bu yüzden güzeldir benim için yeni bir yıl.
            Ve bir gün titreyen dizlere sesleniyor kalp... Ey beden nerdeeen nereye.... Buruşmuş ellere, ak düşmüş saçlara, tonlarca yaşanmışlara elbet veda edilecek. Ölüm  HERKESE?…
       Sonsuza dek yaşamayacağınızın farkına varın.        Kendinizi ertelemeyin…
  iCM/���OF�5
1 note · View note